Nijeryalı Cinayetinin Sorumlusu sadece çocuklar mı?
Yurdagül ATUN
28 yaşında üniversite öğrencisi Nijeryalı Kennedy Taomwabwa Dede’nin birçoğu 16 yaşında olan 8 genç tarafından, sopalarla döverek öldürülmesinin artçıları sürecek ve bu ülkedeki eğitim sektörü başta olmak üzere birçok şeyi kökünden değiştirecek. Zira bu olayın sorumluları sadece cinayeti işleyen çocuklar değil.
Öncelikle bugün bir gazetede yayımlanan, Nijeryalı öğrencilerin, “siyahi öğrencilere ayrım yapılıyor” şeklindeki açıklamalarının asla ve asla gerçeği yansıtmadığını söylemeliyim. Herkesin çok iyi bildiği gibi, Kıbrıs Türkü renk, din ayrımı yapmaz, renginden ötürü kimseyi ötelemez.
Peki bu öğrencileri bu düşünceye iten ne?
Haberde de ifade edildiği gibi Nijeryalıların bir kısmı, (eğitim için gelenleri tenzih ediyorum. Zaten hemşerilerinin yaptığı yasadışı işlerden en çok onlar şikayetçi) eğitimden ziyade çalışma amacıyla KKTC’deler. Aracı kurumlar, bırakın yaşamını asgari seviyede idame ettirmeyi, okul parasını ödeyemeyecek durumda olanları dahi “orada iş hazır” diyerek KKTC’ye getirdiler, getiriyorlar.
Bu niyetle gelenlerin birçoğu okula gitmediği gibi, istediği parayı kazanacağı işler bulamamasından ötürü, yasadışı işlerle iştigal etmekte. Birçok habere konu olduğu üzere, uyuşturucu ticareti ve fuhuş bunların en yaygını. Bunların getirdiği sonuçlardan biri ise babasız, terkedilen bebekler. (Annesi tarafından hastanede terkedilen Judi bebeğin dramını unutabileceğimizi sanmıyorum.)
Ki, bundan iki yıl kadar önce, Nijerya Büyükelçisinin KKTC ziyaretinde Doğu Akdeniz Üniversitesi yetkililerine 500 kişilik öğrenci listesi vererek yetkilileri uyardığını hatırlatalım. Okula devam etmeyen bu öğrencilerin çeteleştiği ve bu şahısların KKTC'ye okumak amacıyla gelen Nijeryalı öğrencileri de rahatsız ettikleri iddia edildi zaman zaman. Nitekim Nijeryalıların ev ve sokak kavgaları defalarca gazetelerimizin üçüncü sayfalarında yer aldı, alıyor.
Mahkeme muhabiri olduğum dönemlerde de bazı Nijeryalı öğrencilerin KKTC’ye girişlerinde beraberlerindeki uyuşturucuyu- narkotik köpeklerini yanıltmak amacıyla- balık kafalarına, sabunlara sararak getirdiğine şahit olmuşluğum var. Bunun yanısıra geçtiğimiz yıl merkezi cezaevinde yaptığım röportajda, mahkumlara sıkıntılarını sorduğumda, cezaevindeki Nijeryalıların yüksek sesle konuşarak, bağırıp çağırarak kendilerini rahatsız ettiklerini, kumandanın hep onlarda olduğunu, kimsenin bunlara ses çıkar(a)madığını söylemişlerdi.
Velhasıl, “çok öğrenci, çok para” mantalitesiyle hareket eden bazı okullar, bilerek veya bilmeyerek suç olaylarına katkı koydular. Tabi bu olaylarda, öğrencilerin devamsızlıklarını veya her dönem kayıt yaptırıp yaptırmadıklarını takip etmeyen Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, öğrencileri KKTC’ye yönlendiren aracı kurumların, YÖDAK’ın, Çalışma Bakanlığı’nın da payı olduğunu söylemek zorundayız. Okullara konacak kartlı “ öğrenci takip sistemi ”yle, transkriptle ve kayıt dönemi denetimleriyle, iş yerlerine/inşaatlara yapılacak denetimlerle bu tür olayların önüne geçilebilecek iken, farklı nedenlerle ortada bir sorun olduğunu kabul etmeyen yetkililer hazırladı bu sonu. Kafasını kuma gömen, palyatif çözümlerle günü geçiren yetkililer…
**
Bu Olayda yüzümüze çarpan diğer gerçekler;
16 yaşındaki çocukları cinayet işleyecek hale getiren cinnetin mahiyeti…
Uyuşturucunun küçücük çocukları nasıl esir aldığının nişanesi öfke…
“Adalılar sakin ve hoşgörülüdürler” mitini yerle bir eden realite…
Çocuklarımıza en iyi telefonları, giysileri, arabaları almanın onların içindeki boşluğu doldurmadığına dair bir fotoğraf…
Çocuk yetiştirmede çok başarılı olamadığımız, bir şeyleri yanlış yaptığımız gerçeği…
Ailelerdeki, eğitimdeki, sosyal ilişkilerdeki çatlak…
(Cinayeti işlediği iddia edilen kişinin cinayetten sonra doğum gününe giderek eğlenmesi üzerine) Merhamet, vicdan gibi duyguların kayboluşu, cinayetin kanıksanması-sıradanlaşması…
Toplumsal yozlaşmanın ve ahlaki çöküşün son sürümü…
Nitekim bu olay birçok boyutuyla ele alınması gereken ve ne kadar farklı yorumlar yaparsak yapalım, meşruiyet kazandıramayacağımız bir durum. Başta üniversitelerimiz olmak üzere hiçbir paydaş kelime avına çıkıp sıyrılamayacak bu işten. Hakeza “üniversiteler adası” olmayı hedefliyorsak, bu çıbanı temizleme, kendimize çeki düzen verme zorunluluğumuz var. Hele hele içte ve dışta açığımızı ararlarken…
Yurdagül ATUN,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder