SURİYE MUHALEFETİ’NİN ANTALYA TOPLANTISI: SONUÇLAR, TEMEL SORUNLARA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLER, BÖLÜM 1
ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ, ÖZGÜR DÜŞÜNCE ÜRETİMİ,
Rapor No: 55, Haziran 2011
İçindekiler
Takdim ............................................................. 4
Özet ................................................................. 5
Giriş ..................................................................7
1. Suriye İçin Değişim Toplantısına Katılan Gruplar ve Temel Hedefleri.......7
2. “Suriye’de Değişim Konferansı”nın Sonuçları .........8
3. Suriyeli Muhaliflerin Temel Sorunlara Bakışları ve Türkiye’den Beklentileri..10
4. Suriye’de Değişim Konferansı’nda Çeşitli Gruplardan Temsilciler ile Yapılan Mülakatlar .12
4.1. Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi
Genel Başkanı Anas Abdullah ile Mülakat ..12
4.2. Fransa’da Yaşayan Suriyeli İnsan Hakları Savunucusu Emel Atasi ile Mülakat ......14
4.3. Şehitlerin Şeyhi, Diyalog, Bağışlama ve Dinin Yenilenmesi Kurumu
Başkanı, Suriyeli Kürtlerin Temsilcilerinden ve 2005 Yılında Gözaltındayken
Öldürülen Şeyh Muhammed Maşuk El Haznevi’nin Oğlu Muhammed Murat
El Haznevi ile Mülakat .....17
4.4. Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı ve George
Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Radvan Ziadeh ile Mülakat ...20
4.5. Suriye İçin Çağdaşlık ve Demokrasi Partisi Üyesi ve Antalya Konferansına
Suriye Arap Alevi Toplumunu Temsilen Katılan Sunda Süleyman ile Mülakat .23
4.6. ABD’de Faaliyet Gösteren “CAIR-Chiago” İsimli İnsan Hakları Örgütü Üyesi
ve İnsan Hakları Avukatı Suriyeli Eylemci Yaser Tabbara ile Mülakat .24
4.7. Suriye Türkmen Hareketi Sözcüsü Ali Öztürkmen ile Mülakat ... 26
EK – 1: Suriye’de Değişim Konferansı Sonuç Bildirgesi ....................32
ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Rapor No: 55, Haziran 2011
Hazırlayan: Hasan Kanbolat
Özet
- Çeşitli grup ve görüşleri temsilen Antalya toplantıya katılan muhaliflerin ortak noktası ve hedefi Suriye’deki değişim taleplerini bir kez daha dile getirmek ve söz konusu halk hareketine katılan Suriyelilere dışarıdan destek vermektir. Toplantının bir diğer önemli amacı ise muhalif örgütler ve liderler arasında ortak bir mutabakat ve koordinasyon oluşturmaktır. Muhalifler arasında Suriye
Komünist Partisinden temsilciler olduğu gibi Müslüman Kardeşlerden de temsilcilerin olması Suriye’li muhaliflerin farklı kesimlerden oluştuğunu bir kez daha göstermiştir.
-Konferansın sonunda 31 kişilik bir Komite oluşturulmuştur. Gelecek toplantılar da bu Komite’nin içinden 9 ya da 11 kişilik bir icra kurulu oluşturulması planlanmak tadır. İcra kurulu, yürütücü görevde olacak ve Komite icra kurulunu denetleyen pozisyonda olacaktır. Komite ve Kurul’un en önemli hedefi Suriye’deki halk hareketine lojistik ve uluslararası toplumdan destek sağlamak olacaktır.
Bir diğer amaç da yurt dışında yaşayan Suriyeli muhalif kişi ve gruplarla içerde gerçek mücadeleyi yürüten halk arasında bağlantı sağlamaktır.
- Toplantıda en fazla tartışma siyasal yaşamda dinin rolü konusu üzerinde yaşanmıştır. Müslüman Kardeşler dışında kalan gruplar sonuç bildirgesinde din ve devlet işlerinin ayrılması ilkesinin yer almasını talep etmiştir. Ancak Müslüman Kardeşler ve bazı Arap aşiret liderlerinin karşı çıkması üzerine sonuç bildirgesinde “seküler” ifadesi yer almamıştır. Bunun yerine “sivil, demokratik bir yönetim” kurulması konusunda mutabakat sağlanmıştır.
- Suriye muhalefeti artık Beşar Esad yönetiminin reform yapabilceğini olan inancını kaybetmiş durumdadır. Meşruiyetini kaybettiğini düşündüğü rejimin yerine yeni bir sistem kurulmasını savunmaktadır.
Ancak burada barışçıl bir geçiş dönemi öngörülmektedir. Sonuç bildirgesinde “yabancı askeri müdahalenin açıkça reddi ve ulusal birlik” vurgusu yapılmaktadır. Rejimin yıkılması için öngörülen yol ise barışçıl halk gösterilerinin devam etmesi ve yönetim üzerinde uluslararası baskının artırılmasıdır.
- Sonuç bildirgesinde Suriye halkının heterojen etnik yapısına vurgu yapılmıştır. “Suriye halkının Arap, Kürt, Keldani, Asuri, Süryani, Türkmen, Çeçen, Ermeni ve diğer etnik unsurlardan oluştuğu” teyit edilmiştir. Muhalifler bu grupların parlamenter demokratik, çoğulcu bir siyasal sistem içinde barış içinde bir arada yaşadığı bir siyasal sistem öngörmüştür. Ayrıca azınlıklara, özellikle de olası
bir rejim değişikliği durumunda en fazla tehdide açık olduğu düşünülen Arap Alevi azınlığa yönelik güvenceler verilmiştir. Hiçbir grubun hedef alınmayacağı vurgusu bildiride yer almıştır.
- Kürtlerin en önemli talepleri haklarının anayasada yazılmasıdır. Devletin yapısına ilişkin olarak seküler bir anlayışa sahip oldukları söylenebilir. Ancak Kürt gruplar daha çok etnik taleplerinin karşılanmasına odaklanmış durumdadır. Suriye’nin birliği ve bütünlüğünü savunduklarını ifade eden Kürt muhalifler, Irak tarzı otonom bir yapının zaten mümkün olmadığını, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Haseke vilayetinde dahi Araplar ve Ermenilerin birlikte yaşadığını ifade etmektedir.
- Muhalifler Türkiye’nin çıkarının demokratik bir Suriye olduğuna inanmakta ve bu nedenle demokrasi sürecinin, Suriyeli muhaliflerin desteklenmesi gerektiğine inanmaktadır. Türkiye ve Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar yaptığı açıklamaları önemseyen muhalifler artık bir adım öteye geçilerek baskının yoğunlaştırılması gerektiğine inanmaktadır.
- Muhaliflerin Türkiye’den beklentisi sınırlı düzeyde verildiğini düşündükleri desteğin artmasıdır. Muhalifler Suriye halkının Batı’ya güvenmediğini ve Batı müdahalesine kesinlikle karşı çıktığını buna karşın Türkiye’ye büyük güven duyduklarını belirtmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin içinde olduğu bir geçiş süreci beklentisi içindedirler. Türkiye’nin Beşar Esad yönetimi ve Batı nezdindeki
etkisini kullanarak barışçıl bir iktidar devrini mümkün kılması istenmektedir.
Giriş
Suriye Devlet Başkanı Esad’ın genel af ilan ettiği gün Suriye muhalifleri rejimin değiştirilmesi konusunda işbirliği yapmak için 1 Haziran 2011’de iki gün sürecek bir konferans için Antalya’da toplanmıştır. “Suriye’de Değişim Konferansı”na Sünni Arap aşiretlerinden Alevilere, Kürtlerden, Hıristiyanlara, sürgünde doğan muhalif gençlere ve kadın aktivistlere kadar oldukça geniş bir katılım gerçekleş miştir. Antalya Falez Otel’de düzenlenen toplantıya katılan grupların önemli bir
kısmını sürgündeki muhalif lider ve partiler oluşturmasına karşın aynı zamanda doğrudan Der’a’dan, Humus’tan, Deir Zor’dan Arap aşiretleri ve din adamları, Suriye’nin değişik bölgesinden Alevi Araplar, Hıristiyan liderler ve Kürt partileri de destek vermiştir. Toplantıya katılan muhaliflerin sayısı hakkında net bir
bilgi olmamasına karşın ilk gün doğrudan kayıt yapanların sayısı 400’ü bulmuştur. BöyleceSuriye’de gösterilerin başlamasından sonra muhalifler ilk kez bir araya gelerek rejimin değişmesi için işbirliğine gitmiştir.
1. Suriye İçin Değişim Toplantısına Katılan Gruplar ve Temel Hedefleri
Toplantının başında muhaliflerin doğrudan özgürlük sloganı eşliğinde Suriye bayrağı açarak birlik mesajları vermesi Antalya’ya gelen muhaliflerin beklentilerini özetlemektedir. Diğer bir deyişle çeşitli grup ve görüşleri temsilen
toplantıya katılan muhaliflerin ortak noktası ve hedefi Suriye’deki değişim taleplerini bir kez daha dile getirmek ve söz konusu muhalif örgütler ve liderler arasında ortak bir mutabakat ve koordinasyon oluşturmaktır.
Muhalifler arasında Suriye Komünist Partisinden temsilciler olduğu gibi Müslüman Kardeşlerden de temsilcilerin olması Suriye’li muhaliflerin farklı kesimlerden oluştuğunu bir kez daha göstermiştir. Nitekim toplantı öncesi kendi aralarında nasıl bir strateji izleyeceklerine dair yaptıkları küçük toplantılardan
elde ettiğimiz izlenime göre her kesim kendi aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana bırakıp, ortak taleplerini yazılı bir hale getirmeye çalışmıştır.
Toplantının başında görüştüğümüz muhalif liderlerin altını çizdiği temel olgu “Suriye’deki tüm etnik, mezhepsel ve siyasi eğilimlerinin içerisinde yer aldığı bir Suriye Konferansı düzenleme kararını” daha önceleri aldıklarını ve Antalya toplantısının bu yönde atılmış bir adım olduğunu ifade etmişlerdir. Konferansta
öne çıkan temel vurgu ise “Suriye vatandaşlığı” temelinde tüm Suriyeli muhalifleri bir araya getirmek ve böylelikle hem rejime hem de Suriye içinde gösterilerini sürdüren muhalif gruplara açık bir mesaj vermektir. Suriye rejiminin muhalifleri kendi içerisinde parçalama girişimlerine karşı muhaliflerin birlik mesajı vermesi ve kendi aralarındaki anlaşmazlıkları Konferans esnasında dile getirmeme kararı almaları önemlidir. Ayrıca Aşiret liderlerinin de sürece destek vermek için Suriye’den Antalya’ya gelmiş olmaları da Esad rejiminin içeride uyguladığı tüm baskılara rağmen muhaliflerin yılmayacağını göstermektedir.
Konferansın en önemli özelliği tüm muhalif örgütleri olmasa da önemli bir kısmını bir araya getirmiş olmasıdır. Görüştüğümüz aşiretliderlerinin bir kısmı doğrudan Der’a’dan katılırken diğerleri de Deir ez-Zor başta olmak üzere çeşitli Suriye kentlerinden katıldıklarını ifade etmişlerdir. Toplantıya en önemli katılımı
yapanların başında ise Şam Deklarasyonu lideri olarak bilinen Dr. Abdul Rezzak Eid, eski Parlamenter Mamun Homsi, Suriyeli entelektüel Sadık Jala Azm, Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Şakir Rezvan Ziyade ve Müslüman Kardeşler örgütü temsilcileri olmuştur. Bunların dışından Ürdün,
Mısır ve Körfez ülkelerinden yaşayan Suriye kökenli muhalif gençlik örgütleri, Amerika’da yaşayan Avukat Yaser Tabbara gibi hiçbir örgüt veya toplulukla ilişki olmayan sivil aktivistler de toplantıya katılan örgütler olmuştur.
Kürtler adına Konferans’a katılan parti ve oluşumlar ise oldukça farklılık göstermektedir.
Kürt partilerin önemli bir kısmı Türkiye’nin Kürt politikasından duydukları rahatsızlığı dile getirip, konferansa katılmazken, konferansı düzenleyen kesimler ise yalnızca beş Kürtpartisi ve sürgünde yaşayan bazı bağımsız muhalifleri davet ettiklerini açıklamışlardır.
12 Kürt partisinden oluşan Suriye’deki Ulusal Kürt Hareketi liderleri Asharq al-Awsat yayınladıkları bir bildiride toplantının Türkiye’de gerçekleşmesinden dolayı boykot ettiklerini açıklamışlardı. Toplantıya davet edilen Suriye Kürdistan Demokrat Partisi, Solcu Kürt Partisi, Azadi Partisi, Gelecek Partisi ve Demokratik
İlerlemeci Partisinden bazıları toplantıya doğrudan katılmazken Gelecek Partisi lideri de bireysel olarak toplantıya katıldığını açıklamıştır.
Buna karşın hiçbir partiye doğrudan mensup olmayan bir çok Kürt muhalifin yanı sıra 2004 yılında tutuklandıktan sonra işkence ile öldürülen İslam Merkezi Başkanı Şeyh Muhammed Maşuk El-Haznevi’nin oğlu da Antalya’ya gelerek toplantıya destek verdiklerini göstermiştir.
Diğer yandan konferansa katılan değişik kesimden kişilerle yaptığımız görüşmelerden edindiğimiz izlenimlere göre muhalifler konferans esnasında şu konular üzerinde yoğun tartışmalarda bulunmuştur: Ulusal ve uluslararası
kamuoyuna Suriye’deki barışçıl gösterilere açık destek verdikleri açıklanmış,
muhalifler arasında koordinasyonu sağlamak için bir mekanizma oluşturul muştur. Muhalifler böylelikle, Konseyin kendilerini temsilen uluslararası alanda rejime yönelik örgütlü ve etkili bir muhalefet yürüterek Esad rejimi üzerindeki uluslararası baskının artırılmasına katkı sağlayacaktır. Özgür, şeffaf ve adil
seçimlerin gerçekleştirilmesi isteği ortaya konmuş ve serbest seçimleri, Parlamentonun egemenlik yetkilerini ele almasını öngörmeyen her türlü kısmı reform sözleri doğrudan reddedilmiştir. Ayrıca, Suriye vatandaşlığı temelinde her kesimin eşit haklara sahip olduğu yeni bir Anayasa taslağının hazırlanması
konusunda ortak bir komite kurulmuştur. Askeri müdahale dışında uluslararası kamuoyunun Suriye’deki devrim sürecine her türlü katkıyı sağlaması için de birlikte hareket etme kararı alınmıştır.
2. “Suriye’de Değişim Konferansı”nın Sonuçları Antalya’da 1-2 Haziran 2011 tarihlerinde gerçekleşen “Suriye’de Değişim Konferansı”na daha önce katılmayacaklarını açıklayan Müslüman Kardeşler Hareketi ve Kürt grupların sayıca en fazla katılım sağlayan gruplar olduğu görülmüştür. 70 civarındaki Suriyeli Kürtkatılımının yanı sıra Müslüman Kardeşlere yakın 40 civarında kişi toplantıda yer almıştır.
İki grubu Arap aşiret liderleri ve genç eylemciler takip etmiştir. Bunların yanı sıra Batı’da ve Arap ülkelerinde etkin konumlardaki seküler, liberal figürler de toplantıda yer almıştır. Esad rejiminin eski önemli figürleri iken sonradan sorun yaşayarak sürgünde rejim karşıtı faaliyet gösteren Abdülhalim Haddam ve Rıfat Esad gibi muhalif isimler toplantıya çağrılmamıştır. Bu isimlerin hem Suriye içinde fazla tabanı olmadığı hem de muhalifler tarafından kabul görmedikleri ifade edilmiştir.
Konferansın sonunda 31 kişilik bir Komite oluşturulmuştur. Komitenin seçimi listeler üzerinden gerçekleştirilmiştir. Listelerde her muhalif gruba adil bir dağılım sağlanmaya çalışılmıştır. Toplantıda Hıristiyan, Arap Alevi ve Dürzi toplumlarını temsil eden kişi sayısı az olduğu için liste olmadan doğrudan seçime gidilmesi durumunda Suriye toplumunu oluşturan bu toplulukların Komite’de
yeterince temsil edilememesi sorunu oluşacağı düşüncesi hakim olmuştur.
Bu nedenle listeler oluşturulması ve bunlara oy verilmesi fikri kabul görmüştür.1 Neticesinde 31 kişilik Komitede; Müslüman Kardeşler Örgütü 4, Kürtler 4, Liberaller 4, Arap Aşiretleri 4, Şam Deklerasyonu Grubu 4, Gençler 3, Kadınlar 4
ve Bağımsızlar 4 üye ile temsil edilmiştir. 31 kişilik iki liste oluşturulmuş ve katılımcılar bu iki listeyi oylamıştır. Sonuçta oyların %80’ini alan bir liste seçilmiştir. Komite, Antalya toplantısına katılan muhalif grupların yasal sözcüsü
ve toplantıya katılan muhalifler adına konuşma yetkisine sahip bir organ olacaktır.
Gelecek toplantılarda bu Komite’nin içinden 9 ya da 11 kişilik bir icra kurulu oluşturulması planlanmaktadır. İcra kurulu, yürütücü görevde olacak ve Komite icra kurulunu denetleyen pozisyonda olacaktır. Suriyeli bir muhalif “İcra Kurulu’nu hükümet gibi düşünecek olursak Komite’yi de onu denetleyen Meclis
gibi düşünülebileceğini” belirtmiştir. Komite ve Kurul’un en önemli hedefi Suriye’deki halk hareketine lojistik ve uluslararası toplumdan destek sağlamak olacaktır. Bir diğer amaç da yurt dışında yaşayan Suriyeli muhalif kişi ve
gruplarla içerde gerçek mücadeleyi yürüten halk arasında bağlantı sağlamaktır.
Toplantıda en fazla tartışma siyasal yaşamda dinin rolü konusu üzerinde yaşanmıştır. Müslüman Kardeşler dışında kalan gruplar sonuç bildirgesinde din ve devlet işlerinin ayrılması ilkesinin yer almasını talep etmiştir.
Ancak Müslüman Kardeşler ve bazı Arap aşiret liderlerinin karşı çıkması üzerine sonuç bildirgesinde “seküler” ifadesi yer almamıştır.
Bunun yerine “sivil, demokratik bir yönetim” kurulması konusunda mutabakat
sağlanmıştır. Müslüman Kardeşler temsilcilerinin Komite’de etkin konum almayacaklarına ilişkin açıklamalarına rağmen örgüte yakın isimlerin yoğun katılımı ve sonuç bildirgesinde etkinliğini göstermesi bazı seküler, liberal
katılımcılar arasında kaygıya neden olmuştur.
Bununla birlikte Müslüman Kardeşler ve diğer bazı katılımcılar rejim sorununu Beşşar Esad sonrası dönemin konuları arasında tekrar halkın onayına sunmayı kabul etmişlerdir.
Toplantının en önemli sonuçlarından biri organize olamayan, birbirini yakından tanımayan farklı muhalif grupları aynı masaya oturtmayı başarmasıdır. Kararların uzlaşı yolu ile alınıyor olması muhalif gruplar arasındaki demokrasi kültürünün oluşmasına katkı sağlamıştır.2
Batı’da Suriye konusundaki tartışmaların merkezinde yatan konulardan biri de
Esad rejiminin alternatifinin olup olmadığıdır. Konferansın diğer bir sonucu dünya kamuoyuna rejime alternatif bir yönetim olduğunu göstermek olmuştur. Ancak bu yönetimin Suriye içinde ne kadar karşılığının olduğu konusu belirsiz dir.
Toplantı sonunda yayınlanan bildiride öne çıkan husular şu şekildedir:
- Suriye muhalefeti artık Beşar Esad yönetiminin reform yapabilceğini olan inancını kaybetmiş durumdadır. Meşruiyetini kaybettiğini düşündüğü rejimin yerine yeni bir sistem kurulmasını savunmaktadır. Ancak burada barışçıl bir geçiş dönemi öngörülmektedir.
Toplantının sonuç bildirgesinde “Beşar Esad’ın tüm görevlerinden bir an önce istifa etmesi” talebi dile getirilmiştir. Yeni siyasasal sisteme geçiş sürecinin yol haritasını “Başkanın istifasından sonra bir yılı geçmeyecek bir süre içerisinde serbest ve şeffaf parlamenter ve başkanlık seçimler yapılmasını sağlayacak
bir anayasayı hazırlayıp uygulayacak bir geçici konseyin seçilmesine kadar tüm yetkilerini anayasal prosedürlere uygun olarak Başkan Yardımcısına devretmesi” şeklinde çizmişlerdir.
- Barışçıl geçiş sürecini savunan muhalifler sonuç bildirgesinde “yabancı askeri müdahalenin açıkça reddi ve ulusal birlik” vurgusu yapmaktadır. Rejimin yıkılması için öngörülen yol ise barışçıl halk gösterilerinin devam etmesi ve yönetim üzerinde uluslararası baskının artırılmasıdır. Uluslararası baskı anlamında Arap ülkeleri, İslami Konferans Örgütü, Arap Birliği ve tüm uluslararası toplum
“Suriye halkının özgürlük ve demokrasi isteklerini desteklemeye davet edilmektedir.” Sonuç bildirgesinde yer almamakla birlikte Suriyeli
muhalifler, Esad rejiminin yıkılması için yönetim ve güvenlik güçleri içinde bir çatlak oluşmasını beklemektedir. Özellikle ordu içinde sivil halka yönelik saldırılardan rahatsız olan alt kademedeki askerlerin protestocuları desteklemeye başlayacağı umudu taşımaktadırlar.
Uluslararası toplumun baskısının artmasının, rejim ve güvenlik birimleri içinde
saf değiştirenleri artıracağını düşünmektedirler. Askeri müdahaleye karşı olmakla birlikte Suriye ordusunun sivil halkı öldürmeye devam etmesi durumunda ülkeyi bir uluslararası müdahaleye maruz bırakacağına inanmaktadırlar.
Olayların bu noktaya varmasını istememekle birlikte olursa da bunun kendi
kararları olmayacağını söylemektedirler.3
- Suriyeli muhalif gruplar rejimin yıkılması durumunda oluşturulacak yeni siyasal yapıya ilişkin farklı düşüncelere sahiptir. Bu nedenle Antalya toplantısında herkesin ortak hedefi olan halk hareketine destek verilmesi, Beşar Esad yönetiminin iktidarı bırakması ve bunun hangi araçlarla yapılabileceği konularına yoğunlaşılmıştır.
Yeni sistemin yapısı ve azınlık gruplarının haklarına ilişkin taleplerin rejim
yıkıldıktan sonra tartışılması görüşü ağırlık kazanmıştır. Yeni sistem konusunda bütün grupların üzerinde uzlaştığı “demokratik, sivil, serbest seçimlere dayanan bir sistem” kurulmasıdır. En ciddi tartışmalar dinin siyasal sistemdeki rolü konusunda yaşanmıştır. Azınlık grupları ve liberaller sonuç bildirgesinde
laiklik ilkesinin yer almasını isterken Müslüman Kardeşler’e yakın olan katılımcılar “sivil” kavramının yeterli olacağını savunmuştur. Uzlaşma sağlanamaması üzerine, dinin rolüne rejim yıkıldıktan sonra Suriye halkının
karar vermesi gerektiği konusunda anlaşılmıştır.
- Sonuç bildirgesinde Suriye halkının heterojen etnik yapısına vurgu yapılmıştır. “Suriye halkının Arap, Kürt, Keldani, Asuri, Süryani, Türkmen, Çeçen, Ermeni ve diğer etnik unsurlardan oluştuğu” teyit edilmiştir. Muhalifler bu grupların parlamenter demokratik, çoğulcu bir yapı içinde barış içinde bir arada yaşadığı bir siyasal sistem öngörmüştür. Bu beklenti sonuç bildirgesinde “tüm unsurların
meşru ve eşit haklarını, ulusal birlik, sivil yönetim ve çoğulcu, parlamenter ve demokratik bir rejim temelinde yeni bir Suriye Anayasası ile tanınacağı” belirtilmiştir. Muhaliflerin yeni Suriye siyasal sistemine ilişkin uzlaştıkları genel çerçeve şu şekildedir: “Seçim sandığını tek yönetim aracı olarak benimseyen, yasama yürütme ve yargı erklerinin ayrılmasına dayanan bir sivil yönetim altında, inanç, ifade ve dinin gereklerini yerine getirme özgürlüğü de dahil olmak üzere tüm Suriyelilerin insan haklarına saygı duyulduğu ve özgürlüklerinin
korunduğu bir demokratik Suriye’ye ulaşmak üzere gereken tüm çabayı göstereceklerini” ifade etmişlerdir. Ayrıca azınlıklara, özellikle de olası bir rejim değişikliği durumunda en fazla tehdide açık olduğu düşünülen Arap Alevi azınlığa yönelik güvenceler verilmiştir.
Hiçbir grubun hedef alınmayacağı vurgusu bildiride yer almıştır.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder