Teğmen Alper Tunga Akan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Teğmen Alper Tunga Akan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2015 Cumartesi

MUAVENET FACİASI




MUAVENET FACİASI 2 Ekim 1992 UNUTMA!! ..




Katil Amerika!!!

Gemi komutanı Kurmay Yarbay Kudret Güngör, Vardiya Subay Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayı Serkan Aktepe, Çavuş Mustafa Kılınç ve Topçu Er Recep Akan


Rahmetle anıyoruz...

Yine Muavenet Faciası’nın yıl dönümü; 5 şehit 22 gazinin trajik hikayesi...13 yıl önce meydana gelen olayın sonrasında bizim için bir çok ibret var. Ege’de tatbikat sırasında durup dururken Amerika tarafından vurulan Muavenet Fırkateyni’ni hiç unutmamak unutturmamak gerekir. Yazıyı okuyunca daha iyi anlayacaksınız. 

NASIL OLDU?

2 Ekim 1992 günü, planlamasında “gerçek atışın bulunmadığı” Display Determination Tatbikatındayız. Dinlenme anında, yani herkes uykudayken, tam gece yarısı Amerikan Uçak Gemisi Saratoga attığı 2 Sea Sparrow Füzesiyle Fırkateynimizi vurdu. 

Birer saniye arayla atılan 2 füzenin biri komutanın bulunduğu kaptan köşkünü,diğeri kurmay ekibin bulunduğu savaş harekat merkezini vurdu. 

OLAY SONRASI

Faciadan sonra olanları kısa başlıklarıyla hatırlatayım: 

Yaralı personelimiz helikopterle Saratoga’ya ameliyata alındı... 

Saratoga’dan bir ekip geliyor füze parçalarını almak istiyor. 

Bir assubayımız Recep Kayacı “delilleri yokedecekleri” kaygısıyla parçaları vermedi.

5 şehit 22 yaralıya, koca gemimizin hurdaya dönmesine rağmen tatbikat kesilmedi.

Hiç birşey olmamış gibi devam etti.İşte ilk sorgulanması gereken skandal bu... 

GAZİLER NE DİYOR?


Konuştuğum hiçbir gazi, örneğin olayda bir kolunu ve bir bacağını yitiren Üsteğmen İlter Özdil, ciğerlerinde hala füze parçası taşıyan Teğmen Uluç Kılıç ve diğer personel olayın asla “kaza olmadığını” söylediler. Sea Sparrow Füzeleri öyle omuzdan atılan bir tanksavar roketi değil. Bu başlı başına bir sistem. Bir kaç personelin, geminin radar ve bilgisayar sistemlerinin kombine olarak atışa karar vereceği bir silah sistemi. O sırada gemiler dost sularda, ortada tehdit yok. Şüpheli bir gemi yaklaşsa dost-düşman tanıma araçları (IFF) var. Dahası çağrı yapar kimlik sorarsın. Bunların hiç biri yapılmıyor. Gemimiz “düşman” olarak seçiliyor doğrudan ateş ediliyor. Dolayısıyle olayın kaza olmasına imkan ve ihtimal yok. Olay kaza olarak geçiştirilmeye ve unutturulmaya çalışılıyor. 

DAVA SONUCU İBRET VERİCİ


Olaydan sonra şehit ve gazi yakınları Amerika’ya tazminat davası açıyor. 

Hükumetten en ufak bir yardım gelmediği gibi bir de yazı gönderiyorlar.Geminin 19 yaşındaki telsiz subayı Şehit Serkan Aktepe’nin babası Ahmet Aktepe: “Bize Amerika’yı dava etmeyin diye yazı gönderdiler. Eşim oğlumuzun üzüntüsünden kanser olup öldü ona ilaç parası bile bulamadım.” yazıya rağmen Amerika’ya karşı dava açılıyor 4 sene sürüyor... 

Gerisini davayı şehit ve gaziler adına açan ve takibeden Avukat Erkan Pekçe’den alalım: 

“ Davanın iki senesi bu dava mağdurlarla Amerikan deniz Kuvvetleri arasındamıdır, yoksa iki hükumet arasındamıdır? Sorusuna yanıt aramakla geçti. Sonuçta mahkeme olayın bir “political question” yani politik bir sorun olduğuna karar verdi!” 

Avukata göre; İşte tam bu nokta yapılan saldırının kaza olmadığı “siyaseten yapılmış”bir saldırı olduğunun hukuki belgesi oluyor.Bundan sonra Coninin biri tatbikatta silahını temizlerken bir mehmetçiği vursa... Olay “political question” yani “siyasi mesele” denip kapatılacak.Ortada hukuki dayanak (içtihad) var çünkü.... 

İRAN NE YAPMIŞTI?

Hemen hemen ayni sıralarda yine bir Amerikan Gemisi ayni tip bir füzeyle bir İran yolcu uçağını vurmuştu.İran hükümeti yolcuların tazminatını Amerika’dan söke söke aldı. 

O zaman Amerika İran’la iki düşman.Biz ise dost ve müttefikiz! İran hükümeti vatandaşının hakkını söke söke alıyor, bizimkiler ise “Amerika’yı rahatsız etmeyin” diyor. Zavallı şehit ve gazi yakınlarını koca Amerika’yla karşı karşıya bırakıyor. 

Bir yanda hiç bir müdanaası olmayan İran.Diğer yanda Amerika’ya göbekten bağlı, ezik, şahsiyetsiz ve kompleksli bazı yöneticileriyle Türkiye... 

ACIKLI VE DÜŞÜNDÜRÜCÜ

Ege’de yaşanan bu olaydan sonra Amerika’nın Muavenet’e karşılık olarak Türk Deniz Kuvvetleri’ne Knox sınıfı 8 fırkateyni hibe ettiği açıklandı. Oysa durum hiç de öyle değil. 

Avukat Erkan Pekçe konuşuyor: “Bu açıklama doğru değil gemilerden biri sembolik bir ücretle verildi. Ancak diğer yedisi her biri 171 milyon dolardan bize satıldı. İlgili internet sitelerinde herkes bunun kayıtlarını bulabilir!”...Gerçekten de FMS yani Foreign Military Sales (askeri satışlar) ile ilgili sayfalarda bunlar yazıyor.İşin en acıklı yanı bu gemilerin bir kısmı kısa süre sonra “hizmet dışı” olup hurdaya ayrıldı. 

SORUŞTURMA BİLE AÇILIRDI


Bu olaydan son sora olay meclise intikal etmeli siyasi soruşturma açılmalıydı.Hatta Amerika’da ateşelik yapmış bir dostum “bizimkiler ısrar etseydi Amerikan Kongresi bile kendi personeli için soruşturma açardı.Orada prosedür böyledir ama bizimkiler ne içerde ne Amerika’da soruşturma açılmasını isetemediler” dedi.Maalesef 5 şehit 22 gazinin hesabı ne içerde ne dışarda sorulamadı. 

KOMUTAN NE DEDİ?

Emekli Oramiral Vural Beyazıt yani dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı yapmayı düşündüğüm Muavenet Belgeselinde konuşmayı reddetti.”Tuncer’ciğim olay kazadır. 

O fırkateyni ( Yani Muavenet asıl adı Uss Gwyn) bize çok sembolik bir parayla hibe etmişlerdi. Bir kazadır oldu boş ver karıştırma. Bunu yaparsan seni alaya alırlar sen bu işin uzmanısın yapma...” dedi. 

Ben 2003 de TV 8 de iken bu facianın belgeselini yaptım.Bir kez bu kanalda yayımlandı.Daha sonra hiç tekrar edilmedi. Program diye takla atan her magazin programını bile defalarca yayımlayan TV 8 nedense bu belgeseli bir daha tekrar etmedi. 

Bu olaydan alınacak ders: ” Başkasından borç para ve silah alırsan olacaklara razı olursun.” şeklinde özetlenebilir. Ama kazın ayağı öyle değil. Önce dürüstlük, vatan sevgisi, şahsiyet ve cesaret lazım. İşte koca Türkiye bunların eksikliğini yaşıyor... 


***