28 Ocak 2019 Pazartesi

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 17

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 17



C. MUHTIRAYA VE PARTİLERÜSTÜ HÜKÜMETE YÖNELİK SOL ÇEVRELERİN TAVRI 

12 Mart’ın sol çevrelerde nasıl karşılandığına yönelik istihbarat faaliyetlerinin de bir taraftan yürütüldüğüne şahit olunmaktadır. Bu konu hakkındaki bir bilgi notunda: Türkiye Öğretmenler Sendikasının (TÖS) İzmir Şubesinde 15 Mart 1971 günü saat 19.30–22.00 saatleri arasında bir toplantı yapıldığı; toplantıda önemli kararlar alındığı bildirilmektedir. 22 maddeden ibaret olan bildirinin 7. maddesinin sonradan değiştirildiği ifade edilmektedir. Buna göre; Yoksul 
Kürt köylüleri üzerindeki zorlu baskı kaldırılmalıdır ibaresi çıkarılmış ve bildirinin altına Bütün Devrimci Kuruluşlar imzası atılmıştır. Demirel’in istifa etmek mecburiyetinde bırakılmasının ise 

Devrimci Güçlerin zaferi olarak takdim edildiği de bilgi notunda yer almaktadır. Söz konusu bilgi notunda 15–20 gün içerisinde yurdun çeşitli yerlerinde patlamalar gerçekleştirileceği; ABD Büyükelçisini kaçırılma planları yapıldığı; böylece ordunun müdahalesinin hiçbir şeyi değiştirmediği mesajının verilmesinin hedeflendiği açıklanmaktadır.328 

Muhtıra ve sonrasında kurulan Erim Hükümetine karşı aşırı sol olarak nitelendirilen mihrakların da takip altında olduğunu belgeleyen bir vesikanın daha olduğuna tesadüf edilmiştir. 
Belgenin giriş kısmında, memleketteki ekonomik sorunların ve bu sorunlara çözüm getirmekteki gecikmenin de etkisiyle sol mihrakların kitleler üzerindeki etkisinin arttığı belirtilmektedir. Sol mihrakların, silahlı kuvvetlerin sol eğilimli bir kalkışmasına umutla baktıkları ifade edilmektedir. 
Sol gruplar arasında TİP, ANT ve Proleter Devrimci Aydınlık çevresi hariç muhtırayı destekledikleri ya da kabinenin tayinine kadar hareketsiz kaldıklarından söz edilmektedir. 

Muhtıra sonrasında kurulacak parlamentonun işçi ve köylü temsilcilerinden oluşması; söz konusu müdahalenin radikal genç subayların üstlerine karşı gösterdikleri tazyikin neticesi olduğu fikrinin, maksatlı olarak işlendiği belirtilmektedir. Lakin muhtıra sonrasında silahlı kuvvetlerin gösterdiği demokratik teamüllere meyilli tavrın, bu çevrelerde hayal kırıklığı yarattığı; hiç de öyle beklendiği gibi radikal sol amaçlar içermediğinin bu çevrelerce de anlaşıldığının altı çizilmektedir. Bu düş kırıklığı neticesinde, radikal solun doğal olarak mevcut partilerüstü hükümeti yıpratma faaliyetleri içine gireceği öngörüsü yapılmaktadır.329 

1.TİP’İN MUHTIRAYA KARŞI TUTUMU 

Söz konusu vesikada öncelikle TİP’in muhtıra hakkındaki görüşü ele alınmaktadır. Buna göre TİP, yeni hükümetin icraatlarına yön veren felsefenin devrimciliğini inandırıcı bulmamaktadır. Yeni hükümet, yakında faşist tedbirler almaya zorlanacaktır; işçi sınıfının ekonomik ve siyasi mücadelesini geriletmek ve bastırmak amacıyla girişilecek bu hareketler karşısında savaşılacaktır. Türkiye’de herhangi bir hükümetin niteliğini belirleyecek temel ölçüt: 
İşçi ve emekçi kesimlerin iktisadi ve siyasi mücadelesi karşısında takınacağı tavırdır. Partinin yayın organı olan EMEK dergisine referans veren belgede, yeni hükümetin burjuva diktatörlüğünün aracı olarak tanımlandığı bilgisi verilmektedir.330 

2. ANT ÇEVRESİNİN MUHTIRAYA KARŞI TUTUMU 

ANT çevresinin takındığı tavrın işlendiği bölümde ise: Biçimi ne olursa olsun, burjuva diktası altında, emekçi kitlelerden yana reformlar yapılamaz görüşü iktibas edilmiştir. Ordunun, burjuva diktatörlüğünün bir baskı aracı olduğu; silahlı kuvvetler içinde bulunduğu varsayılan devrimci unsurlar da işçi-emekçi mücadelesi saflarına katılmaya davet edildiği görüşüne yer verilmiş. Devrimci işçi-köylü iktidarını kurmak amacıyla, şehirlerde ve kırlarda politik mücadelenin başlatılması gerektiği hususunun işlendiği iddia edilmiş. Doğan Özgüden’in sahibi olduğu ANT dergisinin, burjuva diktatörlüğüne karşı yapılacak mücadelede, silahlı savaşıma önem verdiği belirtilmiştir.331 

3.PROLETER DEVRİMCİ AYDINLIK ÇEVRESİNİN MUHTIRAYA KARŞI TUTUMU 

Proleter Devrimci Aydınlık Çevresinin Görüşü bahsinde ise; bu grubun Ankara 
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Amme Hukuku Kürsüsü asistanlarından Doğu Perinçek tarafından organize edildiği; Marksizm-Leninizm-Mao Zedong fikriyatından mülhem Kızıl Çin Komünist Partisi ekseninde faaliyet gösterdiği bilgisi verilmektedir. Bu gurubun da silahlı mücadeleyi esas aldıkları belirtiliyor. Muhtıra sonrası gerçekleşen iktidar değişiminin pek bir önem taşımadığı 
fikrinin bu çevrede de yaygın olduğu belirtilen belgede, söz konusu değişimin: Bir gerici iktidarın gidişi, yerine yeni bir gerici iktidarın gelişi olarak yorumlandığı aktarılmaktadır. Uluslararası mali sermayenin iktidarı olarak nitelenen Erim kabinesi, üyeleri arasında yer alan Naci Ergin, Osman Olcay, Ferit Melen, Erol Yılmaz Akçal ve Özer Derbil isimleri öne çıkarılarak kötülenmektedir. Sonuç olarak bu kesimlerin hepsinde, muhtırayı veren ordu, burjuva devletinin müdafii olarak takdim edilerek, verilen muhtıra ve sonrasında kurulan hükümete, bu açıdan olumsuz baktıkları ifade ediliyor.332 

4.DEVRİM ÇEVRESİNİN MUHTIRAYA KARŞI TUTUMU 

Başında Doğan Avcıoğlu’nun bulunduğu Devrim çevresinin görüşü ise şu şekilde 
özetleniyor: Bu grup, silahlı kuvvetlere, hedefe ulaşmada dayanılacak en önemli kurumlardan biri olarak bakmaktadır. Muhtıra sonrasında parlamentonun açık tutulması karşısında Avcıoğlu’nun tavrı olumsuzdur. 
Avcıoğlu, asıl amacı olan sosyalizmi Kemalizm maskesi altında gizleyen bir şahıs olarak takdim ediliyor. Kabinenin teknisyenler eliyle yapılacağını ilan ettiği reformların gerçekleştirilemeyeceği kanaatinde olan Avcıoğlu’nun, memleketin makûs talihini ancak ve ancak egemen sınıflara karşı emekçi sınıfların gücünü seferber edebilen toplum savaşlarının değiştirebileceği görüşü aktarılıyor. Yeni hükümete biçilen vazifenin aslında, burjuvazinin arzu ve isteklerinin gerçekleştirilmesine yönelik reformlar yapmak olduğu hususundaki görüşü de dile getirilmektedir. Devrim gazetesinde yayınlanan, Uğur Mumcu’nun “Nihat Erim, Allah Kerim” başlıklı yazısına da gönderme yapılan belgede, Mumcu’nun “Partilere ve siyasetçilere inanmıyoruz. Açıkçası biz bu yönetime ‘güvenoyu’ vermiyoruz” sözleri aktarılmaktadır.333 

5.AYDINLIK SOSYALİST ÇEVRESİNİN MUHTIRAYA KARŞI TUTUMU 

Aydınlık Sosyalist Çevresinin Görüşü başlığı altında yayınlanan kısımda ise; Mihri Belli liderliğindeki çevrenin de muhtıra sonrası hükümete karşı güvensizlik ihzar ettikleri belirtilmektedir. Bu grubun, düşürülen iktidara mensup kimi şahısları da içine alan bir hükümet oluşunun, reformist olamayacağını gösterdiği, kanaati aktarılmaktadır. Ordunun beklentileri karşılayacak bir çıkış yapamadığı; yine işin işçi ve köylü kitlesine düştüğü; bütün milli ve devrimci sınıf ve zümrelerin oluşturacağı devrimci cephe ve güç birliğinin hâlâ elzem olduğu hususunun işlendiği nakledilmektedir.334 

6.SOSYALİST GAZETESİ ÇEVRESİNİN MUHTIRAYA KARŞI TUTUMU 

Hikmet Kıvılcımlı’nın yayınladığı Sosyalist gazetesinin ise muhtıra verildiği zaman, bu hareketin radikal subaylar tarafından yapıldığı zannıyla destekler tutum takındığı lakin bir müddet sonra kurulan Erim hükümeti karşısında düş kırıklı yaşadığı belirtilmektedir. Bu çerçevede, mücadeleye kalındığı yerden devam edilmesi kararının alındığı; bu doğrultuda kesif bir çaba içerisine girileceğinin ilan edildiği bilgisi verilmektedir.335 

Belgedeki sonraki satırlar bazı yazarların muhtıra ve yeni hükümet konusundaki tutumlara ayrılmış. Çetin Altan, İlhan Selçuk, İlhami Soysal gibi yazarlar, Atatürk’ü kullanarak, sosyalist dünya görüşlerini perdeleyen birer aşırı sol isim olarak takdim edilmektedir. 

Türkiye Komünist Partisi’nin Dış Bürosu Yayın Organı olarak nitelendirilen “Bizim Radyo” da mercek altına alınanlardan. Radyo, kabinede vazifelendirilen kimi isimlerin milletlerarası emperyalizmin uzantısı olan kurumlarda görev almaları noktasında eleştiriler yöneltmektedir. Ordu içindeki yurtseverlerden bahseden radyo, NATO’cu generallere ve Erim hükümetine karşı direnme haklarını kullanmaya davet edilmektedir. 

Aşırı Sol Örgütlerin Tutumu başlığını taşıyan kısımdaysa Dev-Genç, TÖS, DİSK, İPSD (İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği), YİS (Yapı İşçileri Sendikası) ve İzmir Devrimci Kadınlar Derneği isimleri sayılmaktadır. Bu örgütlerin muhtıra ve sonrasında kurulan Erim hükümeti hakkındaki olumsuz kanaatlerinden söz edilmektedir. Solun genel kanısının 12 Mart Muhtırasıyla birlikte gelişen olaylarda hazırlıksız yakalanıldığı; bu nedenle hareketin yönünü değiştirme noktasında etkisiz ve pasif kalındığı bilgisi verilmektedir. 

Genel olarak tüm sol grupların şu hususlarda hemfikir oldukları, yine belgede belirtilen iddialar arasındadır: Silahlı kuvvetler, burjuva düzeninin gücüdür ve parçalanmalıdır; mevcut demokratik ortam, işçi sınıfının bilinçlenmesine müsaade edebilecek kıvamda olduğu sürece ondan yararlanılmalıdır. Silahlı kuvvetlerin vurucu gücü elde edilerek, devrim şartları yaratılmalıdır. Ordunun genç ve radikal subayları, gençlik kitlesiyle güç birliği hareketini gerçekleştirerek devrim şartlarını hazırlamalıdır. 

Kürtçü, olarak nitelendirilen çevrelerde ise tam anlamıyla gergin bir bekleyişin vücut bulduğu; bu çevrelerde Kürtlere ve Kürt devrimcilere yönelik katliamlara girişileceği endişesinin hâkim olduğunun altı çizilmektedir. Türkiye’de değişik zamanlarda meydana gelmiş Kürt isyanları artık ideolojik bir boyut kazanmıştır. Kürkçü, o günlerde, solun Kürt meselesini gündeme taşımasına öncülük eden bu değişimi şu cümlelerle anlatmaktadır: 

O zaman adı Kürt değildi, hiç kimse adını öyle söylemezdi. Bu sanki ezilenlerle ezenler arasında bir gizli sözleşme gibiydi, “Doğu” denirdi. Doğu mitingleri, Türkiye İşçi Partisinin önderliğinde hem büyük toprak ağalarına, hem kimliklerin bastırılmış olmasına, hem horlanmaya, hem geri bıraktırılmışlığa karşı büyük itirazların dillendirildiği yıllar oldu. Diyarbakır’da, Ağrı’da, Bingöl’de, Kars’ta çok büyük mitinglerdi. İnsanlar bu horlanmışlıklarını dile getirdiler. Daha sonra Türkiye İşçi Partisi içerisinde ya da başka forumlarda adlarını duyduğumuz Kürt siyasetçiler ilk kez bu zeminlerde ortaya çıktı. Mehdi Zana, Kemal Burkay, Tarık Ziya Ekinci gibi adları o günlerden biliyoruz.336 

Rum ve Ermeni azınlıklarda ise önlerini görememekten kaynaklanan ikircikli bir tutumdan bahseden bilgi notunda, özellikle servet sahibi Ermenilerin aşırı sol yükseliş karşısında göç etmeyi tercih ettikleri bunun miktarının ise son altı yedi yıl içinde 10 bini bulduğu ifade edilmektedir. Muhtıra, Ermenilerdeki bu endişeleri bertaraf etmemekle birlikte genel olarak memnuniyetle karşılanmıştır şeklindeki ifadeler bilgi notunda kaleme dökülen diğer bir yorum olarak göze çarpmaktadır. 

Bu noktada, bu hedeflere ulaşmaya azmeden aşırı sol karşısında hükümetin gerekli reformları yaparak, ortamı sol için elverişsiz kılmalı; özellikle sosyal demokrat çevrenin aşırı solla güç birliğine gitmesinin önüne geçilmesi tavsiye edilmektedir.337 

7. 12 MART SONRASI DÖNEMDE İŞÇİ HAREKETLERİ 

1960’tan itibaren Türk siyasal hayatını derinden etkileyen toplumsal hareketlilik, 
kentleşme ve sanayileşme sonucunda ilginç toplumsal ayrımlar, ilkel-geleneksel bağların ördüğü toplumun eski fay hatlarını, yeni sosyo-ekonomik ve ideolojik görüntüler içinde ortaya çıkmasını sağlamıştır. Solcu-sağcı, laik-islamcı, Alevi-Şii-Sünni, Kürt şovenisti-Türk şovenisti gibi ayrımlar son derece farklı ve karmaşık bileşimler yaparak Türk siyasal sisteminin üzerinde oturduğu toplumsal ve kültürel ayrımları oluşturmaya başlamışlardır.338 
Türkiye’de öğrenci dernekleri, sendikalar, çeşitli çıkar grupları ve mühendis odaları gibi birçok sivil kuruluş, 1970’lerde sağ ya da sol siyaset içinde aşırı siyasallaşmış ve bu süreç, ideolojik kutuplaşmayla sonuçlanmıştır. Böylece, bu çıkar gruplarının kendilerine özgü kimlikleri, devlet düzeyinde siyasal gücü ele geçirmeye çalışan totaliter politikalar tarafından tamamıyla yutulmuştur. 

Bununla birlikte 1970’lerin sonunda ekonomide daralma yaşanırken, sendikalar bu evrede daha güçlenmişlerdir. 1970’de sendika sayısı 737’ken, 1978’de bu rakam 879’a çıkmıştır.339 Bu rakamlar toplumdaki değişimin dinamiğini de ortaya koymaktadır. Sendikaların güçlenmeleri ve taleplerinde daha fazla siyasileşmeleri, sanayicilerin yüksek kar olanaklarını engellenmesini yol 
açmıştır. 1970’lerin ikinci yarısında sanayide üretim düşerken, ücretlerin sanayi katma değer içindeki payı ya artmış ya da aynı kalmıştır 

12 Mart 1971 ara rejiminden sonra 14 Ekim 1973 seçimlerine kadar sendikacılık 
faaliyetleri, toplu görüşmeler ve grevler geniş ölçülerde kısıtlanmıştır. 12 Mart döneminde hükümetin 11 ilde sıkıyönetim ilan etmesi, Anayasa değişikliklerinin gündeme gelmesi ve ekonomik, sosyal hakların kısıtlanacağı yolundaki duyumlar, işçileri ve sendikacıları kaygılandırmıştır. Bu dönemde TÜRK-İŞ’in genel olarak bütün önemli hak kısıtlamalarına yönelik, yazılı açıklama ve bildiri ağırlıklı tepkileri olmuştur. İlgili ve yetkili kişilerle görüşmeler, yönetim organlarının tepki toplantıları, hak kısıtlamalarının yasalaşmasını görüşmelerle engelleme çabaları zaman zaman kimi yumuşamalara yol açmışsa da ciddi, 
caydırıcı bir etki meydana getirmemiştir. TÜRK-İŞ'in bu türden çabaları arasında en önemlileri Anayasa değişikliklerine, grev ertelemelerine karşı çıkışları sayılabilir.340 

1970 sonrası döneminde işçiler de işverenler de daha iyi örgütlenmişlerdir. Daha bilinçli ve daha uzun bir geleceği düşünmüşlerdir. Fakat temas ve diyalog kurarak birbirlerini anlamaya çalışma yöntemini geniş ölçüde ihmal ettiklerinden, tekniğin, sanayinin, ekonomik ve sosyal koşulların, bir bütün deyişle, Türk toplumunun değişen yapısını ilişkilerine ve örgütlerine yansıtmakta güçlük çekmiş ve olayların arkasında kalmışlardır. Sosyal barış bu durumdan zarar 
görmüştür.341 

12 Mart rejiminin gerilemesi, işçi hareketine yeni bir dinamizm vermiştir. Bu dinamizm belki de en çok, DİSK'in hızlı bir büyüme süreci içine girmesinde kendisini hissettirecektir. Bu yılların sosyal hareket açısından ifade ettiği dinamizmin bir örneği de, 1972 yılında kurulan TÖB-DER adlı öğretmenler derneğinin kısa sürede yüz binden fazla öğretmeni bünyesine katacak olan hızlı gelişmesidir.342 

1975’te Irmak Hükümeti’nin Çalışma Bakanı Turhan Esener Senatodaki konuşmasında Türkiye'de işçi ve işveren ilişkilerinin iyi bir yolda gittiğini belirtmiştir. Esener bu görüşü savunurken 1974 yılındaki sayılara göre yapmıştır. 928 işyerinde alınan grev kararından sadece 

138'i fiilen uygulanmıştır. Bunlardan bugüne kadar Bakanlığa gelen 94 işyerine ait bilgilere göre, bu grevlere katılan işçi sayısı 35.502 ve kaybolan işgücü sayısı ise yine 35.502'dir. Aynı dönemde, 177 işyerinde alınan lokavt kararından 17'si fiilen uygulanmıştır. Bu durum işçi ve işveren ilişkilerinde alınmış bulunan grev kararlarının çokluğuna rağmen, uygulama bakımından endişe verici bir noktada olmadığını göstermektedir.343 
Ancak sonraki yıllarda artan işçi eylemleriyle bu durum tersine dönecektir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

328 17.03.1971 tarihli bilgi notu [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7961–6]. 
329 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984]. 
330 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not Ekinde Yer Alan, Türkiye İşçi Partisinin Görüşü Bahsi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet 
Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984–5]. 
331 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not Ekinde Yer Alan, ANT Dergisinin Görüşü Bahsi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984–6]. 
332 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not Ekinde Yer Alan, Proleter Devrimci Aydınlık Çevresinin Görüşü Bahsi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984–8]. 
333 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not Ekinde Yer Alan, Devrim Çevresinin Görüşü Bahsi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay 
Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984–11]. 
334 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not Ekinde Yer Alan, Aydınlık Sosyalist Çevresinin Görüşü Bahsi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984–13]. 
335 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not Ekinde Yer Alan, “Sosyalist” Çevresinin Görüşü Bahsi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984–15]. 
336 Ertuğrul Kürkçü’nün 31.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 10.30–12.06]. 
337 12 Mart Muhtırası ve Sayın Erim Kabinesine Karşı Aşırı Sol Mihrakların Tutumu ve Muhtemel Gelişmeler Hakkında Çok Gizli İbareli Not Ekinde Yer Alan, Muhtemel Gelişmeler Bahsi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7984–21]. 
338 Ersin Kalaycıoğlu, “1960 Sonrası Türk Siyasal Hayatına Bir Bakış: Demokrasi Neo-Patrimonyalizm ve İstikrar,” Türkiye’de Siyaset: Süreklilik ve Değişim, (Editörler: Ersin Kalaycıoğlu, Ali Yaşar Sarıbay), İstanbul: Der Yayınları, 1990, s.483. 
339 Işıklı, a.g.m., s.351. 
340 Şükran Soner, "12 Mart Döneminde İşçi Hareketi", Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi, C:II, İstanbul, Tarih Vakfı 
Yurt Yayınları, 1998, s.463. 
341 Talas, “Bir Toplumsal…”, s.5. 
342 Aydınoğlu, a.g.e., s.283. 
343 CSTD, C:20, B:32, 11.2.1975, s.233. 


 18 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder