SURİYE MUHALEFETİ’NİN ANTALYA TOPLANTISI: SONUÇLAR, TEMEL SORUNLARA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLER, BÖLÜM 2
3. Suriyeli Muhaliflerin Temel Sorunlara Bakışları ve Türkiye’den Beklentileri,
Bu kısımda Antalya toplantısına katılan Suriyeli muhaliflerin rejim değişikliği, uluslararası müdahale, azınlıkların durumu ve Türkiye’den beklentilerine ilişkin düşünceleri yansıtılmaya çalışılacaktır.
Suriyeli muhalifler ülkelerinde bir rejim değişikliği gerçekleşmesi durumunda Irak benzeri bir iç savaş yaşanacağı senaryolarına kesinlikle katılmadıklarını ifade etmektedirler.
Suriye’de uzun yıllardır farklı etnik ve mezhepler arasında barış içinde bir arada yaşama kültürünün olduğunu düşünen muhalifler, “rejim yıkılırsa kaos yaşanır” iddialarının bizzat Suriye rejimi tarafından varlığını korumak amacıyla ortaya atılmış boş iddialar olduğuna inanmaktadır. Muhalifler arasında Beşar Esad
ve onun temsil ettiği rejimin değişmesi gerektiği düşüncesi yerleşmiştir. Muhalif hareketlerin sert biçimde bastırılması yakın zamana kadar farklı bir yere konan Beşar Esad’a olan bakışı da değiştirmiştir. Rejimin reform yapabilme kapasitesi ne ve iradesine sahip olmadığı düşünülmektedir. Hatta Suriye’de gerçek
gücün Devlet Başkanı Beşar Esad’dan ziyade güvenlik birimlerinin başında olan kimseler, bazı politikacılar ve ekonomik yaşamda etkili insanların elinde olduğuna inanılmaktadır. Kemikleşmiş ve birbirleriyle çıkar ilişkisi içinde olan bu yapının ayrıcalıklı konumlarının sonlanmasına neden olabilecek herhangi bir
değişimi gerçekleştirmeyeceğini düşünmektedirler.
Bu nedenle Suriyeli muhalifler rejim yıkılmadığı sürece ülkede gerçek değişimin
önünün açılamayacağına inanmaktadır.
Ancak bu değişimin bir dış müdahale ile gerçekleşmesine istisnasız bütün gruplar karşı çıkmaktadır.
Dış müdahalenin zaten zor koşullar altında yaşayan Suiye halkı için çok daha büyük felaketler getireceğine inanmaktadırlar.Rejim değişikliğinin barışçıl gerçekleşmesini istemekte, bu çerçevede Suriye’deki halk hareketlerine
dış destek sağlamaya çalışmaktadırlar. Dış destek açısından en fazla güvendik leri ve etki yaratabileceğine inandıkları ülke ise Türkiye’dir. Türkiye’nin vereceği desteği önemli kılan unsur Suriye halkının Başbakan Erdoğan ve AK Parti’ye duyduğu sevgidir. Ak Parti ile özdeşleştirdikleri Türkiye’nin desteğinin Suriye muhalif hareketinin dinamizmini koruması açısından kritik öneme sahip olduğu düşünülmektedir. Türkiye’nin yanı sıra Batı ve Birleşmiş Milletler’in askeri müdahale seçeneği dışında vereceği her türlü yardıma açık olduklarını ifade etmektedirler. İran konusunda ise son derece olumsuz bir bakış açısına sahiplerdir. “En büyük düşman” olarak nitelendirdikleri İran’ı Ortadoğu’daki
karışıkların baş sorumlusu olarak görmektedirler.
İran’a uzak olmalarını iki temel faktöre dayandırmaktadırlar: İran’ın totaliter siyasi yapısı ve Şii kimliği. Velayet-i Fakih kurumuna inanmadıklarını “İslami demokrasi” ya da “modern İslam” olarak tanımladıkları Türkiye tarzı bir model inşa etmek istediklerini belirtmektedirler.
Toplantıda en organize ve sayıca fazla katılım sağlayan grup Kürtler olmuştur. Kürtlerin genel olarak taleplerine bakıldığında şu konular öne çıkmaktadır. En önemli talepleri Kürtlerin haklarının anayasada yazılmasıdır. Olayların
başlamasının ardından Esad rejimi bazı adımlar atmış olsa da bunların tamalanmadığı ve yeterli olmadığı görüşü hakimdir. Devletin yapısına ilişkin olarak seküler bir anlayışa sahip oldukları söylenebilir. Bu anlamda Müslüman
Kardeşlerin yaklaşımlarından farklılık taşıdıklarını belirtmektedirler. Demokratik ve liberal ilkeler temelinde herkesin kendi hakkını aldığı ve sistem içinde temsil edildiği bir yapı talep etmektedirler. Ancak Kürt gruplar daha çok etnik taleplerinin karşılanmasına odaklanmış durumdadır. Bu anlamda diğer muhalif gruplardan ayrılmaktadır. Suriye’nin bütünlüğünü savunmakla beraber, Esad rejimi taleplerini karşılayacaksa onunla devam etme konusunda sıkıntılarının olmadığını da belirtmektedirler.
Bir Kürt temsilci bu yaklaşımı
“Biz Kürtlerin Beşar Esad’ın şahsiyeti ile bir sorunu yoktur. Biz Kürtlüğümüzü arıyoruz. Çözüm içerdiği sürece Beşar Esad’ı da destekleriz.” sözleri ile dile getirmiştir.4 Suriye’nin birliği ve bütünlüğünü savunduklarını ifade eden Kürt muhalifler, Irak tarzı otonom bir yapının zaten mümkün olmadığını, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Haseke vilayetinde dahi Araplar ve Ermenilerin birlikte yaşadığını ifade etmektedir.5
Suriye genel olarak Arap Alevi azınlık iktidarı olarak bilinmekle birlikte Arap Alevi toplumunun tamamının rejimi desteklemediği Antalya toplantısında görülmüştür. Antalya Toplantısı’na Arap Alevi toplumu temsilen “Suriye İçin Çağdaşlık ve Demokrasi Partisi”üyeleri katılmıştır. Muhalif Arap Alevilere göre, “Suriye rejimini bir Arap Alevi rejimi olarak tanımlamak doğru değildir. Arap Alevitoplumunun sınırlı bir kesiminin ayrıcalıklı konuma sahip olduğu ve rejimin “biz olmazsak
size saldıracaklar” korkusu yaratarak Arap Alevileri yanına çekmeye çalıştığını düşünmektedirler. 6
Yine muhalif Arap Alevilere göre toplumlarına en büyük zararı da Esad
rejiminin kendisi vermektedir. Yönetime olan bakış Arap Alevilere bakışı da olumsuz etkilemektedir. ABD’li bir Suriye muhalife göre “Arap Alevi toplumu Esad rejiminin rehini konumundadır.”7
Son olarak Suriyeli muhalif grupların Türkiye’ye bakışı ve beklentileri şu şekildedir. Muhalifler Türkiye’nin çıkarının demokratik bir Suriye olduğuna inanmakta ve bu nedenle demokrasi sürecinin, Suriyeli muhaliflerin desteklen mesi gerektiğine inanmaktadır. Türkiye’nin Ortadoğu’daki temel çıkarının
istikrar olduğunu buna karşılık Esad rejiminin bölgede önemli bir istikrarsızlık kaynağı olduğunu savunmaktadırlar.8
Türkiye’nin telkinleri ile zaman zaman istikrara katkı yapsa da uzun vadede Esad yönetiminin bölge istikrarı açısından risk oluşturduğu düşünülmektedir.
Türkiye ve Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar yaptığı açıklamaları önemseyen muhalifler artık bir adım öteye geçilerek baskının yoğunlaştırılması gerektiğine inanmaktadır.
Türkiye’yi önemli kılan unsurlardan biri rejimin yıkılması durumunda yeni siyasal, hukuksal ve ekonomik yapının kurulması sürecinde Türkiye’nin bilgi ve tecrübelerinden faydalanma isteğidir. “Türkiye modeli” vurgusu neredeyse tüm muhalif gruplar tarafından dile getirilmektedir. Ancak burada Türkiye modeli vurgusunun bazı gruplar tarafından AK Parti ile özdeşleştirildiğini söylemek gerekmektedir.
Bu yaklaşım Müslüman Kardeşler, bazı Sünni Arap aşiretleri ve muhafazakar
genç eylemciler arasında yaygındır. “İslami demokrasi” kavramını kullanan bu gruplar bir yandan Türkiye’de serbest seçimler ve demokrasinin önemine vurgu yaparken diğer taraftan da iktidarda “İslami duyarlılığı olan bir iktidarın olmasını” önemsemektedir. Bu doğrultuda doğrudan AK Parti’yi örnek alan
“Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi” ismiyle kurulmuş bir hareketin de muhalifler arasında yer aldığını belirtmek gerekmektedir.9
Liberal, Kürt muhalif gruplar ise Türkiye modelini savunurken İslami vurguyu kullanmamaktadır.10
Muhaliflerin Türkiye’den beklentisi sınırlı düzeyde verildiğini düşündükleri desteğin artmasıdır. Muhalifler Suriye halkının Batı’ya güvenmediğini ve Batı müdahalesine kesinlikle karşı çıktığını buna karşın Türkiye’ye büyük güven duyduklarını belirtmektedir.11 Dolayısıyla Türkiye’nin içinde olduğu bir geçiş
süreci beklentisi içindedirler. Türkiye’nin Beşar Esad yönetimi ve Batı nezdindeki etkisini kullanarak barışçıl bir iktidar devrini mümkün kılması istenmektedir. Türkiye’nin yaptığı açıklamaların doğrudan Suriye içi dinamikleri etkileme potansiyeli olduğu düşünülmektedir.
Dolayısıyla Başbakan Erdoğan’ın Esad yönetimini baskı altına alan ve halk hareketlerini destekleyen bir söylem benimsenmesi istenmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye’nin Şam Büyükelçisini geri çekmesi gibi adımların Suriye yönetimini zayıflatacağına inanılmaktadır. Türkiye’nin kullanabileceği bir diğer dış politika aracının ticaret olduğunu düşünmektedirler. Bu düşünceye göre, Halep şehrinde halk hareketlerinin yayılmamasının nedeni buradaki zengin sınıfın ticari çıkarları
nedeniyle rejimi desteklemesidir. Eğer Türkiye, Halep üzerindeki ticari etkisini kullanırsa Halep içi dinamikleri rejim aleyhine harekete geçirme potansiyeli bulunmaktadır.12 ABD’de yaşayan ve ABD’li karar alıcıları etkileme potansiyeli ne sahip muhalifler de, ABD ve AB yönetimlerine Suriye konusunda Türkiye ile
işbirliği yapmalarını önerdiklerini belirtmektedir.
Buna göre, “Türkiye’nin hem Beşar Esad hem de Suriye halkı üzerinde önemli bir etkinliği bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye bölgenin önde gelen ülkelerin den biri olarak görülmektedir. Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları halk arasında önemli etki yaratmaktadır.
Bu nedenlerle Türkiye’nin göstericileri desteklemesine ihtiyaçları olduğunu belirtmektedirler.”13
4. Suriye’de Değişim Konferansı’ndaÇeşitli Gruplardan Temsilciler ile Yapılan Mülakatlar
4.1. Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Mülakat
ABDULLAH: Her şeyden önce Türk halkına ve devletine minnettar olduğumuzu söylemek isteriz. Bu da Türkiye’de şu anda yaşamakta olduğumuz özgürlük ve demokrasi deneyiminden kaynaklanmaktadır. Bu konferansı Türkiye’de yapabilme imkanına kavuştuk. Bu konferansı düzenlemek için izin almamıza gerek kalmadı. Konferansı herhangi bir Avrupa ülkesinde de yapabilirdik. Ancak burada da aynı standartlara sahibiz ve burada düzenlenen bir konferans bizler için çok daha büyük anlam ifade etmektedir. Bizlerin tarihe dayalı ilişkileri bulunmaktadır.
ORSAM: Konferansın burada düzenlenmesi sizin seçiminiz miydi yoksa Türkiye mi sizi teşvik etti?
Bizim seçimimizdi. Bunun ilk nedeni Türkiye’nin komşumuz olmasıdır. İkinci olarak Türkiye’ye karşı duygusal yakınlığımız bulunmaktadır.
Türkiye bizim için olumlu şeyler ifade etmektedir. Özellikle son on yılda AK
Parti’nin sağladığı başarı bize ilham kaynağı oldu. Hatta ben de arkadaşlarımla beraber Adalet ve Kalkınma Hareketi adıyla Türkiye’yimodel alarakörgütlenmeye gittim. Suriye’de neredeyse herkes Türkiye’ye olumlu bakmaktadır, Türkiye’yi takip etmektedir. Bu bize çok fazla yardımcı oldu. Bu nedenle konferansı
Türkiye’de yapmaya karar verdiğimizde bunu herkes olumlu karşıladı. Suriye ile problemli olan başka bir ülkeye gitmek istemedik. Komşu bir ülkeye geldik. Antalya Türkiye’nin güneyinde yer alıyor. Bizim anavatanımızada çok yakın.
Bu da konferansı daha anlamlı kılmaktadır.
Müslüman Kardeşler ile diğer gruplar arasındaki problemin temeli, aradaki görüş farklılığının özü nedir?
Ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu söylemek doğru olmaz. Fikir alışverişi demek daha doğrudur.
Sonuç bildirgesi üzerinde pazarlıklar,görüşmeler yapılmaktadır. Herkes kendine
göre sonuç bildirgesi için önerilerini vermektedir.
Bu önerilerden biri de kurulacak yeni Suriye’nin laik bir devlet yapısına sahip olmasıdır.
Bazı gruplar bu durumun zaten sonuç bildirgesinde yer aldığını ifade etti. Buna
laiklik denmemesini, İslam’ın önemli bir rol oynamasını savundular. Bunlar sadece önerilerdir.
Sonuç bildirgesini hazırlayacak olan bir komitemiz çalışmaktadır. Büyük ihtimalle bu hassas konu komitede ele alınmayacaktır.
Bizim isteğimiz demokratik ve halka dayalı (sivil) bir devlet yapısıdır. Halk tarafından yönetilen ve denetlenen bir yapı. Bundan sonrasını Suriye halkının kararına bırakalım görüşü ön plana çıkıyor. Suriye halkı yeni anayasanın
doğasını, İslamın ve diğer dinlerin rolünü belirlesin görüşü kabul görecek. Bazı gruplar bu önerileri sonuç bildirgesinin parçası olarak düşündü ancak bunlar sadece öneri idi.
Bazıları Komite’nin seçilme şeklini eleştiriyor. Siz Komite’nin seçilmesi gerektiğini ancak diğer bazı gruplar ise her gruba eşit sayıda sandalye verilmesini istiyor. Sorun tam olarak nedir?
31 kişilik bir Komite seçmek konusunda anlaşıldı. Listelerin yarışması konusunda da anlaştık. Her kim bir liste sunmak istiyorsa 31 kişilik bir liste sunabilir ve buradaki herkes istediği listeye oy verecektir. Böylece mümkün olduğu kadar çok temsilcimiz olacaktır. Eğer liste olmadan doğrudan bir seçime gitseydik
ulusal kompozisyonumuzun bir kısmını gözden kaçırmış olacaktık. Bildiğiniz gibi burada çok fazla Hıristiyan, Arap Alevi ve Dürzi bulunmamaktadır. Eğer doğrudan seçimlere gitseydik Suriye toplumunun bu önemli unsurlarını gözden kaçırmış olacaktık. Bu nedenle listeler oluşturulması ve listelere oy verilmesi
düşüncesi öne çıktı.
Eğer talepler karşılanmaz ve bazı gruplar konferanstan tatmin olmazsa çekilme olasılığı var mıdır?
Toplantıdan çekilme söz konusu olmayacaktır. İnsanlar konuşacak ve uzlaşacak tır. Bu normal olan yoldur. Şu da unutulmamalıdır ki Suriye halkı ilk kez bir araya gelerek konuşmakta, tartışmaktadır.
Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün İslami Devlet konusuna yaklaşımı nedir acaba?
Ben Suriye Müslüman Kardeşler örgütünden değilim. Ancak Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün bu konuda önemli ilerleme kaydettiğini söyleyebiliriz. Şu anda hiçbir belirli dini grup tarafından kontrol edilmeyen halka ait (sivil) bir devlet çağrısı yapmaktadır.
Türkiye’nin Suriye muhalefetini desteklemek adında daha fazla ne yapabileceğini düşünüyorsunuz?
Bence Türk halkı otokratik bir Suriye’den ziyade demokratik bir Suriye’nin çok daha fazla ülkelerinin çıkarına olduğunun farkına varması gerekmektedir. Beşar Esad Türkiye için sorun anlamına gelmektedir. Türkiye, AK Parti döneminde Beşar Esad ve rejimine siyasi ve ekonomik olarak çok fazla yatırım yaptı. Zaten bu nedenle Başbakan Erdoğan ve çevresi Suriye’den rahatsızdır. Çünkü bu
kadar yatırım yaptıktan sonra bazı geri dönüşler beklemeniz normaldir. Erdoğan Beşar’ı uyarmak için yapabileceğinin en fazlasını yaptı. Suriye’de devrim başlamadan önce bu uyarılar yapıldı ama Beşar “hayır bizde sorun yok, sorun çıkmaz” dedi. Ancak Erdoğan haklı çıktı, Beşar yanıldı. Erdoğan Suriye halkına
destek anlamında çok önemli açıklamalar yaptı. Ancak Türkiye bundan sonra muhalefeti desteklemek konusunda daha fazla adımlar atmalıdır. Çünkü demokratik bir Suriye Türkiye’nin çıkarınadır. Beşar Esad’ın bölgede
istikrarsızlık kaynağı olmasından Türkiye’nin memnun olmadığını biliyoruz. Türkiye bölgede istikrarsızlık istememektedir. Bu nedenle biz de mümkün olursa barışçıl bir geçiş dönemi arzulamaktayız. Eğer olmazsa eminim ki geçiş döneminde Türkiye’nin yardımına ve desteğine ihtiyacımız olacaktır. Anayasanın
oluşturulması, yeni kanunlar, iş kanunları, dernek kanunlarının yapımı süreçlerin de Türkiye’nin vereceği bilgi desteğine ihtiyacımız olacaktır. Umuyorum ki yakın zaman içinde Türkiye deneyimini Suriye’de uygulama imkanına kavuşacağız. Ve yine umuyorum ki Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi bu süreçte başrolü oynayacaktır.
Sayın Abdullah değerli bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.
4.2. Fransa’da Yaşayan Suriyeli İnsan Hakları Savunucusu Emel Atasi ile Mülakat
ORSAM: Suriye rejimi tamamen gayrı meşru bir yönetim midir yoksa Suriye toplumu içinde belli bir oranda da olsa meşruiyete sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?
ATASİ: Suriye rejimini Arap Alevi rejimi olarak tanımlamak doğru değildir. Suriye’yiyönetenler ve ekonomik kaynaklarını toplayanlar toplamda 200 kişiyi geçmemektedir. Rejimi de Esad ailesi olarak tanımlamak daha doğrudur. Arap Alevi rejimi olarak değil. Esad ve çevresindekiler Arap Alevi kökenlidir ancak Arap Alevi düşüncesi ile hareket edilmemektedir. Esasen bizler Arap Alevi, Hıristiyan şeklinde konuşmaktan da hoşlanmıyoruz. Burada Antalya’da bütün bu gruplardan insanlar bir aradadır.
Bahsettiğiniz 200 kişilik yönetim kadrosunun pozisyonları nedir?
Bunların büyük çoğunluğu yüksek askeri pozisyonlarda bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Beşar Esad’ın kuzeni Rami Maluf ülke ekonomisini kontrol etmektedir. Bütün ülke gelirleri bu aileye gitmektedir. Bu merkezdeki yapının çevresinde para ile çıkar ilişkileri ile kendilerine bağladıkları gruplar bulunmaktadır. Örneğin
Şam’da 3 kattan yüksek bina inşa edilememektedir.
Şimdi bu insanlara izinler verilerek Şam ve Halep’in zengin insanları bağlanmaya çalışılmaktadır. Şu anda sokaklarda olanlar fakir insanlardır. Örneğin benim ailem Humus’ludur. Atasi ailesi bu şehirdendir. Önde gelen bir aile olmakla birlikte sokaktaki göstericilerle birlikte yer almaktadır. Yönetim, Kürtleri de satın almaya çalışmaktadır ancak vatandaşlık vererek de onları kendi tarafına
çekemeyecektir.
Suriyeli Kürtlere daha fazla hak verilmesi durumunda rejim destekçisi cepheye geçmeleri mümkün müdür?
Bu çok zor bir durumdur. Hatta imkansızdır. Çünkü Kürt halkının psikolojisi Şam’da yaşayanlar ya da Arap Bedevilerden farklıdır. Kürtleri satın alamazlar. Kürtler geçmişi unutmamaktadır, daha fazla hak istemektedir.
Sizin ilk sorunuza yanıt olarak rejimi sadece para ile satın alınmış fakir insanların desteklediğini söyleyebilirim. Dini ayrımlar hakkında konuşmaktan hoşlanmıyor um. Çünkü bu bizi bütünleştirmiyor bölüyor. Suriye’de çok fazla sayıda insanın desteğe ve paraya ihtiyacı bulunmaktadır ve rejimin destekçi bulması da kolaydır. Mesela Şam’da düzenlenen rejim yanlısı gösteriler için okullara gidilerek gösteriye katılmaları konusunda baskı yapıldığını biliyoruz. Katılmak dışında başka seçenekleri bulunmayan insanlardan söz ediyoruz. İnsanlar
rejimden korkmaktadır. Baskı, işkence uygulanmaktadır. Eğer isteklerine uymazsan hapse gitme olasılığı bulunmaktadır.
Sonuç olarak Suriye toplumunun en fazla %20 ile %30’u arasında bir kesimin rejimi desteklediğini söyleyebiliriz. Esasen buna çıkar ilişkisi olduğu için tam bir destek olarak nitelemek doğru da olmayacaktır. Suriyelilerin yaklaşık %17’si ülke dışında yaşamaktadır. Bunları da rejim karşıtı olarak saymak gerekmekte dir.
Rejimin yıkılması durumunda ülkede Irak benzeri bir iç savaş yaşanması olasılığı var mıdır?
Suriye, Irak ve Libya’dan farklı özelliklere sahiptir. Biz burada Antalya’da farklı düşünen gruplar diyalog kurmaya çalışıyoruz. İslamcı, komünist veya diğer farklı görüşlere sahip kişilerle görüşüyorum ve ortak bir nokta bulmaya çalışıyoruz. Olumsuz tarafları bir kenara bırakıyoruz. Suriyeli farklı kesimler birbirini
tanımadığı için birbirinden korkuyordu. Ancak şimdi birbirimizi tanımaya başladık. Ben Avrupa’da yaşıyorum ve İslamcılardan korkmuyorum. Ama onları da çok yakından tanımıyorum. Burada onlarla konuştuğumda son derece açık fikirli olduklarını görüyorum. Demokrasiden, güçler ayrılığından bahsediyorlar.
Ancak Ortadoğu’nun gerçeklerinden biride etnik ve mezhepsel tanımlamaların siyaset üzerindeki etkisidir. Örneğin Mısır’da Mübarek gittikten sonra Hıristiyanlara yönelik bazı saldırılar oldu. Suriye’de böyle bir ihtimal var mıdır?
Suriye tamamen farklıdır, böyle bir şey Suriye’de yaşanmayacaktır. Suriye’de halk Baas Partisi ve Esad ailesinden nefret etmektedir. Ancak Arap Alevilerden nefret etmemektedir. Arap Aleviler burada bizimle birliktedir. Suriye Devrimi’nin önde gelen kesimlerinden biri Suriyeli gençlerdir. Olgunluk son derece önemlidir ve Suriye’nin olgunluğundan gurur duyuyorum. Suriye’de istikrarsızlık olmaması
için burada çalışıyoruz.
Yani Suriyeli kimliğinin daha güçlü olduğunu ve barışçıl bir geçiş dönemi mi yaşanacağını söylüyorsunuz?
Bence böyle olacaktır. Rejim düşerse bu sürecin diğer ülkelerdekinden daha hızlı olacağını düşünüyorum, öyle umuyorum. Ancak daha yapmamız gereken çok fazla şey var. Bizler Suriye dışında yaşayan %17’lik kesim olarak yüksek eğitimli ve entelektüel bir geçmişe sahibiz. Bizlerin daha fazla çalışması gerekmektedir.
Peki, Suriye dışında yaşayan bu kesimin ülkede bulunmadığı için rejim değişikliğini nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Eğer rejim düşerse Suriye’ye verecek çok şeyimiz olduğuna inanıyoruz. Örneğin Fransa’da yaşayan Tunuslular devrim sonrası geçiş sürecine büyük katkı sağladılar. Ekonomi ve insan hakları alanlarında katkı sundular. Buna benzer olarak bizim bu örgütlenmemiz de yeni bir anayasa konusunda çalışabilir. Çok fazla yapmamız gereken şey olduğunu biliyoruz ve biz buna hazırız.
Libya benzeri bir uluslararası müdahaleye nasıl bakıyorsunuz?
Bu Suriye için imkansızdır. Biz Suriye ordusunun rejime verdiği desteği keserek bizim yanımızda yer almasını bekliyoruz.
Böyle bir ihtimal var mı?
Olabilir. Şu an için zor gözüküyor ancak olasılık dahilindedir.
Eğer uluslararası müdahaleyi imkansız görüyorsanız rejim değişikliği için tek koşul ordunun saf değiştirmesi mi oluyor?
Suriye’de Arap Alevilerin tamamı Esad’ı desteklemiyor. Bazı önde gelen Arap Alevi din adamları da Esad’ı iktidarı bırakması konusunda zorlayabilir. Çünkü onlar rejim dışından tüm Suriye halkının bir ve bütün olduğunu daha iyi görmektedirler. Aynı zamanda Arap Alevi aydınların da bu gerçeği gördüğünü düşünüyorum.
Bu rejim değişikliği için diğer bir olasılıktır. Diğer bir olasılık, bizler Batı’da çalışan insanlarız. Örneğin ben Fransa’da çalışıyorum. Yurt dışında etkin konumda bulunan Suriyeliler bulundukları ülke yönetimleri, BM üzerinde baskı uygulayarak bir çözüm bulunmasına yardımcı olabilir. Fransa ve diğer bazı
Avrupa ülkeleri Suriye’ye siyasi olarak baskı uygulamaktadır. Hiçbirimiz Esad rejimi ile beraber yaşamak istememektedir. Ve yönetim masum insanları öldürmeye devam ederse uluslararası müdahale bizim istemediğimiz bir durum olsa da dünyanın kararı olacaktır.
Suriye halkı yalnız değildir. İnsan haklarının korunması tüm insanlığın sorumluluğundadır. Dünya genç yaştaki Hamza gibilerin öldürülmesine
sesiz kalamaz.
Antalya Konferansından bulunan grupların Suriye içinde etkili olduklarını söyleyebilir miyiz?
Bazıları Suriye’den gelmektedir ve etkinlikleri vardır. Suriye Devrimi, İslam ya da herhangi bir partiye dayanmamaktadır. Zaten Suriye’de siyasal partiler zayıftır çünkü bir siyasal yaşam söz konusu değildir. Dolayısıyla Suriye’de
devrimi gerçekleştirenler partiler değil sıradan halktır, gençlerdir. Buradaki toplantıda da birçok sıradan genç yer almaktadır.
Rejimin yıkılması durumunda hangi siyasi gücün iktidara yakın olduğunu düşünüyorsunuz? Müslüman Kardeşler Hareketinin başa geçmesi olasılığı sizi kaygılandırıyor mu?
Önemli olan demokratik bir siyasi yapının inşa edilecek olmasıdır. Örneğin Tunus’ta devrimin ardından birçok siyasal parti kuruldu.
Belki Suriye’de böyle olacaktır. Bu bir seçenektir.
Rejimin yıkılması durumunda nasıl bir Suriye düşünüyorsunuz?
Biz Türkiye modelinin uygulanmasını istiyoruz.
Türkiye modelinin İslami demokrasi olduğunu da düşünmüyorum. Suriye halkının Türkiye’ye güvendiğini ve Başbakan Erdoğan’ı beğendiğini biliyorum. Suriye halkı Batı’ya açılmak istiyor. İnsanlar Türkiye gibi olmanın hayalini kuruyor.
Türkiye Suriye muhalefetini desteklemek adına neler yapabilir?
Türkiye bize yardım edebilir. Türkiye bizianlayabilir. Biz her türlü Batı müdahalesini reddediyoruz. Ancak Türkiye ve Fransa’yı tercih ediyoruz. Çünkü bizim Türkiye ile bir geçmişimiz var. Birbirimizi tanıyoruz. Özellikle Türk dizi ve filmlerinin Ortadoğu’da yaygınlaşmasıyla bu tanıma daha da arttı. Suriye
halkı İsrail’e ve Batı’ya güvenmemektedir.
Türkiye, Suriye rejimine baskı uygulamak ve Batı üzerindeki etkisini kullanarak muhalif harekete destek verebilir. Türkiye’nin Obama yönetimi üzerinde bir etkinliği var, Batı ile yakınlar.
Örneğin şu aşamada Türkiye Şam Büyükelçisini geri çekebilir. Ben aynı zaman da bir Fransız vatandaşı olarak Fransa’nın Şam Büyükelçisini geri çekmesi yönünde çaba sarf ediyorum. Bunun yanı sıra Türkiye’nin Halep şehri ile ekonomik ilişkileri vardır. Halep şehri ve işadamları ticari çıkarları nedeniyle
protestoları desteklememektedir. Rejimin yanında yer almaktalar. Türkiye’nin buradaki ticaret üzerinde etkisi vardır. Bu gücünü kullanarak Halep’in bizim tarafımıza geçmesi sağlanabilir.
Halep’te bazı azınlık gruplarının da rejimi desteklediğini söyleyebilir miyiz?
Evet, Halep’te örneğin Ermeniler yaşamaktadır.
Fransa’da da çok sayıda Ermeniler bulunmaktadır.
Onlara bu toplantılara katılmalarını söylediğimde reddettiler. Kürtler de Halep’tesesizdir. Halep Üniversitesi’nde 500 kişilik bir gösteri oldu ancak bu sayı azdır.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder