28 Ocak 2019 Pazartesi

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 4

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 4



Askeri darbelerin hepsinin bir kefeye konulamayacağını belirten Bedii Faik, 27 Mayıs başka, 12 Mart’ın başka, 12 Eylül’ün ise bambaşka müdahaleler olduğunu belirtmektedir. Bedii Faik’in sözleriyle: 


27 Mayıs ne yapmıştır? Hükümeti feshetmiştir. Yalnız bir şey yapmıştır, partileri 
kapatmamıştır. Neden kapatmamıştır? Çünkü bir parti daha fazla dayanağını teşkil ediyordu, Cumhuriyet Halk Partisi. O daha fazla bir dayanaktı onun için, onu da kapatmamıştır. Hatta bir şey söyleyeyim mi: Demokrat Partiyi 27 Mayıs hareketi kapatmadı, Demokrat Partiyi sulh hukuk mahkemesi kapattı, vaktinde kongresini yapmadı diye, vaktinde parti görevlerini ifa etmediler diye mahkeme kapatmıştır… Birinci darbenin dersini 12 Mart almış gibidir, Meclisi  kapatmamış  tır, herhangi bir parti liderini içeri almamıştır. Reisicumhurun seçilmesi gibi bir 
problemi vardır, vesairedir, falandır, onların öyle büyük meselesi olmamıştır. Ama Mahir Çayan vesaire hareketleri olunca sertleşmek zorunda kalmışlardır ve ondan sonra mecbur olmuşlardır çünkü oraya bir defa girdiniz mi artık burnunuzu çıkaramazsınız. Bundan sonra gelen 12 Eylülün çok daha aşağıda olması lazım geliyor. Öne inmiştir. Yani 27 Mayıs şu sevideyse, 12 Mart bu seviyededir artık, daha hafiftir o, parlamentoludur, vesairelidir, iyiye gidiyoruz sözde, birdenbire 12 Eylülde iş değişmiştir, 12 Eylül birdenbire ötekinin de tepesine çıkmıştır.21 

B.1965 SEÇİMLERİ VE SONRASI BAŞLICA GELİŞMELER 

1965’de Türkiye’de yeni bir döneme girilmiştir. 10 Ekim 1965 genel seçimleri, milli bakiye sistemine göre yapılmıştır. 1965 yılında yapılan genel seçimler öncesinde Siyasal Partiler Kanunu ve yeni Seçim Kanunu yasalaşarak Türkiye'de ilk kez nispi temsil sistemine eklenen "milli bakiye" sistemi uygulanmaya başlamıştır. Bu, küçük partilerin parlamentoda temsilini olanaklı kılan bir sistemdir. Böylece her bir oyun hesaba katılması amaçlanmış, seçim 
çevrelerinde değerlendirilemeyen oyların ulusal bir seçim çevresinde birleştirilmesi öngörülmüştür.22 

27 Mayıs darbesinden sonra, 1961, 1965, 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinden sadece 1965 ve 1969 seçimlerinden tek başına iktidar olacak meclis aritmetiği çıkmıştır. Nitekim 1965 seçimleriyle 450 kişilik TBMM’de, aldığı % 52,87’lik oy oranıyla AP’nin, salt çoğunluk olan 226 rakamını ancak 14 sandalyeyle geçerek 240 milletvekilliği kazanabildiği düşünüldüğünde, seçim sonuçlarıyla, temsilde adaletin olabildiğince sağlanırken; yönetimde istikrarı sağlayacak güçlü 
hükümetlerin ortaya çıkmadığı görülmektedir. Aşağıdaki tabloda 1965 seçimleri sonucu oluşan parlamento aritmetiği gösterilmektedir. 





Tablo 1- 1965 Yılı Genel Seçim Sonuçları 
[Kaynak: http://www.konrad.org.tr/secim/ayrinti.php?yil_id=5 (Erişim: 03.10.2012)]. 


Görüldüğü gibi, toplam geçerli oyların yarısından fazlasını alan bir partinin bile mecliste çok az farkla çoğunluğu ele geçirmesi, parti içi demokrasinin güçlenmesini sağlarken, parti disiplininin tesisini güçleştirmiştir.23 

1965 seçimlerine giderken CHP siyasal yelpazedeki yerini "Ortanın Solu" olarak 
belirlemiştir. Bu nedenle CHP seçim öncesinde komünistlikle suçlanmış, "Ortanın Solu Moskova'nın Yolu" diye sloganlar yazılmıştır. CHP ise AP'yi gericileri korumak ve dini siyasete alet etmekle suçlamıştır.24 CHP, Demirel'in mason olduğunu da işlemiştir. Bunun üzerine AP Genel Başkanı, locadan mason olmadığını gösteren bir belge almak durumunda kalmıştır.25 

1965 seçimlerinin en önemli sonuçlarından ilki; DP’nin devamı olarak takdim edilen AP’nin tek başına iktidara gelmesidir. Dönemin AP lideri Demirel, zamanın ruhunu ve partisinin başarısını şu cümlelerle özetlemektedir: 

Adalet Partisi Avrupa’nın en iyi teşkilatlanmış, en güçlü, halka en iyi kenetlenmiş partilerinden biriydi, Avrupa’nın, yalnız buranın değil. Yani tam bir kütle partisiydi, her çeşit insanın bulunduğu bir kütle partisiydi ve Türkiye'nin bütün her tarafını kucaklayan bir partiydi, bütün insanı kucaklayan bir partiydi. İçerisinde kimseyi incitecek bir şey yoktu; vatandaşlık kavramı çok iyi yerleşmiş, herkes birbirini kardeşi sayan bir şeyin içerisindeydi; doğulusu, batılısı, vesairesi hepsi bir ocağın içindeydiler ve 65 seçimlerinde yüzde 53 oy aldık. Türkiye’de 
Demokrat Partinin aldığı yüzde 56’dan sonra en büyük oydur, bu zamana kadar alınmadı henüz.26 

Söz konusu seçimlerin en önemli ikinci sonucu ise: Türk solunun TBMM’de 14, 
Cumhuriyet Senatosunda ise 1 sandalye27 kazanarak ilk kez parlamentoya girmiş olmasıdır. Mecliste; Ali Karcı (Adana), Rıza Kuas (Ankara), Muzaffer Karan (Denizli),28 Tarık Ziya Ekinci (Diyarbakır), Yahya Kanbolat (Hatay), Sadun Aren (İstanbul), Mehmet Ali Aybar (İstanbul), Cemal Hakkı Selek (İzmir) Adil Kurtel (Kars), Yunus Koçak (Konya), Şaban Erik (Malatya), Kemal Nebioğlu (Tekirdağ), Behice Boran (Urfa), Yusuf Ziya Bahadınlı (Yozgat). Senatoda ise Fatma Hikmet İşmen (Kocaeli), Türkiye İşçi Partisi’nin parlamentoya soktuğu isimlerdir. 

İlginçtir ki; TİP listesinden parlamentoya giren bu 15 isimden üçü sendikacı, on ikisi ise aydınlardan oluşuyordu. Tam anlamıyla işçi olup ta parlamentoya giren TİP’li yoktu. Bu durumun Genel Başkan Mehmet Ali Aybar tarafından dillendirilen “eli nasırlılar meclise” şiarıyla ne kadar örtüştüğü tartışmalıdır.TİP’in meclise girişi karşısında sol çevrelerde ve sağdaki tepkiler incelenmeye değer gözükmektedir. Sağdaki bir kesime göre; aldığı oy ve kazandığı sandalye sayısı dikkate alındığında, Türk solunun gücü belli olmuştur ve hiçbir şekilde endişeye 
mahal yoktur. Lakin özellikle yetmişli yıllar boyunca parlamento dışı muhalefet olgusunun silahlı çatışmaya dönüştüğü esnadaki hasımlaşmada taraf olan radikal sağ cenah açısından durum, endişe edilecek boyuttadır. TİP, bu kesime göre ülkeyi kızıl bir ihtilale sürüklemekle vazifelidir.29 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

22 Erol Tuncer, Osmanlı'dan Günümüze Seçimler 1877-1999, Ankara, TESAV Vakfı, 2002, s.213-218. 
23 Parti disiplini konusundaki teorik yaklaşımıyla güncelliğini koruyan şu çalışmaya bkz. İlter Turan, “Parti Disiplini” [Kapsam, Tarihçe, Teşvik Eden Sebepler], İÜİFM, Cilt 28, Sayı 1–4 (1968), 79–102. 
24 Ali Gevgilili, Yükseliş ve Düşüş, 2. Bs, İstanbul, Bağlam Yayınları, 1987, s.322. 
25 Celal Ertuğ, Çözümsüz Demokrasi, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1997, s.107. 
26 9’ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 07.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.45–18.55]. 
27 Sadun Aren, TİP Olayı 1961–1971, İstanbul: Cem Yayınevi, 1993, s.105. 
28 13 Kasım 1960’da tasfiye edilen 14’ler grubuna dahildir. 
29 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Komünist Hareketler, İstanbul: Toker Yayınları, 1979, s.499. 


5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder