29 Ocak 2019 Salı

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 18

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 18



D. MUHTIRAYA VE PARTİLER ÜSTÜ HÜKUMETE YÖNELİK SAĞ ÇEVRELERİN TAVRI 


12 Mart Muhtırasının sağ çevrelerdeki yankılarına ilişkin olarak da istihbarat toplandığına da tanık olunmaktadır. 21 Mart 1971 tarihli bir istihbarat raporunda; özellikle Son Havadis gazetesinden AP milletvekili Tekin Erer ile Dünya gazetesi sahiplerinden, gazetenin başyazarı Bedii Faik’in muhtıraya en fazla karşı çıkan iki isim oldukları hususunun altı çiziliyor. Son Havadis, Tercüman, Tasvir, Zafer ve Dünya gazeteleri AP iktidarının tam ve yarı resmi yayın organları olarak takdim edilmektedir. 

1. SAĞ BASINDA MUHTIRANIN DEĞERLENDİRİLMESİ 

Bu gazeteler içinde yalnızca Tasvir’in lehte ya da aleyhte yayın yapmayarak nesnelliğini muhafaza ettiği bilgisi veriliyor. Aşırı sağcı olarak nitelenen Bugün ve Sabah gazetelerinin kullandıkları dil ise mutedil olarak tavsif ediliyor. Muhtırayı müteakip yazdıkları yazılara göre muhtıra karşısındaki konumları tasnife tabi tutulan epey yazarın listelendiği görülmektedir. 


Buna göre muhtıranın çok aleyhinde, aleyhinde, tarafsız, lehinde, hiç değinmiyor şeklinde sınıflandırılan yazarlar şunlar: Tekin Erer ve Bedii Faik ilk grupta konumlandırılıyor. Orhan Seyfi Orhon, Abdullah Uraz, Adviye Fenik, Mehmet Muhsinoğlu, Ahmet Kabaklı, Can Pulak, Füruzan Tekil, Ahmet Şevket Bohça, Ahmet Güner ve İsmail Oğuz ise ikinci gruba sokulanlardan. Ergun Göze, Sinan Omur, İlhan Ezik, Vecdi Bürün,344 Günvar Otmanbölük, Münevver Ayaşlı, Fatin Fuat ise üçüncü gurupta yani tarafsız olarak tesmiye ediliyor. Mehmet Şevket Eygi ise muhtıranın lehinde yazılar yazan tek isim olarak takdim ediliyor. Refik Özdek, A. Selami Tosçuoğlu ve Ali Genceli muhtıraya hiçbir şekilde değinmeyenler den. Yukarıda da belirtildiği gibi Tasvir gazetesi, muhtıra hakkında hiçbir yorumun yapılmadığı gazete olarak 
belirtilmiştir.345 Daha sonra yukarıda isimleri belirtilen yazarların kaleme aldıkları yazılardan alıntılar yapılarak bu kanaate nasıl ulaşıldığı ortaya konulmaya çalışılmaktadır.346 

Aynı bilgi notunun eklerinde yer alan bir başka belge de önemli. Erim hükumetinin kurulması sonrasındaki tepkileri yine örneklerle anlatan metinde yukarıda isimleri sıralanan yazarların kaleme aldıkları yazılardan iktibaslar yapılmak suretiyle sağ basının, Kürtçülerin ve azınlıkların nabzı tutulmaya çalışılıyor.347 Sağ basında en fazla alaya alınan husus: Erim’in, kabinesi hakkında kullandığı beyin takımı lafzı ile kabinedeki tek kadın bakan olan Türkan Akyol. Beyin takımı içine dâhil edilen bakanların dışında kalan kabinenin diğer üyelerinin ne takımı olduklarının sorulduğu; cevaben ayak takımı mı? Sualinin müstehzi bir edayla yazıldığı aktarılmaktadır. 

Bu arada, irticai cephe olarak nitelendirilen kesimin gitgide cesaretlendiği lakin bu cesareti bulmalarına, özellikle ordu içinde yapılan aşırı sol eğilimli subayların tasfiyesi hareketinin neden olduğu ifade edilmektedir. Diyanet İşleri Teşkilatında görevli mürteci şahısların, bu teşkilattan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş’ten348 de rahatsız oldukları ifade edilmektedir. 

Milliyetçi-Toplumcu çevrelerin ise genel olarak muhtıranın yanında olmakla birlikte, yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Nihat Erim ismi üzerinde itirazlarının bulunduğundan söz edilmektedir. 

2. MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂR ENTELİJANSİYANIN TUTUMU 

Türk Aydınlar Ocağı Heyetinin 15 Temmuz 1971 Perşembe günü saat 17.00’da Sunay tarafından kabul edildiği anlaşılmaktadır.349 Heyette: Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Ord. Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli, Prof. Dr. Mustafa Köseoğlu, Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Selçuk Özçelik, Doç. Dr. Salih Tuğ, Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Doç. Dr. Erol Güngör, Nihat Bozkurt ve Altan Deliorman ’ın bulunduğu görülmektedir. 

Milliyetçi muhafazakâr entelijansiyanın, 12 Mart karşısındaki tutumunu göstermesi açısından yararlı olacak vesikalardan biri de Türk Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu imzasını taşımaktadır.350 Ocağın, toplanması planlanan bir eğitim şurası için kendi bünyesinden üyeler önerdiği, bu üyelerin ise şu isimlerden oluştuğu tespit edilmiştir: Ord. Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce. Prof. Dr. Lütfü Ülkümen, Prof. Dr. Şaban Karataş, Prof. Dr. Tarık Somer, Prof. Dr. Beglan Toğrol, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Doç. Dr. Erol Güngör, Doç. Dr. Salih Tuğ, Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Doç. Dr. Recep Doksat ve Doç. Dr. Oluş Arık.351 

Yine, kurulması planlanan Atatürk İlkelerini Belirleme Komisyonu için de, ocağın üye önerdiği, önerilen bu üyelerin ise şu isimlerden müteşekkil olduğu görülmektedir: Ord. Prof. Dr. Ömer Celal Sarç, Prof. Dr. Ercüment Kuran, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Orhan Tuna, Prof. Şevket Raşit Hatiboğlu, Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu, Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce. Doç. Dr. Nejat Göğünç, Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu ve Doç. Dr. Fikret Eren. Ayrıca komisyonun şimdiki durumunda üye olarak bulunan, fakat komisyonun varmak istediği hedef bakımından çalışmalarında fayda mülahaza edilmeyen beş isim bulunuyor. Bunlar: Prof. Suat Sinanoğlu, Prof. Enver Ziya Karal, Prof. Şevket Aziz Kansu, Hikmet Dizdaroğlu ve Kadri Kaplan352 olarak sıralanmaktadır.353 

3. TÜRK AYDINLAR OCAĞI TARAFINDAN MUHTIRA SONRASI YAPILACAKLARA DAİR RAPOR 

Söz konusu yazının ilişiğinde yer alan bir değerlendirme raporu daha da ilginçtir. Memleketin 12 Mart öncesinde ikinci bir Vietnam olmakla karşı karşıya kaldığı; bu vahim duruma milletin, siyasi ve sosyal kaderinin icabı olarak değil; tamamıyla zorla, ağır ihmal ve hatalarla getirildiği iddia edilmektedir. Cumhurbaşkanı ve kumandanların bu kötü gidişatı durdurma gayretine sistem ve mevzuatın mani olduğu belirtilmektedir. Bunalımın asıl sorumlusu olarak, değerlendirme raporunda, geriye kalan ne kadar sorumlu varsa, onlar gösterilmektedir. 
Çözümün bu doğrultuda sadece ordunun müdahalesi olduğu hususu bir kez daha belirtilen raporda; ordunun büyük Türk tarihinden gelen milli mirasın başlıca koruyucusu olduğunun altı çizilmektedir. 

Ordunun, doğrudan yönetime el koymak yerine, sadece ağırlığını koymayı tercih etmesinin tamamen meşru olduğu hususunun gerekçeleri ise şöyle sıralanmaktadır: Kaynağını Atatürk’ten alan, ordunun politikadan ve sivil hayattan uzak durma çabası; demokratik parlamenter hayatta memleketin kat etmiş olduğu merhaleye kıyamamak; gerekli ıslahatı, bizzat işe muhalefeti de 
katarak yapmak. Diğer taraftan, dış dünyaya karşı memleketin demokratik idarede ısrar ettiğini göstermek ve muhtemel gelişmelere göre ordunun, koyduğu ağırlığın dozunu ayarlamak.354 

Türk ordusunun müdahale tutkusu içinde asla bulunmadığı; bünyeyi sağlamlaştırdıktan sonra asli vazifesine dönmeyi hedeflediği; zorunlu geçiş devrinin sonunda, ordunun işinin başına dönmesinin şükranla karşılanması gerektiğinin belirtildiği raporda, bu sürecin uzamasının, orduyu da içine alan tehlikeler yaratacağı ifade edilmektedir. Buna mani olunması için işlerin 
süratle halli yoluna gidilmesi; işlerin aşırı hukuki görünme çıkmazına itilmemesi; mevcut olağanüstü durumu unutarak, rejimin normal işleyişi devam ediyormuş gibi fazla tartışmaya mahal vermeyip, fikir hürriyeti sloganının cazibesine kapılmamak gerektiği, ilginç bir biçimde savunulmaktadır. 

Ayrıca ister siyasi parti, isterse çeşitli kurumlar olsun, harekâtın karşısında oldukları bilinen kesim, çevre ve şahısların direnmelerine imkân verilmemesi de savunulmaktadır. Bir taraftan askeri kanadın elini kolunu bağlayıp hareket alanını kısıtlarken, diğer taraftan sivil kanattan kaynaklanan başarısızlıkların askeri kanada mal edilmemesi gerektiği ifade edilmektedir. Raporda enteresan bir öngörü de ileri sürülmekte; olası bir referandum da halkın, yapılan harekâtın arkasında olduğunun görüleceğinden söz edilmektedir.355 

Raporda, sivil kanadın değişik unsurlarının 12 Mart Muhtırasına yönelik tutumlarının değerlendirilmesi de yapılmaktadır. Buna göre parlamento; asker kanada destek olmakta ve 12 Mart sonrası devreye iyi intibak etmektedir. Asker kanada verdiği destek memnuniyet verici; ülkenin çıkmazdan kurtarılmasına yardıma hazır bir görüntü sergilemektedir. Hükumetin Nihat Erim gibi vatanperver, bilgili, tecrübeli ve Atatürkçü bir başbakana kurdurulması isabetli bir tercih olarak görülmekte; ancak örtülü olarak Erim’in daha kuvvetli bir ekip kurması tavsiye edilmektedir. 

Milletin böylesi bir devrede maneviyatının sağlam olması; adeta destanî bir havaya sokulması gerektiği belirtilmekte; böyle bir havanın yaratılmasına gayret edilmesi lüzumu varken, kimi bakanların kötümser bir tablo çizmelerinin engellenmesi istenmektedir. Genel olarak partilerin tutumu takdir edilmekteyse de; içlerinden bazılarının 12 Mart’ı eleştirmesi, düzenin sağlanması için yapılan gözaltı ve tutuklamalara karşı çıkarak, devletin istihbarat örgütünü itham etmeleri, harekâtın başarısını engelleyecek davranışlar olarak görülmektedir. 
Üniversite, basın, sendikalar ve TRT’ye sızmış olan yıkıcı unsurların sanki hiçbir şey olmamış gibi kaldıkları yerden devam ettikleri belirtilmektedir.356 

Raporun sonraki bölümünde, Türkiye’de çarpışan fikirlerin bir özeti yapılmış. Türkçülük, Atatürk’le birlikte zafere ulaşan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini teşkil eden Türk milliyetçiliği olarak övülürken; kozmopolit-hümanist dünya görüşü: Emperyalist devletlerin diğer milletleri uyutmak için dayattığı bir görüş olarak takdim edilmektedir. Marksist dünya görüşü ise özellikle 1960’dan sonra yayılan ve 1968’de eyleme geçen, Rusya’nın memleket üzerindeki emellerini gerçekleştirilmesine vasıta kılınan bir görüş olarak tanımlanmaktadır. 
İslamcı dünya görüşünün Atatürk’ün milliyetçi anlayışına zaten ters ve kabul edilemez olduğu; Türk milliyetçiliği dışında diğer görüşlerin benimsenmesinin milletin ölümü demek olacağı iddia edilmektedir. Buna rağmen 12 Mart’ın sivil kanadı Türk milliyetçiliği anlayışına sahip olanlardan değil; kozmopolit-hümanist veya Marksist kadrolardan seçilmiştir, görüşünün işlendiği raporda, askeri kanadın bu aksaklığı düzeltmesi gerektiği belirtilmektedir.357 

Türkiye’nin acil problemleri başlığı altında ise zararlı ve yıkıcı unsurların zararsız hale getirilmesi ve bir daha türemelerine imkân bırakılmaması sayılmaktadır. Zararlı unsurların sadece eli silahlı militanlar olmadığı; asıl meselenin bu unsurların yetiştiği kurumları temizlemekten geçtiği belirtilmektedir. Söz konusu temizliği yapmanın, bu unsurların pervasızca ortaya çıkmış olmalarından ötürü olanaklı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca yapılacak temizliğin yöntemleri sıralanmaktadır ki, geniş ve aşırı hürriyet ortamını yarattığı belirtilen 1960 sonrasında çıkan basın ve yayın organlarında yapılacak bir taramanın çok faydalı olacağı ifade edilmektedir. 

Devletin istihbarat dosyalarının içeriği; adli tahkikatların verdiği ipuçları, sonuna kadar takip edilerek tasfiye işlemi tamamlanmalı; lakin normal bir devrenin şekilci hürriyet düzeni ve hukuk formalitesiyle ülkenin tedavi edilip sağlığına kavuşturulamayacağı gözden uzak tutulmamalıdır, denilmektedir. 

Yapılması gerekenler bunlar olması gerekirken, var olan sızmaların Devlet Planlama Teşkilatı’dan, Atom Araştırmaları Merkezine, istişare kurullarından, reform komisyonlarına kadar sürdüğünden şikâyet edilmektedir. Zararlı unsurların temizlenmesinin ardından, bir daha bu tip unsurların yetişmemesi için milli eğitim davasının dikkatle ele alınması gerektiği belirtilmekte; bunun için bir eğitim reformunda söz edilmektedir. Eğitimin Atatürk dönemindeki gibi milli olması gerektiği; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmaya başlanmış olan 1000 Temel Eser serisi gibi yayın hamlelerinin yeniden başlatılması gerektiği üzerinde durulmaktadır. 12 Mart sonrasında kurulan eğitim komisyonunun tekrar Marksist eğilimli şahıslardan kurulduğu şikâyetinin belirtildiği raporda, bu komisyon tarafından hazırlanan başka bir rapora atfen, eski, yıkıcı faaliyetlere temel oluşturacak esaslar sıralanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığında kurulan 
Atatürk İlkeleri Komisyonu tarafından yerli yersiz, insan hakları vurgusunun yapılması karşısında; Türkiye’de bugün bir insan hakları meselesinin olmadığı, asıl tehlikenin: Türkiye’nin var olma veya yok olma meselesi olduğu belirtilmektedir. 

Raporun en ilginç ve şaşırtıcı kısmı, tekliflerimiz başlığı altına verilmektedir. Kanunlardaki boşlukların, yapılacak değişikliklerle kapatılması; üniversite ve TRT’yle ilgili değişikliklerin biran evvel gerçekleştirilmesi; anayasanın değiştirilme şekli imkânlarının milli ihtiyaca uygun hale getirilmesi; sivil kanat ve idare mekanizmasının milliyetçi kadrolarla doldurulması kısmen makul karşılanabilir tekliflerden sayılabilir. 

Asıl dikkati çeken teklifler bunlardan sonra başlıyor. Üniversitelerde ve yüksek okullarda yeniden eski talim taburlarının kurulması; böylece öğrencilerin maddi ve manevi disipline sokuldukları gibi, savaşa hazırlama bilgileri edineceği gerekçesiyle ileri sürülüyor. Asker ve sivillerden oluşacak karma bir milli eğitim komisyonu oluşturulması ilginç önerilerden bir diğeri.358 Teklifler bahsinin son maddesinin, en dikkat çekici olmasından ötürü aynen aktarılması gerekmektedir. “Atatürk ve Mareşal Çakmak zamanında olduğu gibi, askeri okullara ancak Türk 
soyundan gelenlerin alınmasında sayılamayacak faydalar gördüğümüzü arz etmeliyiz. Herkesin askere alınması imkânının kalkacağı bir devreye girdiğimize göre, böyle bir tatbikatın hiçbir hukuki mahzuru olmayacaktır”.359 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

344 Vecdi Bürün’ün 27 Mayıs sonrasında kaleme aldığı “Kansız İhtilal” isimli bir kitapla, devrik DP’ye ve mensuplarına inanılmaz hücumlarda bulunduğu biliniyor. Bu kez tarafsız bir tutum takındığı belirtilmektedir. Bürün’ün eserinin künyesi şöyledir: Vecdi Bürün, Kansız İhtilal (Türk Ordusunun Zaferi), İstanbul: Ekicigil Yayınevi, 1960. Aralarında bu eserin de incelendiği bir çalışma için bkz. Cengiz Sunay, “27 Mayıs ve Küfür Edebiyatı”, Türkiye Günlüğü, Sayı:101, BAHAR 2010, 42–68. 
345 12 Mart Muhtırasının Sağ Basındaki Yankıları başlığını taşıyan 21.03.1971 tarihli Çok Gizli İbareli bilgi notu [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7965]. 
346 Ordu’nun Verdiği Muhtıra ile İlgili Muhtelif Sağ Basında Neşredilen Çok Gizli İbareli Makale, Fıkra ve Yorumlardan Önemli Özetler [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–24; Fihrist No: 7965–2]. 
347 Kumandanların Muhtırası ve Kurulan Hükümet Hakkında Sağ Basındaki Yankılar ve Sağ Cephenin, Kürtçülerin, Azınlıkların Görüş ve Düşünüşleri Hakkında Çok Gizli İbareli Not [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 
5/6–24; Fihrist No: 7965–8]. 
348 MBK içinde 14’lere en yakın, hatta adeta onlardan olan lakin tasfiye edilmeyen üyelerden. 
349 [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–3] 
350 Türk Aydınlar Ocağı tarafından Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a gönderilen 16.07.1971 tarihli yazı ve ekleri [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009] 
351 [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–1] 
352 MBK eski üyesi. 
353 [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–2] 
354 “12 Mart Türkiye’yi Kurtarma Harekâtı Üzerine Bir Değerlendirme”, [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–4], ss.1–4. 
355 “12 Mart Türkiye’yi Kurtarma Harekâtı Üzerine Bir Değerlendirme”, [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–4], s.5. 
356 “12 Mart Türkiye’yi Kurtarma Harekâtı Üzerine Bir Değerlendirme”, [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–4], ss.5–7. 
357 “12 Mart Türkiye’yi Kurtarma Harekâtı Üzerine Bir Değerlendirme”, [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–4], ss.7–10. 
358 “12 Mart Türkiye’yi Kurtarma Harekâtı Üzerine Bir Değerlendirme”, [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–4], ss.10–16. 
359 “12 Mart Türkiye’yi Kurtarma Harekâtı Üzerine Bir Değerlendirme”, [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/7–12; Fihrist No: 9009–4], s.16. 


19 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder