27 Şubat 2019 Çarşamba

TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu, Bilgisine Başvurulanlar, BÖLÜM 16

TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu,  Bilgisine Başvurulanlar, BÖLÜM 16






Başbakanlıkta kaybolan Emniyet Genel Müdürlüğü yazısı vesair bütün bunlar, çete, mafya ve Sayın Başbakan arasında zaman zaman bazı bağlantıların kurulduğunu açık seçik bir şekilde göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, tüm bu ilişkiler ağının adı, çetelerle mücadele değildir. Çetelerle mücadele, çetelerle bağlantı kurmak suretiyle, hukuka aykırı, kanuna aykırı, hukukun vermediği yetkileri kendi adına kullanmak suretiyle çetelerle bağlantı kurarak yapılamaz. Bunun adı çetelerle mücadele olamaz; olsa olsa, çetelerle ilişki olur, çetelerle muhabbet olur. (FP sıralarından alkışlar)

Aslına bakarsanız, Sayın Başbakan, ısrarla, Başbakanlığı bırakmamakta direnmeye çalışmaktadır. Bu, ister istemez, acaba, Sayın Başbakan, olayların kendisine daha fazla bulaşmasını önlemek için mi koltuktan vazgeçmek istemiyor sorusunu da gündeme getirmektedir.

Evet, niçin ve nasıl bir mücadele çetelerle?!. Bakıyorsunuz, birçok hadisede Hükümetin ihmali var, ilgili bakanların ve Sayın Başbakanın ihmalleri var. Malki cinayetinde, daha önce başlamış işlemler ancak bu İktidar döneminde, onaltı ay sonra aralanmaya başlamıştır.

Yine, Malki cinayetinin azmettiricisi Erol Evcil, bu İktidar zamanında, bu Hükümet zamanında elini kolunu sallayarak yurtdışına çıkmıştır. Malki'nin bütün muhasebe kayıtlarını bilen Erol Erkohen adlı şahıs, bu kadar önemli bir sorgu aşamasında, yine bu Hükümet döneminde elini kolunu sallayarak yurtdışına çıkmıştır. Üstelik, Malki cinayetinin örtbas edilmesinde rolü bulunduğu şüphesi olan Bursa Emniyet Müdürü Ahmet Demir'i, terfian, İzmir'e Emniyet Müdürü olarak atayan da bu Hükümettir, bu İktidardır; olaylar patlak verdikten sonra açığa almak zorunda kalmışlardır.

Çakıcı-Korkmaz Yiğit ilişkileriyle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü yazısı, garip, hem de çok garip bir şekilde, yadırganacak bir şekilde, Sayın Başbakanın Özel Kaleminde kaybolmuştur. Hangi soruşturmayı başlatmıştır; niçin, nasıl kaybolduğuyla ilgili hangi mesafeyi almıştır? Sayın Başbakanın Özel Kaleminde böylesine bir evrak nasıl kaybolabilir? İlk işbaşına geldiği günden itibaren, çaycılar dahil, Başbakanlıktaki bütün personeli temizleyen, Özel Kalemine de en güvendiği mutemet isimleri, insanları yerleştiren bir Başbakanın, bu yazının burada kaybolduğunu söylemesi, hiç de inandırıcı değildir, ciddî bulunacak tarafı da yoktur.

Yakaladık dediğiniz çete bağlantılı isimlerden pek çoğu kendi zamanınızda yurt dışına çıkmışlardı, kaçmışlardı; Sedat Peker ve Kürşat Yılmaz, sizin zamanınızda yurt dışına kaçan isimler arasındaydı.

Çatlı'ya kırmızı pasaport verenlerle ilgili hangi işlemlerin yapıldığına değinmek istemiyorum.

İstediğiniz kaseti, Emniyetin bile, o kadar ısrarlı olduğunuz halde -sizin ifadelerinizle- aylarca size vermemesini neye bağlıyorsunuz Sayın Başbakan diye sormak, elbette, herkesin hakkıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat birimleri, acaba, size güvenmiyorlar mı?! Kutlu Aktaş raporuna istinaden başlayacağını söylediğiniz 6 ayrı soruşturma dosyasından henüz bir haber yok.

Evet, bütün bu ilişkiler, çete-mafya ilişkilerinin, karapara bağlantılı bir bölümünde bazı ipuçları verecek gelişmeler ortaya çıkmış olsa bile, bu gelişmelerin bir ucunun Sayın Başbakana kadar uzandığını göstermektedir. Çete-mafya ilişkileriyle mücadele, bundan ibaret değildir. Karaparaya bağlı hadiseler, sadece, bu büyük aysberkin küçük bir görünen yüzüdür; ondan daha önemli bir ana başka çizgi daha vardır ki, bununla ilgili olarak ortaya henüz hiçbir şey çıkmamıştır; hiçbir açıklık görünmemektedir. Evet, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun cinayetlerinin failleriyle ilgili hiçbir gelişme sağlanamamıştır; bir santimlik bir mesafe bile alınamamıştır. O halde, Sayın Başbakanın, çetelerle mücadeleden bahsetmeye hakkı olduğunu hiç kimse söyleyemez. Çetelerle mücadeleden bahseden Sayın Başbakan, ipin ucu eğer size kadar uzanıyorsa, bunun adı da hiçbir zaman mücadele olamaz. (FP ve CHP sıralarından alkışlar)

Televizyon programında hiç yalan söylemediğinizi ifade ettiniz; ama, vaktiyle "elimde bilgi var, belge var, kaset var" dediniz; daha sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Susurluk Komisyonu, elinizdeki belgeleri ve kasetleri istedi "bende, bilgi, belge, kaset yok" dediniz; Sarıyer Savcılığı istedi, yine "bende yok" dediniz. Demek ki, bazı söylediğiniz sözler gerçek değildir, doğru değildir. "Çakıcı'yla kasetim çıkarsa istifa ederim" dediniz; ama, Eyüp Aşık defalarca konuştu ve sizin bilginiz dahilinde konuştu. O halde, sizin doğrudan konuşmanızla, sizin bilginiz dahilinde bir bakanınızın konuşması arasında bir fark var mı?! Bu da, kendi sözlerinizle, istifanızı, bırakıp gitmenizi gerektirecek bir durum değil midir?!

Bütün bu yoğunluğun içerisinde, irticayı Türkiye gündemine almak için gece gündüz gayret sarf eden medyayı; irticayı gündeme yerleştirenlerin, şimdi nerede, ne yaptıklarını -konumuz dışında olduğundan- şimdilik bir tarafa bırakıyorum.

Çete-mafya sizin zamanınızda çözülmeye başlamadı; çete-mafyayla mücadele yıllar öncesinde başlamıştır. Bu konuyu gündemden indirmek için yoğunlaşan her türlü alternatif gündem oluşturma çabalarına rağmen, kamuoyunun bu konudaki duyarlılığı artmıştır; bu duyarlılık, çete, mafya, siyaset, bürokrasi ve işadamı bağlantılarının ortaya çıkmasında bir numaralı etken haline gelmiştir. Size rağmen Sayın Başbakan, devlet organlarında bu mücadeleye yönelik kararlılık artmıştır; şu anda yaşadığımız yoğunluk bunun ifadesidir. Hükümetin ifadesi ise, sadece bu işlere bulaşmış olmaktır.

Susurluk'u, bu Hükümet küçülte küçülte Türkbank ihalesine kilitlemiştir; ama, görünen odur ki, bunun altından da kendileri çıkmışlardır. Bu, çetelerle mücadele değildir, çetelerle mücadele böyle olmaz; yıllar öncesine dayanan geçmişleri vardır.

Öngörüşmeler sırasında, Sayın Başbakan "bizden önce açılmış bir tek karapara dosyası yoktur" dedi. Sayın Başbakanın dikkatlerini çekiyorum; karaparanın aklanmasının önlenmesiyle ilgili kanun, Refahyol Döneminde bu Meclisten geçmiştir, 9 Kasım 1996'da Resmî Gazetede yayımlanmıştır.17 Şubat 1997 tarihinde, Malî Suçları Araştırma Kurulunu, Maliye Bakanlığı bünyesinde ben kurdum. Bu kurulun çalışmalarıyla ilgili yönetmelik bizim zamanımızda hazırlanmıştır ve Cumhurbaşkanlığına gönderilmiştir. Hepsinden ötesi, Hükümetimiz döneminde, Kabinede bulunduğum dönemde, 17-19 Haziran 1997 tarihlerinde, Roma'da yapılan FAFT toplantısında, Türkiye'ye konulması muhtemel tedbirler, bu karaparayla ilgili yapılan çalışmalar sebebiyle o dönemde
engellenmiştir ve 55 inci Hükümete de, açılmış, incelemeye sunulmuş ve incelemesi başlatılmış bu karapara dosyaları devredilmiştir. (FP sıralarından alkışar) Dolayısıyla, Sayın Başbakanın, bu konuda, konuşması, ifadeleri doğru değildir.

Kumarhanelerin kapatılmasıyla ilgili olarak, Sayın Başbakan "biz kapattık" dediler. Kumarhanelerin kapatılmasıyla ilgili yasa Refahyol döneminde bu Meclisten geçmiştir, Sayın Cumhurbaşkanı veto etmiştir. (FP sıralarından alkışlar) Bu yasa tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş, 55 inci Hükümetin Sayın Bakanı ve iktidar sözcüleri, bu kanun tasarısının yasalaşmasına karşı, komisyonda aleyhte görüş belirttikleri halde, muhalefetin direnmesiyle, bastırmasıyla ikinci kez Meclisten geçmiştir. (FP sıralarından alkışlar)

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Doğru değil.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Susurluk olayına, siz iktidar olmadan önce Türkiye Büyük Millet Meclisi el koymuştur ve 800 sayfalık tarihî raporu bu Meclis üyeleri hazırlamıştır. Susurluk Komisyonunda görev alan bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma buradan teşekkür ediyorum; çünkü, bu rapor tarihî bir rapordur. Dolayısıyla, çetelerle mücadele, geçmiş yıllara dayanmaktadır.

Hayalî ihracat raporu yine bu Mecliste hazırlanmıştır. Yine, aynı şekilde, faili meçhul siyasî cinayetlerle ilgili komisyon bu Mecliste kurulmuş ve raporu bu Meclis tarafından hazırlanmıştır.

Susurluk raporu da, aynı şekilde, Meclisin olaya el koyması suretiyle hazırlanmış ve tamamlanmıştır. Susurluk'la ilgili, Başbakanlık Teftiş Kurulu, sizden önce görevlendirildi, sorumlular sizden önce yargıya intikal ettirildi Sayın Başbakan.

Çakıcı'nın parmak izi tespiti siz göreve gelmeden önce yapıldı, yakalanmasıyla ilgili ilk işlemler de Refahyol Hükümeti döneminde başlatılmıştır.

Malki cinayetiyle ilgili olayların üzerine gidilmesi, İstahbarat Daire Başkanı Orakoğlu'nun atanmasıyla sizden önce başlamıştır Sayın Başbakan. Cinayeti işleyen emekli polislerin fotoğrafları o dönemde tespit edilmiş, cinayetin örtbas edilmesinde rolü bulunduğu şüphesiyle, Bursa Emniyet Müdürü Ahmet Demir'in merkeze alınma kararnamesi, Köşke, Refahyol döneminde gönderilmiştir, siz, aynı müdürü terfien İzmir'e gönderdiniz.

Ömer Lütfü Topal cinayeti 1996'da aydınlatıldı, yargıya intikal ettirildi; cinayet şebekesi, özel tim polisleri de dahil olmak üzere, sizden önce tutuklandı, yargıya intikal ettirildi Sayın Başbakan.

İçinde, asker, sivil, polislerin de bulunduğu uyuşturucu, silah kaçakçılığı, gasp eylemleri olan Yüksekova çetesi, 21 Eylül 1996'dan itibaren çökertildi, sorumluları yargıya intikal ettirildi.

Adam öldürme, yaralama, kaçırma, alıkoyma gibi organize suçlar işleyen Söylemezler çetesi, olaylara karışan asker, sivil polislerle beraber tüm elemanlarıyla, 96'nın altıncı ayından itibaren yakalandı, tutuklandı ve yargıya intikal ettirildi.

Uyuşturucu kuryesi Dilek Örnek ve bağlantıları yakalanıp yargıya intikal ettirilirken, Sayın Mesut Yılmaz Başbakan değildi, iktidarda değildi.

Mehmet Ali Yaprak davası kapanmışken, 54 üncü Hükümetin Adalet Bakanının özel talimatıyla, bu dava yeniden açtırılmıştır. Kutlu Savaş raporunda, bu konuda bilgiler vardır.

1996-1997 yıllarında Mehmet Hadi Özcan çetesinin üzerine gidilmiş, 32 kişi tutuklanmıştır.

25 Ekim 1996'dan itibaren Ahmet Tekin Baykal çetesi çökertilmiştir, 91 kişi hakkında fezleke hazırlanmıştır, 46'sı yakalanarak tutuklanmıştır.

Nurullah Tevfik Ağansoy, Çakıcı'nın adamıyken, onunla ters düştüğü için öldürülmüş, 28.8.1996'dan itibaren olay çözülmüş, 9 kişi yargıya sevk edilmiştir.

Yine, 13.10.1996'da, İshak Manisa'nın kaçırılmasıyla ilgili çeteye bağlı 10 kişi yakalanmış, yargıya intikal ettirilmiştir.

10.9.1996 günü, Ferda Gökmen tarafından yönetilen 9 kişilik çete yakalanmış ve yargıya intikal ettirilmiştir.

Bunları peş peşe sıralamak mümkün. Yaşar Öz cinayeti sanıkları Hurşit Han ve daha niceleriyle ilgili örnekler verilebilir. Bu organize suçlarla ilgili, çete-mafya bağlantılarıyla ilgili çalışmalar, çabalar, yakalamalar, çökertilen çeteler, 55 inci Hükümet zamanında olmamıştır.

Dolayısıyla, Sayın Başbakanın, içinde bulunduğu karmaşık ilişkileri izah edebilmek için sığındığı bütün argümanlar havadadır, boşunadır, boşuna zorlamaktadır ve uğraşmaktadır. Çete-mafya ilişkileri, açıkça, doğrudan doğruya Başbakanı zan altında bırakmaktadır; çünkü, Sayın Başbakanın anlayışı ve olaylara bakış açısı, çetelerle mücadeleye elverişli değildir. Bu bir zihniyet meselesidir. Devletin âli menfaatları için, gerekeni, kanunları, hukuku tanımadan yaparım derseniz, bunu ifade etmeye çalışırsanız, bu zihniyet, çetelerle mücadele zihniyeti değildir. Eğer, kendiniz hakkındaki iddialara cevap vereceğiniz yerde, olayları başka yerlere bulaştırmak suretiyle kurtulmaya çalışıyorsanız, bu da çetelerle mücadele anlayışının ifadesi değildir.

Aynı zamanda, birbuçuk yıldır Hükümette olduğunuz halde hiçbir işlem yapmadığınız, tahkikat yapmadığınız, soruşturma başlatmadığınız konuları, âdeta bir şantaj aracı gibi, burada karşıt bir argüman olarak kullanmaya kalkarsanız, bu, Başbakanlık değildir. Şantaj için bilgi arşivlemek, hiçbir işlem yapmamak, hukuk devletinin gereği değildir; bunların tamamı çete ve mafya yöntemleridir. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Başbakan, siz Hükümet olduğunuz günden itibaren, bir başka zihnî yanlış yaptınız; âdeta muhalefeti yok saydınız. Muhalefeti yok sayarak iktidar olunmaz, muhalefeti yok sayarak demokrasiye saygı olmaz; çünkü, demokrasileri demokrasi yapan, muhalefetin varlığıdır. İktidarlar diktatörlüklerde de vardır; ama, maalesef, Sayın Başbakan İktidarda olduğu sürece, Başbakanlık
koltuğunda bulunduğu sürece, âdeta muhalefeti yok saymıştır, muhatap almamıştır, normal ilişkilerini muhalefetle diyalogla geliştirmemiştir ve sürdürmemiştir.

İşte, bu Hükümeti yanlışların içerisine sokan, muhalefetle kurmadığı diyalogdur. Bu Hükümeti, çete bağlantılarının içerisine kadar sokan ilişkiler ağı, muhalefetin eleştirilerine kulak vermemesidir, muhalefetle diyalog kurmamasıdır ve muhalefeti yok sayma anlayışı, zihniyeti, sonunda, gelmiştir, bugün, bu Hükümeti gitme noktasına getirmiştir.

Bütün bu yanlış zihniyetlerin, bütün bu yanlış anlayışların ve yanlış hükümet etme yöntemlerinin terk edilmesi için, çete-mafya bağlantılarının uzandığı Hükümetin, 55 inci Hükümetin görevi bırakması gerekmektedir.

BAŞKAN - Sayın Şener, son 3 dakikanızı kullanıyorsunuz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Evet, Sayın Başbakana, muhalefetle kurmadığı ve Hükümeti bitme noktasına getiren tavrı dışında şunu da hatırlatmak istiyorum: Tahkikatın selameti açısından, bütün bu sıraladığımız iddiaların gerçek boyutlarıyla ortaya çıkabilmesi açısından, Başbakanlığı bırakması gerekmektedir.

Malki cinayeti sebebiyle İzmir Emniyet Müdürünü kendileri olaylar patladıktan sonra görevden aldılar, görevden almak zorunda hissettiler; üstelik Bursa'da görevli değildi, İzmir'de görevliydi. Bunun, elbette ki, bir mantığı vardı. Bu mantık, olayların araştırılabilmesi, tahkikatın salemati açısından böyle bir görevlinin görevi başında kalmaması zarureti ve gerekliliğiydi. Yine, değişik olaylar vesilesiyle, Millî İstihbarat Teşkilatında, Emniyet Genel Müdürlüğünde, zaman zaman bazı görevlilerin görevlerinden alındıklarını biliyoruz. Bunun gerekçesi de tahkikatın selametidir.

Sayın Başbakanın çete-mafya bağlantılı kişilerle yoğun ilişkileri kendisi tarafından da itiraf edilmektedir. İki sayın bakanının, bu ilişkilerde, isimleri geçmektedir. Sayın Aşık, Sayın Başbakanın bilgisi dahilinde Çakıcı'yla defalarca görüşmüştür ve bu görüşmeleri sebebiyle, ortaya çıkan bant sebebiyle hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa etmek durumunda kalmıştır. Sayın Aşık, bugün, Devlet Güvenlik Mahkemesinde hakkında dava açılmış bir kişidir. Sayın Aşık, bu görüşmeleri, Sayın Başbakanın bilgisi dahilinde, onun izniyle yaptığına göre, Sayın Aşık'ın gösterdiği davranış biçimlerinin hepsinin -kendileri "erdemli davranıştı" diyor- kendisi tarafından da gösterilmesi gerekir; en azından, Başbakanlığı bırakması ve olayların sağlıklı bir şekilde araştırılmasını sağlamaya yönelik engellerin önünü açması gerekir.

Bu bağlantılar içinde pek çok kişinin ismi geçiyor; ama, şunu hemen belirtmek isterim ki, bir Başbakanın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Teşekkür ediyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Şener.

Gruplar adına, bize ulaşmış başka bir söz talebi yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Grubumuz adına, Tokat Milletvekilimiz Sayın Ali Şevki Erek konuşacaklar.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Ali Şevki Erek; buyurun efendim.(DYP sıralarından alkışlar)

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Erek...

Buyurun Sayın Yılbaş.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Biraz önce Fazilet Partisi adına konuşma yapan sözcü, gerçeği ifade etmeyerek... (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Hangi konuda efendim?

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Otur yerine, öyle bir şey yok.

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, olur mu? (DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Bir dakika efendim...

Sayın Yılbaş, sizinle ilgili, doğrudan, bir gerçeği ifade etmeyen...

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ben de iktidarın bir parçasıyım. İktidarın bir parçası...

BAŞKAN - Sayın Yılbaş, böyle bir usulümüz yok. Çok istirham ediyorum.(FP sıralarından gürültüler)

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sataşma başka türlü nasıl olur? Müsaade edin bitireyim sözümü.

BAŞKAN - Efendim, bunu, ben sataşma kabul edersem, şu an iktidar partilerine mensup bütün milletvekillerine sataşma hakkı kabul etmem gibi bir durum ortaya çıkar ki, bunu yapamam. İstirham ediyorum efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, leb demeden leblebi diyorsunuz; ben daha sözümü bitirmedim ki...

BAŞKAN - İstirham ediyorum efendim...

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Benim ne diyeceğimi duymadınız ki...

BAŞKAN - İstirham ediyorum...

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Burada, yanlış, gerçeği ifade etmeyen konuşmalar yapılıyor.


17 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder