TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 20
Ekim ayı 2006 yılında ABD'nin Ortadoğu'daki etkinliğinin arttığı, AKP hükümetinin de Kürt Sorunu üzerine gittiği bu dönemde PKK beşinci ateşkesini ilan etmiştir. Bu dönemde ABD'nin bölgede çok daha etkin olması ve PKK'nın, ABD'nin Türkiye safında yer alarak kendisini tasfiye edeceğinden korktuğu görülür. Esasında Türk kamuoyunda ABD'ye yönelik tepkilerin giderek artması, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki Kürt devleti planına tepkili duruşu, üstelik ABD'nin Talabani gibi bölgesel güçleri yanına alması ve Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik gücüne kaçınılmaz olarak muhtaç oluşu sonuç olarak ABD'yi göstermelik de olsa PKK üzerine gitmek zorunda bırakmıştır.
Bu amaçla bu yıllarda ABD ve Türkiye arasında PKK ile mücadele amacıyla koordinatörlük kurulmuştur.
Bu dönemde Murat Karayılan'ın ABD'ye yönelik sempatik açıklamalarına da (saman yolu haber, 2013) bu bağlamda bakmak gerekir:
ABD'nin müttefiki olabiliriz, düşmanlarımız aynı.
ABD bizi hep düşmanlarımızın gözüyle gördü. Oysa biz, dost olarak algılanmak istiyoruz. 7 bin silahlı savaşçımız, İslami köktenciliğe karşı ABD'nin müttefiki
olabilir.
Türklerin aksine, Kürtler fazlasıyla ABD sempatizanıdır. Eğilimleri, Amerikancılık yönündedir.
2006 kışına yaklaşırken örgütün beşinci kez ateşkes ilan etmesi, bu ateşkesin de diğer ateşkeslerden pratikte farklı olmadığını göstermekle beraber Öcalan
ateşkesi, AKP hükümetine Kürt Sorunu'nu çözme sürecinde verilmiş bir son fırsat olarak lanse etmiş ve örgütü Kürt Sorunu'nun çözümünde ve barışın gelmesinde bir itici güç olarak göstermeye çalışmıştır. Öcalan bu bağlamda ateşkese yönelik şu açıklamalarda (ydh, 2013) bulunur:
Operasyonlarla imha amaçlı üzerlerine giderlerse, doğal olarak savunma hakkı doğar.
Eğer bu şans da kullanılamazsa, zaten her şeyin bir sınırı vardır, ben ancak beş-altı ay bu ateşkes üzerinde etkili olabilirim. Ondan sonra etkili olmak istesem de
olamam. Çünkü bu süreç de değerlendirilmezse ne PKK beni dinler artık, ne de ben bir şey yapabilirim. Bu son şanstır. Önümüzdeki Mayıs'a kadar, çözüme yönelik adım atılması gerekir. Eğer çözüm için adım atılmazsa önümüzdeki altı aylık sürenin sonunda süreç değişecektir.
Onlarca Belediye kazansan da on-on beş milletvekili meclise koyarsan neye yarar, bir şey değiştirmedikten sonra. Çünkü senin kimliğin tanınmadığı müddetçe belediye başkanı, milletvekili olmak çok önemli değil.
Örgüt 2006 yılında ateşkes ilan ederken yine TSK'nın operasyonları durdurmasını istemiş; fakat TSK ve hükümet tüm diğer ateşkeslerde olduğu gibi bu
ateşkesin geçerli olabilmesi için muhatabının bir terör örgütü değil bir devlet olması gerektiğini belirterek operasyonlara devam etmiştir. TSK ve hükümetin takındığı bu haklı, gerçekçi ve doğru tavır PKK'nın bir kurtuluş örgütü olduğu ve Türkiye'de bir savaş olduğu söylemlerinin de reddi anlamına gelmektedir.
2007 yılında yapılan ve KCK'nın ilan edildiği KONGRA-GEL genel kurul toplantısında örgüt bu durumu değerlendirmiştir. Toplantı hakkında örgüt şunları (serxwebun, 2013k: 2) yazar:
Kürdistan halkının demokratik iradesini temsil eden KONGRA GEL V. Genel Kurulu, halk ve mücadele tarihimizin en kritik döneminde, süreci değerlendirmek ve halkımızın geleceğini özgürlük temelinde kurmak üzere dönemi karşılayacak kararları almak, gerekli örgütlenmelere ve planlamalara gitmek üzere 16-22 Mayıs tarihleri arasında Medya Savuma Bölgesi'nde toplanmıştır.
1 Ekim 2006'dan itibaren tek taraflı olarak ilan ettiğimiz ateşkese rağmen imha operasyonlarının devam ettiği, Önder Apo'nun Türk sömürgeci özel savaş rejimi
tarafından uzun vadeye yayılmış bir yöntemle zehirlenmesinin açığa çıktığı, çatışmaların şiddetlendiği, Avrupa'da Önder Apo'nun yeniden yargılanmasının
reddedildiği, demokratik kurum ve kuruluşlara karşı sindirme ve teslim almayı hedefleyen saldırıların geliştiği ve Türk devletinin Güney Kürdistan'a yönelik
operasyon hazırlık ve tehditlerinin yoğunlaştığı bir süreçte gerçekleştirilen KONGRA GEL V. Genel Kurulu, gerekli karar, örgütlenme ve planlamalara
ulaşarak çalışmalarını başarıyla tamamlamıştır.
Toplantıda ateşkes süreci yanında Öcalan'ın avukatlarının Öcalan'ın yavaş yavaş zehirlendiği iddiası da dile getirilmiştir. Elbette bu iddia asılsız çıkmış ve bu
iddianın Öcalan'ın yeniden yargılanma talebinin AİHM tarafından reddedildiği bir dönemde ilgi toplama amacıyla yapıldığı ortaya çıkmıştır.
2008 X. Kongre: Öcalan'ın isteği doğrultusunda 21-30 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilen X. Kongre'de alınan kararlar şunlardır (habertürk, 2013):
. Kongre ideolojik, siyasi ve meşru savunma alanlarında pratik örgütsel çalışmalarımızın durumunu da kapsamlı olarak tartışıp değerlendirmeye
tabi tutmuştur,
. Bu konuda özellikle kadro ve örgütsel öncülükten kaynaklanan yetersizlikleri, dar, geriye çeken, tutucu, bürokratik, liberal, yeterince
planlı ve girişken olmayan, memurvari anlayış ve tarzlardan kaynaklanan zayıflıkları mahkûm ederek, bunların giderilmesi açısından güçlü bir irade
ve iddia ortaya çıkarmıştır,
. Bu temelde XXI. asrın özgür, eşit ve demokratik toplumsal yaşam projesi olan Kürdistan Demokratik Konfederalizmi'nin inşası için tüm toplumsal
kesimler içerisinde seferberlik düzeyinde örgütsel çalışmanın yapılmasını gerekli görmüştür. Temel yerleşim birimlerinde demokratik komün
örgütlenmesi esas olmak üzere, şehir ve halk meclislerine dayalı toplumsal örgütlenme modelinin hayata geçirilmesini günümüzün en temel ve
ertelenemez bir görevi olarak tespit etmiştir.
Örgüt kaynaklarında kongre hakkında şunlar (serxwebun, 2013j: 47) yazar:
Partimizin 10. Kongresi kendisini "Önder Apo'ya özgürlük kongresi" olarak tanımlamıştır. Önder Apo'nun özgürleştirilmesini önümüzdeki sürecin tek ve en
temel görevi olarak belirlemiş, bütün çalışmalarını, karar ve değerlendirmelerini bu hedefe kitleme temelinde yapmıştır.
[…]
10. Kongremiz, her şeyden önce kapsamlı bir siyasi-askeri durum değerlendirmesi yapmıştır. Dünyamızın içinden geçtiği kaos sürecinde, bölgemiz Ortadoğu'da yaşanan ve adına III. Dünya Savaşı denen çatışmanın günümüzdeki düzeyini ve olası gelişmelerini çok yönlü ve kapsamlı bir biçimde değerlendirme ye tabi tutmuştur.
X. Kongre belgesinde Öcalan, Ergenekon yapılanması ve AKP'nin Kürt Sorunu karşısında takındığı tutumdan söz etmiş ve KCK hakkında açıklamalar yaparak bu kez konfederalizm ya da özerklikten daha çok demokratik cumhuriyete vurgu yapmıştır (rojbas1, 2013a: 34, 35):
Kerkük kentini ele alalım: Kerkük onlarca dil, kültür ve dinin bir arada yaşadığı bir kenttir. Ulus-devlete hâkim olan etnisite diğerlerini yok etmeye çalışacak, diğerleri de kendilerini savunacaklar ve ortaya yeni Kudüs'ler çıkacaktır. Tüm bunların önüne geçmek için KCK sistemini önermiştim. KCK sivil bir örgütlenmedir. Elli tane sivil kurum bir araya gelip bir temsiliyete kavuştuğu zaman, bu benim için KCK'dir. KCK sivil toplum örgütlenmesinin koordinasyonudur. Türkçede sivil toplum konfederalizmi ya da demokratik toplumlar konfedarasyonu olarak kavramsallaştırılabilir. KCK, altını çizerek belirtiyorum ki, bir devlet yapılanması değildir. Demokratik otorite ve demokratik yönetim anlamına gelir. KCK sistemi, demokratik toplumsal diyalektik bir sistemdir. Kürtler bulundukları her parçada, o devletlerle demokratik bir diyalog ve yöntem geliştirirler.
[…] Bu nedenle KCK tüm Kürtleri temsil eder ve her parçada Kürtler adına politika üretir. KCK İran'la, Suriye'yle, Türkiye'yle, hatta Irak'la Kürtler adına görüşmeler yapabilir ve onlarla demokratik diyalogu geliştirir. Bu örgüt kimsenin örgütü değil, tüm Kürtlerindir.
[…] KCK sistemini her yer için öneriyorum. Bu sistem devleti hedefleyen bir sistem değildir.
[…] Ben Türkiye için ise demokratik cumhuriyeti öneriyorum. Ben kanlı çözümü değil, demokratik siyasi çözümü geliştiriyorum. Bunun için demokratik siyaset önemlidir diyorum. Demokratik özerklik de demokratik siyaset, demokratik toplum ve demokratik cumhuriyete dayanır. Benim KCK dediğim sistem bunun Kürtlere uyarlanmış şeklidir.
KCK yapılanmasının PKK ile organik bağı ile bir halk kongresi biçiminde şekillenmesi ve böylece pek çok üyeye sahip olması 2009 yılına gelindiğinde
KCK'nın deşifre olması ve ardından ülke çapında onlarca tutuklamanın yaşanması ile sonuçlanmıştır. Pek çok BDP'li siyasinin tutuklandığı operasyonlar neticesinde kamuoyu KCK ile tanışmış ve yanlış ve sığ bir yaklaşımla KCK PKK'nın şehir yapılanması olarak tanımlanmıştır; fakat KCK'nın yukarıda anlatılanlar dâhilinde daha genel ve karmaşık bir yapı olduğu aşikârdır. KCK'nın ayrıca PKK'nın sivil yapılanması olarak tanımlanması da yanlıştır; zira PKK zaten cephe faaliyetleri kapsamında en başından beri sivil bir yapılanma içermektedir.
2009 yılının bir diğer önemi 3 Kasım 2002 genel seçimiyle iktidara tek başına gelen AKP'nin Kürt Sorunu'nu askeri aparatlar kullanmadan çözmeye çalışmasıdır.
Bu çabalar önce Kürt Açılımı daha sonra ise Demokratik Açılım adını almış nihayetinde ise Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak adlandırılmıştır. PKK'nın da
bir kez daha ateşkes ilan ettiği bu yılda Kürt Sorunu'nu çözmeye yönelik çabalar yoğunlaşarak devam etmiştir. Açılım paketi esasında Kürtlere kamuoyunu provoke etmeden ve incitmeden kademe kademe talep edilen hakların verilmesini, PKK'lı teröristlerin dağdan indirilerek topluma kazandırılmasını içermekteydi. Öcalan'ın federe, özerk ya da bağımsız bir devlet istemediğini dile getirmesi sürece güç katarken, 19 Ekim 2009 günü Öcalan'ın çağrısı üzerine Kuzey Irak'taki Mahmur Kampı'ndan 34 terörist Türkiye'ye gelerek teslim olmuştur. Bu olay sürecin başlangıcı olmakla beraber sonu da olmuştur; çünkü DTP'nın organize ettiği yüzlerce kişiden oluşan kalabalık, sınır kapısında gelenleri kutlamayla ve konvoylarla karşılamış ve olay PKK'nın zaferi olarak lanse edilmiş ve nihayetinde süreç göz göre göre baltalanmıştır. Kamuoyu vicdanı ve devlet onurunun zarar gördüğü bu gövde gösterisi ile Kürt Sorunu ve terörizm sorunu kalıcı bir çözüme yönelik büyük bir fırsatı da elinden kaçırmıştır.
3.1.5. Örgüt Yapısı
PKK'nın örgüt yapısından daha önceki konularda yeri geldiğinde söz edilse de PKK'nın örgüt yapısına bütüncül olarak bakmakta yarar var. Bu nedenle bu başlık altında PKK'nın örgüt yapısı daha geniş ve ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.
PKK temelde üç yapıdan oluşur bunlar: Parti, ordu ve cephedir. Bu örgütlenme daha önceki başlıklarda açıkladığımız uzun süreli Halk Savaşı'nı stratejisinin bir gereğidir. Bu bağlamda PKK pek çok değişikliğe rağmen bu üç yapının varlığını korumuştur. Bu yapıları incelersek:
Parti: PKK terör örgütünün yapısında yer alan parti örgütü, adında da belirtildiği gibi PKK'dır. 1978 yılında kurulan parti örgütü, terör örgütünün en
önemli siyasi ve ideolojik yapılanmasıdır ve Leninist tarzda sıkı disiplinle oluşturulmuştur. Ayrıca parti örgütlenmesi örgütün en önemli karar organı olan
kongrelere ve konferanslara katılan delegelerin oluşturduğu yapılanmadır. Partinin başı ise daha önceleri Parti Genel Sekreteri olarak adlandırılan Parti Genel Başkanlığı'dır. Parti yani PKK 2002 yılında feshedilmiş 2005 yılında ise tekrar kurulmuştur. KCK yapılanmasının oluşturulması ile PKK, KCK sözleşmesinin 36. maddesi ile KCK sisteminin ideolojik gücü olarak kabul edilmiştir ve şöyle (Deligöz, 2012: 186) tanımlanmıştır:
PKK, klasik parti olmayan, iktidarı hedeflemeyen, ideolojik, ahlaki ve örgütsel bir oluşumdur. Felsefe, bilim ve sanat alanında ideolojik ve özgür ahlaki bir
örgütlenmedir. KCK sisteminin ideolojik gücüdür. Önderlik felsefe ve ideolojisinin hayata geçirilmesinden sorumludur. Bu çerçevede demokratik konfederalizm
organlarının demokratik kurumlaşmasında yer alırlar. KCK sistemi içerisindeki her PKK kadrosu ideolojik, ahlaki, felsefik, örgütsel ve yaşamsal ölçüler açısından PKK yapılanmasına bağlıdır. Aynı zamanda her kadro yer aldığı çalışmanın çalışma ilkeleriyle de faaliyet yürütür. Ayrıca KCK sistemi içerisinde her çalışan PKK'nin ideolojik ve ahlaki ölçülerini esas alır.
PKK tüzüğünde genel olarak örgüt yapısı ve işleyişi hakkında şunlar (rojbas1, 2013 b: 84-96) yazar:
Üçüncü Bölüm: ÖRGÜT YAPISI
Kongreye bütün parti örgütlerinden seçilmiş delegeler katılırlar. Bütün parti örgütleri, komite ve temsilcilikleri güçleri oranında kongrede temsil edilirler. Bu
temsil oranı, söz konusu örgütün üye sayısı ve mücadelenin gelişim düzeyine göre Merkez Komite tarafından belirlenir ve Genel Başkanlıkça onaylanır. Genel Başkan, Merkez Komite ve Merkez Disiplin Kurulu üyeleri kongreye doğal üye olarak katılırlar.
Parti Kongresi, parti programını ve tüzüğünü kabul eder veya değiştirir. Partinin dönemsel politikalarını çizer. Parti pratiğini değerlendirir. Parti Genel Başkanı'nı,
Merkez Komite ve Merkez Disiplin Kurulu üyelerini seçer. Genel Başkanlık, Merkez Komite ve Merkez Disiplin Kurulu faaliyetlerini de netler.
Önemli politik değerlendirme ve kararların gerektiği, ancak kongrenin toplanamadığı veya toplanmasına gerek görülmediği durumlarda parti konferansları toplanabilir. […] Politik durum değerlendirmesi yapar ve kararlar alır. Ancak parti programı ve tüzüğünü değiştiremez ve görevlendirme yapamaz.
10- İki kongre arasında partinin en yüksek ideolojik ve politik organı Parti Genel Başkanlığıdır. Parti Genel Başkanlığı, partinin ve devrimin önderliğidir. Partinin
ideolojik-politik doğrultusunu belirler ve gözetler. Partinin tüm faaliyetlerini en üst düzeyde yürütmek ve denetlemekle görevli, yetkili ve sorumludur. […]
11- […] Genel Başkanlık Konseyi, Genel Başkanlığın karar ve yürütmede birlikte çalıştığı bir yardımcılar kuruludur. Çalışmaları ve toplantıları Genel Başkan
tarafından düzenlenir ve yönetilir. […]
12- İki kongre arasında Genel Başkanlık ve Genel Başkanlık Konseyi ile birlikte en yüksek parti karar ve yürütme organı Merkez Komite'dir. Parti Merkez Komitesi kongre tarafından seçilir ve faaliyetleri hakkında kongreye rapor sunar ve hesap verir. […]
13- Merkez Komite, Genel Başkanlık'la birlikte güncel ve uzun vadeli parti politikalarını oluşturmak, bunları ve partinin programla belirlenen politik amaçlarını, kongre kararlarını ve çizilen politikaları hayata geçirmek, partinin pratik faaliyetlerini örgütlemek ve yürütmekle görevlidir. Partinin en üst düzeydeki taktik önderlik kurumudur. Partinin bütün alt örgütlerini oluşturmak, yönetmek ve bütün parti faaliyetlerini denetlemekle sorumludur.
14- Ülkenin coğrafi, etnik ve nüfus bakımlarına göre oluşturulan temel idari alanları olan eyaletlerdeki bütün parti örgütlerinin, komite ve temsilciliklerinin
toplamı Parti Eyalet Örgütü'nü oluşturur.
21. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder