FUAT AVNI KIMDIR?
Umit Özdağ
Bir seneyi aşan bir süreden buyana Fuat Avni ismi ile twitter hesabından AKP Hükümetinin iç yapısı, kamuoyunun bilmediği çalışma ve planları ile kamuoyunu bilgilendiren hesap numarası aynı şekilde etkili bir tarzda güvenlik bürokrasisi içinden de gizli bilgileri ifşa etmektedir. Bu durum haklı olarak Fuat Avni’nin kim olduğu sorusunun sorulmasına neden olmaktadır. Ancak çok saf olanlar dışında bu soruyu soranların bir çoğu da Fuat Avni’nin bir kişi değil bir örgüt olduğunu bilmektedirler.
Diğer bir ifade ile Fuat Avni, Gülen Cemaati’nin “istihbarat örgütünün” adıdır. İstihbarat örgütü nitelemesi tabii ki klasik anlamda bir istihbarat örgütü anlamına gelmemektedir. Kastettiğim bir gruptur. Bu “grubun/örgütün” iki kanadı olduğu anlaşılmaktadır. Birinci kanadı AKP içinde derine gömülmüş ve AKP-Cemaat ilişkilerinin en iyi olduğu günlerde de bu günleri düşünerek Gülen Cemaati’ne yakınlığı dışa vurmamış AKP’nin beynine yakın politikacılar ve/veya bürokratlar oluşturmaktadır. Diğer kanadı ise güvenlik bürokrasisi içinde Gülen Cemaati’nin en güçlü olduğu dönemlerde dahi kimliklerini dışa vurmayan polis/istihbaratçı/askerler teşkil etmektedir.
Bir seneden buyana Gülen Cemaati’ne karşı devam eden yoğun operasyonlara rağmen Fuat Avni örgütünün gücünü koruduğunu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bile haberi olmadığı bir operasyonu haber vererek ortaya koymuştur. Bu noktada altı çizilmesi gereken husus, cemaat ve tarikatların demokratik bir toplum düzeni içinde asli işlerini yapma konusunda tamamen özgür olmaları gerektiği hususudur. Ancak, güvenlik bürokrasisine, polise, askere ve istihbarata hakim olma isteği ve politikası sonuçta polisi, askeri ve istihbaratı milli kurumlar olmaktan çıkaracak bir cemaatin uzantısı durumuna getirecektir. Bu durumu değil demokratik hukuk devleti ile izah etmek, devlet oluşun mantığı ile izah etmek mümkün değildir. Ancak unutulmaması gereken nokta, devlet oluşun mantığına aykırı olan bu duruma neden olan AKP’nin, 2003’ten buyana izlediği personel politikasıdır. AKP, bugün cemaat/devlet bürokrasisi içinde “paralel devlet” oluşturdu diyerek, cemaati millete şikayet etmektedir.
Aynı AKP, 2006’dan buyana PKK ile izlediği müzakere ve şimdi süren mütareke sürecinde PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da bürokrasi içinde değil, ancak paralel bir bürokrasi/devlet inşa etmesinin önünü açmıştır. Bu süreç Türkiye’yi bölünmeye sürüklemektedir. AKP’nin “PKK bizi kandırdı” diye bağıracağı günler çok uzak değildir. Seçimler yaklaştıkça ve ekonomik kriz ağırlaştıkça, Erdoğan/AKP Hükümeti; PKK ile mütareke görüşmelerinde, AKP içinden içeriden gelen tepkiler ve PKK’nın şımarıklıklarını aşmak amacı ile yeni bir düşman arayışı içinde, PKK’ya karşı seçimlere kadar sürecek yeni bir askeri operasyon dalgası başlatabilir. Böyle bir operasyon, AKP zemininde kaymaya başlayan milliyetçi oyları geri getireceği gibi, düşmanlığı yönlendirecek yeni bir hedef ortaya çıkaracaktır. Seçimlerden sonra muhtemelen mütareke görüşmeleri tekrar başlayacaktır.
Diğer bir ifade ile Fuat Avni, Gülen Cemaati’nin “istihbarat örgütünün” adıdır. İstihbarat örgütü nitelemesi tabii ki klasik anlamda bir istihbarat örgütü anlamına gelmemektedir. Kastettiğim bir gruptur. Bu “grubun/örgütün” iki kanadı olduğu anlaşılmaktadır. Birinci kanadı AKP içinde derine gömülmüş ve AKP-Cemaat ilişkilerinin en iyi olduğu günlerde de bu günleri düşünerek Gülen Cemaati’ne yakınlığı dışa vurmamış AKP’nin beynine yakın politikacılar ve/veya bürokratlar oluşturmaktadır. Diğer kanadı ise güvenlik bürokrasisi içinde Gülen Cemaati’nin en güçlü olduğu dönemlerde dahi kimliklerini dışa vurmayan polis/istihbaratçı/askerler teşkil etmektedir.
Bir seneden buyana Gülen Cemaati’ne karşı devam eden yoğun operasyonlara rağmen Fuat Avni örgütünün gücünü koruduğunu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bile haberi olmadığı bir operasyonu haber vererek ortaya koymuştur. Bu noktada altı çizilmesi gereken husus, cemaat ve tarikatların demokratik bir toplum düzeni içinde asli işlerini yapma konusunda tamamen özgür olmaları gerektiği hususudur. Ancak, güvenlik bürokrasisine, polise, askere ve istihbarata hakim olma isteği ve politikası sonuçta polisi, askeri ve istihbaratı milli kurumlar olmaktan çıkaracak bir cemaatin uzantısı durumuna getirecektir. Bu durumu değil demokratik hukuk devleti ile izah etmek, devlet oluşun mantığı ile izah etmek mümkün değildir. Ancak unutulmaması gereken nokta, devlet oluşun mantığına aykırı olan bu duruma neden olan AKP’nin, 2003’ten buyana izlediği personel politikasıdır. AKP, bugün cemaat/devlet bürokrasisi içinde “paralel devlet” oluşturdu diyerek, cemaati millete şikayet etmektedir.
Aynı AKP, 2006’dan buyana PKK ile izlediği müzakere ve şimdi süren mütareke sürecinde PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da bürokrasi içinde değil, ancak paralel bir bürokrasi/devlet inşa etmesinin önünü açmıştır. Bu süreç Türkiye’yi bölünmeye sürüklemektedir. AKP’nin “PKK bizi kandırdı” diye bağıracağı günler çok uzak değildir. Seçimler yaklaştıkça ve ekonomik kriz ağırlaştıkça, Erdoğan/AKP Hükümeti; PKK ile mütareke görüşmelerinde, AKP içinden içeriden gelen tepkiler ve PKK’nın şımarıklıklarını aşmak amacı ile yeni bir düşman arayışı içinde, PKK’ya karşı seçimlere kadar sürecek yeni bir askeri operasyon dalgası başlatabilir. Böyle bir operasyon, AKP zemininde kaymaya başlayan milliyetçi oyları geri getireceği gibi, düşmanlığı yönlendirecek yeni bir hedef ortaya çıkaracaktır. Seçimlerden sonra muhtemelen mütareke görüşmeleri tekrar başlayacaktır.
..