12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 7
3. AP’NİN DURUMU
1969 seçimlerine parti içindeki çatışmalar ve çalkantılarla giren AP teşkilatında eski DP’lilere siyasi hakların verilmesi konusu çok tartışılmıştır. 1970’lerin başına doğru parti içi muhalefetin güç kazanmış ve Demirel-Bilgiç çekişmesi ciddi bir hizipleşmeye doğru gitmiştir. Bazı AP’li üyelerin Haysiyet Divanına sevk edilmeleri üzerine aralarında Senatör Talat Asal’ın da bulunduğu 72 milletvekili Demirel’e bir muhtıra vermiştir. Bu muhtırada partinin şahıs ve zümre egemenliğine girme tehdidi içinde olduğu iddia edilmiş; AP’nin bağdaştırma, birleştirme, uzlaştırma gibi özelliklerinden giderek uzaklaştığı ileri sürülmüştür.70
AP Başkanlık Divanı, 72’lerin muhtırasını gayri resmi olarak görüştükten sonra cevap vermemeyi kararlaştırmış, Demirel ise “biz muhtıra ile iş görmeyiz” diyerek tavrını net olarak ortaya koymuştur. Muhtıranın Demirel tarafından dikkate alınmaması partinin Genel İdare Kurulu üyelerinden ve AP’nin önde gelen isimlerinden Sadettin Bilgiç, Faruk Sükan, Yüksel Menderes, Mehmet Turgut, Cihat Bilgehan ve Ali Naili Erdem’in istifasına yol açmıştır. İstifa
dilekçelerinde “partinin çeşitli kademelerinde yapılan tasfiyeler” neden olarak gösterilmiştir. 71
Bununla birlikte 5 Şubat 1970’de aralarında Bingöl Senatörü Ahmet Hikmet Yurtsever’in de olduğu 3 milletvekili ve 1 senatör parti disiplinini bozduğu gerekçesiyle partiden ihraç edilmiştir.72 Parti içindeki bu hizipleşme eski DP’liler ve onların yakınlarının öncülüğünde “41”ler olarak adlandırılan bir gruba dönüşmüştür. “Demokratik Parti”nin (DP) kuruluşuna yol açacak bu bunalım 1970 bütçesinin oylamasında kendisini göstermiş ve Süleyman Demirel,
kendi partisinden milletvekillerinin olumsuz oyları ile oldukça zor durumda kalmıştır.73
13 Şubat 1970’te yapılan oylamada 41 milletvekili CHP ile birlikte hareket ederek olumsuz oy kullanmışlardır. Henüz 100 gününü yeni doldurmuş hükümeti istifaya mecbur etmişlerdir. Bu tarihten itibaren yaklaşık 10 yıl sürecek bir tartışma da başlamış olacaktır.74
Bu durum Türk siyasal hayatında ilk defa görülen bir olaydır. Bir partiye dahil
parlamenterlerin kendi partilerinin hazırladıkları bütçe programı taslağını reddetmeleri özünde parti disiplinine de aykırıdır. Diğer taraftan parti liderinin parti içindeki egemenliğinin ve partiyi kontrolünün azaldığına veya zayıfladığına işarettir. AP içinde görülen bu durum Demirel'i oldukça zor durumda bırakmış tır.75 Süleyman Demirel bütçeye kırmızı oy veren milletvekilleri hakkındaki hayal kırıklığını şu şekilde ifade etmiştir:
“Hükümetin kurulmasından sonra hükümete giremeyen bir kısım milletvekilleri 100 gün sonra bütçeye kırmızı oy verdiler. Oysa bütçe birlikte hazırladığımız bir programa, seçim bildirisine dayalı idi. Neden kırmızı oy verdiklerini de açıklamadılar.” 76
41'lerin beklenen bildirgesinde Demirel'in parti içinde tek adam hakimiyeti kurduğu ileri sürülmüştür. Partiyi ikbal ve çıkar kapısı haline getirdiği iddia edilmiştir. Deklarasyona göre AP, bünyesinden liderler çıkaracak ve kabineler kuracak güce sahiptir. Mücadele, bu güce inanmayan ve inançsızlığı sebebiyle parti üzerinde şahıs diktası tesis etme gayretine düşen Demirel'e
karşıdır. 77
Ortaya çıkan hükümet krizinden sonra Sunay tarafından hükümeti kurma görevi tekrar Demirel’e verilmiştir.78 Bu süreçte 1970 bütçe tasarısına ret oyu veren milletvekilleri, yapmış oldukları açıklamalarla tamamen Demirel’in şahsını hedef almışlardır. Demirel, kardeşlerinin kendi nüfuzunu kullanarak çeşitli bankalardan 26 milyon liralık kredi aldıklarına dair muhalefetçe yöneltilen suçlamaları reddetmiş ve “kardeşlerinin 26 milyon değil sadece 19 milyon liralık kredi aldıklarını” söylemiş ve bu savunma basında yer almıştır.79
Hükümet kurma çalışmaları devam ederken, 27 Şubat 1970’de CHP Nevşehir Milletvekili Selahattin Hakkı Esatoğlu ve CHP Çorum Milletvekili Cahit Angın Başbakan Süleyman Demirel hakkında TBMM’ye bir soruşturma önergesi vermişlerdir. Önergede “Başbakanın makam ve memuriyet mevkii ile ilgili işlemlerde, memuriyet mevkii ve nüfuzunu suiistimal ettiği” iddia
edilmiştir.80
Bu süreçte Demirel, en az 7-8 bakanın değişmesi beklenen eski kabineyi hiç
değiştirmeden, III. Demirel Hükümeti kabinesini 6 Mart 1970'te ilan etmiş ve Cumhurbaşkanı’na sunmuştur.81 Tüm bu siyasi gerginliğin yanında üniversitelerde de şiddet eylemlerinde ciddi bir tırmanış yaşanmaktadır. Ülke genelinde süren boykotlar, yaşamını kaybeden öğrenciler ve tatil
edilen üniversiteler eşliğinde III. Demirel Hükümeti kurulmuştur.
Ancak ülke içi karışıklıklar nedeniyle bir yıl sonra muhtırayla bitecek bir dönem ülkeyi beklemektedir. Bir koalisyon hükümeti kurmak ya da seçimlerin yenilenmesini isteme gibi çözümleri bir yana bırakan Demirel, parlamentodaki küçük partilerden yaptığı milletvekili transferleri ile zayıf bir çoğunluğa da dayansa da, kendi başkanlığında yeni bir AP Hükümeti kurmayı başarabilmiştir. Ancak, gerek bu hükümetin kuruluş biçimi, gerek parlamento dışında gelişen radikal işçi ve gençlik hareketleri, gerekse de ordu içindeki müdahaleci eğilimler, özelikle Senatodaki muhalefet tarafından yeni hükümetin olayların peşinden sürüklenen güçsüz ve prestijsiz bir hükümet olarak algılanmasına yol açmıştır.
Ülkedeki anarşi ortamının yarattığı gerginlik parti içi tartışmalara da yansımış ve
TBMM’nin 24 Haziran’daki toplantısında AP’li Milletvekili Sabri Keskin’in AP içerisindeki muhalifleri kastederek “...41’ler denilen hainlerin muhalefetle yaptığı işbirliği...” cümlesi AP sıralarını karıştırmıştır.82
Mecliste, AP milletvekilleriyle 41'ler'in bir bölümü yumruk yumruğa birbirlerine girmiştir. Bir iktidar partisinin, kendi bütçesine kırmızı oy veren milletvekillerin den sonra, başka partiler önünde birbirleriyle yumruk yumruğa gelen üyelere sahip olması, eşine ender rastlanan bir olaydır. AP Genel İdare Kurulunun bu gelişmelere tepkisi ise 26 milletvekili ve senatörün, partiden ihraç edilmesi ve 15’ine de geçici cezalarla cezalandırılması kararını almak olmuştur.83
Başbakan Demirel hakkında Nisan 1970’te verilen önergenin bir benzeri 2 eski AP’li, Trabzon bağımsız Senatörü Ömer Lütfü Hocaoğlu ve Konya Bağımsız Milletvekili Özer Ölçmen tarafından yeniden Meclise sunulmuştur. Önergede, Başbakan’ın kardeşleriyle birlikte haksız menfaat sağladığı iddia edilmiş ve hakkında soruşturma açılması istenmiştir.84 16 Aralık 1970’te, Başbakan hakkındaki iddiaların soruşturulması konusunda verilen önerge 276’ya karşı 309 oyla reddedilmiştir. Önerge hakkında Mecliste yapılan görüşmeler esnasında, Soruşturma Hazırlık Komisyonu Başkanı Naci Çerezci’nin aleyhindeki açıklamalardan rahatsız olan Başbakan, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, soruşturma açılması yönünde talepte bulunmuştur.85
AP içerisindeki muhalif harekete yakın olan Meclis Başkanı Ferruh Bozbeyli, AP’nin 5. Büyük Kongresi’nden çıkacak sonucu beklemeden, “Siyasi görüşlerini her kademede serbestçe söyleyebilmek maksadıyla” istifa etmiştir.
12 Mart arefesinde Senatoda AP grubundan bazı senatörler de hükümete tepkilerini göstermişlerdir. Mesela AP Elazığ Senatörü Celal Ertuğ (kendisi daha sonra CHP saflarına katılıp, bakanlık yapıcaktır), yaptığı gündem dışı konuşmasında dışarıda meydana gelen şiddet olaylarından daha vahim olanın parlamentonun zaafa uğraması olduğunu, siyasi hayatta vaktinde verilen isabetli çekilme kararlarının insanları ve siyasi oluşumları güçlendirdiğini söylemiştir.
Ertuğ, Demirel’in unutulamaz bir başbakan olarak kalmak ve rejimin kaderiyle oynamamak istiyorsa istifa etmesi gerektiğini ifade etmiştir.86
Bu beklenmedik çıkışa Dışişleri Bakanı Bursa Senatörü İhsan Sabri Çağlayangil cevap vermiştir. Çağlayangil siyasi iktidarların geleceğinin seçimlerde belirlendiğini, hükümetlerin kaderlerinin de ancak meclislerde belli olacağını, bunun dışında temenni ile mantık ile muhakeme ile iktidara dışarıdan ecel belirlemenin mümkün olmadığını belirterek, Ertuğ’un bu konuşmalarıyla yetkisini aştığını ifade etmiştir.87
Artan şiddet olayları, ekonomik ve sosyal huzursuzlukların askerî müdahalenin âdeta bütün koşullarını hazırladığı 1970 sonbaharında “Ne olacak bu ülkenin hali” sorusu gündemi fazlasıyla meşgul etmiştir. Bir yandan kışlalarda subaylar toplantılar yaparken bir yandan da ordu bazı kesimler tarafından göreve davet edilmiştir. Başbakan Demirel ise bu beklentilere tepkisini şu sözleriyle ortaya koymuştur:
“Türk Silahlı Kuvvetleri’ni idareyi devralmaya davet edenlere şunu sorarız: o zaman yurt savunmasını kim yapacaktır? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhuriyetin ve rejimin bekçiliği ve yurdun iç ve dış tehlikelere karşı savunulması görevlerini bırakıp memleket idaresini ele alması halinde, bizatihi korumakla yükümlü oldukları rejim, Cumhuriyet ne hale gelir? Kim bu oyuna
gelecek?”88 Aynı günlerde Washington Post gazetesi ise “Ordu huzursuz. Demirel’in günleri sayılı”89 şeklindeki yazısıyla gelişmeleri yorumluyor adeta olacakları önceden haber vermiştir.
25 Şubat 1971’de Senatoda yine Demirel’e istifa çağrısı yapılmıştır. Bu kez CHP’li Lütfi Bilgen son dönemde meydana gelen karışıklıktan Demirel’i sorumlu tutarak Başbakan’ın istifasını istemiştir. Bilgen’in bu önersine Devlet Bakanı Senatör Turhan Bilgin, AP’nin kendi içinde yaşadığı bunalımın sadece partiyi ilgilendirdiğini, hükümetin çekilmesi isteklerinin hiçbir dayanağı olmadığını belirterek, önemli olanın muhalefetin değil halkın hükümete itimadı olduğunu vurgulamıştır.90
Bu konuşmalardan anlaşılacağı üzere 12 Mart öncesi AP Hükümeti’ne yoğun bir şekilde istifa baskısı yapılmıştır. Toplumsal bunalımdan AP sorumlu tutulmuş, AP’den kopuşlar da bu kanıyı kuvvetlendirmiştir. Bu görüşmelerden birkaç hafta sonra 12 Mart Muhtırası’yla AP Hükümeti mecburen iktidarı bırakmıştır.
4. MHP VE MNP’NİN TUTUMU
Osman Bölükbaşı’nın 13 Haziran 1962’de 29 milletvekiliyle birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden (CKMP) ayrılarak yeniden Millet Parti’sini (MP) kurmasından sonra Ahmet Oğuz, CKMP Genel Başkanlığına seçilmiştir. CKMP’nin 22–23 Şubat 1964 tarihinde yapılan kongresinde Alparslan Türkeş’e yakınlığıyla bilinen altmıştan fazla politikacı partiye girmiş ve parti içinde Türkeş’in etkinliği artmaya başlamıştır. 27 Mayıs ekibi içinde yer alan Türkeş, daha sonra Milli Birlik Komitesiyle anlaşmazlığa düşüp yurt dışına çıkmak zorunda kalınca parti
kurma veya bir partiyi ele geçirme fikrini ciddi biçimde düşünmeye başlamış ve kendisine hedef olarak CKMP’yi seçmiştir. CKMP içinde hızla güçlenen Türkeş ekibi, kısa bir müddet sonra partiyi olağanüstü kongreye zorlamış ve 1 Ağustos 1965 tarihinde yapılan olağanüstü kongre, Alparslan Türkeş’i genel başkanlığa getirmiştir. CKMP, 8–9 Şubat 1969 tarihinde Adana’da yapılan kongrede Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adını alırken, parti amblemi de kırmızı zemin
üzerine üç hilal olarak değiştirilmiştir. İslam’ın sembolü olan hilal, “üç hilal” olarak Osmanlı medeniyetini ve tarihini temsil ediyordu. Bununla birlikte, aynı kongrede Türkçülüğün sembolü olan bozkurt da ihmal edilmemiş ve parti gençlik kolları için hilalin kucakladığı bozkurt amblemi benimsenmiştir.91
1965'ten sonra Alparslan Türkeş’in genel başkan olmasıyla partinin genç kadrosu, parti gençlik kollarının yanı sıra, parti dışında Ülkü Ocakları Dernekleri (ÜOD) adı altındaki yan örgütlerde yetiştirilmeye başlanmıştır. İktidar okullardan geçer görüşünü benimseyen MHP, bir yanda ÜOD’yi üniversitelerde, Genç Ülkücüler Teşkilatı'nı liselerde faaliyete geçirirken, öte yanda 1968'de komando kampları diye bilinen yarı askeri nitelikli eğitim kampları kurmuştur.92
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 1968’de yaptığı açıklamada özetle şunları söylemiştir:
"Gençlik Kolları, çeşitli sportif ve kültürel faaliyette bulunuyorlar. Bu arada, kendilerine judo da öğretiliyor. Komünistler, memleketi sahipsiz sanıp da sokak hakimiyetini kuramazlar. Onların anlayacağı dilden konuşacak, memleketçi, milliyetçi çocuklar vardır. Bunun için gençlerimizi, mücadeleci olarak yetiştiriyoruz. Gençlerimiz, memleket vazifelerine hazırlıklı bulunuyorlar, bulunacaklardır." 93
Türkeş’in milliyetçi kanadı topladığı partinin yanında, muhafazakar kesimin bir bölümünü içinde barındıracak diğer parti ise Milli Nizam Partisi (MNP) yine 12 Mart öncesinde kurulmuştur. 1960’lar sonunda Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği’ndeki anlaşmazlıklar yüzünden İstanbul ve İzmir’deki büyük iş çevrelerine karşı Anadolu’nun küçük ve orta büyüklükteki işyeri sahiplerini temsil eden kesimler ayrı bir siyasi parti çatısı altında toplanma gereği duymuşlardır. 26 Ocak 1970’te MNP bu gelişmenin sonucu olarak kurulmuştur.
Liderliğini, Odalar Birliği eski Genel Sekreteri ve İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Necmettin Erbakan’ın yaptığı bu grup, Anadolu’da çok kısa sürede ve yaygın şekilde örgütlenebilmiştir. MNP, AP hükümetlerinin şehirlerde büyük sanayi ve ticaret, kırlarda tarım burjuvasını destekleyen siyasal tercihlerine bir tepki hareketi olarak belirmektedir. Partinin Mason-Komünist ve Siyonistler dışında herkese açık olduğunu vurgulayan Erbakan MNP’nin
milliyetçi ve mukaddesatçı Türkiye yaratma amacında olduğunu ifade etmiştir. 94 MNP’nin kuruluşu ile Türkiye’de dini muhalefet ilk defa kendi başına ortaya çıkmaktadır. DP ve AP’den farklı olarak MNP, dini muhalefeti kendi sosyo-ekonomik tabanına dayandırarak örgütlemeyi başarmıştır.95
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
70 Tanel Demirel, Adalet Partisi İdeoloji ve Politika, İstanbul, İletişim Yayınları, 2004, s.58.
71 Bektaş, a.g.e., s.160.
72 Milliyet, 5.2.1970, s.1.
73 Bilgiç, a.g.e., 224-227, Ahmad, a.g.e., s.308.
74 Cüneyt Arcayürek, Demirel Dönemi 12 Mart Darbesi 1965-1971, 2.Basım, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1985, s.324.
75 Bektaş, a.g.e., s.162.
76 Arcayürek, a.g.e., s . 329.
77 Milliyet, 14.2.1970, s.1.
78 Milliyet, 14-15.2.1970, s.1.
79 Milliyet, 16.2.1970, s.1.
80 Milliyet, 28.2.1970, s.11.
81 Milliyet, 7.3.1970, s.1.
82 Cumhuriyet, 25.6.1970, s.1.
83 Turgay ve Ahmad, a.g.e., s.391.
84 Cumhuriyet, 4.8.1970, s.1.
85 Cumhuriyet, 17.12.1970, s.1.
86 CSTD, C:62, B:24, 12.1.1971, s.550-553.
87 CSTD, C:62, B:24, 12.1.1971, s.554-555.
88 M. Ali Birand, Can Dündar, Bülent Çaplı, 12 Mart: İhtilalin Pençesinde Demokrasi, 10. bs., Ankara, İmge
Kitabevi, 2008, s.190-191.
89 Hale, a.g.e., s.161.
90 CSTD, C:64, B:45, 25.2.1971, s.78-82.
91 Mustafa Çalık, MHP Hareketi (1965–1980), Ankara, Cedit Yayıncılık, 1995, s. 93.
92 Mehmet Ali Ağaoğulları, “Aşırı Milliyetçi Sağ”, Geçiş Süresince Türkiye, (der. Irvin Cemil Schick, Ertuğrul Ahmet
Tonak) 2. Bs, İstanbul, Belge Yayınları, 1992, s.224.
93 Turhan Feyzioğlu, Fırtınalı Yıllarda Ülkücü Hareket, İstanbul, Ozan Yayıncılık, 2005, s.49.
94 Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Modernleşme, Din ve Parti Politikası: MSP Örnek Olayı, İstanbul, Alan Yayıncılık, 1985, s.98-99.
95 Binnaz Toprak, “Dinci Sağ”, Geçiş Süresince Türkiye, (der. Irvin Cemil Schick, Ertuğrul Ahmet Tonak), İstanbul,
Belge Yayınları, 1990, s.251.
8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder