Türkiye de Siyasallaşan Ekonomik derinlik ve Telekom Dosyası
Tamer Abuşoğlu
18.07.2005/Sayı:86
Ekonomik gidişatı genel politikanın yörüngesi dışında düşünmek ya da genel politikanın yürüme yolu ile ekonominin akışkanlığını birbirinden temelli ve kesin çizgilerle ayırmak mümkün gözükmüyor. Ekonomik alt yapıdakilerin siyasi üst yapıyı belirlemesi esası, politikayı ekonomi ile birlikte değerlendirme zorunluluğunu da beraberinde getiriyor. Bu anlamda ekonomi giderek siyasallaşıyor, siyaset çuvalladıkça ise bu gidişatın doğal sonucu olarak ekonomi dibe vuruyor.
IMF ve Dünya Bankası denetimindeki Türk ekonomisi kamusal alanda çözülüyor. İşbirlikçi hükümetler 80 yıllık milli devletin ve Cumhuriyet’in en temel kazanımlarını özelleştirme adı altında adeta yağmalama yarışında birbirleriyle rekabet ediyor. Çağı yakalamak ve uygar dünyaya ayak uydurmak adına, devleti ekonomiden soyutlayarak “ne pahasına olursa olsun özelleştirme” anlayışıyla milli devletin sırtındaki hançer yarası giderek öldürücü bir hal alıyor. Gelişmiş ülkelerin pazar ve piyasa kurucusu International Monatery Fund’un Türk ekonomisinin yeniden yapılandırılması konusunda dayattığı reformlarla OECD’nin “Analitik Databank” verileri birbirleriyle tezat teşkil ediyor. Türkiye’nin 80 yılda elde ettiği kamu sektörüne ait bütün kazanımlarının özelleştirilmesini isteyenlerin kendi ülkelerindeki ekonomik sistem içindeki devletin payı İsveç’te %58, Fransa’da %53, Almanya’da %53, Belçika’da %50, İsviçre’de %49,5, İtalya’da %48,5, Hollanda’da %47, Norveç’te %47, Kanada’da %41, İngiltere’de %41, Japonya’da %39, ABD’de %32 iken, Türkiye’de %24. Bu tabloya bakıldığında Batı emperyalizminin hedefinde, ekonomisi çökertilmiş bir Türkiye’nin istikbalde politik çullanışa hazır hale getirilmesi esasına dayanan bir anlayışı vardır.
Özelleştirmeyi inadına savunmak ve kutsal bir vazifeyi yerine getirmek istercesine bu kural tanımaz yağmacılığın yerine, zarar ettiği varsayılan KİT’ler için özerk hale getirme politikası işlettirilemedi. Özelleştirme yüksek kurulu devletin ve ulusun yüksek menfaatlerini esas alan ve bütün dünyada benzer örgütlerin çalışma yöntemleriyle Türkiye’nin jeopolitiğini tartarak yapması gerekenlerin aksine, tamamen siyasal iktidarların iradesinde dışardan dayatılan emir ve direktiflere göre 80 yıllık Cumhuriyet’in manevi mirasını yağmalattı. Bu çağdışı talan ve yağma politikası, devletin ekonomiden elini çekerek KİT’lerin devletin sırtında yarattığı kamburun kaldırılması adına hayırla yad edilerek, Türkiye koşullarının yarattığı tarihin bu en hızlı yağması meşru temele oturtuldu.
Meksika, Telekom’u özelleştirilirken her abone 3 bin dolar üzerinden hesaplanmıştır. Türk Telekom 19 milyonu aşan abonesiyle 60 milyar dolar sınırında bir değere sahiptir. 12,5 milyar dolarlık pasif kaynakların bedeline, 9,3 milyar dolarlık öz kaynakların bedelini ekleyerek Türk Telekom’un gerçek değerine ulaşabiliriz.
Özelleştirme hamlesi başladığından bu yana ulusal güvenliğimizi tehdit edecek, ya da güvenlik riski oluşturacak alanlarda yapılacak özelleştirmenin koşullarının üretilmesi konusunda ince düşünmek zorunluluğu her zaman tartışıldı. IMF’nin verdiği kredilere ek olarak Telekom’un % 99’unun özelleştirilmesini talep etmesi, “IMF İcra Direktörleri Kurulu”nun Telekom yasasının çıkartılması konusu 2000’li yıllarda mevcut hükümetlerden isteklerinin başında geliyordu. Oysa ki emperyalist Batı kendi Telekom’unu elinde tutuyor, Fransa ve Almanya gibi ülkeler kendi telekomlarına ait hisselerin ancak %2’lik sembolik bir bölümünü birbirine devrediyor, kendi telekomlarına ait tekelin ellerinde kalması için birlikte hareket ediyordu. Ancak aynı ülkeler 3. Dünya ülkelerinin Telekomlarını ucuza kapatmak ve haberleşme tekelinde inisiyatif güç olmak için şeytanla işbirliği yapmaya devam ediyor.
Ve sonunda olan oldu. Türk Telekom’un %55’lik hissesi, Lübnan eski Devlet Başkanı Refik Hariri’nin kurucusu olduğu Oger Telekom, Suudilerin sahibi olduğu Suudi Telekom, bir İtalyan şirketi olan Telecom İtalia’nın yer aldığı konsorsiyuma 6 milyar 550 milyon dolara satıldı. Türk özelleştirme tarihinin en yüksek rakamını yakalamış olmanın cuşu huruşa getirdiği hükümetle, ne hikmettir alıcı kuruluş aynı sevinç tablosunun içinde benzer görüntüler sergilemekten uzak durmuyor. Dünya ticaret tarihinde alıcının ve satıcının aynı dozda sevindiği bir alışveriş görülmemiştir. Ne yazık bu gariplik de Türkiye’ye nasip olmuştur.
Bu satışla birlikte Türkiye’nin iç ve dış güvenliği riske edilmiştir. Söz konusu konsorsiyum yönetimi ele geçirdiğinde, kuruluşun bütün olanaklarını kontrol etme şansını yakalayacak. Uydu haberleşme sistemi tamamen yabancıların kontrolüne bırakılacağı için Telekom, Türkiye’nin içerden kuşatılması demek olacaktır. Türkiye’nin bütün muhaberesini dinleme olanağı bulacak olan yabancılar, ülke içi telekulak vazifesini üstlenecek, bu yolla elde edilen bütün istihbarat diğer ülkelerin istifadesine sunulacaktır. Bir dönem sonra Türkiye’nin gizliliği denen bir şey kalmayacak. Bunun meali ise muhaberesi olmayanın muharebe kabiliyetinin olamayacağı gerçeğine tekamül edeceğidir.
Bu satışta yol pahasına satılan Türk Telekom 19 milyonu aşan abonesi, 3,5 katrilyon TL sermayesi, 9 katrilyon TL cirosu ile dünyanın en büyük ve en karlı kuruluşlarından biridir. İki yıllık net karı 4,8 milyar dolar olan Türk Telekom neredeyse 2.5 yıllık karı karşılığı bedavaya getirilerek adeta bir peşkeş operasyonuyla elden çıkarıldı. 1 milyar 310 milyon dolar peşinatla Telekom’u satın alan konsorsiyum kalan borcu 5 yılda ve 5 taksitle ödeyecek. Bir yıl sonra Telekom’un yıllık 2.4 milyar dolar olan kazancından hem taksit ödeyip, hem de verdikleri peşinatı geri alacaklar. Bütün bu cazip geri ödeme planına bir de Lübnanlı ortakların Ermeni diasporasıyla olan ilişkileri eklendiğinde, Türkiye’nin baltayı nasıl dizine vurduğunu hesaplayalım.
Pis kokuların yükseldiği Türk Telekom’un devriyle ilgili olarak siyaset kulislerindeki sorular birbirini izliyor. Başbakan’ın Lübnan gibi küçük bir ülkede 3 gün boyunca neler yaptığı, bu ülkede ihaleyi kazanan Oger firmasının yetkilileriyle gizli ve özel bir görüşme yapıp yapmadığı, ihaleye girecek bir firmanın yetkilileriyle ilgili ülkenin başbakanının görüşmesinin etik olup olmadığı, gazetelere yansıyan ve cevap bekleyen sorular.
Bir diğer iddia MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural’a ait. Türk Telekom özelleştirilmesinin yapıldığı günden bir gün önce, gece yarısı yapılan bir operasyonla Almanya ve İngiltere’de on milyarlarca dolara ihale edilen 3. nesil mobil telefon sistemi (CDMA) frekans bandı imtiyazı, bedelsiz olarak özelleştirilecek Türk Telekom’a dolayısıyla yeni alıcıya tahsis edildi. 20 bin çalışanın işine son verilmesi halinde, maliyet yılda 500 milyon dolar azaltılmış olacak. Türk Telekom’un son iki yıllık net karı 4.8 milyar dolar, pasif kaynakların bedeli 12.5 milyar dolar ve özkaynakların değeri ise 9.3 milyar dolardır. AKP Türk Telekom’un özelleştirilmesi operasyonunu hukuk dışı olarak müdahale etmiştir.
Bütün bu acı gelişmeler bir oldu-bittiye getirilmeden satış tamamen iptal edilebilir. Bu yolla ülkenin iç ve dış güvenliği düşman güçlerin insafına terk edilmekten alıkonulabilir. İhale sonuçları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından önce Rekabet Kurumu’nun görüşüne sunulacak. Bundan sonra İhale Komisyonu tarafından verilecek kararla Bakanlar Kurulu’na sunulacak. İmzalanacak hisse sözleşmesi çerçevesinde imtiyaz sözleşmesi Danıştay’a gönderilecek ve sonrasında ise söz konusu konsorsiyumla hisse satış ve devir sözleşmesi imzalanacak. Sözleşme 21 yıl süreyle geçerli olacak. Bu prosedür devam ederken, “sahipsiz vatanın batması haktır / sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” diyen anlayışına sadık, temiz süt emmiş bir vatan evladı masaya yumruğunu vuracak mı?
Hiç bir sonuç nedensiz değildir. Her şey neden sonuç ilişkisinde kilitlidir. Necip Hablemitoğlu’nun şehadetinden, Türk aydınlarına çağının ışık saçan Muammer Aksoylarına, batık bankalara 47 milyar dolar para kaptıranların, Seydişehir Alimünyum A.Ş’ye 305 milyon dolar değer biçecek kadar akıldışı özelleştirme çılgınlığını Türk Telekom’un kapısına kadar dayandırmasının, Kürt Tealicilerle, EOKA’cı Rumların, Taşnakçı Ermenilerle, Yeni Bizansçı Yunanlıların eylemlerindeki zeminin eşzamanlı oluşu, AB ve ABD tiyatrosunun gerektirdiği düzenek içindedir. IMF’nin baş koşul olarak ortaya koyduğu Türk Telekom’un özelleştirilmesi ve zaman zaman Türkiye’yi geren açıklama ve dayatmaları IMF içinde % 30 ağırlık sahibi olan ABD’nin tepkisiyle eşzamanlıdır ve tamamen siyasaldır.
1. Tezkerenin yarattığı krizle ABD, Türkiye’yi bölge politikasının dışına iterek adeta izole edilmesine neden olmuştur. Şimdilerde Haririlerin ve Ermeni Diasporasının Türk Telekom’a hakim olmasıyla, Türk devletinin yatak odasına ait bütün mahremiyet CIA ve Pentagonun ellerinde demek olacaktır. Türk Telekom’u satanlar, ülkenin geleceğini de satmıştır. Tarihin kurduğu dar ağaçları vatana ihanetin lekesini yağlı ilmeklerin adaletiyle temizleyecektir.
http://www.turksolu.com.tr/86/abusoglu86.htm
.