28 Temmuz 2018 Cumartesi

AB, BİTMEYEN YOL., BÖLÜM 1

AB, BİTMEYEN YOL., BÖLÜM 1


SADİ SOMUNCUOĞLU; 

1940 yılında Aksaray'da doğdu. 1962'de Ankara İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi'nden mezun oldu. 1957-58 yıllarından itibaren Türk Ocakları'nın faaliyetlerine katıldı ve fikrî yetişmesi de bu yıllarda başladı. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulundu. 1965 yılında Bab-ı Âli'de Sabah Gazetesi'ni çıkardı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü'nde Organizasyon ve Metod ile İdarecilik kurs ve eğitimi gördü. 1967 yılında aktif siyasete atıldı. MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yaptı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu'na seçildi ve 12 Mart 1971'e kadar gençliğin eğitim ve teşkilatlanması işlerini yürüttü. 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Devlet, Töre ve Bozkurt dergilerinin yayınında görev aldı. Birçok yazı ve makalesi yayınlandı, yurt içinde ve dışında çok sayıda konferans verdi.

1977 yılında Niğde Milletvekili olarak Parlamento'ya girdi. Demirel'in Başbakanlığındaki koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı olarak görev yaptı. 1980 darbesiyle birlikte tutuklandı ve MHP davasında idamla yargılandıktan sonra beraat etti. 1980-1995 yılları arasında siyasetten ayrıldı. Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti Üyeliği ve Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.

1995 seçimlerinde ANAP Aksaray Milletvekili oldu. 1,5 yıl sonra ANAP'tan ayrılarak, MHP'ye katıldı, Genel Başkan Yardımcılığı yaptı. 1999 seçimlerinde MHP'den Aksaray Milletvekili seçildi. Bu seçimden sonra kurulan 57. Hükümette Devlet Bakanlığı görevini üstlendi. Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için Mayıs 2000'de Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. Halen MHP Aksaray Milletvekili olarak görev yapmaktadır. 

Şehitlerimize, kutsal emanetlerine sahip çıkanlara veyüreği, bu cennet vatan için çarpanlara... 

İÇİNDEKİLER 

Avrupa Birliği Nedir? 19

AB'nin Bugün Kaç Üyesi ve Adayı Vardır?  20

Türkiye-AB İlişkisi Ne Zaman Başlamıştır? Nasıl Bir Süreç İzlemiştir? 22

AB'ye Tam Üyelik Müracaatını Ne Zaman Yaptık, Ne Cevap Aldık? 23

1995'te Girdiğimiz Gümrük Birliği Ortaklığı Nedir? Ne Getirip, Ne Götürmüştür?30

Yunanistan Nasıl ve Ne Zaman Üye Oldu? Kıbrıs Rum Kesimi-AB İlişkileri Nasıl Gelişti? 31

Gümrük Birliği Gibi Ticari Bir Anlaşmaya Siyaset Karıştı mı? 34

Maastrich Kriterleri Nelerdir? 41

Kopenhag Kriterleri Nelerdir? 42

Kopenhag Kriterleri Müzakerelere Başlamak İçin mi, Üyelik İçin mi Şarttır? 45

AB Zirvelerinde Türkiye İle İlgili Ne Kararlar Alınmıştır? 46

Lüksemburg Zirvesi'nden Sonra Neler Oldu? 50

AB'ye Çok İlginç Bir Mektup...Kim Yazdı, Ne İstedi? 51

Adaylığımızın İlan Edildiği Helsinki Zirvesi'nden (10 Aralık 1999) Önce Neler Oldu, Önümüze Nasıl Bir Liste Konuldu? 56

Helsinki Zirvesi Konulu Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda Neler Oldu? 61

Helsinki'den Sonra Kimlerden, Ne Türk Tepkiler Geldi? 65

Helsinki'den Sonra Hangi Gelişmeler Oldu? 66

Katılım Ortaklığı Belgesi ile Türkiye'den Neler İstendi?  67

Türkiye, Bu Talepleri Ulusal Programı İle Nasıl Cevaplandırdı? 70

KOB'da Kıbrıs'ın "Ön Şart" Olmasına ve Diğer Taleplere Ecevit ve Yılmaz Nasıl Tepki Gösterdiler 73

Mesut Yılmaz'a Göre "İstenenler Atla Deve Değil" 78

Dışişlerinde Çelişki 94

Hadep: Partimizin Savunduğu Düşünceler 95

Askeri Cephe Tepkili 96

Fogg'dan Ayrımcılık İtirafı 98

Verheugen'in Yaptıkları, Dediğini Tutmadı  99

Ermeni Soykırımı Yalanı AB Gündemine Nasıl Girdi? 101

Nice Zirvesi'nde Neler Oldu ya da Geleceğin Avrupa'sında Yerimiz Var mı? 108

Türkiye'nin "Sanal Aday" Olduğunu Kim İlan Etti? 110

Kopenhag Kriterleri Gerçekten Esas Alınıyor mu? Tüm Adaylara Eşit Muamele Yapılıyor mu? 113

Diğer Aday Ülkelerin Katılım Ortaklığı Belgelerinde Öncelikler Neler Olmuştur?118

Uluslararası Anlaşma ve Sözleşmelere Göre İnsan Hakları ve Azınlıklar Konuları Nedir? 121

Kabul Edilmiş Azınlıkların Eğitim ve Yayın Hakkı Nasıl Düzenlenmiştir? 133

Azınlıklar Konusundaki Devlet Politikamız Nedir ve Bugün Yaratılan "Sanal Azınlıklar" Sorununa Yaklaşımımız Doğru mudur? 136

Uluslararası Anlaşma ve Sözleşmelerde İdam Cezası var mıdır? 140

Anayasa İle Tespit Edilen İdam Cezası Halleri Kanunla Değiştirilebilir mi? 144

İlerleme ya da Düzenli Rapor Nedir? 146

İlerleme Raporlarında Kıbrıs Nasıl Ele Alınmıştır?149

İlerleme Raporlarında İnsan Hakları Konusu Nasıl İşlenmiştir?153

İlerleme Raporlarına "Sanal Azınlıklar" Nasıl Girdi, Kürtler Azınlık mıdır?155

İlerleme Raporlarında İdam Cezası ve Teröristbaşı Arasında Nasıl bir Bağlantı Kurulmuştur? 160

Teröristbaşının Dosyasının Başbakanlık'ta Beklemeye Alınmasından Sonra Neler Oldu? 165

İlerleme Raporlarında Kürtçe Yayın ve Eğitim Talebi Nasıl İfade Edilmiştir? 170

İlerleme Raporları ile "Sanal Dinî Azınlıklar" da Yaratıldı mı? 173

Heybeliada Ruhban Okulu Meselesi Nedir? 176

İlerleme Raporları Katılım Ortaklığı Belgesi'nin İlerisinde, Sırada Hangi Talepler Var? 178

Sanal Değil Gerçek Aday Ülkelerin Sorunları, AB'nin Bunlardan İstekleri Nelerdir?180

Kıbrıs (Rum Kesimi) 182

Doğu Bloku Ülkelerinin Görünümü 186

Kopenhag Kriterlerine Göre Türk Ekonomisinin Görüntüsü Nasıldır? 201

AB'nin Olmazsa Olmaz Şartlarından Ekonomik Kriterlerin Yerine Gelmesi İçin Neler İstenmektedir? 203

AB Üyesi veya Adayı Ülkeler Bütün Kriterleri Yerine Getirmiş midir? 208

Üyelik Yükümlülüklerini Yerine Getirmeyen veya Engelleyen Ülkeler İçin AB Mevzuatı Ne Demektedir? 209

AB Ülkeleri Temel Hak ve Özgürlükler, Azınlıklar ile Teröre Nasıl Bakmaktadır?211

Yöneticileri ve Medyası İle AB Ülkelerindeki Türkiye Karşıtları Üyeliğimize Nasıl Bakmaktadırlar? 218

AB'nin Türkiye Karşıtı Tutumu Sözde mi Kalmıştır? 225

Ufukta Köktendincilik ve Kültürel Entegrasyon Dahil Yeni Engeller Var mı? 227

AB mi, Aday Ülkeler mi Haklı? AB Tartışılmalı ve Halk Bilgilendirilmeli midir? 234

AB Türkiye Eski Temsilcisi "Hizmet İçi" Raporu'nda Neler Söyledi? 238

AB'nin 2002 Gündeminde Türkiye'nin Adı Yok Peki Bu "Saçma"lıkları Kim Çıkartıyor? 243

Sonuç 246

Ekler:

Ek - 1 Kıbrıs ile İlgili Antlaşmalar -Kıbrıs Anayasası- Uygulamadan Örnekler 251

Ek-  2 Anayasa Değişiklikleri ile İlgili Mektup 256

Ek - 3 Geleceğin Avrupasında Türkiye'nin Yerinin Olmadığını Gösteren Avrupa Parlamentosu'ndaki Sandalye Dağılımı (Nice Zirvesi) 260

Ek - 4 AB Türkiye Temsilciliğinin Aday Ülkeleri Tanıtımı 261

SUNUŞ

Yarım asırlık Avrupa Birliği hedefimiz nedir, nasıl başlamıştır, neler yaşanmıştır ve bugün hangi noktadayız? Bir insanın olgunluk yaşına ulaşmasına eş değer bir süredir gündemimizde olan AB konusu, maalesef ne en başında ve ne de onlarca yıllık süreçte, önemine uygun ve gerektiği şekilde tartışılmamış, olgunlaşmasına izin verilmemiştir. Asırlar boyunca uygarlığın temsilcileri olmamıza rağmen, sanki uygarlıkla şimdi ve  AB sayesinde tanışacakmışız gibi bir hava yaratılmış, bu havanın bozulmaması için de konu adeta bir tabu haline getirilmiştir. AB eşittir medeniyet anlayışı zamanla, "Oradan gelen herşey doğrudur ve bizim yararımızadır" gibi bir bakış açısını doğurmuş, bu da her isteğin sorgusuz-sualsiz kabulünü getirmiştir. AB adayı ülkeler içinde sadece Türkiye'ye imzalattırılan Gümrük Birliği örneğinde; AB'ye son adımı attığımızı, zenginleşeceğimizi savunanlar, bu anlaşma ile onların "ortak", bizim "pazar" olacağımızı  söyleyenleri hafife almıştı. 7 yıl sonra GB'yi destekleyenlerin çok büyük bir bölümü, tek yanlı "Pazar" haline getirildiğimizi, "Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olduğumuzu"  görmüştür. Herhalde, sadece bu örnekten AB'nin bütünü için çıkarılacak dersler olmalıdır.

40 yıldan sonra nihayet AB tartışılabilir olmuştur. Ne yazık ki, bunu da kendiliğimizden değil yine AB sayesinde(!) yapabiliyoruz. İsteklerinde ölçüyü kaçırması, Türkiye'nin can damarı konularında bile asgari nezaketten yoksun bir üslûp seçmesi, ikiyüzlülüğü âdet haline getirmesi, alacağına "şahin", borcuna "güvercin" olması, hukuk tanımazlığı ve nihayet 65 milyon insanın canını yakan teröre kucak açtığının belgelenmesi, "AB idolü"nün yanına soru işaretlerinin konmasına sebep olmuştur. Böylesi bir tabunun tartışılır hale gelmesi elbette önemli bir gelişmedir, ancak acaba doğru bir zemin ve doğru bilgiler mi kullanılmaktadır? Buna "evet" demek mümkün değildir. Ülkemizde genel bir yaklaşım olan ve "zihnî tembellikten" kaynaklanan bir veya birkaç kişinin söylediklerinin doğru kabul edilip, tartışmaların bu temelde sürdürülmesi anlayışı, AB örneğinde de yaşanmaktadır. Bunun tabii sonucu olarak da yanlış temel, yanlış sonucu doğurmakta, buna farklı amaçlarla hareket eden ülke yöneticileri ve bazı grupların tutumu da eklendiğinde iş iyice içinden çıkılmaz hale gelmektedir. Bilgisizliğin yanısıra kasıtlı ve tek yanlı yönlendirme çabaları da böylesi hayatî bir konuda doğruyu bulmamızı engellemektedir. Tartışmaların adeta bir kampanya havasında sürdürülmesi ise kamuoyunda şartlanma ve yanlışların genel doğrular gibi kabulüne yol açmaktadır. Oysa ki bu tartışmalarda aynı dil dahi kullanılmamaktadır. `Azınlıklar', `kültürel haklar', `din özgürlüğü' ve `ana dilin kullanılması' gibi çok temel kavramlara yüklenen anlamlar, bunların BM ve AB hukukundaki tanımı ile maalesef örtüşmemektedir.
İşte bu çalışmayı yapmamızın birinci sebebi, tartışmaların bu şekilde yanlış zeminde sürdürülmesi ve kavram karmaşası olmuştur. Çoğunlukla, birinci elden ve AB kaynaklarından yararlanılarak, objektif bir biçimde durum tesbiti yapılmaya çalışılmıştır. Okurun daha kolay bir şekilde faydalanabilmesi için sorular halinde düzenlenen bu tesbitlerin yanında görüşlerimize de yer verilmiştir. Bunlara katılıp katılmamak elbette siz değerli okurların takdiridir. AB konusuna özel ilgimin yanında, parlamenterlik görevinin gereği, yakın dönemde gündemimizi tümüyle işgal edecek olan Kıbrıs konusu başta olmak üzere, AB ile ilişkilerimizi sıklıkla gündeme taşımaya çalıştım. Tek yanlı bilgilendirme bu çalışmaların kamuoyuna duyurulmasına genelde imkân vermese de, bunlardan bazı örnekler kitabın içinde sunulmuştur.
AB ile ilişkilerimizde bir dönüm noktası olan Helsinki Zirvesi sürecinde Bakanlar Kurulu üyesiydim. Ne yazık ki, konuya ülkenin en tepe noktalarında bile ne kadar yüzeysel yaklaşıldığını gördüm. Türkiye için böylesine önemli bir zirvenin, nasıl birkaç saate sığdırılıp, konunun adeta tartışılmasının engellendiğini ve sadece "Aile Fotoğrafına" indirgendiğini bizzat yaşadım. Sonraki süreçte Bakanlar Kurulu'na verilen bilgilerin dahi sağlıklı olmadığını tesbit ettim. Konu kelimenin tam anlamıyla "iki arada bir derede" ele alınmıştı ve anlaşılan bu iki tarafın da işine gelmişti. İşte, bunları da sizinle paylaşmak istedim.
Çalışmalar sırasında gördük ki, AB hem nimet, hem de külfet getirmektedir. Kaldı ki, AB de halkın bu konuda, nimetleri ve külfetleriyle doğru bilgilendirilmesini istemektedir. Herkesin nimetleri anlattığı bir dönemde biz külfetleri tesbit etmeye çalıştık. Bakanların dahi sağlıklı bilgilendirilmediğini dikkate alırsak, "doğruyu" bulmak için daha yapacak çok işimizin olduğu görülecektir. Kitapta ağırlıklı olarak AB'nin Türkiye'den siyasî taleplerini ele aldık. Araştırma ve incelemelerimiz sırasında, özellikle ekonomi ile ilgili isteklerin de ülkemizi en az siyasî talepler kadar etkileyeceğini, ancak henüz bunun farkına bile varmadığımızı tesbit imkânımız oldu.
Demokrasinin başta gelen şartlarından birisi şeffaflık ve halkın doğru bilgilendirilmesidir. Mevcut şartlarda çok zor, neredeyse imkânsız bir şeyi istediğimizin bilincinde, kendi imkânlarımız ile doğrulara ulaşmaya çalıştık. Ve gördük ki, en azından bundan sonra AB tartışmasının doğru temellere oturtulup sürdürülmesi ve halkın en doğru bilgilerle donatılması Türkiye'nin bir kez daha kaybetmemesi için olmazsa olmaz şart haline gelmiştir. Hak, hukuk ve değerlerimizi küçümseyenler ile "Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir" deme küstahlığını gösterenlere biz de diyoruz ki;
Avrupa Birliği, "Biz halktan daha iyi biliriz" diyen belli bir çevreye bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
Sadi SOMUNCUOĞLU

25 Mart 2002- Ankara 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder