KARIŞIKLIK,
Yekta Güngör Özden
16.04.2007
Cumhurbaşkanı seçimi yaklaştıkça ilgili Anayasa kurallarına ilişkin görüş ayrılıkları daha belirginleşiyor. Hukuku siyasallaştırmak yerine siyaseti hukuksallaştırmayı düşünmek gerekirken kimilerinin adaylık beklentileri, kimilerinin salt siyasal amaçlarla görüş açıkladıkları bir ortamda gerçeği bulmak giderek güçleşmektedir. Anayasa’nın ilgili kurallarının yorumuna bakılarak yol çizilmekte, yöntem belirlenmektedir. 96. maddenin yollamasıyla 102. maddeye eğildiğimizde toplantı yeter sayısına ilişkin açıklık bulunmaması nedeniyle tüm TBMM toplantılarının açılması için öngörülen 184 milletvekili koşuluna dayanmak amaca uygun değerlendirmedir. Oylama yöntemi de (sandıkta gizli oy toplanacağından) birinci oylamanın geçerli olmasını gerektiren 367 oyun sonraki katılımlarla toplanabileceğini olanaklı kılmaktadır. Sandıkta bir ya da daha çok kişiye verilmiş 367 oyun bulunması öncesinde de 367 milletvekilinin bulunduğunu gösterecektir. Zihinlerde karışıklık yaratan kişisel çabalar, bilgiçlik taslayarak seçimi olanaksız kılma amaçlı dayanaksız değerlendirmeler çözüm yerine yeni sorunlar yaratacaktır. Tersine görüşlere katılmasak da hepsinin açıklanmasını saygıyla karşılıyor, tartışmalardan doğrunun bulunacağını umuyoruz. Sonuçta sorunu Anayasa Mahkemesi çözümleyecek, kararına katılmasak bile uyacağız. Yeter ki yukarda değindiğimiz gibi amaçlı değil, yansız ve hukuksal değerlendirmeler yapılsın. Kimlerin neler söylediği ibretle izlenmektedir.
Barzani’nin Tehditleri
Sonradan düzeltilmeye, neden ve gerekçe gösterilmeye kalkışılsa da Barzani Türkiye’ye gözdağı vermeye yeltenmiştir. TBMM’nde adamları olduğunu söyleyen Irak’lı kürt liderler, Türkiye’deki kuyruklarına güvenmektedirler. Kürtçe dâvetiyelerden Nevruz’u sömürme, saldırı girişimlerine, Irak’a operasyonun Diyarbakır’a yapılmış sayılacağına kadar gündeme getirilen taşkınlıklar gereken yaptırım uygulanmadıkça, ağızlarının payı verilmedikçe ivme kazanma görünümündedir.
İktidardaki yakın ve yandaşlarının anlamsız ve sakıncalı hoşgörüleri Türkiye’yi kışkırtan ve kızdıran söylemlerin kaynağıdır. Millî Güvenlik Kurulu duyarlı davranmıştır.
İktidar-muhalefet ilişkilerinin sertleşmesi de iç ve dış düşmanlara güç vermektedir. Türkiye’de ne zaman siyaset havası bozulsa dış baskılar ve saldırılar artmaktadır. Güneydoğu’da son günlerde verilen şehitler bu görüşü doğrulamaktadır.
İktidar herkesle kavgaya tutuşmuştur. Dışişleri Bakanı’nın Milliyet’te yayımlanan görüşmesinde “...kimse cesaret edemez” biçimindeki sözleri bile küçük görme, böbürlenme ve bildiklerini okuma alışkanlıklarını yansıtmaktadır.
Görevini yapan Cumhuriyet Savcıları tehdit edilmekte, “Halk aydınına sahip çıkıyor” denilerek eğilimleri belli kimselerin övgüsü yapılmakta, silâhlı kuvvetlere yönelik sindirme, çekindirme, etkisizleştirme söylemleri “sitem” ve “yanıt” adı altında ısrarla sürdürülmektedir.
Azınlıkçı, belli alt-üst kimlik ayrımcıları konuşmacı olarak çağrılmakta, gönderilmekte, ulusal kimliği yadsıyan ve unutan bu karıştırıcıların kimileri de Atatürkçülük taslamaktadır. Apo’nun ağzıyla bildiri yayımlayan imzacılar “Kürt ulusu”ndan söz etmekte, kırk yıldan bu yana yerlerinde saydıklarını, değişmediklerini gösteren eski görüşlerini yineleyerek toplumu yanıltmaktadırlar. “Türk Ulusu” demekten kaçınanların, Türklüğe saldırılara karşı çıkmayanların sakıncalı vurgulamaları herkesi düşündürmelidir. Atatürk’ün adını bile anmayanların hâlâ komünizm şarkıları söylemeleri de. Sosyalizmi dejenere eden uygulamaların övgüsüyle bir yere varılamayacağı açıktır.
Cumhuriyet Mitingi
Toplumsal duyarlık toplumsal tepkiyle açıklanır. Demokratik devingenlik uygar çıkışlarla ortaya konulur ve kanıtlanır. Suskun, durgun toplum “ölü toprağı serilmiş…” sözünü anımsatan bir aldırışsızlığın karanlığını düşündürür. Kimsenin burnunu kanatmadan, camını kırmadan tepkilerini açıklayarak iktidarları eleştirmek her yurttaşın en doğal hakkıdır. Zamanında milletvekili ve Başbakan olmasına yol açanların etkisiz çıkışları bir yana, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi öncülüğünde demokratik kitle örgütlerinin bir araya gelip Cumhurbaşkanı seçimi için görüşlerini mitingle açıklamaları olumlu bir gelişmedir. İktidarın ve yandaşı medyanın engelleme çabalarına karşın olumlu geçeceğini ummaktayız. Ancak iktidarın girişimlerine, çabalarına karşı etkin söylem ve yanıt gerekirken “Uzlaşma”dan söz etmenin anlamı ve yararı yoktur. Kiminle ve ne için uzlaşılacaktır? Yasal ve biçimsel yönden iktidarın hakkı görünen olasılıklar adı geçen kişiler nedeniyle ulusal bir soruna dönüşmüştür. Ancak köprüler atılmış durumdadır. Olumsuzlukları gözeten ve gideren bir anlayışın öncelikle ve özellikle iktidara egemen olması beklenir. Toplumsal duyarlığın bir günlük mitingle değil sürekli sıcak tutulacak canlılıkla sürmesi gerekir. Sonuç alınıncaya değin demokratik tepkiler en uygar biçimde birbirini izlemeli, giderek büyüyüp güçlenmeli ki yararlı olabilsin. Bunun için de çok iyi düşünülüp düzenlenmiş, çok iyi yönetilen bir etkinlik zorunludur. Deneyimli yöneticilerin, kuruluşlararası dayanışmayla, yozlaşmayı, çizgi ve amaç dışına çıkmayı, sataşmayı ve bozgunculuğu geçersiz kılıcı önlemlerle, etkili konuşma ve yayınlarla ulusal nabız tutulmalıdır. Mitingden yararlanıp kötülük düşünenlerin umutları kursaklarında kalmalıdır. Yazımız yayımlanmadan iki gün önce gerçekleşmiş olacak mitingin ülkemize aydınlık ve esenlik getirmesini dilemekteyiz.
Genel Başkanlığım zamanında işlemleri tamamlanıp kimi katkılar sağlanmış Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi yapımı için Cumhurbaşkanlığının benim dönemimden sonraki yardımlarının aykırı hiçbir yönü yoktur. Olsa olsa Dernek giderleri için kullanılıp kullanılmadığı, bunlarda kuraldışılık olup olmadığı üzerinde durulabilir. Bu da yardımın yapılmasını, yapanı etkilemez, ilgilendirmez. Derneğin sorumluluğu söz konusu olabilir, o kadar.
Asıl aykırılıklar
Cumhurbaşkanı seçiminde iktidarı desteklemeye kendini adamış medya kesiminin gözardı ettiği aykırılıklar ve çirkinlikler sürmektedir. Antalya İl Genel Meclisi’nin Anayasa’ya ve lâikliğe bağlılık andını kaldırıp sıkmabaşa olanak tanıyan kararıyla Kültür ve Turizm Bakanı’nın alfabeye üç harf eklenmesi önerisi iyi değerlendirilmelidir. Sakıncaları açık bu girişimlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine yönelik olduğunu anlamak için ilgilileri yeniden ilkokula almak mı gerekmektedir?
Nobel ödüllü 53 kişinin Türk ve Ermeni ilişkileriyle ilgili bildirisi de “Sizden tazminat istenmesin ama siz de soykırımı kabûl ediniz” anlamlı içeriğiyle sözde uzlaşma-anlaşma önerirken kurnazca bir dayatmayı yinelemektedir.
Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın yeni yapıtı
Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın Cem Yayınları arasında çıkan “ Toplumbilim ” adlı yeni yapıtını okuyucularımıza salık veriyorum. Atatürkçü bilim adamımızın önceki yapıtları gibi bu çalışması da alanında yararı ve katkısı olacak içeriktedir.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder