14 Ocak 2020 Salı

SURİYE MUHALEFETİ’NİN ANTALYA TOPLANTISI: SONUÇLAR, TEMEL SORUNLARA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLER, BÖLÜM 4

SURİYE MUHALEFETİ’NİN ANTALYA TOPLANTISI: SONUÇLAR, TEMEL SORUNLARA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLER, BÖLÜM 4




4.6. ABD’de Faaliyet Gösteren “CAIR-Chiago” İsimli İnsan Hakları Örgütü Üyesi ve İnsan Hakları Avukatı Suriyeli Eylemci Yaser Tabbara ile Mülakat 

ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 

TABARA: İsmim Yaser Tabbara. Suriye kökenli Amerikalı avukatım. Chicago’da on yıldan bu yana hukuk alanında çalışıyorum. Suriye kökenliyim, 

Chicago’da doğdum, Şam’da büyüdüm ve daha sonra tekrar ABD’ye döndüm. 
Siyaset Bilimi ve Hukuk öğrenimi gördüm. İlgi alanım İnsan Hakları ve Bireysel 
Haklar konusudur. Chicago’da faaliyet gösteren “CAIR-Chicago” isimli bir örgütün üyesiyim. 
Bu örgütün amacı ABD’de yaşayan Arap ve Müslüman kökenli halkların haklarının korunmasıdır. Halen Chicago’da bir avukatlık bürom bulunmaktadır. 

Antalya’daki muhalefet toplantısındaki konumunuz nedir? 

Ben toplantıyı muhalefet toplantısı olarak nitelendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Toplantı bütün dünyaya bu hareketin ana güç olduğunu, marjinal bir hareketolmadığını göstermiştir. Biliyorsunuz Suriye muhalefeti hep organize olamamakla, parçalı olmakla, zayıf olmakla ve Suriye’de yaşamıyor olmakla suçlanıyordu. Dünya tarafından Suriye muhalefetinin algılanışı bu şekildeydi. Bağımsız olan, herhangi bir siyasi harekete üye olmayan veya siyasi gündemi olmayan birçok özgür düşünen Suriyeli bulunmaktaydı. Şimdi burada bütün bu insanlar bir araya gelerek bütün dünyaya çok güçlü bir mesaj gönderiyorlar. 
Bu mesaj da “Suriye’de devrimi destekliyoruz” mesajıdır. Bu konferansın en büyük başarısı bu olmuştur. 

Konferans sonunda bir Komite kurulacak ve burada Müslüman Kardeşler’den Kürt gruplara kadar değişik kesimlere pay verilecek. Bu Komite hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Bence bu konferans hakkındaki yanlış algılamalardan biri de Libya örneğinde olduğu gibi bir Geçici Konsey oluşturulacağıdır. Bu doğru değil. Bu konferansın düzenlenmesinin tek bir amacı vardır ve o da Suriye Devrimi’ni desteklemektir. Esasen burada kurulacak olan bir Konsey değil Komite olacaktır ve bahsettiğim 
amaca dönük olarak çalışacaktır. Bu doğrultuda dünyanın dört bir yanındaki Suriyeli eylemcileri bir araya getirmeye çalışacaktır. ABD, Avrupa, Arap ülkeleri ve dünyanın geri kalan bölgelerinde yaşayan Suriyeliler tarafından bu yönde birçok çaba gerçekleşmişti. 

Ancak bu çabalar çok da koordineli bir şekilde yürümüyordu. Bu konferans, bütün eylemciler arasında bir uyum, işbirliği sağlama çabasının ürünüdür. Böylece yapılan işin etkisini artırmak amacındayız. Bu nedenle konferansın sonucu işbirliğinin sürekliliğinin sağlanması olacaktır. İşbirliğini sağlayacak 
bir organa ihtiyaç duymaktayız. İşte bu organ kurulacak Komite’dir. Bu Komiteyi oluşturmak için farklı yöntemler söz konusu ancak en fazla kabul gören seçim yapılması. Oylama yoluyla Müslüman Kardeşler, Kürtler ve herkesin temsil edilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Böylece gerçek temsil gücü olan bir Komite 
olacaktır. 

Konferansta gruplar arasında herhangi bir sorun yaşanıyor mu? Farklı muhalif gruplar ortak bir zeminde buluşabildiler mi? 

Konferansa ilk geldiğimde beklentim çok düşük seviyedeydi. Birkaç nedenden ötürü olumlu anlamda şaşırdığımı söyleyebilirim. Ayrımın boyutunu görünce, sorunları görünce, farklı vizyonları görünce açıkçası konferansın başarısız olacağını düşünmüştüm. Sadece sloganlar atılarak, marşlar söylenerek tamamlanacağını düşünmüştüm. Ancak böyle olmadı. Konferans şaşırtıcı derecede medeni bir havada geçti. Şaşırtıcı derecede verimli oldu. Evet, egolar vardı, başkaları ile çalışmayı sevmeyen klasik lider karakterleri vardı. 
Ancak benim görüşüme bu unsurlar burada hiçbir siyasi gündemi olmadan bulunan Suriyeli gençlerin varlığının gölgesinde kaldı. Bu gençlerin aklında tek bir düşünce vardı ki o da çalışmak ve sonuç almak. 

Burada başarılan bir diğer konu çalıştayların, komitelerin oluşturulması oldu. Bunlar işbirliğinin nasıl sağlanacağı, kanıtların korunması gibi konularda uzun tartışmalar gerçekleştirdiler. Kanıtların korunması yasal süreçlerin yürütülmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra medya alanında nasıl organize olabileceğimizi konuştuk. Aynı anda dünyanın farklı yerlerinde aynı mesajı verecek ve yüz binlerce Suriyelinin katıldığı Suriye Devrimi’ne destek verme amaçlı toplu protesto gösterilerinin nasıl organize edileceği konusunda 
tartıştık. Yani çok önemli konularda ilerleme sağlandı. Bu da konferanstan memnun kalmamı sağlayan ikinci unsurdu. 

Ancak buradaki gruplar arasında çok fazla görüş farklılığı olduğunu düşünmüyor musunuz? Bu farklılık devrimin başarını engelleyebilir mi? 

Şunu fark etmemiz gerekir ki bu konferans modern Suriye tarihinde ilk kez farklı geçmişlere sahip grupların bir araya geldiği bir toplantıdır. Suriye toplumu tam bir mozaiktir. 
Dini, etnik, siyasi olarak farklı kesimler bulunmaktadır. Beşar Esad rejimi tarafından sürekli olarak mezhepsel korkulara maruz bırakıldık. 
Yani rejim kendi alternatifi olarak hep istikrarsızlık ve çatışmayı sundu. Böylece ne umudumuz ne de geleceğimiz oldu. Ancak bu konferans gösterdi ki aramızda ki bütün farklara rağmen bir araya gelebiliyoruz. Bir araya gelerek ortaya bir şeyler koyuyoruz, çalıştaylar düzenliyoruz ve ortak hareket yönünde 
adımlar atıyoruz. Bazı çalıştaylara katılmanızıçok isterdim. İzleyiciler daha çok konferansın siyasi sürecine dahil oldu ve takip etti. Siyasi kısımlar hep tartışmalı olur. Bu nedenle sanki tartışmalar, görüş farklılıkları çok fazlaymış gibi görülmüş olabilir. Siyasi kısımlar her zaman tartışmalı olur. Bu süreç pazarlıkların 
olduğu, her grubun daha fazla temsil hakkıkazanma çabası içinde olduğu süreçlerdir. 

Bence bu da sağlıklı bir süreçtir. Suriyeliler ilk kez demokratik bir süreçte bir araya geliyorlar. Bazı tartışmaların olması çok doğaldır ancak çok olumsuz bir durum oluşmamıştır. Herhangi bir kişi ya da grup konferansı terketmemiştir. Kimse “ben bunu ummuyordum” dememiştir. Açıkçası ben bu tarz sorunlar 
bekliyordum gelmeden önce. Dolayısıyla bence çok başarılı bir konferans ve beklentilerimin üzerinde gerçekleştiğini söyleyebilirim. 

Türk halkı ve hükümetine ne mesaj vermek istersiniz? 

Bu konferanstaki herkes aynı mesajı sürekli olarak veriyor. Herkes Türk halkına bizi misafir ettiği, bizi kabul ettiği, bizim durumumuzu anladığı, davamızı desteklediği, ülkelerini bize açtıkları için minnettar. Bu son derece hassas bir siyasi konu. Bu durumun Türkhalkı ve hükümeti açısından çok da kolay ve 
memnuniyet verici bir durum olmadığını biliyoruz. 

Bunu takdir ediyoruz. Konferansın ilk gününde Suriye rejiminin siyasi tutuklulara af çıkardığına ilişkin haber geldi. Verdiğimiz ilk tepki hemen bir gösteri düzenlemek oldu. 

Gösterinin sonunda herkes “Şükran Şükran Türkiye” (Teşekkürler Teşekkürler Türkiye) şeklinde bağırıyordu. Herkes tek bir ağızdan bunu söylüyordu. Bu slogan buradaki insanların duygularını yansıtmaktadır. Siyasi boyutta ise Türk hükümetinden Beşar Esad yönetimine karşı daha sert tavır almasını bekliyoruz. 
Türk hükümetinin şu ana kadar yapmış oldukları da inanılmaz. Ancak bir adım ileri gidilmesi gerekmektedir. Bu adım da Beşar Esad rejiminin tartışmasız bir şekilde meşru olmayan bir yönetim olduğunu açıklaması ve Beşar Esad’a şiddet kullanmaya son vererek demokratik sürecin önünü açması çağrısında 
bulunmasıdır. 

Sayın Tabbara, değerli fikirlerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. 

4.7. Suriye Türkmen Hareketi Sözcüsü Ali Öztürkmen ile Mülakat 

ORSAM: Sayın Öztürkmen öncelikle Suriye Türkleri hakkında genel bir bilgi verebilir misiniz? 

ÖZTÜRKMEN: Suriye Türkmenlerinin bugün bilinen Suriye coğrafyasına geliş tarihleri 1060-1070’li yıllar arasındadır. Selçuklu Dönemi’nde Oğuz boylarının bu topraklara göç etmesiyle başlamıştır. Selçuklular, Selçuklu Devletini kurup yönetimi atabeylere bırakmasından sonra Türkmenler bu coğrafyada etkin bir rol oynamaya başlamıştır. Özellikle Haçlı Seferleri’nde ve Kudüs’ün fethi sırasında 
önemli faktör olmuşlardır. Türkmenlerin bu topraklardaki varlıkları, Selçuklularla başlayıp, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı sonucubu toprakları kaybetmesine kadar, 1000 yıllık bir tarihe dayanmaktadır. Daha sonra Fransız mandasına bırakılan topraklar, bugünkü Ortadoğu’yu oluşturmaktadır; Suriye, Filistin, 
Lübnan ve Irak. Türk unsuru bu toplumları oluşturan gruplardan biridir. 

Suriye Türkmenleri’nin şu an ki nüfusu nedir? Genel olarak nerelerde yaşamaktadırlar? 

Yoğunluk olarak Halep vilayetinde yaşamaktadırlar. Halep vilayetinin şehir merkezinde ve yaklaşık olarak 140 köyünde yaşamaktadırlar. 

Bu köyler doğuda Celavlus sınırından başlayıp, Azez ve Afrin’e doğru uzanır. Halep’ten sonra, Türklerin yoğun olarak yaşadıklarıikinci il Humus’tur. Humus’ta şehir merkezinde ve yaklaşık 60 köyde Türkler yaşamaktadır. 

Türklerin yoğun olarak yaşadığı diğer bir il Lazkiye’dir. Lazkiye’de “Bayır Bucak Türkmenleri” olarak bilinmektedirler ve 70’ten fazla köyümüz vardır. Ayrıca Şam’ı “kutsal kent” kabul edip oraya yerleşen çok sayıda Türkmen vardır. Şam’ın kırsal kesiminde ise 4-5 Türkmen köyü vardır. Golan Tepeleri’nin işgal 
edilmesinden sonra burada bulunan yaklaşık 20 tane Türkmen Köyü’ndeki Türkmenler Şam şehir merkezine ve varoşlarına gelmiştir. Türkiye ile sınır olan Rakka vilayetinde yaklaşık 10, Hama’da 10, İdlip’te 5 ve Dara’da 5 Türkmen köyü bulunmaktadır. Türkmenler Suriye’de çok geniş bir coğrafyaya dağılmış 
durumdadır. Bu nüfusa rağmen Türkmenlerin bugün Suriye siyasetinde yer alamamalarının nedeni yıllardan beri büyük baskı altında yaşamış olmalarıdır. Fransız mandası döneminde başlayan ve milliyetçi Arap rejimlerinde, Baas rejiminde süren bu ağır baskılar sonucu Türkmenler Türk Dünyası’ndan kopmuş 
ve asimile olmuştur. Bugün Ortadoğu’da Tunus’tan başlayıp Suriye’ye kadar esen bu bağımsızlık rüzgarı Türkmenlere, Suriye’nin bu yeni oluşumu içerisinde etkin bir rol oynama isteği uyandırmıştır. 

Şu an Suriye’deki halk hareketleri içinde Türkmenler de yer almakta mıdır? 

Türkmenler bir örgütlenme çerçevesinde değil, bireysel olarak hareket etmekte dir. Suriye Türkmenleri olarak amacımız, yeni oluşumda haklarımızın korunmasını sağlamak ve Suriye’yi oluşturan üç ana unsurdan (Arap, 
Kürt, Türkmen) biri olduğumuzu kabul ettirmektir. Bugünkü verilere göre Suriye’de yaklaşık 3,5 milyon Türkmen vardır. Suriye Türkmenleri’nin % 99’u Sünni, Halep’te bulunan az bir bölümü ise Şii’dir. Bunlar Anadolu   Alevileri’n den dir. Suriye Türkmenleri genellikle Halep’te geçmişteki boy yapılarını korumakta dır. Aşiret yapısına sahiptirler. Diğer Türkmen bölgelerinde bunu göremeyiz. 

En büyük Türkmen aşiretleri hangileridir? 

En büyüğü Beydili Boyu’dur. Diğeri İlbeyli Boyu’dur. Her iki boy da Halep’tedir. Sivas’tan gelmektedirler. 

Suriye’deki Türkmen nüfusu için 3,5 milyon dediniz. Bu rakama dilini unutmuş olan Türkmenleri katıyor musunuz? Eğer katıyorsanız dilini ve kimliğini koruyan Türkmenlerin sayısı nedir? 

Dilini koruyan Türkmen sayısı yaklaşık 1,5 milyondur. Bu da yaklaşık olarak % 5’e tekabül eder. Diğer 1 milyon kişi ise Türkçeyi unutmuş ama kimliğini kaybetmemiştir. Halep’te, Humus’ta dilini unutmuş ama Türkmen kimliğini 
bilen, koruyan Türkmen ailesi vardır. 

Suriye Türkmeni’nin kimliğinin yapı taşı sizce nedir? Müslümanlık mı daha belirleyicidir, Türkmen olmak mı yoksa Suriyeli olmak mı? 

Yılların getirdiği baskı nedeni ile çoğu bölgelerde İslam kimliği ön plandadır. Türklüğün unutulması, Türkmenlerin pasifleştirilmesi nin sonucudur. Çoğu Türkmen, özellikle, iç bölgelerde ve kırsal kesimlerde yaşayanlar, Türkmen’in ne anlama geldiğini bilmemektedir. Bu kendi kültüründen, tarihinden baskı sonucu koparılmanın sonucudur. 

Suriyeli Türkmenlerin bir çatı örgütü var mı? Bildiğim kadarıyla partileşme olmadı ama mesela bir derneğiniz var mı? 

Eski Baas rejiminde Suriye Türkmenlerine hiçbir örgütsel hak tanınmamıştır. Ne bir dernek kurma ne de siyasi hareket imkanı bulabilmişlerdir. Bazı bölgelerde Türkmenlerin kendi dillerinde türkü söylemeleri bile yasaklanmıştır. Böyle bir rejimde Türkmenler örgütsel hayata geçme imkanı bulamamıştır. 
Ama bu yeni oluşum içinde umut ediyoruz ki Türkmenler siyasal ve toplumsal bir hareket olarak haklarını savunabilecek duruma gelirler. 

Türkmen kimliğini savunacak bir hareket için taban olduğunu düşünüyor musunuz? 

Türkmen halkı, özellikle aydın kesim büyük bir istek içerisindedir. Böyle bir hareketi halk arzulamaktadır. Bugüne kadar olmaması Suriye Türkmenlerinin büyük bir bölümünün eğitimsiz olmasından ve Baas propagandalarının etkin olmasından kaynaklanmaktadır. 
Ayrıca din faktörü yanlış yansıtılmıştır. Dinin üstün kimlik olarak tanınması ve Türkmen kimliğinin asimile edilmesi en büyük engellerden olmuştur. Bu da rejim tarafından desteklenen din adamlarının yaptığı propagandalarla sağlanmıştır. Benim kanaatime göre Suriyeli Türkmenler bu hareketin büyük arzusu içindedir ler. Suriye’de bugünden sonra uygulanacak rejim, sivil demokratik bir sistem 
olacaktır. Suriye’deki tüm halkların çıkarlarını gözetecek, modern ve sivil bir demokrasi gerekmektedir. Başka bir sistem Suriye halklarının çıkarlarını gözetemeyecektir. 

Suriye’de yaşanan son ayaklanmalarda Türkmenlerin pozisyonu nedir? Ortak bir tavır sergiliyorlar mı? Rejimi destekleyenler bulunmakta mıdır? 

Türkmenler yıllardır bu fırsatı beklemektedir. Türkmenler dünya şartları içinde bu rejimin daha uzun sürmeyeceğini bilmektedir. Fakat ne yazık ki kendi örgütlenmelerini bu olaylardan önce gerçekleştiremediler. Bunun da tek nedeni az önce de söylediğim gibi yılların getirdiği korkudur. Türkmenler muhalif 
hareketlere destek vermektedir. Örneğin Humus Türkmenleri muhalif hareketlerde büyük rol oynamaktadır. Humus’ta 15’ten fazla şehit verdik. Ayrıca yüzlerce kayıp ve tutuklu Türkmen var. Lübnan sınırındaki iki Türkmen köyü 
ayaklandıkları için Baas çeteleri tarafından bombalanmıştır. Oralara ulaşma imkanımız olmadığı için tahmini rakamlar verebiliyorum. Bugün Suriye Türkmenler yaklaşık olarak 100 kayıp vermiştir. Şam ve Lazkiye’de 2 şehidimiz var. Kayıplarımız ve tutuklularımız hakkında elimizde kesin bilgiler yoktur. 

Bu tür değişim dönemlerinde bir grubunsiyasi bir hareketi olması çok önemlidir. 
Bu sayede yeni oluşacak yapıda mümkünolduğu kadar çok paya sahip olmak için çaba sarf edilebilir. Antalya’da düzenlenmekte olan Suriyeli muhaliflerin toplantısında Türkmenlerin sesini duyurma noktasında bir eksikliği olduğunu düşünüyor musunuz, daha fazla neler yapılabilir? 

En büyük eksiklik Türkmen hareketinin örgütlenmemiş olmasıdır. Bu konuda çok geç kalındı. Çünkü Suriye Türkleri yıllardır unutulmuş dış Türklerdi. 1996’da Baas rejimi tarafından yapılan katliamlar sonucu dünya gündemine gelebildik. Ayrıca Türkmenlere baskılar sonucu örgütlenme şansı tanınmamışken Kürtler eski sistemden yararlanmıştır. 
Örgütsel alt yapılarını hazırlamıştır ve bugün imkanları vardır. Türkmen hareketinin en kısa zamanda örgütsel hale gelmesi gerekmektedir. 
Bunun için Suriye Türkleri Derneği ve Suriye İnsan Hakları Derneği kurulması ve bunlar da siyasal bir partinin tabanını oluşturacak şekilde faaliyet göstermelidir. 

Rejim değişikliği durumunda nasıl bir siyasi sistem öngörüyorsunuz. Laiklik, federalizm tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz? 
Bunun yanı sıra Türkmenlerin ne gibi talepleri vardır? 

Öncelikle Suriye Türkmenlerinin yeni anayasada Suriye halkını oluşturan esas unsurlardan biri olarak yer almasını bekliyoruz. Ayrıca anadilde eğitim hakkının ve diğer sosyal hakların verilmesini istiyoruz. Bugüne kadar Arap faşizmi uygulanmıştır ve Türkmenlere hiçbir sosyal hakları verilmemiştir. 
Bu nedenle birçok Suriye Türkmen’i kendi kimliğini kaybetmiştir. Bizim amacımız kimliklerini yeniden kazanmalarını sağlamaktır. Diğer konulara gelince, Suriye’de federatif yapı olmasını beklemiyorum. Çünkü Suriye insanı içinde bulunduğu olguyu çok iyi kavramış durumdadır. 

Hiçbir etnik yapı belirli bir bölgede sınırlanmamıştır. Halk diğer etnik gruplarla iç içedir. Bu gruplardan bazılarının federatif yapıda toplanması mümkün değildir. Coğrafik dağılım da bu oluşuma elverişli değildir. Örneğin Türkmenler Suriye’nin birçok bölgesine dağılmış durumdadır. Bu Arap Aleviler, Hıristiyanlar ve Kürtler için de geçerlidir. 

Örneğin Fransız mandası döneminde bugünkü Suriye topraklarında söz konusu gruplara farklı siyasi yapılar oluşturulmuştu. Böyle bir yapı günümüzde mümkünmüdür? 

Bugünkü oluşum içinde mümkün değildir. Cumhuriyet döneminde gruplar çok dağılmıştır. Bu şartlar altında federatif yapı oluşması mümkün değildir. Örneğin Kürtlerin çoğunlukla yaşadıkları Haseke vilayetindeki Kamışlı. Kamışlı şehir merkezi Kürt ağırlıklıyken kırsal Arap ağırlıklıdır. Şehir merkezinin ayrıtutulup kırsalın ayrı tutulması düşünülemez. Kamışlı’da Kürtler, Hıristiyanlar, Ermeniler 
ve Süryaniler vardır. Burayı federatif bir yapıya dönüştürmek düşünülemez. Hem o grupların hem de Türkmenlerin hakkını koruyacak demokratik bir merkezi yapının daha uygun olacağını düşünmekteyim. Din açısından ise Suriye halkının %15’ini Hıristiyanlar ve farklı mezheplerden insanlar olduğu için teokratik bir siyasal sisteme kesinlikle karşıyım. Bu nedenle Suriye için en uygun sistemin sivil demokrasi olacağı kanaati içerisindeyiz. Laiklik de bunun bir parçasıdır. Bugün Suriye’de Şeriatı savunacak çok az bir grup olacağını düşünüyorum. 

Suriye muhalefeti içinde ve Antalya toplantısında Müslüman Kardeşler hareketinin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Ben çok etkili olduklarını düşünmüyorum. Antalya toplantısına Müslüman Kardeşlerden katılanlar, parti adına değil şahısları adına katılmıştır. 
Şeriat propagandası yapılmıştır ama katılımcılar tarafından ilgi görmemiştir. Laikliğin şuan tartışılacak bir konu olmadığı, halk hareketlerinin başarıya ulaşması durumunda konuşulması gerektiği vurgulanmıştır. 

Müslüman Kardeşlerin daha çok Sünni Arap halk tarafından desteklendiğini biliyoruz. Sizce Suriye’de Müslüman Kardeşleringerçek güç kaynağı nedir? 

Artık halk eski düşünceleri taşımamaktadır. Suriyeliler katı dini görüşü bir kenara bıraktı ve yenidünya şartlarına uygun görüşlere kavuştu. 
Ben artık Müslüman Kardeşlerin eski gücünde olduğuna inanmıyorum. 

Müslüman Kardeşlerin olası bir rejim değişikliğinde ön plana çıkacağına inanmıyorsunuz? 

Suriye halkının isyan hareketi sivil ve barışçıl bir harekettir. Hiçbir siyasi partinin güdümünde değildir. Bugünkü siyasi oluşumların tümü bu hareketle paraleldir. Hiçbir oluşum bu hareketin önüne geçmemektedir. Bunu Antalya toplantısında çok açık gördük. Bu Türkmenler için de, Kürtler için de Müslüman Kardeşler için de geçerlidir. 

Türkmenlerin Suriye’deki diğer gruplarlailişkileri nasıldır? 

Biz tüm gruplarla iyi ilişkilere sahibiz. Tüm gruplar diğer grupların çıkarlarına olumlu şekilde bakmaktadır. Hepsi bizim mağdur olduğumuzun farkındadır ve neden kendimizi bu kadar geç tanıttığımızı sormaktadır. Muhalif grupların hepsi Türkmenlerden olumlu söz etmektedir ve ileride haklarımızın korunacağını söylemektedirler. 

Muhalif hareketin nasıl sonuçlanacağını düşünüyorsunuz? Sizce Beşar Esad reformlar yapıp devam mı etmeli mi yoksarejim değişikliği kaçınılmaz mıdır? 

Bugün gelinen noktaya bakarsak, rejim ve halk arasında barış yolunun kalmadığını görürüz. Şu an Suriye’de 2000’den fazla insan ölmüştür. Ayrıca isimleri tespit edilmeyen birçok insan ölmüştür. Humus’ta barışçıl bir oturma eyleminde Suriye güvenlik güçleri tarafından rastgele ateş açılmıştı. 18 kişinin cesedi bizim arkadaşlarımız tarafından toplanmıştır. 50’den fazla ceset ordu arabalarına atılarak götürülmüştür. Birçok toplu mezar tespit edilmiştir. Birçok bölgeden cesetlerin verilmediğine dair haberler gelmektedir. 

Lazkiye’de toplu mezarlar vardır. Bu cesetler konteynırlara doldurulup denize dökülmektedir. Rejim yıllardan beri gizlediği yüzünü deşifre etmiştir. Halkı yönetecek bir sistemin halktan yetki alması gerekmektedir. 

Beşar Esad rejiminin reform yapabileceğine inanıyor musunuz? 

Beşar Esad’ın rejimi babasının rejiminin uzantısıdır. Halkın sevgisi göstermeliktir. Sevgi baskıyla olmaz. Rejim bugüne kadar halka makyaj yaparak yaklaştı. Bizim Türkmen olarak yeni dönemde birçok başvurumuz oldu. Tümüne karşı gelindi, başvuru yapan arkadaşlarımız fişlendi. Siyasi tutuklulara af getirileceği söylendi. Ben de onlardan birisiyim. Devletle ilgili olan tüm işlemlerde engellerle 
karşılaşıyorum. Bu rejim artık yasallığını kaybetmiştir. Suriye halkının istekleri Suriye’de yeni bir rejimin gelmesiyle karşılanabilir. 

Suriye rejimi meşruluğunu kaybetti diyorsunuz fakat Tunus’tan farklı olarak Suriye’de rejim bütünlüğünü korumakta. Ordu, güvenlik birimleri bastırma iradesi göstererek rejimin yanında yer alıyor. Bu durumda rejim değişikliği nasıl gerçekleşecek? 

Suriye’nin verilerine bakarsak bugün gelinen nokta iç savaşa gitmektedir. Rejim bu noktaya bizi bilerek getirmektedir. Halk bugüne kadar direnmemiştir. Ama gidilen noktada direnecektir. Rejimin hala ayakta olması, aile yapısının üstüne kurulmasından kaynaklanmaktadır. Bu ordu için de istihbarat için de geçerlidir. Ordu içinde alt kademedeki subaylarda iç çatışmalar olduğu görülmektedir. 
Bazı askerler halka silah doğrultmamaktadır. Bu askerlerin rejimin güvenlik birimleri tarafından anında infaz edildiği ve teslim alınan asker cesetlerini tümünde işkence izleri olduğu görülmektedir. 

Yani rejimin kendi içinde ayrılmalar olacağını savunuyorsunuz. Uluslararası bir müdahale olabilir mi? 

İleriki dönemlerde katliamlar artacaktır. Bu durumda halk daha güçlü bir hale gelecek ordu güçsüzleşecektir. Ordu artık farklı bölgelerden direk bilgi alamamaktadır. Kendi içindeki çatlakları duydukça yıpranacaktır. Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahaleyi savunmuyorum. 
Sadece rejim baskı altına alınmalıdır. 

Suriye’de rejimin yıkılmasından sonra eli silahlı grubun ülkeyi iç savaşa götürmesi ihtimali var mıdır? 

Bunun yanşamasını istemiyoruz. Bazı gruplar refleks gösterebilir. Böyle bir risk var. Suriye Ortadoğu’da en dikkat çeken, bazı politikaların oluşumunda etkin rol oynayan bir ülkedir. Suriye’de oluşabilecek siyasi boşluğu bazı terör grupları bahane edip eylemler yapabilirler. 
Suriye’de Şabiha örgütü var örneğin. Rejimin silahlı çeteleri. Ama Şabiha örgütü o kadar güçlü bir örgüt değildir. Kaynağı kesildiği anda kendi içerisinde biter. 
Şu an ki gücü rejim tarafından tanınan imkanlar sayesindedir. 

Türkiye’nin bu olaylar karşısındaki duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Suriye halkı Türkiye’den etkin bir rol beklemektedir. Bu hem Türkmenler hem de diğer gruplar için geçerli. Ayrıca Batı ülkelerine ve İran’a karşı duyulmayan güven Türkiye’ye karşı duyulmakta. Sayın Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar Suriye halkını çok etkilemiştir. Bazı bölgelerde yapılan halk gösterilerinde Araplar tarafından çok sayıda Türk bayrağı a-sılmakta ve Türkçe pankartlar bulunmakta dır. Ama Türkiye şu an yetersiz tavır almaktadır. Suriye halkı daha çok desteklenmeli. Bizim yaşadığımız katliamlara tercüman olmalıdır. 

Bizlerin yaşadıkları uluslararası kamuoyuna yansımamaktadır. Türkiye bu olayları dünya gündemine taşımalıdır. Biz Libya halkının düştüğü duruma düşmek istemiyoruz. 

Rejimin yıkılması durumunda halk arasında bir iç savaş yaşanma ihtimali var mıdır? 

Suriye’de Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında hiçbir zaman çekişme olmamıştır. Ama rejim yanlısı olan ailelere halk tarafından tepkiler gelebilir. Dürziler geçmişte rejime yakınlardı. Şu an ise temkinli yaklaşmaktadırlar.Halk Suriye yönetimini Şii bir yönetim olarak algılamaktadır. İktidarın tüm kaynaklarından ve milli servetten en çok yaralanan grup Alevilerdir. Ama Dürzilerin aydınları halk hareketlerine destek vermektedir ve değişimden yanadır. Yine Hıristiyan aydınları halk hareketini desteklemektedir. Ama etkin rol oynamamaktadırlar. 
Kısaca rejimden muzdarip olan gruplar daha etkindir. 

Muhalif hareketler Şam ve Halep’e çok etkin şekilde sıçramamış durumdadır. Burada belirleyici olan Sünni Arap zengin kesimin rejimi desteklemesi midir? 

Halep ve Şam’ın etkin olmamasının nedeni güvenliğin daha fazla olmasıdır. Toplumsal harekette en büyük rol oynayan yerler camilerdir. 
Oralarda halkın toplanması için bir imkan tanınmamıştır. Toplanmak yasaktır. Cuma namazları ve şehitlerin cenaze namazları halkın toplanması için ortam sağlamaktadır. Bazı din adamları camide rahatça görevlerini yapamadıklarını söylemiştir. Bazı camilere girişlerde kimlik kontrolü yapılmaktadır. Camiler rejim yanlılarıyla, Baas partililerle, güvenlik görevlileriyle doldurulmaktadır. Halka 
hareket etme imkanı tanınmamaktadır. Rejim bu iki büyük kente ağırlığını koymuştur. 

İran’ın rolü nedir? 

Aldığımız bazı haberlerde Hizbullah’ın halkı bastırmak için militan gönderildiği söylenmektedir. Ayrıca Suriye güvelik görevlilerine eğitim verildiği, bilgi aktarıldığı ve silah yardımı yapıldığı söylenmektedir. 

Son olarak Türkmenler özelinde Türkiye neler yapmalıdır? 

Biz Türkiye’den Suriye Türkmen halkının sesini dünyaya duyurmasını istiyoruz. Ve ileri-ki dönemlerde Suriye’de oluşacak sistemde Türkmen haklarının korunmasına destek olunmasını istiyoruz. Şu ana kadar Türkmenler için hiçbir şey yapılmadı. 3,5 milyon Türkmen’in dünya kamuoyunda adı geçmemektedir. Bizim isteğimiz yeni oluşumun içinde var olup haklarımızı korumaktır. 

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. 

EK – 1: Suriye’de Değişim Konferansı Sonuç Bildirgesi 

Bugün Suriye acı dolu ve zor günler geçirmektedir. Ancak, aynı zamanda meydanlarda barışçıl protestolar düzenleyen Suriye gençliğinin kan ve fedakarlık bedeliyle yeni bir özgürlük şafağının ülke üzerinde yükseldiği de görülmektedir. Bu durum, dünyanın dört bir yanındaki tüm Suriyelilerin, ülkeleri için yeni bir gelecek kurmak üzere kardeşleriyle birlikte el ele çalışmalarını gerektirmektedir 

Bu yüzden, çok farklı kesimlerden bir grup vatansever Suriyeli, biraraya gelerek “Suriye’de Değişim Konferansı” çağrısında bulunmuştur. 

Halkımızın akan kanını durdurmak, vatanımızdaki gelişmelere ve baskıcı Suriye rejiminin halkın haklı özgürlük ve demokrasi taleplerine asker ve güvenlik güçleriyle müdahale etmesine karşı kararlı bir duruş sergilemek üzere, çok çeşitli yelpazeden siyasi aktivistler davet edilmiştir. 

“Suriye’de Değişim Konferansı”, Suriye Devrimi ile dayanışma halinde, Suriye’yi baskıdan kurtarıp özgürlük ve haysiyet mücadelesini geliştirecek çözümler bulmak amacıyla, 31 Mayıs – 3 Haziran 2011 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşmiştir. Katılımcılar aşağıdaki noktalarda uzlaşmıştır: 

1- Katılımcılar, Suriye halkının, Devlet Başkanının istifa etmesi, rejimin yıkılması ve özgürlük ve haysiyet yolunda Suriye halkının barışçıl devriminin desteklenmesi taleplerine bağlılık göstermektedir. 

2- Katılımcılar, Başkan Beşar Esad’ın tüm görevlerinden bir an önce istifa etmesini ve istifasından sonra bir yılı geçmeyecek bir süre içerisinde serbest ve şeffaf parlamenter ve başkanlık seçimler yapılmasını sağlayacak bir anayasayı hazırlayıp uygulayacak bir geçici konseyin seçilmesine kadar tüm yetkilerini anayasal prosedürlere uygun olarak Başkan Yardımcısına devretmesini talep etmektedir. 

3- Katılımcılar, herhangi bir partiyi temsil etmeyen veya herhangi bir grubu hedef almayan, barış, yurtseverlik, Suriye’nin ülke bütünlüğü, yabancı askeri müdahalenin açıkça reddi ve ulusal birliği vurgulayan Suriye Devrimini amaçlarına ulaşana kadar desteklediklerini ortaya koymaktadır. 

4- Katılımcılar, Suriye halkının Arap, Kürt, Keldani, Asuri, Süryani, Türkmen, Çeçen, Ermeni ve diğer etnik unsurlardan oluştuğunu teyit etmektedir. Konferans, tüm unsurların meşru ve eşit haklarını, ulusal birlik, sivil yönetim ve çoğulcu, parlamenter ve demokratik bir rejim temelinde yeni bir Suriye Anayasası ile tanımaktadır. 

5- Katılımcılar, demokrasi ve seçim sandığını tek yönetim aracı olarak benimseyen, yasama yürütme ve yargı erklerinin ayrılmasına dayanan 
bir sivil yönetim altında, inanç, ifade ve dinin gereklerini yerine getirme özgürlüğü de dahil olmak üzere tüm Suriyelilerin insan haklarına saygı duyulduğu ve özgürlüklerinin korunduğu bir demokratik Suriye’ye ulaşmak üzere gereken tüm çabayı göstereceklerini ifade etmektedir. 

6- Katılımcılar adalet, barış ve güvenlik şemsiyesi altında ekonomik refahın ve bilimsel ve kültürel gelişmenin sağlanması gibi zor ve ciddi görevleri üstlenmektedir. 

7- Katılımcılar, tüm Arapları, İslami Konferans Örgütü’nü, Arap Birliği’ni ve uluslararası toplumu yasal ve ahlaki bir sorumluluk alarak, insan hakları ihlalleri ve silahsız sivillere yönelik insanlık suçlarını önlemeye ve Suriye halkının özgürlük ve demokrasi isteklerini desteklemeye davet etmektedir. 

Konferans, bir danışma kurulunun seçilmesiyle sonuçlanmıştır. Seçim listeleri bir grup katılımcı tarafından belirlenmiştir. 

Danışma kurulu, barışçıl bir değişim amacıyla Suriye Devrimini desteklemek üzere girişilen etkinlikleri koordine etmek için bir eylem planı hazırlayıp bir icra kurulu atayacaktır. 

DİPNOTLAR;

1 Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Röportaj, Antalya, 2 Haziran 2011. 
2 Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Röportaj, Antalya, 2 Haziran 2011. 
3 Suriye’de Değişim Konferası’nda Suriyeli muhaliflerle yapılan mülakatlar, Antalya, 1-2 Haziran 2011. 
4 Şehitlerin Şeyhi, Diyalog, Bağışlama ve Dinin Yenilenmesi Kurumu Başkanı, Suriyeli Kürtlerin Temsilcilerinden Muhammed Murat El Haznevi ile Röportaj, Antalya, 1 Haziran 2011. 
5 Şehitlerin Şeyhi, Diyalog, Bağışlama ve Dinin Yenilenmesi Kurumu Başkanı, Suriyeli Kürtlerin Temsilcilerinden Muhammed Murat El Haznevi ile Röportaj, Antalya, 1 Haziran 2011. 
6 Suriye İçin Çağdaşlık ve Demokrasi Partisi Üyesi ve Antalya Konferansına Suriye Arap Alevi Toplumunu Temsilen Katılan Sunda Süleyman ile 
Röportaj, Antalya, 2 Haziran 2011. 
7 Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Radvan Ziadeh ile Röportaj, Antalya, 1 Haziran 2011. 
8 Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Röportaj, Antalya, 2 Haziran 2011. 
9 Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Röportaj, Antalya, 2 Haziran 2011. 
10 Fransa’da Yaşayan Suriyeli İnsan Hakları Savunucusu Emel Atasi ile Röportaj, Antalya, 1 Haziran 2011. 
11 Suriye’de Değişim Konferası’nda Suriyeli muhaliflerle yapılan mülakatlar, Antalya, 1-2 Haziran 2011. 
12 Fransa’da Yaşayan Suriyeli İnsan Hakları Savunucusu Emel Atasi ile Röportaj, Antalya, 1 Haziran 2011. 
13 Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı ve George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Radvan Ziadeh ile Röportaj, 1 Haziran 2011. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder