NE YAPMALI?
Son iki seçimde Türkiye’nin üç büyük partisinin aldığı oy oranları aşağıdaki gibidir:
2009 yerel seçimi (%)
AKP: 38,8
CHP: 23,1
MHP: 16,1
2011 genel seçimi (%)
AKP: 49,9
CHP: 25,9
MHP: 12,9
Görüldüğü gibi AKP, 2009’dan 2011’e kadar oylarını 11,1 puan arttırmıştır. Aynı dönemde CHP’nin oylarındaki artış ise yaklaşık 2,8 puandır.
Bu tabloya rağmen 30 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin oylarının dikkate değer bir oranda artacağı, AKP’nin oylarının da yine aynı şekilde düşeceği açıktır. Kamuoyu yoklamalarına göre MHP’nin büyük bir olasılıkla 2009 yerel seçimlerindeki kadar bir oy alacağı görülmektedir.
Bu durumda 30 Mart’ta AKP için hangi oranda oy alacağı değil, birinci parti olmak çok daha önemlidir. Eğer AKP, seçimden birinci parti olarak çıkarsa, oyları düşmüş bile olsa, Erdoğan muhtemelen “seçmenin verdiği mesajı aldık, gereken dersleri çıkardık” diyecek, yine bildiğini okumaya devam edecektir. Yolsuzlukların üstünü örtmeye çalışarak Cumhurbaşkanlığı seçimine ve genel seçime yaralarını sararak gitmek AKP’nin önümüzdeki dönemde izleyeceği strateji olacaktır.
Cemaat-AKP kapışmasında, birinci kesimin arkasında aslında ABD’nin olduğu da artık “sağır sultan”ın bile bildiği bir gerçektir. ABD açısından AKP’nin miadı dolmuştur, değiştirilecektir. Ama 2012 Haziran olayları da 17 Aralık’tan itibaren ortaya dökülen ses kayıtları da AKP iktidarını çok yıpratmasına rağmen, yıkamamıştır. AKP’nin, Meclis’teki çoğunluğuna ve 12 yıldır iktidarda olması neticesinde devlette gerçekleştirdiği örgütlenmeye dayanarak direnebildiğini görüyoruz.
Eğer AKP 30 Mart seçimlerinden de birinci parti olarak çıkarsa, bu sefer ekonomik araçların devreye sokulacağı, tetiklenecek bir ekonomik krizle AKP’nin yıkılmaya çalışılacağı açıktır. Bir ekonomik krizin faturası ise ister AKP’ye ister muhalefet partilerine oy versin, öncelikle halka çıkacaktır. Diğer bir ifadeyle yine filler tepişecek, ama çimenler ezilecektir!
Bu bakımdan 30 Mart’ta AKP’nin birinci parti olmaması, en azından İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Antalya, Hatay gibi büyükşehirleri kaybetmesi yaşamsal önemdedir. Bunun gerçekleşebilmesi için de HER SEÇİM ÇEVRESİNDE OYLARIN AKP’NİN KARŞISINDAKİ EN GÜÇLÜ ADAYDA BİRLEŞTİRİLMESİ, AKP’yi yerel yönetimlerden alaşağı edebilmek için tek yoldur.
Bu bağlamda öncelikle CHP ve MHP tabanının sağduyulu bir şekilde davranıp buna göre hareket etmesi Türkiye’nin AKP’den kurtulması için şarttır. Bu amaçla kamuoyu yoklamalarına göre AKP’nin önde olduğu bir seçim çevresinde CHP ya da MHP’den hangisi daha çok seçmen desteğine sahipse diğer partinin seçmeni AKP’ye karşı o partiyi desteklemelidir. (Örneğin Adana’da CHP’lilerin MHP adayını, Ankara’da da MHP’lilerin CHP adayını desteklemesi gibi.) Ne yazık ki CHP ve MHP yönetimlerinin seçim öncesinde bu sağduyuyu göstererek davranmadıklarını görüyoruz. Ama sandığa gidecek seçmen için hâlâ siyasal saplantıların kurbanı olmadan sağduyulu şekilde davranmak için geç değildir.
30 Mart’ta yaşadığınız beldede sadece yerel yönetimine hangi partinin geleceğine karar vermeyeceksiniz. TÜRKİYE’DE (OLDUĞU KADARIYLA BİLE) “DEMOKRASİNİN” GELECEĞİNİ, ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ, MİLLETİN BİRLİĞİNİoylayacaksınız. Aslında herkesin sandık başına gittiğinde yanıtlaması gereken asıl sorular şunlardır:
Türkiye’yi Erdoğan ve AKP’nin yönetmesini istiyor muyuz?
Türkiye’nin hukukun geçerliği olmadığı bir tek adam yönetimi, bir “Ortadoğu diktatörlüğü” olmasını mı istiyorsunuz?
Yolsuzluğun, rüşvetin, soygunun, yalanın, talanın devam etmesini istiyor muyuz?
“Açılım süreci” adı altında Türkiye’nin adım adım bölünmeye gitmesini, Öcalan’ın affedilmesini istiyor muyuz?
Eğer bu sorulara vereceğimiz yanıt “HAYIR” ise, o zaman kime oy vereceğiniz birincil önemde değildir. ÖNEMLİ OLAN, OY KULLANDIĞINIZ SEÇİM ÇEVRESİNDE AKP’NİN BİRİNCİ PARTİ OLMASINI ENGELLEYECEK ŞEKİLDE, O SEÇİM ÇEVRESİNDEKİ EN BÜYÜK MUHALEFET PARTİSİNİ DESTEKLEMENİZDİR.
30 Mart yerel seçiminde Türkiye’nin varlığına ve bekasına karar vereceğiz. “DİKTATÖRLÜK” ile “DEMOKRASİ” arasında, “BÖLÜNME” ile “BİRLİK” arasında bir seçim yapacağız aslında... 12 yıldır Türkiye’yi yangın yerine çeviren, Cumhuriyeti bölünmenin eşiğine getiren AKP’den kurtulmak için, bir kerelik bile olsa ideolojik ve siyasal ayrımları bir yana bırakalım ve Ortaçağ gericiliğine, emperyalizm işbirlikçiliğine, hırsızlığa, yolsuzluğa, yalana, talana, vatan satıcılığına ve bölücülüğe karşı güçlerimizi birleştirelim. Muhalefet partilerinin, özellikle de CHP ve MHP yönetimlerinin başaramadığı GÜÇBİRLİĞİNİ, halkımız sandıkta gerçekleştirirse Erdoğan’a da AKP’ye de Yüce Divan yolu açılır, Türkiye’nin ufku aydınlanır, tünelin ucu görünür.
Aksi takdirde Türkiye’yi her açıdan çok zor, yıpratıcı ve yıkıcı bir tarihsel dönem bekliyor.
Vatan tehlikededir!
Ulusun geleceğini, ulusun azim ve kararı belirleyecektir.
SERDAR ANT
24.3.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder