Kandil'e Giden CHP'li ve Gerici-Bölücü ittifak!..,
Mehmet Faraç
İstanbul'un Avrupa yakasındaki ilçelerinden birinde belediye başkanlığı yapan bir zatın bir süre önce PKK'nın Kandil'deki üssüne giderek örgüt militanlarından seçim desteği istediği medyaya yansıyınca parti tabanı büyük şok yaşamıştı...
CHP yönetimi; bir süre önce affedilerek partiye yeniden alınan bu kişinin, PKK ile ittifak girişimi konusunda ne ilginçtir ki bir açıklama yapmadı... Medyadaki vahim haberlere bakılırsa, PKK'lılar Kandil'e giden CHP'liye yüz vermeyince o da geri dönmek zorunda kalmış...
Ana muhalefetin BDP'ye "İstanbul'da 4 belediye başkanlığı" önerdiği iddialarının tabanda yarattığı infial ise sürüyor...
Kılıçdaroğlu'nun çevresindeki isimlerle Mustafa Sarıgül'ün, bir yandan cemaatle diğer yandan da PKK'nın legal partileriyle ittifak yapacağı iddiası büyük tepki çekerken ne ilginçtir ki CHP yönetiminde derin bir suskunluk hakim!..
Suskunluk devam ettikçe gerici-bölücü çevrelerle "gizli ittifak" yapıldığı iddiası daha da güçleniyor ve partiye oy veren kitlelerin öfkesi büyüyor, istifalar yaşanıyor...
PKK yanlısı BDP- HDP hattı ise bu suskunluğu CHP'ye taarruza dönüştürmüş... Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) İstanbul'da yaptığı toplantıda da "CHP ile ittifak" meselesi tartışılmış...
Örneğin HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, CHP tabanının, CHP yönetimini ittifaka zorladığını öne sürmüş!..
Kimlermiş bu CHP tabanı doğrusu merak ettik?.. Sakın ola; "ABD oluyorsa, Türkiye Birleşik Devletleri de olur" diyebilen Mustafa Sarıgül zihniyeti olmasın?...
CHP ve Sarıgül gibiler bu kafayla giderlerse, görünen o ki her ilçede "Milli Merkez" güçlenecek ve "cumhuriyetçi güçbirliği" adayları ortaya çıkacak...
Doğrusu cumhuriyetin kuşatıldığı, laikliğin tehdit altında olduğu bir dönemde, bölücü-gerici ittifaka karşı ancak "Atatürk'te birleştik" stratejisi seçenek olabilir ki, CHP tabanı da zaten bunu çok iyi görüyor...
NATO kafa!..
NATO'nun, "Arap Baharı" safsatasıyla Libya lideri Muammer Kaddafi'yi teröristlerin kucağına attırarak linç ettirmesinin üzerinden iki yıl geçti...
Kaddafi, Ekim 2011'de öldürülünce ülkeye demokrasi geleceğini zanneden zavallılar, yarattıkları kan bataklığını izlemekle yetiniyorlar...
Başıboşluk ve kaos sürerken ülkenin güneyindeki bedeviler, rejime isyan ederek özerklik talebinde bulundu... Libya'da şeriat rejimi kurmak isteyen dinci gruplar ise iki yıldır ordu güçleriyle savaşıyor...
Geçen yıl Bingazi Konsolosluğu baskını sırasında ABD elçisi Chirs Stevens'ın da öldürülmesinden sorumlu olan El Kaide bağlantılı radikal İslamcı Ensar el-Şeria militanları hükümete karşı isyana öncülük ederken, şeriat peşinde koşuyorlar... Ve işte bu sırada Libya'da her gün onlarca kişi katledilirken, ülke hızla iç savaşa sürükleniyor...
Anlayacağınız, Bağdat'ın işgalini izlemekle yetinen Iraklılar nasıl Saddam Hüseyin'i arıyorlarsa, Kaddafi'nin linç ettirenler de eski Libya'yı özlüyor...
Demek ki neymiş; ulus olarak NATO'nun ve emperyalizmin gazına gelerek kendi liderini, başkasının ipiyle ölüme göndermeyeceksin!.. Olmuyor yani başkasının kucağında "demokrasi", olmuyor!..
El Kaide Turka!..
Gaflet yalnızla emperyalizmin ayak seslerine alkış çalmakla sınırlı değil elbet... Örneğin işbirlikçilerin işgaline katkı için kendi ayaklarıyla komşu ülkelere koşanlara ne demeli?..
İçişleri Bakanlığı, Suriye'de terörist grupların iç savaş çıkartma çabalarıyla ilgili ürkütücü bir rapor hazırlamış... Rapordan da anlaşılıyor ki, El Kaide sempatizanı 500 kadar Türk de, Suriye'ye giderek Esad'ı devirme ya çalışan şeriatçı El Nusra Cephesi ve "Irak-Şam İslam Devleti" saflarına katılmış...
Hani şu Suriye sokaklarında kafa kesen, öldürdükleri insanların kalplerini yiyen militanlar var ya, Türk El Kaideciler ne yazık ki onlarla birlikte savaşıyormuş!..
Bakanlığın raporuna göre 500 Türk militan Afganistan ve Pakistan'daki kamplarda eğitilmiş ve bunların 75 kadarı da Suriye'deki çatışmalarda öldürülmüş...
Peki geriye kalanlar?.. Bir süre sonra Suriye huzura kavuşunca bu Türk militanlar ülkelerine geri dönerler ve faaliyetlerine devam ederler!.. İşte o zaman 2003'te İstanbul'da yapıldığı gibi El Kaide yine kamyonlara birer ton patlayıcı yerleştirerek sinagogları, konsoloslukları ve banka şubelerini havaya uçurur mu acaba?.. Çünkü Türk güvenlik güçleri; 2003'te, İstanbul'daki 4 intihar saldırısında 60'tan fazla yurttaşı öldüren El Kaideciler'i de yalnızca izlemekle yetinmişti!..
Umarım tarih yeni canlı bomba eylemleri konusunda da tekerrür etmez ve Suriye'de büyüyen terör Türkiye'yi vurmaz!..
Kırık ayna!..
Lütfen siz de çevrenizdekilere sorun bakalım aynı tepkileri alacak mısınız?.. Çünkü son haftalarda kiminle konuştuysam aylardır televizyonda haber izlemediğini söyledi... Bazı insanlar 2011 Haziran'ındaki son genel seçimlerden bu yana habere olan ilgilerini kestiklerinden yakındı...
Bu tepkinin en az üç nedeni var... Mesela Ulusal Kanal, Halk Tv ve Kanal B dışındaki televizyonların neredeyse tamamı iktidarın borazanına dönüşmüş... Haberlerde sürekli AKP'nin propagandası yapılıyor...
"Gezi" olayları sırasında görülen penguen televizyonculuğu ise yandaşlığın zirvesine dönüşünce, halkın televizyonlara ambargosu büyümüş...
İkinci gerekçe toplum psikolojisinin bozulduğunu da kanıtlıyor... Çünkü halkın işsizlik ve geçim sorunları yerine trafik kazalı, cinayetli, vurdulu kırdılı suçlarla ilgili sinir bozucu haberler ve magazincilik yapılması da insanları ekrandan uzaklaştırıyor...
2011 seçimlerinde AKP'nin üçüncü kez tek başına iktidara gelmesinin ardından halkın umudunun tükenmesi de, insanları siyasetin rehin aldığı güncel olaylara duyarsız hale getirmiş...
Çevrenizdeki insanların neredeyse dörtte üçü televizyon haberleri izlemiyor hale gelmişse aslında bu da toplum psikoloji açısından önemli bir haber konusudur... Ancak eminim bu konudaki bir haberi yapacak yandaş televizyon kanalı kesinlikle bulunamayacaktır!..
Çünkü memlekette habercilik adına ahkam kesen en az 50 tane "beyaz cam", kırık bir ayna kadar gerçeği gösteremeyecek kadar zavallılaşmış!..
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder