28 Ekim 2018 Pazar

Fethullah'ın AKŞAM NAMAZI

Fethullah'ın "AKŞAM" "NAMAZI"(Katolikseviciliğin Tersten Okunuşu) 



Behiç Gürcihan
2005-05-31

Puslu bir Sonbahar günü
İç karartıcı bir yağmur...
Bandırma'daki askeri üsse bir ABD uçağı iniyor

Uçakta ABD'nin diplomatik kargosu olarak gelen Fethullah Gülen; oradan özel bir helikopterle alınıp; İstanbul'a; "Dinler Arası Dia-log" merkezine götürülüyor. 

Gülen'in yanında Patrik ve Hahambaşı yapacağı tarihi basın toplantısına ilgi yoğun; 

Egemenliği paylaşmakta bir sakınca görmediğimizden olsa gerek; 

Türk Bayrağı'nın yanında AB bayrağı da dalgalanıyor..

Sultanahmet'te meydana at üstünde Europa heykelini dikmişler...

Basın toplantısına akredite gazeteciler olarak girmek için sıramızı beklerken; 

Gözüm yanımdaki meslektaşımın saatine takılıyor

Tarih : 29 Ekim 2012
Kan ter içinde uyanıyorum...
Saat sabahın 3'ü...gayri-ihtiyarı gözüm takvime kayıyor...
Henüz 29 Mayıs 2005'teyiz...

Ben şimdi neden bu kabusu gördüm diye düşünüyorum...
Hoş kabusun bazı kısımları gerçek...
Hangisi mi?

Fethullah Gülen; , İslam Konferansı Örgütü toplantı öncesinde, 
ABD'ye ait özel bir askeri uçakla Marmara'daki bir askeri üsse; "ABD'nin diplomatik kargosu" olarak indi ve uçakta bazı görüşmeler yapıldı 
ve "Hocaefendi" olarak anılan zat; uçaktan inmeden ülkeden ayrıldı. 

Anlaşılan " Şeyhülislamlık projesi " için özel bir görüşmeye ihtiyaç duyulmuş.

Gördüğünüz gibi; Türkiye'deki üslerde sizden habersiz sadece nükleer silah olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. 

Egemenliği zaten yıllardır paylaştığı halde egemenmiş gibi yapanların ve "egemenliği ucundan azcık paylaşsak ne olur ki" derken aslında gerçeği itiraf edenlerin bilgisi dahilinde o üslere kimbilir daha neler inip kalkıyor ama 
üslere Hocaefendilerin de inip kalktığını ilk defa bu vesile ile duyuyoruz. 

Kabusumun Fethullah Gülen kısmının kaynağını biliyorum da; 


" Dinler Arası Diyalog Merkezi ve burada gerçekleştirilen basın toplantısı"
nasıl oluyor da zihnimde imgeleşiyor onu çözmekte zorlanıyorum açıkçası. 

Fakat sonra birden kafama denk ediyor...
Gözüm yerde duran Akşam gazetesine takılıyor.
O anda anlıyorum beynimin oynadığı oyunu. 

Şu; Vatikan'ın gizli örgütlerinden OPUS DEİ ile görüştüğünü ballandıra ballandıra anlatan Güler Kömürcü bütün bunların sorumlusu. 

Güler Hanım; 

İspanya Genelkurmay'ı ile aynı yerleşkede(kampüs) yeralan OPUS DEİ örgütü ile; oradaki "TÜRK GÖREVLİ" (vurgular aynen kendisine ait) vasıtası ile bir görüşme ayarlamış. 
İspanya Genelkurmayı da anlaşılan; AB yolunda "değişmiş" ve AB'ye uyum sağlamak adına yerleşkesinde artık; en koyusundan Dini tarikat merkezlerine de izin verir hale gelmiş. 
Zaten; İspanyol subaylarının 1970'lerde altlarındaki araba ile bugünkü arabaları kıyaslandığında; AB sürecinin İspanyol ordusunda ne büyük bir değişim ve gelişimlere vesile olduğu su götürmez. İspanyol Genelkurmayı ne kadar övünse azdır. 
Hemen kötü düşünmeyin...
İstediğiniz zaman "çık git yerleşkemden" diyebildiğiniz sürece; yerleşkenizi tarikat, v.s merkezleri ile paylaşmanın ne zararı olabilir...lütfen biraz uyumlu düşünelim; "statükocu" olmayalım! 

Neyse konuyu dağıtmayalım. 

İşte AB yolunda hayli değişmiş ve gelişmiş olan İspanya Genelkurmayı'nın yanıbaşında yeralan bu koyu Katolik bağnazlığının sembolü kuruma yapılan ziyaret beni Güler Kömürcü adına çok sevindirdi. 
Kendisinin çok uzunca bir süredir, 
Her strateji konuşmasında konuyu bir şekilde; 
"Katoliklerle işbirliği yapalım" cümlesine getirdiği kulağıma geliyordu.
Sonunda muradına erdi ve Katolik bağnazlığının merkezine girdi.
Yurdum insanının "stratejiyi", "düşmanının düşmanı ile ittifak kur" olarak algılaması çoğu zaman zeka kıtlığındandır fakat Güler Hanım'ın; 

"Siyonistler bizi bölmek istiyor. O yüzden siyonistlerin karşı cephesindeki Katoliklerle işbirliği yapmak lazım" şeklindeki; monopol oynadığı günlerden kalma strateji derinliğinde sıkışıp kalmasını zeka kıtlığına bağlamam sözkonusu olamaz. Olsa olsa zeka tembelliğidir. Genellikle sürekli resim çeksin diye önüne tabldot tablo konulan kişilerde görülür. (En son MİT Müsteşarı ile ilgili yediği dezenformasyon üzücüydü açıkcası. ) 

Beni Asıl ilgilendiren; 

Normal şartlar altında bir köşe yazarının kişisel miyopluğu olarak değerlendirile bilecek bu Katolik seviciciliğin ; Akşam gazetesinin genel yayın çizgisine de ustaca yerleştirilmiş olması ve daha da önemlisi bunun Serdar Turgut'a rağmen yapılması. 

İşte burada Resim Çatallaşıyor. 

Serdar Turgut'a rağmen diyorum çünkü sözkonusu Katolikseviciliğin ilk işareti; 
Akşam'ın ana sayfasına "Da Vinci'nin Şifresi" kitabının "Hristiyanlığın Şeytan Ayetleri" manşeti ile taşınmasıolmuştu. Katolikleri kötüleyen ve OPUS DEİ tarikatını bir cinayet şebekesi olarak resmeden bu kitabı; Müslümanların kendileri ile özdeşleştireceği bir başlıkla ana sayfadan zihinlere olumsuz bir görüntü ile akıtmak usta bir manevraydı. 

Fakat daha da önemlisi; 

"Da Vinci Şifresi" hakkında aslında köşesinde daha önceleri hayli destekleyici ifadeler kullanmış olan Serdar Turgut'un bu kitap hakkındaki yorumu sözkonusu haber bünyesinde sadece bir paragraf görülmüştü. 
Bu bir paragrafı çok daha ilginç kılan; 
Akşam'ın başındaki Serdar Turgut'un kitap hakkındaki görüşü bir paragrafa sıkıştırılırken; karısı Patriğin avukatlığını üstlenen Profesör Hatemi'nin; "bu iğrenç kitap" gibi ifadelerle süslediği yorum neredeyse yarım sayfa yer kaplıyordu. 
Sonuçta birileri; ülkede başka işleri güçleri yokmuş gibi; 
Akşam gazetesi üzerinden; 
Siyonist güçlere karşı Vatikan'a destek atmışlardı. 
Hem de OPUS DEİ üzerinden. 

İşte o OPUS DEİ huzura Güler Kömürcü'yü kabul etti ve Güler Kömürcü; "dünyanın en güçlü örgütlerinden" birinin resmini çekti sizler için. 

Bu örgütün sözcüsü Türk kamuoyuna; Güler Kömürcü üzerinden,dünyayı ele geçirmeye çalışan kötülere karşı nasıl mücadele ettiklerini ve Müslümanlıkla; Katolikliğin nasıl bilinçli olarak karşı karşıya getirilmeye çalışıldığını anlattı. 
Akşam grubunun; Papa öldüğünde neredeyse milli yas ilan ettiğini hatırladığınızda; 

Akşam'ın Katolikseviciliği daha bir netleşiyor. 

Bir de; Katolisizm propagandasına destek vermesi için; Patrikhane'nin avukatlığını üstlenen, "Dia-Log"cu din adamlarının devreye sokulduğu hatırlanırsa; 
Akşam üzerinden "Dinlerarası Dia-Log" parodisinde; nasıl bir köprü kurulmaya çalışıldığı ortada. Beyin kanamasından sonra ateistlikten dümen kıran Serdar Turgut'un Akşam'ında birileri; 

Zaman üzerinden yapıldığı takdirde aynı etkiyi göstermeyecek operasyonlara imza atıyor. 

Tarihin en kanlı örgütlerinden; Türk düşmanlığı her vesile ile tescil edilmiş Vatikan ve onun en bağnaz tarikatları, 
Türk Kamuoyuna; "yeni stratejik ortak" olarak lanse ediliyor.

Güler Kömürcü'yü OPUS DEİ ile buluşturan "TÜRK GÖREVLİ"'nin hangi kurumdan olduğunu bilirseniz; bu stratejiye devletimizin hangi kanadının angaje olduğunu da resme dahil edebilirsiniz ama o kadar ayrıntı da bizde kalsın. 

Akşam'ın; "Hitler'in Kavgam Kitabı" operasyonu da dikkate alındığında, bu gazetenin, son günlerde en nitelikli "soft propaganda" platformlarından biri haline geldiğini söylersek abartmak sayılmayız. 
İsterseniz gerçekle kabusu ayırabilmek için; gerçekleri tekrarlayalım ;
İslam Konferansı Örgütü toplantısı öncesinde; 

Fethullah Gülen ABD'nin Diplomatik kargosu olarak Türkiye'deki bir askeri üsse gelip gizli görüşme yapıyor...ve Akşam gazetesi; Fethullah Gülen'in misyonuna, Katoliklik cephesinden çok nitelikli destekler sağlıyor. 
Ve bu noktada aklıma gördüğüm kabusa bir isim koymak geliyor : 
Fethullah'ın AKŞAM NAMAZI ( Zaman'ın Tersten Okunuşu ) 

Bu Ülkede, Kabusla gerçek gittikçe birbirine karışıyor. 

B.G.


http://acikistihbarat.com/Haberler/8-Yazilar-Fethullah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder