20 Ağustos 2019 Salı

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 53 / KISIM 1

UYUŞTURUCUDAN  SUSURLUK'A  BÖLÜM 53 / KISIM 1



Hadi Özcan,
19/10/2002 - 02:38 
Atin,



Hadi Özcan,
Uyuşturucudan Susurluk’a dizisinin bu günkü konusu, Kocaeli'nin yeraltı dünyasının meşhur ismi Hadi Özcan'ın TBMM Susurluk komisyonundaki ifadesi.

Mehmet Hadi Özcan
01.03.1997

Başkan Mehmet Elkatmış (Nevşehir)
BAŞKAN - Evet, siz Mehmet Hadi ÖZCAN.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet. 
BAŞKAN - Hoş geldiniz geçmiş olsun.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Siz de hoş geldiniz.
BAŞKAN - Önce Mehmet Hadi kimdir...
MEHMET HADİ ÖZCAN - İsmim Mehmet Özcan; Hadi göbek adım olduğu için Hadi diyorlar.
BAŞKAN - Bize kendini tanıt. Doğum tarihinden başla kısaca haneni belirt, şu doğumluyum, tahsilim şu, şu işleri yaptım diye annenin babanın adı dahil olmak üzere belirt, ondan sonra sorularımız olacak. Buyurun.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Adım Mehmet Özcan, baba adım Hayri.
BAŞKAN - Hadi'si yok mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hadi'si yok. Hadi göbek adım.
BAŞKAN -Ama, halk arasında...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hadi derler. Babam da Hadi der, arkadaşlarım da Hadi derler.
BAŞKAN - Evet devam edin.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Babamın adı Hayri, anamın adı Zühal, 1954 doğumluyum. Sapanca Kırkpınar nüfusuna kayıtlıyım. Halen orada oturuyorum. İzmit doğumluyum. Başka ne söylememi istiyorsunuz?
BAŞKAN - Tahsilin neydi, hangi okulları bitirdin, şimdiye kadar ne iş yaptın?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ticaret lisesi 1'inci sınıftan ayrılmayım.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Siyasî geçmişin...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Siyasî geçmişim 1980 öncesi Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptım. 80'den sonra hiçbir faaliyetim yok.
BAŞKAN - Nerede yaptın? Hangi Ülkü Ocakları Başkanlığı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kırkpınar Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptım. Sapanca'da. Başka ne istiyorsunuz? (SAYFA EKSİK)
Ben, esasen İzmit'le çok ilgilenen bir insan değilim. Hasbelkader burada kaynanamın evi var diye İzmit'e gelir, giderdim. Uyuşturucuyu bıraktım...
BAŞKAN - Uyuşturucu kullanıyor muydun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kullanıyordum ..
BAŞKAN - Yoksa ticaretiyle mi uğraşıyordun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok, ticaretiyle hiç uğraşmıyordum, beni kasti olarak düşürdüler zaten uyuşturucuya.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Esrar, eroin, kokain?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Eroin... Kullanıyordum; Türkiye'de eroini bırakan tek kişi kendimi görüyorum. Bırakmıştım; onun bir şeyliğiyle İzmit'te geziyordum haber alıyorum. O arada da burada yapılan en çok... Fikri Bey, bunu da özellikle size söylüyorum; sakın, bir suç muç atıyorum da zannetmeyin kimseye, iftira falan da atmıyorum bu, sizin zaten Partinizin de yüzkarası; ileride siz zaten bunun rahatsızlığını duyacaksınız, göreceksiniz.
BAŞKAN - Biz kimseyi itham etmiyoruz. Ben şunu da söyleyeyim Hadi. Biz bir suçlamayla gelmedik. Mahkeme etmeye de gelmedik. Biz, sade bilgi topluyoruz. Senin savunmanı da almıyoruz. Bize savunma verir şeklinde de konuşma bize. Bize bilgi ver ki, biz doğru bilgi alalım, o doğru bilgiyi biz değerlendireceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde şimdiye kadar 50 kişiyi dinledik, daha da birçok kişi dinleyeceğiz. Savunma şeklinde anlatma. Onun için biz soruşturma yapmıyoruz. Hâkim değiliz, mahkeme değiliz. Sadece bilgi topluyoruz.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben bunları size anlatıyorum...
BAŞKAN - Evet, bize her şeyi serbestçe anlat.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben bunları Emniyet Müdürüne de anlattım dinlemedi; mahkemelere anlatamıyorum sormuyorlar da.
BAŞKAN - Sen bize anlat, biz buraya hususi dinlemeye geldik bu kadar milletvekiliyle.
MEHMET HADİ ÖZCAN - İzmit'te çok yaygın bir dedikodu vardı o zamanlar, yani bundan üç sene evvel falan; tarihleri pek kafamda tutamam; üç sene evvel kaçak petrol hadisesi. PKK'lılar yapıyor bunu. Büyük paralar kazanıyorlar, buranın Emniyet Müdürü o zaman Affan Keçeli değildi, Nihat Camadan'dı. Emniyet Müdürünün falan yol verildiği dedikoduları vardı İzmit'te. Herkes benden eski Ülkücü, milliyetçi olduğum için... Bir de bunlarla biz değişik yerlerde karşılaşıyorduk. Bunların benden çekindiklerini bildiği için, herkes benden bir yardım istiyordu. Bunu bazen parti il başkanları istiyordu, bazen millevekilleri istiyordu, bazen devlet adamları istiyordu; fakat, benim onlarla ilgilenecek falan filan bir zamanım yoktu, durumum da yoktu, maddî durumum da mümkün değildi.
BAŞKAN - Niye senden istiyorlardı, da başkasından istemiyorlardı? Senin gücün neydi? 
MEHMET HADİ ÖZCAN - Buradaki sözü geçen insanlardan bir tanesiyim ben, 25 senedir bu memleketteyim, herkes beni tanır, sever. Ağzımdan çıkan sözün söz olduğunu bilirler, o sözün arkasında durduğumu da bilirler.
BAŞKAN - Çevren mi güçlüydü senin?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Çevremde bütün kesimlerin hepsinden çevrem vardır yani. Ben, simitçiyi de tanırım, ayakkabı boyacısını da tanırım, buranın Valisini de tanırım.
BAŞKAN - Seni herkes tanıyor yani?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bir şeyim vardır; ama, çete değilim yani böyle anlatmak istediğim ben herkesi tanırım, herkes beni tanır. Ben de herkesi tanırım. Bu zamana kadar da hiç bir gayrimeşru iş yapmadım. Bir babanın bir oğluyum, babamın yerlerini sattım, sattığım yerlerin değeri şu anda trilyonları bulur. Yedim, yaşadım kimseye minnet etmeden bu yaşa kadar geldim. Şimdi de karşınızdayım. Hiç kimseye minnet etmeden yaşadım bu yaşıma kadar. Şimdi, demek istediğim şey şu: Burada kaçak petrol hadisesi vardı. O zaman Türkiye'nin de konuştuğu...
