Tuğçe Varol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tuğçe Varol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2017 Cuma

SURİYE’NİN KUZEYİ Mİ? KUZEY SURİYE Mİ?



SURİYE’NİN KUZEYİ Mİ? KUZEY SURİYE Mİ?


Yazar: Tuğçe Varol

Yıllardır Irak diye bildiğimiz ülkenin kuzeyinde, Kürt otonom bölgesinin oluşturulacağı ihtimali gündeme gelince, Türkiye söylem olarak Irak'ın toprak 
bütünlüğünün simgesini korumak adına "Irak'ın Kuzeyi" kavramını dillendirmiştir. Fakat aradan geçen yıllar içerisinde Kuzey Irak kelimesine de 
Kürt Otonom Bölgesine de Kürdistan Yerel Yönetimine de aşina hale geldik. Aradan on yıl kadar bir süre geçtikten sonra bu kez Suriye ile ilgili kriz 
baş gösterdi ve Türkiye yine yeni bir kavrama karşı direnmeye çalışmaktadır. Önce Suriye Devlet Başkanı'nın adı "Esad"dan "Esed"e dönüştürüldü ve 
bunun Türkiye açısından bir problem teşkil eder hali yoktu. Son günlerde ortaya çıkan "Kuzey Suriye" kavramı karşısında ise Enerji Bakanı Taner Yıldız 
hassasiyet göstererek basını "Suriye'nin Kuzeyi" kavramını kullanmaları nedeni ile uyarma gereği hissetmiştir. Ne var ki mühim olan bizim yerleştirmeye 
çalıştırdığımız kavramlar değil, siyasi ve coğrafi gerçeklerdir. Bugün Türkiye'nin "Suriye'nin Kuzeyi" diye adlandırdığı bölge Batı Kürdistan olarak 
adlandırılmaya başlamıştır bile.

Geçtiğimiz bir yıl içerisinde sessiz sedasız Türkiye'nin Kürdistan Yerel Yönetimi ile gerçekleştirdiği, karşılığının ne olduğu meçhul olan enerji işbirliği 
sayesinde Irak'ın otoritesini ayakta tutmaya çalışan Bağdat'ta ki Merkezi Hükümet'in en önemli dayanağı zarar görmüştür. Kuzey'de ki otonom bölgenin 
meşrulaşması yolundaki en önemli kozu olan enerji zenginliğinin yabancı şirketlerin yatırımına açılmasının ardından Türkiye'nin "Şerhi"nin ortadan kalktığını varsayan yabancı şirketler bölgeye girmeye başlamıştır. Türkiye ile Kuzey Irak Yönetimi arasında boru hattı inşaatının da başlamış olduğunun basında yer almasının ardından Ankara ve Bağdat arasındaki diplomatik ilişki soğuk bir döneme girmiştir. İki ülke yönetimi arasındaki ilişkinin ne kadar bozulduğuna dair resim ise Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun ani Kerkük ziyareti sırasında netleşmiştir. Merkezi Yönetim de ki kimi temsilcilerden Davutoğlu'nun tutuklanması gerektiğine dair söylemler basında yer almıştır. Davutoğlu ise Kerkük'te bambaşka bir sebeple bulunmaktaydı. Davutoğlu'nun amacı Suriye'nin Kuzey bölgesine ellerinde silahlarla giriş yapan Barzani peşmergeleri ve bayrakları görüntüleri karşısında Erbil yönetimine Kerkük kozunu oynamaktı. Yani Davutoğlu'nun aslında Kerkük'te ki Türkleri hatırlayıp onlarla ilgili bir politika geliştirmesi söz konusu değildi. Öyle olsa idi Kerkük meselesi çözülmeden Türkiye, Erbil yönetimi ile enerji işbirliği başlatmazdı. Türkiye için ise başarısız Suriye ve başarısız Irak politikalarının toplamının kavram kargaşasından çok daha büyük olumsuz sonuçları olabilir.

Kuzey Irak politikasının ve Suriye politikasının Türkiye açısından beklenmedik sonuçlarından birisi ise Suriye'nin Kuzeyi'nin aniden "Batı Kürdistan" olarak 
anılmaya başlanmasıdır. Bu nedenle Türkiye birden hassasiyet göstermeye başlamış hatta ilişkilerinin dibe vurduğu Bağdat Yönetiminden medet umar hale 
gelmiştir. Bu bağlamda Enerji Bakanı Yıldız "Irak petrollerinin Akdeniz'e ulaştırılması amacı ile Suriye'nin Kuzey'i üzerinden yeni bir petrol boru hattı projesine, Bağdat Yönetiminin sıcak bakmayacağını" belirtmiştir. Kısacası Enerji Bakanı, aylar önceden belirttiğimiz Suriye'nin Kuzey'inin Irak'taki Kürt idaresi ile birleşip boru hatlarının yeni bir çıkış noktası bulmasından çekinmektedir. Oysa ki, Türkiye, Bağdat Yönetiminin itirazlarını bir kenara bırakarak Erbil Yönetimi ile enerji işbirliğine gitmiş ve yalanlamadığı üzere boru hattını inşaatını onaylamış ve böylece Kuzey Irak'a karşı enerji kartını oynamıştır. Suriye'deki gelişmeler 
neticesinde ise Kuzey Irak yönetiminin " Kuzey Suriye " ile ortak sınırı oluşmuş hatta kimilerine göre bağlantı dahi oluşmuştur. Dolayısıyla, eğer " Kuzey Suriye " diye bir yapı oluşursa, bu yapı ile siyasi ve ekonomik ilişkilerin geleceği artık Erbil'in bileceği bir iş haline gelmiştir. 

Aynı Türkiye'nin Bağdat'a sormadan Erbil'den petrol almaya başlaması gibi emsal şekilde, Suriye'nin kuzeyinde oluşacak yapı da Erbil ile istediği enerji 
işbirliğine gidebilecektir.

Sonuç olarak son durumun portresi şu şekildedir;

1. Erbil karşısındaki enerji kartı oynanmış, petrol, gaz ve boru hattı işbirliği başlatılmıştır.

2. Suriye politikamız sonucu " Kuzey Suriye " oluşumu ihtimali ortaya çıkmıştır – yeni bir boru hattı yolu açıldı.

3. Eskiden Türkiye, Erbil yönetimini tanımaz iken, şimdi boru hatları sadece Türkiye'den geçsin istemektedir.

4. Türkiye, Erbil yönetimin Suriye'nin Kuzeyinde etkin olmaması için, ilişkilerini bilerek bozduğu Bağdat Yönetimine güvenmektedir.


http://www.21yyte.org/kose-yazisi-yazdir/6713

***

28 Mayıs 2017 Pazar

Erdoğan Saray, Putin Devlet Yönetiyor



Erdoğan Saray, Putin Devlet Yönetiyor

Yazar: Tuğçe Varol

Son dönemde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra “Başkanlık” sistemi ve “tek adamlık” hayali kurmasının en önemli idolünün Rusya Devlet Başkanı Putin olduğu algısı var. Oysa ki iki lider arasındaki en önemli fark, Erdoğan’ın Saray ve çevresini (Partisini), Putin’in ise bütün Rusya’yı ve hatta bölgesini yönetmesidir. Erdoğan’ın iktidara gelmesinden itibaren gelişen Türk-Rus ilişkilerinin en önemli başlığını enerji kalemi oluşturuyor ve enerjideki işbirliği ve yeni projeler nedeniyle dış politikadaki anlaşmazlık halleri atlatılıyordu. Ancak Kırım’ın ilhakı sırasında dahi iki ülkenin diplomatik olarak bir sorun yaşamamasına rağmen Ankara açısından Suriye konusunda Rusya’ya hep bir had bildirme hep bir uyarı söylemi devam ediyordu. Fakat hem Erdoğan ve partisinin artık tek başına Rusya ile ilgili enerji kararlarını alamaması ve Rusya’ya ihtiyacı olan izinleri verememesi, hem de gelecekte Erdoğan ve partisinin güç kaybetme ihtimalinin olması, Putin’in artık daha fazla Erdoğan’a kendi açısından “tahammül” etmek zorunda olmadığı kararı aldığını gösteriyor.

Hatırlanacak olursa 10 Ekim 2012 yılında (tam 3 yıl önce) Türkiye, Suriye’ye gitmekte olan bir Rus yolcu uçağını Ankara’ya zorla indirmişti. 

Bir gün sonra Erdoğan’ın yaptığı açıklamaya göre; uçakta Rusya’nın Suriye’ye (Esad’ın ordusuna) gönderdiği askeri mühimmat vardı.[1] 

Davutoğlu’na göre de “aldıkları istihbarata göre” uçakta sivil uçuşlarda bildirim yapılması gerekip de olması meşru olan unsurlar dışında unsurlar vardı.

[2] Havaalanında 9 saat tutulan uçakta neler bulunduğu bugüne kadar tam olarak açıklanmazken, Rus yetkililer krizi son derece diplomatik bir dil kullanarak atlattılar.[3] Tam da Şam’a giden Rus uçağı Ankara’da aranırken, Türkiye’nin doğusunda başka gelişmeler oldu. İran’dan gelen doğal gaz boru hattının geçiş yaptığı Ağrı’da boru hattında patlama oldu ve bunlardan birisinde askerlerin oradan geçişi hesaplanarak 28 asker de yaralandı. Erdoğan ve Davutoğlu, Rusya’ya “uluslararası hukuk” hatırlatmalarında bulunurken, dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız ise Rus Gazprom yetkililerine daha fazla gaz göndermeleri için ricada bulunuyordu. Taner Yıldız’ın cümleleri Erdoğan ve Davutoğlu’ndan daha diplomatikti çünkü Yıldız, doğal gaz kesintisinin uzun sürmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Yıldız’ın basına söylediği cümlesi aynen şöyleydi: “Bir telefon kadar yakın dostlarımızdan gaz talep ettik”. O sırada Rus uçağı Ankara’da bulunuyordu ve Erdoğan ve Davutoğlu uzun “uluslararası hukuk” konuşmaları yapıyordu. Türkiye’ye acilen istediği fazla gazı pompalayan Gazprom’un açıklaması ise çok manidardı: “İyi ki kışın olmadı”.[4] 

Bir başka deyişle; “bu sefer gazımız var ama bir dahaki sefere bakarsınız olmaz”.

Şimdi gelelim “Sarayı” yönetmekle meşgul Erdoğan ve Putin arasındaki son gelişmelere. Suriye’ye giden Rus askerleri ve uçaklarının Türk boğazları ve İran hava sahasını kullanarak gittiği biliniyor. Dolayısıyla Türkiye, Ağustos ayından itibaren Rus askerinin Boğazlardan geçişini izliyor. Tam da o sıralarda Türk Akım’ı doğal gaz boru hattı projesi donduruluyor. Son olarak da projenin 63 bcm olarak planlanan kapasitesinin yarıya indirildiği duyuruldu ki bu projede daha çok değişiklikler olabilir. Projenin kapasitesi tekrar arttırılabilir, rotası tekrar değişebilir hatta Bulgar-Yunan Akım’ı haline bile gelebilir. Önemli olan şu; Putin artık gelecekte Erdoğan ile iş yapma ihtimalinin azaldığını anlamış gibi hareket ediyor. Büyük ihtimalle Erdoğan’dan sözünü aldığı projeler, Erdoğan’ın parlamentodaki gücünü kaybetmesi nedeni ile gerçekleşemeyecek veya gecikecek ve ayrıca Suriye meselesinin de Kremlin’e göre artık halledilmesinin zamanı gelmişti.

Bundan böyle Ankara, Türkiye’nin güneyinde Rus askeri varlığını her zaman yakınında hissetmeye başlayacaktır. Üstelik daha Rus hava operasyonlarının başlamasının ilk günlerinde Rus uçakları iki kez Türk hava sahasını ihlal ederek varlıklarını hissettirmeye başladılar bile. Rusya tarafından Türkiye’ye önce navigasyon hatası ve daha sonra teknik hata açıklamaları yapılmış olsa da Rus uçaklarının kasten Türk hava sahasını ihlal ettiklerini düşünmekteyim. Böylelikle hem Erdoğan’ın refleksleri deneniyor hem de Türkiye’ye sınırlarını hatırlatan bir mesaj veriliyor: “Rusya, Suriye’de alışsan iyi olur”.

6 Ekim itibariyle Moskova’da konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova’nın sözlerinin satır araları ise yine Türkiye’ye mesajlarla dolu. İlk altı çizilmesi gereken açıklaması: “...uluslararası koalisyona şu anki şartlarda katılmamız mümkün değil. Zira uluslararası koalisyon uluslararası hukuka uygun hareket etmiyor.” Böylelikle Ruslardan ilk “uluslararası hukuk” uyarısı gelmiş oldu. Bu açıklamayı Türkiye’nin de çok iyi düşünmesi gerekiyor keza Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Suriye’ye giden tırlar haberi” Rusya tarafından gerektiğinde kendisine hatırlatılabilir. İkincisi ise: BBC muhabirinin Rusya’nın Türkiye’nin hava sahasını bir daha ihlal etmeyeceğine dair garanti verip vermeyeceği yönündeki sorusuna “İhlal etmemeye çalışacağız” dedi.[5] Türkiye tarafının hava sahasının ihlali nedeniyle esip gürleme sesleri gelirken, Rusya tarafından bir daha olmaz garantisi gelmiyor. 

Neden?

Maalesef Rus uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmesi ile ilgili hem Erdoğan hem de Davutoğlu’ndan diplomatik terminolojiden uzak, hamaset dolu açıklamalar gelmekte. Putin de çok iyi biliyor ki Erdoğan ve Davutoğlu’nun yerine gelebilecek yeni Türk hükümeti ile Suriye konusunda çok daha farklı ve ortak çıkarlar doğrultusunda bir politika izleyebilecektir ve IŞİD ile mücadeleyi ön plana alabilecektir. Olası yeni Erdoğan gücünün hissedilmeyeceği bir hükümet ile de Rusya yine enerji çalışmalarını devam ettirebilir. Uluslararası ilişkilerde kişiler gider, devletler ve çıkarları baki kalır.

Diğer yandan eğer 1 Kasım seçimlerinden “tek adam” rejimi çıkacak olursa, Putin şimdiden, Erdoğan’ı ve “Saray’ına” sınırlarını hatırlatıyor. O nedenle Moskova uçağının Ankara’da olduğu sırada, İran’dan gelen doğal gaz boru hattının patlatılmasının Erdoğan ve Davutoğlu tarafından hatırlanması gerekiyor. Rusya ister doğal gazı keser, ister bakarsınız boru hatlarında teknik sorunlar olur, PKK boru hatlarını patlatır durur ya da bakarsınız Türkiye’den Suriye’ye giden tırlarla ilgili bir hatırlatma olur. Artık orası Kremlin’in satrançta hangi taşı oynayacağı ile ilgili bir durum. Kısacası Saray’ın doğal gazı kesilmez ve ısıtırsınız ama Ankara-İstanbul gibi büyükşehirler kışın ortasında 15 gün elektriksiz kalırsa, askerinizi bile hareket ettiremez hale gelebilirsiniz.

Putin, hem “Erdoğan’lı” hem “Erdoğan’sız” bir Türkiye’ye karşı önlemlerini alırken Davutoğlu ise “beni seçerseniz Başkanlık” sistemini getireceğiz diyor, Erdoğan ise 1 Kasım genel seçimleri için Avrupa’da partisi için seçmenlerden oy istiyor. Bu sırada ise Rus uçakları, ABD uçaklarının yanından geçerek IŞİD hedeflerini ve diğer muhalif silahlı birimleri vuruyor. O nedenle Erdoğan Saray yönetirken, Putin Devlet yönetiyor.

DİPNOTLAR;

[1]Al Jazeera, “Erdoğan: Uçakta Mühimmat Vardı”, 12 Ekim 2012, http://www.aljazeera.com.tr/haber/erdogan-ucakta-muhimmat-vardi
[2]CNNTÜRK, “Suriye Yolcu Uçağı Jetlerle Ankara’ya İndirildi”, http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/10/10/suriye.yolcu.ucagi.jetlerle.ankaraya.indirildi/680131.0/
[3]RT, “Turkish PM claims diverted Syria-bound plane was carrying munitions for Damascus”, 12 Ekim 2012, https://www.rt.com/news/erdogan-turkey-plane-munition-russia-200/
[4]Tuğçe Varol, “Doğal Gaz Boru Hatları Neden Patlatılıyor?”, 21YYTE, 30 Ekim 2012, http://www.21yyte.org/tr/arastirma/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/2012/10/30/6779/dogal-gaz-boru-hatlari-neden-patlatiliyor
[5]Sputnik News, “Zaharova: Gerekli Açıklama Savunma Bakanlığı Tarafından Türkiye’ye İletildi”, 6 Ekim 2015, http://tr.sputniknews.com/rusya/20151006/1018190108/rusya-turkiye-hava-sahasi-abd-isid-zaharova.html

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/2015/10/11/8319/erdogan-saray-putin-devlet-yonetiyor

20 Ekim 2015 Salı

Erdoğan Saray, Putin Devlet Yönetiyor






Erdoğan Saray, Putin Devlet Yönetiyor


11 Ekim 2015 Pazar
Tuğçe Varol tarafından yazıldı.
Enerji ve Enerji Güvenliği Araştırmaları Merkezi

Son dönemde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra “Başkanlık” sistemi ve “tek adamlık” hayali kurmasının en önemli idolünün Rusya Devlet Başkanı Putin olduğu algısı var. Oysa ki iki lider arasındaki en önemli fark, Erdoğan’ın Saray ve çevresini (Partisini), Putin’in ise bütün Rusya’yı ve hatta bölgesini yönetmesidir. Erdoğan’ın iktidara gelmesinden itibaren gelişen Türk-Rus ilişkilerinin en önemli başlığını enerji kalemi oluşturuyor ve enerjideki işbirliği ve yeni projeler nedeniyle dış politikadaki anlaşmazlık halleri atlatılıyordu. Ancak Kırım’ın ilhakı sırasında dahi iki ülkenin diplomatik olarak bir sorun yaşamamasına rağmen Ankara açısından Suriye konusunda Rusya’ya hep bir had bildirme hep bir uyarı söylemi devam ediyordu. Fakat hem Erdoğan ve partisinin artık tek başına Rusya ile ilgili enerji kararlarını alamaması ve Rusya’ya ihtiyacı olan izinleri verememesi, hem de gelecekte Erdoğan ve partisinin güç kaybetme ihtimalinin olması, Putin’in artık daha fazla Erdoğan’a kendi açısından “tahammül” etmek zorunda olmadığı kararı aldığını gösteriyor.

Hatırlanacak olursa 10 Ekim 2012 yılında (tam 3 yıl önce) Türkiye, Suriye’ye gitmekte olan bir Rus yolcu uçağını Ankara’ya zorla indirmişti. Bir gün sonra Erdoğan’ın yaptığı açıklamaya göre; uçakta Rusya’nın Suriye’ye (Esad’ın ordusuna) gönderdiği askeri mühimmat vardı.[1] 

Davutoğlu’na göre de “Aldıkları istihbarata göre” uçakta sivil uçuşlarda bildirim yapılması gerekip de olması meşru olan unsurlar dışında unsurlar vardı.[2] 

Havaalanında 9 saat tutulan uçakta neler bulunduğu bugüne kadar tam olarak açıklanmazken, Rus yetkililer krizi son derece diplomatik bir dil kullanarak atlattılar.[3] 

Tam da Şam’a giden Rus uçağı Ankara’da aranırken, Türkiye’nin doğusunda başka gelişmeler oldu. İran’dan gelen doğal gaz boru hattının geçiş yaptığı Ağrı’da boru hattında patlama oldu ve bunlardan birisinde askerlerin oradan geçişi hesaplanarak 28 asker de yaralandı. Erdoğan ve Davutoğlu, Rusya’ya “uluslararası hukuk” hatırlatmalarında bulunurken, dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız ise Rus Gazprom yetkililerine daha fazla gaz göndermeleri için ricada bulunuyordu. Taner Yıldız’ın cümleleri Erdoğan ve Davutoğlu’ndan daha diplomatikti çünkü Yıldız, doğal gaz kesintisinin uzun sürmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Yıldız’ın basına söylediği cümlesi aynen şöyleydi: “Bir telefon kadar yakın dostlarımızdan gaz talep ettik”. O sırada Rus uçağı Ankara’da bulunuyordu ve Erdoğan ve Davutoğlu uzun “uluslararası hukuk” konuşmaları yapıyordu. Türkiye’ye acilen istediği fazla gazı pompalayan Gazprom’un açıklaması ise çok manidardı: “İyi ki kışın olmadı”.[4] 

Bir başka deyişle; “bu sefer gazımız var ama bir dahaki sefere bakarsınız olmaz”.

Şimdi gelelim “Sarayı” yönetmekle meşgul Erdoğan ve Putin arasındaki son gelişmelere. Suriye’ye giden Rus askerleri ve uçaklarının Türk boğazları ve İran hava sahasını kullanarak gittiği biliniyor. Dolayısıyla Türkiye, Ağustos ayından itibaren Rus askerinin Boğazlardan geçişini izliyor. Tam da o sıralarda Türk Akım’ı doğal gaz boru hattı projesi donduruluyor. Son olarak da projenin 63 bcm olarak planlanan kapasitesinin yarıya indirildiği duyuruldu ki bu projede daha çok değişiklikler olabilir. Projenin kapasitesi tekrar arttırılabilir, rotası tekrar değişebilir hatta Bulgar-Yunan Akım’ı haline bile gelebilir. Önemli olan şu; Putin artık gelecekte Erdoğan ile iş yapma ihtimalinin azaldığını anlamış gibi hareket ediyor. Büyük ihtimalle Erdoğan’dan sözünü aldığı projeler, Erdoğan’ın parlamentodaki gücünü kaybetmesi nedeni ile gerçekleşemeyecek veya gecikecek ve ayrıca Suriye meselesinin de Kremlin’e göre artık halledilmesinin zamanı gelmişti.

Bundan böyle Ankara, Türkiye’nin güneyinde Rus askeri varlığını her zaman yakınında hissetmeye başlayacaktır. Üstelik daha Rus hava operasyonlarının başlamasının ilk günlerinde Rus uçakları iki kez Türk hava sahasını ihlal ederek varlıklarını hissettirmeye başladılar bile. Rusya tarafından Türkiye’ye önce navigasyon hatası ve daha sonra teknik hata açıklamaları yapılmış olsa da Rus uçaklarının kasten Türk hava sahasını ihlal ettiklerini düşünmekteyim. Böylelikle hem Erdoğan’ın refleksleri deneniyor hem de Türkiye’ye sınırlarını hatırlatan bir mesaj veriliyor: “Rusya, Suriye’de alışsan iyi olur”.

6 Ekim itibariyle Moskova’da konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova’nın sözlerinin satır araları ise yine Türkiye’ye mesajlarla dolu. İlk altı çizilmesi gereken açıklaması: “...uluslararası koalisyona şu anki şartlarda katılmamız mümkün değil. Zira uluslararası koalisyon uluslararası hukuka uygun hareket etmiyor.” Böylelikle Ruslardan ilk “uluslararası hukuk” uyarısı gelmiş oldu. Bu açıklamayı Türkiye’nin de çok iyi düşünmesi gerekiyor keza Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Suriye’ye giden tırlar haberi” Rusya tarafından gerektiğinde kendisine hatırlatılabilir. İkincisi ise: BBC muhabirinin Rusya’nın Türkiye’nin hava sahasını bir daha ihlal etmeyeceğine dair garanti verip vermeyeceği yönündeki sorusuna “İhlal etmemeye çalışacağız” dedi.[5] 

Türkiye tarafının hava sahasının ihlali nedeniyle esip gürleme sesleri gelirken, Rusya tarafından bir daha olmaz garantisi gelmiyor. Neden?

Maalesef Rus uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmesi ile ilgili hem Erdoğan hem de Davutoğlu’ndan diplomatik terminolojiden uzak, hamaset dolu açıklamalar gelmekte. Putin de çok iyi biliyor ki Erdoğan ve Davutoğlu’nun yerine gelebilecek yeni Türk hükümeti ile Suriye konusunda çok daha farklı ve ortak çıkarlar doğrultusunda bir politika izleyebilecektir ve IŞİD ile mücadeleyi ön plana alabilecektir. Olası yeni Erdoğan gücünün hissedilmeyeceği bir hükümet ile de Rusya yine enerji çalışmalarını devam ettirebilir. Uluslararası ilişkilerde kişiler gider, devletler ve çıkarları baki kalır.

Diğer yandan eğer 1 Kasım seçimlerinden “ Tek adam ” rejimi çıkacak olursa, Putin şimdiden, Erdoğan’ı ve “Saray’ına” sınırlarını hatırlatıyor. O nedenle Moskova uçağının Ankara’da olduğu sırada, İran’dan gelen doğal gaz boru hattının patlatılmasının Erdoğan ve Davutoğlu tarafından hatırlanması gerekiyor. Rusya ister doğal gazı keser, ister bakarsınız boru hatlarında teknik sorunlar olur, PKK boru hatlarını patlatır durur ya da bakarsınız Türkiye’den Suriye’ye giden tırlarla ilgili bir hatırlatma olur. Artık orası Kremlin’in satrançta hangi taşı oynayacağı ile ilgili bir durum. Kısacası Saray’ın doğal gazı kesilmez ve ısıtırsınız ama Ankara-İstanbul gibi büyükşehirler kışın ortasında 15 gün elektriksiz kalırsa, askerinizi bile hareket ettiremez hale gelebilirsiniz.

Putin, hem “Erdoğan’lı” hem “Erdoğan’sız” bir Türkiye’ye karşı önlemlerini alırken Davutoğlu ise “beni seçerseniz Başkanlık” sistemini getireceğiz diyor, Erdoğan ise 1 Kasım genel seçimleri için Avrupa’da partisi için seçmenlerden oy istiyor. Bu sırada ise Rus uçakları, ABD uçaklarının yanından geçerek IŞİD hedeflerini ve diğer muhalif silahlı birimleri vuruyor. O nedenle Erdoğan Saray yönetirken, Putin Devlet yönetiyor.



[1]Al Jazeera, “Erdoğan: Uçakta Mühimmat Vardı”, 12 Ekim 2012, http://www.aljazeera.com.tr/haber/erdogan-ucakta-muhimmat-vardi

[2]CNNTÜRK, “Suriye Yolcu Uçağı Jetlerle Ankara’ya İndirildi”, http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/10/10/suriye.yolcu.ucagi.jetlerle.ankaraya.indirildi/680131.0/

[3]RT, “Turkish PM claims diverted Syria-bound plane was carrying munitions for Damascus”, 12 Ekim 2012, https://www.rt.com/news/erdogan-turkey-plane-munition-russia-200/

[4]Tuğçe Varol, “Doğal Gaz Boru Hatları Neden Patlatılıyor?”, 21YYTE, 30 Ekim 2012, http://www.21yyte.org/tr/arastirma/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/2012/10/30/6779/dogal-gaz-boru-hatlari-neden-patlatiliyor

[5]Sputnik News, “Zaharova: Gerekli Açıklama Savunma Bakanlığı Tarafından Türkiye’ye İletildi”, 6 Ekim 2015, http://tr.sputniknews.com/rusya/20151006/1018190108/rusya-turkiye-hava-sahasi-abd-isid-zaharova.html


http://www.21yyte.org/tr/arastirma/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/2015/10/11/8319/erdogan-saray-putin-devlet-yonetiyor

..