14 Ocak 2020 Salı

SURİYE MUHALEFETİ’NİN ANTALYA TOPLANTISI: SONUÇLAR, TEMEL SORUNLARA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLER, BÖLÜM 3

SURİYE MUHALEFETİ’NİN ANTALYA TOPLANTISI: SONUÇLAR, TEMEL SORUNLARA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLER, BÖLÜM 3



Suriye, Değişim, Toplantısı, Katılan Gruplar, Değişim Konferansı, Suriyeli muhalifler,


Suriyeli Kürtler, Araplarla aralarında eşitlik olmasını savunmaktadırlar. Araplar eşitlik ilkesini kabul etmekte midir? 

Kürtler Araplara güvenmemektedir. Ben bunu anlayabiliyorum. Ancak yeni Suriye’de demokrasi olacaktır. Kendi hayatlarını yaşama haklarına kavuşacaklar. Kürt dilini konuşabileceklerdir. Resmi dil ve eğitim dili Arapça olacaktır ancak okullarda Kürtçe ikinci dil olacaktır. Eğer geleneklerine saygı duyar ve siyasal örgütlenmelerine izin verilir, tüm Suriyelilerle aynı haklar tanınırsa sorun kalmayacağını düşünüyorum. 

Bazı Suriyeli Kürt partiler Irak benzeri bir otonom yapı talep etmektedirler. Siz ve Konferans bu taleplere nasıl yaklaşmaktadır? 

Biz Kürtlerin bizimle birlikte yaşamak istediklerine inanıyoruz. Kardeşlerimiz olarak kalacaklarına inanıyoruz. Fransa’da Korsika sorunu var, İspanya’da Bask var, Türkiye’de de benzer sorunlar yaşıyorsunuz. Kürtlerle oturup konuşulur. Diyalog olursa birbirimizidaha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Bence 
bu sorun liberal değerler ve özgürlük ile çözülebilir. İyimser olmalı ve en iyi çözümü bulmalıyız. 

Antalya’daki muhaliflerin rejim değişikliğini sağlayacak potansiyele sahip olduğunu düşünüyor musunuz? 

Biz tek başımıza rejimi değiştiremeyiz. Biz burada Suriye Devrimi’ni desteklemek için bulunuyoruz. Sadece Suriye halkı devrimi gerçekleştirebilir. Bizim de yapmamız gereken bir çok şey vardır. Biz buradayız çünkü Suriye halkı bunu istemektedir. 

Son olarak bu konferanstan beklentilerinizi anlatabilir misiniz? 

Muhalefet ve bazı işadamları bu konferansı organize etmektedir. Bu konferans farklı grupların birbirini keşfetmesi için bir fırsattır. Ben Suriye Devriminin başarıya ulaşacağına inanıyorum. Birçok grup ve insanın aynı hedefi söz konusudur. Konferans da bu sürece katkı sağlayacaktır. 

Sayın Atasi çok teşekkür ediyoruz. 

4.3. Şehitlerin Şeyhi, Diyalog, Bağışlama ve Dinin Yenilenmesi Kurumu Başkanı, Suriyeli Kürtlerin Temsilcilerinden ve 2005 Yılında Gözaltındayken Öldürülen Şeyh Muhammed Maşuk El Haznevi’nin Oğlu Muhammed Murat El Haznevi ile 

Mülakat 

ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 

HAZNEVİ: İsmim Muhammed Murat El Haznevi. Şehitlerin Şeyhi, Diyalog, Bağışlama ve Dinin Yenilenmesi Kurumu Başkanıyım. Şıh Hazne’nin torunlarıyız. Şıh Hazne Nakşibendî tarikatı şeyhidir. Türkiye’de çok müridimiz bulunmaktadır. Özellikle Menzil cemaati bize bağlıdır. 

Ayrıca Gaziantep’tebulunan bazı Nakşibendî tarikatlarının yönetimleri 
ve Urfa’daki bazı cemaatler de bize bağlıdır. Mesela Tillo’da Molla Burhan, Şeyh 
Maşuk’a bağlıdır, Şeyh Maşuk da bize bağlıdır. Yani Türkiye’de pek çok yerde bize bağlı tarikat vardır. 

Suriye muhalefetindeki rolünüz tam olarak nedir? 

Biz siyasetçi değiliz. Biz sadece Kürtler için destek veriyoruz. Burada Kürtler de bulunmaktadır. Biz onlarla geldik ve onlara din anlamında ve yanlarında olarak destek veriyoruz. Biz Kürtlerle beraber yürüyoruz, Kürtleri savunmak için beraber hareket ediyoruz. 

Suriye rejimi ile aranızdaki ilişki nasıl? 

Son derece sorunlu ve kötü ilişkilerimiz vardır. 
Rejim 2005 yılında babamı öldürdü. O tarihten itibaren ilişkimiz kötüdür. O olaydan sonra büyük gösteriler oldu. Biz şu an Kuzey Irak’ta oturuyoruz. 

Antalya Konferansı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 

Çok olumlu bir gelişmedir. Burada farklı muhalif gruplar birbirini tanıdı, görüştü ve anlama fırsatına sahip oldu. 

Bu ilk kez oluyor, değil mi? 

Evet, ilk defa muhalefet bir yerde oturup konuşuyor. Henüz bir sonuca ulaşılamadı ama umudumuz iyi sonuçların çıkmasıdır. Suriye için iyi olan ne varsa bu konferanstan inşallah o çıkar. 

Şam’da daha önce yayınlanan deklarasyonlar var. Bu konferansta da herhangi bir sonuç bildirgesi çıkacak mı? 

Bu konferansın katılım seviyesi Şam Deklarasyonu’ndan daha yüksektir. Sonuç bildirgesi de çıkacaktır. 

Peki, sizin talepleriniz nedir? 

En önemli talebimiz Kürtlerin haklarının anayasada yazılmasıdır. Biz Suriye’de Kürtmilleti olarak varız. Biz yabancı değiliz. Kendi toprağımız üzerinde yaşıyoruz. Nasıl Arap bir vatandaş her hakkını kullanıyor aynı şeyiKürtler için de istiyoruz. Anayasada eşit olmak istiyoruz. Çünkü halen vatandaşlık hakkıolmayan birçok Kürt kökenli Suriyeli vardır. 

Olayların çıkmasının ardından bazı adımların atıldığı söyleniyor ama hala tamamlanmadı. Örneğin Kürtlerden devlet memuru almamaktalar. Pek çok gencimizin diploması var ancak iş bulamıyor. Sadece tarımla uğraşabiliyorlar. 
Kürt halkına yazıktır. Ayrımcılık istemiyoruz. Vatandaş olmak istiyoruz. 

Esad rejimi yıkılırsa yeni devletin nasıl olmasını istiyorsunuz? 

Din ayrı devlet ayrı olmalıdır. Laiklik olmalı ancak Türkiye’deki gibi değil. Bizim istediğimiz laiklik din ve devlet işlerini ayırmak anlamındadır. 

Laikliği Suriye toplumunda bulunan Hıristiyan ve Dürzî toplumlar adına da iyi olduğu için mi istiyorsunuz? 

İslam böyledir. Vahiyle inen şeylerin hepsini kabul ediyoruz ama vahiy dışı bizim seçimimiz de vardır. Resullullah o hakkı bize vermektedir. Hatta Resullullah’ın yaşamını sahabeler çok istişare ediyor, hükümet İslam’da ilahi değildir. Medenidir. Şu an bazı gruplar vardır İslam siyasetiyle kendine yol açıyorlar.
Siyasi İslam’ın İslam’da yeri yoktur. İslam’da temellerimiz vardır. Adalet olması gerekmektedir. Eşitlik gerekmektedir. Herkesin aynı olması gerekmektedir. İnsanların birbirlerinin hakkını gasp etmemesi gerekmektedir. Ama hangi yolla bu amaçlara ulaşacağımız bizim seçimimizdir. 

Konferansa katılan bazı Sünni Araplar bu düşünceye biraz karşı çıkıyor. Diyorlar kiİslam’da din ve devlet ayrı olmaz… 
Onlara destek veren azdır. İslam’ı basamak olarak kullanıyorlar. 
Örneğin Müslüman Kardeşler sizin bu düşüncenize karşılar… 
Onlar İslam düşüncesiyle yola çıkıyorlar. Bu bize uygun değildir. 

Peki, nasıl orta yolda buluşacaksınız? 

Demokratik ve liberal ilkelerde herkes kendi hakkını almalı, ama bir grup ayrıcalıklı konumda diğerlerinin hakkını almaya başlayınca o yapı yürümüyor. 

Sizce Dürzîler ve Aleviler de bu muhalefete destek verecek mi? 

Destek veren var ama az sayıdadır. 

Türkiye’nin politikalarını nasıl görüyorsunuz? Destek veriliyor mu ve sizin talepleriniz bulunuyor mu? 

Biz Türkiye’den çok şeyler bekliyoruz. Yaptığı şeyler azdır. Türkiye ve Suriye kardeşten fazladır. Türkiye’nin en uzun sınırı Suriye’yledir. Suriye ve Türkiye tarafında akrabalar vardır. Bu nedenle daha fazla şeyler bekliyoruz. Suriye 
halkına destek vermelerini bekliyoruz. Sayın Erdoğan ve Sayın Beşar Esad çok yakın ilişkilere sahipler. Her ikisinin bir şey yapmak için yolları vardır. 

Beşar Esad’ın bırakmasını mı yoksa başta kalarak reform yapmasını mı savunuyorsunuz? 


Biz Kürtlerin Beşar Esad’ın şahsiyeti ile bir sorunu yoktur. Biz Kürtlüğümüzü arıyoruz. Çözüm içerdiği sürece Beşar Esad’ı da destekleriz. Bizler haklarımızı istiyoruz. Araplar gibi yaşamak istiyoruz. Esad gitse bile bizden cumhurbaşkanı veya başbakan olmayacak. Dil özgürlüğümüz, ayrımcılığın bitmesini istiyoruz. 

Irak tarzı bir otonom bölgeye nasıl bakıyorsunuz? Böyle bir talebiniz var mı? 

Yok, bizim öyle bir talebimiz yok, Suriye birdir. Suriye’de yaşamak istiyoruz. Haseke ve Kamışlı’da halkın %80’ni Kürt’tür. Köylerin hepsi Kürt’tür, şehirlerde Araplar çoktur. Suri-ye’deki sistem Türkiye gibi değil, çok farklıdır. 
Şu an Osmaniye Türkiye’de il statüsündedir. Haseke Osmaniye gibidir, Kamışlı Osmaniye gibidir. Yani Haseke vilayetinin tamamında 2 milyondan fazla nüfusu vardır. 

K. Irak’taki Kürt gruplarla ilişkiniz nasıl, hangi grupla daha yakınısınız? 

İyi ilişkilerimiz vardır. Biz Barzani’ye daha yakınız. Çünkü Erbil’de kalıyoruz. Eskiden de onlarla ilişkilerimiz vardı. Çünkü onlarda da Nakşibendî tarikatı vardır. Oradan bir yakınlık söz konusudur. 

Bir araştırma merkeziniz var galiba… 

Evet. Danışma, diyalog, bağış ve dinin yenilenmesi üzerine çalışmaktadır. Erbil’de faaliyet göstermektedir. İslami stratejik danışma merkezidir. 

Sizce Suriye’de toplam Kürt nüfusu ne kadardır? 

İki sayım vardır. Birincisi Kürtçe konuşanları kapsar, diğeri aslı Kürt olan ama Kürtçeyi unutanlardır. 150 yıl öncesinden başka şehirlere gitmişlerdir. Kürtçe konuşan 3-3,5 milyon vardır. Bu da toplam Suriye nüfusunun % 15’ine tekabül etmektedir. Ama Kürtçe konuşamayan dâhil % 40’a ulaşabilir. Çünkü 150 yıl 
öncesinden göç etmiş ve dillerini unutmuşlardır. 

Bu konferansta bir geçici hükümet kurulacak mı? 

Hayır, geçici hükümet kurulmayacak ancak bir meclis, grup, komite gibi bir organ oluşturulacak. 

Bu komitede Kürtler, Arap Aleviler gibi bir dağılım olacak mı? 

Evet, herkes dağılımına göre ayrılacak. Mesela Kürtler 4 kişi, Müslüman Kardeşler 4 kişi, Arap aşiretler 4 kişi, bağımsızlar, Şam deklarasyonu beş kişi gibi. Toplamda 31 kişi olacaktır. Bu konferansın sonunda ilan edilecektir. 

Bu Komite yurtdışında sizin adınıza sözcülük mü yapacaktır? 

Evet. 

Başkanı olacak mıdır? 

Hayır, henüz belli değildir. 

Peki, bu Komite çalışabilecek mi? 

Farklı fikirlerde gruplar var gibi görünmektedir… 

Şu an herkes kendi grubu için çalışıyor. Gruplar fazladır. Buraya katılan kişi sayısı da fazladır. 

Buradaki gruplar ve kişiler Suriye halkını ne kadar temsil ediyor? 

Geçici bir Komite kurulacak ama çoğu sürgünde yaşamaktadır… 

Suriyeli kişiler temsil edilemiyor. Bunlar sadece Suriye dışını temsil etmektedir. Çünkü Suriye iki Suriye’dir. Suriye nüfusu diyorlar ki23 milyondur. 20 yıl önce de 23 milyondu. Bir 20 milyon da dışarıda yaşamaktadır. 23 milyon içeridedir. Bunlar dışarıdaki 20 milyonu temsil etmektedir. Suriye’dekileri desteklemeyi amaçlamak talar. 

Dış müdahaleye nasıl bakıyorsunuz. Yani olayların büyümesi durumunda Batı’nın yada NATO’nun müdahalesini nasıl karşılarsınız? 

Hem dış müdahale hem de silah kullanımına karşıyız. Büyük bir günah olarak görüyoruz. Değişim içerden olacaktır. 

Kürtlerin içinde farklı eğilimler var mıdır? 
Kürtlerin ne kadarı sizi desteklemektedir? 

Farklı eğilimler yoktur. İslami yoktur içlerinde. Kürtlerin hepsi liberaldir. Belki bazı komünist gruplar vardır ama onların sayısı azdır. Çoğunluğu liberaldir. 

Çok teşekkür ederiz. 


4.4. Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı ve George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Radvan Ziadeh ile Mülakat 


ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 

ZİYADEH: İsmim Radvan Ziyadeh. 

Washington’da faaliyet gösteren Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanıyım. Aynı zamanda George Washington Üniversitesi’nde dersler vermekteyim. 

Şu anda içinde bulunduğumuz Antalya’da düzenlenen “Suriye’de Değişim Konferansı” hakkında düşünceleriniz nelerdir. Toplantının sonuçlarından tatmin oldunuz mu? Suriye’de değişim konusunda artık daha umutlu olduğunuzu söyleyebilir misiniz? 


Bu an için uzun zamandır bekliyorduk. Tunus ve Mısır’da yaşananlardan sonra Suriye halkı da siyaset ile yakından ilgilenmeye başladı. 
Suriye’de ayaklanmanın başlaması bizim için sadece zaman meselesiydi ve 15 Mart’ta Suriye’de ayaklanma başladı. 15 Mart öncesi ve şimdiki durumu kıyasladığımızda Suriye ve bölgenin genelinde ne kadar değişim yaşandığını 
görmekteyiz. Şu anda Suriye halkı kendi gücünün, sesinin ve iradesinin farkına 
varmış durumdadır. Bundan sonra da eminim ki Suriye halkı Mısır ve Tunus halkının kabul ettiğinden daha azını, yani totaliter rejimin yıkılmasından daha azını kabul etmeyecektir. 

Suriye’de rejimin yıkılması durumunda neler olacağını düşünüyorsunuz? Sizce demokratik bir yapı mı ortaya çıkacak, Türkiye veya Lübnan modeli gibi bir siyasi yapı mı kurulacak? 

İlk olarak Suriye siyasi tarihine baktığımız zaman iç savaş yaşanmadığını görmekteyiz. Müslüman ve Hıristiyan halklar uzun zaman boyunca birlikte barış içinde yaşamıştır. Şam’daki Müslüman halk Hıristiyanları korumuştur. 1954’te Suriye Başbakanı bir Hıristiyan’dı. Suriyeli Hıristiyanların çoğunluğu  Ortodoks’ tur. Bunlar Suriye’de bir iç savaş tarihinin olmadığının ve bundan sonra da 
kesinlikle olmayacağını gösteren unsurlardır. Suriye Devrimi’nin bir faydası da tek bir ortak sesin oluşmasıdır. Suriye halkı bir bütündür. 

Bu da Suriye’de demokrasi ve refahın olacağını göstermektedir. 

Tabi ki demokrasiye ulaşmak 47 yıllık otoriter bir yönetim altında yaşadıktan 
sonra zor bir hedeftir. Siyasette, bölgesel politikada ve ekonomide yaşanan birçok zorluklar vardır. Ancak Suriye’deki mevcut insan kaynağı ve halkı düşündüğümüzde bir demokrasinin ortaya çıkması ihtimali konusunda çok iyimserim. Freedom House ve diğer bazı insan hakları örgütlerinin raporlarına 
göre Suriye insan hakları konusunda sicili en kötü durumda olan ülkelerden biri konumundadır. 
Bu listeden çıkmamız gerekmektedir. 1950’ ler de Suriye ilerleme konusunda bölgenin öncü ülkesi konumundaydı. Şimdi kendi tarihine dönmüş durumdadır. 

Fransa veya diğer ülkelerden Esad rejiminin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi konusunda talepte bulunuyor musunuz? 

Esasen birbirine paralel yürüyen üç süreç bulunmaktadır. 

İlk olarak Cenevre’deki BM İnsan Hakları Komisyonu nezdinde yürütülen 
çabalar. 29 Nisan tarihinde Suriye’deki tüm insan hakları ihlallerini araştırmak üzere bir uluslararası komisyon kurma kararı almıştır. 
İkincisi BM Güvenlik Konseyi ile çalışarak bir karar çıkartılmaya çalışılmaktadır. Bu da Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gitmenin tek yoludur. 

Suriye muhalefet hareketinin Esad rejimini değiştirecek kadar güçlü olduğuna inanıyor musunuz? 

Evet, şu anda Suriye’deki halk hareketi ivme kazanmış durumdadır. 22 Nisan’da Suriye’nin farklı şehirlerinde toplam 84 gösteri düzenlenmiştir. 

En son Cuma günü farklı şehirlerde 32 gösteri düzenlenmiştir. Bu da rejimin bütün iddialarına rağmen isyanın ivme kazandığını göstermektedir. ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post ve New YorkTimes muhaliflerin üstün durumda olduklarını ifade etmektedir. Şu anda da halk daha fazla protestolarla iç içe girmiş durumdadır. 13 yaşında bir çocuk işkenceden öldürülmüştür.
Bu da isyanı daha fazla harekete geçirmiştir. 

Rejimin göstermekte olduğu resimler ve yaptığı yayınlar halka isyana katılmayın mesajını yollamak içindir. Ancak halkı daha fazla protestolara katılmaya itmektedir. 

Suriye rejimi isyanı çok sert bir biçimde bastırıyor ve güvenlik birimleri bütünlüğünü korumaya devam ediyor. Ayrıca Mısır ve Tunus’tan farklı olarak ordu rejimin yanında yer alıyor. Esad rejiminin yıkılmasına ilişkin senaryonuz nedir? 

Suriye ordusu protestolara destek verme noktasında herhangi bir işaret vermemektedir. 
Ancak öldürmelerin devam etmesi durumunda ülkeyi bir uluslararası müdahaleye maruz bırakacaklardır. Hiç kimse bu duruma karşı sessiz kalamayacaktır. Gelecek haftalarda BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesini bekliyoruz. Ordu Beşar Esad’ı bırakması yönünde zorlamadığı sürece ülkeyi bir uluslararası müdahaleye maruz bırakacaktır. 

Suriye ordusunun hangi koşullar altında ve hangi nedenlerle taraf değiştireceğini düşünüyorsunuz? 


Şu anda Suriye’de şiddet içermeyen gösteriler yapan halk bulunmaktadır. Bu da ordu için “göstericileri yok etmeliyiz” şeklinde bir gerekçeyi imkansız kılmaktadır. Gösteriler tamamen barışçıl. Aynı zamanda bölgede çok önemli değişimler yaşanmaktadır. Bu nedenle de Suriye rejiminin artık değişim zamanı geldiğini 
anlaması gerekmektedir. Önemli değişiklikler yapmaları lazımdır. Aksi takdirde 
mevcut durum devam edecek ve uluslararası müdahaleye zemin hazırlanacaktır. Kölelik çağında yaşamıyoruz. Suriye insanının özgürce yaşaması gerekmektedir. 

Antalya’daki muhaliflerin büyük bölümü Suriye içinden değil. Yurt dışında, sürgünde yaşayan muhalif Suriyeliler. Konferansın sonunda bir Komite oluşturulacak. Bu Komite ile Suriye’deki muhalif hareketler arasında nasıl bağ kurmayı planlıyorsunuz? 

Esasen katılımcıların bir kısmı içerden gelmektedir. Velit Bunniya ve Haytel Malih. Her ikisi de çok önemli liderledir. Her ikisi de bu konferansa katıldılar. Ve her ikisi de Suriye’de farklı şehirlerde gizlenmektedir. Aileleri de yine farklı şehirlerde gizlenmektedir. Muhaliflerin Suriye içinde hareket etmesi çok zordur. 
Bunun yanı sıra bizim Suriye içindeki muhaliflerle ilişkimiz, iletişimimiz sürekli olarak devam etmektedir. Onlarla beraber ortak karar almadan, iletişim kurmadan herhangi bir adım atmıyoruz. Birlikte çalışıyoruz. Bizim dışarıda yaşayan Suriyeliler olarak yapabile-ceğimiz tek şey içerdekileri desteklemektir. 

Şu anda Suriye’de devrimi yapacak değişimi sağlayacak olanlar içerde mücadele yürütenlerdir. 
Bu insanlar bizi özgür kılacaktır. 2007 yılından bu yana annemle görüşemedim. Kız kardeşlerim, erkek kardeşlerim, akrabalarım, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bir kız kardeşim Suriye’de ve eşi Suudi Arabistan’da.Birbirlerini görmeyeli üç yıl oldu. Bunun tek nedeni benim kız kardeşim olmasıdır. Güvenlik birimleri bu tarz taktikler uygulamaktadır. 

Buna bir son verilmelidir. İnsanların ayaklanmasının nedeni de budur. Suriye’de devrim rejimin okulda okuyan çocuklara dahi uyguladığı gaddarca tutumun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Devrim ateşini yakan kıvılcım budur. Hamza Hatip olayı protestoları daha da güçlendirmiştir. 

Bu süreçte Türkiye’nin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’den muhalefete destek olma noktasında daha fazla beklenti içinde misiniz? Eğer beklenti içindeyseniz, somut anlamda Türkiye’nin neler yapması gerektiğini düşünüyorsunuz? Bir de Türkiye’nin muhalif gruplar üzerindeki etkisini değerlendirebilir misiniz? 

Yakın zaman önce bir yazı yayımladım. Ortadoğu’da Demokrasi Projesi tarafından yayınlandı bu yazı. Çalışma ABD Kongresi’nde üyeler tarafından da okundu. Bu yazıda ABD ve AB yönetimlerine Suriye konusunda Türkiye 
ile işbirliği yapmalarını önerdim. Çünkü Türkiye’nin hem Beşar Esad hem de Suriye halkı üzerinde önemli bir etkinliği bulunmaktadır. Türkiye’ye bu konferansa izin verdiği için minnettarız. Bunun yanı sıra Türkiye bölgenin 
önde gelen ülkelerinden biri olarak görülmektedir. Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları halk arasında önemli etki yaratmaktadır ve minnettarlık 
duymaktadırlar. İşte bu nedenle Türkiye’nin göstericileri desteklemesine 
yani haklı tarafta yer almasına ihtiyacımız bulunmaktadır. Suriye özgür olmalıdır ve kölelik dönemine geri dönmemelidir. Türkiye ve diğer ülkeler de işte bu nedenle destek olmalıdırlar. Başarmamız için bize yardım etmeliler. Suriye’de bir katliama izin verilmemelidir. Daha fazla insan ölümüne izin verilmemelidir. 
Bu nedenle Türk hükümeti bize yardım etmelidir. 

Bu destek noktasında atılacak adımları somut olarak sıralayabilir misiniz? 

İlk olarak İslam Konferansı Örgütü’nün harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bu gerçekten çok önemlidir. Bu örgüt Suriye’de şiddetin kınanması ve şiddetin sona erdirilmesi konusunda bazı adımlar atmalıdır. Aynı zamanda Türkiye Suriye muhalefeti ile daha yakın ilişki içine girmelidir. 
Muhalefet liderleri ile görüşmeleri gerekmektedir. Bir zaman tablosu çerçevesinde geçiş süreci için plan oluşturulmalıdır. 
Suriye rejimi yıkılacaktır. Bu artık sadecezaman meselesidir, aylarla sınırlıdır. Kesinlikle yıkılacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin Esad rejiminden ziyade Suriye halkı ile ilişkiye geçmesi çok daha önemlidir. 

Rejim yıkılmasının ardından Arap Alevilerin, Dürzilerin ve Hıristiyanların durumu 
ne olacaktır? Çünkü biliyoruz ki bu grupların önemli bir bölümü rejimi destekledi. 

Suriye’deki Hıristiyanlar Mısır’dakilerden farklıdır. Suriyeli Hıristiyanlar orta ve üst sınıfa mensuptur. İş dünyasında etkilidirler. Şam ve Halep’te çok zenginler dir. Bu nedenle Hıristiyanları siyasi sürecin dışında düşünmek çok zordur. Mısır’daki durum böyle değil. İşte bu nedenle Suriye’de Hıristiyanlara ilişkin 
bir kaygı bulunmamaktadır. Geçen ay içinde 

“Değişim İçin Ulusal Girişim” gerçekleştirdik ve burada Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nı protestocuları desteklemesi ve Beşar Esad’a görevi bırakması için baskıda bulunma çağrısı yaptık. Savunma Bakanı Arap Alevi kökenli ve bu da Arap Alevi halka bir güvence oluşturacaktır. Geçiş dönemine Arap Alevi toplumun önde gelen bir ismi liderlik edecektir. Bu bizim inandığımız düşünce ve halen de bunun olması için bastırıyoruz. Dürziler zaten şu anda bizimle birlikte. Arap Alevilerin de bir kısmı bizimle birlikte. Arap Alevilerin 
birçoğu şu an Esad rejiminin kendilerini rehin olarak kullandığını ifade etmektedir. 

Sayın Ziya, çok teşekkür ediyoruz. 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

SURİYE MUHALEFETİ’NİN ANTALYA TOPLANTISI: SONUÇLAR, TEMEL SORUNLARA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLER, BÖLÜM 4


Suriye, Değişim, Toplantısı, Katılan Gruplar, Değişim Konferansı, Suriyeli muhalifler, Radvan Ziyadeh,


4.5. Suriye İçin Çağdaşlık ve DemokrasiPartisi Üyesi ve Antalya Konferansına Suriye Arap Alevi Toplumunu Temsilen Katılan Sunda Süleyman ile Mülakat 

ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 

SÜLEYMAN: İsmin Sunda Süleyman. Hama’nın bir dış mahallesinden geliyorum. Yaşadığım yerde çoğunlukla Arap Alevi kökenliler bulunmaktadır. 

Herhangi bir aşiret mensubu musunuz? 
Biz mezhebe bağlıyız. Bizde bağlılık mezhebedir. 

Antalya Konferansında Arap Alevileri temsilen mi yoksa bireysel olarak mı bulunuyorsunuz? 

“Suriye İçin Çağdaşlık ve Demokrasi” isimli bir partinin üyesiyim. Bu partiye bağlı olarak çalışan bir eylemciyim. 

Toplantıya katılımınız nasıl gerçekleşti ve konferans hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 

Bu konferansı organize eden bazı muhalif 
gruplar tarafından davet edildim. Konferansta 
bütün katılımcılardan sonuç bildirgesinde 
yer alması için öneriler getirmesini istedik. 
Bu bildirge de zaten konferansın sonucu ve 
çıktısı olacaktır. Herkes bazı öneriler getirdi. 
Bu öneriler sonuç bildirgesinde yer alacak. 
Benim üyesi olduğum Parti’nin önerilerinden 
biri Suriye Devrimi’nin tüm Suriye halkını 
kapsadığı, tüm mezhepleri içine aldığıydı. Hepimizin 
tek bir ortak hedefi var ki o da rejimin 
yıkılması. Diğer önerimiz ise rejimin yıkılmasından 
sonra azınlık gruplarına güvenceler 
verilmesidir. Özellikle de Suriye Devrimi zaferinin ardından Arap Alevi azınlığa yönelik olarak bir şiddet hareketinin olmaması konusunda güvenceler olmasını önerdik. 

Özellikle Batı’daki genel algı Suriye rejiminin Arap Alevi rejimi olduğu yönünde dir. 

Ancak burada Beşar Esad ve çevresindekilerin Arap Alevi kökenli olmasına rağmen Arap Alevi halkın çoğunluğunun rejimi desteklemediği söylendi. Siz Suriye rejimini bir Arap Alevi rejimi olarak tanım lıyor musunuz? 

Her şeyden önce Suriye rejimini bir Arap Alevi rejimi olarak tanımlamamız doğru olmayacaktır. 
Çünkü baba Hafız Esad döneminde dahi birçok muhalif figür Arap Alevi mezhebine mensuptu ve diğer bütün muhalifler gibi onlar da hapse atıldı, işkence gördü ve öldürüldü. 
Bu birinci nokta. İkinci nokta birçok Arap Alevi rejimi bir nedenden ötürü desteklememektedir. 
Rejim her zaman Arap Alevi kartını oynamıştır. Bütün Arap Alevilerin kendisine 
bağlı olduğunu varsaymıştır. Ancak gerçekte durum böyle değildir. Çünkü Beşar Esad ve babası Hafız Esad Arap Alevilere en fazla zararı veren kişiler olmuştur. Rejimin yolsuzluğa bulaşmış olması Arap Alevilere olan bakışı da olumsuz etkilemiştir. Arap Aleviler tabi kime hizmetlerine bağlıdır ancak ülkelerine, vatanlarına olan bağlılıkları çok daha önemlidir. 

Suriye’de rejimin yıkılması durumunda Arap Alevi azınlığa yönelik bir şiddet hareketi, Sünniler ve Arap Aleviler arasında iç savaş yaşanması olasılıkları hakkında neler söyleyebilirsiniz? 

Şunu çok iyi bilmek gerekir ki Arap Aleviler Suriye’deki tek azınlık grup değildir. Suriye’de Arap Aleviler, Hıristiyanlar, İsmaililer, Şiiler ve Dürziler de bulunmakta dır. Tüm bu topluluklar bir arada Suriye ulusunu oluşturmaktadır. 

Rejim kurulduğundan beri bu topluluklarıbölmeye çalıştı, her grubu diğer gruptan korkmaya doğru yönlendirdi. Rejim sürekli olarak bu korku kartını oynadı. Arap Alevilere dediler ki “bize bağlı kalmazsanız Sünniler sizi sürgün edecek.” Suriye’deki tüm azınlık grupları bu tuzağa düşürüldü. Bu gruplar rejimin hep kendilerini koruduğuna inandı. Çünkü resmi medyada bu böyle işlendi. Bunu sürekli olarak savundular. “Bu insanlar size saldıracak” diye sürekli olarak söyleniyordu. Hatta bunun da ötesine geçerek Arap Alevilere silah da verdiler. Bu kişiler sadece Arap Alevi değil aynı zamanda suçlu, çete mensubu kişilerdi. 
Bu kişilerin hepsi de Arap Alevi değildi. Bunlara Sünnilere saldırmaları söyleniyordu. Sünniler bu tuzağa düştü, Arap Aleviler bu tuzağadüştü. Bizim görevimiz halkımız arasında bilinçlenmeyi sağlamak. Bu yaşananların büyük 
bir tuzak olduğunu göstermek. Bunun en büyük kanıtı hepimizin burada bir arada olması ve her konuda anlaşabilmemizdir. Hepimiz tek bir amaca yöneldik ve aynı şeyi istiyoruz. Özgür ve demokratik bir Suriye. 

Banyas ve Lazkiye’de yaşayan Arap Alevilerin birbirinden faklı konumlarda olduğunu biliyoruz. Bu farklıklar nedir ve hangi Arap Aleviler rejimi desteklemekte hangileri desteklememektedir? 

Suriye’de Arap Aleviler birçok şehir ve köylere dağılmış durumdadır. Şam’da gerçekleşen ilk gösteri Arap Alevi bir genç tarafından kaydedilerek internete konmuştu. Arap Aleviler arasında da diğer toplumlar farklı düşünen kesimler bulunmaktadır. Şam’da yaşayan insanlar örneğin bölünmüş durumdadır. Şamlı 
Sünnilerin bazıları rejimi desteklemekte bazıları ise muhalif kanattadır. 

Dolayısıyla Arap Alevileri de sınırlamak mümkün değildir. Bu Arap Alevi meselesi esasen icat edilmiştir. Bizler esasen “bu Arap Alevi bu Sünni” bile demeyiz. Bu Suriye’de bir tabu değildir ancak insanları mezheplerine göre ayırmayız. Bu 
ilk konu. İkinci olarak, kıyı kesimde yaşayan Arap Aleviler, Hama gibi iç kısımlarda yaşayan Arap Alevilere göre rejim tarafından daha fazla imkana sahip olmuş olabilirler. Dolayısıyla iç kesimlerde yaşayan Arap Aleviler kıyılarda 
yaşayan Arap Aleviler gibi ayrıcalıklı konumda olmamıştır. Rejimi destekleyenler 
ve muhalif olan Arap Aleviler de bu farklı kesimde yaşayan Arap Alevilerdir. 

Bu süreçte Türkiye’nin pozisyonu hakkında ne düşünüyorsunuz, Türkiye’den daha fazla ne yapmasını bekliyorsunuz? 

Türkiye halkı ve hükümeti çok önemli adımlar attı. Suriye’de yaşananları desteklemek için çok güzel adımlar attı. Türkiye ve Suriye rejimi arasındaki yakın ilişki, bu süreci biraz daha zorlaştırdı. Buna rağmen Sayın Gül, Erdoğan ve Davutoğlu tarafından Suriye’de reform sürecinin hızlanması, kanın durması için atmış oldukları adımlar son derce umut verici. Türk halkından büyük umudumuz ve beklentilerimiz bulunmaktadır. Özellikle hükümetten beklentimiz fazla çünkü Türk hükümeti seçilmiş bir hükümettir ve halkını temsil etmektedir. 

Bu nedenle Suriye’de kanın durması için daha fazla rol oynamalarını beklemekteyiz. 

Sayın Sunda çok teşekkür ediyoruz. 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder