20 Ağustos 2019 Salı

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 53 / KISIM 2

UYUŞTURUCUDAN  SUSURLUK'A  BÖLÜM 53 / KISIM 2




DEVAMLA.,

Çatlı'ya karşı tedbir alınca bir tek telefon konuşmalarına düşürdük görüşmeleri, buluşmaları bıraktım Çatlı'yla. Bu arada da İskenderun'da 1 500 ton petrol Demir Çelik'e satıldı, 1500 ton petrolün parasını paylaşacağız şimdi, ortağız ya, ilk kısım satıldı, parasını paylaşacağız, bir haftalık çek verecekler, telefon açtım Çatlı'ya buluşalım dedim; dedi ki, Ankara'da buluşalım, tamam dedim, bazı buluşmalardan da korkmamak lazım, bu işleri götürmek için, tamam dedim buluşalım, ben de kendi tedbirlerimi aldım, Ankara'da oturuyoruz, onunla çoğu Shereton'da, Merit Otelde, Yüksel İnşaatta buluşurduk, bu sefer para davası ya, iş paraya kadar geldi ya, zaten o kadar kurnazdı ki, profesyoneldi rahmetli diyeyim gene, ilk görüşmelerde kendisini paraca güçlü göstermek için Yüksel İnşaatın genel merkezinde buluşurduk, orada görüşüyor, parayı öderken Bucakların orada görüşüyor, gözdağı veriyor, yani benim arkamda bunlar var falan gibi gözdağı veriyor. Buluşalım dedim, gittik, buluştuk, Bucakların orada, yanımdaki arkadaşları söylemek istemiyorum, gittik buluştuk; inanmakta, inanmamakta da serbestsiniz, orada ters düştük; 500 milyon lira para benim önüme getirdiler ve Sedat Bucak'ı getirdiler yanıma, ben Sedat Bucak'ın milletvekili falan filan olduğunu da bilmiyordum, gözlerini gördüm midem bulandı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bucak'ın yazıhanesi nerede?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ankara'da bir yazıhaneye çıktık, semt olarak bilmiyorum, arabamızı cadde üzerinde bıraktık hemen girdik içeri, iki üç katlı bir bina, kırmızıydı galiba rengi; oraya çıktık, orada görüştük, Bucak AŞ yazıyordu kapısında. Haluk Kırcı da oradaydı.
BAŞKAN - Haluk Kırcı'yı da tanır mısın?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Haluk Kırcı'yı iki kere gördüm. Bir kere orada gördüm, bir kere de Merit Otelde gördüm, başka görmedim. Haluk Kırcı falan çok önemli bir adam değil, zurnanın deliği bile değil, şimdi kendilerini televizyon sayesinde meşhur yapmaya çalışıyorlar, Çatlı'nın tüfeksiz askerleri, takım elbiselerinden başka hiçbir şeyleri yok.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) – 1,500 ton ne kadar tutuyor para olarak?
MEHMET HADİ ÖZCAN - O zamanın parası 12 milyar lira paraydı, yarı yarıya paylaşmamız lazımdı; 500 milyon lira para verince ben tepki gösterdim. Ortağız dedim, yüzde 50 yüzde 50, midemi bulandıran şeyler oluyor, kim kimi öldürmezse dedim, küfür ettim orada, can Allah'ın dedim, senin hareketlerinden huylanmaya başladım dedim; orada zaten bizim bağlarımız koptu. Benim yanımda bir polis vardı, niye öyle davrandın dedi, ya öldürürlerse dedi, öldüremezler, ben biliyorum öldüremeyeceklerini.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Polis seninle birlikte mi gelmişti oraya.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben götürmüştüm, onun ismini vermek istemiyorum. Çünkü, onlar hep polislerle olduğu için ben de yanıma bir tane yakınım polis aldım götürdüm, zaten, bir tek oraya götürdüm, ondan sonra bir işim falan da olmadı, polisle benim işim olmadı, kim var diyorsa yalan söylüyor.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Topluca bir ifade vermişsin polise şu olay, şu olay, şu olay...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Terörle mücadelede
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - O ifadeleri verdiğin zabıtta altına imzanı attığın doğru?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Oraya geleceğim. O ifadeler yanlış, bana bilgisayarda başka şeyler gösterdiler, ondan sonra değiştirdiler.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Abdullah Çatlı ile Kürşat Yılmaz'ın ismi geçmiş...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Affan Keçeli kendi istediği gibi şekilleri yazdı, mesela Abdullah Çatlı'yı yazdı, Musavvat Dervişoğlu'nu da yazdı. Niye; çünkü, hepsini kucağına düşürmek için, Musavvat Dervişoğlu zengin, neymiş, İbrahim Şahin bana silah gönderdi; İbrahim Şahin Kürşat Yılmaz'ın ölmesini istiyordu, Musavvat istiyordu ama silah gönderdiği yalan. Benim ifadelerimin hepsini ben hatırlıyorum, biliyorum. 500 milyon verdiler almadım, ondan sonra bizim Çatlı ile bizim soğuk harbimiz başladı; o bana karşı tedbirli, ben ona karşı tedbirliyim. Ne yaptı Çatlı; İzmit emniyetiyle hemen devreye girdi, Hadi'yi yakalatıp Samsunlular olayına azmettirmekten içeri attırma istedi; ne yaptı, Of'lu Muzaffer'i Ali İhsan Kaya diye bir tane zengin var burada, o da Osman'ın arkasındaydı o zamanlar, benim de eniştemdir Ali İhsan Kaya, trilyonerdir, İzmit'in en zengin adamıdır, Ali İhsan Kaya'yı, o Sami Hoştan'la falan geldiler villa yapacağız, milla yapacağız ayaklarıyla karışık bir samimiyetler kurdular, Ali İhsan Kaya'yı korkuttular Hadi seni öldürecek şöyle yapacak, böyle yapacak falan, Ali İhsan Kaya'yı yönlendirdi, Of'luları yönlendirdi; İşte o Alper Tekdemir, büyük ihtimalle o yönlendirdi bu işleri, bütün işleri güçleri benim yakalanmam. Polisle ben bu sefer mecbur kaldım Kâmil Toprak'la, buranın ikinci şube müdürüyle dalaşmaya; öyle ya adama koruma veriyorsun, Of'lu Muzaffer'e, benim rakibime, o keleşler elinde geziyor, serbest serbest keleş elinde geziyor, benim yeğenimi öldürmüşler, abisini ertesi gün silahla yakalıyorlar, bel silahıyla, polisler; bu kadar adaletsizlik olur mu ya, hem öldürüyorsunuz bizi, ırzımıza geçiyorsunuz, öldürüyorsunuz, yakalıyorsunuz, dövüyorsunuz, bu kadar anormal bir çifte standart olur mu insanlar üzerinde; ben de yaratılış icabı böyle şeylere tepki gösteren birisiyim, polisle dalaştım tabiî. Mesela o Kâmil Toprak, ben yakalandığım günü hemen sürüldü buradan. Neden sürüldü; bütün yükleri onun üzerine yükledi Affan Keçeli, ikinci şube müdürünün kabahatini, anlaşmalı türde ama yani. Hiç onları bu şeylere bulaştırmadı, esas papaz Kâmil Toprak halbuki; çünkü Kâmil Toprak organize etti bu işleri, hep Oflular'la, mafyayla işbirliği yapan Kâmil Toprak, bunlar şimdi bu şekle gittiler işin, yakalatamadılar da beni; bu arada da Yeşil beni bir şeylere uyandırıyordu.
BAŞKAN - Tamam, oraya gel...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yeşil’i tanıyorum; Yeşil’le benim aramda o kadar önemli bir arkadaşlığım yok; ben Yeşil’i ta 75'lerden beri tanırım, dört senede bir, beş senede bir karşılaşırsak karşılaşırız...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yeşil’in ismi ne?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ahmet Demir. Ondan başka ismini bilmiyorum; ben Hacı Dayı derim.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Memleketi neresi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Benim bildiğim kadarıyla Elazığ. Çok uzun boylu görüşmelerim yok, ben, Yeşil’in bu kadar popüler olduğunu da bilmiyordum; ama, birtakım MİT'çilerden haberler aldığını biliyordum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nerede karşılaştınız?
MEHMET HADİ ÖZCAN - En son Stad Otelde kendisi beni ziyarete geldi; Çatlı'lı matlı senfonilerini o kendi iç bünyelerinden duymuş, abi dikkat et dedi devamlı motor, hareket halinde ol dedi, bunlar telefonunu da dinlerler senin dedi, bulunduğun yeri de tespit ederler dedi, dikkat et dedi, yapacağın bir tek şey var dedi, bunu öldürmek, başka hiçbir şansın yok dedi, yoksa seni öldürecek dedi, Çatlı. Başka da bir şey, yardımmış, yok yerini söylemekmiş falan filan yok, öyle bir şey yok; ama, ben asıl anlatacağım konulara gelemiyorum, devamlı konu değiştiriyoruz, oralara geçiyoruz. Yeşil dikkat et dedi bana. O arada düşündüm taşındım, Veli Albayla görüşüyorum, bana teminat veremiyor, valiye bir aracı sokuyorum bana teminat veremiyor, emniyet müdürü zaten tamamen Sefa Sirmen'le beraber olmuş, aleni, Yeşil Gazeteyle beraber müşterek hareket ediyorlar, hiç kopmuyorlar da yani, bu adam ANAP zamanında gelmiş emniyet müdürü olmuş, CHP zamanındaki adamla işbirliği yapıyor, aleni yapıyorlar bunları yani. Neyse, en son, düşündüm düşündüm, ne yapayım dedim, dedim ki, baktım, basından da hepsi korkuyor, Erbakan da Başbakan olunca Kanal 7 Programında baktım Erbakan ailesiyle bir görüşme var, Kanal 7 bunlara yakın dedim, televizyoncular da bana ulaşmak için bir sürü avukatlarıma falan... Gayret sarf ediyorlardı, Kanal 7'yi çağırdım, o teferruatlar da çok uzun, en son Rize'de, Kanal 7'nin programcısı çocuk yanımdaydı, bir gün çalıştık, size verdiğim ifadelerin aynısı Kanal 7'de vardır şimdi; bir gün çalıştık, böyle iki üç dosya doldurduk, yorulduk, o akşam yattık, ertesi gün kalktık, çorba içerken yakalandık; iki gün daha çalışsaydım, programı bitirecektim, hepsini, yedi nüsha yapacaktım, bir tanesini kendime ayıracaktım, geri kalanı gerekli yerlere gönderecektim ve teslim olacaktım; ama, nasıl teslim olacaktım; ilk önce polisi çalıştıracaktım, buradan şimdi ispatlayamadığım şeyleri rahatlıkla ispatlayacaktım, ondan sonra teslim olacaktım. Yakaladılar beni polisler, kim yakalamış, Savaş Yeşilbaş yakalamış; sorun kendisine, ilk yakaladığı zaman Sefa Sirmen'in polisisiniz dedim; beni öldürmemekte pişman olursun dedim, bak, öldür, dağ burası, pişman olursunuz, emniyet müdürünüzü de pişman ederim, İçişleri Bakanınızı da pişman ederim, hepinizi pişman ederim dedim, öldürün beni dedim, ama öldürmediler. Aldılar, geldik buraya; geldik emniyet müdürüyle oturduk; konuşalım; konuştuklarımı yazmazsın; yazacağım, yazmazsın; yazarsın, yazmazsın üç dört gün zaten kendi aramızda bu meseleleri konuştuk, emniyet müdürü, öldü şimdi o Halis Kerimoğlu terörle mücadelenin müdürü, istihbaratçı bir iki tane komiser vardı; üç dört gün bu meseleleri konuştuk, hiç öyle ifade falan yazmak yok. Karar verdik en sonunda, Abdullah Çatlı'yı yakalayacağız, yakalayabilirdik, İzmit Emniyeti isteseydi yakalayabilirdi; çünkü, bütün donelerin hepsi vardı, yakalardık. Abdullah Çatlı'yı yakalayacağız diye benden ifade aldılar, on üçüncü günü uyandım,. bana bir ay kalacağız dediler, ikinci operasyona başlayacağız dediler, kandırdılar beni, tecrübem de yok, terörle mücadeleye ilk defa düşmüşüm, öyle bir tecrübem de yoktu, kandım. Sonradan, oradaki çocuklardan bir tanesi dedi ki seni on beşinci günü adliyeye verecekler, savcılığa çıkacaksın deyince ben bu sefer isyan ettim, hani Çatlı'yı yakalayacaktık dedim? O ara, son bir televizyoncular gelmiş, saat 8'de bize bu imzaları attırdılar, okuma fırsatı yoktu, 400 sayfa şey koydular önümüze, 430 sayfaydı galiba; imzaladık, imzaladık, verdik. Ben imzalamaktan falan da korkmam, burada da şimdi bir şeyler imzalatın korkmam; ama, kendi gururumu mururumu da emniyetlerde falan ezdirmedim, bu yaşıma kadar ezdirmedim bu sefer değil. Ne yaptılar bunlar, bu benim konuştuklarımı kendi işine geldiği gibi kullandılar. Mesela benim bir bantım var, o bantı da esasında kendi istediği gibi... Niye; bana Çatlı'yı yakalayacağız, bunları bunları konuşma, bunları bunları ekleyelim falan falan, ders çalışa çalışa; zaten o bandın yapılışından da belli olur, duruyor, tekrar şey yapıyor, bir yerler siliniyor.
BAŞKAN - Nerede o bant, emniyette mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - O bantın Mehmet Ağar'ın elinde olması lazım şimdi.
BAŞKAN - O mu aldı da senin ifadeni?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Mehmet Ağar'ı da suçluyorum o bantta. Emniyet müdürü götürdü Ankara'ya kime verdiyse ona verdi; zaten o bant yüzünden alındı zaten görevden; o bant nerede? Belki de Mesut Yılmaz'da, o da kendi bileceği bir şey.
BAŞKAN - Ama, sen şimdi bant dolduruluyor; gördün değil mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Böyle bant değil, video bandı.
BAŞKAN - Gördün değil mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî... Tabiî... Ders çalıştık beraber. Burası olmadı böyle diyelim... Ama, Çatlı'yı yakalayacağız diye bunlar yani. O bantta yalan da söylettiler ..
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne zaman oluyor bu olay?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yakalandığım zaman, sekiz buçuk ay önce; Çatlı ölmeden dört ay önce.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - O zaman Abdullah Çatlı olduğu biliniyor yani.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Biliniyor. Bütün hepsini söylüyorum; Hüseyin Kocadağ'ı söylüyorum, İbrahim Şahin'i söylüyorum...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Onlar ne yapıyorlar?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onlara da geleceğim. Şimdi, dedim ki, bu Tekel'i yakanlar, şu anda emniyet müdür muavini Ayhan Toktaş, senin müdür muavinin dedim, burada, bu konuyu canlandıracak mısın, bu konuyu gündeme getirecek misiniz?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kime söylüyorsun; Affan'a mı söylüyorsun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Affan'a söylüyorum. Getireceğim söz. Bir de bana öyle inandırıcı konuşuyor ki, işte onu getirecek miyiz, bunu yapacak mıyız falan filan, bir yerlerden başlayacağız. Mesela benim cebimde bir isim var, sözde bu ismin dahi üzerine gidecekti, Ankara'da bildirecekti size bunu, Ankara'ya, artık kime bildirecekse...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Tekeli yakan kimdi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Emniyet müdür muavini şahit, gözleriyle görüyor, Tekelin Tır'larının Maga Deri fabrikasına girdiğini, bir tane televizyoncuyla beraber arabada oturuyorlar, ihbar üzerine gidiyorlar, orada bakıyorlar, giriyor Tekelden içeri, kaleşnikoflu adamları görüyor, geliyor diyor ki emniyet müdürüne, efendim diyor, böyle böyle, Tekelin arabaları Maga Deriye giriyor, boşaltılıyor, dışarı çıkıyor diyor; emniyet müdürü bu olay bizi aşar diyor, işin üstüne gitme; bunu da Ayhan Toktaş işte...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani, yaktı derken Tekeli mahvetti anlamında mı söylüyorsunuz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Boş Tekeli yaktılar, içindeki malları daha önceden şeye çektiler. Ne oldu; bir taşla iki kuş vurdular, hem Belsa Plaza’nın önünü açtılar hem içindeki malları çaldılar.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Tekel Belsa Plaza’nın önünde, Tekelin içini boşaltıyorlar ve Tekelin içinden boşalttıkları Ali Şen'de mi kaldı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - İlk önce bunu yapacaktı, onları da getirecekti oraya, onların da ifadelerini .alacaktı; ama on beşinci günü apar topar saldılar, bir ay kalacağız dediler bana...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ali Şen de yok oldu oradan...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hiç kimsenin ifadeleri mifadeleri alınmadı; en sonunda ifadelerin, buraya geldim, okudum, baktım; istediklerini yazmışlar, istediklerini yazmamışlar; ifadelerle ben şimdi mahkemelerde sürünüyorum. Mahkemeye çıkamıyorum, mahkemeye çıksam razıyım, mahkemeye çıkamıyorum. Çete oluş sebebim benim bu; bundan başka bir sürü şeyler de söylerim ama şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonuna bunu söylüyorum işte; bu Tekelin yakılma hadisesi piyasaya çıksın, arkadan, 300 milyon mark Sumisomabanktan alınan paranın yanlış yere harcandığını ispatlayacak belgelerle beraber, veririm adamlarla beraber -Alman bankası bu banka- 200 milyon doların da Ali Haydar Veziroğlu'na nasıl geçtiğini ispatlayacağım.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Devlete hayırlı bir iş yapıyorsan açıkla.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Açıklayacağım. Daha geniş bir belge... Bu belge çok ufak. Bu paranın verilmesine sebep olan yetkiliyi getireceğim sizinle görüştüreceğim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 300 milyon mark, 200 milyon dolar dedin ama şimdi.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bak şimdi 300 milyon mark para alıyorlar entegre tesisleri için, temizlik projesi için; Ali Haydar Veziroğlu yapıyor bunu; Hazine garantili veriliyor. Bu parayı esas verdiren Türk, Alman hükümetinde çevre danışmanlığı yapıyor, Oktay Tabasaran diye bir yetkili, bunun imzasıyla alınıyor bu para, bunun imzası olmadan bu para alınmıyor; bunlar bu parayı alıyorlar, burada yiyorlar; karşılığı hiçbir şey yapmıyorlar; çok ufak tefek göz boyamak için bir şeyler yapıyorlar. İkinci olarak 200 bin dolar istiyorlar aynı bankadan; Oktay Tabasaran geliyor burada inceliyor bunları, projelerine bir ek havuz ekliyorlar, inceliyor bunları; buraya imzayı atmıyor; bu adam dünyada herkes bitiyor, Hadi Özcan'ı arıyor buluyor; niye buluyor Hadi Özcan'ı; şimdi Çete miyim, onun için mi buluyorlar...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - O mu verdi bu bilgileri?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet. Bütün belgeleriyle beraber koyacağım ortaya; ama çıktığım zaman koyacağım, size güvenirsem çıkmadan da koyarım.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bunun Veziroğlu'yla alakası ne?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ali Haydar Veziroğlu kullanıyordu parayı işte, bu tesisi de o yapıyor. Beni çete yapmalarının sebebi bu, mahkemelere takmalarının sebebi bu; ama, Allah ne büyük Allah Türkiye Büyük Millet Meclisi buna...
BAŞKAN- Abdullah Çatlı'yla bu anlattıklarının dışında bir ilişkin var mı senin?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Anlatıyorum. Ben iddia ediyorum Abdullah Çatlı öyle büyütüldüğü kadar büyük bir adam değil. Bunun bir örneğini söyleyeyim size maddî yönden de değil, teröristlik yönünden de değil, bir sürü kişinin yaptığı olaylar şimdi buna yamanmak isteniyor, büyütülüyor falan filan, bu arada bir sürü kişi de kurtarılmak isteniyor. Abdullah Çatlı da korkak bir adam, kim cesaretli diyorsa yalan söylüyor. Ben de iyi tanıyorum, gözlerine baka baka konuştuğum zaman altı ıslanıyordu, korkak bir adam yani. Abdullah Çatlı'yla benim ilk tanışmam o sebepten oldu, beni yakalatmak istedi, şunu yaptı, bunu yaptı, o Bosna Hersek konusunda samimiyetsizlik gösterdi falan, şüpheler uyandı bende. Ama kurnaz ne yapıyor ilk toplantıyı Yüksel İnşaatta yapıyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor... Ben Abdullah Çatlı'nın parasının olmadığını şuradan biliyorum, ispatla söylüyorum; bundan bir, bir buçuk sene önceydi; Bostancı'da Kutay iş hanında bunların Baysa diye bir şirketleri var, o şirketin bir ara telefonları kesildi; arıyoruz, arıyoruz telefon yok, neden telefonları kesildi dedim Ahmet Baydar'a, dedi ki 350 milyon lira geldi, paramız yok ödeyemiyoruz dedi. Çatlı nerede dedim, görüştür beni Çatlı'yla, buluşalım, vereyim o parayı dedim, para lazımsa vereyim dedim, o ara da bende biraz para vardı; buluştuk yine Shereton'un lobisinde, tuttum orada onların paralarını verdim, telefonlarını açtılar; tersoydular yani. Oradan sattıkları şey belli, 70 milyar lira civarında bir para aldılar oradan, o parayla Çatlı kendisini yürütüyordu; kim diyorsa Çatlı'da büyük para var... Ha Ömer Lütfü Topal falan filan o parayı onların zeminine kullanmış olabilirler, ondan haberim yok.
BAŞKAN - Çatlı kimlerle iş yapıyordu; mesela devlet büyüklerinden, milletvekillerinden kimlerle ilişkideydi veya onlarla iş yaptığı oluyor muydu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi, ben bildiklerimi anlatayım, fazla da bir şey bilmiyorum, bildiklerimi anlatayım. Mesela bir gün neredesin dedim; Ankara'da, ben de Ankara'dayım dedim telefonda. Buluşalım dedim. Sen, neredesin dedi, ben Maltepe'deyim, ben özel harekâtçıların yanındayım dedi mahsus söylüyor, Gölbaşı'ndayım diyor. Yani, özel harekâtçılar benim arkamda... Benden huylanıyor ya, bana mesaj veriyor yani.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Sedat Bucak Abdullah Çatlı'yla beraber otururken, beraber oturdu mu sizinle?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Mesela ben burada otururken Fikri Bey diyorum, Mehmet Bey diyorum; siz Abdullah'a ne diyordunuz onların yanında?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben reis diyordum ona; ama üç beş kere demişimdir.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Mehmet Özbay diye mi...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yalan. Herkes yalan söylüyor, herkes Abdullah Çatlı olduğunu biliyor, simitçiler bile biliyordu Abdullah Çatlı olduğunu. Ahmet Baydar ciddî şekilde soruşturulsa Abdullah Çatlı gerçeği çıkar piyasaya, siz değil, polis soruştursun, bir askıya alsınlar bakalım Ahmet Baydar'ı neler söylüyor.
BAŞKAN - Sen diyorsun ki, ben esrar filan kullanıyordum diyorsun, terk ettim diyorsun, uyuşturucu kullananı bilirsin, Abdullah Çatlı da kullanıyor muydu uyuşturucu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hiç vakıf olmadım.
BAŞKAN - Peki uyuşturucu işi yapıyor-muydu?
MEHMET HADİ ÖZCAN Uyuşturucu işi yaptığı besbelliydi. Sami Hoştan'la niye işbirliği yapıyordu, Sami Hoştan'la beraber burada Uzuntarla'da villalar yapmaya falan filan niye... Sami Hoştan'ı duyarım ben, biraz önce anlattım, Oflu’nun kayınçosu Hurşit Yavaş bu memleketin en büyük eroin tüccarıydı, Necdet Menzir'in zamanında yaptı bunların hepsini; ama, Necdet Menzir şimdi sütten çıkmış kaşık gibi. Onu yakalatan zaten Çatlı, kendisi söyledi bana, Tarık Ümit'in öldürülmesinde kendisi var, kendisi söyledi bana, Çatlı'nın kendisi söyledi. Tarık Ümit'i benden huylanıyorlar, sen mi yaptın dedim, yahu ateş olmayan yerden duman çıkmaz dedi, senin memleketin orası dedi, bana karşı ne gibi bir cephe alıyorlar, öğrenebilir misin dedi; iyi dedim, benim memleketimdekini bana bırak dedim. Niye öldü? Tarık Ümit sevilmeyen bir adamdı, Tarık Ümit için MİT'çi diyorlar, değil; ben iyi tanırım Tarık Ümit'i, kim diyor MİT'çi... MİT'in kullandığı bir adam olabilir, MİT beni de kullanmak istedi, polis beni de kullanmak istedi, halen de istiyor, halen şu anda cezaevinde yatarken de bana birtakım mesajlar geliyor; kullandırma kendini.
BAŞKAN - Tarık Ümit'i, Abdullah Çatlı nasıl öldürdüğünü falan anlattı mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onu anlatmaz onu; ama, şu bir gerçek, anlatmadı, şeklini anlatmaz, kimse Tarık Ümit'le arkadaşlık yapıyorlardı; mesela Tarık Ümit ölmeden önce, birkaç gece evvel Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı da hücre evinde beraber kaldılar, kızı biliyor bunu neden söylemiyor. Beraber kaldılar evinde iki gece mi ne, beraber yattılar.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Tarık Ümit'i sen tanıyor musun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tanırım, çok eski tanırım, Tarık Ümit daha çömezken tanırım; Ferda abinin yanından tanırım, Ferda Seven'in yanından tanırım. Biz Ferda Seven'le otururduk, Tarık Ümit de dışarıda esrar yaparlardı, getirirlerdi bize verirlerdi içerdik. Kule dibinde. Gayrimeşru bir hayatı yoktu Tarık Ümit'in yani. Tarık'ın harçlığı bile yoktu, bir Alman kızla evlenmiş, kendisine bakamıyordu.
BAŞKAN - Abdullah Çatlı başka ne anlattı sana?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tarık Ümit, ne zaman burada Ermeniler Asil Çelik'i aldılar, ne o meşhur hukuk profesörü, Hayri Domaniç falan filan ona büyük para vurdurdu, oradan parayı buldu, sermayeyi buldu; ondan sonra da Tarık Ümit oldu MİT'çi, yalan, değil MİT'çi falan; ama, sonradan bu MİT'çilik nasıl oluyor onu bilmiyorum, sonradan kaydettilerse falan, bilmiyorum, yoksa Tarık Ümit'in ıcığını cıcığını biliyoruz, çok önemli adam değillerdi bunlar, bu kadar yaygara kopartacak kadar bir adam değil bunlar.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Abdullah Çatlı'nın onu öldürmesi için bir sebep var mıydı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tarık Ümit'in benim bildiğim öldürüldüğü gün de 3 milyon mark parası kayıp...
BAŞKAN - Nereden biliyorsun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Abazalardan falan bildiğim, onun tarafından duyduğum kadarıyla.
BAŞKAN - O para için mi öldürdüler diyorsun.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bence onun için öldürdüler, başka hiçbir sebebi yok onun.
BAŞKAN - Sen baldırı çıplak birisi diyorsun, Tarık Ümit o parayı nereden aldı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tarık Ümit, Hurşit Yavaş Türkiye'de senelerdir eroin satıyorlar, bunu bilmiyorlar mı yani; MİT'çi diyorlar, nasıl MİT'çi, eroin satıyor Tarık Ümit, eroinci.
BAŞKAN - Abdullah Çatlı nasıl uğraşırdı peki, o da uğraşır dedin.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Abdullah Çatlı, Hurşit Yavaş'ı yakalattı, Hurşit Yavaş'ın bütün mal varlığına Abdullah Çatlı'nın, Drej Ali'nin tanıdıkları Urfalılar el koydular. Şu anda kimin eline geçti Star Turizm, araştırılsın çıkar piyasaya.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kimin eline geçti?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Urfalıların eline geçti.
BAŞKAN - Evvelden kimindi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hurşit Yavaş'ındı; benim çocukluk arkadaşım, Of'lu Muzaffer'in de kayınçosuydu; ama, eroin işi yapıyordu, hiçbir işim yoktu onun için.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Hangi senelerde tanıştınız Tarık Ümit'le?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben, Tarık Ümit'le 80'lerde falan tanıştım.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Tarık Ümit'le Abdullah Çatlı'nın tanışıklığı eskiye mi dayanırdı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onu bilmiyorum, ben Abdullah Çatlı'yı yeni tanıyorum. Onlar Abdullah Çatlı'nın, tahminimi söyleyebilirim, onun bana söylediklerini söyleyebilirim belgeleyemem yani.
BAŞKAN - Onun söylediklerini söyle.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onun söyledikleri öyle işte; Tarık Ümit öldüğü zaman benden huylanıyorlar Hadi dedi bana; ben de Bostancı'da dedi beraber oturuyorduk, benden huylanıyorlar dedi, senin memleketindir, orada benim hakkımda düşündüklerini öğrenebilir misin dedi. Ferda abi var mı bu işin içinde dedim, yok dedi, Ferda abi Tarık Ümit'le bağlarını koparalı seneler oldu dedi, koparmış hakikaten de, sonra Ferda abinin kendisine de söyledim onu, koparmış. Sen mi yaptın hakikaten onu bileyim dedim; yahu ateş olmayan yerden duman çıkmaz dedi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Onu güçlü gözükmek için söylemiş olabilir mi? Öyle huyu var mıydı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - O da olabilir.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki size göre Mehmet Eymür'ün veya Korkut Eken'in tetikçisi miydi Abdullah Çatlı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben Korkut Eken'i hiç tanımıyorum yalnız bunlar, benim gördüğüm kadarıyla bu ekibin arasında gördüklerimin hepsi Korkut Eken'den biraz çekiniyorlardı, çok tehlikeli bir adam falan filan diyorlardı.
BAŞKAN - Uyuşturucu işini nasıl biliyorsun, Abdullah Çatlı'nın bu işle uğraştığını nasıl biliyorsun? Kendi mi anlattı...
(SAYFA EKSİK)
tanesi Eyüp Aşık'tı galiba; ama, İbrahim Şahin de oradaydı yani, bir tanesi de Kadir İnanır'dı. Musavvat Dervişoğlu bu sosyete aleminde gezen bir arkadaşımızdır, ben de onu tanırım on, on beş senedir. Abi der ufağımdır benim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Döviz işi yapar mı.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Dere döviz falan kayınpederlerine ait; her şeyle bir ilişkisi var; akıllı bir arkadaş ama işlerinin inceliğini bilmem.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Musavvat Dervişoğlu'nun kayınpederinin döviz bürosu mu var?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ne alıyor, nasıl satıyor biliyor musunuz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Musavvat Dervişoğlu'nun kayınpederi aşağı yukarı İstanbul'un en büyük zenginlerinden birisidir.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kimin parasını işliyor o adam?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onu bilmem.
BAŞKAN - İbrahim Şahin'le nasıl tanıştın, kim vardı yanında, ne münasebetle görüştün?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Abdullah Çatlı'nın beni öldüreceğine kesinlikle emin olduğum zaman, bu ölüm işi belli olmaz, belki ben onu öldürürüm; ama, öldürdükten sonra polise ters düşmemek için, ona sahip çıkan insanları uyarmak istedim, benim zaten delikanlılık anlayışım odur; benim Düzce'de bir işim varsa, Düzce'ye gittim mi, oranın bir delikanlısı, ileri gelen bir delikanlıya giderim, derim böyle böyle bir işimiz var bu işi halletmek için ne dersiniz derim, izin alırım, benim anlayışım odur; ben de bana sahip çıkanlara yardım... Mehmet Ağar'a haber gönderdim, Mehmet Ağar sahip çıkmadı, siktir et pezevengi ne yaparsa yapsın dedi; kiminle gönderdiğimi söylemeyeceğim. İbrahim Şahin'in kendisiyle, Musavvat Dervişoğlu'yla görüşmek istedim, Musavvat Dervişoğlu Ankara'da bir otelde beraber buluştuk, İbrahim Şahin'le bir odaya girdik, Dervişoğlu, o, ben durumu izah ettim, dedim ki, bu adamı ben ilk tanıdığımda seni söylediler bana, seni lanse ettiler, yani senin şahsında devlet diye biz bu adama yanaştık, şimdi adam bizi yakalatmak veya öldürtmek istiyor; iyilik yaptık, kötülük görüyoruz; bu adamı ileride öldürürsek, bana düşman mı olacaksınız, hasım mı olacaksınız yani, hep bu mu öldürecek yani, âdet mi bu yahu, ben bunu öldürürsem ne olacak, vatan haini mi olacağım, polis haini mi olacağım, MİT haini mi olacağım, ne olacağım, kim kolluyor bu adamı dedim. Allah belasını versin, görüşmüyorum dedi. İstanbul'da bir daha buluştuk, gene aynısını söyledi bana.
BAŞKAN - Ama nasıl buluşuyorsun kolay kolay; mesela ben gitsem İbrahim'le...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Musavvat Dervişoğlu sayesinde buluşuyoruz. Aradan bir zaman geçti, Kürşat'la Çatlı ilişkisi oldu; Kürşat Ünye'de yatıyor o zaman. Kürşat Yılmaz'la benim burada kavga etmem için hiçbir sebep yok, hiçbir sebep yok. Kürşat Yılmaz, yalnız biraz havalı bir kardeşimiz bizim, ufağımız, benden de ufaktır, 20 senedir tanırım ben bunları. İşte gazeteler kabadayı yaptı, ilk önce kabadayılığını bizde denemek istiyor. Onunla beni kapıştırmak için Kürşat Yılmaz'a da 3 milyar lira para da göndermiş, kendisi doğrulayacak mı, yalanlayacak mı bilmem sonra. Ben İbrahim Şahin'in, Abdullah Çatlı'yla görüştüğüne inanıyorum, dost olduklarına inanıyorum; ama, İbrahim Şahin, bana, ısrarla, değiliz, kızıyorum ona, şudur budur, falan falan diyordu, kendisini Mehmet Özbay olarak falan tanıyordu, onları geç, arkadan çıktı ne çıkacaksa...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Mehmet Ağar için de aynı şeyi düşünüyor musunuz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Mehmet Ağar için düşünmüyorum, Mehmet Ağar'dan hakikaten korkuyorlardı; Abdullah Çatlı da korkuyordu Mehmet Ağar'dan.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Mehmet Ağar'ı sonra anlat, başka bir bölümde, sen İbrahim Şahin...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Mehmet Ağar'la zaten bir şeyim yok, anlatacak da bir şeyim yok. Ben, sınıf arkadaşlarımızdan biriyle haber gönderdim Mehmet Ağar'a, Mehmet Ağar, Allah belasını versin bunların, ölseler de kurtulsam demiş. Bir milletvekili arkadaşımızla haber gönderdim, onun ismini de vermem.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kim için ölsün demiş.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çatlı matlı, falan filan, bunlar için, gebersinler demiş, Allah belalarını versin demiş, bıktım demiş. Ondan sonra da hiç araştırmadım.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kocaeli milletvekillerinden mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. Söylemem.
BAŞKAN - Peki, İbrahim Şahin'le iki kere görüştün; birinci görüşmeni anladık, ikinci görüşme ne içindi.
MEHMET HADİ ÖZCAN - İkinci görüşme de aynı durum...
BAŞKAN - O konuda başka bir şey var mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. Hiçbir şey yok. Onu yalan söylemiyor. Yalnız, Musavvat Dervişoğlu burada İbrahim Şahin'i kullanarak Kürşat Yılmaz'ın öldürülmesini istiyor. Hatta Musavvat Dervişoğlu şeyi de öldürelim demiş, sözde İbrahim Şahin, yalan ama o, yalan olduğuna sonradan inandım, zaten kendisi de bana haber gönderdi cezaevinde yatarken, yalandır. Musavvat Dervişoğlu'yla bir gün şöyle bir karar aldık biz, Yeşil’i de öldüreceğiz, Abdullah Çatlı'yı da öldüreceğiz, Kürşat Yılmaz'ı da öldüreceğiz; Türkiye'yi temizleyeceğiz; olduk temizleyici, Türkiye'yi temizleyeceğiz falan diye bir şey söyledi bana. Bunları nasıl öldüreceğiz dedim, benim dikkatimi çeken şey o oldu zaten, onun için ben onu kullandım, o beni kullandı, nasıl öldüreceğiz bunları, nerede vuracağız dedim, telefonlarını dinleyeceğiz dedi, kim dinleyecek dedim, İbrahim abi dinleyecek dedi. ....... söyleyecekler mi dedim, söyleyecekler dedi, o zaman sıralama dedim, ilk önce Abdullah Çatlı, ondan sonra Kürşat Yılmaz, ondan sonra Yeşil dedi, Yeşil’e de ben karışmam dedim, çünkü Yeşil’le müşterek başka bir arkadaşlığımız vardı, o karar versin ona, ben karışmam dedim ona. Neden, Çatlı'ya bir an evvel ulaşmak için kurnazlık yaptım sözde ama o da bana üç ay içerisinde bir kere Çatlı'nın yerini söylemedi, Kürşat'ın hep bütün yerlerini söyledi; Kürşat Ünye'den çıkıyor Ankara'ya geliyor, Kürşat burada, Adnan Özcan'ın yazıhanesinde, yok Kürşat Kandıra'ya geliyor, Kürşat burada; hep Kürşat'ın öldürülmesini istiyordu.
BAŞKAN - Kürşat'ın üstünde niye bu kadar duruyorsunuz, niye öldürmek istiyorsunuz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben değil, Musavvat Dervişoğlu'nun kendisine, İbrahim Şahin’in kendisine Kürşat küfür etmiş, ana avrat küfür etmiş telefonda; onların kendi aralarında ne var ben bilmiyorum, biliyorum esasen şimdi söylemek de istemiyorum onu, biliyorum yani, parayla ilgili bir hadise var aralarında Kürşat haklı o konuda, ama, söylemek istemiyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Uyuşturucu kaçakçılığı falan yapar mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hepsi yapıyor.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İbrahim Şahin?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - O da yapıyor. Dilek Örnek'in ifadesini almadınız mı?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sen bize bir şey söyle ki, biz de ona göre ..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok, ben ispatlı bir şey söyleyemem.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, Dilek Örnek'e ne soralım onu söyle hiç olmazsa.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - İbrahim Şahin kendisi mi yapıyor, yoksa...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Musavvat Dervişoğlu size her şeyi anlatır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - O nerede? Yeri, adresi nedir?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Dere Döviz olarak şey yapın, galiba Elmadağ'da o Dere Döviz, ben bilmiyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kaç yaşlarında bu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - 40'a yakındır.
BAŞKAN - Veli Küçük'le, Çatlı'nın bir ilişkisi var mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Veli Küçük burada alay komutanlığı yaptı senelerce, Veli Küçük burada mafya geçinen kime selam verdiyse, bir bardak çay içtiyse o adamın anası ağlamıştır polislerde, baş aşağı çekilmiştir, dövülmüştür, sövülmüştür; kurnaz bir adamdır. Ben Veli Küçük'e hiç yaklaşmıyordum, zaten yaklaşmam için bir sebep yoktu; en son teslim olacağım zaman, Veli Küçük'le şu sebeple görüştüm, Samsunlular olayını yapan çocuk polis tarafından yakalanıp salındığı zaman, buradan Veli Küçük'e telefon açtım, dedim ki, Albayım, bu adamı polis yakaladı, belinde silah, cebinde esrar var, başka kimlikle saldı, söylediğimiz halde saldı bu Sultan Nakış, Abdi Nakış değil dedim, bu adam dört tane cinayet, yedi tane yaralamadan cezaevi firarisi, aranıyor, salındı bu adam; bu İzmit bitti mi yani dedim, sen de mi aynı görüştesin bunlarla dedim, İzmit’te hakikaten bir organize kurdunuz, götürüyorsunuz İzmit'i, sizle beraber olmayan herkesi öldüreceksiniz dedim. Yok dedi, benim hiç kimseyle alakam yok dedi, en sonunda Sultan Nakışçın ifadesini de kendisi aldı, gene yanlış aldı, mahsus yanlış aldı, o ara Sedat Peker'e bir film düşünmek için aldı, o arada Sedat Peker'i polis aldı, dövdü, bir sürü şeyler okutturdu zaten; hep Veli Küçük patlattı bunları zaten. Veli Küçük'ün benle işbirliği yok, senet işi falan yalan, Veli Küçük'ün yüzünü gördüysem şerefsizim, bir tek teslim olmak için kendisine müracaat ettim.
BAŞKAN - Bu uyuşturucu işinde şurada burada Veli Küçük de var mıydı yani?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hiç yok, tövbe; yüzünü görmedim, daha geçen gün gazetede gördüm yüzünü. Başka hiç yüzünü görmedim, ama, telefonda konuştum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yüzünü görmediğin adama nasıl güveniyorsun yahu, hepsi, güvenlik polisi, askeri, jandarması hepsi bir değil mi bunların, nasıl güveniyorsun ki ona.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Halen de kime güveneceğimizi şaşırdık yani. En son en tepedekilerine anlatıyorum, size anlatıyorum, sizden de bir şey çıkmazsa şayet -özellikle Sefa Sirmen hadiselerinden dolayı- bir daha Türkiye Büyük Millet Meclisine de hiçbir şey anlatmayacağım, Allah’la kul arasında olan bir şey...
BAŞKAN - Bir şey anlatmadın ki bize, Sefa Sirmen...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bu Tekel yangını çıksın, bir emniyet müdürünün ifadesini alın, şu resimleri alın elinize, ondan başka bak neler çıkacak, trilyonlar var burada, en azından on beş kalem yolsuzluk çıkacak, Susurluk olayını ona katlayacak. Şunu da söyleyeyim, Sefa Sirmen, Abdullah Çatlı'yla beraber oldu, 25 milyar lira para verdi deniliyor, bunu ispat edemem; ama, ispat edeceğim bir şey var, kim vardı onun yanında, Süleyman Kocadağ, Süleyman Kocadağ'la Sefa Sirmen arkadaştı...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hüseyin Kocadağ...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hüseyin Kocadağ evet. Arkadaştılar.
BAŞKAN - Nereden duydun sen onun arkadaş olduğunu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çok iyi biliyorum bunu; ama, ispatlayamam ki bunu, resim yok elimde, belge yok yani. Ali Şen'le arkadaşlar, o da kendisi Fenerbahçe’nin yönetim kurulu üyesi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ali Şen ne yapıyor?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bütün her şeyin altından Ali Şen çıkıyor; ama, onu, cesaretli, kabadayı bir milletvekili çıkıp da bunu açıklayamıyor.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Söyle de bilelim; bilmiyoruz.
BAŞKAN - Bilsek...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Saffet'in olayında mesela 3 milyon doları akladığını İzmit'te herkes konuşuyor; ama, bunu ispatlayamıyorlar Saffetin transferinde.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne kadar dedin?
MEHMET HADİ ÖZCAN - 4 milyon doları akladıklarını, bunu herkes konuşuyor; ama; kimse çıkıp da bunu ispat etmiyor; ben ederim. İsterseniz buradan da ederim, ama, benim üzerimden karabulutlar kalkmıyor ki, on beş günde bir yok sevkim çıkacakmış, yok Ümraniye'ye gidecekmişim, orada solcular isyan yapacakmış, benim koğuşumu yakacaklarmış; hakikaten de geliyor böyle kâğıtlar falan, al senin için burada kâğıt var DGM'den İstanbul'a gitmen için, İzmit'ten İstanbul'a DGM'ye giden tek suçlu ben miyim, Burdur'dan gidiyor, Isparta'dan gidiyor, Eskişehir'den gidiyor, niye beni İstanbul cezaevlerine sormak istiyorsunuz.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Başkan onu söylesin, buradan hiç olmazsa bir ay tutacağına, öyle bir şey, sıkıntıya girmeyeceğini, Adalet Bakanına söyleyelim; eğer vukuatın yoksa niye gidiyorsun...
BAŞKAN - Burada kalman için, gayret edelim.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Türkiye'nin en huzurlu cezaevi olduğunu iddia ediyorum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Hadi, hiç, az önce de kısmen değindin, pantolonumu da çıkarmadım dedin, şimdiye kadar emniyette olsun, jandarmada olsun, başka yerde olsun herhangi bir baskı altında, manevî baskı altında tutuldun mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî... Psikolojik baskı altında tutuyorlar; çiçekle karşılamıyorlar orada...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Hadi sana bir eziyet edildi mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Edilmedi.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Hiçbir şekilde...
MEHMET HADİ ÖZCAN - .Edilmedi.
BAŞKAN - Birtakım infazlar, babalar şunlar bunlar hep bu mıntıkada; İzmit, Sakarya, Sapanca, İstanbul üçgeninde oluyor, niye burada oluyor.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Havasındandır, bilmiyorum.
BAŞKAN - Havası güzeldir; biz de beğendik havasını da...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hakikaten burada oluyor ama, ben bakıyorum öyle, hep buradan çıkıyor.
BAŞKAN - Hep havasından değil gibi geliyor bana?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Havasından değil gibi geliyor derken, şimdi ne söyleyeyim, bir şey söyleyeceğim, çok yetkili birine dayanacak, işime gelmiyor, cezaevindeyim, ben bunları dışarı çıkınca söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Bir vatandaş olarak doğruyu söyleyeceksin ki, biz de Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunacağız, biz doğru bir kanaate varacağız, o kanaatimizi de orada söyleyeceğiz, tedbirlerimizi alacağız, suçluların da cezasını verdireceğiz; yani biz vermeyeceğiz, biz, mahkeme değiliz; ama, bizim vereceğimiz rapora göre devlet de gerekeni yapacak. Onun için sen bir vatandaş olarak doğruyu söylemen lazım, nedir bu Çolak, niye burada oluyor bütün bu olaylar, Çatlı niye buraya geliyor, burada çekicilik mi var, nedir?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bir kere İzmit çok zengin bir şehir olduğu için yalnız Çatlı değil, herkes buraya geliyor.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Hanefi Avcı'yı tanıyor musun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tanımıyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yakalanmanda onun çok büyük etkisi varmış ama ..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Doğrudur. Benim yakalanmamda zaten bir sürü oyunlar döndü, dümenler döndü, mesela en son Kemal Yazıcıoğlu'ndan bir haber aldım ben, yakalamayacaklar seni dedi, rahat et dedi, on beş yirmi gün daha dedi; ama, ben aldım diyorum, kendisinden değil.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ama, Hanefi Avcı da diyor ki, Hadi Özcan yalan söylüyor diyor, Abdullah'la bir tanışmışlığı, bir yakınlığı yok diyor.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çatlı'yla mı?
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Evet, kafasından uyduruyor diyor.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi, Şahin Tekdemir burada, çağırırsınız, sorarsınız.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki sen Ahmet Vardar'dan bir apartman dairesi veya kat istedin mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. O şimdi işi basitleştiriyor, beni herkes tanır. Sözde bu petrolü onlara verirken, karşılığında kat istemişim
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Petrolü mü verdin sen onlara?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî... Abdullah Çatlı'yla ben tanışmıyor muyum, onu ispatlayayım, BOTAŞ'ın Genel Müdürlüğüne Abdullah Çatlı'yı ben götürdüm.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kimdi? Hangi Genel Müdürlüğe götürdün?
MEHMET HADİ ÖZCAN - BOTAŞ'ın Genel Müdürlüğüne o zaman, o şimdi ANAP'ın milletvekili var, oydu Genel Müdür, o yoktu o zaman, onun yardımcısı Kaya vardı, Kaya verdi onu zaten.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kiminle bağladın o işi sen?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi onu anlatayım. Dört tane Bulgar öldürüldü kapıda, köprüde, konuyu bilen Bilal Atak benim arkadaşım, onları öldüren çocuk burada kendisini astı, şimdi onun astığı yerde yatıyorum ben, tesadüflere bak, kadere bak neler getiriyor. Bu çocuk bunu öldürdüğü zaman, dört Bulgar’ı burada öldürdüğü zaman, bu Bulgarlardan bir tanesi Enerji Bakanlığının bir yetkilisiymiş, bir tanesi oranın mafyasıymış, kömür falan işlerine bakıyormuş; Bilal Atak, buradan 150 bin dolar para geliyor -yazın bunların ifadelerini alın o zaman, tepedekileri fazla gıdıklamayacaktım, bir sefere mahsus gıdıklayayım- Abdullah Yılmaz diye bir vatandaş İskenderun Demir Çelik'te, Demir Çelik'in sitelerinde oturuyor şu anda. İskenderun Demir Çelik'in genel müdürüyle falan, yönetim kuruluyla herkesle arası iyi olan bir vatandaş, ince uzun boylu prosedürü falan çok iyi bilen bir arkadaş, bu arkadaşla benim tanışmama sebep olan şahıs -çağırın onun da ifadesini alın bari öyleyse- Veli Aktaş diye bir dostum, Galatasaraylılar Cemiyetinin Ankara şubesine bakan ve kendisi Gazi Üniversitesinde profesörlük yapıyor, o tanıştırdı beni Abdullah Yılmaz'la. Bu adamlar burada bulunduğu zaman telefon açtı bana -o abinin ismini de vermek istemiyordum, ona da sorun, ispat edeyim Abdullah Çatlı hadisesini, en yüksek noktada ispat edeyim, hem de ilgilendiği konuda ispat edeyim, daha başka yerlerde de ispat ederim ama, burada ispat edeyim- dedi ki birisini gönderiyorum sana dedi, dinle dedi. Ben de Veli Aktaş'ı on beş senedir tanıyorum ilk defa benden bir şey istedi, bir şey söyledi bana, nerede dedim adam, şu anda Köseoğlu arabasıyla İstanbul'dan İzmit'e gelecek -ben de İzmit’teyim- onu oradan aldır dedi. Geldi yanıma, televizyonda da tam o içeri girerken haberleri gösteriyor, o kapıdaki öldürülme olaylarını gösteriyor; benim de dikkatimi çekti, dört kişi neden öldürülmüş diye, bakıyorum böyle Bilal Atak, kardeşi mardeşi deyince, şaşırdım, neyse, bu içeri girdi, hoş geldin dedim, haberlere bakalım dedim, ben onun için geldim deyince, ben döndüm bu tarafa; çünkü, Veli abi bedavadan bir şey göndermezdi bana, bir sıkışıklığı var ki gönderiyor. Buyur dinleyelim dedim. Bu adamları, Bilal Atak burada 150 bin dolar para ayırıyor, bu adamları gönderiyor Bulgaristan'dan Türkiye'ye kömür getir diye, bunlar gidiyorlar Bulgaristan'da bu ölen adamla tanışıyorlar, bu adam bunların bir kısım paralarını alıyor, geliyorlar buraya altı ay kömür gelmiyor, altı ay sonra kömür geliyor, bozuk kömür geliyor, toz kömür geliyor, onları Bilal Atak buradan gerisin geri gönderiyor, almıyor onu, Bilal Atak'ın parası kalıyor. Burada Abdullah Yılmaz'ın hatası, kabahatli olduğu yer, sonradan Abdullah Yılmaz bunu Enerji Bakanlığıyla bir enerji alış verişi dalgasına buraya getiriyor, aynı adamları, bu gelen adamları, Ankara'da bunlar Enerji Bakanlığıyla bir şeyleri görüşürken, Bilal Atak, bunların Ankara'ya geldiğini duyuyor, gidiyor Ankara'da bunların kaldığı otelde bunları pişti yapıyor, yakalıyor bunları yani, Abdullah Yılmaz'a diyor ki, benim paramı ödemeden bu adamlar, niye bunlarla tekrar bu işe giriyorsun Türkiye'de, benden habersiz, benden gizli, bir senedir benim param yok piyasada, param ödenmiyor, malım gelmiyor, niye bu işe giriyorsun diye bunlara kızıyor, bunlar da diyorlar ki, biz senin paranı ödeyeceğiz, dönüşte, İzmit'e uğrayacağız sana, paranı vereceğiz gideceğiz diyorlar. Yalnız Bilal Atak oraya bir nöbetçi koyuyor. Bunlar oradan çıkıyorlar, niyetleri Bilal Atak'a uğramamak, fakat, Abdullah Yılmaz, bunlar gidecekler kendi Türkiye'de kalacak, Bilal Atak hesap soracak niye bana uğramadılar diye, bu sefer ne yapıyor Abdullah Yılmaz, bunlar buradan çıktılar sana doğru geliyorlar diyor, Bilal Atak'a, kendi canını kurtarmak için, çünkü, onlar kapıdan çıktılar mı o Bilal Atak'la yüz yüze kalacak, sana doğru geliyorlar diyor. Bu sefer o amaçla takip ediyorlar, öyle öldürüyorlar onları; onlar öldürüldüğünde, bunlar Abdullah Yılmaz'a telefon açıyorlar, o öldü sıra sende, Abdullah Yılmaz'ın eli ayağına dolanıyor, Melih abiye başvuruyor, Melih abi de bana söylüyor bunu, ben burada bir hafta falan uğraştım, bunları yan yana getirdim. 150 bin doların bende dedim, bu parayı ödeyeceğiz. Neden dolayı dedim, petrolden dolayı demedim bakın, burası çok hassas, oradaki petrol daha yok piyasada, meydana çıkmış değil; Turgay Çelebi'den bir alacakları var dedim İdris Feyzuli falan, o paradan dolayı dedim. Oradan 1 milyon 200 bin dolar aldığı zaman, 150 bin doları sana veririz dedim Bilal'e, sen de bununla işin biter, bununla bir daha işin olursa benle olur dedim, tamam dedi; tokalaştılar, barıştılar, onunla işi bitti. Turgay Çelebi de parayı ödeyemeyince buradan, iflas etti, 150 bin dolar da Bilal Atak'a ödenmesi gecikince Abdullah Yılmaz korkuyor Bilal Atak'tan, ne yaptı bana, Kaya'yla çocukluk arkadaşıymışlar, genel müdür yardımcısıyla Kaya'yla bir şeyler konuştular, ettiler, Hadi Özcan'a oradaki sılaşı verelim dediler. Sılaşı biz tonu 10 dolardan aldık... Esas bu sılaşın en güzel esprisi şuydu, bu Yumurtalık hattı açıldığı zaman, içerisinde 110 bin tona yakın mal vardı, o malı da sılaş diye bize vereceklerdi, biz de onu fabrikalara fuil oil olarak satacaktık.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Şimdi veriliyor mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Verilmiyor. Bu işler patlayınca, bu işler bozuldu; yoksa 1,5 trilyon lira para kazanılacaktı. Abdullah Çatlı ile ben ters düşmeseydim bu hadise olacaktı. Bundan hepsinin haberi vardı, kim yok diyorsa yalan söyler. Irak'ın petrolü olduğu için, Birleşmiş Milletlere ait petrolü olduğu için biz de kendi vicdanımızda haram değil diyoruz.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Abdullah Çatlı'yla tanışıklığınız noktasında Hanefi Avcı'nın sözünün doğru olmadığı sizin o anlatımınızdan tamam.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Abdullah Çatlı'yla Melih Aktaş'ı tanıştıran benim, yalnız, onlar Mehmet Özbay olarak tanıyorlardı, Abdullah Çatlı olarak tanımıyorlardı.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ama, az önce simitçi bile tanıyor diyordun...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onlar diyorum, onlar Mehmet Özbay olarak tanıyorlardı. Melih abi de istihbarat uzmanı falan filan diye televizyonlarda çıkıyordu Mahir Kaynak'la beraber, korkuyordu Abdullah Çatlı Melih abiden istihbaratçıdır diye.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu Abdullah Yılmaz da mı Abdullah Çatlı'yı Mehmet Özbay diye biliyordu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî. Abdullah Yılmaz, son zamanlarda Abdullah Çatlı olduğunu ben kendim söyledim, birtakım tezgâhlar kuruluyordu ya bize, kendim söyledim o zaman Abdullah Yılmaz'a, Veli abiye de söyledim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Devlette bu tip işler yapılıyor mu, bürokrat falan, siz böyle iş bağlıyor musunuz başka?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Benim hiç bağladığım bir işim yok, bu konuları siz benden daha iyi biliyorsunuz.
BAŞKAN - Mesela Müdür Nihat Camadan’a avanta falan veriliyor muydu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. Vermedik, bu avantaları vermedik, yalan söylüyorlar. Benden bir avanta istendi mi istenmedi mi falan, verseydim illâ ki alacaklardı, ama, vermedim.
BAŞKAN - Kim istedi mesela hiç sizden isteyen oldu mu sizden avanta?
MEHMET HADİ ÖZCAN - İsteyen de olmadı.
BAŞKAN - Peki, Hüseyin Kocadağ'dan bahsettin de, oraya geleyim dedin, nereden tanıyorsun, nasıl tanıyorsun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kocadağ'ı mı...Kocadağ'ı ben tanımam; ama, ben Rıza Sirmen'in kendisiyle konuşuyordum, Rıza Sirmen de bu konuların satışını yapıyordu telefonda.
BAŞKAN - Çatlı'yla ilişkisi var diyorsun Sefa Sirmen'in, nasıl ilişkisi var? Bir kere fikir olarak adamlar ayrı görüşteler.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çatlı komünistlerle işbirliği yapmış yurtiçinde, yurtdışında; hiç kitap okumadınız mı şimdiye kadar?
BAŞKAN.- Benim okuduğumu bırak şimdi.
MEHMET HADİ ÖZCAN - En çok komünistlerle işbirliği yapmış, Sefa ne oldu, Sefa onun yanında namaza mamaza giden bir adam.
BAŞKAN - Kim gider?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Sefa Sirmen gider de; bilmiyorum, ben giderken hiç görmedim de. Sefa o kadar kötü bir adam değil yani...
BAŞKAN - Tamam da iş ilişkisiymiş, ilişkisi var mı onu soruyoruz.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bana Rıza Sirmen'in kendisi söylüyordu, biz bunlarla dostluk yapıyoruz, bizden 25 milyar lira para istediler, verdik, ama, pişman olduk diye Rıza Sirmen kendisi bunu bana söylüyordu.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Kime vermişler, Çatlı'ya mı vermişler?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çatlı'ya vermişler; 3 milyar. lirasını da Çatlı, Kürşat'a göndermiş.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ne iş yapacaklardı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Beni öldürmek için, Hadi'ye karşı güç birliği yapıyorlar.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Rıza Sirmen senin için Çatlı'yı tetikçi tuttu diyorsun, 25 milyara.
MEHMET HADI ÖZCAN - Evet. Ama, pişman olduk dedi bunlardan dedi.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Parayı da alamadılar geriye.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Allah verdiği canı zor aldı; onlar nereden alacaklar parayı...
DURMUŞ FİKR1 SAĞLAR (İçel) - 3 milyara mı?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - 3 milyar lirasını Kürşat'a gönderdiler; ama, Kürşat bunu doğrular mı, yalanlar mı bilmiyorum.
BAŞKAN - Sen Korkut Eken'i tanıyor musun? Bu petrol işinde onun da rolü oldu mu?
MEHMET HAD ÖZCAN - Olmadı; hiç tanımıyorum Korkut Eken'i.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Pardon, Başkan; İbrahim Şahin'de kaldık; o da uyuşturucu yapıyor dedin de...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yapıyor demedim, yapıyordurlar dedim. Yani, bu kadar yakınlar... Onların yaşadığı o hayata, o paraya ancak uyuşturucuyla şey yapılır yahut da kumarla; başka o hayata nasıl para yetişir.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hiç paraları yoktu diyor herkes; Çatlı'nın cebimde para yoktu deniliyor.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çatlı'nın zaten parası yoktu; söylüyorum size 350 milyon telefon paralarını ben verdim, onların parası yoktu; ama, en son 70-75 milyar para aldılar, o petrol işinden. Toros Gübre vardır, Yumurtalık boru hattının şeysinde Toros Gübrenin kantarında tartılır, elektroniktir onun fişleri, oradan, bütün o fişlerin şeysi bende var; bir. Sonradan, icradan bir gemi aldılar, Çatlı'lar bin tonluk, o gemiyi de İskenderun Demir Çelik’e taşıdılar; onların faturaları maturaları falan hepsi mevcut; 75 milyar lira civarında para kazandılar oradan, 1 lirası bana gelmedi.
BAŞKAN - Bunu Çatlı, kendi adına mı yaptı, yoksa, Baysa...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Baysa adına yaptı; benim hiçbir hukukî şeyim kalmadı orada.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Turgay Maraşlı çarpmış onları, öyle diyorlar.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Turgay Maraşlı onların bekçisiydi, önemli bir adam değil. Turgay Maraşlı'dan 20 bin mark aldılar esasen, ablasının bileziklerini sattılar, 20 bin mark Çatlı'ya verdi o da.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Niye?
MEHMET HADİ ÖZCAN - O işleri yaparken para yetiştirmek için. Daha orada para kazanılmadan önce birtakım masraflar edildi, brülör tesisatı kuruldu orada, havuza, o kalorifer tesisatları falan kuruldu, bu mal yukarıdan aşağı atıp içerde inceltildi, ısıtıldı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu, Abdullah Yılmaz'a para verdiniz mi siz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben verdim, en az 5 milyar lira para verdim Abdullah Yılmaz'a, hasta çocuğunun tedavi masrafları da dahil olmak üzere en az 5 milyar lira para verdim Abdullah Yılmaz'a.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İşi bağlamak için mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. Zaten kardeşim oldu onlar benim, geldiler bana, yapacak hiçbir şeyleri kalmamış, çocuğun da bir kere evine gittim, çocuğunu o vaziyette görünce, bu çocuğu dedim tamir ettirelim, onun için...
BAŞKAN - Bu 75 milyar liralık şey, Baysa adına mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî... Baysa adına...
BAŞKAN - Nerelere kesti? Toros Gübreye kesti...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yok. Demir Çelik’e kesti...
BAŞKAN - İskenderun Demir Çelik’e, öyle mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Gaziantep'te şeker fabrikası var mı? Gaziantep Şeker Fabrikası. Elazığ'da?.. Elazığ Şeker Fabrikasına, İskenderun Demir Çelik’e, ayrıyeten Nevzat diye bir adama satıldı bu mallar; ağırlıkla İskenderun Demir Çelikle, Şeker Fabrikasına satıldı, Elazığ'daki Şeker Fabrikasına satıldı; orada malı bekleyen Turgay Maraşlı'yla benim bir adamım vardı, Turhan Tekdemir; Turhan Tekdemir'i satın aldılar, Abdullah Çatlı, sonradan da Turhan Tekdemir benim baldızımı iğfal etti, evlenme vaadiyle.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ferhun Tekdemir'le bir alakası var mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Turhan Gedikli; pardon... Benim baldızımı iğfal etti; benim adamımdı, benim adıma orada duruyordu, Çatlı satın aldı onu, beni yakalatma adına, baldızımla evleneceğim diye ilişki kurdu, ablası bende ya, nerede olduğumuzu tespit edip beni yakalatacaktı; o arada da iğfal etti baldızımı, baldızımı da oğlum öldürdü. 19 yaşındaydı; iki gün sonra da kendi, trafik kazasında öldü. Bütün acıları çektim, benim korkacak bir şeyim kalmadı, kimsem de kalmadı, babam da öldü.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kaza mıydı hakikaten, yoksa...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hakikaten kazaydı.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hadi Bey, Abdullah Çatlı için son zamanlarda tedirgindi, bu tedirginliği sizin aranızdaki sürtüşmesinden mi, yoksa, emniyet veya MİT gibi bazı kesimlerle olan sürtüşmesinden mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Benim bildiğim, ispatlayamayacağım, ama bildiğim, İbrahim Şahin'in arası açık, Mehmet Ağar'ın arası açık, Mehmet Ağar'a yanaşamıyor, polisten de korkuyordu, kim korkmuyor diyorsa, yalan söylüyor, sahte pasaport, mahte pasaport tamam hepsi vardı belki -ben gözlerimle görmedim- var olduğunu kendisi söylüyordu, hatta bana da çıkarmak falan gibi şeyler de konuşuyordu kandırmak için, ama polisten korkuyordu, ben buna kendim şahidim. İskenderun'un girişinde bir gün çevirme vardı, kendisi İskenderun'a giremedi o zaman. Sahte pasaportu olduğu halde korktu çevirmeden, giremedi. Polisten ödü patlıyordu.
BAŞKAN - Ama, oraya pasaportla girilmiyor ki, İskenderun'a.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Her neyse, normal kimliğiyle de giremedi yani, İskenderun'a, korktu o polis çevirmesinden. O zamanlar, Payas'ta galiba, dört tane avcıyı vurdu PKK'lılar, ondan dolayı büyük bir çevirme vardı oralarda, giremedi o zaman oraya Çatlı, ben kendim gördüm; sonra, oturduğumuz bazı yerlerde huyluydu; polisten huyluydu yani, polisten korkuyordu; polisten korkmuyordu, polis teşkilatının bütün birimleri kolluyor, yalan. Bunların sayıları yedi, sekiz; bunlara yol verenler de belli; işte Gemlik'te yakalanmış, kim kurtarmış belli, şu belli, bu belli; polis teşkilatının tümünü bu işe alet etmek yanlış yani; korkuyordu, ben biliyorum yani.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kimler, yedi sekiz kişi kim diye düşündün? Ahbabı, dostu filan diye mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ahbabı, dostunu bütün televizyonlar günlerdir söylüyor, benim de söyleyeceğim onlar; kadın gibi dedikodu mu yapalım şimdi, ne yapalım?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Dedikodu değil, söylüyoruz...
MEHMET HADİ ÖZCAN - İspatlayacağım bir şey değil ki...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bilinen birisisin, yakınında olan birisisin, öbürlerinin ki dedikodu olur da, seninki doğru olur.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Polisten korkuyordu yani, onu biliyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hadi Bey, polisten korkuyordu dediniz ama İbrahim Şahin, Abdullah Çatlı'yı yakalamak istese yakalayamaz mıydı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yakalardı canım.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Demek ki, yakalamak istemeyen de var.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Mehmet Ağar da istese yakalardı.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hem sevmiyorlar hem de yakalamıyorlar da aynı zamanda.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Birbirlerini ancak öldürürlerdi onlar, yakalatamazlardı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Niye?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Sırları çoktur herhalde; o kadar arkadaşlık yapmış bir adam, o kadar iş telefonu açmış adamların birbirlerinde bir sürü sırları vardır. Ben de şahsen normal görüyorum Abdullah Çatlı gibi bir adamla, benim, gibi bir adâmla, polisin, MİT'in falan filan ilişki kurmasını normal görüyorum; siz Ankara'da bir şey bilmiyorsunuz ki, olayları biz yaşıyoruz burada, bizden haberiniz olması lazım.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - İşte onun için buradayız zaten.
MEHMET HADİ ÖZCAN - İş işten geçtikten sonra değil?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Niye normal yahu?
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Nereden bilgi alacaksınız, her toplumda sivri adamlar vardır, bütün canlılarda vardır, yalnız insanlarda değil ki, penguenlerde var, başları var, fok balıklarında da var... Onlarla devletin ilişki kurması falan normaldir; ama, Abdullah Çatlı'nın hatası, devlet ona birtakım yetkiler vermiş, o, yetkileri kötüye kullanmış, o başka bir şey.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Abdullah Çatlı'nın doğudaki olaylarla, yurtdışındaki bağlantılarıyla, gerek İbrahim Şahin'in gerek Mehmet Ağar'ın haberi yok mu? Kim getirdi Abdullah Çatlı'yı Türkiye’ye, konuşmadınız mı, anlatmadı mı, birçok işe karışmış, kim getirdi onu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Devlet getirmiş.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Devlet kim, Mehmet Ağar mı devlet?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kastettikleri belli oldu artık yani, her şey de çıktı meydana, kimin getirdiği çıktı meydana, bunu benim ağzımdan söylemeniz...,
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hayır Abdullah Çatlı size söyledi mi, biz onu öğrenmek istiyoruz.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kendisiyle öyle bir şey konuşmak belki hafiflik olurdu, onun için konuşmadı; ama, yanındaki adamlar, hep, devlet tarafından burada olduklarını falan söylüyorlardı. Samsunlular olayını yapan çocuk, adam, Sultan Nakış piç diyebileceğim bir tipti, ama sadist, yani tetiği çeker, günahlı günahsız herkese tetik çeker, kalabalıklara falan tetik çeker, böyle bir adam, tesadüfen İzmit'te polise yakalanıyor, ben telefon açıyorum, diyorum ki bu Sultan Nakış, alın bunu, çünkü beni öldürecek adam; polis bunu salıyor, kim saldırıyor; şimdi, bir insana böyle güçler verildiği zaman, aptal bir insana verildiği zaman, o insanın ne kadar tehlikeli olabileceğini tasavvur edebiliyor musun...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Oral Çelik'i tanıyor musunuz.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tanımıyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hiç görüşmeniz oldu mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Olmadı. Orada müşterek yattıkları arkadaşlar var, kafayı yemiş diyorlar, siz de az çok bilirsiniz, size geldi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, Sedat Bucak'la sizin herhangi bir bağlantınız veya Abdullah Çatlı'nın Sedat Bucak'a ne kadar güvendiği ve Sedat Bucak'ın ona ne kadar kollama yaptığını biliyor musunuz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onları bilemem; yalnız, tahmini bir şey söylerim, Sedat Bucaklar aşireti, şimdi isim yapmışlar, kabadayılar falan bunlardan çekinir, mekinir durumdalar, onları kullanıyor Abdullah Çatlı. Onu da şundan eminim, biraz önce anlattığım gibi, karar verirken, az para verecek ya bana, 6 milyar vereceğine, 500 milyon verecek ya, Sedat Bucak'a dümen yapıyor, öbür odadan Sedat Bucak'ı benim yanıma getiriyor; kullandı Sedat Bucak'ı yani, zaten kullanılır Sedat Bucak gibileri. Sedat Bucak benim gördüğüm kadarıyla PKK'lı bir adam değil yani, Abdullah Çatlı onları parmağında oynatır.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, siz, İbrahim Şahin'in yanında o adı geçen korumalar var, geliyorlar gidiyorlar Ayhan Çarkın vesaire, onlar hep buralara geldi mi, onlarla bir ilişkiniz oldu mu veya onları...
MEHMET MADİ ÖZCAN - Yok.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Abdullah Çatlı'nın yanında gördünüz mü?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Görmedim. Hiç bir tanesini bana göstermedi; Abdullah Çatlı'nın yanında üç dört tane genç görüyordum, Urfalı, isimlerini falan da bilmiyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bucak'ın adamları mıydı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bucak'ın adamları değildi tahminim onlar; Drej'in adamları olabilir.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki Abdullah Çatlı'nın başka yaptığı bir iş var mıydı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. Bilmiyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Biraz bize şu Yeşil’den bahseder misiniz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben Yeşil’i 75, 76, 77 senelerinde o zaman bu tür işlerin en hızlı olduğu zamanlardan tanırım; ama, o zaman Yeşil meşil değildi, MİT'ti, tipti falan diye irtibat yoktu, Elazığ'dan tanırım. Elazığ'dan, buraya liseye çocuklar gönderiyordu, burada imtihanlara giriyorlardı falan filan, oralardan tanırım. Ondan sonra Yeşil’in, hepsini toplasan beş etmez, biz Yeşil’le de bir başka dünyaların insanlarıyız, yarım saat oturduk mu o benden sıkılır, ben ondan sıkılırım.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ama çok telefon görüşmeleriniz var.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çok telefon görüşmemiz yok, yalan; kim söylüyorsa yalan söylüyor.
KOMİSYON RAPORTÖRÜ - 0542118285
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kimin telefonu?
KOMİSYON RAPORTÖRÜ - Yeşil’in telefonu.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Olmaz, ben hiç Yeşil’le telefonda konuşmadım. O beni aramış olabilir...
KOMİSYON RAPORTÖRÜ - O sizi aramış...
MEHMET HADİ ÖZCAN - O da Kürşat meselesinden beni seviyor, bana inanıyor, benim devletçi olduğuma inanıyor. O beni aramış olabilir, ben onu hiç aramadım, onun zaten cep telefonu da yok, benim bildiğim kadarıyla yok.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yarım saat bir arada duramıyoruz diyorsun ama durmadan seni arıyor, çok seviyor.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bir şey söyleyeceğim, Yeşil ne iş yapıyor, yaptığı işteki psikolojik yapısı belli, benim Çatlı'yla olan ortamım belli, yani, benim tarafımı tutmak zorunda Yeşil, Çatlı'nın da en uyuz olduğu adamlardan bir tanesi Yeşil.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yeşil tahsilatçı mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. Hiç öyle bir şeylerini duymadım; vallahi de duymadım, billahi duymadım.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki ne iş yapıyor Yeşil.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yeşil'le müşterek dostlarımızın hepsi sofi mofi adamlar.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yeşil ne iş yapıyor?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bilmem; evini bilmem, barkını bilmem, bir şeysini bilmem. En son Stad Otelde geldi, Çatlı matlı meselelerini uzun uzun anlattı, Hadi dedi...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - O da öldürmek istiyor muydu Çatlı'yı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî... En çok onlar istiyordu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - En çok onlar mı istiyordu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Orada kullanılacak adam... Ama, bu arada Musavvat Dervişoğlu kurnazlık yaptı bana Kürşat'ı öldürtmek istedi; ben de onun o yoluna düştüm.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Musavvat Dervişoğlu senin iyi dostun değil miydi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çok iyi dostum değil; tanımak başka, çok iyi dostluk başka, çok iyi dostlarım benle beraber hepsi darbe yediler, acılar gördüler; Musavvat Dervişoğlu hiçbir şey görmedi, dışarıda geziyor.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, o belli oluyor dedin, öldürtmeye çalışıyor dediniz.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bir Kürşat korkusu var onda. 70'te yaptıkları işte Kürşat haklı olabilirdi, bilmiyorum. 70, bir iş yapmışlar Didim Ağa Oteli'nin alınmasında, orada ters düşmüşler.
SEMA PİŞKİNSJT (Aydın) - Yeşil Abdullah Çatlı'yı öldürmeniz için size soruyor muydu, sen öldür, bu işi yap dedi mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. Hiç söylemedi bana.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki 12 Eylül sonrasında, devletin, devlet adı altında bazı insanlara, kabadayılara, gözü kara insanlara görev verdiği, onlarla işbirliği ve iş yapıldığı oldu mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kimin oldu mu?
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Değişik insanların; Abdullah Çatlı'nın, Haluk Kırcı'nın, ne bileyim ben, insanlara, şunları çöz, işte şunu biz yapamıyoruz veya yapman uygun olur dedikleri oldu mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bana mı?
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hayır. Sizin tanık olduğunuz...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok. 12 Eylülden aşağısını zaten konuşmam; gençliğimin en güzel yıllarını verdim, onları Allah'a bıraktım, Alpaslan Türkeş'i de Allah’a bıraktım, konuşmuyorum, etmiyorum; bir de öyle fanatik MHP'li, Ülkücüyüm falan da değil.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki Alpaslan Türkeş sizi arıyor mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok... Yok... Şimdiye kadar öyle bir şeyim olmadı, ne Türkeş'le ne kimseyle bir şeyim olmadı, ihtiyacım da olmadı.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, Hadi, Yeşil "senin kurtuluşun, Abdullah seni öldürmek istiyor veya öyle bir hadisede sen onu öldür, kurtul" şeklinde bir söz söyledi mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Öyle bir söz söylemesine gererek yok ki, ben akıllıydım, Abdullah seni öldürmek dediği zaman, biri seni öldürmek istiyorsa, Abdullah Çatlı gibi de bir adamsa, yeşil pasaportu da varsa...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yeşil bana öyle dedi, dedin, az önce...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Herkes biliyordu onu...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yeşil bana öyle dedi, dedin, az önce...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Dedim.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, sen ona, Abdullah beni öldürmek istiyor mu dedin de mi öyle dedi, yoksa, telefon konuşmanızdan mı...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Artık, sinsi sinsi bu meseleler yapılıyordu yani, kimse açık vermiyordu profesyonellik adına ama, sinsi sinsi herkes benim yakalanmamı, İzmit'te herkes, en azından eski MHP'liler burada 80 döneminin yöneticileri Çatlı'nın oyuncağı oldular o zaman, Kürşat'ın oyuncağı oldular, hepsi görevden alındı...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nasıl oyuncak oldular Çatlı'ya, ne yaptılar?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Beni yakalatmak için...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ne yaptın da seni yakalatmak için...
MEHMET .HADİ ÖZCAN - Ne yaptım... Çatlı'nın o olayına azmettirici gösteriyorlardı beni, suç olarak görmüyor seni.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani, siyaseten, senin Ülkücü olmandan dolayı rahatsızlık duyduklarından bir an önce yakalanmanı mı istiyorlardı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Alakası yok. Abdullah Çatlı, Yumurtalık'taki petrol işinden rahat etmek için benim içeri girmemi veya ölmemi istiyor; kullanıyordu bunları, istediği şeyleri söylüyordu bunlara.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Onlar da Abdullah Çatlı'nın bu senden kurtulma operasyonuna alet olarak senin yakalanman için, böylesine yönlerine dair istiyorlardı diyorsun.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Senin eski dostların değil mi, arkadaşların değil mi? Abdullah sonradan geldi buraya...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben burada konumum icabı herkesle dostluk yapıyorum, herkesle görüşüyorum, herkesle arkadaşlık yapıyorum, herkesin işini yapıyorum; ama, kim hakiki dostum, kim değil bilemem ki onu, ben burada İzmit'te 5 bin kişi tanıyorum, aralarında belki 500 kişi benim yakın dostum, 4500 tanesi her an bana ihanet edebilir.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, şunu söyleyebiliyor musun o zaman, Kocaeli'nin il başkanı veya ilçe başkanları Abdullah Çatlı'yla beraber oturup, senin yakalanman hususunda konuşuyorlar mıydı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Konuştuklarına eminim; ama, inkâr ediyorlar. Ama eminim, oturuyorlardı, konuşuyorlardı, planlar yapıyorlardı, programlar yapıyorlardı, eminim. Ben bunları ispat edemedim, ispat ettiğim zaman, işin son tarafı ta Dursun Karataş'lara kadar giden bir şey olacak, o adama bulaşmak istemediğim için şimdi konuşmak istemiyorum; çıktığım zaman, özgür olduğum zaman konuşmak istiyorum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, bir şey daha benim kafama takıldı, siz diyorsunuz ki, Ankara'dan bir üniversite öğretim görevlisi, birinin parası takıldı, yardımcı ol dedi diyorsunuz. Siz Bulgarları tanımıyorsunuz, Bulgarlar sizi tanımıyor ve hiç tanımayan bir insana, bunlara hakemlik yap, aralarını bul diye birisi gönderiyor. Ben açık konuşmayı severim, ben de geçmişte hiç tanımadığım bir adama bizim de batak paramız vardı, arkadaş gelin bizim aramızı bulun, yardımcı olun, şu paramızı tahsil edelim diye birine gittim, bizim gittiğimiz de PKK'lıydı; yani, batan, mecburen bir yerlere sarılıyor. Böyle bir maksatla mı size adam gönderildi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi, Melih abi benim dostum, bu belki o para dediğiniz hadise, burada...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani, size bu kabadayılığınıza güvenerekten bu parayı tahsil edebilirsiniz, masaya oturursunuz diye gönderdi ..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî... Ondan önce, zaten başka birilerine güvenmişler, kendi tanıdıkları dostlarına güvenmişler...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Becerememişler...

MEHMET HADİ ÖZCAN - Becerememişler değil.

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=432

54. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder