17 ARALIK OPERASYONU BAKANLAR FEZLEKESİ - BÖLÜM 9
Taha Ahmet ALACACI ve Türker SARGIN’ın, daha önceden Rıza SARRAF liderliğindeki örgütün faaliyetleri kapsamında, komisyon karşılığında İran’ın parasını çevirmek üzere yurtdışından Türkiye’ye para yollayıp altın ihracatı yoluyla İran’a (veya Dubai üzerinden İran’a) gönderme eylemlerini birlikte organize ettikleri, sonraki süreçte, önce Taha Ahmet ALACACI’nın, sonra da Türker SARGIN’ın Rıza SARRAF liderliğindeki örgütten ayrılarak kendi komisyon grubunu oluşturdukları, bu şahısların Rıza SARRAF kadar “yüksek miktarda rüşvet” gibi bir masraf kalemlerinin olmaması nedeniyle, Rıza SARRAF’a göre daha az komisyon ile para döndürdükleri ve bu yüzden piyasadaki bazı müşterilerin (komisyoncuların) Taha Ahmet ALACACI ile iş yapmaya başladığı anlaşılmıştır.
Diğer yandan, Rıza SARRAF’ın Ekonomi Bakanı Zafer ÇAĞLAYAN ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman ASLAN’a, yurtdışından ihracat ödemesi adı altında gelen bu paralardan %0,3 ile %0,5 arasında komisyon (rüşvet) vermesi sebebiyle, (rüşvetle beraber) masraflarının arttığı, yapılan görüşmelerden; bu duruma rakiplerin engellenerek Rıza SARRAF’ın piyasada kartel duruma gelmesi ile çözüm bulunacağına karar kılındığı anlaşılmıştır.
Rıza SARRAF’ın Abdullah HAPPANİ ve rüşvet ilişkisi içerisinde olduğu Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman ASLAN ile birlikte, Süleyman ASLAN’ın nüfuzunu kullanmak suretiyle Taha Ahmet ALACACI’nın bankadaki işlemlerini engelleme yönünde plan ve strateji geliştirdikleri anlaşılmıştır. İlk olarak Rıza SARRAF’ın talebi üzerine Süleyman ASLAN’ın emrinde çalışan yetkili Levent BALKAN’a, Taha Ahmet ALACACI’nın işlemleriyle ilgili İlsam isimli firmaya gelen havaleye onay/kabul İŞLEMİNİN YAPMAMASI TALİMATINI VERDİĞİanlaşılmıştır.
Devam eden süreçte Süleyman ASLAN’ın yönlendirmesi ve planlaması ile, Süleyman ASLAN’ın sadece Rıza SARRAF’ın sunabileceği, rakiplerinin alamayacağı belgeleri yetki belgesi olarak gerekçe gösterdiği ve bu şekilde rakiplerini engelledikleri anlaşılmıştır.
Süleyman Aslan’ın konuşmalarında geçen;
• Rıza Sarraf’ın rakiplerini kastederek “DİĞERLERİNİ ENGELLEMEK İÇİN KURALLAR KOYMAMIZ LAZIM”
• “benim aklıma gelen şudur”
• Rakiplerinin alamayacağı bir belge isteyecekleri yönünde “Bİ BELGE İRAN TARAFINDAN BİR BELGE ALIRSAK DİĞERLERİ ALAMAZSA” (Alır“sak” tabiriyle Süleyman Aslan’ın Rıza Sarraf’ın örgütünün faaliyetlerini benimsediği, aidiyet hissettiği değerlendirilmiştir)
• “transit ticaret yapma belgesi istesek … ALAMAYACAĞI Bİ BELGE”
• Belgenin alınacağı kurumu kastederek “RIZA BEY YANİ HANGİ KURUMDAN OLDUĞUNA DA SİZ KARAR VERİN” (Bankanın, rakiplerinin temin edemeyeceği hangi kurumdan belge isteneceği örgüt lideri Rıza SARRAF’a sorulmakta ve bu konudaki kararı Rıza SARRAF’ın vermesi beklenmektedir)
Bu strateji ve planlardan, Rıza SARRAF ile rüşvet ilişkisi içerisinde olan Süleyman ASLAN’ın, Taha Ahmet ALACACI ve diğer rakiplerin engellenerek Rıza SARRAF’ın kartel bir güç haline gelmesi konusunda fikri ve fiili bir birliktelik ile plan/eylem birliği sergilediklerini gösterdiği anlaşılmıştır.
Bu plan ve eylemler sırasındaki yüz yüze görüşmelerin birinde, Rıza SARRAF’ın Süleyman ASLAN’a sadece Taha Ahmet ALACACI’ya değil diğer tüm komisyonculara da engel koymasını, kendisinden başkalarına müsaade etmesi durumunda iş yapamayacağını, kendisinden başka kimseye müsaade etmemesini telkin ettiği ve “PAZARTESİ ZATEN BİR MİSAFİR GİDECEK ZİYARETİNE … DEDİM HAFTALIKTA MİSAFİRLERİ YOLLARIM GELİR GÖRÜŞÜRSÜN KENDİN” diyerek 22.04.2013 Pazartesi günü için “Misafir” dediği kurye elemanıyla “rüşvet” göndereceğini söylediği, Süleyman Aslan’ın da Rıza Sarraf’ın rakiplerinin engellenmesi telkinleriyle ilgili “ne derse o olacağını” söylediği anlaşılmıştır.
