12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 8
5.SİYASİ PARTİLERİN MUHTIRA ÖNCESİ YAŞANAN SÜREÇLERE İLİŞKİN TALEP VE ŞİKÂYETLERİ
12 Mart öncesinde çeşitli kesimler tarafından özellikle Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay nezdinde girişimlerde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Genellikle mevcut iktidarın, ülkede baş gösteren muhtelif yıkıcı ve kışkırtıcı faaliyetler karşısındaki ataleti şikâyet edilmekte; bunun yanı sıra iki radikal anlayışa karşı ivedilikle tedbirler alınması gerektiğinin altı çizilmektedir. Bunlar: Türkiye İşçi Partisi ile etrafındaki aşırı sol gruplar ve ülkenin laik rejimine karşı duran aşırı sağ
akımlar olarak gösterilmektedir. Üstelik iletilen bu yöndeki talepler sadece seçilmişlerden gelmemektedir; atanmışlardan ve bazı sendika başkanlarında da cumhurbaşkanına iletilen kimi görüşlerin bulunduğuna şahit olunmaktadır.96
12 Mart Muhtırası öncesinde, siyasi partilerin tavır ve tutumlarını sergilemesi bakımından Cumhurbaşkanlığına gönderilen kimi yazıların dikkate alınması gerekiyor. Muhtıranın hemen ertesinde özellikle iki partinin kapatıldığı düşünüldüğünde, şikâyetlerin bölücü ve irticai faaliyetler üzerinde yoğunlaştırıldığı görülmektedir.
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a gönderilen Turhan Feyzioğlu imzalı yazıda da bu iki husus öne çıkarılmaktadır. Üstelik sınıf kavgası tahrikçiliği, ırk ayrılığı esasına dayanan bölücü ve yıkıcı faaliyetlerle özdeşleştirilen TİP, sadece kurumsal kimliği çerçevesinde suçlanmamakta; ayrıca partiyle hemhal oldukları iddiasıyla kimi kesimlerin resmi dairelerin çatısı altında, üniversite kürsülerinde, dergilerde ve bildirilerde millet bütünlüğünü parçalayıcı kışkırtmalar yaptıkları iddia edilmektedir. Türk milleti yerine, Türkiye halkları tabirinin arkasındaki
maksadın açık bir bölücülük faaliyeti olduğu öne sürülmekte; TİP’in bu faaliyetlerinin arkasında olduğu ve milletlerarası komünizmin yurtdışındaki merkezlerinin de bulunduğu hususunun altı çizilmektedir.97
Marksist-Leninist kışkırtıcıların emellerini gerçekleştirme yönünde engel olarak gördükleri Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak amacıyla yoğun bir propaganda faaliyetlerine de giriştikleri belirtilen yazıda; Milli Nizam Partisi’ne de gönderme yapılmaktadır. Bu parti tarafından laik devlet ilkesinin hiçe sayıldığı; ülkeyi geri götürmeye veya Basra körfezindeki petrol şeyhliklerinin durumuna sürüklemeye çalışan bir kesimin de varlığının yarattığı tehlikeden söz edilmektedir.98 Tüm bu faaliyetler icra edilirken dikkati çeken hususun özellikle üniversiteler
üzerinde tam anlamıyla bir azınlığın hâkimiyet tesis ettiği; haysiyet sahibi, milliyetçi, Atatürkçü öğretim üyeleri ve masum gençlerin korkunç maddi ve manevi baskılarla sindirilmeye çalışıldığı ifade edilmektedir. Tüm bu sebeplerden ötürü Cevdet Sunay’a önemli vazifeler düştüğü belirtilerek acil bir toplantı yapılması önerilmektedir. Söz konusu toplantının Milli Güvenlik Kurulu üyeleri, ilgili devlet görevlileri, siyasi parti temsilcileri, üniversite rektör ve dekanlarıyla;
başlıca yayın organlarının sahip ve sorumlularının katılımıyla sağlanması istenmektedir.99
Belgeler incelendiğinde Turhan Feyzioğlu imzalı bir yazıya daha tesadüf edilmektedir.
Feyzioğlu’nun Sayın Cumhurbaşkanına 7 Ocak 1971 Günü Şifahen Arzedilmiş Olan Hususlarla İlgili Not başlığını taşıyan 21 Ocak 1971 tarihli yazısında: Bunalıma konu olan meselelere dair Sunay’ın duyduğu endişelere Güven Partisinin de katıldığı belirtilmektedir. Ülkede çıkarılmak istenen sınıf kavgası tahrikçiliği ve irticai faaliyetlerin mevcut ceza kanunları uyarınca yasak
olduğu; bu yasağı getiren TCK 141 ve 142’nci maddelerin Anayasaya uygunluğunun yüksek mahkeme tarafından tescil edildiği; buna rağmen bu tip fiillerin pervasızca yürütüldüğünden şikâyet edilmektedir. Anayasanın 3’ncü maddesinde belirtilen vatanın ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu ilkesi hilafına yürütülen fikri ve fiili eylemlerden söz edilmektedir.
Bu faaliyetleri yürütenlerin sadece sokakta olmadığı belirtilen yazıda, bu şahısların resmi binaların çatısı altında, üniversite kürsülerinde ve TİP kastedilerek, parlamentoda da bulundukları ifade edilmektedir.
Azınlık olmalarına rağmen örgütlü bulunmaları nedeniyle etkin olan bu kesimlerin zoruyla gençlik kesimindeki büyük bir kitlenin zorbalıkla, silah tehdidiyle okullarına sokulmadıklarının altı çizilmektedir. Üstelik bu zorbaların, Türk birliğini temsil eden mazi kahramanlar hakkında sitayişkâr cümleler içeren resmi panolara tehdit dolu mesajlar bırakabildikleri; kır ve şehir gerillası birlikleri kurdukları; alenen üniversite bahçesi içinde silahlı eğitim yapıp; resmi yurt
binalarında barınabildiklerinden bahsedilmektedir. Yazıda, Demirel de, olaylar karşısında vurdumduymaz bir tavır takınmakla suçlanmaktadır. Sol muhalefet de yıkıcı faaliyetleri zamanında teşhis edemeyerek bilakis teşvik etmekle itham edilmektedir. Hükümetin, işler bu raddeye geldikten sonra, bunun altından kalkacak, otoriteyi yeniden tesis edebilecek kudrette olmadığı belirtilmektedir. Feyzioğlu, yazısının bir yerinde mevcut iktidar partisinin içişlerine de karışma ihtiyacı duyarak önce AP’nin tüm bunlara sebep olan genel başkanını değiştirmesi gerektiğinden bahisle, yıpranmamış yeni bir genel başkan ihtiyacından söz etmektedir.
Gayr-ı milli olarak nitelendirdiği yabancı ideolojilerin tesirinin yarattığı yıkıcı ve bölücü faaliyetlere ilişkin olarak suçlanan kurumlar arasında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) da sayılmaktadır. Olaylara dâhil olan kitlenin sayıca azlığının, tehlikeyi küçültmediğinden söz eden Feyzioğlu, bizzat komünist liderlerden birine referans vererek üç bin kişilik bir çelik çekirdek kadronun Türkiye’de gerçekleştirilecek kızıl ihtilal için yeterli olduğu görüşüne yer vermektedir. Demirel, yıpranmış bir hükümetin başkanı olarak takdim edilerek,
içinde onun da bulunduğu hiçbir oluşumun mevcut krizi aşma yönünde müessir olamayacağının altını bir kez daha çizmektedir. Feyzioğlu, yazısı ekinde, Siyasi Partiler Kanunu, Devlet Personeli Sendikaları Kanunu ve Cemiyetler Kanununda yer alan kimi hükümleri çıkararak, sorunun yasal boşluktan doğmadığını; açık olan hükümlerin uygulanmamasından kaynaklandığını ortaya koymaktadır.100
Mevcut huzursuzluğun kaynağında iktidarda bulunan Adalet Partisi ve genel başkan Demirel’in aczi ve basiretsizliğinin olduğu, dönemin siyaset arenasında, ismi ve cismi çok da etkin olmayan Büyük Anadolu Partisi tarafından da iddia edilmektedir.101 İşin ilginç tarafı BAP’nin Genel Başkanlığı vazifesini ifa etmekte olan Ahmet Mithat Aslan hakkında, Cumhurbaşkanlığına verilen bir istihbarat raporunda: Adı geçenin Baasçı eğilimler içinde olan bir İslam sosyalisti olduğu iddiasının yer almasıdır. Tekin bir şahıs olmadığı iddia edilen Aslan’ın, İsviçre’deki tahsil hayatından bugüne kadar yurtdışındaki kimi İslam ülkeleri
yönetimleriyle dirsek teması içinde bulunduğu iddia edilmektedir. Adı geçenin, Nasyonal sosyalist fikirleri benimseyen İzmir Selçuk Kartalı Derneği ile de temas kurduğu ve bu doğrultuda dernek üyelerini Filistin Gerilla Teşkilatında eğitim görmek üzere yurtdışına çıkarma teşebbüsleri içinde olduğundan da söz edilmektedir. Baas modelini uygulamak üzere ihtilal yapmak fikrinde olan Aslan’ın bu amaçla ordunun alt kademelerine de sızma planları yaptığından bahsedilmektedir.102 Bahsi geçen parti de Cumhurbaşkanına, mevcut bunalımdan çıkış çarelerini içeren bir yazıyla müracaat etmiştir. Söz konusu yazıda: Hükümet suçlanmakta; milli bir koalisyon hükümetinin nezareti altında derhal seçime gidilmesi istenmekte; toprak reformu, kredi müesseselerinin ıslahı, varlıklı kesime vergi, fakir halka vergi muafiyeti getirilmesi istenmektedir. Partinin en önemli görüşü: din eğitimi ve kültürünün öğretilmesinin
müfredata konulup, yoğun bir şekilde okutulması şeklindedir.103
Cumhurbaşkanına hitaben kaleme alınmış yazılardan biri de, Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Timisi imzasını taşıyor. Timisi, memlekette süregelen hadiselerin bir dökümünü yapmakla işe başlamaktadır. Gericiliğin büyük yükseliş kaydettiği; Atatürk devrimlerine karşı alenen gösteriler yapıldığı; Atatürkçü gençlik karşısına milliyetçi süsü verilmiş besleme bir gençlik kesiminin çıkarıldığı suçlaması, sokaktaki durum olarak resmedilmektedir. İktidar partisinin mevkiini kaybetmemek için milletvekili pazarlıkları içine girdiği; 1961 Anayasasının
öngördüğü köklü toplumsal ve iktisadi reformların 10 yıllık bir gecikmişliğe mahkûm edildiği; biçimsel demokrasinin icabı olarak, halkın gerçek temsilcileri nin meclislere girememesi ise kurumlardaki vaziyet olarak dile getirilmektedir. Tüm bu mahsurların giderilmesinin yegâne çaresi olarak: Her türlü şaibeden uzak, itimada şayan, güvenilir bir hükümetin teşkili gösterilmekte dir.104
12 Mart öncesinde meydana gelen hadiselerde devleti temelinden yıkarak, komünist bir idare kurmaya yönelen sol gruplar kadar, sağcı tedhişçilerin de rolü olduğu yönünde, İsmet İnönü tarafından yapılan açıklama karşısında MHP’nin yayınladığı bildiri de önem taşımaktadır.
İnönü’nün çıkan olayların müsebbipleri arasında milliyetçi gençleri de göstererek üstelik bu gençleri komando yaftasıyla zikretmesi karşısında sert bir cevap veren Genel Başkan Alparslan Türkeş, üniversitelerde meydana gelen cinayetlerin iki taraflı bir çatışmanın ürünü olmadığını belirtmektedir. Komünistlerin hesaplı, metotlu ve ölçülü bir tarzda düzenledikleri tedhiş ve yıldırma tatbikatıyla, kendilerinden olmayan herkesi faşist olarak nitelendirerek; profesör
dövmekte, öğrenci kurşunlamakta olduklarını ifade etmektedir.
27 Mayıs ve İnönü siluetinin yarattığı korkuyla iktidarın da tarafsız olmak namına milliyetçilere karşı zulüm ve baskı uyguladığı belirtilen bildiride: İnönü’nün bu kanaate, yalancı müşavirleri yüzünden vardığı; iktidarın da İnönü’ye yaranmak ve milliyetçileri himaye etmediğini ispatlamak istercesine milliyetçilere yapılan zulme alet olduğu iddia edilmektedir.
Bildiride ayrıca, solun sokakta yükselttiği şiddeti kimi zaman kendi içine kadar yaymaya meyyal olduğu Mustafa Kuseyri ve Hüseyin Aslantaş cinayetleri misal verilerek gösterilmeye çalışılmaktadır. Milliyetçi gençlere karşı İnönü tarafından sarf edildiği iddia edilen Enver Paşa sergüzeştçiliği dokundurması karşısında Türkeş, İnönü’nün Enver Paşa kumandası altında vazife görmüş bir kurmay olduğundan bahisle asıl Enver Paşa varisinin İnönü olduğunun altını çizmektedir. Son olarak, Türk milliyetçiliğini Hitler şovenizmiyle bir tutan İnönü, devlet
adamlığı ciddiyetine davet edilmektedir.105
6. MİLLETVEKİLLERİ VE SENATÖRLERİN YAŞANAN SÜREÇLERE İLİŞKİN TALEP VE ŞİKÂYETLERİ
1961 Anayasası tarafından ihdas edilen Cumhuriyet Senatosunun Milli Birlik Grubu gibi seçimle gelmeyen lakin MBG aksine temelli seçilmiş olmayan üyelerinin oluşturduğu Kontenjan Grubu tarafından Cumhurbaşkanlığına gönderilen bir başka yazı da önemlidir. Grup adına Genel Sekreter Adil Ünlü tarafından gönderilen yazıyı önemli kılan taraf: Meselelerin çözümü noktasında yeni bir şey söylemekten ziyade, çözümün adresi olarak demokratik müesseselerin değil; Silahlı Kuvvetlerin gösterilmiş olmasıdır.106
Cumhurbaşkanı Sunay’a krize el atması yönünde yapılan telkinler sadece kimi siyasi partilerden gelmiyordu. Dönemin Sivas Senatörü Hüseyin Öztürk tarafından gönderilen bir yazı ve ekleri incelendiğinde, özellikle, yine dönemin Başbakanı Süleyman Demirel hakkında dile getirilen kimi iddiaların Feyzioğlu ve partisinin aksine irticai faaliyetler yürütenlere iktidar partisi tarafından verilen destek, şikâyet edilmektedir. Atatürk devrimleri ve devrimci öğretmenlerin şeriatçı bir baskı ve tecavüzün tehdidi altında bulunduklarını yazan Öztürk,
Demirel ve yakınlarının kredi suiistimalleriyle gündemde olduklarını, iktidarda olmanın avantajını kullanan Demirel’in bu suiistimallerin soruşturulmasına mani olduğunu belirterek, bu ismin halen görevine devam ediyor olması hususunda Sunay’ın düşüncelerini öğrenmek isteği belirtilmektedir. Muhsin Batur tarafından cumhurbaşkanına tevdi edilen mektupta belirtilen konuların kamuoyunda büyük tasvip gördüğünün belirtildiği yazıda, Demirel’in görevden el çektirilmesi gerektiği ima edilmektedir.107 Yazının eklerinde yer alan gazete başlıkları
incelendiğinde, konunun basın tarafından küçümsenmeyecek seviyede önemsendiği görülmektedir.108
Öte yandan başka senatörler tarafından da rejimin olağan işleyişi dışına çıkılarak, hükümet atlanarak bizzat cumhurbaşkanından olaya müdahil olması yönünde talepler iletilmektedir.109
Kahramanmaraş bağımsız milletvekili İbrahim Öztürk de cumhurbaşkanına siyasetçileri şikâyet eden yazılardan birini kaleme alanlardan. Öztürk, toplum tabanına kadar sirayet etmeye meyyal hareketlerin temelinde, suçlanan 1961 Anayasasının olmadığını; sosyal ve ekonomik meselelerini çözememiş bir ülkede bu tip reaksiyonların doğmasının tabii olduğunu belirtmektedir. Anayasanın emrettiği reformların 11 yıllık bir gecikmişliğe rağmen yapılmamasının, olayların ardındaki ana neden olduğu hususunun altını çizilmektedir. Siyasi partilerin bilinçsiz kitleleri, oy kaygısıyla bilinç götürmek yerine sömürmek üzere kullandıklarını belirten milletvekili tarafından, devrimlerden ve özellikle laiklik ilkesinden verilen tavizlerin belirleyici olduğunu iddia edilmektedir. Gençliğin düşman kamplara ayrılmasının vebalini de siyasi partilere yükleyen İbrahim Öztürk, bu konuda hükümetin başlıca kabahatli olduğunu vurgulamaktadır. Sendikal, eğitim ve gençlik teşkilatlanmalarındaki kutuplaşmanın böl ve vurdur
politikasının icabı olarak kasıtlı yaratıldığı ifade edilmektedir. Türk toplumunun büyük bir kısmını oluşturan köylüler arasına da sokulmaya çalışılan nifaktan bahsedilmektedir.
Siyasi partilerin hemen her fırsatta suçlandığı yazıda, özellikle laiklik vurgusu sıkça yapılmakta; toplumun bu vasatta olduğu müddetçe seçilenlerin değişmeyeceğinin altı çizilmektedir. Cumhurbaşkanının siyaset arenasında yerini almış olan böylesi bir partiler düzeninde yaptığı ve yapacağı istişarelerin hiçbir sonuç vermeyeceği yazının neticesi olarak ortaya konmaktadır.110
Düşüncelerini yazıyla değil de telgrafla Cumhurbaşkanına iletme lüzumu duyan
senatörlere de rastlanmaktadır. Ankara Bağımsız Senatörü Turgut Cebe ve Diyarbakır Bağımsız Senatörü Selahattin Cizrelioğlu da bunlardan yalnızca ikisidir. Cebe ve Cizrelioğlu, telgraflarında: Sunay’ın mevcut bunalımı, işbaşındaki hükümete dokunmadan çözme temayülü içinde bulunmasını tenkit ederek, bu eğilimin cumhurbaşkanının tarafsızlığıyla bağdaşmadığını belirtmektedirler. Senatörler, güçlü, güvenilir ve partilerüstü bir hükümet kurulmaksızın bunun mümkün olmadığı hususunun altını çizerek bu konudaki umutlarının sürdüğünü ifade etmektedirler.111 Bu arada Sunay’a, bir işçiden gelen telgrafta da açık bir siteme şahit olunmaktadır. Hüsamettin Güven isimli işçi, partilerin katıldığı müzakerelere, egemen sınıfların temsilcisi olarak tesmiye ettiği partiler davet edilirken, TİP’in davet edilmemesini eleştirmektedir.112
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
96 Ödemiş Kaymakamı Yusuf Doğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına çekilen 01.01.1971 tarihli telgraf [Türkiye Cumhurbaşkanlığı Evrakı No: 3/24]. Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkan Vekili Sabri Tığlı tarafından
Cumhurbaşkanlığı Makamına çekilen 01.01.1971 tarihli telgraf [Türkiye Cumhurbaşkanlığı Evrakı No: 3/18].
97 Güven Partisi TBMM Grubu tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına gönderilen 25.11.1970 tarihli yazı [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/5–27; Fihrist No: 6913], s.1.
98 Güven Partisi TBMM Grubu tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına gönderilen 25.11.1970 tarihli yazı [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/5–27; Fihrist No: 6913], s.2.
99 Güven Partisi TBMM Grubu tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına gönderilen 25.11.1970 tarihli yazı [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/5–27; Fihrist No: 6913], ss.3–4.
100 Turhan Feyzioğlu tarafından Sayın Cumhurbaşkanına 7 Ocak 1971 Günü Şifahen Arzedilmiş Olan Hususlarla İlgili Not Başlığını taşıyan 21.01.1971 tarihli yazı ve ekleri [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–55].
101 Büyük Anadolu Partisi Genel Başkanı Ahmet Mithat Aslan tarafından Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a çekilen 04.01.1971 tarihli telgraf [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–72].
102 Cumhurbaşkanlığı Makamına sunulan Büyük Anadolu Partisi konulu 22.01.1971 tarihli bilgi notu [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–73].
103 Büyük Anadolu Partisi Genel Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına gönderilen 10.01.1971 tarih ve 59/1971 tarihli yazı [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–75].
104 Birlik Partisi Genel Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine gönderilen 07.01.1971 tarih ve 140 sayılı yazı ve eki [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–47].
105 Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanlığı tarafından yayınlanan 18.12.1970 tarihli bildiri [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–9].
106 Cumhuriyet Senatosu Kontenjan Grup Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine gönderilen 08.01.1971 tarih ve 56 sayılı yazı [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–50].
107 Sivas Senatörü Hüseyin Öztürk tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına gönderilen 18.12.1970 tarihli yazı ve ekleri [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781].
108 “Sunay’dan ne gibi tedbir ve eylem düşündüğü soruldu”, Cumhuriyet, 22 Aralık 1970. “SUNAY’IN AÇIKLAMA
YAPMASI İSTENDİ”, Son Havadis, 22 Aralık 1970. “Şaibeli Demirel hakkında ne işlem yaptınız?”, Adalet, 22 Aralık 1970. “Sunay’a Demirel Hakkında ne düşündüğü soruldu”, Yeni Gazete, 22 Aralık 1970.
109 Zonguldak Senatörü Ahmet Demiryüce tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına çekilen 23.12.1970 tarihli telgraf [Türkiye Cumhurbaşkanlığı Evrakı No: 3/15].
110 Maraş Bağımsız Milletvekili İbrahim Öztürk tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına gönderilen 05.01.1971 tarihli yazı [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–31].
111 Diyarbakır Bağımsı Senatörü Selahattin Cizrelioğlu ve Ankara Bağımsız Senatörü Turgut Cebe tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına çekilen 09.01.1971 tarihli telgraf [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No:
5/6–19; Fihrist No: 7781–52].
112 İşçi Hüsamettin Güven tarafından Cumhurbaşkanlığı Makamına çekilen 09.01.1971 tarihli telgraf [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–54].
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder