3 Şubat 2017 Cuma

ANNAN PLANI KIBRIS TUZAĞI BÖLÜM 2



 ANNAN PLANI KIBRIS  TUZAĞI  BÖLÜM 2



Soru: 
ANNAN PLANINA GÖRE KUZEYDE KIBRIS TÜRKLERİNİN MÜLKİYETİNDE KALABİLECEK MALLAR HANGİLERİDİR?

Yanıt: Annan planı terk edilmiş Rum mallarının sadece eşdeğer ve esaslı inkişaf nedenleri ile Türkler tarafından alınmasına olanak tanımaktadır. 

Eşdeğer ve esaslı inkişaf nedeniyle talep edilen malların dışında kalan malların mülkiyeti ilk günden Rumlara geçecektir. 

Ancak sorun burada sona ermiyor. Yukarıdaki hesaplama yöntemi nedeniyle eş degerciler ile esaslı inkişaf yapanların da kullandıkları malları almaları kolay olmayacaktır.

Bir benzetme yaparsak; Annan planı dünyanın gelişmemiş veya geliştirilmemiş bir bölgesinde yaşayan ve ekonomik sıkıntı içinde olan bir kişiye "senin oturduğun eve sahip olmana izin vereceğiz. Ancak İçinde yaşadığın toplumun ekonomik koşullarını ve piyasa değerlerini dikkate almıyoruz. Evin ekonomik yönden gelişmiş bir ülkenin pahalı bir bölgesinde olduğunu varsayarak değer biçeceğiz, senin de zengin bir toplumda para kazandığını varsayarak ödemeni bekleyeceğiz. Son kuruşuna kadar Ödemeden tapu almak yok. Ödeye-mezsen malı kaybedeceksin" demektedir.

Yukarıdaki hesaplama yöntemine göre; Ku-zey'deki konut, işyeri ve turistik tesislerin değeri Güneyde oldukları varsayılarak hesaplanacaktır. 

Güneyde turistik yerlerin fiyatları konusunda az çok bilgi sahibi olanlar böyle bir hesaplamadan sonra Türklerin Kuzeydeki turistik yerlere sahip olamayacağını çok iyi anlarlar. Bu yerlerin değeri o kadar yüksek çıkacaktır ki Türklerin bu güne kadar sahip oldukları malları kurtarmaları şöyle dursun kirasını ödemeleri dahi mümkün olmayacaktır.Bu nedenle kuzeyde Türklerin mülkiyetinde kalacak mallar ekonomik değeri olmayan Rumların beğenmediği mallar olacaktır.

Soru: 
GÜNEYDE KIBRISLI TÜRKLERİN MALLARI BÜYÜK DEĞER KAZANDIĞINA GÖRE YAPILACAK İŞLEMDEN KAZANÇLI ÇIKMA VE KUZEYDE YETERLİ MAL ALMA OLASILIKLARI YOK MU?

Yanıt: Hayır yoktur. Arınan planının tuzağı buradadır. Kuzeyde ve Güneyde istisnalar hariç tüm malların Rumlara geçme sonucunu doğuracak olan malların değerlerinin saptanması yöntemidir.

Güneyde değerli malı olan ve karşılığında Kuzeyde kullandığı malı almayı ümit eden Türkler büyük sürprizlerle karşılaşacaklardır.

Bir örnek olarak Limasol'daki evine karşılık Girne'de eşdeğerden ev almış bir Güney göçmenini ele alalını. Büyük bir olasılıkla oturduğu ev Güneydekinden daha büyüktür, daha büyük arsa içerisine yapılmıştır veya kentin daha değerli bir bölgesindedir. Örneğin denize yakın bir yerde olabilir. Limasol göçmeni doğal olarak Türk ölçüleri ile düşünmekte ve "Limasol'da bir ev bırakıp bir ev aldım. Kullandığım evin bana kalması gerekir. İki evin değeri arasında bir fark olsa bile bunu ödeyip evimin tapusunu alabilirim" diye düşünmektedir. 

Büyük bir olasılıkla Limasol'daki evinin değerinin 100,000 sterline ulaştığını, Girne'de kullandığı evin ise 120,000 sterlin civarında olduğunu ve en kötü olasılıkla 20,000 sterlin daha ödeyerek evine sahip olacağını sanmaktadır. Halbuki Arınan planı Girne'deki evin Limasol'da olduğunu varsayarak hesaplama yapmaktadır.

Bu nedenle evin en az 200,000 sterlin değeri çıkacak ve Türkün aradaki fark olan 100,000 sterlini ödemesi gerekecektir. 

Bu miktar Kuzeyde yaşayan bir Türkün altından kalkamayacağı miktar olacaktır.
Güneyde çok değer kazanmış malı olup Kuzeyde turistik bir yeri olan Türkün durumu da bundan farklı değildir. Kaba bir tahminle Güneydeki malının piyasa değeri 5 milyon sterline ulaşmışsa Kuzeyde sahibi olduğu mal 7 milyon sterlin tutacak ve arada çok önemsiz bir fark gibi görünen 2 milyon sterlini ödemesi istenecektir. Bu miktarı turizmle uğraşan bir Rum iş adamının ödemesi kolaydır. 
Kıbrıs Türkü için ise rakam astronomik olacaktır.

İki ekonominin farklı düzeyde olması adaletsiz bir sonucun doğmasına neden olacaktır. Güneyde ve Kuzeydeki malların değeri,aşağı yukarı Güneydeki piyasa değerleri kadar yani oldukça yüksek çıkacaktır. Bu nedenle eşdeğer mal takasında iki mal arasındaki fark da oldukça yüksek olacaktır. Bu farkı Türklerin ödemesi mümkün değilken Rumlar kolaylıkla ödeyebilecektir. Annan planı diğer göçmenler gibi eş değercilere de karanlık günler hazırlamıştır ve Kuzey
lilerin mülkiyetine geçmesi kaçınılmazdır.

Soru: 
KUZEYDE ARSA ALARAK EV İNŞA EDEN ÇOK SAYIDA KIBRISLI TÜRK VARDIR. ONLARIN EVLERİNİN TAPUSUNU ALMALARINDA BİR SORUN ÇIKACAK MI?

Yanıt: En büyük sorun onları beklemektedir. Çünkü Annan planı KKTC yi tanımadığı gibi KKTC tapularını da tanımamaktadır. 

Toprak Komisyonu karar verene değin Rum tapuları geçerli olacak veya e\in kime ait olduğu tartışmalı kalacaktır.

Terk edilen tartışmalı mallar üzerinde kiralama dahil hiç bir işlem veya tadilat yapılamayacağını görmüştük. 

Bu düzenleme KKTC'ye güvenerek yatırım yapmış birçok insanımızın yıllarca bekleme içine girmesi demektir.

Annan planına göre bir arsa alarak üzerine ev inşa eden kişi iki başlık altında bu mala sahip olabilir. Eşdeğer ve esaslı inkişaf. 

Ancak her iki baslık altında da eve sahip olması son derece zordur. Öncelikle satın alınan arsanın neyin karşılığında alındığını araştırmak gerekir. Satan kişi arsayı eşdeğerine karşılık almışsa eşdeğer haklan satın alana geçmektedir. Ancak İTEM yasasının değerlendirmesi Annan planından farklı olduğundan arsanın eşdeğerle alınma olasılığı hemen hemen hiç yoktur. Çünkü İTEM yasası Güneyde kalan mala karşılık Annan planının öngördüğünden fazla mal veriyordu. Dolayısıyla arsa eşdeğer karşılığı alınmış olsa bile bu eşdeğer arsayı 
karşılayamayacak ve aradaki farkın ödenmesi gerekecektir. Aradaki fark Güneydeki fiyatlara göre saptanacağından oldukça yüksek olacaktır.

Esaslı İnkişaf başlığı altında ise evin değerinin arsanın değerinden yüksek olması halinde ev sahibi arsanın bedelini ödeyerek eve sahip olabilir. (Gör: Taslak Ek 7. madde14) Ancak bu hesaplamada ev sahibinin arsayı almak için ödediği para dikkate alınmayacaktır. 

Yani Annan planı Kuzeyde arsa satın alarak içine ev inşa edenlerin arsayı tekrar satın almasını ve ikinci kez bedel ödemesini beklemektedir. 

Bu bedel arsanın "current value" su olacaktır.

Yukarıda açıklandığı gibi arsa Güneyde imiş gibi değerlendirilecek ve ev sahibinin belli bir süre içinde parayı ödemesi istenecektir. 

Ödeyemezse Rum arsa sahibi, evin bedelini piyasa değerinden ödeyerek evi alabilecektir. Şüphe yok ki Kuzeydeki piyasa değerleri Güneye göre çok düşük olduğundan Rum bundan avantaj sağlayacaktır. Ayrıca evin Kuzeydeki piyasa değerinin hesaplanması çok tartışmalı olacaktır. Çünkü arsa Ruma ait kabul edildiği için evin piyasa değerinin arsa ile birlikte değil arsa olmadan hesaplanması gerekecektir. 

Böyle bîr hesaplamanın nasıl yapılabileceğini bilen yoktur. Bu nedenle burada da sürpriz bir rakam çıkma olasılığı vardır. 

Birçok modern evin değeri üzerine inşa edildiği arsanın değerinden az çıkacak ve dolayısıyla ev arsa sahibine geçecektir.

Rumların alacağı parayı büyük bir dikkatle hesaplayan Annan planı, Türklerin para alması söz konusu olduğunda konuyu geçiştirmeyi tercih etmiştir. Annan Planı ev inşa eden özellikle yaşlı insanlara yıllarca sürecek bir işkence hazırlamıştır. Bu bekleme sonunda ya astronomik bir bedel ödeyerek eve sahip olacaklar ya da evlerini kaybedeceklerdir.

Soru: 
GÜNEYDE KALAN MALLARIN DEĞERLERİNİN AŞAĞI YUKARI BU MALLARIN GÜNEYDEKİ PİYASA DEĞERİ OLACAĞINI VE BU 
DEĞERLERİN YÜKSEK OLDUĞUNU SÜYLÜYORSUNUZ. BÖYLE BİR DEĞERLENDİRMEDEN GÜNEY GÖÇMENLERİNİN YARAR SAĞLAMASI 
GEREKMEZ Mİ?

Yanıt: Hesaplamada Güneydeki malların değerlerinin aşağı yukan malların Güneydeki piyasa değeri olacağı doğrudur.

Ancak yukarıda anlatıldığı gibi Kuzeydeki malların değeri de bu malların Güneyde olduğu varsayılarak hesaplanacaktır. 

İTEM yasasına göre taşınmaz mallar sadece eşdeğerciler' e değil tüm göçmenlere verilmiştir ve uygulanan ölçü Annan planının ölçüsünden çok farklıdır. Örneğin Güneyde bir ev bırakmış kişiye büyüklüğüne ve değerine bakılmaksızın Kuzeyde ev verilmiştir. 

Birçok göçmenin evli çocuklarına da ev verilmiştir. İstisnalar olmakla birlikte genelde İTEM yasası eşdeğerciler e Annan planının layık gördüğünden çok daha fazla mal vermiştir. Dolayısıyla eşdeğercilerin Kuzeyde kullandıkları mallara sahip olabilmek için Güneydeki mallarından vazgeçmeleri gerekecektir. Güneydeki mallarından vazgeçenler büyük bir olasılıkla Kuzeyde kullandıkları inalların sadece bir bölümünü alabileceklerdir. Güneyde bir köyün yansına sahip olan en zengin kişinin Girnede kullandığı tek arsayı almakta zorlanma olasılığı vardır.

İleride şok geçirmemek için bir Güney göçmeevi hayalinde Limasol'a taşıması ve Limasol'un, evin Kuzeyde bulunduğu bölgeye benzer bir bölgesine (comparable location) yerleştirmesi gerekir. Daha sonra terk ettiği ve kullandığı iki malın Li-masol'daki piyasa değerini hesaplayarak neyi alabilip neyi alamayacağını veya ne kadar fark ödemek zorunda kalacağını hesaplayabilir.

Soru: 
KUZEYDE KULLANDIĞI MALDAN VAZGEÇEN BİR GÜNEY GÖÇMENİNİN GÜNEYDEKİ MALINI SATARAK KAZANÇLI ÇIKMA OLASILIĞI YOK MU?

Yanıt: Bu olasılık çok azdır. Çünkü Annan Planına göre Güneyde Türk mallarını kullanan Rumların haklan Kuzeyde Rum mallarını kullanan Türklerle aynıdır.
Annan planının prosedürüne göz atmakta yarar vardır. Anlaşmanın imzalanması üzerine bir yıl içinde Kuzeyde ve Güneyde terk edilen taşınmaz mallan kullananlar Toprak Komisyonuna başvuracaktır. Aynı taşınmaz mallar İçin bu malların eski sahipleri de başvuracak ve malları geri isteme, satma, takas ve kiradan hangisini tercih ettiklerini bildireceklerdir.

Annan planının düzenlemesinden anlaşıldığına göre mal alımında öncelik kullanandadır. Karşı devlette bıraktığı malın bir buçuk katını geçmeme ve aradaki değer farkını ödeme koşuluyla yasal olarak kullandığı malı alabilecektir. Bundan sonra malın eski sahibinin tercihleri gündeme gelecektir.

Plana göre Türk malı kullanan Rumlar Kuzeydeki mallan karşılığında ve arada fark varsa nakit ödeyerek kullandıkları malları alabileceklerdir. 

Yukarıdaki hesaplama yöntemi ile Rumların Kuzeydeki malları yüksek değerleri bulacağından Güneydeki Türk mallarım almada zorlanmayacaklardır. Arada fark ödemeleri gerekse bile ekonomik durumları ve kredi alma olanakları daha iyi olduğu için malları almaları kolay olacaktır. Böylece Güneydeki Türk mallarının büyük bölümü ve Özellikle değerli olanlar bir çırpıda elden gidecektir.
Bu düzenlemeden anlaşılacağı gibi bir Güney göçmeninin Güneydeki malını satabilmesi iki koşula bağlıdır.

a) Kuzeyde kullandığı maldan vazgeçmesi.
b) Güneyde o malı kullanan Rumun burayı almak istememesi.

Bu koşullar gerçekleşirse bir Güney göçmeni Güneydeki malını satabilecektir. Ancak bunun için Kıbrıs'tan göç etmeyi veya topraksız yaşamayı göze alması gerekir. Annan planının uygulanmasından sonra Kuzeyde çoğu Rumların eline geçmiş malların fiyatı o kadar yükselecektir ki Güneydeki mallarını satanların Kuzeyde başka mal alma olanağı kalmayacaktır. İşte bu nedenle Annan Planı halkımızı göçe zorlayacak, Kıbrısta kalanları ise topraksız isçi sınıfı haline getirecektir.

Soru: 
KUZEYDE PARÇA DEVLETTE TAŞINMAZ MALLARIN RUMLARIN MÜLKİYETİNE GEÇECEĞİNİ SÖYLÜYORSUNUZ. HALBUKİ ANNAN 
PLANLARINDA KUZEY PARÇA DEVLETTE RUMLARIN SAHİP OLABİLECEĞİ MAL ORANI SINIRLANMIŞTIR. BU SINIRLAMA ONLARIN TÜM 
MALLARA SAHİP OLMASINI ÖNLEYECEK DEĞİL Mİ?

Yanıt: Hayır önleyecek değildir. Planda Taslak Ek 7 madde 16 da yer alan bu sınırlama bir aldatmaca dan ibarettir. Annan planlarında Rumların mülkiyetinde kalacak mal oranı değişmiştir. Üçüncü plana göre kuzeyde Rumlara kalacak mallar kuzey topraklarının genelde 9 HO unu köylerde ise %20 sini aşamaz. Bu maddeyi okuyanlar kuzeydeki malların mülkiyetinin genelde %90, köylerde ise %80 Türklerde kalacağını sanmakta ve rahat bir nefes almaktadır. Halbuki bu düzenlemenin hemen arkasından gelen Taslak Ek7 Kışını C "Satış, Takas ve 
Uzun Vadeli Kiralama" başlığını taşımaktadır. Planın bu bölümüne göre, Rumların
Kuzeydeki mallan satmaları, takas etmeleri ve uzun vadeli kiralamaları teşvik edilecektir. Madde 20 ye göre bu işlemlerin yapılması halinde 
artık madde 16' daki sınırlamalar geçerli olmayacaktır.

(Gör: Taslak Ek 7 madde 20. "Tasarrufu kaybedenler mallarım uzun süre kiralayabilmeleri konusunda teşvik edileceklerdir". Madde 20 a. 
"Kiralanan mallar oran kapsamından muaf tutulacaktır". Madde 19 "Kiralama parça devlette yaşayan diğer kişilere yapılabilir") Bir kişinin kiralayabileceği malın sının yoktur. Buna göre, Kuzeyde örneğin Dipkarpaz'da yaşayan bir Ruma veya Kormacitte yaşayan bir Maro-nit'e Kuzeydeki tüm Rum malları uzun vadeli kiralanarak veya   kiralanmış  gibi gösterilerek mümkündür. Sınırı aşmak o kadar kolaydır ki,planın böyle bir sınır koyma zahmetine girmesine hiç gerek yoktu.
Bu düzenlemeye göre Kuzeyde eşdeğercinin veya esaslı İnkişaf yapanın doğrudan alabileceği çok az miktarda malın dışındaki taşınmaz mallar basit bir kira sözleşmesinin gösterilmesi ile hiç sınırlama olmadan Kumlarda kalacaktır. Bu nedenle Annan Planının istisnalar dışında kuzey parça devletteki tüm taşınmaz malların mülkiyetini Rumlara geçireceğini söylemek hatalı değildir.

Soru: 
ANNAN PLANINI DESTEKLEYENLER KUZEYDE HAKSIZ MAL ALANLARIN BU MALLARI KAYBEDECEĞİNİ HAKLI MAL ALANLARIN İSE HİÇ BİR SORUNLA KARŞILAŞMAYACAĞINI SÖYLÜYORLAR. BU DOĞRU DEĞİL Mİ?

Yanıt: Doğru değildir. KKTC de mal dağıtımında uygulanan İTEM yasasının farklı değerlendirmesi ve Annan Planının yukarıda anlatılan olağan dışı hesaplaması nedeniyle en haklı mal alanlar dahi sorunlarla karşılaşacaktır. Öyle anlaşılıyor ki planı kaleme alanlar Kuzeyde eşdeğer ve esaslı inkişafla alınabilecek malların dışındaki tüm taşınmaz malların Rumlara devrini yeterli bulmadılar ve eşdeğerle esaslı inkişaftan alınacak malların büyük bölümünün de Rumlara geçmesini sağlayacak bir düzenleme hazırladılar.

Bu konuda gerçeği ortaya çıkarmak zor olmamalıdır. Güneyde çok fazla mal bırakmış birkaç kişiyi örnek olarak ele almak ve Annan planına göre Güneydeki ve Kuzeydeki mallarının değerini hesaplayarak neyi alabileceklerini saptamak gerçeği ortaya çıkarabilir. Bunun gibi arsa satın alarak üzerine ev inşa eden birkaç kişinin arsa için ne kadar ödemek zorunda kalacağını hesaplamak da bize yardımcı olacaktır ve İnsanlarımızı ileride şok yaşamaktan koruyabilir. Özellikle Annan planını destekleyen dürüst ve samimi aydınların bu hesaplamayı yapması gerekmektedir. Güneyde ve Kuzeyde istisnalar dışında tüm taşınmaz malların Rumlara geçeceği gerçeği ortaya çıktıktan sonra topraksız Türk halkının ekonomik gelişmesini sağlayabilip sağlayamayacağı ve onurlu bir halk olarak yaşayabilip yaşayamayacağı sorusuna yanıt aramak gerekecektir.

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

ANNAN PLANI KIBRIS TUZAĞI., BÖLÜM 1



ANNAN PLANI KIBRIS  TUZAĞI BÖLÜM 1



SUNUŞ





Kıbrıs'ın Türkiye için büyük bir önemi vardır. Bu önem aynı soydan gelen aynı kültürü aynı dili paylaşan bir Türk toplumunun Kıbrıs'ta yaşıyor olmasıdır.

Sınırlarımızdan 40 deniz mili ötede bulunan adadaki Türk halkının ezilmesi, katledilmesi, kökleştirilmesi ve insan haklarından mahrum edilmesi, Türkiye için, Türk insanı için kabul edilemez bir durumdur.

Türkiye'nin öncelikli hedefi adadaki Türk halkının barış, adası olmasını sağlamaktır. Kıbrıs Türk Cum-huriyeti'nin yıllardır uygulanan ambargo sonucunda ekonomisinin zayıflatılması ve bunun sonucunda oluşan ekonomik refah meselesinin de Kıbrıs Rum Yönetiminin Avrupa Birliği üyeliğiyle ilişkilendiril-mesi insanlık adına hern ayıp hem talihsizlik hemde haksızlıktır. Yıllarca Kıbrıs'taki Türklere her türlü zulmü yapardan mazlum gösterme çabaları boşunadır.

Kıbrıs meselesinin halli iki halka eşit muameleden geçmektedir. Rum ne ise Kıbrıs Türkü de odur. Eşitlik için eşit şartlarda bir ortaklık kurmak gerekmektedir. Sorunun çözümüne yardımcı olmak isteyenler eşit muamele ederlerse ve (Kıbrıs Rumları Türkleri temsil edemez) sesleri daha da yükselirse o zaman çözüm şansı artacaktır.

Bu arada Kıbrıs Türk toplumuna da Avrupa Birliği'nin sağlayacağı ekonomik olanaklar bir havuç gibi tutularak toplumla Denktaş yönetimi 
arasında ayrılık tohumlan ekilmek istenmiştir. Bu ibret verici bir tablodur, bölücülüktür, nifak sokmaktır. Kıbrıs davası ne Denktaş'ın ne de 
sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin davasıdır. Bu dava Türk ulusunun top yekûn davasıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığının devamı yalnızca Kıbrıs Türklerinin güvenliği açısından değil aynı zamanda Türkiye'nin güvenliği açısından da yaşamsal önem taşımaktadır. Bunu anlamak için Doğu Akdeniz haritasına göz atmak yeterlidir. 

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin güvenliği eş anlamlıdır. Bu konuda Türkiye'nin herhangi bir ödün vermesi söz konusu dahi olamaz. Bu konuda verilecek en ufak bir ödün yalnız Kuzey Kıbrıs'tan değil kendi topraklarımızdan da verilmiş bir ödün durumuna gelecektir.

Annan planı KKTC devletini ve Kıbrıs Türk halkını yok etmeyi amaçlamakta ve belge Kıbrıs Türk halkına ekonomik, sosyal ve psikolojik bir "yıkım" va-ad etmektedir...

Annan belgesinin aynen kabulü halinde Kıbrıs Türk halkı siyasal, sosyal, ekonomik ve coğrafi olarak çöküntüye uğrayacaktır.

Bu plana göre Türk tarafından istenilen toprak tavizleri kabul edilemez niteliktedir. Türk tarafının elinde bulundurduğu toprakların yaklaşık 
dörtte biri bu plana göre Rumlara verilirken, bu topraklar üzerinde yaşayan yaklaşık elli beş bin kişi evlerini, işyerlerini, bahçelerini ve 
tarlalarını kaybediyorlar. Bu araziler KKTC topraklarının yüzde yirmi dördü civarında olmakla birlikte, KKTC'nin ekilebilen topraklarının yüzde yetmişine ulaşmakladır. Ayrıca su kaynaklarının da yüzde yetmiş biri kaybedilmiş oluyor. Üstelik bu arazilerden çıkacak insanların başka yerlere nasıl yerleşecekleri ve bu yerleşmenin nasıl finanse edileceği ise planda öngörülmemiş durumdadır.
Bütün bunlara, Mülkiyet Kurulu yoluyla evlerini kaybedecek Türkleri de eklediğimizde, karşımıza büyük bir nüfus göçü ve büyük bir ekonomik yıkım çıkıyor. Zira, plana göre Kuzey Kıbrıs'ta tapusu olan bütün Rumlar, oluşturulacak Mülkiyet Kurulu'na başvurmak suretiyle mallarını geri talep edebilecekler.

Kuzey1 deki tapuların hemen hemen yüzde yetmişlik kısmı 1974 Öncesinde Rumlara ait olduğundan, Kuzey'deki Türklerden evini, işyerini bağ ve bahçesini kaybedecek olanların sayısının da yaklaşık olarak altmış bin civarında olacağı tahmin ediliyor. 

Bu durumda planın uygulanması ile birlikte iki yüz bin civarındaki bir Türk nüfusundan yaklaşık yüz yirmi bin ila yüz otuz bini (120.000-130.000) evsiz, barksız kalacak ve işyerlerinden çıkartılmış olacaklardır. Bunun oluşturacağı yıkımın çok kapsamlı olacağını söylemeye bile gerek yoktur.

Ne Türkiye ne de KKTC, mevcut haliyle Annan Planı'nı kabul edemez. Bu planı kabul etmiyor diye Sayın Denktaş'a kızılamaz. 

Tam tersine Sayın Denk-taş'a bu davasında sonuna kadar destek olmak gerekir. Kıbrıs Türk halkı, Yüce Türk ulusunun ayrılmaz bir parçasıdır. Verilen mücadele ulusaldır. Ve dava hepimizindir. Türk ulusu tümüyle aynı hedef için omuz omuza savaş vermektedir. Bu mücadelede hedefimiz hakkımız olanı elde etmektir. Bu nedenle beraberce verdiğimiz bu mücadelenin başarıyla sonuçlanması için herkesin desteğini açıkça göstermesi lazımdır. Bu mücadeleyi sonuna kadar götürme yönündeki irade ve inancımız tamdır. Kıbrıs Türk halkı egemenliğinden ödün vermeden sonsuza kadar barış ve huzur içinde yaşayacaktır. Türkiye bunun en büyük güvencecidir. Ve Türkiye varolduğu sürece Kıbrıs Türk Halkına kimsenin bir zarar vermesi olanaksızdır.

Bu kitap Annan Planı'nın toprak ile ilgili düzenlemelerinin Ankara Barosu'nca hukuksal açıdan değerlendirilmesini ve Ankara Ticaret Odası'nın planın somut sonuçları ile ilgili görüşlerini içermektedir.

Faydalı olmasını temenni ederim.

Sinan AYGÜN 
Ankara Ticaret Odası Başkanı


Annan Planı Türkleri Topraksız Bırakacak,

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliğinin Arınan Planının imzalanması için belirlediği tarihler geride kalmıştır. Buna rağmen Annan planını canlı tutmak ve yeniden gündeme getirmek isteyen çevreler vardır. Annan planı kabul edilseydi durumumuz daha iyi olacaktı diye üzülen ve büyük bir fırsatın kaçırıldığını düşünenler az değildir. Bunun en önemli nedeni halkımızın Annan planının uygulanması halinde kuzey parça devlet sınırları içinde kalacak taşınmaz malların büyük bölümünün Türk halkının mülkiyetinde kalacağına inan-masıdır. Doğal olarak bu taşınmaz mallar üzerinde konutlar, işyerleri, turistik tesisler yapılacağına ve ekonominin daha iyiye gideceğine inanılmaktadır. 

Halbuki Annan planı sadece güney parça devlet kontrolüne verilecek bölgelerde ki malların değil kuzey parça devlette kalacak malların mülkiyetinin de Rumlara geçmesine neden olacak bir düzenleme getirmiştir. Plan Kıbrıs Türk halkını topraksız ikinci sınıf bir halk haline getirmeyi Öngörmektedir. 

Planın anlaşılmayan yönlerini aydınlığa kavuşturmak ve halkımızın değerlendirmesine sunmak istiyoruz.

Mülkiyet konusunda merak ettiğiniz soruların yanıtım insan sevgisi içinde hazırlanan aşağıdaki yazıda bulacaksınız.





Soru: ANNAN PLANININ İMZALANMASI HALİNDE KUZEY PARÇA DEVLETTE EKONOMİNİN GELİŞME VE İŞSİZLİĞİN AZALMA OLASILIĞI  VAR MI?

Yanıt: Hayır yoktur. Çünkü Annan planına göre planın imzalanması üzerine KKTC topraklarının önemli bölümü güney parça devlete verilecek ve bu topraklar üzerinde yaşayan KKTC vatandaşları göç edip topraksız halk haline gelecektir. Kuzey parça devlet sınırları içinde kalan mallar da Rumlara geri dönecektir. Çünkü KKTC tapuları geçersiz kabul edilmekte ve eşdeğer veya esaslı inkişaf gerekçeleri ile talep edilen taşınmaz malların dışında kalan taşınmaz mallar üzerinde KKTC vatandaşlarının herhangi bir hakkı kalmamaktadır. 

Dolayısıyla bu malların mülkiyeti de planın imzalanması üzerine Rumlara geçecektir. Kuzeyde eşdeğer veya esaslı inkişaf gerekçeleri ile talep edilen mallar üzerindeki işlemler ise Toprak Komisyonunun kararına değin yasaklanıp askıya alınacaktır. Dolayısıyla daha ilk günden KKTC vatandaşlarının konut yapacağı, işyeri olarak değerlendireceği ve ekonomik gelişme sağlayacağı taşınmaz malları kalmayacaktır. Ancak sorun burada da sona ermiyor. Aşağıda açıklanacağı gibi eşdeğer ve esaslı inkişaf nedenleriyle talep edilen malların mülkiyeti de bir süre sonra Komisyon ve Mahkeme kararlarıyla Rumlara geçecektir ve böylece halkımız topraksız ikinci sınıf bir halk haline gelecektir
(Gör; Taslak Ek 7 Madde 5, l, c. "Komisyon yetki verinceye kadar ...etkilenen mallarla ilgili...küçük ölçekte ve ad! bakım hariç herhangi bir işlem yasaklanır ve askıya alınır").

  Mülkiyet konusunda üç Annan planının düzenlemesi aynıdır. Okuyucunun kontrol yapmasına fırsat vermek için devlet tarafından tercüme edilip dağıtılan  l.ci  Annan planına  gönderme yapmayı tercih ediyoruz.


Annan Planı kuzeyde Rumların terk ettiği, eşdeğer veya esaslı inkişaf nedeniyle talep edilen mallar üzerinde Toprak Komisyonundan İzin almadan herhangi bir işlem yapmayı yasaklamıştır. Kullanılan binanın korunması için gerekli acil ve küçük tamirler dışındaki tüm işler izne tabi olacaktır. Komisyonun, önünde izin için birikecek sayısız dilekçeyi erken ele alıp karar vermesi bir hayalden ibarettir. Erken karar verecek olsa bile gelecekte kime ait olacağı belli olmayan bir bina üzerinde iş yapılmasına izin verip konuyu daha karmaşık hale getirmesi doğru olmayacaktır. Bu nedenle Annan planı uzun süre, büyük bir olasılıkla 5 veya 10 yıl Kuzeydeki taşınmaz mallar üzerinde ekonomik faaliyet yapılmasını önleyen bir düzenleme getirmiştir. Bu düzenleme Annan planının en önemli ayıplarından biridir. Takasa tabi taşınmaz mallar üzerinde ekonomik faaliyetlerin durması Rum kesimini etkilemeyecektir. Türk kesiminde ise kalkınma olasılığını tamamen ortadan kaldıracaktır.

Taşınmaz mallan dondurulmuş ve bu mallar üzerinde yıllarca kiralama dahil herhangi bir iş yapılması yasaklanmış bir ülkede ekonominin gelişmesi mümkün değildir. Böyle bir ülkede ekonominin gelişebileceğini öne süren ekonomi uzmanı veya düşünür yoktur.

Soru: MÜZAKERE EDİLEREK PLANDAKİ BU SORUNUN GİDERİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL Mİ?

Yanıt: Hayır mümkün değildir. Çünkü bu sorun Arman planının temel düzenlemesinin doğal sonucudur. Taşınmaz malların tek tek ve Komisyon aracılığı ile takası ilkesi kabul edilince bu malların kaderi belli oluncaya kadar ekonomik faaliyetlerin dondurulması kaçınılmazdır. 

Bu nedenle Türk kesiminin kalkınabilmesi için Annan planı dışına çıkmak ve toplu mal takası ilkesini benimsemek zorunludur.

Soru: TOPRAK KOMİSYONU KARAR VERDİĞİ ZAMAN KKTC DE BULUNAN KONUT İŞYERİ VE TURİSTİK TESİSLERİN KIBRISLI TÜRKLERİN 
MÜLKİYETİNDE KALMA OLASILIĞI YOK MU?

Yanıt: Hayır yoktur. Annan planına göre kuzey parça devlette kalan, Türklerin eşdeğer ve esaslı inkişaf nedenleriyle talep ettiği taşımaz malların mülkiyetinin de Rumlara geçmesi kaçınılmazdır. Bunun nedenini anlamak için Annan planında inalların değerini hesaplama yöntemini kavramak gerekir. Annan planının öngördüğü hesaplamanın zengin olanın lehine, fakirin aleyhine sonuç vermesi kaçınılmazdır.

Soru: ANNAN PLANI TAŞINMAZ MALLARIN DEĞERLERİNİN HESAPLANMASINDA NASIL BİR YÖNTEM ÖNGÖRMEKTEDİR?

Yanıt: Annan planına göre taşınmaz malların değerlendirilmesi "current value" diye isimlendirilen bir yöntemle olacaktır. Planın Türkçe tercümelerinin yanlış olduğunu söylemek mümkün değilse bile, bu tercümeler halkın anlayamayacağı bir dille kaleme alınmıştır. Herkesin daha kolay anlaması ve arzu ederse kendi tercümesini yapması içki İngilizce metne göz atmamız yararlı olacaktır.
(Gör:Tas!ak Ek7 Tanımlar bölümü madde4). Current value- value of a property at time of dispossession, plus an adjustment to reflect appreciation based among other things on inc-rease in average sale prices of properties in Cyprus in comparable Iocations(32)  in the in-tervening period up to the date of entry into force of the Foundation Agreement. Observation(32): The calculation of the inc-rease should be based on the hypothesis that events between 1963 and 1974 had not taken  place, i.e. not take into account depreciation in values due to those events; it should if possib-le therefore be based on conıparable 
locations where property prices were not negatively af-fected by those events.
Üç Annan planında değişmeyen bu hesaplama yöntemi Annan planının temellerinden biridir. Mitsotakisin Annan planının kabulü halinde Kıbrısın 10 yıl içinde Yunan toprağı olacağını söylemesinin nedeni bu hesaplama yöntemidir. Kıbrıslı Rumların çok iyi kavradıkları ve her sözcüğü üzerinde tekrar tekrar durup ezberledikleri bu yöntemi Kıbrıs Türklerinin yeterince dikkate aldığını söylemek mümkün değildir.

Yukarıdaki kavramları mümkün olduğu ölçüde basitleştirmeye ve kolay anlaşılır hale getirmeye çalışalım. 

Bir taşınmaz malın "current value" sunu bulmak için;

a) Önce terk edilen malın terk edildiği tarihtekideğerini hesaplamak ve buna
b) Kıbrıs'ta benzer böl gel erci e(comparable loca-tion) bulunan malların değerindeki genel artışı eklemek gerekir.

Gözlem 32' ye göre bu artış 1963 ve 1974 olaylarından olumsuz yönde etkilenmemiş bir yerdeki artış olacaktır. 

1963 ve 1974 olaylarından taşınmaz malların değerlerinin olumsuz yönde etkilenmediği yer Güney Kıbrıs'tan başkası olamaz. 

Şu halde Kuzeydeki bir malın "current value" sunu bulmak için önce bu malın Kuzeyde terk edildiği tarihteki değerini bulmak ve daha sonra bu değere mal Güneyin benzer bir bölgesinde olsaydı ne ölçüde değer kazanacaksa bunu eklemek gerekir. Örneğin Girne'de bir malın değerlendirilmesi yapılırken önce bu malın 1974 öncesi Girnede'ki de-ğtTİr,i bu betik, sonra malın bulunduğu bölgeye benzer Güneydeki bir bölgeye yani Limasol veya Larnaka'ya gideceğiz. 

Bu kentlerde benzer bölgelerdeki malların değerinin kaç kat arttığım 
bulacak ve Girne'deki değeri bu rakamla çarpacağız.

Konuyu daha da basitleştirmeye çalışalım. Öncelikle Limasol ve Larnaka'da Türklerin terkettiği bir malın "current value"sunu bulmaya çalışalım. Terk edildiği tarihteki değer ile o bölgede malların değerindeki genel artışın dikkate alınması ne anlama gelebilir?

Bu rakam aşağı yukarı bugün o malın Limasol veya Larnaka'daki piyasa değeri olmalıdır. Dolayısıyla Güneydeki malların "current value" sunun Güneydeki malların PiYASA deleri olduğunu veya hesaplamanın üç aşağı, beş yukarı böyle çıkacağını söylemek hatalı olmaz. Konuyu daha da basitleştirmek için Güneydeki malların değerlerinin anlaşmanın imzalandığı tarihteki piyasa d eğeri eri olacağını söyleyebiliriz. Böyle bir değerlendirme ilk bakışta Güney göçmenleri için oldukça memnuniyet verici görünmektedir. Kuzeydeki mallar da 
Kuzeydeki piyasa değerine ;4Ön_> hesaplanmış olsa Arınan planında bir adalet olduğunu ve Güney göçmenlerinin mallarının karşılığını alabileceğini söyleyebilirdik. Ancak maalesef Annan Planının düzenlemesi böyle değildir. Plan piyasa değeri (market value) gibi herkesin anlayabileceği bir ölçüyü terkederek "current value" gibi anlaşılması güç ve şifreli bir Ölçüyü benimsemiştir. "Current value" nün esas alınması demek Kuzey'deki taşınmaz malların değeri hesaplanırken,1974 Barış Harekâtı olmasaydı bu malların ulaşacağı değeri tasarlamak demektir. Bunun için ise 1974 den etkilenmeyen bir bölgeye yani Güneye gidilmekte ve mallar Güney'de olsalardı nasıl bir değer kazanacak sa bu değer dikkate alınmaktadır. Daha farklı bir ifade ile, Annan planının hesap malların değeri aşağı yukarı bugün Güney'deki gerçek piyasa değerleri olmakta, Kuzey'deki malların değeri ise bu inallar Güney'de olsalardı ulaşacakları piyasa değeri olmaktadır.

Yasa "current value" gibi bir kavramı ortaya çıkarmayıp sadece piyasa değerinden söz etse bugün Kuzey'deki malların düşük olan piyasa 
değerleri dikkate alınacak ve Kıbrıs Türkleri bundan yarar sağlayacaktı. Planın herkesin anlayacağı "piyasa değeri" kavramından uzaklaşarak "current value" kavramına başvurmasının nedeni Kuzeydeki Rum mallarının düşük olan Kuzeydeki piyasa değerine göre hesaplanmasını önlemektir.

Bundan sonra "kuruşu kuruşuna" diye tanımlayabileceğimiz bir takas işlemi yapılacaktır.(Gör; Taslak Ek 7. madde12, "Kullanımında bulundurduğu inalın değeri kaybettiği malın değerinden %50 fazla değilse başvuru kabul 
edilecektir")

Yani plan Güneyde malı olan bir Türke Güneydeki malının bir bucuk değerini yememe koşuluyla Kuzeyde kullandığı malı alma hakkı tanınmaktadır. Bu oranı geçmeme koşuluyla kullanan kişi malı otomatik olarak alabilecektir. Ancak aradaki değer farkını ödemesi gerekir. Eğer kullandığı mal Güneydeki malın bir buçuk katından daha değerli ise o zaman malı alması Komisyonun takdirine bağlı olacaktır. Şüphe yok ki, bu halde de aradaki değer farkının son kuruşuna kadar ödenmesi gerekecektir. Para ödenmeden kullanılan malın tapusunu almak mümkün değildir.

(Gör: Taslak Ek 7 madde 12.5. "Tapunun devrinden önce farkın ödenmesi gerekir")(Gör:Taslak Ek 7 madde6.5. "Tüm ödemeler yapılıncaya dek mal devri yapılmayacaktır") Kullanan kişiye bir tarih verilecek ve bu tarihe kadar parayı ödemediği takdirde kullandığı maldaki haklarım kaybedecektir.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

ANNAN PLANI


ANNAN PLANI 


ÖZET 

BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Burgenstock'ta taraflara sunduğu son şekli verilmiş Kıbrıs planında, iki kurucu devlete sahip olan Kıbrıs'ın tek bir uluslararası kişilik ve egemenliğe sahip olduğu belirtiliyor. 

''Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın, ancak federal parlamentonun kabul etmesi ve Kıbrıs Rum Devleti ile Kıbrıs Türk Devleti seçmenlerinin çoğunluğunun ayrı referandumlar aracılığıyla onayı üzerine değiştirilebileceği'' belirtilen planda, anayasanın iki temel maddesinin (Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ve iki kurucu devleti tarif eden maddeler) değiştirilemeyeceği kaydediliyor. 

Planda, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın uygulanmasının Yüksek Mahkeme tarafından denetleneceği belirtilirken, oluşturulacak düzenin tek taraflı değiştirilemeyeceğine dair şu ifadelere yer veriliyor: 

'Kuruluş Anlaşması ile kurulan yeni düzende herhangi bir tek taraflı değişiklik yapılması, herhangi bir şekilde bölünme veya ayrılma, özellikle Kıbrıs'ın tamamının veya bir kısmının diğer bir ülkeyle birleşmesi yasaklanmıştır.'' 

Planda, Kurucu Anlaşma'nın, Garanti Anlaşması ve İttifak Anlaşması'nın yürürlükte kalacağı, ancak bunların '' Gerekli Değişikliklerle'' yeni devlet ilişkilerine uygulanacağı kaydediliyor. 

FEDERAL HÜKÜMET VE KURUCU DEVLETLERİN YETKİLERİ 

Annan Planı, kurucu anayasada açıkça belirtilmeyen tüm yetkilerin,kurucu devletler tarafından kullanılmasını öngörüyor. Planda bu konuyailişkin olarak, 
''Kurucu devletler federal hükümete açıkça verilmemiş olan tüm yetkileri, kendi bölgesinde ve Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası sınırları içerisinde, egemen bir şekilde kullanacaktır'' ifadesine yer veriliyor. 

Kıbrıs Rum Devleti ile Kıbrıs Türk Devleti'nin eşit yetkilere sahip olduğu vurgulanan planda, iki kurucu devletin kendilerini, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası sınırları içerisinde ve hukukun üstünlüğü, demokrasi, laiklik ve temsili hükümet temel ilkelerine göre, kendi anayasaları altında özgürce düzenleyeceği kaydediliyor. 

BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Burgenstock'ta taraflara sunduğu son şekli verilmiş Kıbrıs planında, federal devlet ile Türk ve Rum kurucu devletlerinin hangi alanlarda yetkili oldukları belirtiliyor. 

Plan uyarınca, her alanda tamamen eşit oldukları belirtilen Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum devletlerine tanınan yetkiler de aynı. Buna göre, iki kurucu devlet, 
şu alanlarda yetkili olacak: 

''Asayiş ve kamu güvenliği, turizm, kurucu devlet seviyesinde adlisistemin yönetimi, spor ve eğitim, sanayi ve ticaret, balıkçılık ve tarım, çevrenin korunması, sosyal güvenlik ve çalışma yaşamı, sağlık, şehir ve bölgesel planlama, aile, şirketler ve ceza hukuku.'' 

Plan, federal devletin yetki alanlarını da belirtiyor. Buna göre, federal devlete tanınan yetkiler de şöyle: ''Dış ilişkiler, Merkez Bankası'nın çalışmaları, federal düzeydeki mali işler, AB ile ilişkiler, doğal kaynaklar, iletişim ve ulaştırma, Kıbrıs vatandaşlığı, genel ve özel aflar, fikri haklar, tarihi miras, meteoroloji, havacılık, uluslararası denizcilik, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti kıta sahanlığı ve kara suları, terörizmle mücadele.'' 

Federal hükümete, bunların yanı sıra federal seçimler ve halk oylamaları, federal yasalara karşı işlenen suçlar, federal adli sisteminin yönetimi, federal mülkiyet 
konularında da yetkiler veriliyor. Kıbrıs planında, Birleşik Kıbrıs Devleti'nin AB üyesi olacağı belirtilirken, Kıbrıs'ın AB içinde nasıl temsil edileceği de anlatılıyor. 
Plan uyarınca, AB içindeki temsiliyet, federal hükümetin yetkisindeki alanlarda veya konu büyük ölçüde federal hükümetin yetkisindeki bir alanla ilgili olduğunda, Kıbrıs AB'de federal hükümettarafından temsil edilecek. 

Konu ağırlıklı olarak veya yalnızca kurucu devletlerin yetki alanına giriyorsa Kıbrıs, ya bir federal hükümet temsilcisi, ya da Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti adına hareket etme yetkisi bulunması şartıyla bir kurucu devlet temsilcisi tarafından temsil edilecek. 

Plana göre, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB'ye karşı olan bir yükümlülüğü kurucu devletlerin yetki alanına giriyor, ancak bir kurucu devlet yükümlülüklerini yerine getiremiyorsa, söz konusu kurucu devlet sorumluluklarının gereğini yapana kadar, federal hükümet gereken önlemleri alabilecek. Kurucu devlet, aynı zamanda Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bu aksaklık sonucunda karşılaştığı masraflardan veya ödediği cezalardan da sorumlu olacak. 

Planda ''Federal hükümet veya kurucu devletler tarafından AB üyeliğinin gereği olarak yürürlüğe konulan yasa, uygulama veya tedbirler geçersiz kılınmayacaktır'' ifadesine yer veriliyor. 

Planda, kurucu devletlerin ve federal hükümetin ayrı polis teşkilatlarına sahip olmaları öngörülüyor. 

Plana göre, her İki kurucu devlette de eşit sayıda personelle hizmet verecek olan Federal polis, '' Kıbrıs'ın Sınırlarını Denetleme, Federal görevlileri, binaları ve 
gayrimenkulu ve yabancı yetkililerle diplomatik misyonları koruma'' görevlerini üstlenecek. 

Sadece bağlı bulunduğu kurucu devlet sınırları içinde faaliyet gösterecek kurucu devlet polisleri ise, asayişin korunması ve sağlanmasıyla kamu güvenliğinden 
sorumlu olacak. 

Kurucu devletlerin polis sayısı 700'er olacak; kurucu devlette yaşayan her 1000 kişiye en çok altı polis memuru düşebilecek. Kurucu devlet polisleri, sadece normal sivil görevlere uygun silahlar taşıyabilecek. 

Plan ayrıca, federal ve kurucu devlet polis görevlilerinden oluşan bir ortak soruşturma bürosu oluşturulmasını öngörüyor. İki kurucu devletin de eşit sayıda görevliyle temsil edileceği büro, federal başsavcıya karşı sorumlu olacak. 

Planının son şekline göre, Kuruluş Anlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle yasal olarak Kıbrıs Rum Devleti'nin bir parçası olacak olan toprak ayarlamasına tabi bölgeler, 3 yılı geçmeyecek geçici bir süre için Kıbrıs Türk Devleti tarafından yönetilecek. 

Plana göre, bu bölgelerin yönetiminin Kıbrıs Rum Devleti'ne Birleşmiş Milletler gözetiminde 6 aşamada devredilmesi öngörülüyor: 

1. Aşama, 104 günde Devredilecekler: Ara Bölge, Maraş, Erenköy 
2. Aşama, 6 ayda Devredilecekler: Düzce ve Taşköy 
3. Aşama, 1 yılda Devredilecekler: Bademliköy, Ömerli ve Kırklar bölgeleri 
4. Aşama, 2 yılda Devredilecekler: Çayönü, Güvercinlik, Akdoğan, Türkmenköy, Gayretköy, Yeşilırmak ve Soli bölgeleri 
5. Aşama, 2.5 yılda Devredilecekler: Gazimağusa, Haspolat, Alayköy ve Bostancı bölgeleri 
6. Aşama, 3 yılda Devredilecekler: Korkuteli, Dörtyol, Pirhan, Paşaköy, Türkeli, Yılmazköy, Şirinevler, Akçiçek, Kozan, Kılıçarslan, 
 Gürpınar, Özhan, Karpaşa, Mevlevi, Kalkanlı, Akçay, Güzelyurt, Güneşköy, Aydınköy, Yeşilyurt, Gemikonağı ve Yedidalga bölgeleri. 

MÜLKİYET 

Planda, taşınmaz mallara ilişkin talepleri Kuruluş Anlaşması'nda yer alan kriterlere göre değerlendirmek üzere bağımsız ve tarafsız bir Mülkiyet Kurulu'nun oluşturulacağı, mülkiyet haklarının ne şekilde kullanılabileceğinin, etkilenen malın bulunduğu yere göre olacağı kaydedildi. 

Plana göre, toprak ayarlamasına tabi bölgelerin şimdiki sakinlerinin haklarını ve menfaatlerini korumak için özel düzenlemeler yapılacak. 
Yeni düzenlemeler arasında şunlar bulunuyor: 
Yeniden yerleştirilecek olan kişilerin hane halkı olarak kaydı yapılacak. Topluluk halinde yaşayan kişiler topluluk olarak yeniden yerleştirilmeyi talep edebilecek. 
Yeterli maddi imkana sahip kişiler, ilgili bölgenin idaresinin devri için anlaşılmış tarihten en geç bir ay önce malı boşaltacak. 

Yeterli maddi imkana sahip olmayan kişilere, alternatif konut belirlendikten sonra, yeniden yerleştirme için 3 aydan az olmayan bir ihbar süresi verilecek. 
Küçük çocukları, yaşlı bireyleri ve sakat bireyleri olan aileler için özel tedbirler alınacak. 

İADE VE TAZMİNAT 

Plandaki Mülkiyet Haklarının Kullanılması başlığı altında da şunlar kaydedildi: 
Hakların iadesi: Tasarrufu kaybeden mal sahibine, mal üzerinde etkin denetim kullanabilmesini sağlayacak şekilde, kendi amaçları için kullanım da dahil olmak 
üzere malın yasal ve fiziksel tasarrufunu vermek suretiyle haklarının yeniden kazandırılması. 

Tazminat: Herhangi bir tasarrufu kaybeden mal sahibi tam ve etkin tazminat talep edebilecek. Tazminat almayı seçen veya mallarına ilişkin hakları mülkiyet düzenlemeleri altında iade edilmeyen tasarrufu kaybeden mal sahipleri tam ve etkin tazminat alabilecek. 

Tazminatın düzeyi ve ödenme biçimi: Tazminatın düzeyi, Mülkiyet Kurulu tarafından uluslararası standartlara göre belirlenecek ve tasarrufun kaybedildiği zamanki değerin kıyaslanabilir yerlerdeki gayrı menkul değerlerindeki artışa göre ayarlanması temelinde hesaplanacak. 

Tazminat, etkilenen malın Mülkiyet Kurulu'na devredilmesi karşılığında Tazminat Fonu'ndan hazırlanan tazminat bonoları şeklinde ödenecek. 

HAKLARIN İADESİ ÜZERİNDEKİ KISITLAMALAR 

Herhangi bir kurucu devletteki toplam toprak alanının ve konut sayısının en çok yüzde 10'una ve herhangi bir belediye veya köydeki toplam alanın ve konut sayısının en çok yüzde 20'sine ilişkin tasarrufhakları, diğer kurucu devletten gelen kişilere iade edilecek. 

Planda, büyükten küçüğe olmak üzere yaş sırasına göre öncelik tanınarak uygun talep sahiplerine haklarının iade edileceği, ancak bu kısıtlamaların 1974'te çoğunlukla Marunilerin yaşadığı köyler ve Karpaz bölgesindeki Dipkarpaz, Yeni Erenköy, Sipahi ve Adaçay köyleri için geçerli olmayacağı belirtildi. 

Kıbrıs planının güvenlik konularına ilişkin bölümünde, Türkiye ve Yunanistan'ın, Türkiye AB üyesi olana kadar, adada en fazla 6'şar bin asker bulundurabileceği belirtiliyor. 
Plana göre, Garanti Antlaşması'nın Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, güvenliği ve anayasal düzenine ek olarak, kurucu devletlerin toprak bütünlüğü, güvenliği ve anayasal düzenini kapsayacağı belirtiliyor. 

Bu anlaşmaya göre, tüm rütbeler dahil olmak üzere, her biri 6 bini aşmayan Yunan ve Türk birlikleri, Kıbrıs Rum Devleti'nde ve Kıbrıs Türk Devleti'nde 
konuşlandırılabilecek. 
Öte yandan plan, Türkiye'nin AB'ye girişiyle, tüm Yunan ve Türk askeri birliklerinin, Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye arasında aksine bir anlaşmaya varılmadıkça, Kıbrıs'tan çekilmesini de öngörüyor. 
Annan planı, Kuruluş Anlaşması'nın yürürlüğe konulmasının, BM Barış Gücü tarafından izleneceğini belirtiyor. BM Barış Gücü, federal hükümet her iki kurucu devletin onayını da alarak aksine karar alıncaya kadar adada kalacak. 
BM'nin başkanlığında ve garantör güçler, federal hükümet, kurucu devletlerin temsilcilerinden oluşan İzleme Komitesi, Kuruluş Anlaşması'nın uygulanmasını izleyecek. 

Plan, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıs Türk askeri birliklerinin feshedilmesini ve sportif amaçlı ruhsatlı silahlar haricindeki tüm silahların yasaklanmasını da öngörüyor. 
Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin uluslararası askeri operasyonlara topraklarını açma konusunda, planda şu ifadeye yer veriliyor: 

''Kıbrıs, her iki kurucu devletten onay almadan, toprağını uluslararası askeri operasyonlara açmayacaktır. Bu konuda Türkiye Avrupa Birliği'ne girene kadar, Yunanistan'ın ve Türkiye'nin rızası dagerekli olacaktır.'' 

BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs planının nihai şekli, tek bir Kıbrıs vatandaşlığının yanı sıra aynı zamanda Kıbrıs Rum kurucu devleti veya Kıbrıs Türk kurucu devleti iç vatandaşlık statülerinden birine sahip olunmasını öngörüyor. 

Planda, seçimlerde oy kullanmaya ilişkin olarak, Kıbrıslıların, federal seçimlerde iç kurucu devlet vatandaşlığı statülerine göre, kurucu devlet seçimleri ve yerel 
seçimlerde ise sürekli ikamet ettikleri yerde oy verecekleri ifade ediliyor. 

VATANDAŞLIK KOŞULLARI 

Hangi kurucu devlet vatandaşlığı statülerine sahip olunduğuna bakılmadan, tüm Kıbrıslılar için dolaşım özgürlüğü olacağının belirtildiği planda, sonradan Kıbrıs 
vatandaşı olabilme koşulları da sıralanıyor. Buna göre, sonradan Kıbrıs vatandaşı olabilmek için vatandaşlığa kabul edilme veya kolaylaştırılmış vatandaşlığı 
kazanmak gerekiyor. 

Vatandaşlığa kabul edilme, 18 yaş veya üzerinde olmayı, 4 yılı Kuruluş Anlaşması'nın yürürlüğe girmesinin ardından olmak üzere Kıbrıs'ta kesintisiz olarak en az 9 yıl sürekli ikamet etmiş olmayı, resmi dillerden birini bilmeyi ve güvenlikle ilgili bir yasağa tabi olmamayı veya cezai mahkumiyeti bulunmamayı öngörürken, kolaylaştırılmış vatandaşlık kazanmak için de Kıbrıs vatandaşı olan veya Kıbrıs vatandaşlığına kabul edilen kişilerle en az 2 yıldan bu yana evli olan eşlerin talebi gerekiyor. Vatandaşlık, Kıbrıs vatandaşlığı kazanmış kişilerin reşit olmayan çocukları tarafından otomatik olarak kazanılıyor. 

Plana göre, Kuruluş Anlaşması yürürlüğe girdiğinde de 1963'te Kıbrıs vatandaşlığına sahip olan herhangi bir kişiyle onun soyundan gelenler ve bu kişilerin eşleriyle adadaki her iki tarafın lideri tarafından verilecek ve eşlerle çocuklar dahil 45 bin kişiyi içerecek listede yer alan kişiler Kıbrıs vatandaşı olacak. 

BM Genel Sekreteri Annan'a adadaki her bir tarafça sunulacak listede yer almak için şu kişiler müracaat edebilecek: 
-18 yaşına basmadan önce en az 7 yıl ve son 5 yıl içinde en az 1 yıl Kıbrıs'ta sürekli ikamet etmiş olan 18 yaş veya üzerindeki kişilerve bu kişilerin Kıbrıs'ta sürekli ikamet eden reşit olmayan çocukları, 
-Kıbrıs'ta kesintisiz olarak 7 yıldan fazla bir süre sürekli ikamet etmiş olan kişiler. Öncelik kaldıkları sürenin uzunluğuna bağlıolacak. 

İÇ KURUCU DEVLET VATANDAŞLIĞI BELİRLEME KOŞULLARI 

Annan planının nihai şekline göre, bir Kıbrıs vatandaşı, Kuruluş Anlaşması yürürlüğe girdiğinde Kıbrıs Rum kurucu devleti veya Kıbrıs Türk kurucu devleti bölgesinde ikamet ediyor olmasına bağlı olarak, ya Kıbrıs Rum kurucu devleti ya da Kıbrıs Türk kurucu devleti iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsünü kazanacak. 

Kuruluş Anlaşması yürürlüğe girdiğinde, aşağıdaki köylerden birinde yaşayan kişiler ise o tarihi izleyen 1 yıl içerisinde, diğer iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsüne sahip olmayı tercih edebilecekler. Bu köyler şöyle sıralanıyor: 

-Maruni köyleri: Gürpinar, Özhan, Karpaşa ve Koruçam/Kormakiti 
-Mesarya köyleri: Pile, Yılmazköy ve Türkeli 
-Dillirga köyleri: Günebakan, Yeşilırmak, Süleymaniye, Kurutepe,Gemikonağı, Madenliköy ve Erenköy 
-Karpaz köyleri: Dipkarpaz, Yeni Erenköy, Sipahi, Adaçay, Yeşilköy, Agios Therissos ve Ziyamet 

Plan ayrıca, Kıbrıs dışında yaşayan Kıbrıs vatandaşlarının atalarının 1974 öncesinde Kıbrıs Rum veya Kıbrıs Türk toplumuna mensupolmalarına bağlı olarak ya Kıbrıs Rum kurucu devleti ya da Kıbrıs Türk kurucu devleti iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsünü kazanmalarını öngörüyor. 

Yeni doğan çocuklar, otomatik olarak anne babalarının iç kurucu devlet statüsünü kazanırken, Kıbrıs vatandaşlığı kazanan kişiler, aynı zamanda, daha uzun süre ikamet ettikleri kurucu devletin iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsüne sahip olacak. 

Planda, bir kurucu devletin, Kuruluş Anlaşması'ndaki hükümlere uygun olarak kendi bölgesinde ikamet etmeyi seçen diğer devletten kişilere, kendi iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsünü vermek zorunda olmadığı belirtilirken, bir kurucu devletin, kendi bölgesinde yaşayan ama kendi iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsüne sahip olmayan Kıbrıs vatandaşlarına siyasi haklar tanımak zorunda olduğu da ifade ediliyor. 

SEÇİMLER 

Kıbrıs vatandaşları, kurucu devlet ve yerel seviyedeki seçimlerle ilgili siyasi haklarını iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsüne bakılmadan, sürekli ikamet ettikleri yerde kullanacak. Federal seviyedeki seçimlerde ise tüm Kıbrıs vatandaşları, yine ikamet ettikleri yere bakılmaksızın, iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsüne göre oy kullanacak. 

Herhangi bir Kıbrıs vatandaşı, kurucu devlet ve yerel seviyedeki seçimlerde, ikamet ettiği yerde oy kullanma hakkını, ikametini orada tesis etmesini izleyen altı ay içinde elde edecek. 

Kofi Annan'ın Kıbrıs planının nihai şekli, Türkiye AB üyesi olana kadar, Kıbrıs vatandaşları için, iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsüne sahip olduğu kurucu devletten, diğerinde sürekli ikamet etmek isteklerine bir takım sınırlamalar getiriyor. 

Buna göre, ilk 6 yıl boyunca, sürekli ikamet hakkı üzerinde moratoryum konulurken, 
7. ve 10. yıllar arasında köy veya belediye nüfusunun en çok yüzde 7'si kadar kişiye, 
11. ve 15. yıllar arasında köy veya belediye nüfusunun en çok yüzde 14'ü kadar kişiye, 
15. yıldan sonra da, ilgili kurucu devlet nüfusunun en çok yüzde 21'i kadar kişiye ikamet hakkı tanınıyor. 

Bu sınırlamalar, Kuruluş Anlaşması'nın yürürlüğe girmesinden 2 yıl sonra, 65 yaş üzerindeki eski sakinlerden herhangi biri ve onun eşi veya tek bir kardeşi ile belirli köylerin eski sakinleri ve onların soyundan gelenlere uygulanmayacak. 

Bu köyler de şöyle sıralanıyor: 

-Dillirga köyleri: Günebakan, Yeşilırmak, Süleymaniye, Kurutepe, Gemikonağı, Erenköy ve Madenliköy -Mesarya köyleri: Pile, Yılmazköy ve Türkeli 
-Karpaz köyleri: Dipkarpaz, Yeni Erenköy, Sipahi ve Adaçay 

Plana göre, diğer kurucu devlette ikamet tesis etmede öncelik, ilk olarak malının tasarrufu kendisine iade edilen kişilere ve onların ailelerine, ikinci olarak ilgili belediye veya köyün sırasıyla 1963'ten veya 1974'ten önceki sakinlerine ve onların ailelerine, üçüncü olarak da her iki kategorideki kişilerin varislerine verilecek. 

İkamet üzerindeki sınırlamalar adanın tümünde dolaşım özgürlüğüne engel olmayacak. Buna herhangi bir Kıbrıs vatandaşının ortalama olarak haftada 3 gün, tasarrufu kendisine iade edilen malında veya Kıbrıs'ın herhangi bir yerindeki bir konaklama yerinde tatil yapması veya kalması da dahil ediliyor. 

YUNAN VE TÜRK VATANDAŞLARININ İKAMET HAKKI 

Annan planında, Türk ve Yunan vatandaşlarının ''Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nden, ülkeye giriş ve ikamet hakları konusunda, AB kanununun ve AB'ye katılım anlaşmasının izin verdiği ölçüde eşit muamele görecekleri belirtiliyor. 

Plana göre, kurucu devletlere, Türk ve Yunan vatandaşlarına, Kıbrıs Türk ya da Kıbrıs Rum kurucu devletinin iç kurucu devlet vatandaşlığı statüsüne sahip Kıbrıs vatandaşlarının yüzde 10 seviyesine kadar sürekli ikamet hakkı verme yetkisi verilecek. 
Öncelik, Kuruluş Anlaşması'nın yürürlüğe girmesinden itibaren Kıbrıs'ta kalma süresinin uzunluğuna bağlı olacak. 
Bu sınırlamalar, 7 yıldan fazla kalmamaları şartıyla, tam zamanlı öğrencilere ve üniversitelerin geçici akademik personeline ise uygulanmayacak. 

Plana göre ayrıca, sürekli ikamet hakkı kazanan Yunan ve Türk atandaşlarının siyasi hakları bulunmayacak. Bu kişilerin siyasi hak kullanabilmeleri için, gerekli koşulları sağlayıp Kıbrıs vatandaşlığını ve ilgili iç kurucu devlet vatandaşlığını kazanması gerekiyor. 

***