Rıza SARRAF ile Süleyman ASLAN arasında mevcut olan rüşvet ilişkisinin, bu görüşmeyle tazelendiği değerlendirilmiştir. Zira görüşmede geçtiği gibi 22.04.2013 PAZARTESİgünü, (Para Teslimi-5)’de anlatıldığı üzere, Rıza SARRAF’ın talimatıyla, Abdullah HAPPANİ tarafından hazırlanan paranın (Sadık) Mohammadsadegh Rastgarshıshehg tarafından Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman ASLAN’ın evine götürülerek eşi Fatma ASLAN’a teslim edildiği, böylece fiili anlaşmaya göre vaat edilen paranın verildiği anlaşılmıştır.
İlerleyen süreçte Taha Ahmet ALACACI’nın da belge getirdiği, bunun üzerine Süleyman ASLAN’ın, Rıza SARRAF’ın telkinleri doğrultusunda, rakibi Taha Ahmet ALACACI’nın işlem ve belgelerini reddettiği, anlaşılmıştır. Taha Ahmet ALACACI’nın engellenmesi üzerine Rıza SARRAF’ın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile olan rüşvet ilişkisini şikayet edebileceği konusunda yapılan konuşmada, Rıza Sarraf’ın “KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEK” diyerek zaten üst makamlara (şikayet edebileceği makamlara) rüşvet verdiğini, bu durumda kimi kime şikayet edeceğini söylediği, Abdullah Happani’nin de “yani basınher zaman benim korktuğum bişey” diyerek rüşvet ilişkilerinin basında yer almasından korktuğu söylediği, bunun üzerine Rıza Sarraf’ın;
? “BASININ BÖYLE BİŞEYİ YAZMAYA GÖTÜ YER Mİ”
? “BEN TARAFLI BİŞEY DEĞİL BU BİLİYOSUN YAZARLARSA ÇİFT TARAFLI YAZMALARI LAZIM”
? “BASIN OBÜR OBÜR TARAFTAN KORKAR BENDEN DEĞİL ONU SÖYLEMEYE ÇALIŞIYORUM”
şeklindeki konuşmalarıyla kurduğu rüşvet ilişkilerinin boyutunu, satın aldığı kamu gücünü ve sebep olduğu yozlaşmanın boyutunu ortaya koyduğu değerlendirilmiştir.
(Sadece) “Ben taraflı bişey değil” “Çift taraflı” tabirlerinden Rıza Sarraf’ın icra ettiği rüşvet eylemlerinin veren ve alan failler boyutuyla suç işlemenin farkındalığı ve bilinci ile hareket ettiği, rüşvet verdiği makamların gücüne güvenerek “şikayet edilemeyeceğini” veya “basının bunları haber edemeyeceğini” düşündüğü anlaşılmaktadır.
“Kimi kime şikayet edecek” ve “Basın benden değil öbür taraftan korkar” sözleri ve tutumu, örgüt lideri Rıza Sarraf’ın üst düzey kamu görevlileriyle olan rüşvet ilişkisinin, kendisine “FİİLİ BİR DOKUNULMAZLIK ZIRHI” kazandırdığı düşüncesine sahip olduğu anlamına gelmektedir. Zira görüşmesinin olduğu sırada (19.04.2013 14:16), Rıza Sarraf’ın Ekonomi Bakanı Zafer ÇAĞLAYAN, İçişleri Bakanı Muammer GÜLER ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman ASLAN ile kurulmuş rüşvet ilişkisinin olduğu, AB Bakanı Egemen BAĞIŞ’a da 500 Bin Dolar götürülmek üzere hazırlanıldığı ve aynı gün paranın teslim edildiği anlaşılmıştır.
Diğer yandan, Rıza SARRAF ve ekibinin, Süleyman ASLAN’ın yönlendirmesiyle başladıkları gıda ödemeleri için öncelikle Halk Bankası’na (rakiplerinin veremeyeceği belge olarak) SAHTEbir belge hazırlayıp verdikleri (Bkz: TK:2046555431 Rıza Sarraf: “yaşasın FOTOSHOP ver bassınlar ya ne olacak”, Abdullah Happani: “tamam şimdi halletiriyorum”), Taha Ahmet ALACACI’nın da Halk Bankası’na sunulmak üzere belge hazırladığı, Abdullah HAPPANi’nin belgenin doğruluğunu kontrol edilmediğini söylemesi üzerine, Rıza SARRAF’ın “edilecek ama onunkinde, ona bakacaklar” diyerek kendilerinde doğruluğu kontrol edilmeyen belgenin Taha Ahmet ALACACI’nınkinde edileceği anlaşılmıştır.
Rıza SARRAF’ın rakibi Taha Ahmet ALACACI’ya Halk Bankası nezdinde engel olmasının yalnızca işlemler bazında sınırlı kalmadığı, Taha Ahmet ALACACI’nın irtibatlı olduğu banka yetkilisi Levent BALKAN’ın gönderttiğini söylediği anlaşılmıştır.
***
TK:1832386670 - 24.12.2012 21:00 Abdullah Happani – Rıza Sarraf görüşmesinde;
Rıza Sarraf: “bişey söyleyecem Kuka kendine çalışıyor biliyosun de mi Ahmetler”, Abdullah Happani: “biliyorum ekstrasını aldım baktım… yani şeyi diğer şirketlerini alamadım Kuka’yı aldım sadece 11. aydan bu tarafa bir tane 10 Milyon TL’leri var başka bişey yok”, Rıza Sarraf: “nerden gelmiş”, Abdullah Happani: “Novin’den”, Rıza Sarraf: “kim vurmuş acaba”, Abdullah Happani: “Noving Exchange’den gelmiş....gönderen bilmiyorum kim olduğunu kendilerine çalışıyorlar evet Türker’de orda başlamış zaten … bir haftadan beri orda başlamış çalışıyor şuan”, Rıza Sarraf: “bir tane mi para gelmiş”, Abdullah Happani: “şeyden Kuka’larına bir tane gelmiş ama Ahmet bana zaten biran önce şey diyordu abi Kuka’ya değil Atanur’a gönderelim orda benim pozisyonlarım şey felan Atanur’u da alamadım cuma günü aldım ben bugün de hiç bakamadım yoğundum çocuğa söylemiştim cuma günü gönder diye Kuka’yı göndermişti sadece geri dönemedim çocuğa”, Rıza Sarraf: “kime yaptıracak”, Abdullah Happani: “kime giderler Türker’in kanalıyla giderler … İbrahim ÇELİK Şehram mesala Şehram sadece Serdarlı’yla çalışıyorsa tamam ama başka biriyle çalışıyorsa bizi hiç parası gelmiyor”, Rıza Sarraf: “hım olsun çalışsınlar … HESAPLARINI BİR DAKİKADA KAPATABİLİRİM”, Abdullah Happani: “ya şuan gerekli mi bence değil yani çok öyle hacimleri yok ama şöylede bir durum var hesaplarını kapatsan ne olacak sonuçta kapatabilirsen hepsini kapat kapatamıyorsun bırak çalışsınlar”, Rıza Sarraf: “kapatırım da yani hepsini kapatıp ne yapiyim … HERKESİ KAPATABİLİRİM”, Abdullah Happani: “piyasada herkesi kapatsan bize cephe de alılar … kişiler belli Ahmet ne bilim ya bana göre yanlış seçimdi baştan da”
Görüşmeden, Taha Ahmet Alacacı ve Türker Sargın’ın, Rıza Sarraf liderliğindeki örgütten ayrılarak birlikte Rıza Sarraf’a rakip olacak şekilde aynı işi (komisyonla İran’ın parasını çevirme işi) yapmaya başladıkları, bu işlemler için Taha Ahmet Alacacı ve ekibinin de Halk Bankası’nı kullandığı ve bu işlemler için kullandıkları Kuka ve Atanur isimli firmaların hesaplarının (yurtdışından gelen paraların) Abdullah Happani tarafından kontrol edilerek Rıza Sarraf’a bilgi verildiği, Türker Sargın’ın kendi örgütlerinden ayrılarak Taha Ahmet Alacacı ile çalışmaya başlamasından sonra bazı komisyoncu şahısların da yeni kurulan bu grupla çalışmaya başladıklarının anlaşıldığı, bunun üzerine Rıza Sarraf’ın Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ile olan ilişkisi sayesinde bu şahısların işlemlerini durdurabileceğini, hesaplarını kapatabileceğini söylediği, Abdullah Happani’nin de kapattırmak gerekirse sadece Taha Ahmet Alacacı’nın değil diğer komisyoncuların da hesaplarını kapattırmak gerektiğini ancak bu durumda da piyasanın kendilerine cephe alacaklarını ve Taha Ahmet Alacacı’yı da piyasaya soktuklarına pişman olduğunu söylediği anlaşılmıştır.
Örgüt lideri Rıza Sarraf ve örgüt yöneticisi Abdullah Happani’nin, eski elemanları Taha Ahmet ALACACI’nın örgütten ayrılıp rakip olması üzerine, Halk Bankasındaki işlemlerini engellemek yönündeki planları örgütsel bir refleks olarak değerlendirilmiştir.
Bu planlardan sonra Rıza SARRAF ve Halk Bankası Gelen Müdürü Süleyman ASLAN arasındaki irtibatın devam ettiği, 26.12.2012 günü (Para Teslimi-3)de anlatıldığı üzere Rıza SARRAF’ın talimatıyla, Abdullah HAPPANİ tarafından hazırlanan 500.000,00 (Beş Yüz Bin) Dolar paranın Umut BAYRAKTAR tarafından Süleyman ASLAN’a götürülerek teslim edildiği anlaşılmıştır.
Cumartesi günkü bu buluşmadan sonra (hafta başı ilk mesai günü; pazartesi günü),
TK:1844228249 - 31.12.2012 14:18 Süleyman Aslan – Levent Balkan görüşmesinde;
Süleyman Aslan: “Levent ıı şimdi şey vardı ya İLSAM meselesi vardı ya İlsam… onu istersen yapmayalım diye konuşmuştuk … orda o hani bizim bi kısmını bildiğimiz işlemler ya bu o yüzden o oraya dayanarak BU İŞLEME İLİŞKİN FARKLI BİLGİLER GELDİ DEYAPMA… ararsa... bizde bu işlemle ilgili çok farklı bilgiler intikal etti o yüzden bunu yapamayacaz … alanlar vardı ya onlarla bağlantılı çünki o .. biz biliyoruz … senin bana ayak üstü anlattığın … birisi daha vardı o da adı geçen banka meselesi … o işi o yapamaz … yüzüne gözüne bulaştırır zaten hafiften bulaştırmış yani”, Levent Balkan: “bi tane ıı biz onu geçen ödedik Süleyman bey bundan sonra kiyleri yapmıyoruz diyelim o zaman … tamam ben bilgi veririm kendisine”, Süleyman Aslan: “ver ver yaniyapmayacaz deçünki o işlere ilişkin farklı bilgiler bize intikal ettide … o bana sana telenfon da söyleyemiyorum anlattığım konu vardı ya … o bağlantıyı kopartamıyoruz”
Görüşmeden, Süleyman Aslan’ın emrinde çalışan Levent Balkan’a, daha önceden Rıza Sarraf’la mesajlaşarak sonrasında da buluşarak konuştuğu anlaşılan, rakip Taha Ahmet Alacacı’nın işlemleriyle ilgili İlsam isimli firmaya gelen havaleye onay/kabul İŞLEMİNİ YAPMAMASI TALİMATINI VERDİĞİ anlaşılmıştır.
Böylece Rıza SARRAF’ın Abdullah HAPPANİ ile fikir yürüterek planladığı gibi, Süleyman ASLAN’ın nüfuzunun kullanılarak rakip Taha Ahmet ALACACI’nın işlemine (aynı kendileri gibi yaptığı işlemine) engel olunduğu, Süleyman ASLAN’ın Rıza SARRAF’ın plan ve talepleri doğrultusunda hareket ettiği anlaşılmıştır.
Diğer yandan, Süleyman ASLAN’ın Levent BALKAN’a ilgili şahsa (Taha Ahmet ALACACI’ya) “yapmayacaz de” şeklindeki talimatından Taha Ahmet ALACACI ile Levent BALKAN arasındaki irtibatı bildiği anlaşılmıştır. Yapılan çalışmalarda Taha Ahmet ALACACI ile Levent BALKAN’ın irtibatlı olduğu, ancak somut olayda da görüldüğü üzere Rıza SARRAF’ın Genel Müdür Süleyman ASLAN ile olan rüşvet ilişkisinden ötürü gücünün ağır bastığı anlaşılmıştır. Kaldı ki ilerleyen süreçte Rıza SARRAF’ın bu durumu sürekli dillendirdiği görülmüştür.
***
TK:2032013548 - 10.04.2013 19:19 Rıza Sarraf – Abdullah Happani görüşmesinde;
Rıza Sarraf: “bir şey söyleyecem GÜNAH İŞLEMİYORUZ DE Mİ BU ADAMIN İŞİNİ DURDURARAK”, Abdullah Happani: “onu hocaya sormak lazım abi BANA SORARSAN GÜNAH”, Rıza Sarraf: “peki bi şey söyleyecem onunkini bizimkini PİYASAYA YÜZDE 1.2 VERİP BİZİM ABİYE BİNDE 5 VERDİĞİMİZİ Türker oruspu çoçuğundan bilip … onları bilip bizim çıka inemiyeceğiz marjını bilmesi o günah değil mi”, Abdullah Happani: “o da aynı ama şeydir yani o günah bir şey yapıyor diye senin yapman gerektirir bir şey değil yani dinde öyles bir geretçe yok tabi hocaya sormak lazım ben o konuyu ben şey diyemem … BANA GÖRE YANLIŞ YANİ BEN BU TÜR ŞEYLERİ BÖYLE İÇİM SİNEREK YAPMIYORUM SEN YAPTIĞINDA İÇİME ÇOK SİNMİYOR BENİM DÜRÜST OLMAM GEREKİRSE”, Rıza Sarraf: “mesela muntaza yaptığımızda”, Abdullah Happani: “evet yani geçmişten mesala vaya işte Mehmet’in açmasına engel olduğumuzda … yani o tür durumlarda şimdi ticaret öyle bir şey olmuş ki bunları yapmazsan işin yürümüyor ama yaptığında da benim şahsen çok içim rahat olmuyor tamam”, Rıza Sarraf: “abi ya bir şey söyleyecem YAPMAZSAN HA BU MASRAF BİZİM GİDERİMİZ VAR SAĞA SOLA VERDİKLERİMİZİ SEN BİLİYORSUN NASIL ÇIKALIM BU İŞİN İÇİNDEN… hem emmeye hem gömmeye olmuyor ki herkes bir taraftan ver gelsin diyor anladın mı”, Abdullah Happani: “doğru abi olmuyor yani SEN ÇÜNKÜ ŞEY ÖYLE KAPIYI BÖYLE Bİ AÇTIN Kİ BÖYLE ARALAMAKTA ZOR YANİ KAPATMAK KAPATMAYA CALIŞMAK MECBUREN BÖYLE DEVAM ede yani kısa bakiyeli yani… BU MASRAFLARI DA ÇIKARMAK LAZIM BU ŞEKİLDE…şöyle bir durum var aynı şeyi o senin için yapar mı öyle de bir şeyde var yani”, Rıza Sarraf: “benim için bir şey söyleyecem benim için yapmış olmuyor mu zaten…yani o fiyatı inerek benim icin aynı şeyi yapmış olmuyor mu”, Abdullah Happani: “evet yani sonuçta şey yani ticaret nasıl değerlendirilir bilmiyorum da yani sonuçta senin müşterilerinle çalışıyor şu anda”, Rıza Sarraf: “bir şey söyleyecem bunda sence Türker’in payı yüzde kaç”, Abdullah Happani: “ya Türker böyle ticari kafası yok bunun belki de maaşla çalışıyor orda”, Rıza Sarraf: “Türker’i hırsızlıkla da itham etmedik sadece işi layıkıyla yapamadığını neticesine vardık tamam mı şimdi burdan çıkıp gidip Ahmet bu işleri yapıp benden menfaat görmüş adam hı gelir mesala ben 1 8 e mi yapıyorum oda 1 7 ye 1 8 e piyasaya girerdi bu ticarettir ama sen benim”, Rıza Sarraf: “abi söylediğine göre sağda solda demişki Rıza’ya işi ben öğrettim”, Abdullah Happani: “Ahmet’in şuan bile iş bildiğini felan zannetmiyorum yani”, Rıza Sarraf: “diyorum ya ben kısasa kısas olarak kabul ediyorum”, Abdullah Happani: “ya dediğim yine bana sorarsan ZORLAŞTIRMAK TAMAMEN YOK ETMEKTİR daha daha iyi olduğunu düşünüyorum ben ya”
Bu görüşmenin şahısların suç kastı, rüşvet verme ve bu kapsamda rakibini engelleme eylemleri ile ilgili çök önemli ayrıntıları ortaya koyduğu değerlendirilmiştir. Şöyle ki;
? Rıza Sarraf’ın da Abdullah Happani’nin de, rakipleri Taha Ahmet Alacacı’yı Halk Bankası nezdindeki işlemlerini engellemenin yanlış olduğunun farkında oldukları,
? Rakiplerinin eski elemanları olması hasebiyle, Rıza Sarraf’ın (Abiye) Zafer Çağlayan’a gelen paranın %0,5 oranında rüşvet verdiğini bildikleri, bu sebeple rakiplerin Rıza Sarraf’ın komisyon marjından daha fazla düşemeyeceğini bilip kendilerinin düşük komisyonla piyasadaki müşterileri (komisyoncuları) kazandıkları, bu sebeple Rıza Sarraf’ın müşterilerinin azaldığı,
? Rıza Sarraf’ın da bu durumu engellemek için rüşvet ilişkisi içerisinde olduğu Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın nüfuzunu kullanarak rakiplerini çeşitli gerekçelerle engellettiği, bu şekilde kartel haline gelerek (rüşvet) masraflarını çıkarmaya çalıştığı,
? Abdullah Happani’nin rakiplerinin işlemlerini durdurmak için prosedürel zorlukların yeterli olduğunu, bankacılık işlemlerine zorlaştırmanın yok etmek anlamına geldiğini söylediği anlaşılmıştır.
Devam eden süreçte,
TK:2042239994 - 16.04.2013 10:55 Süleyman Aslan – Rıza Sarraf görüşmesinde;
Süleyman Aslan: “dün arkadaşlar çalıştılar ama bana henüz intikal ettirmedilerDİĞERLERİNİ ENGELLEMEK İÇİN … KURALLAR KOYMAMIZ LAZIMçok gelen giden varmış tabi hepsi bana gelmiyo bunların baya bi uğraşan varmış bu iş için o yüzden yani şeyi tutmamız açısından sınırlı tutmamız açısından kuralları iyi koymamız gerekiyor”, Rıza Sarraf: “sayın genel müdürüm o şeyi bi yetkili bişey yeterli eğilmidir yeterli ve yetkin bi firma yani bunun ekonomiksel anlamda bunu ticaretini”, Süleyman Aslan: “bir çok ... yeterli ve yetin olduğunu zannediyor”, Rıza Sarraf: “onu mesela bi ilgili makama kuruma Ekonomi Bakanlığı gibi veya Ticaret Odası gibi bi yere bağlasanız”, Süleyman Aslan: “BENİM AKLIMA GELEN ŞUDUR YİNE İRAN TARAFINDAN BİZ ŞU FİRMAYLA GIDA İŞİNDE ÇALIŞMAYA II İSTEKLİYİZ VEYA ÇALIŞMAYA YETİKİ VERİYORUZ DİYE Bİ BELGE İRAN TARAFINDAN BİR BELGE ALIRSAK DİĞERLERİ ALAMAZSA Rıza Bey yine öyle bişey yapsak”, Rıza Sarraf: “onu alırız ama bi de bu tarafının da onu tastiklemesini koyarsanız çok çifte bittiş olur”, Süleyman Aslan: “işte öyle bişey yapmamız lazım”, Rıza Sarraf: “yani hem bu taraf onaylasın bu satabilir diye biz mesela”, Süleyman Aslan: “transit ticaret yapm yapma belgesi istesek …ALAMAYACAĞI Bİ BELGERIZA BEY YANİ HANGİ KURUMDAN OLDUĞUNA DA SİZ KARAR VERİNbunu ben yüz yüze konuşacaktıım ama”, Rıza Sarraf: “onu tabi onu ben istişare edeyim hemen İran’la ama şöyle bişey söyliyeyim mesela ben şu an ticaret yaparken yurt dışında bizim Ekonomi Bakanlığı Ticaret ...ve Bakanlıkdan alınan yazıyla ateşeler referans oluyo bize yurt dışında yani bu tarafı da katarsak garantili olur … çünkü biliyosunuz bizim İran tarafları pazarlığa oturur her şeye tamam der son dakika bi maddeyi kaldırır… ben diğer hususu size mesela o belgemi getirirken çok uğraştım sayın genel müdürüm göbeğim çatladı”, Süleyman Aslan: “onun çevirisi bana ne zaman gelir Rıza Bey”, Rıza Sarraf: “yarın öbür gürn gelir … sizce takriben gıda ne zaman start almaya başlarız biz”, Süleyman Aslan: “bu işlemi bu hafta bugün yarın hallederiz gibi geliyo bana”
Görüşmeden, Süleyman Aslan’ın Rıza Sarraf liderliğindeki örgüte aidiyet duygusuyla bağlanıp, Rıza Sarraf’ın rakiplerini engelleme konusunda örgüt faaliyeti çerçevesinde strateji ürettiği ve bu kapsamda hareket ettiği açık bir şekilde anlaşılmıştır.
Süleyman Aslan’ın konuşmalarında geçen;
• Rıza Sarraf’ın rakiplerini kastederek “DİĞERLERİNİ ENGELLEMEK İÇİN KURALLAR KOYMAMIZ LAZIM”
• “benim aklıma gelen şudur” (Örgütün faaliyeti için strateji belirlediği anlaşılmaktadır)
• Rakiplerinin alamayacağı bir belge isteyecekleri yönünde “Bİ BELGE İRAN TARAFINDAN BİR BELGE ALIRSAK DİĞERLERİ ALAMAZSA” (Alır“sak” tabiriyle Süleyman Aslan’ın Rıza Sarraf’ın örgütünün faaliyetlerini benimsediği, aidiyet hissettiği değerlendirilmiştir)
• “transit ticaret yapma belgesi istesek … ALAMAYACAĞI Bİ BELGE”
• Belgenin alınacağı kurumu kastederek “RIZA BEY YANİ HANGİ KURUMDAN OLDUĞUNA DA SİZ KARAR VERİN” (Bankanın, rakiplerinin temin edemeyeceği hangi kurumdan belge isteneceği örgüt lideri Rıza Sarraf’a sorulmakta ve bu konudaki kararı Rıza Sarraf’ın vermesi beklenmektedir)
Bu konuşmalar, Rıza Sarraf ile rüşvet ilişkisi içerisinde olduğu Süleyman Aslan’ın, Taha Ahmet Alacacı ve diğer rakiplerin engellenerek Rıza Sarraf’ın kartel bir güç haline gelmesi konusunda fiili bir birliktelik ve plan/eylem birliği sergilediklerini gösterdiği değerlendirilmektedir.
ÖRGÜTÜN DEVAMLILIĞI.,
Eylemler Bölümünde detayları verilen teknik takip çalışmalarına ve diğer çalışmalarla tespit edilen hususlara bakıldığında; hem şüpheliler arasındaki irtibatın ve fiili birlikteliğin hem de şüpheliler tarafından gerçekleştirilen eylemlerin süreklilik arz ettiği anlaşılmıştır. Şöyle ki; yaklaşık xx ay süren teknik takip çalışmalarında şüpheli şahıslar tarafından, xx farklı rüşvet gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Eylemlerin sayısındaki yoğunluk ve soruşturmaya konu hemen her eylemde benzer şüphelilerin aynı rollerde (işbölümüyle) eyleme iştirak etmesi bahse konu örgütlerin varlıklarındaki sürekliliği gösterdiği değerlendirilmiştir.
Örgütün devamlılığı ile ilgili dikkate alınması gerektiği düşünülen en öncelikli hususun, örgüt faaliyeti çerçevesinde hareket eden şüpheli şahısların her birinin iştirak ettiği eylemlerin sayısı olduğu değerlendirilmiştir. Bu kapsamda, soruşturma adı geçen (Örgüt faaliyeti kapsamında hareket eden ve etmeyen tümü) her bir şüphelinin ilgili oldukları olaylar ve sayıları aşağıda tablo halinde gösterilmiştir.
Örgütün soruşturma sürecinde gerçekleştirdiği çok sayıda eyleme ve bu eylemler karşılığı elde ettiği haksız kazanca bakıldığında, örgütün süreklilik ve kararlılığının ve eylem potansiyelinin net olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.
Örgütün eylemlerindeki devamlılığı ve şüphelilerin suç işleme kastı etrafındaki fiili birlikteliğinin kopmadan sürmesi, örneklerle anlatılacak olursa;
ÖRGÜTSEL BASKI ve KAMU GÜCÜNÜN HAKSIZ OLARAK KULLANILMASI.,
Yapılançalışmalarda, Rıza SARRAF liderliğindeki suç örgütünün, rüşvet ilişkisi ile satın aldığı kamu gücünü rakiplerini engelleyerek kartel haline gelmede, usulsüzlüklerini deşifre veya ihbar eden kamu görevlilerinin tayinini çıkartarmada kullandığı, satın aldıkları kamu gücünü “şahsi” veya “örgütsel” bir güç olarak gördükleri belirlenmiştir.
Yapılan teknik takip çalışmaları ile bu konuda şu şekilde örnekler görülmüştür;
TK:2155310289 – 14.06.2013 14:24 Rıza Sarraf- Barış Güler görüşmesinde;
Barış Güler: “BİR TANE ŞAHSIN GÖNDERİLMESİ VARDI YA ONU HALLETTİK”, Rıza Sarraf: “çok teşekkür ederim”, Barış Güler: “o şahıs gidiyor”, Rıza Sarraf: “çok teşekkür ediyorum”, Barış Güler: “öbürsünün ismini de vermediniz bana ama o da gidecek”, Rıza Sarraf: “vericem vericem onu da vericem”, Barış Güler: “ama öbür ESAS BAŞINDAKİ ADAM SÜRÜLDÜ”, Rıza Sarraf: “tamam çok teşekkür ediyorum”, Barış Güler: “bilginiz olsun tamam”
Görüşmede, Barış Güler’in, daha önceden Rıza Sarraf’ın sürülmesini istediği kamu görevlisinin tayini işleminin halledildiğini, şahsın yakında gideceğini (İstanbul’dan gideceği anlaşılmaktadır), Rıza Sarraf’ın tayininin çıkartılmasını istediği bir başka kamu görevlisinin ismini henüz Barış Güler’e vermediği ancak o şahsında tayininin çıkarılacağı (böylece sürülmesi istenen isimlerin Barış Güler’e değil direk ilgili yetkiliye verildiği) ve halihazırda tayini çıkartılan şahsın diğerine göre daha üst rütbeli bir görevli olduğu anlaşılmıştır.
Daha sonraki yapılan görüşmelerden ve yapılan çalışmalardan “sürüldü”ğünden bahsedilen kamu görevlisinin eski Fatih İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İNCE olduğu ve Rıza SARRAF’ın talebi üzerine bu şahsın tayininin İçişleri Bakanı Muammer GÜLER tarafından çıkarıldığı anlaşılmıştır. Zira konu ile ilgili daha sonraki olaylar üzerine yapılan TK:2357385538- 06.10.2013 19:24 Rıza SARRAF ile Muammer GÜLER arasındaki telefon görüşmesinde; Muammer GÜLER’in Orhan İNCE’yi kastederek “ONU SÜRDÜRDÜĞÜMÜZ İÇİN” dediği anlaşılmıştır. Diğer yandan TK:2358109451 – 07.10.2013 10:22 Rıza SARRAF ile Abdullah HAPPANİ görüşmesinde; Rıza SARRAF’ın Orhan İNCE’yi kastederek “BEN BUNU SÜRDÜRDÜM” dediği anlaşılmıştır.
Diğer yandan yapılan eylemin muhteviyatına bakıldığında, Barış GÜLER’in Rıza SARRAF’tan kendisi için sağladığı maddi menfaatin (babası için aracılık ettiği rüşvetten değil danışmanlık adı altında aldığı paradan bahsedilmektedir) karşılığında organize ettiği eylemlerdeki usulsüzlüğe (rüşvet karşılığında husumetli olunan bir kamu görevlisinin tayininin çıkarılmasına) bir danışmanlık faaliyeti olarak bakılamayacağı değerlendirilmiş, bu durumun Rıza SARRAF ile Muammer GÜLER arasındaki rüşvet ilişkisine ve bu kapsamdaki eylemlere aracılık ederken ayrıca kendine menfaat sağlama girişimi olduğu anlaşılmıştır.
YAPILAN YAZIŞMALARDA;
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 28.06.2013 tarihli ve 201950 sayılı Naklen Atama Onayı “İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER’in OLUR’U İLEİstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli 201950 sicil sayılı 4. Sınıf Emniyet Müdürü Orhan İNCE’nin Zonguldak Emniyet Müdürlüğüne atandığı,
***
TK:2357353282 - 06.10.2013 19:01 Rıza Sarraf - Ahad Khabbaz Tamimi görüşmesinde;
Ahad Khabbaz Tamimi’nin Adem Gelgeç ile görüştüğü ve ağzından laf almaya çalıştığı ve Orhan İnce’den şüphelendiğini söylemesi üzerine Rıza Sarraf’ın
“DUR BEN O ORHAN’IN DA ANASINI SİKEYİM SABRET DERS OLMAMIŞ ONA… BUNDAN SONRA ZİNDANA ATTIRACAM… ŞİMDİ BAK SEN SABAHA SABRET”
Görüşmeden, Rıza Sarraf’ın daha önceden tayinini çıkarttığı Orhan İnce’nin dersini almadığını, ona daha büyük zarar vereceğini söylediği anlaşılmıştır.
Bu görüşmenin hemen akabinde;
TK:2357385538- 06.10.2013 19:24 Rıza Sarraf- Muammer Güler görüşmesinde;
Muammer Güler: “Barış beni aradı Barış’la da konuşuyorduk … peki peki bunun Orhan’la ilgisi var mı”, Rıza Sarraf: “tabi Orhan yaptırmış zaten onu yaptırmak istiyor … ben detaylı biliyorum onun yaptırdığını” Muammer Güler: “ya o şerefsiz orda … ordaONU SÜRDÜRDÜĞÜMÜZ İÇİN”, Rıza Sarraf: “haberi girmesinler haber çünkü bizim yani şey nasıl derler yani bizim iş hayatımıza zarar verecek”
Görüşmede, Muammer Güler’in Orhan İnce’yi sürdüklerinden dolayı bu şekilde haber yaptırma yoluna gittiğini söylediği anlaşılmıştır.
Akabinde;
TK:2357486320 - 06.10.2013 20:23 Muammer Güler- Rıza Sarraf görüşmesinde;
Muammer Güler: “Bugün Gazetesinin genel yayın yönetmeni var Erhan BAŞYURT… onunla görüştüm … ben şimdi bunun heralde bunun babasıdır Nuri Elibol daha bu Orhan’ın tayini ile ilgili bana yazmış felan ben ona randevu vermemiştim şimdi buna… şimdi buna vericem diyecem kiBAKBU ADAMINIZI BEN SADECE TAYİN EDEREK KURTARDIM AMA DAHA ÜZERİNE GİDERSENİZ BUNUN BİR YERLERE ÇÖKTÜĞÜNÜ İŞLEM İŞLEME KOYARSAM BU ADAM MESLEKTEN GİDER ONUN İÇİN AYAĞINIZI DENK ALIN… GEREKTİĞİNDE DAHA DA İLERİ GİDERSE DERSİN Kİ KARDEŞİM BANA ÇÖKTÜ BENDEN ŞÖYLE BİR RÜŞVET İSTEDİ… HAYIR BUNU DAHA İLERİ GÖTÜRÜRLERSE O ZAMAN DA BEN SENİN AZINDAN İKİ SATIR İFADE ALIRIM BUNU AYNI GÜN İŞLEME ÇEKTİRİRİM VE MESLEKTEN ATTIRIRIM BU PEZEVENKİ”, Rıza Sarraf: “sayın bakanım benim verdiğim ifade yok muydu Asayiş’te… ifadenin aynı fotokopisini gizli belgeyi almış eline… yani içerden de belge sızmış ona”, Muammer Güler: “ben o Nuri Elibol’u da çağırırım demek ki bu Kamil’in babası derim ki siz yanlış yapıyorsunuz bundan yana bişey çıkmaz bu adam BÖYLE DAVRANIRSANIZ EĞER BEN BUNU MESLEKTEN ATARIM ŞİMDİ TAYİNLE KURTULDU tabi ne olacağı da belli değil şu anda soruşturma da yapılıyor hakkında anladım”
Görüşmelerde, Muammer Güler’in Orhan İnce’nin tayinini çıkardığını açık açık söylediği, şahsın Rıza Sarraf’la olan husumeti sebebiyle olayların büyümeye devam etmesi durumunda meslekten atma yoluna gideceği, hatta Rıza Sarraf’ın ağzından gasp edildiğine veya rüşvet istendiğine dair iki satır ifade alınıp bunu işleme sokarak meslekten ihraç edilmesini sağlayabileceğini söylediği anlaşılmıştır.
TK.2360895950 - 08.10.2013 18:11 Rıza Sarraf – Muammer Güler görüşmesinde;
Muammer Güler: “Orhan konusunda ben zaten takip ediyorum sen hiç merak etme o konuyu hiç şey yapma”, Rıza Sarraf: “sayın bakanım asıl önemli konu o işte herşeyden önemli”, Muammer Güler: “tamam baba O KONU BENİM İŞİM o konu abinin işi sen merak etme…SEN MERAK ETME BEN O PEZEVENGE BUNUN ONUN SANA YAPTIĞI ÇEKTİRDİĞİNİ BEN ONDAN KAT BE KAT BURNUNDAN FİTİL FİTİL GETİRİRİM O İTOĞLU İTİN SEN KAFANI YORMA”
Görüşmeden, Muammer Güler’in Orhan İnce hakkındaki soruşturma konusunu takip ettiği söylediği, Rıza Sarraf’ın bu konunun çok önemli olduğunu söylemesi üzerine Muammer Güler’in de “O KONU BENİM İŞİM” ve “O PEZEVENGE BUNUN ONUN SANA YAPTIĞI ÇEKTİRDİĞİNİ BEN ONDAN KAT BE KAT BURNUNDAN FİTİL FİTİL GETİRİRİM” şeklinde Orhan İnce hakkında yapacaklarından (burnundan fitil fitil getireceğinden) ve bu konuyu kendine görev addettiğinden bahsettiği anlaşılmıştır.
Bu konu ile ilgili Muammer GÜLER’in Rıza SARRAF ile aralarında olan maddi menfaat ilişkisi sebebiyle sorumlusu olduğu teşkilattaki bir kamu görevlisi hakkındaki girişimlerine, yaptıklarına (tayin çıkarma, soruşturmalarının üzerine gitme vs.), konuya olan ilgilisine ve üslubuna bakıldığında; örgütsel bir aidiyetle hareket ettiği değerlendirilmiştir.
***
TK:2211804652 - 16.07.2013 17:15 Rıza Sarraf – Rüçhan Bayar görüşmesinde;
Rüçhan Bayar: “mektubu açıyorum bir saniye bir dakka ...hahah ya olmaz böyle bişey ya”, Rıza Sarraf: “Kunlun’u ayrı yazdırdım Pingan’ı ayrı yazdırdım”, Rüçhan Bayar: “vay vay”, Rıza Sarraf: “iki tane”, Rüçhan Bayar: “İzmitAbles ....Trabzonokey ben bunun burda yeminli tercumanda da şeyinide yaptırayım”, Rıza Sarraf: “yok burda yaptıracam ya ben orjinalini güzel bakanlık zarfında zaten tercümana verecem Çin Konsolosluğu’na da onaylatacam yollayacam sana”, Rüçhan Bayar: “tamam elden gönder abi bunu kaybolmasın … çocuklar gelecek buraya çünkü … valla helal olsun süper hahah YAKINDA KABİNENİN YARISI BİZE KEFİL OLACAK ABİ”, Rıza Sarraf: “sana dedim ben imzalatacağım ya dedim inşallah … imzayı gördün mü kim imzalamış”, Rüçhan Bayar: “görmez miyim çok yakışıklı bir imza hahah ellerine sağlık o çok güzel oldu ya … çok iyi daha ne olacak daha da etkili bence”, Rıza Sarraf: “Bank of Kunlun’unkini de şeye yazmış Golingvang heralde bu başka … Kunlun’unkini de direk başkanına yazdı”, Rüçhan Bayar: “abi bu pisikolojik gazla Kunlun’un da kapısını çalarız yani direk kendimiz bile bitiririz işi yani … çok kuvvetli ya çok iyi bir referans abi”
Görüşmede, Rıza Sarraf’ın, referans mektuplarının görüntülerini Çin’de bulunan Rüçhan Bayar’a dijital ortamda gönderdiği, Rüçhan Bayar’ın bu duruma çok sevindiği, bu şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanlığı’ndan gelen bir referans mektubu ile Çin’de firmalarının hesaplarında sıkıntı yaşadıkları Kunlun Bank’a giderek işlerini halledebileceklerini ve bu gidişle Türkiye’de Bakanların yarısının (Kabinenin yarısının) kendilerine kefil olacaklarını söylediği anlaşılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder