Dağlık Karabağ Uyuşmazlığında Self-Determinasyon Tezlerinin Göreceliği. BÖLÜM 2
Av. Dr. Deniz AKÇAY, Dağlık Karabağ Uyuşmazlığı, Self-Determinasyon, Tezlerinin Göreceliği, Avrasya İncelemeleri Merkezi, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan,Karabağ, Minsk Üçlüsü ,Sonu Gelmeyen Barış Süreci ,
Sovyetler Birliği ve Güney Kafkasya’da Teritoryal Düzenlemeler
Bunun yanında, günümüzdeki Dağlık Karabağ sorununun tarihsel başlangıç noktası olarak Kızıl Ordu’nun 1920 yılının Nisan ayında Azerbaycan’ı, Mayıs
ayında Karabağ’ı ve Kasım ayında Ermenistan’ı işgal etmesiyle, Güney Kafkasya’da Bolşeviklerin hâkim hale gelmesi gösterilebilir.
ayında Karabağ’ı ve Kasım ayında Ermenistan’ı işgal etmesiyle, Güney Kafkasya’da Bolşeviklerin hâkim hale gelmesi gösterilebilir.
1 Aralık 1920’de Azerbaycan’ın Bolşevik lideri Nariman Narimanov, Nahçıvan, Zengezur ve Karabağ’ı Sovyet Ermenistan’ın birer parçası olarak ilan etmiş, sonraki aylarda Nahçıvan Sovyet Azerbaycan’a bırakılırken, Zengezur ve Karabağ’ın Sovyet Ermenistan’ın kontrolüne verilmesine karar verilmiştir.
Bahsi geçen bölgelerde yoğun etno-demografik değişikliklerin yaşandığı bu dönem 5 Temmuz 1921’de Karabağ’ın nihai olarak Sovyet Azerbaycan’a bağlanmasıyla son bulmuştur.
Böylece, üç yılı aşkın bir mücadelenin sonunda, Sovyet Azerbaycan ve Sovyet Ermenistan’ın üzerinde mücadele yürüttüğü üç bölgeden ikisi, Nahçıvan ve
Karabağ, Sovyet Azerbaycan’a bağlanırken, Zengezur, Sovyet Ermenistan sınırlarına dâhil olmuştur. Ne var ki, Karabağ ve Nahçıvan hakkındaki
tartışmalar bundan sonra da devam etmiştir. 7 Temmuz 1923’de Karabağ’ın dağlık kesimleri Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi (Oblastı) adı altında Sovyet
Azerbaycan içinde otonom bir bölge (oblast) haline gelmiştir. Bu karar Kasım 1924’de resmi olarak ilan edilmiştir. Yine 1924 yılında Nahçıvan, Sovyet
Azerbaycan’a bağlı özerk bir cumhuriyet haline getirilmiştir. Ne var ki, 1930 yılların ortalarına kadar Ermeniler, Karabağ ve Nahçıvan’ın Sovyet Ermenistan’a katılması konusundaki ısrarlarına devam etmişlerdir.5
İkinci Dünya Savaşı’nın son bulmasıyla Sovyet Ermenistan, yaklaşık yirmi dört yıl önce bir sonuca bağlanan Karabağ meselesini yeniden gündeme getirmeye başlamıştır. Kasım 1945’te Ermenistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Grigory Arutyunov’un Stalin’den Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını istemesi bunun ilk örneğidir. 1963’de Bakü’nün Dağlık Karabağ’daki Ermenilere karşı kültürel ve ekonomik alanlarda ayrımcı politikalar uyguladığına dair iddialar çerçevesinde Ermenistan’da Moskova’ya sunulmak üzere bir imza kampanyası başlatılmıştır. Bu süreçte ortaya çıkan etnik gerginlikler sonucunda yaşanan olaylarda on sekiz kişinin yaşamını yitirdiği, 1968 yılında da can kaybı rapor edilmese de benzer gerginliklerin yaşandığı söylenmektedir. 1977 yılında Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması talebiyle Dağlık Karabağ’daki Ermeniler tarafından bir gösteri düzenlenmiştir.6
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Dağlık Karabağ’a ilişkin taleplerin zaman zaman gündeme getirilmiş olması, günümüzde devam etmekte olan sorunun
nedeninin Sovyetler Birliği’nin son yıllarında yaşanan gelişmeler olmadığını, 1920’li yıllarda Karabağ ve Nahçıvan’ın Sovyet Azerbaycan’a bağlanmasını
bir türlü kabul etmeyen Ermenilerin meseleyi ulusal dava haline getirdiklerini göstermektedir.
nedeninin Sovyetler Birliği’nin son yıllarında yaşanan gelişmeler olmadığını, 1920’li yıllarda Karabağ ve Nahçıvan’ın Sovyet Azerbaycan’a bağlanmasını
bir türlü kabul etmeyen Ermenilerin meseleyi ulusal dava haline getirdiklerini göstermektedir.
Günümüzdeki Dağlık Karabağ Sorunun Ortaya Çıkışı
Günümüzde süregiden Dağlık Karabağ sorununun ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında yirmi dokuz yıldır devam eden savaşın başlangıcı 1987 yılına kadar gitmektedir. Bu yılın Ağustos ayında Erivan’daki Ermenistan Bilimler Akademisi tarafından hazırlanan Dağlık Karabağ ve 1979 nüfus sayımına göre nüfusunun %97’si Azerbaycanlı olan Nahçıvan’ın Ermenistan’a bağlanmasını talep eden bir dilekçenin Dağlık Karabağ ve Ermenistan’daki Ermenilerin imzalarıyla Moskova’ya sunulması7 bu sürecin başlangıç noktası olarak düşünülebilir.
Aynı yılın Ekim ayında Azerbaycan’ın kuzeybatısında bulanan ve nüfusunun büyük bölümü Ermeni olan Çardaklı köyündeki devlet çiftliğine yönetici olarak bir Azerbaycanlının atanmasının gerginliğe neden olması, Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasında bu dönemde bazı sürtüşmelerin ortaya çıkmaya başladığına
işaret etmektedir. Çardaklı’yla ilgili haberler çevre ile ilgili gösterilerin devam ettiği Erivan’a ulaştığında göstericilerin çevre ile ilgili sloganlarının yerini
Dağlık Karabağ ve Nahçıvan’ın Ermenistan’a bağlanmasına yönelik sloganlara bırakması dikkat çekicidir.
işaret etmektedir. Çardaklı’yla ilgili haberler çevre ile ilgili gösterilerin devam ettiği Erivan’a ulaştığında göstericilerin çevre ile ilgili sloganlarının yerini
Dağlık Karabağ ve Nahçıvan’ın Ermenistan’a bağlanmasına yönelik sloganlara bırakması dikkat çekicidir.
Bu dönemde Moskova’nın Ermenistan’dan gelen taleplere karşı olumsuz bir tavır sergilememesinin, ayrıca Mihail Gorbaçov’un yüksek düzeyli danışmanlarından bazılarının Ermeni olmasının, Ermeniler arasında taleplerinin olumlu karşılanacağı yönünde bir umudu beslediğini ve onları taleplerinde ısrarcı olma yönünde cesaretlendirdiğini düşünmek yanlış olmayacaktır.8
Böylesi bir atmosferde, Kasım ayında, Ermenistan’ın Kapan bölgesinde Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasında Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle ortaya çıkan ilk ciddi şiddet olayları yaşanmıştır.
Bunu takiben, zorla yerinden etmelerin ilk örneği, Ocak 1988’de bu bölgedeki Azerbaycanlıların yurtlarını terk etmek zorunda kalmasıyla yaşanmıştır.
Bundan sonra da Azerbaycanlıların Ermenistan’dan kovulduğu iki dalga yaşanmıştır. Ermenistan’dan kovulan Azerbaycanlıların büyük bir bölümü
Bakü ve Sumgait’e yerleştirilmiştir.
Bundan sonra da Azerbaycanlıların Ermenistan’dan kovulduğu iki dalga yaşanmıştır. Ermenistan’dan kovulan Azerbaycanlıların büyük bir bölümü
Bakü ve Sumgait’e yerleştirilmiştir.
Bu esnada Dağlık Karabağ ve Ermenistan’daki Ermeniler taleplerini elde etme yönünde yönetim organlarında karar alma ve Moskova nezdinde lobi faaliyetleri yürütme gibi çabalarını sürdürmüştür. Yine bu esnada Ermenistan’da, bağımsızlık yolunda ve Dağlık Karabağ mücadelesinde liderlik yapacak olan ‘Karabağ Komitesi’ kurulmuştur. Buna ek olarak, Ermenilerin Dağlık Karabağ’da yürütülecek bir gerilla savaşının hazırlığına 1986 yılından itibaren başlandıklarına işaret eden bazı veriler mevcuttur.9 1989 yılının Mayıs ayına gelindiğinde ise Dağlık
Karabağ’da silahlı Ermeni gruplar ortaya çıkmaya başlamış, 1990 yılı bahar aylarında Ermenistan’dan Dağlık Karabağ’a yapılan askeri teçhizat aktarımı
önemli ölçüde artmıştır. 1991 yılına gelindiğinde Ermeni silahlı grupların faaliyetleri ve çatışmalar ciddi boyutlara ulaşmıştır.10
Karabağ’da silahlı Ermeni gruplar ortaya çıkmaya başlamış, 1990 yılı bahar aylarında Ermenistan’dan Dağlık Karabağ’a yapılan askeri teçhizat aktarımı
önemli ölçüde artmıştır. 1991 yılına gelindiğinde Ermeni silahlı grupların faaliyetleri ve çatışmalar ciddi boyutlara ulaşmıştır.10
26 Şubat 1988’de Azerbaycan ve Dağlık Karabağ idari sınırının Dağlık Karabağ tarafında yaşanan olaylarda iki Azerbaycanlının hayatını kaybetmesinden sonra, 27-29 Şubat 1988 tarihlerinde Azerbaycan’ın Sumgait kentinde yaşanan ve Ermeni anlatısında Sumgait katliamı veya pogromu olarak anılan olaylarda resmi rakamlara göre yirmi altısı Ermeni, otuz iki kişi hayatını kaybetmiş ve bu olaylardan sonra Ermeni nüfus kenti terk etmiştir.
Sumgait’teki olayların nasıl başladığı ve daha da önemlisi Sovyet güvenlik güçlerinin olayları bastırmak için neden harekete geçmediğine ilişkin çeşitli
varsayımlar yapılmakla beraber bu soruların yanıtları halen açıklığa kavuşturulmamıştır.
varsayımlar yapılmakla beraber bu soruların yanıtları halen açıklığa kavuşturulmamıştır.
Sumgait’teki olaylardan sonra, Mart ayında, özellikle Ermenistan’daki Ararat ve Zengezur bölgelerindeki Azerbaycanlılar kitleler halinde Ermenistan’dan
kovulmuştur. Bunu, Haziran ayında yine Ararat bölgesi ve Ermenistan’ın Türkiye’yle sınır bölgelerindeki Azerbaycanlıların, Eylül ayında da, Dağlık
Karabağ’ın Şuşa kentindeki Ermenilerin ve Hankendi (Stepanakert) kentindeki Azerbaycanlıların yerlerinden edilmeleri takip etmiştir.
kovulmuştur. Bunu, Haziran ayında yine Ararat bölgesi ve Ermenistan’ın Türkiye’yle sınır bölgelerindeki Azerbaycanlıların, Eylül ayında da, Dağlık
Karabağ’ın Şuşa kentindeki Ermenilerin ve Hankendi (Stepanakert) kentindeki Azerbaycanlıların yerlerinden edilmeleri takip etmiştir.
Kasım ayında, yine Ermenistan’daki Azerbaycanlıların kitleler halinde ülkeden kovuldukları bir süreç yaşanmıştır. Kasım ayı sonunda, Ermenistan’daki
Azerbaycanlı nüfus tamamen ortadan kalkmıştır. Ermenistan’da bunlar yaşanırken, Azerbaycan’daki Ermeniler de yaşanan olaylar veya böylesi
olayların yaşanabileceği korkusuyla Azerbaycan’ı terk etmeye başlamıştır. Sorunun gitgide açık bir çatışma ve sonrasında savaşa dönüştüğü dönemlerde
de göçler ve zorla yerinden etmeler devam etmiştir.
13-15 Ocak 1990 tarihlerinde Bakü’de yaşanan olaylarda yaklaşık doksan kişinin hayatını kaybettiği iddia edilmiş ve bu olaylar nedeniyle Ermeniler bu kentten ayrılmıştır. Ermeni anlatısında Bakü katliamı veya pogromu olarak anılan bu olayları takiben, 19-20 Ocak tarihlerinde tanklarla desteklenen Sovyet birlikleri kente girmiş, yaşanan çatışmalarda, farklı kaynaklar farklı rakamlar verse de, en az yüz Azerbaycanlı yaşamını yitirmiştir.11 Bundan yaklaşık iki yıl sonra, Dağlık Karabağ sorunun Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir savaş halini aldığı bir dönemde, 25-26 Şubat 1992’de, Karabağ’daki Hocalı kasabasında Ermeni birliklerinin Azerbaycanlı sivillere karşı giriştiği ve farklı rakamlar söz konusu olsa da muhtemelen 485 ila 613 kişinin yaşamını yitirdiği katliam ise Dağlık Karabağ çatışması süreci içinde yaşanan en acımasız katliam olarak tarihe geçmiştir. Sonuçta, 1988 yılından itibaren yaşanan zorla yerinden etmeler, insanların duydukları korku nedeniyle yerlerini terk etmeleri ve katliamlar, 1918-1921 yıllarında bölgede yaşanan etnik temizlik süreçlerini akla getiren olaylar olarak tarihteki yerlerini almıştır.
Azerbaycanlı nüfus tamamen ortadan kalkmıştır. Ermenistan’da bunlar yaşanırken, Azerbaycan’daki Ermeniler de yaşanan olaylar veya böylesi
olayların yaşanabileceği korkusuyla Azerbaycan’ı terk etmeye başlamıştır. Sorunun gitgide açık bir çatışma ve sonrasında savaşa dönüştüğü dönemlerde
de göçler ve zorla yerinden etmeler devam etmiştir.
13-15 Ocak 1990 tarihlerinde Bakü’de yaşanan olaylarda yaklaşık doksan kişinin hayatını kaybettiği iddia edilmiş ve bu olaylar nedeniyle Ermeniler bu kentten ayrılmıştır. Ermeni anlatısında Bakü katliamı veya pogromu olarak anılan bu olayları takiben, 19-20 Ocak tarihlerinde tanklarla desteklenen Sovyet birlikleri kente girmiş, yaşanan çatışmalarda, farklı kaynaklar farklı rakamlar verse de, en az yüz Azerbaycanlı yaşamını yitirmiştir.11 Bundan yaklaşık iki yıl sonra, Dağlık Karabağ sorunun Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir savaş halini aldığı bir dönemde, 25-26 Şubat 1992’de, Karabağ’daki Hocalı kasabasında Ermeni birliklerinin Azerbaycanlı sivillere karşı giriştiği ve farklı rakamlar söz konusu olsa da muhtemelen 485 ila 613 kişinin yaşamını yitirdiği katliam ise Dağlık Karabağ çatışması süreci içinde yaşanan en acımasız katliam olarak tarihe geçmiştir. Sonuçta, 1988 yılından itibaren yaşanan zorla yerinden etmeler, insanların duydukları korku nedeniyle yerlerini terk etmeleri ve katliamlar, 1918-1921 yıllarında bölgede yaşanan etnik temizlik süreçlerini akla getiren olaylar olarak tarihteki yerlerini almıştır.
Azerbaycan ve Ermenistan’da bunlar yaşanırken, 23 Mart’ta, Sovyetler Birliği’ndeki en üst karar alıcı makam olan Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti,
Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a bağlanmasının, Sovyetler Birliği Anayasası’nın 78. maddesi uyarınca mümkün olmadığını
belirten bir karar almıştır. 28 Haziran ve 18 Temmuz’da Gorbaçov ve Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti Başkanlık Heyeti bu kararı teyit eden açıklamalar
yapmıştır. Ne var ki, bu karara rağmen, Ermenistan Yüksek Sovyeti, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a katılmasına dair kararlar almaktan ve bildiriler
yayınlamaktan geri durmamıştır. Bu kapsamda, Ocak 1990’da Dağlık Karabağ ve Ermenistan için ortak bir bütçe açıklanmıştır. Nisan 1990’da ise
Ermenistan’daki yetkililer Dağlık Karabağ Ermenilerinin Ermenistan’daki seçimlerde oy kullanabileceklerini ilan etmiştir.12
Ermenistan ve Dağlık Karabağ sovyetlerinin, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a katılmasına dair aldığı kararların, Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti tarafından Sovyetler Birliği Anayasası neden gösterilerek geçersiz kılınmış olması günümüzde Dağlık Karabağ sorununun hukuki boyutu hakkındaki tartışmalar açısından önemli bir olgudur. Bunun yanında, Dağlık Karabağ meselesinin gündeme gelmesindeki esas hususun Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı değil, Ermenistan’a bağlanma talebi olması, bu talebin yalnızca Karabağ Ermenileri tarafından değil Erivan tarafından da gündeme getirilmesi, nitekim en azından 1993 yılına kadar hem Dağlık Karabağ Ermenilerinin hem de Ermenistan’ın esas söyleminin Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması olması çok önemli olgulardır. Bu olgular, günümüzde Ermeni tarafının söyleminin temelinde yer alan ve sorunun ‘Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan bağımsız bir devlet olmak arzusu’ olduğu argümanının gerçekleri yansıtmadığını göstermekte dir. Bu, özellikle Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ın kendisine bağlanması yönündeki ısrarı göz önünde bulundurulduğunda daha da anlaşılır bir hal almaktadır. Sorunun özüne dair bu husus, hem siyasi hem de hukuki boyutları açısından önem arz etmektedir.13 Ayrıca, 2 Eylül 1991’de Karabağ Ulusal Konseyi adını alan Karabağ Sovyeti’nin bağımsızlık ilan ederken sadece Dağlık Karabağ Otonom Bölgesi topraklarını değil, buranın dışında kalan Azerbaycan’ın Goranboy bölgesi üzerinde de hak iddia etmiş olması akılda tutulmalıdır.14
Dağlık Karabağ İçin Azerbaycan-Ermenistan Savaşı 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiştir. 2 Eylül 1991’de ise Dağlık Karabağ Ermenileri Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni, 6 Ocak 1992’de bağımsızlığını ilan etmiştir. 23 Eylül 1991’de de Ermenistan bağımsızlık ilanında bulunmuştur. 1991 yılı Aralık ayı sonunda ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) resmen ortadan kalkmıştır. Böylece, 1987 yılının sonlarında SSCB içinde bir etno-teritoryal çatışma olarak başlayan süreç, iki bağımsız devlet arasında yaşanan bir savaş halini almıştır.
30 Ocak 1992’de Azerbaycan ve Ermenistan, Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi için bir platform olma iddiasında olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Konferansı’na (AGİK) kabul edilmiştir. AGİK 1994 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) adını alırken Dağlık Karabağ sorunun çözümü için bünyesinde faaliyet gösterecek olan Minsk Grubu oluşturulmuştur. Böylece AGİT Minsk Grubu, Dağlık Karabağ sorunun çözümünde en önemli uluslararası platform haline gelmiştir. Öte yandan, bazı üçüncü devletler de arabulucu rolü oynamak için girişimlerde bulunmuşlardır. Sonuçta, çatışmanın iki devlet arasında yaşanan bir savaşa dönüşmesinden kısa bir süre sonra günümüzde halen devam etmekte olan uluslararası arabuluculuk çabaları da başlamış, dolayısıyla sorun uluslararası bir boyut da kazanmıştır.
Konferansı’na (AGİK) kabul edilmiştir. AGİK 1994 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) adını alırken Dağlık Karabağ sorunun çözümü için bünyesinde faaliyet gösterecek olan Minsk Grubu oluşturulmuştur. Böylece AGİT Minsk Grubu, Dağlık Karabağ sorunun çözümünde en önemli uluslararası platform haline gelmiştir. Öte yandan, bazı üçüncü devletler de arabulucu rolü oynamak için girişimlerde bulunmuşlardır. Sonuçta, çatışmanın iki devlet arasında yaşanan bir savaşa dönüşmesinden kısa bir süre sonra günümüzde halen devam etmekte olan uluslararası arabuluculuk çabaları da başlamış, dolayısıyla sorun uluslararası bir boyut da kazanmıştır.
Mayıs 1992’de, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanacak bir barış anlaşmasının genel ilkelerine dair bir bildiri İran’ın aracılığıyla Tahran’da
imzalanmıştır. Bu bildiri, uluslararası bir girişimle hazırlanan ve iki ülkenin üzerinde anlaşarak imzaladığı ilk belgedir. Ne var ki, 8-9 Mayıs tarihlerinde
Ermeni güçlerinin Şuşa’yı işgaliyle bu girişim kadük kalmıştır. Esasen bu girişim, günümüze kadar üzerinde anlaşılıp sonradan kadük kalacak pek çok girişimin ilk örneğidir.
imzalanmıştır. Bu bildiri, uluslararası bir girişimle hazırlanan ve iki ülkenin üzerinde anlaşarak imzaladığı ilk belgedir. Ne var ki, 8-9 Mayıs tarihlerinde
Ermeni güçlerinin Şuşa’yı işgaliyle bu girişim kadük kalmıştır. Esasen bu girişim, günümüze kadar üzerinde anlaşılıp sonradan kadük kalacak pek çok girişimin ilk örneğidir.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş tüm hızıyla sürerken 24 Ekim 1992’de ABD Kongresi, ABD’nin Azerbaycan’a yardımını yasaklayan
‘Özgürlükleri Destekleme Yasası 907. Bölüm’ü (İng. Section 907 of the Freedom Support Act) kabul etmiştir. Pek çok araştırmacı, ABD Kongresi’nin aldığı bu kararda ülkedeki Ermeni lobisinin önemli bir rolü olduğu kanaatindedir. 1992 yılında ABD Kongresi’nin aldığı karar, Dağlık Karabağ sorunu kapsamında Ermeni lobi faaliyetlerinin ilk ve en başarılı örneklerinden biri olarak tanımlanabilir. Nitekim, farklı ülkelerdeki Ermeni toplulukları halen bulundukları ülkelerde Ermenistan lehine lobi faaliyetlerine günümüzde de devam etmektedir. Özgürlükleri Destekleme Yasası 907. Bölüm, 2002 yılının Ocak ayında dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından yürürlükten kaldırılmıştır.
‘Özgürlükleri Destekleme Yasası 907. Bölüm’ü (İng. Section 907 of the Freedom Support Act) kabul etmiştir. Pek çok araştırmacı, ABD Kongresi’nin aldığı bu kararda ülkedeki Ermeni lobisinin önemli bir rolü olduğu kanaatindedir. 1992 yılında ABD Kongresi’nin aldığı karar, Dağlık Karabağ sorunu kapsamında Ermeni lobi faaliyetlerinin ilk ve en başarılı örneklerinden biri olarak tanımlanabilir. Nitekim, farklı ülkelerdeki Ermeni toplulukları halen bulundukları ülkelerde Ermenistan lehine lobi faaliyetlerine günümüzde de devam etmektedir. Özgürlükleri Destekleme Yasası 907. Bölüm, 2002 yılının Ocak ayında dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından yürürlükten kaldırılmıştır.
1993 yılında Azerbaycan’daki elit arasında iktidar mücadelesi devam ederken, bu mücadelenin neden olduğu karmaşa ve bozukluk, Ermeni birliklerinin Azerbaycan topraklarını işgalini kolaylaştıran önemli bir neden olmuştur. Ermeni birliklerinin Azerbaycan içindeki hızlı ilerleyişi, uluslararası toplumu işgal karşısında tepki vermek zorunda bırakmıştır. Böylece 1993 yılı Nisan ve Kasım aylarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Ermeni güçlerin işgal ettikleri topraklardan çekilmesini isteyen dört karar almıştır.15 Bu kararlara rağmen, iki tarafın da ağır kayıplar vermesine neden olan çatışmalar 1993’den 1994’e artarak devam etmiştir.
Sonunda, birkaç kısa süreli ateşkesten sonra, 5 Mayıs 1994 tarihinde Bişkek’te Rusya’nın içinde yer aldığı AGİT Minsk Grubu’nu dışarıda bırakan tek taraflı
girişimiyle,16 Azerbaycan, Ermenistan, Dağlık Karabağ Ermenileri ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nun temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda 12 Mayıs tarihinde yürürlüğe girmek üzere iki taraf arasındaki ‘kalıcı’ ateşkesi sağlayan Bişkek Protokolü imzalanmıştır. Bu ateşkesle birlikte, yirmi binden fazla insanın hayatını kaybettiği, bir milyon civarında insanın yerinden edildiği, sadece Dağlık Karabağ değil çevresindeki yedi bölge de dâhil olmak üzere Azerbaycan topraklarının, Azerbaycan’ın resmi söylemine göre, %20’sinin Ermeni işgali altına girdiği savaşın ‘sıcak’ faslı son bulmuştur. Bunun yanında, günümüze kadar savaşı bitiren bir barış anlaşmasının imzalanamadığının ve bu nedenle savaşın de jure devam ettiğinin de altı çizilmelidir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
girişimiyle,16 Azerbaycan, Ermenistan, Dağlık Karabağ Ermenileri ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nun temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda 12 Mayıs tarihinde yürürlüğe girmek üzere iki taraf arasındaki ‘kalıcı’ ateşkesi sağlayan Bişkek Protokolü imzalanmıştır. Bu ateşkesle birlikte, yirmi binden fazla insanın hayatını kaybettiği, bir milyon civarında insanın yerinden edildiği, sadece Dağlık Karabağ değil çevresindeki yedi bölge de dâhil olmak üzere Azerbaycan topraklarının, Azerbaycan’ın resmi söylemine göre, %20’sinin Ermeni işgali altına girdiği savaşın ‘sıcak’ faslı son bulmuştur. Bunun yanında, günümüze kadar savaşı bitiren bir barış anlaşmasının imzalanamadığının ve bu nedenle savaşın de jure devam ettiğinin de altı çizilmelidir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
5 Abdullahzade, Hukuki Yönleriyle Dağlık Karabağ Sorunu, 64-67; Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 8-11.
6 Abdullahzade, Hukuki Yönleriyle Dağlık Karabağ Sorunu, 69; Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 11-12.
7 Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 13.
8 Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 13.
9 Bk. de Waal, Black Garden, 18-19.
10 Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 22&25-26.
11 Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 16-20& 24.
12 Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 19-25&33.
13 Bununla alakalı olarak, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 5 Ağustos 2019’da Karabağ’daki de facto Ermeni yönetiminin başkent olarak nitelediği Hankendi’nde halka yaptığı bir konuşmada “Artsakh [Karabağ] Ermenistandır, o kadar” şeklinde bir ifade kullanmış olması dikkat çekici bir örnek olarak akla gelmektedir.
14 Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 26.
15 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlar şunlardır: 822 (1993) - 30 Nisan 1993; 853 (1993) - 29 Temmuz 1993; 874 (1993) - 14 Ekim 1993; 884 (1993) - 12 Kasım 1993.
16 Cornell, The Nagorno-Karabakh Conflict, 122; de Waal, Black Garden, 265.
3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***