Genelkurmay Başkanına ' Dokunmak'
03 Mart 2009
Mümtaz'er Türköne
Zaman
İsmail Hakkı Karadayı'dan, internet sitelerine düşen ses kaydı için kendisinden henüz bir yalanlama gelmedi.
Asker, hiyerarşinin tepesiyle gündelik siyasetin boğazına kadar içinde. 28 Şubat postmodern darbesi, askerin üst düzeyde gündelik siyaseti en ince ayrıntısına kadar düzenlemesi, her şeye burnunu sokması ve Bizans'a taş çıkartacak entrikalar ve kumpaslar çevirmesi imiş. Koca koca paşaların, koskoca ordunun itibarı gündelik siyasete meze yapılmış. Bu bilgilerden herkes kendine göre bir sonuç devşirebilir. Bende devlet düzenine ve ordunun güvenilirliğine dair derin bir kuşku uyandı. Başkalarında "ancak bu kadar olur" kabilinden bir isyana yol açmış olabilir. Tablo, ülke adına çok rahatsız edici. Ama bir başka kesimde farklı bir etki yaratmalı ve biz, bu etkinin sonucunu takip edebilmeliyiz.
Yargıdan bahsediyorum. Savcılar harekete geçmeli ve dava açmalı. Savcıların hareketsiz kalma seçenekleri yok. Askerî savcılar için İç Hizmet Kanunu ve Askerî Ceza Kanunu'na aykırı bir eylem söz konusu. Öbür taraftan Türk Ceza Kanunu'na göre, meşru hükümeti ve yasama organını cebir ve şiddet tehdidi ile iş yapamaz hale getirmek suçu işleniyor. 311. ve 312. maddeye göre savcıların, ağırlaştırılmış müebbet hapsi talebiyle Karadayı hakkında dava açması lâzım. Bir tarafta bir genelkurmay başkanının, kendi beyanı ile sabit işlediği ağır suçlar söz konusu. Öbür tarafta hukuk sisteminde bu suçlara dair açık ceza hükümleri var. Beri yanda da görevi, kamu adına doğrudan harekete geçip delilleri toparlayarak dava açmak olan cumhuriyet savcıları duruyor. Devletimizin bir hukuk devleti olduğuna inanabilmemiz için geriye tek şey kalıyor: Cumhuriyet savcısının, eski genelkurmay başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı davet ederek veya mevcutlu olarak huzuruna getirtip bir soruşturma başlatması.
Cengiz Çandar, Genç Siviller'in 28 Şubat'ı yargıladığı toplantıda, yaşanan haksızlıkların yol açtığı bir dramı anlatmış. Dram kendi dramı. Herkesin başına gelebilecek cinsten. Çandar, Şemdin Sakık'ın ifadeleri tahrif edilerek "vatan haini" ilan edilmişti. Daha sonra, bu tahrifatın 28 Şubat karargâhının eseri olduğu ortaya çıkmıştı. "Vatan haini" Çandar'ın babası, bu andıçtan çok etkilenmiş. Çandar, babasının ölümüne bu andıcın yol açtığını anlatıyor. Kim bilir benzer ne kadar olay yaşandı? Kim bilir kimlerin hayatı ve istikbali ile oynandı? Karadayı'nın ses kaydı, bu suçların en yüksek düzeyde nasıl tezgâhlandığını göstermiyor mu?
Malum ses kaydı, askerlerin darbe tezgâhlarken en fazla önem verdikleri konunun, milletvekillerinin dokunulmazlığı olduğunu gösteriyor. CHP'nin öteden beri dilinden düşürmediği dokunulmazlıklar meselesinin de dayanağı böylece daha iyi anlaşılıyor. Askerler siyasete daha fazla "dokunmak" için, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyor. İnsanı isyan ettiren bir ikiyüzlülük bu. Siyasetçiye sen dokunmasan, seçmen sandıkta zaten dokunuyor. Her Allah'ın günü projektörlerin altında hesap veren siyasetçi, en küçük hatasının kefaretini bile ödüyor. Ya askerler? İşlediği aleni suçlara karşılık, eski bir genelkurmay başkanını savcı önüne çıkartacak basit bir hukuk kaidesini işletebilir misiniz?
Türkiye'de yargı bağımsızlığını sistematik olarak zedeleyen yapısal sorun, 82 Anayasası'na göre sicil amiri, komuta hiyerarşisi olan bir askerî yargının mevcudiyeti. İç Hizmet Kanunu ve Askerî Ceza Kanunu'na göre suç işleyen bir genelkurmay başkanını (fiilen bir kenara) hukuken yargılamak mümkün değil. Çünkü, bu davayı açacak olan askerî savcının amiri de kendisi, yani genelkurmay başkanı. Üstelik bu soruşturma onun izniyle mümkün. Bu dokunulmazlığın yol açtığı keyfîliğin bir meslekî dayanışmaya dönüşmesi ve bütün komuta kademesini kapsaması kaçınılmaz. Bir genelkurmay başkanına dokunulabilir mi? Dokunamıyorsanız, o ülkede hukuk devletinden bahsedebilir misiniz? O zaman dokunulamayan orgenerallere karşı, halkı temsil eden milletvekillerinin dokunulmazlığını savunmak boynumuza borç olmaz mı?
*************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder