7 Aralık 2019 Cumartesi

TÜRK DIŞ POLİTİKASI ÜZERİNE BAĞIMSIZ MAKALELER, BÖLÜM 2


TÜRK DIŞ POLİTİKASI ÜZERİNE  BAĞIMSIZ MAKALELER, BÖLÜM 2



Türk-Sovyet ilişkilerinin bozulması yirminci yüzyıldaki Türk dış ve güvenlik politikası tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. 
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden itibaren Sovyetler Birliği’ni temel düşmanı olarak görmeye başlamıştır. Yukarıda belirtildiği gibi Ankara’nın Sovyet niyetlerinden kuşkusu tarihsel olarak Çarlık Rusyası’nın nüfuzunu Karadeniz’in ötesine Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya genişletme teşebbüslerine dayanmaktaydı. Soğuk Savaş boyunca Türkiye’nin güvenlik kaygılarını Sovyet askeri gücü karşısındaki savunmasızlığı belirlemiştir 21. Türkiye, Sovyet kara kuvvetlerinin yirmi tümeni ile Transkafkasya bölgesindeki 500 kilometreden daha uzun olan ortak sınırda karşı karşıya kalmış; yoğun nüfusun yaşadığı bölgeleri ise Sovyet savaş uçakları ve füzelerinin yakın menzilinde olmuştur. Sovyet deniz kuvvetleri ve denizaltıları Karadeniz’in kontrolünü elde tutacak şekilde konuşlanmıştı. Bir NATO üyesi olarak Türkiye, Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği’nin askeri güçlerine karşı NATO’nun güney kanadını güvene almak konusunda hayati bir misyon üstlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı ve Transkafkasya bölgesinde Sovyetler ile olan kuzeydoğu sınırını savunmak zorunda kalmıştır.

Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’da daha iyi çevrelenmesi için Türkiye 1955’te, Britanya, İran, Irak ve Pakistan ile çok taraflı bir savunma antlaşması olan Bağdat Paktı’nda (1958’deki Irak İhtilali’nin ardından Merkezi Antlaşma Teşkilatı- CENTO- adını aldı) bir araya gelmiştir 22. Türkiye, NATO ve CENTO ittifak sistemleri arasında köprü olarak hayati bir diplomatik ve stratejik rol oynamıştır. 
1950’lerde Türk dış politikasının temel ilkesi Batı ittifakının bir parçası olmak ve stratejik önemini bu ittifakın üyelerine kanıtlamak olacaktır. 
1950’ler ve 1960’lar boyunca Türkiye, Sovyet yanlısı ülkelerin nüfuzunu sınırlandırmak için genellikle Ortadoğu’daki diğer İngiliz ve Amerikan müttefikleri ile işbirliği yapacaktır.

Türkiye, Soğuk Savaş derinleştikçe Batı yanlısı tutumunu devam ettirmiştir: 1950’de Avrupa Konseyi’ne, 1960’da OECD’ye katılmıştır. Bu doğrultuda daha ileri bir adım olarak, 1959’da (daha sonra Avrupa Birliği olan) Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyelik için başvurmuştur. Türkiye 1963’te ortak üye olmasına ve 1970’de Ek Protokol’ü imzalamasına rağmen, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin gelişmesini büyük ölçüde iç siyasi ve ekonomik koşullar engellemiştir.23

1960’larda, Soğuk Savaş’ın Yumuşama döneminde, Ankara’nın Kıbrıs konusunda uluslararası alanda yalnızlaşmaktan ve bu konuda Batılı müttefiklerinden destek gelmeyişinden duyduğu hayal kırıklığı, o zamana kadar sürdürdüğü dış politika yaklaşımını sorgulamasına neden olmuştur. Türkiye 1945’ten beri izlediği tek boyutlu dış politikanın faydalarını sorgulamaya başlamış ve özellikle 1960’ların ortalarından itibaren çok boyutlu bir dış politika izlemeye çalışmıştır. Kısmen Soğuk Savaş sürecindeki ve Batı ittifakındaki gelişmeler kısmen de Kıbrıs sorunu için BM’de destek sağlama ihtiyacı nedeniyle Ankara, Sovyet Bloğu, Bağlantısız Ülkeler ve İslam Dünyası ile ilişkilerini geliştirme çabasına girişmiştir.24

Türk-Amerikan ilişkilerinin dönüşümü Ankara’nın çok boyutlu dış politika arayışında önemli bir rol oynamıştır. 1960’lar ve 1970’lerin problemleri Türkiye’nin güvenlik ve ekonomik ihtiyaçları için (1950’lerde olduğu gibi) sadece ABD’ye bel bağlanamayacağını göstermiştir. 1960’ların başında meydana gelen iki gelişme Türkiye’yi hayal kırıklığına uğratmış, Batılı müttefiklerine yönelik 
derin bir güvensizlik ve hoşnutsuzluğa yol açmış ve giderek Türk-Amerikan ilişkilerinde bir krize neden olmuştur. 1962 Küba Füze Krizi ve 1963–64 Kıbrıs Krizi (özellikle 1964 tarihli Johnson Mektubu) Türk-Amerikan ilişkilerine önemli ölçüde zarar vermiş 25, ilişkiler Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’a müdahalesine bir tepki olarak uygulanan Amerika’nın silah ambargosu ile daha da bozulmuştur. Ankara’nın silah ambargosuna tepkisi, NATO misyonları ile doğrudan bağlantılı olmayan Türkiye’deki tüm tesislerde Amerika’nın askeri operasyonlarını 
askıya alarak misilleme göstermek olmuştur. Kıbrıs meselesi Amerika-Türkiye ilişkilerini birkaç yıl için son derece kötüleştirmiş; 

Amerikan Kongresi’nin 1978’de silah ambargosunu kaldırmasından sonra bile iki taraflı savunma işbirliği ve askeri yardımın 1974 öncesi seviyesine gelmesi için iki yıl gerekecektir.26

Kıbrıs meselesinin Türk dış politikasına etkileri çok büyük olmuştur. 1970’lerdeki gelişmelerin bir sonucu olarak Türkiye ulusal güvenliğini yeniden tanımlamış ve ulusal güvenliğe yönelik tehdidin sadece kuzeyden (Sovyetler Birliği) değil aynı zamanda batıdan da (NATO üyesi Yunanistan’dan) geldiği vurgulanmıştır 27. 1970’lerdeki iki ambargo (silah ambargosu ve petrol ambargosu) Türkiye’yi 
dış politikasını daha fazla çeşitlendirmeye zorlamıştır. Arap dünyası ile ilişkileri normalleştirme çabaları özellikle Türkiye üzerinde bir hayli zararlı etkileri olan petrol ambargosunun ardından hız kazanmıştır. Ankara Ortadoğu’da ABD’ye sınırsız destek sağlamakta daha az istekli olmuş ve bölgede Arap ve Filistin yanlısı bir politika izlemeye başlamıştır.28

Türkiye’nin Sovyetler Birliği’nden kuşkuları Yumuşama döneminde tedrici bir şekilde azalmış ve bu durum 1970’lerde bazı iki taraflı ekonomik işbirliği anlaşmalarına giden yolu hazırlamıştır. Çok taraflı dış politika izleme doğrultusunda atılan adımların bir sonucu olarak Türkiye-SSCB ilişkilerinin normalleşmesi bu dönemde büyük bir değişim anlamına geliyordu; ancak ilişkiler ekonomik işbirliği anlaşmalarıyla ve Sovyetlerin Türkiye’ye ekonomik yardımı ile sınırlıydı 29. Bu yeni gelişme Türkiye’nin dış ve güvenlik politikasına yeniden yön verdiği anlamına gelmiyordu; Türkiye Batı ittifakının bir parçasıydı; ama artık dış politikasını çeşitlendirmek istiyordu. 1960’lar ve 1970’lerde bazı önemli değişimler geçirmiş olsa da, Türk dış politikasının temel ilkeleri aynı kalmıştır.

1979’da ‘İkinci Soğuk Savaş’ın başlamasıyla Türkiye’nin stratejik pozisyonu yeniden önem kazanmıştır. 1979 yılında yaşanan iki olay, Sovyetlerin Afganistan’ı işgali ve İran İslam Devrimi, Türkiye ve ABD’deki tehdit algılamalarını değiştirmiş ve iki ülke arasında yakın ilişkilere yol açmıştır. Özellikle Sovyetlerin Afganistan’ı işgali Türkiye’nin Sovyetlerin yayılmasından kaynaklanan korkularını yeniden canlandırmış ve ilişkilerin soğumasına neden olmuştur. 1980’ler boyunca Türk-Amerikan stratejik işbirliği artmış ve ilişkiler 
tedrici bir şekilde de olsa eski düzeyine yeniden kavuşmuştur. Ankara, Amerikan Kongresi’nin Kıbrıs meselesinden dolayı Türkiye’ye askeri yardımları sürekli bir şekilde kısıtlama çabalarından dolayı rahatsız olsa da, önce Başbakan (1983–89) ve daha sonra Cumhurbaşkanı (1989–1993) olan Turgut Özal genellikle Amerikan yönetimlerini Türkiye’nin çıkarlarına daha yakın görmüş ve Türkiye’nin gelecekteki güvenliğinin Amerika ile güçlü ilişkilerin devamına bağlı olduğuna inanmıştır. Washington, Özal’ın liberal ekonomik politikalarına destek vermiş ve Avrupa ülkelerinden farklı olarak Türkiye’yi insan hakları ihlalleri konusunda açık bir şekilde eleştirmekten kaçınmıştır.30

1980’lerde Türkiye’nin yaşadığı ekonomik zorluklar ve iç politika sorunları, 1980 askeri darbesinin dış politikadaki sonuçlarıyla birlikte ikiye katlanmış, AB ile ilişkiler (insan hakları gibi konularda) daha da kötüleşirken ülkeyi bir kez daha ABD’ye yakınlaştırmıştır. 

Bu dönemde Türkiye’nin AB ile ilişkileri yeni krizlere konu olurken, ABD ile ilişkileri güçlenmiştir. Türkiye 1987’de AB’ye üyelik başvurusunda bulunmuş ama bu talebi Aralık 1989’da reddedilmiştir. “İlk kez ‘Batı’ artık Türkiye’nin dış politika yönelimi bakımından bir bütün olmaktan çıkmıştır” 31.   
1980’lerde ilk kez Türk dış politikasında ‘iki Batı’ (Avrupa ve Amerika) algılaması ya da fikri doğmuştur.

1989-91 yıllarında Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Türkiye’nin güvenlik ortamı temelden değişmiş ve Türkiye yeni bir uluslararası ortama kavuşmuştur. Bir kere Rus/Sovyet askeri tehdidinin sona ermesi Türkiye’yi 200 yıllık bir kamburdan kurtarmıştır. İkincisi, Türkiye’nin kendisinden hem askeri hem de iktisadi bakımdan zayıf yeni komşuları ortaya 
çıkmıştır. Üçüncüsü, bu yeni uluslararası ortam Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu’da yeni fırsatlar doğurmakla birlikte (istikrarsızlıklar, belirsizlikler, Türkiye’nin sınırları etrafında yeni çatışmalar bağlamında) yeni riskleri de beraberinde getirmiştir. Son olarak Türkiye, bölgesinde (Soğuk Savaş dönemindeki gibi bir kenar ülke değil) “merkez ülke” konumuna gelmiştir.

1990’ların başında uluslararası ve bölgesel siyasetteki muazzam değişikliklerin Türkiye’nin tehdit algısı, kendi kimliği ve dış ilişkilerine bakışı üzerinde önemli etkisi olmuştur 32. Bu yeni stratejik ortamda bazı Türk seçkinleri ülkenin uluslararası konumunu yeniden değerlendirmeye başlamıştır. Son 200 yıllık dönemdeki tarihsel parametreler ortadan kalktığı için, bu değişimlere tepki olarak Türkiye’nin dış/güvenlik politikasına yeniden yön verme ihtiyacı belirmiş ve buna ilişkin tartışmalar artarak devam etmiştir.33 

Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzeninde Türkiye’nin izlemesi gereken yeni dış politika ne olmalıdır tartışmasında “üç tarz-ı siyaset”ten bahsedebiliriz: AB seçeneği; Osmanlı hinterlandı ya da İslam seçeneği; Avrasya seçeneği. Yukarıdaki tarihsel özetten de görülebileceği gibi, 1990’larda tartışılan bütün bu seçenekler de dahil olmak üzere çeşitli dış politika seçenekleri 19. yüzyıldan başlayarak siyasi ve askeri elitler tarafından tartışılmış, ama bu farklı seçenekler Türkiye’nin güvenlik kaygılarını tam olarak gideremediği ya da yetersiz 
kaldığı için, hem de bu farklı seçenekler doğrultusunda yapılan bazı girişimler (Müslüman ve Türk dünyası ya da yakın çevredeki komşular gibi) başarısız kaldığı için dış politika tercihi Batıya yönelik (Batı ile ittifak ya da Batı sistemi içerisinde bağlantısızlık/denge arayışları şeklinde) olmuştur. 1830 ’lardan itibaren Osmanlı/Türk dış politikası incelendiğinde ideolojisi ya da dünya görüşü ne olursa olsun devlet adamlarımızın Orta doğu, İslam Dünyası veya Avrasya seçenekleri üzerinde düşünüp birtakım teşebbüslerde bulunmalarına 
rağmen, son tahlilde tercihlerini Batı siyasi ve stratejik sisteminden yana yaptıklarını görmekteyiz. Diğer seçeneklere hazırlık teşkil edebilecek arayışların ise ya başarısız ya da kısa ömürlü olduğu görülmektedir.

     Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkmaya başlayan Yeni Dünya Düzenindeki muhtemel dış politika tercihleri üzerine (içeride ve dışarıda) başlayan tartışmaların en önemlilerinden birisi Türkiye ve NATO üzerineydi. 
Bir görüşe göre, NATO açısından Soğuk Savaş sonrasında Türkiye’nin stratejik önemi kaybolmuş, Batı ittifakının Türkiye’ye ihtiyacı kalmamıştı. Türkiye açısından da yeni dış politika seçenekleri yahut fırsatları karşısında NATO ittifakına gerek kalıp kalmadığı tartışma konusuydu. Ancak başta Körfez Savaşı 
(1990-1991) olmak üzere diğer bölgesel (Kafkaslar ve Balkanlar’daki) çatışmalar ve istikrarsızlıkların kısa zamanda ortaya çıkışı bu tartışmaları iki taraf açısından da bitirdi. İki tarafında birbirine ihtiyacı devam ediyordu. Hatta Türkiye’nin bu yeni uluslararası ve bölgesel ortamda önemi daha da artacak; Türkiye’nin katkısı Batı için, özellikle NATO’nun yeni (Afganistan gibi alan dışı) misyonlarında hayati olacaktır.

Türkiye bölgesindeki yeni tehditler ve istikrarsızlıklardan dolayı NATO’ya önem vermeye devam etmiş ve yeni NATO misyonlarına kararlılıkla katkıda bulunmuş tur. Ankara’nın özellikle Balkanlar’da istikrarı garantilemek ve güvenliği sağlamak için yapılan NATO operasyonlarına katılması Türkiye’nin NATO’da gelecekte oynayacağı pozitif role ilişkin AB çevrelerinde de olumlu etkiler yaratmıştır. Türkiye, ulusal çıkarı üzerine temellenen kendi tehdit algılamalarının yanı sıra, Batı’nın yeni global tehdit algılamalarını da (global terörizm, kitle imha silahları vb.) paylaşmaktadır. Türk siyasi ve askeri elitleri, klasik Osmanlı/Türk güvenlik öncelikleri- yani toprak bütünlüğü ve siyasi rejimin bekası- ile birlikte bu yeni tehdit algılamalarını da dikkate almaya başlamıştır. Bir başka ifadeyle, Soğuk Savaş’ın sonu ile birlikte Batı ve Türkiye’nin algıladığı tehdit parametreleri değişmiş ama iki taraf da yeni tehditleri tanımlamak konusunda ortak bir noktada buluşabilmiştir.

Balkanlar, Avrasya ve Ortadoğu’da meydana gelen yeni gelişmeler Türkiye’ye yeni fırsatlar, ama aynı zamanda yeni riskler, güvenlik boşlukları ve meydan okumalar getirmiştir34. 1990/91’den beri geçen dönem Türkiye’nin etrafındaki bölgede istikrarsızlık ve belirsizlik dönemi olmuştur. Türkiye’nin sınırları, Balkanlarda, Kafkaslarda ve Ortadoğu’daki yeni istikrarsızlıkların, çatışmaların ve savaşların meydana getirdiği çalkantılarla tehdit edilmiş; Türkiye etnik ve dini çalkantılarla fokurdayan bir bölgenin merkezinde kalmıştır. Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’daki etnik ve dini çatışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan bu yeni tehdit algılamaları, Türkiye ve Batı arasında hem işbirliği için yeni bir zemin yaratmış, hem de yeni gerilimlere yol açmıştır. Gerek 11 Eylül ve gerekse 2003’teki Irak savaşından beri yaşanan global ve bölgesel gelişmeler göz önüne alındığında, bu trendin devam ettiği görülmektedir.

Türk dış politikasının istikameti üzerine 1990’larda başlayan bu tartışmalar, eğilimler ve süreçler Kasım 2002 seçimlerinden sonra işbaşına gelen AK Parti hükümetleri döneminde yeni bir ivme ve vizyon kazanmıştır. Önce Başbakanlık Başdanışmanı sıfatıyla, daha sonra Dışişleri Bakanı olarak büyük ölçüde Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun teori ve pratiğini yönlendirdiği bu yeni dış politika, 
1990’ların başında gündeme gelen “üç tarz-ı siyaset” yerine, dördüncü bir siyaset yahut istikamet belirlemiştir. AK Parti Hükümetleri döneminde biçimlendirilen Türkiye’nin yeni dış politika vizyonuna göre Türkiye Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi bir cephe ülkesi ya da Soğuk Savaş sonrası önerilen köprü ülkesi değil, yeni uluslararası sistemde bölgesel merkezi bir güç, merkez (pivot/mihver) ülke olmalıdır. 

Bu bağlamda Türkiye, bir merkez ülke ve bölgesel güç olarak tarihi, coğrafi ve stratejik derinliği ile küresel bir güç olabilme potansiyeline sahiptir. Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni stratejik parametreler çerçevesinde 2002’den itibaren devam eden bu sürecin Türk dış politikasının tarihsel temelleri bağlamında bir sürekliliğe mi yoksa kopuşa mı işaret ettiği tartışması ise bir başka yazının konusu olmayı hak ediyor.


Kaynaklar

Allen, W.E.D. ve Muratoff, P. (1953), Caucasian Battlefields (Cambridge: Cambridge University Press).
Altunisik, M.B. and Tür, Ö. (2005), Turkey: Challenges of Continuity and Change (London: Routledge Curzon).
Anderson, M.S. (1966), The Eastern Question, 1774–1923 (London: Macmillan).
Anderson, M.S. (ed.) (1970), The Great Powers and the Near East, 1774–1923 (London: Edward Arnold).
Athanassopoulou, E. (1999), Turkey: Anglo-American Security Interests, 1945–1952: The First Enlargement of NATO (London: Frank Cass).
Aydin, M. ve Ismael, T.Y. (eds) (2003), Turkey’s Foreign Policy in the 21st Century: A Changing Role in World Politics (Aldershot: Ashgate).
Bac-Muftuler, M. (1997), Turkey’s Relations with a Changing Europe (Manchester: Manchester University Press).
Bal, İ. (ed.) (2004), Turkish Foreign Policy in the Post Cold War Era (Florida: BrownWalker Press).
Boll, M.M. (1979), ‘Turkey’s New National Security Concept: What It Means for NATO’, Orbis, 23.
Bölükbaşı, S. (1988), Turkish-American Relations and Cyprus (Lanham, MD: University Press of America).
Çetinsaya, G. (1999), ‘Ikinci Dünya Savaşında Türk-İran İlişkileri, 1939–1945’, Strateji, 11.
Davison, R.H. (1973), Reform in the Ottoman Empire, 1856–1876 (New York: Gordian Press).
Davison, R.H. (1976), ‘Russian Skill and Turkish Imbecility: The Treaty of Kuchuk Kainardji Reconsidered’, Slavic Review, 35.
Deringil, S. (1989), Turkish Foreign Policy during the Second World War: An ‘Active’ Neutrality (Cambridge: Cambridge University Press).
Fromkin, D. (1991), A Peace to End All Peace: Creating the Modern Middle East, 1914–1922 (London: Penguin).
Fuller, G. and Lesser, I.O. (1993), Turkey’s New Geopolitics: From the Balkans to Western China (Santa Monica, CA: RAND).
Gokay, B. (1997), A Clash of Empires: Turkey between Russian Bolshevism and British Imperialism, 1918–1923 (London: I.B. Tauris).
Hale, W. (2000), Turkish Foreign Policy, 1774–2000 (London: Frank Cass).
Hurewitz, J.C. (1961), ‘Ottoman Diplomacy and the European States System’, Middle East Journal, 15.
Karpat, K.H. (ed.) (1975), ‘Turkish-Soviet Relations’, içinde Kemal H. Karpat (ed.), Turkey’s Foreign Policy in Transition, 1950–1974 (Leiden: E.J. Brill).
Karpat, K.H. (ed.) (1975), Turkey’s Foreign Policy in Transition, 1950–1974 (Leiden: E.J. Brill).
Kent, M. (ed.) (1984), The Great Powers and the End of the Ottoman Empire (London: George Allen & Unwin).
Kuniholm, B. (1994), The Origins of the Cold War in the Near East (Princeton: Princeton University Press).
Kuniholm, B. (1996), ‘Turkey and the West since World War II’, içinde Vojtech Mastny ve R. Craig Nation (eds), Turkey Between East 
and West: New Challenges for a Rising Regional Power (Colorado: Westview Press).
Kurat, A.N. (1990), Türkiye ve Rusya (Ankara: Kültür Bakanlığı).
Larrabee, F.S.ve Lesser, I.O. (2002), Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty (Santa Monica, CA: RAND).
Leffler, M.P. (1985), ‘Strategy, Diplomacy and the Cold War: The United States, Turkey and NATO, 1945–1952’, The Journal of American History, 71.
Mango, A. (1999), Ataturk (London: John Murray).
Martin, L.G. ve Keridis, D. (eds) (2004), The Future of Turkish Foreign Policy (Cambridge, MA: The MIT Press).
Naff, T. (1984), ‘The Ottoman Empire and the European States System’, in Bull, H. ve Oran, B. (eds) (2001a), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980 (İstanbul: İletişim).
Oran, B. (ed.) (2001b), Türk Dış Politikası, Cilt 2: 1980–2001 (İstanbul: İletişim).
Robins, P. (1991), Turkey and the Middle East (London: RIIA, 1991).
Robins, P. (2003), Suits and Uniforms: Turkish Foreign Policy since the Cold War (London: Hurst).
Rubin, B. and Kirisci, K. (eds) (2002), Turkey in World Politics: An Emerging Multiregional Power (İstanbul: Bogazici University Press).
Sever, A. (1997), Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Bati ve Ortadoğu, 1945–1958 (İstanbul: Boyut).
Sezer, D.B. (1981), Turkey’s Security Policies, Adelphi Papers 164 (London: IISS).
Sezer, D.B. (1993) ‘Turkey and the Western Alliance in the 1980s’, içinde Atilla Eralp, Muharrem Tunay ve Birol A. Yesilada (eds), 
The Political and Socioeconomic Transformation of Turkey (Westport: Praeger).
Vali, F.A. (1971), Bridge Across the Bosporus: The Foreign Policy of Turkey (Baltimore: The Johns Hopkins Press).
Watson, A. and Bull, H. (eds) (1985), The Expansion of International Society (Oxford: Oxford University Press).
Yasamee, F.A.K. (1993), ‘Abdulhamid II and the Ottoman Defence Problem’, Diplomacy and Statecraft, 4/1.
Yasamee, F.A.K (1996), Ottoman Diplomacy: Abdulhamid II and the Great Powers, 1878–1888 (İstanbul: ISIS).
Yasamee, F.A.K. (1999), ‘Ottoman Diplomacy in the Era of Abdulhamid II, 1878–1908’, içinde Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç (Ankara: TTK).
Yasamee, F.A.K. (2000), ‘The Ottoman Empire and European Alliances, 1815–1914’, The Great Ottoman-Turkish Civilization: Politics (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları).
Yasamee, F.A.K. (1995), ‘“Ottoman Empire”, in Decisions of War, 1914’, içinde Keith Wilson (ed.), The Ottoman Empire (New York: St. Martin’s Press).
Yeşilbursa, B.K. (2005), The Baghdad Pact (London: Frank Cass).


DİPNOTLAR;

1 Naff, T., “The Ottoman Empire and European States System”, in H.Bull & A.Watson. (eds.), The Expansion of International Society, Oxford:Clarendon Press,1984). S.143–169
2 Kurat, A.N., Türkiye ve Rusya, Ankara, Kültür Bakanlığı, 1990; Allen, W.E.D. ve Muratoff, P., Caucasian Battlefields, Cambridge, Cambridge University Press, 1953
3 Davison, R.H.,”Russian Skill and Turkish Imbecility: The Treaty of Kuchuk Kainardji Reconsidered”, Slavic Review, 35, 1976, s. 436–483.
4 Anderson, M.S., The Eastern Question, 1774–1923, London, Macmillan, 1966, s. 28–55.
5 Hale, W., Turkish Foreign Policy, 1774–2000, London, Frank Cass, 2000, s. 13–43.
6 Davison, R.H., Reform in the Ottoman Empire, 1856–1876, New York, Gordian Press, 1973.
7 Anderson, M.S. (ed.), The Great Powers and the Near East, 1774–1923, London, Edward Arnold, 1970, s. 81.
8 Anderson, M.S., The Eastern Question, 1774–1923, London, Macmillan, 1966, s.178–219.
9 Anderson, M.S. (ed.), The Great Powers and the Near East, 1774–1923, London, Edward Arnold, 1970, s. 108–112.
10 Yasamee, F.A.K., “Abdulhamid II and the Ottoman Defence Problem”, Diplomacy and Statecraft, 4/1, 1993, s. 20–36; Yasamee, F.A.K, Ottoman Diplomacy: Abdulhamid II 
and the Great Powers, 1878–1888, İstanbul, ISIS, 1996; Yasamee, F.A.K., “Ottoman Diplomacy in the Era of Abdulhamid II, 1878–1908”, içinde Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Ankara, TTK, 1999, s. 223–232
11 Kent, M. (ed.), The Great Powers and the End of the Ottoman Empire, London, George Allen & Unwin, 1984; Yasamee, F.A.K., “Ottoman Empire”, in Decisions of War, 1914”, içinde Keith Wilson (ed.), The Ottoman Empire, New York, St. Martin’s Press, 1995, s. 229–268
12 Fromkin, D., A Peace to End All Peace: Creating the Modern Middle East, 1914–1922, London, Penguin, 1991
13 Mango, A., Ataturk, London, John Murray, 1999; Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul, İletişim, 2001, s. 95–238; Hale, W., Turkish Foreign Policy, 1774–2000, London, Frank Cass, 2000, s. 44–78
14 Gokay, B., A Clash of Empires: Turkey between Russian Bolshevism and British Imperialism, 1918–1923, London, I.B. Tauris, 1997
15 Hale, W., Turkish Foreign Policy, 1774–2000, London, Frank Cass, 2000, s. 44–78; Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul, İletişim, 2001, s. 239–384.
16 Hale, W., Turkish Foreign Policy, 1774–2000, London, Frank Cass, 2000, s. 44–78; Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980 İstanbul: İletişim, 2001, s. 239–384.
17 Hale, W., Turkish Foreign Policy, 1774–2000, London, Frank Cass, 2000, s. 79–108; Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul: İletişim, 2001, s. 385–479; Deringil, S., Turkish Foreign Policy during the Second World War: An ‘Active’ Neutrality, Cambridge, Cambridge University Press, 1989.
18 Çetinsaya, G., “Ikinci Dünya Savaşında Türk-İran İlişkileri, 1939–1945”, Strateji, 11, 1999, s. 41–79
19 Hale, W., Turkish Foreign Policy, 1774–2000, London, Frank Cass, 2000, s. 109–121; Kuniholm, B., The Origins of the Cold War in the Near East, Princeton, Princeton University Press, 1994.
20 Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul, İletişim, 2001, s. 522–575; Leffler, M.P. “Strategy, Diplomacy and the Cold War: The United States, Turkey and NATO, 1945–1952”, The Journal of American History, 71, 1985, s. 807–825; Athanassopoulou, E., Turkey: Anglo-American Security Interests, 1945–1952: The First Enlargement of NATO, London, Frank Cass, 1999.
21 Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul, İletişim, 2001, s. 499–521; Karpat, K.H. (ed.) “Turkish-Soviet Relations’, içinde Kemal H. Karpat (ed.), Turkey’s Foreign Policy in Transition, 1950–1974, Leiden, E.J. Brill, 1975, s.73–107
22 Yeşilbursa, B.K., The Baghdad Pact, London, Frank Cass,. 2005; Sever, A., Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Bati ve Ortadoğu, 1945–1958, İstanbul, Boyut, 1997
23 Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul, İletişim, 2001, s. 808–853; Bac-Muftuler, M., Turkey’s Relations with a Changing Europe, Manchester, Manchester University Press, 1997
24 Vali, F.A., Bridge Across the Bosporus: The Foreign Policy of Turkey, Baltimore, The Johns Hopkins Press, 1971; Karpat, K.H. (ed.), Turkey’s Foreign Policy in Transition, 1950–1974, Leiden, E.J. Brill, 1975.
25 Bölükbaşı, S., Turkish-American Relations and Cyprus, Lanham, MD, University Press of America, 1988; Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul, İletişim, 2001, s.716–768.
26 Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul, İletişim, 2001, s. 681–715; Kuniholm, B., “Turkey and the West since World War II”, içinde Vojtech Mastny ve R. Craig Nation (eds), Turkey Between East and West: New Challenges for a Rising Regional Power, Colorado: Westview Press, 1996, s. 45–69
27 Sezer, D.B., “Turkey’s Security Policies”, Adelphi Papers, 164, London, IISS, 1981; Boll, M.M., “Turkey’s New National Security Concept: What It Means for NATO”, Orbis, 23, 1979, s. 609–631.
28 Robins, P., Turkey and the Middle East, London, RIIA, 1991.
29 Oran, B. (eds), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919–1980, İstanbul: İletişim, 2001, s. 769–783.
30 Oran, B. (ed.), Türk Dış Politikası, Cilt 2: 1980–2001, İstanbul, İletişim, 2001,s. 34–101; Sezer, D.B., “Turkey and the Western Alliance in the 1980s”, içinde Atilla Eralp, Muharrem Tunay ve Birol A. Yesilada (eds), The Political and Socioeconomic Transformation of Turkey, Westport: Praeger, 1993 s. 215–231.
31 Altunisik, M.B. and Tür, Ö., Turkey: Challenges of Continuity and Change, London, Routledge Curzon, 2005 s. 111.
32 Robins, P., Suits and Uniforms: Turkish Foreign Policy since the Cold War, London, Hurst, 2003, s. 113–133.
33 Fuller, G. and Lesser, I.O., Turkey’s New Geopolitics: From the Balkans to Western China, Santa Monica, CA, RAND, 1993.
34 Rubin, B. and Kirisci, K. (eds), Turkey in World Politics: An Emerging Multiregional Power, İstanbul, Bogazici University Press, 2002; Bal, İ. (ed.), Turkish Foreign Policy in the Post Cold War Era, Florida, BrownWalker Press, 2004; Larrabee, F.S.ve Lesser, I.O, Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty, Santa Monica, CA, RAND, 2002; Aydin, M. ve Ismael, T.Y. (eds), Turkey’s Foreign Policy in the 21st Century: A Changing Role in World Politics, Aldershot, Ashgate, 2003; Martin, L.G. ve Keridis, D. (eds), The Future of Turkish Foreign Policy, Cambridge, MA, The MIT Press, 2004.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder