AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE!.
18 Kasım 2014
Türkiye’de 3 milyon işsiz var ve bunun büyük bölümü genç insanlarımızdan oluşuyor..
Türkiye’de 42.000 çocuk sokaklarda yaşıyor..
Türkiye’de çocuk işçi sayısı 1 milyon 36.000..
Türkiye’de 181.000 gelin çocuk var..
Türkiye’de zamlar yağmurdan farksız, her şeye %10 zam yapılırken, çalışanların maaşlarına ise %3 artış geldi..
Türkiye’de 3 milyon 600.000 bin kişi aç..
Türkiye’nin dünyada bir rekoru var!. Tüm dünyada dolar milyarderi sayısı her ülkede %3 artarken bizde %10 arttı ve nurtopu gibi 37 dolar milyarderimiz oldu. Nereden çıktılarsa!.
Her şeyi, arsasından parasına kanunsuz bir bina müştemilatı ile birlikte AOÇ’e dikildi, önemsiz miktarda bir parayla, 1 katrilyon 370 trilyoncuk kadar tutarı var.. Başbakanlık için düşünülen bu kampüse, CHP ve MHP’in bir çocuğun bile yapamayacağı ahmaklıkla Cumhurbaşkanlığını altın tepsiyle sundukları RTE, el koydu ve mal benim dedi. Şimdi de bu iki parti, yuvalarına yılanın yaklaştığını gören ve henüz uçamayan kuşlar gibi ciyaklayıp duruyorlar. 12 yıldır da yaptıkları bu zaten..
Bir insan aç gözlüyse onu dünya malı ile doyuramazsınız. Ne sonsuz servet ne de sayılamayacak kadar para, hiç biri çare olmaz. Eski Yunan’daki şehir devletlerinin anayasa ve yasalarında bir ilke vardır: “Çok yoksul ve fakiri yönetimin başına getirmeyin, eğer aç gözlüyse suistimal yapacaktır. Varlık içinde büyümüş, artık mala mülke doymuş ve bunlara tamah etmeyecek olanları tercih edilmelidir” der.. Tabii bu her yoksul hırsızlık yapacak manasında değildir ama ya açgözlü çıkarsa ne olacak? ( Eflatun’un Devlet, Aristoteles’in Politika kitaplarında bu ilke görülebilir.)
Saray, köşk ve konaklarla ilgili bir anı: Lise de okurken bize yakın olduğu için zaman zaman öncelikle de hafta sonraları Vahdettin’in köşkünün bulunduğu tepeye çıkar orada ders çalışırdım. Yıkılmış, harap ve metruk bir haldeydi. Bir gün köşkün tabanını dolaşırken, zeminle beraber bir kare taş dikkatimi çekti, zor da olsa yerinden oynattım ve karanlığa doğru inen basamaklar gördüm. O gün yanımda bir arkadaşımda vardı. Yanımdakine “inip bakalım” dedim. Çocuk önce ürktü “Abi yılan çıyan vardır, yapma” dedi. Bir el fenerine ihtiyaç olduğu ortadaydı, o’da bizde yoktu. “Sen de kibrit vardır, ver bakalım bana” dedim. Kibrit kutusunu kontrol ettim, ağzına kadar doluydu. Basamaklardan indikten sonra orta boyda bir insanın başını hafif eğerek geçebileceği yükseklikte küf ve nem kokan bir tünelle karşılaştım. Yanımdaki “Abi yapma, her şey çıkabilir, başımız belaya girecek, ne olur çık” diye seslenip duruyordu. Kibritleri çift çift yakıyordum. 18-20 metre kadar gittiğimi tahmin ediyordum ki, karşıma topraktan bir duvar çıktı. Burada çökme olduğu anlaşılıyordu. Yapacak bir şey yoktu, geri döndüm. Bu tünelin köşkte bir tehlikeye maruz kalındığında Boğazın kenarına kaçmak için hazırlandığını söylemeye gerek yok. Daha sonraki haftalarda, bu tünelin sahile açılan ağzını bulmak için, olması muhtemel yerlerde fiziki araştırmalar yaptım ama bulamadım. Çıkış noktasını bulamama sebeplerinin başında kıyılarda bir çok yapılar oluşmuş ve bazı kesimlere beton duvarlar yapılmıştı. Şimdi gelelim Vahdettin’in köşkünü yeniden kendisi için yapanlara. İnşaatı yapanlar bu tüneli kesin bulmuş, onarmış ve sahile de çıkışını vermişlerdir. Vahdettin’in ne kadar ürkek bir kişiliğe sahip olduğunu bütün tarihçiler bilir.. Bu yeni köşkçülere bir tünel yetmez. Diyelim ki tünellerden kaçarak Boğazın kenarına ulaştınız. İş bitmez ki! Sizi oradan alacak bir denizaltı lazım. Ve bir denizaltı satın almak gerekir. Yakında, Çengelköy Kuleli arasında su altında karakol yapan bir denizaltıya rastlarsanız “bu da ne arıyor burada” demeyin!.
CHP’nin Dersim konusundaki abuk sabuk söylemleri yetmezmiş gibi, şimdi de 1915 Ermeni olaylarının 100’üncü yılı için sempozyum yapıyorlar ve Ermenistan Cumhurbaşkanını da davet edeceklermiş! Şu hale bakar mısınız?. Bir ara, şarap içen keçinin dağa kurt aramaya çıkması gibi; “Kobani’ye bir dalıp çıkalım” bile dedi, bunlar!.
Bir diğeri MHP; tezkereye “AKP için değil de millet için oy verdik!.” sıradan lafların arkasına sığınırken ve yabancı orduların Türk topraklarında konuşlanabileceğini, yararlanabileceği tezkerede yer almasından dolayı peşmerge; “Kürdistan çığlıklarıyla” 29 Ekim’de Türkiye içinden geçince de “Koridor vatana ihanettir” diye yaygara yapıyor. Hem her konuda “vatana ihanet” lafı hava da uçuyor, hem AKP ne zaman sıkışsa, stepne ve baston oluyorlar. Bunlara göre AKP sonsuz vatana ihanet suçu işledi. Bu söz söylendiği an her şey biter. Peki bu suça karşı siz bu partiyle ilgili niye hiçbir yasal girişimde bulunmuyorsunuz? Ben söyleyeyim: Ne farkınız var ki? Cumhurbaşkanlığı seçiminde size oy verenler RTE’ye oy vermedi mi? Muhterem, bugün de önce askerlik hizmetinin ulviyetinden bahsediyor, arada da “bedellilere kulak verilmeli” AKP meclise yasa getirirse “konuya uzak kalmayız” diyor. Hem de ülkenin en zor koşulları altında bulunduğu zamanda söylüyor. AKP’nin meclisteki diğer parçası bunlar..
Türk ulusu; Meclisteki bu üç parti ve PKK’nın temsil kolu olan dahil, hepsi düzenin bir parçası. Bunların hepsinin iç ve dış destekçileri, sermayedarları, medya sistemleri ve işbirlikçi yazar çizerleri, televizyonlar da kuyruk sallayanları, şakşakçıları, sümsükleri ve kukumavları var.. Her şey gün geçtikçe kötüye gidiyor, artık kır şu kalıbını, boşalt şu zincirlerini, terk et işe yaramayan şu alışkanlıklarını ve geç bunların karşısına: Yeter artık yettiniz de; ve bizzat kendin olarak siyasi mücadeleye gir..
Bayrak ve Sancak Hak ve Eşitlik Partisidir, (HEPAR) dır.
Altında toplanın…
TEK UMUT TEK YOL HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/al-birini-vur-otekine-2.aspx
.