Kafa Devrimi
Mine G. Kırıkkanat
AKP iktidarının ipini çoktan çektiği demokrasiyi mezara nasıl ve ne zaman gömeceği, artık belli.
Dünkü Cumhuriyet gazetesi, hepimizin bildiği, kimimizin bire bir tanık olduğu korkunç gerçeği açıkladı: Son 10 yılda çoluk çocuk, toplam nüfusu yaklaşık 5 milyon artan Türkiye, önümüzdeki seçimlere, aynı sürede 12 milyon artış gösteren “ Kuşkulu ” bir seçmen kitlesiyle giriyor. Bu kitlenin yadsınamayacak bir bölümü çok yüksek olasılıkla, T.C. yurttaşlığı verilen Suriyelilerden, öteki dünya kaçkını mevtalara kadar düzmece seçmenlerden oluşuyor.
AKP yandaşları, özellikle sosyal medyada boşuna konuşmuyor, “Muhalefeti sandığa gömmek” tehditleri savururken... Seçim sandıkları, muhalefetle birlikte cenazesi kaldırılacak demokrasinin mezar adresi.
Bu komploya direnebilecek, karşı çıkacak ve sonuç alacak sesler nasıl düzmece suçlamalar, hileli kovuşturmalarla susturulup sindirildiyse; demokrasi de düzmece oylar ve hileli seçimlerle gömülecek.
İktidar, seçmen kitlesindeki hileli yüzdeyi ortaya çıkaracak, komployu önleyecek denetim ve yargı mekanizmasını da kilitledi. YSK, bağımsız değil. Anayasa Mahkemesi keza...
***
Türkiye’de silahsız, külahsız, halkoyuyla değişim isteyen demokratlar, AKP’nin henüz “Mostralık” olarak tahammül edip içeri tıkmadığı muhalifler ve muhalefet partileri, ne yapabilir, böyle bir oldu bitti karşısında?
Her şeyden önce AKP’nin toplumsal anlayışına taban tabana zıt bir vizyon edinmelidirler. Nedir AKP’nin toplumsal anlayışı? Kadınları ikinci plana itmekte cinsel ayrımcılığı kullanan, erkek egemen bir toplum değil mi nihai amacı? Zaten gerek demokrasi, gerekse laiklik de kadın ve erkeğin yasa önünde eşitliği, dolayısıyla dinden bağımsız bir eşitlik değil midir?
Öyleyse AKP’nin karşısına, kadın ağırlıklı bir söylem ve uygulamayla çıkılmalıdır. Ancak böyle tersine bir vizyon, iktidarın amacına taban tabana zıt bir Türkiye projesi, atılan gericilik temellerini sarsar ve bugün değilse yarın, gidişatı tersine çevirebilir.
Oysa, Türkiye’nin durumuna nüfusun yarısını oluşturan kadınlar açısından bakıldığında, AKP, CHP ile MHP’nin birer erkek egemenliği olduğunu, son toplamda hiçbir fark taşımadıklarını görüyoruz. Halen, paylaşalım ya da paylaşmayalım, savunduğu toplumsal görüşü, kadın temelinde düşünen tek parti BDP.
Her şeyden önce AKP’nin toplumsal anlayışına taban tabana zıt bir vizyon edinmelidirler. Nedir AKP’nin toplumsal anlayışı? Kadınları ikinci plana itmekte cinsel ayrımcılığı kullanan, erkek egemen bir toplum değil mi nihai amacı? Zaten gerek demokrasi, gerekse laiklik de kadın ve erkeğin yasa önünde eşitliği, dolayısıyla dinden bağımsız bir eşitlik değil midir?
Öyleyse AKP’nin karşısına, kadın ağırlıklı bir söylem ve uygulamayla çıkılmalıdır. Ancak böyle tersine bir vizyon, iktidarın amacına taban tabana zıt bir Türkiye projesi, atılan gericilik temellerini sarsar ve bugün değilse yarın, gidişatı tersine çevirebilir.
Oysa, Türkiye’nin durumuna nüfusun yarısını oluşturan kadınlar açısından bakıldığında, AKP, CHP ile MHP’nin birer erkek egemenliği olduğunu, son toplamda hiçbir fark taşımadıklarını görüyoruz. Halen, paylaşalım ya da paylaşmayalım, savunduğu toplumsal görüşü, kadın temelinde düşünen tek parti BDP.
***
Dolayısıyla gerek CHP, gerekse MHP’nin kendi kafasında yapması ve zaten Türkiye’deki tüm erkek nüfusa örnek olması gereken bir devrim var: Egemenlik alışkanlıklarından, kadınlar lehine feragat.
Hele CHP’nin, erkek egemen yapılanmasındaki bu kafayı, eğer AKP’den farklı ve ilerici olduğunu kanıtlamak derdindeyse; eğer yenilenmek, umut olmak istiyorsa, hemen, derhal değiştirmesi gerekiyor! Çünkü CHP’nin son yıllarda çıkardığı en başarılı ve çalışkan milletvekili Emine Ülker Tarhan’ı, toplumdaki ağırlığı “erkek” ağır topların önüne geçer korkusundan nasıl harcadığını unutmadık…
Önümüzde belediye seçimleri var. Pek çok CHP’li kadın da aday adayı. Erkek egemen CHP, kafasında bir devrim yapsa ve kadın adaylara ağırlık verse, hatta çoğunluk tanısa fena mı olur?
***
Örneğin Aylin Kotil. Sapına kadar CHP’li, dediği ve yaptıkları uyumlu, sahada inanılmaz bir enerjiyle çalışan, hatta seçim barajının düşürülmesi için tek başına İstanbul’dan Ankara’ya yürüyecek kadar gayretli bir idealist. Çok iyi bir milletvekili de olabilirdi, ama “nedense” geçen seçimlerde aday gösterilmedi.
Şimdi Beyoğlu Belediye başkanlığına CHP’den aday adayı, Aylin Kotil. Üstelik, 1970 yılında Beyoğlu’nda doğmuş!
Şimdi Beyoğlu Belediye başkanlığına CHP’den aday adayı, Aylin Kotil. Üstelik, 1970 yılında Beyoğlu’nda doğmuş!
Bütün kültürlerin kavşağı, İstanbul halkını buluşturan çekim merkezi Beyoğlu, bir özgürlük alanı olması gerekirken; yolsuzluklar kadar, AKP’nin yasakçılığından ve Kasımpaşalı Ahmet Misbah Demircan’ın çapsız kafasından çok çekti.
CHP’nin Beyoğlu’nu yeni bir yüz, taze umutlar taşıyan Aylin Kotil ile kazanıp özgürlüğüne kavuşturması, ne kadar güzel olur…
G NOKTASI
1970 yılında Beyoğlu’nda doğan Aylin Kotil, İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi mezunu. ABD Strayer Üniversitesi’nden “Kamu Yönetimi” konulu yüksek lisans sahibi. Dinler tarihi ve siyaset tarihi üzerine çalışmaları var. Profesyonel yaşamı, eğitime adanmış bir kişilik. Özellikle “okulöncesi çocukların eğitimi” üzerine yoğunlaşan Aylin Kotil, 1996 yılında Ataköy ve Yeşilköy’de kurduğu “Aylin Kotil Okulları”nı yönetiyor. Okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılması kapsamında, Erzurum’da bir anaokulu yaptırdı. Beş yıl süreyle Cumhuriyet gazetesi Pazar ekine yazılar yazdı. “Benim İçin Ateş Yakar mısın?” başlıklı kitabında, hayata ve insana bakışını anlatıyor. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yer aldı ve çalıştı. Aylin Kotil, kendisini bildi bileli seçim kampanyalarında görev aldığı, saha militanı olarak çalıştığı ve siyasal mücadelesinde varlığını adadığı CHP’nin, altı yıldan beri kayıtlı üyesi.
“ Yorgun Ulusların Bağrındaki yeni, Büyük ve taze Güç, Kadın halkıdır.”
MARCEL PREVOST
MARCEL PREVOST
***