BAŞKAN - Bir dakika... Kaçak petrol mü? Bu petrol çalmak diyorlar şimdi.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onun değişik değişik isimleri var. Yalnız, benim genel olarak demek istediğim o. Bir petrol hadisesi vardı büyük paralar vuruyorlardı, Türkçe konuşmasını bilmeyen, okumasını yazmasını bilmeyen insanlar trilyonlar kazanıyorlardı burada; o da, herkesin dikkatini çekiyordu. O aralar burada bir Samsunlular olayı diye bir olay cereyan etti. Samsunlular diye bir kesim İzmit'te -bana gazetecilerin ve il başkanlarının söyledikleriyle söylüyorum- 1 trilyon 200 milyar lira civarında parayı, bunun arasında emniyet müdürleri de var, devlet adamları da var, onların paralarını faizle çalıştırıyorlardı. 1 trilyon 200 milyar lira civarında bir para. Bu adamların zaten kahvelerinin ismi "Savcılar Kıraathanesi"ydi. Samsun'un çingeneleriydi bunlar, Samsunlular demeye gerek yok. Terme'nin çingeneleriydi; karıları, gündüzleri dilencilik yapar, kendileri faizle para dağıtırlardı yüzde 35, yüzde 40 civarında. Bu sebepten yedi kişinin akıl hastası olduğunu, iki kişinin intihar ettiğini milletin karılarının, kızlarının ırzlarına geçtikleri söyleniyordu; fakat, ben böyle bir olayı Hadi Özcan bilmiyordum. İzmit'ten haberim olmadığı için bilmiyordum. Bir gün oranın Oçak Başkanıyla benim şoförlüğümü yapmış bir çocuğu ayaklarından kendi kahvelerinde vurdular.
BAŞKAN - Hangi Ocak Başkanı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Buranın İzmit Ocak Başkanlığını yapmış bir çocuk var.
BAŞKAN - Ne başkanı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ülkü Ocakları Başkanlığını yapmış bir çocukla, benim bir zamanlar şoförlüğümü yapan bir çocuğu kahvede vurdular ayaklarından. İki gün sonra da bunların orası tarandı. Bu tarama hadisesinde İzmit böyle bir olay görmedi, büyük bir katliam oldu, üç kişi öldü, yedi kişi yaralandı falan. Bütün Samsunlular İzmit'i terk ettiler. Bütün Samsunlular İzmit'i terk edince, İzmit'te halk tarafından büyük bir sevgi şeyi oldu Hadi Özcan'a karşı, herkes Hadi Özcan yaptırttı bunu falan filan diyorlar. Çünkü, benden başka bir hadise yok. Halbuki yaptırttıran ben değildim. Bugün mahkemelerde falan filan bunların hepsi ispatlandı, çıktı; ama, ben, bunu, yaptırmadım da diyemiyordum. Çünkü, üç tane şey üzerinde konuşuluyordu. Ya Hadi Özcan yaptırdı bunu, ya Özel Harekât yaptırdı, ya da Ülkü Ocakları Genel Merkezinden geldiler, yaptılar, ben yaptırtmadım dediğim zaman yaptıranı söylemem gerekiyordu. Bu konuda ben İkinci Şube Müdürüyle de görüştüm, o zaman da İkinci Şube Müdürüyle... Samsunluların tarafını tutan İkinci Şube Müdürüyle görüştüm, biraz sert geçti, biraz düzgün geçti falan konuşmamız ama, esas olayın ne olduğunu kendisine izah ettim. Buna rağmen polis bu adamların üzerine gitmedi, esas olayı yapan adamı, polis, bir kere yakaladı Affan Keçeli zamanında; saldılar. 250 milyon lira avanta aldılar, sekiz tane kadın bileziği aldılar, saldılar. Bunların hepsi ispatlıdır. Verenler de şu anda kabul ediyor; ama, bunlar, bir türlü polis tarafından ifadeye alınmıyorlar, halen alınmadılar. Alınacakları da yok zaten. Belki sizin gücünüzle falan filan alınırlarsa alınırlar; başka türlü bilmiyorum. O aralar Oflularla bizim aramızı burada Sefa Sirmen kasıtlı olarak bozdu, kasti olarak bozdu. Oflular benim tanıdığım arkadaşlarımdı, 30 senedir arkadaşlık yapıyorduk, hiç aramızda bir kötülük olmadı, onlardan kız aldık, akrabalık yaptık, yapıyoruz da şu anda da. Aramızı bozdular, biraz da kullanılmaya müsait bir arkadaştı Oflu Muzaffer, kendisini kullandırdı. Bu aralar bana İzmit Belediyenin içerisinden Encümenlerden bir tanesi Sefa Sirmen'in, Oflunun çay bahçesi vardı burada belediyeden çalışma; senelerdir kira vermez, karıştırılsın evraklar hiç kira vermeden oturur, İzmit'in göbeğinde. Orada da esrar, eroin satarlar hep liseli gençlere. Halen de satıyorlar; satılmıyor diyen yalan söylüyor. Onlarla ters düştük, benim yeğenimi öldürdüler. Bunlar Oflulara 9 milyar para verip, oraya kütüphane açma kılıfıyla 9 milyar lira para vereceklerini söylediler, bu bardağı taşıran damla oldu, ben telefonu kaldırdım Rıza Sirmen'i aradım o zaman, Sefa'nın kendisini aramadım. Rıza Sirmen'i aradım. Ankaragücü-Kocaeli Spor maçındaydılar İstanbul'da iyi hatırlıyorum. İki sene evvel olması lazım. Dedim ki, Oflulara böyle böyle bir para veriyormuşsunuz? Orasını verdiniz Oflulara, bütün milleti, esrara, eroine alıştırdılar. Şimdi de hiç kira almıyorsunuz, destek oluyorsunuz. Bir de 9 milyar lira para veriyormuşsunuz duyduğuma göre dedim. İlk önce inkâr etmedi, sonradan inkâr ediyor, polis ifadelerinde de inkâr ediyor o durumu. Dedim ki, eğer onlara para verirseniz, Oflulara bir yardım ederseniz falan, karşınızda beni bulursunuz, hasmımız olarak ilan ediyorum sizi dedim. Söyledim kendine bunları, ben söylemedim demiyorum. Bu aralarda bana, şeyden bir arkadaşım, Alaattin Keskin diye Cumhuriyet Halk Partili kendisi; gene Sefa'nın da arkadaşıdır. Bana dedi ki "Hadi..." dedi Belsa Plaza diye bir yer yaptı burada Vefa Küçük. İzmit'in en büyük eserlerinden bir tanesi; bana görmek daha nasip olmadı, karşısında tekel binası vardı, eski tekel binası 7 katlı. Görüntüsünü bozuyordu Belsa Plaza'nın. Buradan çuvallara "Tekel" yazısı yapıştırılarak resimleri çekilmiştir, şu anda Emniyet Müdür Muavini Ayhan Toptaş'tadır, bütün konunun hepsini de biliyordur bu. Bir tane de televizyoncu Ali diye bir arkadaş var; soyadını bilmiyorum. O da biliyor. Alaattin Keskin ilk olarak o söyledi bana "TIR'larla tekelin içerisinden malzemeler taşınıyor Ali Şen'in Maga Deri'sine boşaltılıyor. Maga Deri'nin kapısında da Kaleşnikoflu adamlar nöbet bekliyor" dedi. Bunlar şu anda Ayhan Toptaş'ta resimlerle, galiba video kaydıyla da mevcut yani. Ayhan Toptaş da bu konuda ifade verecek. Ben, ilk önce, gene de çok sıkışık olduğum için, bu işin üstünde durmuyordum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne boşaltılıyormuş Maga Deri'ye?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Maga Deri'ye, tekelin malzemeleri, tekeldeki artık ne boşaltılıyorsa artık, rakı mı, sigara mı, bilmiyorum; tekelin içerisindeki, malzemeler Ali Şen'in Maga Deri'sine boşaltılıyor diye bana bir ihbar geldi "Bu olaya el koy" diye ihbar geldi, "Neden gidiyor o malzemeler oraya" diye. Alaattin Keskin tarafından geldi, benle beraber Alaattin Keskin burada 6 ay yattı, 6 ay sonra tahliye oldu çeteden...
BAŞKAN - Sana niye geldi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben burada güçlü bir adamım. Bana gelmeleri normal; polisten hiçbir yardım göremiyor. Polisin şekli belli değil İzmit'te. Senelerdir İzmit'te polis müdürleri geldiler, yollarını buldular, gittiler. İzmit'i düzeltmediler, hep bozuk İzmit'i bize bıraktılar. Polis olayla ilgilenmiyordu, bana geliş sebepleri o. Ben burada güçlü bir insanım ama, devletimin üstünde bir gücüm yok.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ekonomik olarak mı bir güç bu, yoksa etrafındaki insanlarla mı güçlüsün?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Her türlü güçlü bir insanım. Yani, ben isteseydim Ali Şen'in Maga Deri Fabrikasındaki o malları o dakikada yakalatırdım. Kendim isteseydim.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nereden oluştu bu güç? İşte, onu öğrenmek istiyorum.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben 25 senedir bu memlekette yaşıyorum, herkes tanır beni.
BAŞKAN - Bu memlekette çok adam var da, yani senin silahlı bir gücün mü var, yanında birçok adamlar mı var beslediğin.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani sana bağlı insanlar mı var?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok, öyle beslediğim, meslediğim bir adam yok. Bu memlekette değil, bütün memleketlerde bir sürü kabadayılar vardır. Her memlekette vardır, bunu görmemezlikten gelmeye gerek yok. Her memlekette kabadayılar vardır bir sürü. Her kabadayının da korktuğu bir kabadayı vardır. Ben, belki, korktukları bir kabadayıyım, belki sevdikleri bir kabadayıyım, o kendi vicdanlarına kalmış bir şey. Gücüm dediğim odur yani.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani size bağlı olan, size sahip çıkan çok seven insanlardan meydana gelen bir dostluk çemberiniz mi var, onu soruyorum.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Dostluk çemberim vardır evet.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani sizi seven bir dostluk çemberi var? Ben onu soruyorum.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet, her partiden var, her partiden var. Ülkücülük, mÜlkücülük falan değil, ben sonra Ülkücülük yapmıyorum. 80 ihtilalinden sonra Ülkücülük yapmıyorum. Hiç bir yerde yapmıyorum
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani, öyle bir görüntüden dolayı sizi güçlü görüyorlar diyorsunuz.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ondan dolayıdır. Yani, Alaattin Keskin biliyor ki, Hadi Özcan isterse gider Mega Deri'de bu işi meydana çıkartırdı diye bana geliyorlar, onun için bana söylüyorlar. O zaman ilgilenmedim. Aradan bir sürü zaman geçti. Baktım Sefa Sirmen'in, Rıza Sirmen'in tavırları hep benim aleyhime aleyhime çalışıyor. Şöyle çalışıyor yani:
BAŞKAN - Bu söylediğin Rıza Sirmen, Sefa Sirmen'in kardeşi mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kardeşi...
BAŞKAN - Seninle niye uğraşıyorlar yani?
MEHMET HADİ ÖZCAN - İşte sebebini anlatıyorum, oraya geliyorum. Baktım bunlar üzerime üzerime geliyorlar, nasıl geliyorlar; Oflular bu memlekette adliyede hâkimlerin üzerinde, adam vurmuşlar, önünde adam öldürmüştür. Oflular bu memlekette esrardan, eroinden sabıkalılar, Ofluların kayınçosu Türkiye'nin, en büyük, Behçet Cantürk'ten de büyük; şu anda isimleri hiç geçmiyor; neden geçmediğini bilmiyorum İngiltere cezaevinde yatıyor Hurşit Yavaş. Türkiye'nin en büyük eroin kaçakçısı. Hurşit Yavaş Star Turizmin sabiydi. Bir sürü şeylerle uğraştığı halde, Oflulara polis koruma verdi. Polis tarafından korunuyordu Oflular. Yani, Ofluların altında polis, Ofluları bekliyordu, üstte Oflular kokain içiyorlardı. Resmi koruma verdi, vali verdirtti bunlara Kemal Mazharoğlu (Nehrozoğlu) verdirtirdi. Sefa Sirmen verdirtti.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Sizin akrabanız olan Oflular mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet, benim akrabam olan, şu anda da onların mahkemelerine çıkıyorum. Benim esas çete olmama sebep olan hadise o. Ofluları yenmeseydim ben çete değildim. Barışsaydım da çete değildim. Oflular yenildi diye çete oldum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Sayın Başkan, bu arada bir şey soracağım. Bu Star Turizmde, hiç buralarda bir bomba patlamış mıydı arabalarında Star Turizmin?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Patladı.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nerede patladı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - İlk bomba onların arabasında patladı.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nerede patladı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ankara'dan çıkışta patladı benim aklımda kaldığı kadarıyla. Ondan sonra Ulusoy'da patladı. Şimdi koruma verdiler, tabiî, ben bunlara karşı hep ... götürürdüm, benim de dostlarım vardı, emniyet müdürü tepede ne derse desin; alttaki birimler benim ne olduğumu biliyorlardı, tanıyorlardı beni yani. Ben de onlarla görüşmelere giriyordum, niye böyle yapılıyor, niye şöyle ediliyor falan diye. Bu aralar ben de, tabiî, gayri ihtiyari böyle bir bloklar oluşunca Sefa Sirmen, Hadi Özcan diye bazı inanlar da bana bilgi vermeye başladılar yani. Bunların hakkında birtakım bilgiler vermeye başladılar. Ben de bunların yüzüne söyledim. Onları şimdi sizle söylemek istemiyorum, bilinsin istemiyorum. Bir tanesini söyleyeceğim; tam, 300 milyon marklık paranın şeklini söyleyeceğim. İster şeye alın, ister almayın, ileride ben zaten bunları videoya çıkartacağım kendim o konuda çalışma yapıyorum canımı koydum ben bu konuya yani. Ben size konuşuyorum. Şimdiye kadar hiçbir yerde konuşmadım. Bu işin reklamına gitmek de istemedim. Belki benim tavrımı gördünüz, herkes bir şey yapıyor, ben yapmıyorum; ben sabırla sakin sakin bekliyorum. Şu anda da bir çalışma yapılıyor mesela Sefa'nın Protokol Müdürünün kaçırıldığı dosya hâlâ Yargıtay’da dosya altı oluyor 8,5 aydır. Daha mahkeme tarihi verilmedi; ama, kimi kime şikâyet edeyim?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hangi Protokol Müdürü, nedir?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ben Protokol Müdürünü kaçırmaktan da yargılanıyorum. Esasında ben kaçırmadım; ondan da yargılanıyorum. Benim kaçırmadığımı da biliyor. Adam kendisi de "Beni Hadi kaçırmadı" diyor.; ama,ondan yargılanıyorum.
BAŞKAN - Ondan mahkûm oldun mu?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Daha mahkemeye çıkamadım.
BAŞKAN - Yargıtay’da dedin de...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Daha mahkûm olmadım. Dosyam buradan DGM'ye sevk ediliyor; DGM'den Yargıtay’a gidiyor, Yargıtay’daki bütün dosyalarım, cinayet dosyası geliyor, o dosya gelmiyor. Mesela bir mahkememe 11,5 ay sonra gün vermişler; ama, bunları konuşamıyorum, kimseye şikâyet edemiyorum. Kimi kime edeyim? Ne yapayım?..
BAŞKAN - Evet, devam et.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Durum bu olunca, bu ara emniyet müdürlerinin de arızalarını karıştırmaya başladım. Onların da birtakım arızalarını buldum. Onları şimdi size söylemek istemiyorum. Yeri gelirse DGM'lerde söyleyeceğim onları; yeri gelirse; belki de söylemeyeceğim. Neden; ben de bir an evvel çıkmanın hesabını yapıyorum. Kime güveneceğimizi şaşırdık. Ben, belki de en çok ilkten olmasını en çok isteyen adamlardan bir tanesiyim. Sırf bu içimdekileri belki kusabilirim diye. Kusacak mıyım, kusmayacak mıyım o atmosferi de bilmiyorum; ama, belki de diyorum yani. Çünkü...
BAŞKAN - Bize söyle, söyleyeceğin bir şey varsa, bize söyle...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Söylüyorum işte, söylediklerimin ne şeysi çıkacak bakacağım, eğer çıkarsa bir şeyler, ben, size daha çok bilgiler vereceğim.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Komisyonun süresi bir ay sonra bitiyor. Bir ay sonra vermen işimize yaramaz.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şahsınıza veririm.
BAŞKAN - Sen şimdi söyle, bak, ayağına geldik senin. Ta, Ankara'dan kalktık İstanbul'a geldik, İstanbul'dan da buraya ayağına geldik.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ayağıma gelmediniz, görev yapıyorsunuz. Siz benim ayağıma gelmezsiniz.
BAŞKAN - Yani, oraya da çağırabilirdik seni; bu işe çok önem veriyoruz, bu işleri ortaya neyse, o örtüyü kaldıralım, her şeyi çırıl çıplak böyle ortaya çıksın diye, ta, buraya kadar geldik. Yoksa, biz, seni çağırırdık, yazıp gönderin derdik.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Anladım. Ben, size zaten çok ilginç şeyler söyleyeceğim şimdi.
BAŞKAN - Söyle bakalım söyle...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Böyle bir bardak suda fırtına kopartıyor şimdi herkes bedavadan. Öyle değil bu işler yani. Şimdi, Sefa Sirmen'in Protokol Müdürünün kaçırılma hadisesinde kalmıştık. Bu da kaçırılınca kıyamet koptu İzmit'te. Bütün taksicilerin dahi şeylerine resimlerimi yapıştırdılar. Carlos gibi aramaya başladılar beni. O zamana kadar bu memlekette... Bakın size bir şey söyleyeyim. Bu memlekette o zaman şimdi yargılandığım suçlar üzerinde bir benim yeğenim öldürülmüş, kimsenin kılı kıpırdamamış, iki, ocak başkanları vurulmuş kimsenin kılı kıpırdamamış, üç kişi birden ölmüş, katliam olmuş yedi kişi yakalanmış kimsenin kılı kıpırdamamış, arkadan benim baldızımı benim oğlum öldürdü, benim baldızımı iğfal ettiler. Onlara koruma verdi burada polis; kimsenin kılı kıpırdamadı. Benim çocuğum baldızımı öldürdü kimsenin kılı kıpırdamadı. İki gün sonra karımla, çocuğum, bir arkadaşım, bakın iki gün sonra Bolu'da trafik kazasında öldü kimsenin kılı kıpırdamadı. Arkadan Oflu Reşat öldü kimsenin kılı kıpırdamadı onun arkasından abisi öldürüldü kimsenin kılı kıpırdamadı, İskender Gül kaçırıldı kıyamet kopuyor. Hadi çete oldu o zaman. Özgür Kocaeli Yeşil Gazetesinin sahibi, zaten Sefa Sirmen de bilir, bütün İzmit bilir bunu; ama, organik olarak hiçbir bağı yok gözüküyor. O Gazeteyle Kamil Toprak diye bir tane İkinci Şube Müdürünü öne attı Affan Keçeli burada; ikisinin paslaşarak... Bütün bunların hepsinin ispatı gazetenin kendi yazılarında bellidir. Eğer, Abdullah Çatlı Susurluk'ta ölmeseydi, Susurluk olayı patlamasaydı, ben, Behçet Cantürk'ün de bütün faili meçhullerin de organizesi gibi gözüküyordum gazetelerde artık. Yavaş yavaş gazetelerde, televizyonlarda öyle gözüküyordum. Allah yardım etti, onlar öldü, olaylar patladı, ben onlardan kurtuldum. Şu anda dahi bu ceza evinden gitmem için cezaevi yetkililerinin elinde DGM'den gelme şey var. Bütün işleri güçleri başka cezaevlerine götürüp, Hadi'yi öldürmek, susturmak başka hiçbir şeyleri yok. Geldiğim günden beri dördüncü, beşinci defadır beni bu ceza evinden götürmenin filmlerini yapıyorlar. Türkiye'nin en huzurlu cezaevi, bir tek olay yok. Tek bir olay yok. Ona rağmen, bir sürü böyle filmler çeviriyorlar. Yok Dursun Karataş'la işbirliğine giriyorlar, yok ona giriyorlar. Kendisi burada; ismini vermeyeceğim, solcu bir arkadaşım, "Hadi, Sefa'ya yüklenme, Dursun Karataş Sefa'yı öldürecekler, Büyükşehir Belediye Başkanını kahraman yapacaklar. Büyükşehir Belediye Başkanlığına da Hikmet Erenkaya'yı aday gösterecekler" diye bana söylediği için şimdiye kadar yüklenmedim. Yalnız en son bu Veli Albay meli albay meseleleri benim bardağı taşıran damla oldu. Veli Albay'la benim hiçbir ilişkim yok. Hanefi Avcı niye bunu söyledi, benim aklım ermedi ona.
BAŞKAN - Tanıyor musun Veli Albay'ı sen?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Veli Albay'ı tanımıyorum telefonda görüştüm Veli Albay'la...
BAŞKAN - Ne zaman ne diye konuştun?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Onlara da geleceğim, onları da izah edeceğim. Şimdi diyeceğim ne; durum bu şekildeyken, benim üzerime düştü polis. Buranın Emniyet Müdürü gazetelere ilan verdi, o gazeteler mevcuttur Yeşil Özgür Kocaeli'nde. Ben teslim olmak istiyorum diyordum, o, bana "Ben Hadi'yi teslim almayacağım kendim yakalayacağım" diye gazetelere ilan verdi beni. "Günde üç kişi geliyor Hadi'nin teslim olması için; almıyorum Hadi'yi; kendim yakalayacağım" diye işi yarışa soktular böyle. İzmit'te ayakkabı boyacıları bile konuşuyor İzmit Emniyet Müdürünün, Sefa'dan aldığı paranın meblağını. Onlar dahi konuşuyorlar. Kayınçosunun üzerine Ayvalık'ta verilen villaları. Hemen ben yakalandığım gibi iki sonra İzmit Emniyet Müdürünün altına alınan 17 milyar lira civarındaki arabayı, herkes konuşuyor.
BAŞKAN - Kime villa verilmiş; kim vermiş?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kayınçosunun üzerine villa vermiş. 
BAŞKAN - Kim vermiş?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Sefa Sirmen vermiş, İzmit Emniyet Müdürüne.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sefa Sirmen, senden niye korkuyor, ne engeli var?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Sefa Sirmen, bu memlekette devamlı kabadayı geçinenleri kendi tarafında tutup, ufak tefek şeylerle böyle kahve vermekle, yok fuarda bir yer vermekle, onunla bununla falan... Çoğu da bunların benim hemşehrilerim Sapancalılar, kendilerini hep koruttular devamlı. Sefa Sirmen'le benim ilk organik olarak ters düştüğüm konu Belsa Plaza'nın otoparkı, herkes bilir İzmit'te bilmeyen kimse yok. Burada Engin Döviz diye, Engin adında bir delikanlı Malatyalı, burada bir döviz bürosu açtı, İzmit'in en büyük faizcilik olaylarından bir tanesini yaptı. Duyduğuma göre, kollu makinelerde parayı kaybetmiş, büyük borca girmiş, iflas etmiş. Oranın otoparkını Engin Döviz'e verecek diye duydum. Ben, Rıza'ya dedim ki, Engin Döviz'e vereceğinize Alaattin abiye verin, biraz da halktan yana olun dedim. Bakın halkçılıktan bahsediyorum.
BAŞKAN - Alaattin kim?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Alaattin Keskin, o da Cumhuriyet Halk Partili, Sefa'nın arkadaşı, ona verin, o pezevenk gidecek dedim gene Akgün Otel'de kumar makinelerine basacak dedim parayı. Ona verin, o da 10 kişiyi, 20 kişiyi ekmek sahibi yapsın dedim. Bütün dediğim hadise bu. Benim para istediğimi söylüyorlar, yalan söylüyorlar. Kendileri bana 20 milyar lira para teklif ettiler. Benim parayla pulla falan filanla işim yok. İzmit'te ortak yaşayacağız dedim.
BAŞKAN - Kim teklif etti.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Rıza Sirmen kendisi teklif etti. Yanımda da Kırmızı Kocaeli'nin Genel Müdürü şey vardı tesadüfen, telefonda teklif etti İzmit'teydi, tesadüfen o da şahittir. Başka şahitler de var; o da şahittir.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kim şahit?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Kırmızı Kocaeli'nin Genel Müdürü Güngör Asman.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) -20 milyar lira rüşveti size Rıza Sirmen 'mi teklif etti.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Niçin?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Dost olmak için. Ben de ona dedim ki, İzmit'te beraber yaşayacağız, benim kimseden isteyeceğim bir para yok dedim. Bu parayı senden alırsam avanta almış olurum dedim; ama, İzmit'te beraber yaşayacağız öyle hep başkalarına yolunu buldurma devirleri geçti artık dedim. Bunlar bitti bir. Bu Ali Haydar Veziroğlu hadisesi 2,500 tane PKK'lı adamı burada işçi olarak çalıştırıyormuş, dedim bunlara bir çare bulacağız dedim. Çünkü, neden, ben, İzmit'in 80 öncesini bilirim. Burada sağcılar sokağa çıkamıyorlardı.
BAŞKAN - Demin dedin ki, "Kayınçosuna villa verdi" kim villayı, kimin hangi kayınçosuna verdi?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Polis yakaladığı için vermiş.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Benim rüşvetim olarak verildi onlar.
BAŞKAN - Sefa Sirmen mi verdi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet.
BAŞKAN - Kime verdi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bunlar şimdi konuşma şeyinde, yani, ben, bunların, eğer, ille benden bunların isimlerini misimlerini tam olarak istiyorsanız, tapulardan örneklerini bile getiririm. Bu çalışmayı da yapmamı istiyorsanız yaparım.
BAŞKAN - Sefa Sirmen, Emniyet Müdürünün kayınçosuna mı veriyor?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet. Kayınçosuna... Kendi üzerine almıyor, kayınçosunun üzerine verdirtiyor falan. Bunlar, hani, yalnız, şu anda benim dostlarımın bana verdikleri istihbaratlar, belgelenmiş değil, ama belgelerim. Bundan önce belgelemem gereken bir şey var. Ben onun için bu işin üstüne düşmüyorum. Ufak diye bu işin üstüne düşmüyorum. Bundan önce yapmam gereken bir çalışma var esasen benim. Şimdi, diyeceğim şey ne; durum böyle olunca, beni yakaladılar nihayetinde. Bir sürü Bizans oyunlarıyla şunlarla bunlarla. Bu arada Veli Albay'a da gelelim. Bu arada ben Veli Albay'a teslim olmak istiyorum. Emniyet Müdürüne güvenmiyorum dedim, sana teslim olayım. Yalnız dedim teslim olmadan...
BAŞKAN - Neden aranıyordun Hadi? Kaçak mıydın yani?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Oflu Muzaffer'lerin cinayetlerinden aranıyordum. Samsunlular olayından aranıyordum, ondan başka iki tane daha bir olaydan aranıyordum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani cinayet sanığı olarak arıyorlardı seni?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet.
BAŞKAN - Kaçak mıydın sen?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Mesela şurada şöyle bir olay oluyordu: En son zamanlarda mesela yaygarası çok kopan İzmit'te bir olay anlatayım: Seyfi Aydın diye birisi, burada cezalı yatıyor şu anda. Benim çetemden girdi içeri. Bu adamın benimle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. Kendisi Cumhuriyet Halk Partisinden belediye başkanlığına adaylığını koymuş bir insan. Ülkücü değil, milliyetçi değil, hiçbir şey değil. Bu adamın yeğenini hırsız diye birileri yakalatmış. Kim yakalatmış; bunlar dağ köyünde oturuyorlar, dağlara villalar yapmaya başlandı şimdi burada, birinci sınıf turistik bölge ilan edildiği için, orada bir 7 tane villa sahibinin evleri soyulmuş. Bunlar hırsız diye bu adamın yeğenini yakalatmışlar, bu olaylardan benim haberim yok. Bunlar, iki üç sene önce olan olaylar. Yakalatmışlar, Derbent jandarmasında dayak zoruyla suçu kabul ettirmişler, girmiş bu ceza evinde 5,5 aylıkken esas çalan hırsız yakalanmış. Yakalattığı malları teslim etmiş, bunlar tahliye olmuş. Seyfi Aydın'da demiş ki "Sen, benim yeğenime bunu yaptın, bizi lekeledin, bizi hırsız yaptın, bana 200-300 bin dolar para vereceksin" demiş bunlara. Bunların arasında bu mesele gerginleşmiş, birbirlerini tehdit etmişler, mehdit etmişler falan filan bir sürü safhaya gelmiş; nihayet, Cemal Şencan buna telefon ediyor, eski buranın İkinci Şube Müdürü, şu anda Balıkesir'in İkinci Şube Müdürü, görevden alınanlar arasında; bana telefon ediyor. Diyor ki, " Nezih Öner diye birisini arar mısın" diyor bana. Kim diyorum Nezih Öner? ANAP'ın İstanbul İkinci Başkanı diyor. Niye arayayım abi diyorum. " Orada bir olay var, olaya el koy " diyor bana. Şimdi, Seyfi kabadayı ya, bundan 200 bin dolar istiyor ya, Seyfi'yi şey yap diyorlar, yani hallet Seyfi işini diyorlar. Yani Seyfi'nin aleyhine tavır koymamı istiyorlar. Olaya beni sokuyorlar; bulaşmak istemiyorum, teslim olmak istiyorum o ara, söylüyorum kendilerine de, böyle olaylara bulaştırmayın beni diyorum, teslim olmak istiyorum diyorum. Hakikaten teslim olacağım yani. Yakalanırken de teslim olmak istiyordum...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani seni tetikçi gibi kullanmaya çalışıyor polis?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet. Konuştum bunlarla aralarını bulamadım. Ne haliniz varsa görün dedim, şimdi oradan bir dosyam var. Daha kimseyi görmemişim, adamı görmemişim, hiç kimseyi görmemişim. Bir tek Seyfi Aydın'a demişim ki, ondan 300 bin dolar alma da, 50 bin dolar al demişim. Oradan bir dosyam var. Benimle beraber çete süsüyle yatıyor burada.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Seyfi Aydın?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet. Benimle beraber yatanların yarısına yakınını hiç görmedim ben bugüne kadar, hiçbirini tanımıyorum. Antalyalıları tanımıyorum...
BAŞKAN - Seninle beraber kaç kişi yatıyor?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Aşağı yukarı 33 kişi geldik, hep tahliye oldular, her çıktığım mahkemeden tahliye oluyor. Şimdi mahkemeye çıkarmıyorlar beni tahliye olmamam için. Normal prosedür devam etseydi, şimdiye kadar tahliye edilirdim ..
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kaç kişi kaldı şimdi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Galiba 15 kişi falan varız, devamlı sayı değiştiği için bilemiyorum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Kaç dosyadan mahkemeye çıktınız?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdiye kadar 12-13 dosyadan mahkemeye çıktım hepsinden tahliye oldum.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - 27'den 12'sine çıktınız?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - 12 tane de DGM'de var. O kadar saçma bir şey ki, iki kardeş öldürülmüş Oflu Muzaffer, Oflu Reşat. Oflu Reşat'ın davasına burada çıkıyorum. Oflu Muzaffer'in davasına DGM'de çıkıyorum.
BAŞKAN - Sen şeyi bana tam bir anlatamadın bak Hadi. Ben de Hadi diyorum, Mehmet de ismin...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Hadi deyin; Mehmet'e ben de yabancıyım. 
BAŞKAN - Hadi, sen dedin ki, "Affan'la, Sefa Sirmen bana oyunlar oynadı" sana bunların niye özel bir düşmanlığı olsun, senden başka hiç Kocaeli'nde insan yok mu? Bunu pek anlatamadın yani.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tamam,bunları anlatayım şimdi...
BAŞKAN - Ama, daha gelemedin, yani ötekiler de bizi hiç ilgilendirmeyen şeyler yani. Ne, nedir bu şey? Onu anlat, ondan sonra bizim sorularımız var sana.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi bir sürü şeyi anlatmaya geçerek ben size anlatmak istiyorum anlaşılır olsun diye. Yoksa, ders çalışmamız gibi üç dört gün çalışmamız lazım, zamanınız yetmez yani. Bir sürü şeyleri geçerek anlatıyorum. Size anlaşılır olsun diye.
BAŞKAN - Onları da anlat da, esas meseleyi de anlat.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi, burada İzmit'te öyle bir duruma geldik ki artık, bu ara Abdullah Çatlı'yla, beni, Şahin Tekdemir tanıştırdı. O aralar yani, o aralar derken Sefa Sirmen, Samsunlular olayları falan filan yeni olmuş, Sefa Sirmen'le yeni yeni başlamışız artık böyle bir sürtüşmeye.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Senesini söyler misiniz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - 1 sene evvel falan olması lazım; 1,5 sene de olabilir.
BAŞKAN - Şöyle sorayım, o zaman Sefa Sirmen olayına sonra geleceksin o zaman olaylara...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi, ikisi birleşiyor. Abdullah Çatlı'yla Sefa Sirmen ilişkisini söyleyeceğim şimdi size. Yok değil mi şimdi bu ilişki öyle zannediliyor, hiç konuşulmuyor değil mi? Süleyman Sezak'la, Abdullah Çatlı'nın hiç ilişkisi yok konuşuluyor mu değil mi?
BAŞKAN - Kim o? ..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Acele etmeyin geleceğim oralara, anlatacağım.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - O zaman sen sakin sakin anlat, biz dinliyoruz.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Abdullah Çatlı'yla seni kim tanıştırdı Hadi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şahin Tekdemir. Alper Tekdemir'in kardeşi. Alper Tekdemir, İbrahim Şahin'in koruması. Ramazan günüydü iftar yapalım diye telefon açtılar bana...
BAŞKAN - Kim açtı?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şahin Tekdemir açtı.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Şimdi Sefa Sirmen'le bağlantı kurarken sen tekelde kaldın.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tekelde kaldım, esas oraya gideceğim.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Orayla bir bağlantıyı kur bakalım. nasıl kuracaksın.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şimdi orayı anlatayım. Şimdi, poliste yakalandığıma geleceğim. Poliste bu söylediklerimin hepsini söylüyorum, bana Affan Keçeli diyor ki, Abdullah Çatlı'yı yakalacağız diye beni konuşturuyor. Ben Affan Keçeli'ye bir şey konuşmam ki ya... Affan Keçeli kim? Affan Keçeli, Türk polisi değil ki, Sefa Sirmen'in polisi. Konuşmam ben ona, o da beni zorlayamaz, dövemez beni.
BAŞKAN - Dövdü mü?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yok... Beni şimdiye kadar, bu yaşıma kadar kimse dövmedi. Pantolonumu da çıkarmadı, hiçbir şeyimi... Benim verilmeyecek hesabım yok, niye dövecek? Bana bir soru sorar cevabını vermezsem döver beni, gizlersem bir şeyi döver.
BAŞKAN - Devam et bakalım.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Beni kandırdılar da yani bu şekle getirdiler. Reklamlarını yaptılar kendilerine de yaramadı. Ramazan’da telefon geldi iki Ramazan önceydi. Geçtiğimiz Ramazan değil, daha evvelki Ramazan, üç Ramazan pardon. Üçüncü Ramaza’na geçiyoruz. Geldik karşıda buluştuk bir yerde; şimdi, birtakım şeyleri geçiyorum anlaşılır olsun diye. Buluştuk, adamların niyeti şu: O geliş de bir tezgâhtı bana, o geliş bir tezgâhtı; çünkü, ben, burada, birtakım, bu işleri yapanları rahatsız ediyordum. Bilal Tak diye sağcı bir çocuk vardı, onun tarafını tutuyordum, PKK'lılar benden çekiniyorlardı burada o zaman. Geldi Abdullah Çatlı, sonra Abdullah Çatlı'nın Ülkücü olduğu falan yalan. Kim kızarsa kızsın, ister Türkeş kızsın, ister şey kızsın yalan.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Doğru yanlış, kendi çapında olan bir adam...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Yalan abiciğim, Ülkücüler bedavadan sahip çıkıyorlar. Sonradan da çok pişman olacaklar.
BAŞKAN - Evet, yani Abdullah Çatlı'yı gördün?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tanıştık, konuşmamızın içeriği de şuydu: İzmit'te PKK'lılar büyük para götürüyorlar. İzmit'e 20 bin ton petrol getirecekler her ay, burada; benden istedikleri bir tane depo, gelen petrolü depolamak, bir tane liman, en önemlisi dağıtıcı. Bunu dağıtmak zor. En önemli kısmı bu işin dağıtmasıymış. Dağıtıcıları da buldum, limanlarını da, petrollerini de, hepsini buldum bunların. Gayeleri buradaki PKK asıllıları... Bak, şimdi, ben, devlete çok yakınım. Abdullah Çatlı'yı bana lanse ederlerken, İbrahim Şahin karşısında düğme iliklermiş, Mehmet Ağar düğme iliklermiş, devlet tarafından getirilmiş yurtdışından; bütün gayeleri, işte, bu Behçet Cantürk gibi devlete düşman olan adamları öldürmekmiş falan diye lanse ettiler. İnandım ben bunlara...
BAŞKAN - Kim etti bunları?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şahin Tekdemir etti.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Sen Şahin Tekdemir'e inandın?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Tabiî, inandım. Abisi de İbrahim Şahin'in koruması, beraberler, Şahin'in abisi de.
BAŞKAN - Şahin, polis mi sivil mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Burada benimle beraber yatıyor, çakal... Çakal, ileride benim baldızımın iğfal edilme olaylarında da karışacak, şu anda da yatıyor burada, öldürmüyorum işte. İstesem tükürükle öldürürüm; ama, kuvvetli olduğum yerde öldürmem, İzmit'te gezsin öldüreceğim ama. Kendi ellerimle öldüreceğim, öldürtmeyeceğim de.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Şahin'i mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şahin'i de...
BAŞKAN - Şahin sivil mi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bunlar birbirlerine düştüler zaten, bütün her şeyleri şimdi şey yapıyorlar zaten açıklıyorlar...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - İsmi ne?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şahin Tekdemir.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel)- Şahin Tekdemir'in abisinin adı ne?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Alper Tekdemir. Alanda görev yapıyor.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - İbrahim Şahin'in koruması diyorsunuz?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Ama, Alper'in bir suçu bir günahı yok. Benimle konuşmuşluğu yok yani. Vardır, belki, illa ki vardır; ama, benim konuşmuşluğu falan filan benimle beraber yaptığı bir şekli falan yok.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sonra, iftarda buluştunuz...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Buluştuk, benden bu yerleri istediler, buldum ben bunlara bu yerleri, ben de istiyordum PKKlılardan temizlensin buraları falan filan diye istiyordum yani. Bir de, devlet, mevlet, denince, hepten hepe gevşettiler bizi. Bizim zayıf tarafımız devlet... Devletle beraber olmak şeref verir bana. Yani, devlet tarafından getirilen bir adam falan filan olması, bana şeref verir yani. O ara, bana ondan 15-20 önce kasti geliyorlar bunlar; ama, böyle bir şey yapma niyetleri yok, beni kandırmak için geliyorlar. Benim önüme attıkları yem bu yani; ama, tabiî, ben bunu, 1 sene sonra fark ediyorum. O ara biz bu Petrolü almıştık İskenderun'daki, Yumurtalık'taki Petrolü almıştık. Onu hemen sormayın şimdi onu ayrı yeten anlatayım size. O sizi ilgilendirecek çünkü.
BAŞKAN - Tamam Baysa olayını...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Baysa olayını evet. Bu petrolü almıştık; bir tane şirket kurduruyordum ihaleye girecektik, ihalede alacaktık petrolü, garantiydi yani almamız. Artık, o, garanti neyin garantisi falan, onları sonra söylerim ki, ben, ispatlamayacağım şeyi söylemem, ispatlayabilirim. Meğersem bunların gayeleri, o petrolü benim elimden almakmış, burada benim ağzıma sürdükleri balmış, burada söyledikleri yalan. Buradaki petrolün depolanması, satılması yalanmış. 10-15 gün sonra dediler ki, Çatlı, dedi bana yani "3 milyon 600 bin dolar param gelecek" dedi "bir yerden" o, arada da Sabah Gazetesinde baş manşet bir yazı çıktı sırf bunlara ait "Çatlı, falan filan ekibi Filipinler'de Papayı öldüreceklerdi" diye bir haberler çıktı Sabah Gazetesinde.
BAŞKAN - Sen Abdullah Çatlı'yı, Abdullah Çatlı mı olarak biliyordun, yoksa Mehmet Özbay mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Abdullah Çatlı olarak biliyordum.
BAŞKAN - Yani, öyle takma isim falan söylemedi?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - Abdullah Çatlı olarak biliyordum, Abdullah Çatlı'yı ben kitaplardan, sol kitaplardan da tanıyordum. 80 öncesinden de duyuyordum zaten Çatlı, matlı falan filan Bahçelievler katliamı falan filan duyuyordum; tanışmışlığım yoktu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Şahin, Çatlı diye mi tanıştırdı sizi?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet, Çatlı diye tanıştırdı. Ahmet Baydar'la ikisi bir arada.
BAŞKAN - Şahin tutuklu mu, burada.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Şahin de burada tutuklu.
BAŞKAN - Gelmişken onu da dinleyelim.
MEH'MET HADİ ÖZCAN - Böyle konuştuk; ondan sonra geldi dedi ki, işte 10 gün sonra falan bütün limanları filan biz ayarladık burada, ayda 20 bin ton petrol satacağız, PKK'lıları buradan kovacağız, petrolü de biz satacağız. Tabiî, bal tutan parmağını yalar, bir şeyler de kazanacağız herhalde; ama, bizim esas niyetimiz devletimizle beraber olmak, yani para mara falan değil. Benim hayatımda para yok. Kim, Hadi para için bir şey yapıyor diyorsa, yalan söylüyor, hep tok büyüdük biz. Babamın sayesinde, tek oğluyum, onun sayesinde tok büyüdük. Çatlı der ki "3 milyon 600 bin dolar paramız gelecekti bu Filipinler olayından falan filan, şöyle oldu, böyle oldu alamadık parayı" deyince, ben, dedim ki, o zaman, ilk önce bu petrolü satalım, 40 milyar lirada bana birileri bir para veriyordu; onların isimlerini söylemek istemiyorum şimdi...
BAŞKAN - Ne parası o?..
MEHMET EDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - 40 milyar lira ne parası?
MEHMET HADİ ÖZCAN - 40 milyar lira orada yerinde para veriyordu, hiç elimi sürmeden, "İhaleye girme diyordu" 40 milyar lira vereyim diyordu.
BAŞKAN - Avanta para.
MEHMET HADİ ÖZCAN - Evet, avanta veriyordu.
BAŞKAN - Kim bunlar?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bunları söylemek istemiyorum. Çok söyledim; biraz, bazılarını saklamak istiyorum yani.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Özel insanlar mı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Burada kalıyorum... Bedelini burada kalmakla ödüyorum. Ben yakalandığım zaman yanımda bir televizyoncu yakalandı. Ben bunları bant yapacaktım; cumhuriyet savcısına, valiliğe, basına, masına dağıtacaktım. Milleti mecburen çalıştıracaktım çalışmayan teşkilatları; ondan sonra gelip teslim olacaktım ben; ama, şimdi burada uğraşıyorum. Burada ne yaparsam da hata. İkide bir sürmek, oraya sürmek, buraya sürmeye kalkıyorlar beni. 15 günde bir bu konu gelir buraya.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, devam et o zaman.
BAŞKAN - Konuştun, "3 milyon 600 bin dolar" dedi...
MEHMET HADİ ÖZCAN - Bunu yapalım dedim. Zaten istedikleri oydu, onu bekliyorlardı benden. "Tamam" dediler 50 milyar lira... Dedim ki; 40 milyar liraya bu satılıyordu; 20 milyar liralık size vereyim, 20 milyar lirası da bana lazım dedim. Zaten o zamanlar oraya 2-3 milyar lira masraf etmiştim o işi getirenlerle falan. Masrafım vardı, bana lazım dedim. Çatlı, ilk önce "Tamam" dedi girdiler, aldılar ihaleyi Ankara'da. Bir tanesini mesela beğenmedi ihalenin birini "Bu ihalenin dedikodusu olur" dedi. "Düzgün yapın şeyleri tam olsun" dedi. Bir daha ihale yaptılar, gene bizimkiler aldılar, orada iki tane şirkete 4'er milyar lira avanta verdiler, onları çektiler ihaleden, ihale alındı. Ben de Ankara'daydım o zaman Merit Otelde Çatlı'yla beraber oturuyorduk orada. Neyse, ihale alındı, ihale alındıktan sonra Abdullah Çatlı değişmeye başladı. Dedi ki "40 milyara satmayalım bunu, bir ay içerisinde 300-350 milyar yapıyor bu" dedi. Tamam dedim ben ona, gene kabul dedim. Büyük de para sıkıntısı çekiyordum halbuki o zaman. Bu arada da, Makedon asıllı, şu anda İngiliz vatandaşı olan; ama, Müslüman İdris Feyzuli diye bir adam, benim bir arkadaşımın amcası. Dediler ki "Burada gene bir petrol alışverişinden İzmit'te..." onun da ismini vermek istemiyorum veya vereyim. Turgay Çelebi diye bir adamdan 1 milyon 200 bin dolar alacağımız var; adam bunları dolandırmış İnterpol’ü de bağlamış, mahkemelerle falan hukuken alamıyoruz bu parayı, almamıza bu konuda bize yardımcı olur musun dediler; Turgay Çelebi'ye, bir müşterek dostumuzu buldum hemen, araştırdım -benim özelliğim odur zaten,kabadayılıkla gitmem insanların üzerine, müşterek dostumuzu bulurum, konuşmayla giderim yani- dedim bu parayı ödeyecek mi, ödeyeceğim dedi. Ödeyeceğim deyince birtakım senetler falan da yaptık, ellerinde hiç belge yokmuş, senetler belge oldu İdris Feyzuli'nin de hoşuna gitmiş bu hadise, ben tanımam adamı, bilmem kendisini, sonradan gördüm ama, aradan bir zaman geçti, bizi burada milliyetçi, vatansever falan filan tanındığı için adam, İngiltere'de oturuyor kendisi, Dünya Bankasının Arap ülkelerinin temsilcisi galiba, adamın görevi o, Arap ülkelerinin temsilcisi; İran'da, Suudi Arabistan'da çok büyük yeri olan bir adam, sözü geçen bir adam, geldi dedi ki, 1 milyon 700 bin dolar -Bosna Hersek'te o zaman savaş var, çok kötü bir şekilde- Bosna Hersek Hükümetinin Irak'tan alacağı var; Saddam bunu petrol olarak ödüyor, fakat parası yok ödeyemiyor. İran'la Irak sınırında bir nehir varmış, nehirden 2 bin tonluk motorlarla petrol çıkarılıp, açık denizlerde 50 bin tonluk gemilere yüklenecek, oradan İngiltere'ye gidecek, İngiltere'de satılacak, karşığılında silah ya da para istiyorlar, başka bir şey istemiyorlar, bu işi organize edebilir misiniz dediler, ben de Çatlı'ya söyledim. Ben ömrümde dışarı çıkmadım, Bulgaristan nedir bilmem, Çatlı'ya söyledim, Çatlı dedi ki yaparız dedi, böyle çok iştahlı düştü işin üstüne, bu iş halen oluyor, Ahmet Baydar yapıyor bu işi, onu özellikle söyleyeyim; ama, Bosna Hersek'e yapmıyor, kendi menfaatlerine yapıyor. Adamı çağırdık İngiltere'den geldi buraya, gelmişken burada Türk Hükümetinin de bir işini yaptı. Onun ne iş olduğunu söylemeyeyim şimdi, yine sansasyon olacak, gene şu bu bulaşacak filan, bir sürü parti liderleri bulaşacak, gene benim başıma bela olacak; ama, önemli değil, bir işini yaptı adam, meşhur bir işini yaptı, gayrimeşru bir şey yok.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kimin yaptı?
MEHMET HADİ ÖZCAN - Söylemek istemiyorum onu, bütün liderlerle adım karışacak. 17 gün Ankara'da kaldı; ben kendim altına araba verdim, kendi şoförümü verdim, kendi yeğenimi verdim, kendisi koşturdu, halletti işlerini falan filan. Neyse, ben ayarladım...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kim?..
MEHMET HADİ ÖZCAN - İdris Feyzuli diye bir adam; İngiltere'de oturuyor, Makedon asıllı bu adam, burada bir arkadaşımın da amcası olur. 
(SAYFA EKSİK)...

UYUŞTURUCUDAN  SUSURLUK'A  BÖLÜM 53 / KISIM 2 İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder