17 Mart 2019 Pazar

Başkanlık Sisteminin Türkiye’de Uygulanabilirliği Tartışmaları, BÖLÜM 2

Başkanlık Sisteminin Türkiye’de Uygulanabilirliği Tartışmaları Ekseninde Türk Tipi Başkanlık Sistemi., BÖLÜM 2


    Türkiye’de Başkanlık sistemi ile ilgili tartışmalar Özal döneminden sonra, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel döneminde, kendisinin Türk siyasal sistemi ile ilgili ifade ettiği fikirler ve önerilerle yeniden başlamıştır. Demirel Türkiye’de parlamenter hükümet sisteminin tartışılır hale gelmesinde, cumhurbaşkanlığı döneminde 1997 yılına kadar 4 yıl 3 ayda tam altı hükümet onaylamasının etkili olduğunu belirtmiştir. Koalisyon hükümetlerinin istikrarsızlıklarının siyasî istikrarsızlığı pekiştirdiğini söylemiştir (Duman, 2013, s. 644). Demirel yürütmenin güçlendirilmesini bir zaruret olarak görmüştür. Tek bir siyasî partinin mecliste çoğunluğu sağlayarak istikrarlı ve etkin bir hükümet kurması ihtimalinin azalmasını, seçmen kitlesinin toplumsal yapının ürünü olmayan yapay partiler arasında savrulmasını güçlü yürütme arzusuna gerekçe olarak göstermiştir (Vergin, 2013, s. 452). Görev süresinin dolmasından aylar önce dahi hükümet sistemi tartışmaları konusunda görüşlerini bildirerek yeni dönemde 
cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini ifade etmiştir (Duman, 2013, s. 649).

Demirel, başkanlık sisteminin doğru tartışılması gerektiği söyleyerek bütün olayın Türkiye’de meselelere tartışma zemininin bulunmaması olduğunu dile getirmiştir (“Cumhurbaşkanı ‘Başkanlık sistemi”, 1998). Başkanlık modelini kendisinden sonraki dönemlerde geçerli olmak üzere istediğini ifade eden, kendisinin bu yönde bir arzusunun olmadığı belirten bir diğer açıklamasında ise “Ben onu başkalarına havale ettim. Tartışılacak olan Türkiye’de istikrar arayışı. Eğer bulduysanız beni yormayın’’ şeklinde açıklamada bulunmuştur (“Cumhurbaşkanı Demirel”, 1998).

Görüldüğü üzere her iki lider de başkanlık sistemi tartışmalarında klasik Amerikan modeli üzerinde durmakla birlikte, dayandıkları en önemi gerekçe koalisyon hükümetlerinin ortaya çıkardığı istikrarsızlık problemidir. Esasen her iki liderin de hükümet istikrarı noktasında makul karşılanmasını sağlayan koalisyon tecrübesi Türk siyasal hayatının kilometre taşlarından olagelmiştir. Ancak 1961 ve 2002 yılları arasında aralıklarla var olan 22 yıllık koalisyon  döneminin, siyasî istikrarın sadece hükümet istikrarından ibaret olduğu çerçevesinde değerlendirilmesine yol açması, hükümet sistemi değişikliği taleplerinin neredeyse son 3 yıla kadar neredeyse aynı zeminde değerlendirilmesine yol açmıştır.

Erdoğan Döneminde Başkanlık Sistemi Tartışmaları ve Türk Tipi Başkanlık Modeli.,
Selefleri Özal ve Demirel gibi Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümet sisteminin başkanlık sistemi olması gerektiğini düşünmektedir. Erdoğan, 2003-2014 yılları arasında 11 yılı aşan başbakanlığı döneminde, farklı zamanlarda bu yöndeki görüşlerini beyan etmekle birlikte özellikle 2014 yılında cumhurbaşkanlığı makamına gelmesinden sonra başkanlık sisteminin yönetim modeli olarak benimsenmesi hususunda daha istekli bir tutum göstermektedir. Özellikle 2015 genel seçimlerinin bu noktada milat olması gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Yeni Türkiye” vizyonu çerçevesinde başkanlık sisteminin daha 
güçlü ve kararlı bir yönetim modeli olarak benimsenmesi ile birlikte çok başlılığın yarattığı sıkıntılardan kurtulmanın mümkün olacağını dile getirmektedir. 

Erdoğan, klasik Amerikan modelinden farklı olarak Türkiye’ye özgü bir başkanlık sistemi modelini inşa edecek yeni anayasaya ihtiyaç duyulduğunu söylemekte dir. Bu noktada “Türk tipi başkanlık modeli”nin nasıl bir hükümet modeli sunduğu ve arkasında yatan gerekçelerin irdelenmesi gerekir. 

Zira 2003 yılı Mart ayında göreve gelen ve kısa zaman sonra gönlündeki modelin Amerikan modeli olduğunu söyleyen Erdoğan’ın, özellikle son yıllarda ortaya çıkan Türk tipi başkanlık modeli arzusu nasıl açıklanabilir?

2002 genel seçimlerinden sonra 2003 yılı Mart ayında başbakanlık koltuğuna oturan Erdoğan, ülkedeki tüm kurumların halkla bütünleşmesi ve bir konsensüs sağlanması gerektiğini kaydederek kendisi için ideal modelin Amerikan tipi başkanlık modeli olduğunu söylemiştir. 

Bu görüşüne dayanak olarak ise yasama ve yürütme arasındaki müdahalelerin ortadan kalktığı, kuvvetler ayrılığının sağlandığı bir sisteme ülkenin duyduğu ihtiyacı göstermiştir (“Erdoğan’ın hayali”, 2003). Esasen Erdoğan’ın yasama ve yürütme arasında sert bir ayrıma ve tek adam iradesine dayanan başkanlık sistemini hükümet modeli olarak benimsemekteki isteğini, Ak Parti iktidarı öncesinde yaşanan koalisyon hükümetleri ile açıklamak makul bir yaklaşım olacaktır. Sadece 90’lı yıllardan 2002 genel seçimlerine kadar olan süreçte 9 
koalisyon hükümetinin iş başına gelmesi, Erdoğan’ın klasik ABD hükümet sisteminden yana bir tutum göstermesinde önemli bir rol oynamıştır.

2003 yılında başlayan başkanlık tartışmaları kimi zaman yoğunlaşan bir şekilde gündemde kalmaya devam etmiştir. Ancak özellikle 2012 yılında detayları ortaya çıkan, Erdoğan’ın Amerikan modelinden Türk modeline geçiş yaptığı başkanlık sistemi önerisiyle tartışmalar farklı bir boyut kazanmıştır. Kamuoyunda “Türk tipi başkanlık modeli’’ olarak yer alan ve Amerikan tipi başkanlık sisteminden önemli ölçüde farklılaşan hükümler içeren maddeler, kuvvetler ayrılığının ihlal edildiği ve çok güçlü bir başkan yaratılmak istendiği tartışmalarına maruz kalmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin “367 yeter oy’’ sayısı nedeniyle tıkanması ve 
“kapatma davası’’ gibi tecrübe edilen gelişmelerin Erdoğan’ın kuvvetlerin ayrılığını öngören Amerikan modelinden, şiddetle kuvvetlerin birliği eleştirilerine maruz kaldığı Türk tipi başkanlık modeline geçmesinde etkili olduğunu söylemek mümkündür (Kırmacı, 2013, s. 521). 

Taslağı hazırlayan komisyon üyelerinden Burhan Kuzu, ABD başkanlık sisteminden farklı bir model önermelerinin gerekçesini, ABD Başkanı’nın kararname çıkarma yetkisi bulunmaması nedeniyle tıkanıklıklar yaşandığını, Başkan’ın istediği yasaları çıkartmakta ve bütçesini geçirmekte sıkıntıya düştüğünü açıklayarak ifade etmiştir (Ataay, 2013, s. 273-274). Ahmet 
İyimaya, önerilen modelin bir teklif değil, taslak model olduğunu söylemiştir. Bu taslak model üzerinde çalışarak emek verdiklerini dile getirmiştir (İyimaya, 2013, s. 58).

Ak Parti’nin önerdiği başkanlık modelinde ABD’dekinden farklı olarak başkan hiçbir kayıt ve şarta tâbî olmadan TBMM’yi feshedebilecektir. TBMM de aynı şekilde erken seçim kararı almak suretiyle başkanın görev süresini sonlandırabilecektir (Erdoğan, 2013, s. 546). 

Madde 28- (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi veya Başkan tek başına her iki organın seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir. Başkanın ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Başkan bir defa da aday olabilir (İyimaya, 2013, s. 60). 

Bu uygulama başkan ile parlamento çoğunluğunun farklı partilerden olması durumunda doğabilecek uyumsuzlukların siyasî tıkanıklığa dönüşmesini önlemek için düşünülmüştür. 

Ancak erken seçim kararını ister başkan ister meclis alsın başkanlık seçimiyle parlamento seçiminin aynı gün birlikte yapılması öngörülmektedir. Oysa ABD başkanlık sisteminde başkanın parlamento üzerinde etkili olmasını engelleyen, başkanın, Temsilciler Meclisi’nin ve Senato’nun farklı görev sürelerine tâbî olması ve Senato’nun yapılan ara seçimlerle üyelerinin bir kısmının yenilenmesi söz konusudur. Ayrıca başkan ile parlamento çoğunluğunun aynı ya da farklı partilerden olması durumunda dahi parti içi demokrasinin güçlü, parti disiplininin zayıf olması, partilerde uzlaşma kültürü yerleşmiş olması, partilerin ideolojik 
olarak katı olmamaları sebebiyle sistem işlemektedir. Oysa Türkiye’de aynı durumundan bahsetmek pek mümkün gözükmemektedir. Aynı gün yapılacak seçimler başkanın parlamentoda yer alacak çoğunluğu belirlemesini sağlayarak kuvvetler ayrılığı prensibini zedeleyecektir (Ataay, 2013, s. 275-276).

Kuvvetler ayrılığı ekseninde tartışmalara yol açan başkanın kararname çıkarabilme yetkisi, Ak Parti’nin öngördüğü başkanlık modelinin bir diğer özelliğidir.

Madde 23- (1) Başkan, genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarabilir. Bir konuda Başkanlık kararnamesi çıkarabilmesi için kanunlarda o konuyu düzenleyen uygulanabilir açık hükümlerin bulunmaması şarttır. Kişi hak ve hürriyetleri ile siyasi hak ve hürriyetler kararname ile düzenlenemez. Kararnameler ile kanunlarda aynı konuda farklı hüküm bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır (İyimaya, 2013, s. 60).

Erdoğan’a göre bu yetki başkanın genel siyaseti belirleme yetkisinin doğal bir sonucu olarak görülebilirse de başkanın kanunlarda belli bir konuyla ilgili açık hükümler bulunmadığını ileri sürerek yasama alanına müdahalesini açık hale getirmektedir (Erdoğan, 2013, s. 546). 
Şu an ki parlamenter sistemde, KHK çıkarma yetkisi olağan dönemde de olağanüstü dönemde de nihaî onay makamı olan TBMM’nin oluru ile işlerlik kazanmaktadır. Oysa Türk tipi başkanlık modelinde öngörülen başkana kararname çıkarma yetkisi ile klasik başkanlık sisteminin en önemli özelliği olarak gösterilen “kuvvetler ayrılığının sağlanması” ilkesi zedelenmektedir 
(“Nasıl bir başkanlık sistemi”, 2015).

Türk tipi başkanlık modeli taslağında başkana bakanları, kamu görevlilerini, büyükelçileri, yüksek yargı mensuplarını, tek başına atama yetkisi verilmektedir (Ataay, 2013, s. 277). 

Madde 22- (5) Başkan ayrıca Anayasada verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır (İyimaya, 2013, s. 60). 

ABD tipi başkanlık sisteminden farklı olarak sistemi denetleyen herhangi bir mekanizmanın öngörülmediği atama işlemi ile çoğulcu demokrasinin ihlal edilerek belirli bir görüşü benimseyen kişilerin belirli makamlara getirilmesinin söz konusu olduğunu söylemek mümkündür. Bunların yanında yürütmeye bağlı idarî teşkilat üzerinde gözetim ve denetim yetkisine sahip ABD Başkanından farklı olarak, başkan “devlet başkanı’’ sıfatıyla anayasal kurumlar üzerinde gözetim yetkisine de sahip olacaktır. Ayrıca başkanın yasama organının 
onayı olmadan istisnaî rejime geçebilmesi ve bu dönemlere özgü kararname çıkarabilmesini öngören sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilanı yetkisi gibi hükümler taslakta yer almaktadır (Erdoğan, 2013, s. 546-547).

Yanık’a göre Ak Parti’nin öngördüğü “Türk tipi başkanlık modeli’’ mevcut sistemin olmazsa olmaz unsurlarının değiştirilerek ortaya çıkan yeni bir sistemdir. Başkana verilecek yetkiler ile denetim ve denge sisteminin, dolayısıyla sistemin işleyiş mantığına aykırı bir durum ortaya çıkacaktır (Yanık, 2013, s. 667). 
Burhan Kuzu da Türk tipi başkanlık modeli önerisinin ortaya çıktığı 2012 yılından önce vermiş olduğu bir röportajda başkanın parlamentoyu feshedebilmesinin ve kanun yapma yetkisinin ABD dışındaki ülkelerde yanlış bir tipoloji oluşturduğunu 
belirtmiştir (Kuzu, 2011, s. 162). Özellikle başkanlık sisteminin olumsuz örneğini teşkil eden Latin Amerika ülkelerini yukarıda ifade edilen, Amerikan modelinden farklı olan yönlerinden dolayı dikkate almamak gerektiğini ifade eden Kuzu’nun görüşlerinin Türk tipi başkanlık modeliyle ters düştüğü görülmektedir.Çelik’in ifadesiyle, Türk tipi başkanlık sisteminde yasamaya, Osmanlı geçmişiyle uyumlu biçimde, neredeyse 1876 Anayasası’ndaki gibi yalnızca yasa yapma ile sınırlı bir işlev tanınmış, başkan ise güçlü yetkilerle donatılmıştır (“‘Türk tipi demokrasi’nin”, 2012).

2014 yılı cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, cumhurbaşkanlığı makamına oturan Erdoğan, başkanlık sisteminin hükümet modeli olarak benimsenmesi yönündeki görüşlerini daha yoğun olarak dile getirmeye devam etmiştir. Siyasi karizmasının milli irade nezdindeki gücünün başbakanlığı döneminden itibaren giderek arttığının farkında olan Erdoğan, cumhurbaşkanı sıfatıyla 2015 genel seçimlerin başkanlık sistemi için dönüm noktası olacağını yoğunlaşan bir şekilde ifade etmektedir. Bu doğrultuda Amerikan sisteminden farklı olarak Türk tipi başkanlık modeli üzerinde durmaya devam etmektedir. Beştepe Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen bir muhtarlar toplantısında, Meksika modelini örnek veren Erdoğan, başkanlık sisteminin Türk yönetim düşüncesinin genlerinde olduğunu söylemiştir. 2012 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu başkanlık sistemine geçiş önerisinden pek de farklı görünmeyen bu modelde başkan 6 yıllık bir dönem için seçilmekte ve bir daha seçilme hakkına sahip olamamaktadır.Meksika modeli, başkan yardımcısı ve başbakanın olmadığı bir sistem olmakla birlikte, meclise yasa tasarısı sunma hakkına sahip olan başkan neredeyse tüm yetkileri elinde toplamaktadır (“Her şeyin başı başkan”, 2015). Meksika modelinde öngörülen yeniden seçilme yasağı, yeniden seçilememenin yarattığı psikolojik baskı altında başkanın, akılcı olmayan, verimsiz, iyi planlanmamış politikalar izlemesi şeklinde tanımlanabilen topal ördek (lame duck) olgusuna yol açabilme tehlikesine sahiptir (Yazıcı 2014, s. 48).

Türk tipi başkanlık modeli farklı kesimlerden akademisyenlerin, siyasetçilerin, yazarların eleştirilerine uğramıştır. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hükümet sistemi değişikliği noktasında, Türk tipi başkanlık sisteminin olmaması gerektiği ifade ederek ABD’deki gibi kuvvetler ayrılığının keskin bir şekilde ayrıldığı bir sistemin de demokrasiye uygun bir model olduğunu ve benimsenmesi gerektiğini ifade etmiştir (“Gül’den ‘başkanlık’ çıkışı”, 2015). Aslında 
faklı birtakım kesimlerce dile getirilen eleştirilerin odak noktası, 21. yüzyıl Türkiye’sinde daha ileri ve çoğulcu bir demokrasi özlemine karşı bir konumda olan yönetim modelidir. 

Sonuç

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasî sistemi içinde 90 yıllık bir geçmişi olan parlamenter sistemin işleyişi sürecinde yaşanan birtakım sıkıntılar, hükümet sistemi değişikliği tartışmalarının her daim gündemde kalmasını sağlamıştır. Özellikle 1982 Anayasası ile birlikte yürütmenin güçlendirilmesi yolunda değişiklikler yapılarak bu minvalde yapılacak etkili düzenlemelerle işlerliği olan bir hükümet sisteminin, Türk siyasal sisteminin ilacı olacağı dile getirilmiştir. Ancak her ülke birçok farklı dinamik tarafından bir araya gelen ve kendisini 
diğer ülkelerden ayıran bir siyasî sisteme sahiptir. Ayrıca Türk siyasal sistemi için klasik Amerikan modeli başkanlık sisteminin bir kenara itilerek Türk tipi başkanlık modelinin benimsenmesi için güçlü ve makul sebepler ortaya konulamamaktadır. Özellikle 2012 yılında Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunulan Türk tipi başkanlık modelinin kuvvetler ayrılığını hiçe sayan özellikleri, örtülü bir monarşik yapının sunulmaya çalışıldığı yönünde ciddi eleştiriler 
almıştır.

Buradan hareketle siyasî sistemde yapılabilecek hiçbir değişikliğin, Türk siyasal kültüründe var olan teamülleri değiştirmeyeceği açıktır. Araçsal ve kurumsal düzenlemeler, sadece yasama-yürütme ilişkileri bağlamında yaşanacak sıkıntıları çözmek için faydalı olabilir. Bu doğrultuda ABD tipi başkanlık sistemi ve ortaya çıkarabileceği sonuçlar itibariyle daha fazla eleştiriye maruz kalan Türk tipi başkanlık modeli yerine düşünmekten ziyade parlamenter sisteme işlerlik kazandıracak düzenlemeler yapmak daha yerinde olacaktır. Sağlam bir parlamento çoğunluğuna dayanmayan hükümetlere istikrar ve etkinlik kazandırmaya yönelik hukuk kurallarına yer veren rasyonelleştirilmiş parlamentarizm bu yönde atılacak adımlardan biri olabilir. Bunun dışında 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte ortaya çıkan yarı başkanlık sistemine işlerlik kazandıracak birtakım uygulamalara da gidilebilir. 

Sonuç olarak, Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine çıkması, güçlü bir yönetime ve ekonomiye sahip olarak modern kapitalist dünya sistemi içerisinde başat aktörlerden biri olması, Türk tipi başkanlık sisteminin antidemokratik yönetim modelinden geçmemektedir. 

Türk siyasal sisteminin sahip olduğu sorunların çözümü için temel argümanlarıyla oynanmış bir başkanlık modeli sisteminden daha fazlasına ihtiyaç olduğu aşikârdır.

Kaynakça

Akçalı, P. (2013). Genel özellikleri, yararları ve sakıncaları ışığında başkanlık sistemleri. Yeni Türkiye Dergisi, 51, 406-411.
Akçalı, P. (2014). Siyasal istikrar ve başkanlık sistemi: Amerika Birleşik Devletleri örneği. İ. Kamalak (Ed.), (Yarı) başkanlık sistemi 
ve Türkiye içinde (s. 79-110).İstanbul: Kalkedon Yayıncılık.
Ataay, F. (2013). Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘başkanlık sistemi’ önerisi üzerine değerlendirme.Alternatif Politika Dergisi, 
5(3),266-294.
Aydıntaşbaş, A. (2015, 5 Ocak). İyi de bu başkanlık değil. Milliyet gazetesi. http://www.milliyet.com.tr/iyi-de-bu-baskanlik-
degil/siyaset/ydetay/2008851/default.htm sitesinden 05.02.2015 tarihinde edinilmiştir.

Başkanlık sistemini TBMM’de Özalcı milletvekilleri savunuyor, (1992, 11 Ekim), Cumhuriyet gazetesi, s. 5.

Cemal, H. (1989). Özal hikâyesi. Ankara: Bilgi Yayınevi.
Cumhurbaşkanı ‘başkanlık sistemi doğru tartışılsın’, (1998, 14 Temmuz), Cumhuriyet gazetesi, s. 7.
Cumhurbaşkanı Demirel ‘Başkanlık sistemi benim için bitti’, (1998, 24 Mayıs), Cumhuriyet gazetesi, s. 7.
Çelik. D. B. (2012, 24 Aralık). Türk tipi demokrasi’nin son durağı: Türk tipi başkanlık sistemi.T24.
http://www.T24.com.tr adresinden 25 Şubat 2015 tarihinde edinilmiştir.

Duman, S. (2013). Türkiye için başkanlık sistemi değerlendirmeleri. Yeni Türkiye Dergisi,51, 636-662.

Erdoğan, M. (1996). Başkanlık sistemini doğru tartışmak.Liberal Düşünce Dergisi, 1(2), 4-12.
Erdoğan, M. (2013).Başkanlık sistemi, demokrasi ve Türkiye.Yeni Türkiye Dergisi, 51, 542-547.
Erdoğan’ın hayali Amerikan modeli, (2003, 21 Nisan), Milliyet gazetesi, s. 19.

Fedayi, C. (2013). Mazi, hâl ve istikbal boyutlarıyla başkanlık sistemi.Yeni Türkiye Dergisi, 51, 679-691.

Gül’den ‘başkanlık’ çıkışı, (2015, 21 Şubat), Birgün gazetesi, s. 4.

Her şeyin başı başkan, (2015, 25 Şubat), Vatan gazetesi, http://www.gazetevatan.com/-her-seyin-basi-baskan--743795-gundem/ 
sitesinden 25.02.2015 tarihinde edinilmiştir.

İyimaya, A. (2013). Başkanlık sistemini tartışmak yahut Ak Parti modeli. Yeni Türkiye Dergisi, 51, 519-524.

Keser, H. (2013). Başkanlık sistemi. Yeni Türkiye Dergisi, 51, 430-438.
Kılınç, Z. A. (2013). Siyasal istikrar açısından başkanlık ve parlamenter sistemler. M. Aktaş ve B. Coşkun (Ed.), Başkanlık sistemi 
karşılaştırmalı bir inceleme ve Türkiye için değerlendirmeler içinde (s. 401-427). Ankara: Nobel Yayınları.
Kırmacı, R. B. (2013). Türkiye’de başkanlık sistemi tartışmaları.Yeni Türkiye Dergisi, 51, 519-524.
Kuzu, B. (2011). Her yönü ile başkanlık sistemi. İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı.

Göktürk, G., (2015, 10 Şubat). Nasıl bir başkanlık sistemi. Akşam gazetesi, http://www.aksam.com.tr/yazarlar/nasil-bir-baskanlik-
sistemi/haber-380455sitesinden 10.02.2015 tarihinde edinilmiştir.

Powell, G. B. (1990). Çağdaş demokrasiler: katılma, istikrar ve şiddet. Ankara: S Yayınları.

Tosun, G. E. ve Tosun,T. (1999). Türkiye’nin siyasal istikrar arayışı başkanlık ve yarı başkanlık sistemleri. İstanbul:Alfa Yayınları.

Vergin, N. (2013). Siyasal sistem arayışları ve yarı-başkanlık sistemi. Yeni Türkiye Dergisi, 51, 449-455.
Vernon, M. C. (1961). Devlet sistemleri mukayeseli devlet idaresine giriş. Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları.

Yanık, M. (2013). Başkanlık sistemi ve Türkiye’de uygulanabilirliği. Yeni Türkiye Dergisi, 51, 663-667.
Yavuz, K. H. (2000). Türkiye’de siyasal sistem arayışı ve yürütmenin güçlendirilmesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Yazıcı, S. (2013). Başkanlık ve yarı-başkanlık sistemleri Türkiye için bir değerlendirme. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Yılmaz, S. (2013). Başkanlık sistemi; ABD, Türkiye’ye örnek olabilir mi? Yeni Türkiye Dergisi, 51, 617-635.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder