25 Eylül 2020 Cuma

ERDOĞAN-NETANYAHU SAVAŞI

ERDOĞAN-NETANYAHU SAVAŞI

ALPER ÖZGEN

Hakan Fidan’ın MİT’in başına gelmesi, İsrail-Türkiye ilişkilerinin çok kritik ve sarsıntılı bir dönemine denk geldi. İsrail’de bazı kişiler Hakan Fidan’ın ismini karalayarak, İsrail’e dönük olumsuzlukların arkasında onun olduğu iddiasını yaydılar. Sanki Hakan Fidan’ın ve Erdoğan’ın İran ile özel ilişkileri varmış gibi göstermeye çalıştılar. (...)

Kitapta Alper Özgen’in sorularını yanıtlayan Laçiner, adeta ülkenin önündeki tehlike arz eden koordinatları tek tek belirlemekle kalmıyor, yol kazası olmadan engellerin nasıl aşılabileceğini de gösteriyor. Kitapta Türkiye’deki en stratejik kurumların içine girmeyi başarmış bir aktöre özellikle dikkat çekiliyor: İsrail derin devleti.

Bu derin yapılanma TSK, MİT ve PKK ile ilişkileri üzerinden masaya yatırılıyor. Kitapta “Kemalizm öldü mü? Cumhuriyet’i kollayan bilim adamları. İsrail’in ‘içerideki’ doğal müttefikleri. PKK-İsrail flörtü aşkamı dönüştü? İsrail’in intikam yemini. AK Parti-İsrail düellosunun kısa tarihi. PKK nasıl bitirilir? AK Parti’nin balkonundan dünya nasıl görünüyor? Erdoğan’ın yapma(ma)sı gerekenler. Türkiye tekno-savaşlara hazır mı” gibi soru ve konular aydınlatılıyor.

İsrail-PKK flörtü: Sedat Laçiner kitabında “İsrail PKK’yı destekliyor mu, destekliyorsa nasıl destekliyor” sorularına şöyle yanıt veriyor: “İsrail-PKK flörtü Davos’tan hemen sonra bir aşk haline geldi ve işbirliği İsrail Kabinesi’nde tartışılacak kadar derinleşti. Düşünebiliyor musunuz, bir devletin bakanları kabine toplantısında bir terör örgütüne nasıl destek verebileceklerini tartışıyorlar. Çünkü Türkiye’nin İsrail’e meydan okuması İsrail’e vurulabilecek en büyük darbeydi. Türkiye, İsrail’in meşruiyetinin altını oydu ve bu anlamda İsrail’e Hamas’tan bile daha ağır bir zarar verdi.” (sf.120)

MEDYADAKİ AJANLAR: 

Kitabında eskiden gazetelerin içlerine ajanlar yerleştirildiğini belirten Sedat Laçiner, günümüzde artık buna gerek kalmadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Böyle bir kalitesizlik ve özensizlik içindeki Türk medyasını manipüle etmek o kadar kolay ki. Buna rağmen hâlâ ajanlık yapan veya ajandan farksız davranmayan insanlar da var elbette. Aslına bakarsanız diğer ülkelere çalışmak Türk basınında eski bir gelenektir. 19. yüzyıldan günümüze değin pek çok gazeteci diğer ülke temsilcilerinden maaş almışlardır. Alınganlığa, saklamaya gerek yok, tarih bu bilgiler ile dolu.” (sf.114)

İsrail’in içerideki doğal müttefikleri: İsrail’in 1990’lı yılların başından itibaren özellikle 28 Şubat’la birlikte TSK’nın en önemli müttefiklerinden biri haline geldiğini söyleyen Sedat Laçiner kitabında bu konuda çarpıcı tespitlere yer veriyor:

“TSK içeride istediği müttefikleri bulamayınca, dışarıda özel ilişkiler geliştirdi. İsrail de Türkiye içerisinde doğal müttefiki olarak generalleri gördü. Çünkü demokratik unsurlar İsrailíin işine yaramazdı. İsrail’in kendisine destek veren, Türkiye gibi, Müslüman ve seküler bir ülkeye ihtiyacı vardı. Bu nedenle Türkiye önemliydi. Türkiye’de ise partner olarak generalleri gördüler.” (sf.97)

Kemalizm öldü mü?:Kemalistleri görmezden gelen, küçümseyen bir hayat var artık. Herkes artık biliyor ki Atatürk Kemalist değildi. Kendilerini Atatürk’ün devamı olarak lanse edenlerin pek çoğu ya şarlatan ya da kendisine Atatürk’ü maske yapan ideolojik militan. Atatürk öldü. Onu izlemek istiyorsanız onun yöntemlerini, kısmen de ideallerini alırsınız, yoksa onun sözlerini dondurarak kendinizi ve ülkenizi neredeyse 100 yıl önceye hapsetmezsiniz. (sf.52)

Camiden korkan cumhuriyetçiler: Cumhuriyet laikçilerinin önemli bir kısmı Kuran’ı bile tam olarak okumuş değillerdir. Yani karşımızda kendi dinini bir oryantalist kadar bile tanımayan insanlar var. Cumhuriyet dinden kopuk bir nesil yetiştirdi. Bunlar bilmedikleri bir şeylere karşı çıkıyorlar. Ne Kuran’ı biliyorlar, ne de ibadetleri. Hadis nedir, Peygamber kimdir hepsinden bîhaberler. Akıllarında bir kara çarşaf kalmış, bir de içki yasağı. Camiyi uzaktan görüyorlar ama içine girmeye hep korkmuşlar. (sf.82-83)

Batı’nın en önemli projesi : Sedat Laçiner’e göre İsrail’in Türkiye’deki çalışmaları, 1970’li yıllardan sonra yoğunluk kazandı. Yazar kitabında bunu şu sözlerle vurguluyor: “İsrail’in bakışında Türkiye’nin İslam’dan uzaklaştırılması veya en azından İslami unsurların ‘zararsız’ hale getirilmesi önemli bir rol oynamıştır. (...) Türkiye’nin de-islamizasyonu meselesi daha doğrusu ‘ehlileşmiş’, ‘ılımlı İslam’ projesi, sadece İsrail için değil Batı dünyası için de önemli bir projedir.” (sf.183)

İsrail’i asıl endişelendiren nokta şu: Türkiye’de ordunun, istihbaratın, kısaca tüm stratejik kurumların ve medyanın İsrail’e, Erdoğan gibi bakmaya başlaması. Bu endişelerini açıkça söylediler. Netanyahu hükümeti, AKP hükümetini devirmeyi amaçladığını belli etti. Ama diğer taraftan Erdoğan da, Netanyahu hükümetini devirmeyi hedef olarak koydu. Bu da gizli saklı değil, açıkça, aleni olarak basına demeç verilerek ilan edildi. (sf.104-105)

Özgüven patlaması yaşayan ülke: Türkiye’de yaşanan değişimi yüzeysel ve meselenin sadece tek bir boyutuna odaklanmış cümlelerle açıklamanın mümkün olmadığını vurgulayan Sedat Laçiner, “İlk olarak Türkiye içeride ve dışarıda özgüven patlaması yaşıyor. Bunun bir nedeni ekonomideki hızlı büyüme. Türkiye ‘Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun kaplanı’ haline geliyor.

Ekonomi büyüdükçe, yere daha sağlam basılabiliyor. Fakat özgüven artışını sadece para ile açıklamak yetersiz kalır. Türkiye geçmişten farklı olarak küresel ve bölgesel değişikliklerden korkmuyor. Demokrasiden ve insan hakları çıtasının yükselmesinden de çekinmiyor. Tam aksine, tüm bunları kendi lehine görüyor. Bu da Türkiye’nin hızla ‘kimlik bunalımı’ndan da çıkıp, kimliğini oturtması ile ilgili” diyor. (sf.130)

Doğru istihbarat nasıl yapılır?: Laçiner kitabında istihbaratın sadece haber toplama, kışkırtma ve ispiyonlama işi olmadığına dikkat çekerken şu değerlendirmelerde bulunuyor: 

“Türkiye de istihbarat işini akıl merkezli hale getirmek zorundadır.

Aksi takdirde gelirler, sizin elinizi kolunuzu birbirine bağlarlar, beyin sinirlerinizi ellerine alırlar ve bir bakmışsınız ki ülkenize katkı için kendi insanlarınızı öldürüp duruyorsunuz. İsrail istihbarat konusunu iyi anlamıştır ve ayakta kalabilmek için istihbaratı devletin temeline yerleştirmiştir. İsrail diğer ülkelerin iç işlerine sızmakta çok mahir.

Özellikle Arapların içine çok güzel sızıyor. Fakat Türkiye, İsrail gibi mi yapmalı derseniz, tam olarak öyle yapmamalı. Çünkü İsrail’in hayatı sadece istihbarat ve ordu. Ülkede tüm yöneticilerin beyinleri istihbaratçı gibi çalışıyor. Ölmek, öldürmek, zayıflatmak. Aklı şeytani bir çizgide kullanıyorlar. Oysa ki güvenliğin temeli düşmanlarınıza zarar vermek değil, onları dostlarınız haline getirebilmektir. İşte İsrail’in ıskaladığı budur. Silahlar sizi korumaz.”( sf.172)

Demokrasiye karşı güç birliği: Kitabında, PKK’nın gerçek anlamda uluslararası bir yapılanmaya dönüştüğüne dikkat çeken Sedat Laçiner, “PKK diğer ülkelerce kullanılan etkili bir araçtır. Buna bir de Ankara’daki Ergenekoncuları eklemek gerekir. Türkiye’de demokrasi karşıtı kim varsa birleşmiş ve birbirine yardım eder gözüküyor. Bunlar dış dostlar açısından da birbirlerine pek bir benziyorlar” tespitinde bulunuyor. (sf.121)


Özal’ın sözü doğru çıkacak: Sedat Laçiner kitabında Türkiye’nin özel bir ülke olduğunu ve bu ülkenin özel bir kaderi olduğuna vurgu yaptıktan sonra şunları aktarıyor: “Özal da, 21. yüzyılın Türk yüzyılı olacağını söylemişti. Ben, Özal’ın özellikle bu sözünün doğru çıkacağını düşünüyorum. 21. yüzyılın Türk yüzyılı olacağına, hatta ‘muhteşem yüzyıl’ olacağına dair kanaatim ve temennim var. Belirtilerin bu yöne işaret ettiğini düşünüyorum. Sovyetler’in çökmesinin Türkiye’ye kazandırdıklarına, 11 Eylül’den sonra ortaya çıkanların Türkiye’yi konumlandırdığı yere bakıyorum... 

Yani Türkiye istemese de bir yerlere doğru sanki sürükleniyor, çekiliyor!” (sf.55-56)

****

PROF. DR. SEDAT LAÇİNER

Sedat Laçiner, 1972 yılında Keskin’de doğdu. Lisans derecesini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Uluslararası İlişkiler alanında yaptı. 1992 yılında katıldığı Milliyet Gazetesi Türkiye Ödülleri Yarışması’nda sosyal bilimler dalı birincisi oldu.

1993-1996 yılları arasında Milliyet gazetesinde muhabir olarak çalışan Laçiner, aynı gazetede Başbakanlık Muhabirliği’ne kadar yükseldi.

Yüksek lisans eğitimini Uluslararası Politika alanında İngiltere’nin Sheffield Üniversitesi’nde onur derecesiyle (distinction) tamamlayan Laçiner, doktorasını Londra Üniversitesi King’s College’da yaptı. 2004 yılında ise Ankara’da Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) kurucu başkanı oldu.

Prof. Dr. Sedat Laçiner Davos Economic Forum bağlantılı Young Global Leaders (YGL) tarafından ‘2006 yılı Genç Küresel Lideri’ seçildi. Tüm dünyadan geleceğe yön verecek 175 kişinin seçildiği listeye, ‘entelektüeller’ kategorisinden giren Türkiye’den ilk ve tek isim oldu.

16 Mart 2011 tarihi itibariyle Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlük görevini yürütmektedir. Laçiner aynı zamanda Star gazetesi köşe yazarıdır.

ALPER ÖZGEN

Lisans eğitimini Sabancı Üniversitesi Sosyal ve Siyasal Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Halen iyibilgi.com haber sitesinde sorumlu editör olarak çalışıyor.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder