TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mart 2020 Pazartesi

BAD’NİN (Birleşik Avrupa Devletleri) TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ BİTMEYEN OYUNLARI

BAD’NİN (Birleşik Avrupa Devletleri) TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ  BİTMEYEN OYUNLARI 

Bayram Ankaralı 
Çoban Ateşleri., 
24.03.2003 

Son gelişmeler ışığında BAD’nin iç sıkıntılarını ve kutuplaşmalarını değerlendirme dışında tutarak 12 Mart 2003 tarihinde Türkiye masasının yayınladığı “MÜSVETTE” raporu değerlendirmek istiyoruz. 

Bu rapor, 11 Eylül 2002 tarihinde Avrupa Birliği Dış İlişkiler, İnsan Hakları, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Komitesi tarafından atanan Arie M. Oostlander tarafından kaleme alınmıştır. 

Rapor gerekli düzeltme ve değişikliklerin yapılması sonrasında Avrupa Komisyonunun Türkiye için hazırlayacağı İzleme Raporuna da temel teşkil edecektir. 

Şimdi birileri çıkıp “Bu rapor nihai görüşleri yansıtmıyor, değişecektir” gibilerinden laflar edecektir. Bu hiçbir şeyi değiştirmeyeceği gibi, her zaman olduğu üzere Avrupa Türkiye’ye bir başka tartışma konusu sunmuş olacaktır. 

Raporun genel içeriği zaten Türkiye’yi bir müstemleke biçiminde değerlendiren uslup taşımakta, değil içişlerine karışmak, tarihine ve en önemli değerlerine dahi dil uzatma pervasızlığını taşımaktadır. 

Mensubu olduğum Büyük Türk Milleti adına ülkemi bu kadar aciz ve zayıf duruma getirenlere söyleyecek çok şey var. 

Şimdi bu “Müsvette” raporun içinde yer alan temel maddelere ve yaptırım isteklerine biraz daha detaylı bakalım: 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Askeri Rejim ürünü bir anayasadır. Avrupa değerlerini model alarak yeni bir demokratik Anayasa yapılmalıdır. 

TÜRKÇESİ; ANAYASANIZI DA AVRUPA BELİRLEYECEKTİR. 

Türk Devletinin temel felsefesi olan “Kemalizm”, Türk Devletinin güvenirliğini zedeleyici abartılı bir korku salmaktadır. Bu felsefe Milliyetçiliği vurgulamakta, aynı zamanda Devletçilik yapısıyla Orduya önemli bir rol biçmekte, dine karşı çok katı bir tavır sergilemekte, 
bu felsefe AB için başlı başına bir engel teşkil etmektedir. 

TÜRKÇESİ; LAİKLİKTEN VAZGEÇİN, ORDUNUN CUMHURİYETİ VE ÜLKENİN ÜNİTER YAPISINI KORUMA REFLEKSİNİ SIFIRLAYIN. 

Avrupa Birliğinin siyasi değerleri büyük ölçüde YAHUDİ-HRİSTİYAN ve hümanist Avrupa kültürünü temel almıştır. Bu temel değerler kimsenin tekelinde olmadığı gibi Müslüman toplum tarafından da kabul edilebilir ve savunulabilir. 

TÜRKÇESİ; AVRUPA YAHUDİHIRİSTİYAN BİR KÜLTÜRÜN TEMEL ALINDIĞI ÜLKELER BİRLİĞİDİR. SİZ DE ÇOĞUNLUĞU MÜSLÜMAN BİR ÜLKE DAHİ OLSANIZ BU DEĞERLERİ KABUL EDEBİLİRİSİNİZ. 

Son 15 yıldır Ordu Türk Devleti ve toplumu içerisinde artan bir merkezi rol oynamış, Türk Halkı Ordu’ya meclis de dahil diğer Devlet kurumlarından daha fazla güvendiğini ortaya koymuştur. Ordu’nun bu rolü Türkiye’nin demokratik ve çoğulcu bir yapıya doğru gelişmesini yavaşlatmıştır. Bu nedenle, seçilmiş sivil otoritenin siyasi karar mekanizması olarak ortaya çıkması gerekmekte, “derin devlet” denilen bürokrasi ve Ordu’nun geleneksel etkisi diğer üye ülkelerdeki normal düzeye indirilmelidir. 

TÜRKÇESİ; TÜRKİYE’DE ORDU HALKIN HİÇ VAZGEÇEMEDİĞİ VE EN FAZLA DEĞER VERDİĞİ KURUMDUR. BU GELENEKSEL TAVIR YOK EDİLMELİDİR. 

Devlet yapısında yapılacak reformlar içinde, uzun vadede Milli Güvenlik Kurulu’nun halihazırdaki konumu ve biçimi yok edilmelidir. Böyle bir değişikliğin sindirilmesinin zor olacağı da aşikardır. 

TÜRKÇESİ; ÜLKENİN EN ZOR DÖNEMEÇLERİNDE GELECEĞİ İLE İLGİLİ KARARLARIN ALINDIĞI ANAYASAL KURULUŞ OLAN MİLLİ GÜVENLİK KURULU KALDIRILMALIDIR. 

YÖK ve görsel medya gibi sivil oluşumlardaki askeri temsilcilerin, bu kuruluşların tam bağımsız olabilmesi için geri çekilmesi tavsiye edilir. Türk yetkililerin, askeri bütçenin milli bütçenin parçası olarak meclis tarafından tam kontrol altına alınmasını, sağlamasını teşvik ederiz. 

TÜRKÇESİ; EMEKLİ ASKERLERİN YÖK, MEDYA VE SİVİL KURULUŞLARDA GÖREV ALMALARI ENGELLENMELİDİR. ORDUYA AYRILAN BÜTÇENİN DE SİYASİLER TARAFINDAN KUŞA ÇEVRİLMESİ UYGUNDUR. 

Devlet yapısında hükümetin yapacağı başarılı reformlar Anayasanın 13 ve 14’üncü maddelerinde de yansıtılan İRTİCA ve BÖLÜCÜLÜK konularındaki abartılı korkudan kurtulunmasına bağlıdır. Hükümete İslam ve diğer dinlere genelde daha sakin yaklaşılmasını tavsiye ederiz. Toleranssız İslamcılık gibi antidemokratik tepkilerin artmasını sağlayan katı Laiklik anlayışını redderiz. 

TÜRKÇESİ; ASLINDA İRTİCA VE BÖLÜCÜLÜK TÜRKİYE İÇİN TEHLİKE DEĞİLDİR. BIRAKIN BÖLSÜNLER. 

Tüm bu taleplerin çok köklü değişimler olduğu dikkate alındığında yeni bir anayasanın düzenlenmesi gerekmektedir. Bu anayasa Kemalist bir felsefeye değil, Avrupa Konvasiyonunun İnsan Hakları ve Temel Hakların Korunması hususunda belirlediği Avrupa standartları ve Avrupa gelenekleri doğrultusunda belirlenmelidir. 

TÜRKÇESİ; BÜTÜN BUNLARI BAŞARMANIZ YENİ BİR ANAYASA İLE MÜMKÜNDÜR. HATTA BU ANAYASAYI BİZ SİZİN İÇİN HAZIRLATIRIZ. 

Türkiye’de milliyetçiliğe verilen önem ve laikliğin tek taraflı algılanması, Avrupa’nın toleransçı entegrasyon ve Müslüman olmayan toplumlara ve azınlıklara bakış açısıyla örtüşmemektedir. Yeni bir Anayasanın hazırlanmasıyla bu engeller ortadan kaldırılacaktır. 

TÜRKÇESİ; TÜRKİYE’DEKİ EN BÜYÜK TEHLİKE MİLLİYETÇİLİK VE LAİKLİKTİR. 

Kürtlerin ana dillerinde eğitim hakları ve Kürtçe yayın yapabilmeleri hususunda 3 Ağustos 2002’de kanunda yapılan küçük değişiklikler not edilmiştir. Bununla birlikte, Türkiye’nin bu hususta Bölgesel ve Azınlık dilleri ile ilgili Avrupa yönergeleri ruhuna uygun hareket etmesini 
duyururuz. 

TÜRKÇESİ; KÜRTÇE İLE İLGİLİ ÇIKARDIĞINIZ İLK YASA DEĞİŞİKLİĞİ İDARE EDER. ANCAK AB’YE GİRMENİZ İÇİN DAHA FAZLA HAK VE ÖZGÜRLÜK VERMELİSİNİZ. 

Türkçe’nin birinci milli dil olmasına saygı göstermekle birlikte, vatandaşların demokratik hakları olan (süryanice gibi) başka yaşayan ana diller için de aynı hakların tesis edilmesini gerekli görmekteyiz. 

TÜRKÇESİ; KÜRTLERİN HAKLARINI KISMEN DE OLSA ALDIK ŞİMDİ SIRA SÜRYANİLERDE. ONLARA VE DAHA NİCE BULACAĞIMIZ AZINLIKLARA DA KENDİ DİLLERİNDE EĞİTİM VE YAYIN HAKKI VERMELİSİNİZ. 

Hıristiyan organizasyonlarının dini okullar açmasına, toplumu bilgilendirmek için seminerler düzenlenmesine izin verilmelidir. Bu noktada yasaklanan Yunan Ortadoks Halkı seminerine izin verilmelidir. 

TÜRKÇESİ; HIRİSTİYAN KİLİSE VE VAKIFLARININ MAL MÜLK EDİNMESİNE, DİNİ OKULLAR AÇMASINA İZİN VERİN. TÜRKİYE’DE ORTADOKS DEVLETİ KURMAK İSTEYENLERE DE FAZLA ENGEL ÇIKARMAYIN. 

Alevi ve Bahai toplumlarının eşitlikleri, korunması ve tanınması gereklidir. 

TÜRKÇESİ; TÜRKİYE’Yİ YUTMAK BÖLMEKTEN GEÇER. BİR DE ALEVİ VE BAHAİ TOPLUMLARI YARATALIM DAHA KOLAY OLUR. ONLAR DA AYRI TOPLUM OLSUN. 

Diyarbakır ve Şırnak’ta uygulanmakta olan olağanüstü hal uygulamasının sona erdirilmesini sevinçle karşılamakla birlikte, Kürt halkıyla olan tansiyonun sona erdirilmesi, bölgenin yeniden inşa edilmesi ve AB bünyesinde bulunan sığınmacıların geri dönüşlerinin özendirilmesi gerekmektedir. Kürt ve Suriye Ortadoks köylerindeki silahlı köy korucularının doğal işgali sona erdirilmelidir. 

TÜRKÇESİ; KÜRTLERİN YANINDA BİR DE SURİYE ORTADOKSLARI VARDIR. YANİ SÜRYANİLER. ŞİMDİ BU AZINLIK SORUNUNU DA KAŞIMAYA BAŞLIYORUZ. 

Ermenistana uygulanan ambargonun kaldırılması ve ilişkilerin normalleştirilmesi gereklidir. 

TÜRKÇESİ; HER NE KADAR AB İLE DOĞRUDAN İLGİLİ DEĞİLSE DE ERMENİSTAN BİZİM KARDEŞİMİZDİR. ONLARA AMBARGO FİLAN UYGULAMAYIN. HATTA ERMENİ TEORİLERİNİ DE KABUL EDİN. 


BAYRAM ANKARALI..,
24.03.2003 

*****