ORTADOĞUDA KÜRT DEVLETİNE KARŞI NELER YAPILMALI
“Kürt Devleti” Üzerine Notlar ve Çeşitlemeler (İHTİMALLER )
Şanlı Bahadır KOÇ
Bu yazıda K. Irak’ta ve/veya Türkiye’de Kürt devletinin kurulma ihtimal ve senaryolarını, bunların Türkiye’ye muhtemel etkilerini ve konu hakkında bölgesel ve uluslararası aktörlerin hesap ve politikalarını tahlil etmeye çalışacağız.1
TÜRKİYE ve KÜRTLER
Türkiye’de bugün Kürt meselesine biraz da kötümser gözlüklerle bakan biri kolaylıkla aşağıdaki türden kaygılara sahip olabilir:
• K. Irak’ta bir Kürt devletinin altyapısı büyük ölçüde oluşmuştur;
• Türkiye’de Kürtçülük ve Kürt milliyetçiliği çok önemli entelektüel, siyasi, hukuki ve (hatta coğrafi) kazanımlar elde etmiştir;
• Türk Hükümeti’nin bu konulara yaklaşımı yeterince güçlü, kararlı, akıllı ve organize değildir;
• Hem Irak hem de Türkiye’de Kürt ayrılıkçılığının önündeki en büyük güçlerden biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri neredeyse hiçbir zaman olmadığı kadar moral, inisiyatif ve hatta belki de prestij kaybetmiştir;
• Türkiye’de Kürtler ile Kürt olmayanlar arasındaki karşılıklı şüphe ve kızgınlık 1990’larda terörün bugünkünden çok daha şiddetli olduğu günlerdekinin bile ötesine geçmiştir;
• Türkiye’de Kürt sorununun kontrol edilmez boyutlara ulaşması ve belki de ülkenin bölünmesinde çıkarı, planı ve gücü olduğundan şüphelenilen yabancı unsurların Türkiye’yi
cezalandırma ve ona zarar verme isteklerinin artabileceği bir döneme girilmiştir;
Bu kadar kötümser olmayan bir bakış açısı ile bakıldığında ise,
• ABD’nin Irak’tan çekilme sürecine girmesiyle Irak’ta resmen bir Kürt devletinin kurulma ihtimalinin zayıfladığı,
* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı, ajp1914@yahoo.com
Okuyucu yazıyı bitirdiğinde kafası başladığından da karışık olabilir. Bunun yazının bir kusuru olarak görülmemesini umuyoruz. Aslında muhtemelen makalede böyle başlığa sahip bir yazıyı okumaya karar veren türde insanların daha önce duymadıkları ve açıkça ya da belli belirsiz düşünmedikleri çok az şey vardır.
Ama yine de okumaya devam edilmesinde fayda olabilir. Yazı meseleye olabildiğince cesur, makul ve pratik açılardan yaklaşmaya çalışacaktır.
Objektif olmak için de elden gelen yapılacaktır ama bu konuda kesin bir söz veremiyoruz.
Ekim ’10 • Sayı: 22 21. YÜZYIL [7]
Şanlı Bahadır Koç
• Bölge ülkelerinde bu tür bir devleti engellemeye yönelik irade ve koordinasyon un nispeten arttığı,
• PKK’nın bağımsızlık yönündeki talebini - ne kadar samimi ve kalıcı olduğu tartışmalı olsa da daha aşağılara çektiği,
• Yaşanan her şeye rağmen Türklerle Kürtler arasında büyük çaplı şiddet içeren çatışmaların yaşanmadığı,
• Kürtlerin önemli bir kısmının Türkiye’ye yönelik bağlılık, muhabbet, ihtiyaç ve katkısınınhala devam ettiği ve
• Türkiye’deki Kürtlerin sürekli olarak, kahir ekseriyetle, baskı altında kalmadan kendi kararıyla ve güçlü bir şekilde bağımsızlık isteyeceğini düşünmenin kolay olmadığı söylenebilir.
Türkiye’de başta Silahlı Kuvvetler olmak üzere bürokrasinin siyaset üzerindeki gölgesi birçok açıdan sorunluydu. Ancak, öte yandan son dönemde bu kuruma yönelik yapılan entelektüel ve fiili taarruzun dışarıda destek bulmasının en önemli nedeni sivilleşmenin ve demokratikleşmenin ötesinde bu kurumun Türkiye ve Irak’ta Kürt meselesinin belli bir şekilde çözülmesinin önündeki en önemli engel olması ile ilgisi olabilir. Bir Kürt devletinin önündeki en büyük engel Türkiye’nin bunu engelleme yeteneği ve iradesidir. Bu kırılırsa/kırıldığında bu amaca ulaşmak mümkün olabilir. Bağımsızlık isteyen Kürtler ve bu amaca “ İnsani ” ya da stratejik amaçlarla kafa yoran diğerlerinin bu durumun farkında olmaları ve söz konusu engeli aşmak için planlar geliştiriyor olması ciddi bir ihtimaldir.
Türkiye’nin geri kalanında üniter yapının değişmesine ve diğer daha sınırlı adem-i merkeziyetçi önerileri destekleyen veya bunu gerektiren talep, ihtiyaç ya da şartlar yoktur. Her şeye rağmen, Kürtlere “hak etmedikleri halde” kültürel veya siyasi otonomi vermek doğru olabilir mi?
Bu Kürtlerin ne kadarının talebidir? PKK yanlısı partilerin bölgeden, Kürtlerin tamamından ve ülke genelinden aldığı oy (kabaca söylersek sırasıyla % 40–50, % 20–30, % 5–7) ülkenin siyasi yapısını değiştirmek için yeterli değildir. Peki ya Kürtleri başka gruplar da takip ederse? Bunun daha ileri taleplerin ilk adımı olmadığından nasıl emin olunabilir? Türkiye’nin “çözüldüğü” ve bütün “kutsal” pozisyonlarını birer birer ve hızla terk ettiği görüntüsü oluşursa bunun dışarıdaki bazı hasımlarımızı da cesaretlendirmek gibi sonuçları olabilir mi?
Kürtler PKK’nın kendilerini götürmek istedikleri yerin farkındalar ve gerçekten oraya gitmek istiyorlar mı? Kürtlerin “kendi başlarına” ve/veya sancılı on yıllar alması muhtemel olan bir pan-Kürdist süreçten sonra bölgedeki diğer Kürtlerle birleşerek, hem şimdikinden hem de bir çözüme ulaştıktan sonra Türkiye’de yaşayabileceklerinden daha iyi bir hayatları olacağını düşünmek aşırı iyimserlik olur ve bunu denemekte ısrar etmeleri kendileri açısından akıllıca olmaz.
Bağımsızlık, federasyon ve hatta otonominin Kürtler için hangi sorun ve maliyetleri getireceği bu grup tarafından yeterince anlaşılmıyor olabilir. Milliyetçiliğin, hele “Geç kalmış” ve henüz olgunlaşmamış ergin olmayan milliyetçiliğin genelde rasyonel ve pragmatik olmadığı üzerinde tanımlamakta dır.
Kürt milliyetçiliğinin kimlik le ilğili talepleri ülkenin bütünlüğüyle ilgili makul endişeleri arttırmadan tatmin edilebilir mi?
'' _ PKK ile K. Irak yönetimi arasındaki ilişki muğlak, çelişkili, kompleks ve değişkendir ve dışarıdan bakan gözlere kendini kolay ele vermeyen bir yapısı vardır. ''
Bazı Kürtler, ülkedeki diğer etnik grupların talep etmedi-gözlere kendiniği statü ve ayrıcalıkları talep ederek, ülkedeki herkesin parçası olmayı ve oluşturmayı kabul
ettiği “Türk kimliğini” reddederek kendileri dışındakilerin tepkisini çekmektedir. Kürtlerin bu yaptığı “ Mızıkçılık ” ve hatta “Şımarıklık” olarak algılanmaktadır.
Türkiye’nin bir parçası olmanın Kürtler için bir sorun ya da yük değil avantaj olduğu, “Türk olmayı” kabul etmenin belli bir etnik grubun hegemonyasını kabullenmek değil büyük bir şemsiyenin altında toplanmak olduğu anlatılamamış tır. Türkiye’nin ekonomik, siyasi, sosyal ve diplomatik alandaki ilerleme ve başarıları Güneydoğudakiler dahil Kürtlerin radikal siyasi taleplerini
gözden geçirmelerini ve “en akıllıca” yolun bu başarıların bir parçası olmak olduğu düşünmelerini sağlayabilir mi? Yoksa milliyetçiliğin “başarı, refah ve rahatlık” değil de daha duygusal ve hatta mazoşist amaçlar peşinde koşan rasyonel olmayan bir yönü olduğunu mu düşünmeliyiz?
Türkiye’deki Kürtlerin ülkedeki diğer etnik gruplara kıyasla farklı ve ayrıcalıklı bazı durumları vardır. Kürtler Anadolu’daki tarihlerinin Türklerden de, Türkiye’deki Türk milletini oluşturan ya da onun içinde yoğrulmuş diğer etnik gruplardan da eski olduğunu iddia etmektedirler. Kürtler ayrıca sayı olarak büyük bir gruptur. Yakın zamana kadar tek bir bölgede yoğun olarak
yerleşmişler ve bugün de önemli bir kısmı ülkenin değişik bölgelerinde yaşıyorlarsa da Güneydoğu’da baskın durumdadırlar. Kürt yerel liderlerin Osmanlı döneminde de merkezi otoriteye karşı bugünkü Türkiye’nin diğer bölgelerine kıyasla fiili anlamda daha büyük bir otonomileri olmuştur.
Bölge feodal yapıdan milli devletin bir unsuru olma sürecini uzun ve gecikmeli bir süreçte yaşamış, bu süreci tamamlayamadan terör batağına saplanmış ve bu arada ekonomik ve sosyal açıdan ülkenin geri kalanına kıyasla daha da geriye düşmüştür. Kürtler için sınırın hemen ötesinde K.Irak’ta en azından ilk başta bazı gözlere bir ölçüde çekici gelen bir deney yaşanmaktadır.
Bütün bunlar Kürtleri Türkiye’deki birçok etnik gruptan farklı bir noktaya getirmektedir.
Ancak yine de bu farklılık Kürtlerin istediği türden bir ayrıcalığı gerektirir ve haklı çıkarır mı?
Türklerde, Doğu’daki Kürtlerle ilgili olarak, vergi vermekten kaçındıkları, başta elektrik olmak üzere hizmetlerden kaçak olarak yararlanma eğiliminde oldukları; batıdaki Kürtler hakkında ise, gasp başta olmak üzere suç oranının yüksek olduğu, mafyalaşma eğiliminin arttığı, uyuşturucu kullanımının arttığı, bu grubun uyuşturucu ticaretinden kazandığı gelirleri batıda yasal sektörlere yatırım yaparak kullandığı, devletten doğuda üretim ve istihdam yaratma karşılığı aldıkları teşvikleri batıya taşıdıkları türünden giderek daha geniş çevrelerce paylaşılan bir dizi algılama vardır. Biz bu algılamaların ne kadar gerçeği yansıttığını ölçecek durumda değiliz ama bu durumun Kürtlerle halkın diğer kesimleri arasındaki mesafe ve açıları olumsuz şekilde etkilediğini görmek zor değildir.
PKK yanlısı partilerin Kürtlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına ciddi derecede ilgisiz olmaları ve belediyelerde hizmet açısından gösterdikleri düşük performans bölgede Kürtlerin oylarının önemli bir kısmını almaya devam etmelerini engellememiştir. AKP’nin bu partilere ciddi bir rakip haline gelmeye başlaması sorunun çözümü ve bu partilerin “kendilerine çeki düzen vermeleri” açısından kısmen umut vericidir. Ama AKP’ye oy veren bölgede yaşayan Kürtlerin radikal taleplerde bulunup bulunmadıkları tam açık değildir. Bu kişilerin bir kısmı bağımsızlık da dahil amaç ve taleplere sahip oldukları halde, kısa vadede daha iyi hizmet almak istedikleri için, AKP’nin bu taleplerin karşılanması için daha akıllıca bir ara yol sunduğuna inandıklarından da din dahil başka faktörlerin etkisiyle AKP’ye yönelmiş olabilirler.
Kürtlerin önemli bir kısmı PKK propagandasının da etkisiyle yoğun olarak yaşadıkları bölgenin bilerek ve planlı bir şekilde geri bırakıldığına inanmaktadır.
Ama Türk bürokrasisi ve devletinin işleyişini biraz bilen biri bu iddianın doğru olamayacağını da bilir.
'' _ PKK “ Adam öldüre öldüre” Siyasi bir Kürt kimliği yaratmayı başarabildiyse de bugün bile bağımsızlık isteyenlerin azınlıkta olduğu rahatlıkla iddia edilebilir. ''
Bölgenin nispeten geri kalmışlığını açıklamak için merkezden bu tür bilinçli çabadan değil, coğrafi ve iklim şartlarının zorluğu, denize ve büyük pazarlara olan mesafe, daha geç tasfiye olan ve halen de etkisini tam yitirmemiş feodal yapı, devlet kurumlarının buraya girmekte ve etkili olmakta geç kalması, zorlanması ve belki en fazla bu noktada devletin beceri ve hayal gücü eksikliği göstermesi ile son dönemde de terörün özellikle Türk ekonomisinin dinamizm yaşadığı döneme denk gelerek bu gelişmenin bölgeye de yansımasını engelleme si gibi nedenler sayılabilir.
Son yıllarda bölgeye yapılan kamu yatırımı ve harcamaları ve verilen teşviklerle buradan toplanan vergi ve bölgenin ülkenin geri kalanına yaptığı ekonomik ve sosyal katkı arasında ciddi bir uçurum olduğu söylenebilir. Güvenlik ortamı sağlanmadan özel sektörün bölgenin kaderini etkileyecek ölçekte yatırım yapmayacağı görülmüştür.
Radikal Kürt milliyetçilerinin Kürtlere en büyük zararı veren grup olduğu düşüncesini tekrarlamak muhtemeldir ki bazı kulaklara “eskimiş bir devlet propagandası” olarak gelecektir. Ama bu cümlenin ciddi oranda hakikat barındırdığı bize açık görünmektedir. Türkiye’deki Kürtlerin kaderi sayıları az olmayan bir azınlığın zorlaması, yönlendirmesi ve kandırmacaları ile kendilerinden çalınmaktadır. Bunun farkında olan ve buna karşı mücadele etmek isteyenlerin sayısının bunu açıkça ifade edebilenlerden çok daha fazla olduğunu düşünebiliriz.
ORTA DOGUDA KÜRT DEVLETİNE KARŞI NELER YAPILMALI
''İLKER BAŞBUG NEDEN DÜŞÜNCELİ BAKIYOR ''
ABD işgalinden sonra K. Irak’ta bir Kürt devleti kurulup kurulmayacağını takip ederkenKürt meselesinin Türkiye’nin içinde nasıl önceden düşünülemez noktalara evrildiğini gözden kaçırmış olabiliriz. K. Irak’taki durumun Türkiye’nin içindeki bu gelişmede önemli bir payı olmuş olabilir. Bu arada K. Irak’ın Türkiye Kürtleri için emsal ve feyiz kaynağı olması için ille de resmi bir Kürt devleti kurulmasının gerekmediği ortaya çıkmıştır. AKP ve Fethullah Cemaati Türkiye’nin Kürt devletini engelleme iradesini zayıflatıyorlar mı? Başbakan Erdoğan Kürt devletini engelleme yönünde bir ihtiyaç, risk ve ivedilik hissediyor mu? Başbakan’ın bazı danışmanları etnik kökenleri nedeniyle bu riski küçümsüyor olabilirler mi? Kürt devleti kurulmasını arzu edenler AKP iktidarı ve Cemaat’in artan ve derinleşen gücünü ve bu soruna yaklaşımlarını kendileri için fırsat olarak görüyorlar mı? Bu iki aktör, Türk milliyetçiliğine ve askeri güç kul
lanımına mesafeleri; dış etkilere ve fikirlere belki sağlıksız derecede açık olmaları; içlerinde önemli sayıda ve üst pozisyonlarda Kürt ve Kürtçü barındırmaları ve “eski” Türk devletinin yapısını, ideolojisini ve kurumlarını aşındırma ve hatta onu toptan değiştirme yönündeki istek, çaba ve yetenekleri nedeniyle Kürt devleti isteyenleri umutlandırıyor olabilir. Bu iki aktörün belki
de kısmen yukarıdaki nedenlerle tam tersine sorunun çözümü için bir fırsat sunduğunu düşünenler de vardır.
PKK
İddia edilebilir ki, bundan 30 yıl önce Türkiye’deki Kürtlerin çok azında bağımsız bir devletisteği güçlü olarak vardı. PKK “adam öldüre öldüre” siyasi bir Kürt kimliği yaratmayı başarabildiyse de bugün bile bağımsızlık isteyenlerin azınlıkta olduğu rahatlıkla iddia edilebilir. Ama bu durum Kürt devletinin gerçekleşme ihtimalini tek başına ortadan kaldırmamaktadır.
'' _ K. Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti PKK için emsal, heyecan, koruma ve destek anlamına gelebilir. ''
Son on yılda Türkiye’de Kürtler lehine yapılan değişiklikler bu grup tarafından önemli ölçüde PKK’ya ve bir ölçüde AB’ye ciro edilmiştir. PKK’nın dayanıklılığı, her türlü ideolojik söylemine rağmen özellikle diplomatik anlamda esnekliği ve “ Çevikliği ”; tüm eksik, kusur, kabahat ve suçlarına rağmen Kürt halkının azımsanmayacak bir kısmının istekli veya zoraki desteğini sağlayabilmesi ABD tarafından not ediliyor olmalıdır.
PKK’nın tutum, talep, tarz ve araçları zaman içinde şartlara göre değişmiştir. PKK ne istediğini biliyor ve her attığı adım o nihai hedefe dönük denebilir mi?
PKK, eğer varsa, bu amacayönelik attığı adımlarda stratejik hatalar yaptı mı? PKK ne kadar yekpare, hiyerarşik ve bağımsız bir örgüttür?
Yabancı aktörlerden, “Kürt kamuoyu”ndan, Türkiye dışı Kürt lider ve entelektüellerden ne kadar etkileniyor? PKK’nın Kürtler arasındaki desteğinin ve meşruiyetinin kaynakları ve derecesini tespit etmek kolay değildir. PKK liderleri şiddetle elde edilebileceklerin sınırına geldiklerini düşünüyorlar mı? Silahı, “daha onunla yapacak çok şey olduğunu düşündükleri” için mi, silahsız bir hayatı tahayyül edemediklerinden mi, kendilerini korumak için mi, yoksa “Abilerinin” de bunu istediklerinden daha emin olmadıkları için mi bırakmıyorlar? PKK kendini
gelecekteki bir “Kürdistan”ın silahlı kuvvetleri olarak mı görüyor?
PKK K. Irak’ta kurulacak Kürt devletinin Türkiye’ye kabul ettirilmesinin bir aracı olarakkullanılmak isteniyor olabilir. PKK terörü, K. Irak’ta kurulabilecek bir Kürt devletini Türkiye’nin
1) Fiiliyatta kabullenmesi,
2) Resmi olarak tanıması,
3) Onunla işbirliği yapması,
4) Onu koruma altına alması,
5) Onunla federasyon kurması amacına hizmet edebilir.
K. Irak’ta bir süresonra “saygınlık kalkanı” kazanmış bir Kürt devleti kurulursa PKK değişik isim ve şekillerdeKürtlerin bölgedeki “vurucu gücü” rolünü oynayabilir. Ama bu noktada ABD’nin dikkat etmesigereken bir denge vardır: PKK Türkiye’nin K. Irak’taki kurguyu bozmasının nedeni ve mazereti de olabilir.
K. Irak’taki hakim elitler ile PKK arasında ideolojik ve sosyal farklar olmasının pratik sonuçları olacak mı? Kürt aktörler arasında var olan çelişkileri gün yüzüne çıkarmak ve bunlardan istifade etmek kolay olmayabilir. Kürtler bu farklılıkları ve çelişkileri belli bir düzeyin üzerine çıkarmamaya kararlı görünmektedir. “Kürtlerin birbirini keşfetmesi” ve “Kürt dayanışması” gibimotifler güçlenmekte dir. PKK ile K. Irak yönetimi arasındaki ilişki muğlak, çelişkili, kompleksve değişkendir ve dışarıdan bakan gözlere kendini kolay ele vermeyen bir yapısı vardır. Bu ilişkide, rekabet, şüphecilik, düşmanlık ve hatta çatışmanın yanında karşılıklı “göz yumma”, nihaiortak çıkar ve kader algısı, işbirliği, “Kürt kamuoyunun kabul etmeyeceği adımlardan sakınma”gibi boyutlar vardır. İki aktör de diğerinin bahçesinde bayrak göstermekte ama belli bir noktanın ötesinde diğerini zorlamaktan kaçınmaktadır. Ama zaman zaman pan-Kürdist pozlar takınsa da Barzani’nin şu anda elinde olan mutlağa yakın gücü ve petrolü
Türkiye Kürtleri ve onlarınbağımsızlık isteyen kesiminin lideri PKK ile paylaşmak isteyeceğini düşünmek zordur. Barzani’nin bu yaklaşımının Türkiye’yi sınır
ötesinde müdahale etmekten caydırmak ve “Kürt kamuoyunun hassasiyetlerinin savunuculuğunu yapmakla” sınırlı olabileceğini düşünüyoruz.
Her şeye rağmen bağımsız bir Kürt devletinin mevcudiyeti, Türkiye’deki ayrılıkçı hareketler için emsal yaratabilir, onlara heyecan verebilir ve bağımsızlık konusunda bir engellenemez lik duygusu oluşturabilir, güvenli geri bölgeleri korumalarını sağlayabilir ve lojistik desteğini abilir.
Türkiye’nin K. Irak’a etkili istihbaratla beslenmiş, sürpriz unsurunu başarılı şekilde kullanan, büyük çaplı ve/veya sürekli ve etkili askeri operasyonlar düzenlemesi ve K. Irak’ı PKK için güvenli bir bölge olmaktan çıkarması gerekir.
'' _ Komşu ülkelerin bir Kürt devletini engellemek için gösterecekleri çaba sınırlıdır. ''
PKK militanlarının önemli bir kısmının ve belki de çoğunun Türkiye’de olması bu üslerin örgüt için stratejik önemi olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. 2
PKK terörü ileride niye bırakacak olabilir:
• Talepleri yerine geldiğinde,
• Yoruldukları ve bıktıklarında,
• Amaçlarına ulaşamayacaklarını düşündüklerinde,
• Sınır ötesindeki güvenli üslerini, dış destekçilerini, mali kaynaklarını, temsil ettiklerini iddia ettikleri toplumun yardımı ve saygısını kaybettiklerinde,
• Talepleri değilse bile başka kazanım ve “ödüllere” ulaştıklarında,
• Bölündükleri, davanın değerine duydukları inançlarını yitirdikleri, “buna değmeyeceğini” düşündüklerinde,
• Yok edildikleri ve özellikle lider kadrosu kendilerini sürekli tehdit altında hissettiğinde.
2 Sınır ötesi operasyonların gerekliliği için bkz. Nihat Ali Özcan, “Operasyon Neden Gerekli?”, Yeni Şafak, 17 Ekim 2007.
Değişik radikal amaçlar için Türkiye’de kan dökmeye ve ölmeye hazır Kürtler her zaman olacaktır.
Bu nedenle Kürt militanları yakalamanın ya da öldürmenin bu mücadele açısından getirisi gerçekten sınırlıdır.
Ama bu sınırlılık askeri operasyonların gereksiz ya da yararsız olduğu anlamına da gelmez.
Türkiye’nin kontr-terör operasyonlarında ağırlığı örgütün liderlerini yok etmeye ve dolayısıyla kendilerini güvende hissetmelerini engellemeye vermelidir.
Çünkü örgütün terörü bir araç olarak kullanmaktan vazgeçmesinin en önemli anahtarı muhtemelen bu liderlerin hesaplarını değiştirmekten geçmektedir.
Bu kişiler kendilerini sürekli tehdit altında hissederlerse askeri araçlar dışındaki seçenekleri daha bir dikkatle ele alacaklardır.
PKK liderliği şiddeti ve hatta silahı bıraksa bile içinde buna karşı olan gruplar örgütten ayrılarak teröre devam edebilirler.
Örgüt danışıklı bir hareketle bilerek üyelerinin bir kısmını bu yola sevk edebilir.
'' _ PKK liderleri kendilerini sürekli tehdit altında hissederlerse askeri araçlar dışındaki seçenekleri daha bir dikkatle ele alacaklardır. ''
PKK ile ateş altında ve özellikle askeri anlamda inisiyatif örgütte olduğu zaman pazarlık etmek karşı tarafta şiddetin sonuç verdiği intibaını yaratabilir.
Türkiye PKK’ya karşı askeri olarak yapabileceği her şeyi yapmış değildir. PKK ile uygun kanallar vasıtası ile görüşülebilir ama bu PKK kamplarına etkili ve
sürekli askeri operasyonların alternatifi değildir. İkisi aynı anda yürütülebilir.
BARZANİ ve K. IRAK
K. Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti, başka şeylerin yanında, emsal yaratarak, Türkiye’deki bazı Kürtlerde “onlar yapabiliyorsa biz de yapabiliriz” düşüncesini güçlendirerek Türkiye için sorun yaratabilir. Ayrıca bu devlet Türkiye’deki Kürtlerin hamiliğine soyunarak Türkiye’nin içişlerine müdahale etmeye kalkabilir. PKK’nın burada konuşlanmaya devam etmesi halinde Türkiye’nin bu bölgelere operasyon düzenlemesi ilave hukuki ve siyasi zorluklar çıkarabilir. Budevlet ayrıca Türkiye’ye yönelik yayın faaliyetleri ile Kürt halkına yönelik propaganda faaliyetlerinde bulunabilir.
Bu devletin enerji nakil hatları nedeniyle Türkiye’ye belli bir bağımlılığı olacaksa da,
a) bu karşılıklı bir bağımlılık olacağı için,
b) zamanla alternatif hatlar mümkün olabileceği için,
c) bu farazi Kürt devletinin dört komşusunun ortak bir cepheyi, araya giren güvensizlikler, ? sona kalmama? endişesi, değişen çıkar algılamaları ve hesapları gibi nedenlerle koruyamamaları mümkün olabilir.
Özellikle Suriye’nin dış baskılar, ekonomik ihtiyaçlar ve beklentiler, “kendi içindeki Kürt sorununun kaşınmaması vaadi” gibi faktörlerle bu cepheyi terk etmesi mümkün olabilir.
Diğer komşu ülkelerin bir Kürt devletini engellemek için gösterecekleri çaba ve yapacakları fedakârlık muhtemelen sınırlıdır. Türkiye’deki Kürtlerin sayısı ve meselenin burada vardığı boyut dikkate alındığında Iraklı Kürtler Türkiye’ye karşı da önemli kozlara sahip olduklarını düşünüyor olabilirler.
K. Iraklı Kürtlerin inşa ettikleri şey gerçek bir devletten eksik olabilir ama aradaki mesafe giderek azalmaktadır ve bu grubun kendine güveni giderek artmaktadır.
Ancak, ABD’nin Irak’tan SOFA (Status of Forces Agreement) uyarınca çekilmesi eğer anlaşma revize edilerek veya yeniden yazılarak kesintiye uğramaz ve ertelenmezse Iraklı Kürtleri onların da tahmin ettiği zor bir dönem bekleyebilir.
ABD Irak’tan çekilirken Kürt devleti ihtimali azalıyor ya da erteleniyor ya da bitiyor mu? Kürtler eğer bu dönemde kazanımlarını korur ve sağlamlaştırabilirler se orta ve uzun vadede nihai bağımsızlık için fırsat kollama şansını koruyabilir ler. Kürtlerin ABD çekilmeden bir oldu-bitti ile kriz yaratarak Kerkük sorununu kendi lehlerine çözmeyi ve sonra da Washington’ubu “çözümün garantörü” yapmayı denemeleri ve hatta sürpriz bir şekilde bağımsızlık ilan etmeleri göz ardı edilemeyecek ama kendileri açısından da riskler barındıran ihtimallerdir. ABD’nin çekilmesinden sonra Kerkük, petrol, sınırlar ve merkez ile federal birimler arasındaki güç ve yetki dağılımı, Peşmerge ordusunun statüsü gibi konularda Kürtlerin pazarlık gücü azalabilir.
ABD Irak’tan çekildikten sonra ülkeye tekrar bu sefer Kürtleri korumak için gelebilir mi? ABD’nin ülkedeki askerlerinin çok büyük bir bölümünü çektikten sonra da komşuları caydırmak için Irak’tasınırlı ve hatta sembolik büyüklükte de olsa bir güç bırakması ciddi bir ihtimaldir.
2.Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK ( TIKLAYINIZ )
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder