Deniz Feneri Davası 2007 - 2008
Deniz Feneri İddianamesi (Tıklayınız)
Frankfurt Main Savcılığı tarafından Deniz Feneri e.V hakkında açılan davada, Almanya’da yardım adı altında toplanan paranın, amaç dışı kullanıldığı, Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği ile Kanal 7’nin de bulunduğu çeşitli firma ve kişilere aktarıldığı iddia ediliyordu. Savcılık toplanan 41 milyon Euro’nun 18 milyonunun kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye yollandığını da ileri sürdü.
Deniz Feneri Davası Özeti
- Nisan 2007: Almanya’da Deniz Feneri e.V.’ye yönelik ilk baskınlar yapıldı. 1 yıl içinde soruşturmalar tamamlanıp iddianame yazıldı.
- Eylül 2008: Almanya’daki Deniz Feneri davası sonuçlandı: Ancak Alman yargısı olayın ve skandalın peşini bırakmamaya kararlı. Dava sırasında yardımın paralarının gönderildiği Türkiye adreslerine dikkat çekilmiş.
- Ekim 2008: Asıl tartışma: Deniz Feneri'nin yolsuzluğu ve bağış skandalıyla AKP arasında ne gibi bağlantı var.
(Deniz Feneri ile ilgili iddiaları araştırma ya da soruşturma önergesiyle Meclis gündemine taşınıyor.
Aktütün Sınır Karakolu’nun emniyetini sağlayan Bayraktepe’ye düzenlenen ve 17 askerin şehit olduğu saldırı, bir süre önce Almanya’da görülen dava ile gündemin ilk sırasına yerleşen Deniz Feneri derneği ve Türkiye uzantıları ile ilgili iddiaları ve tartışmaları gölgelerken, önümüzdeki günlerde iddiaları Meclis gündemine getirilecek).
(Deniz Feneri ile ilgili iddiaları araştırma ya da soruşturma önergesiyle Meclis gündemine taşınıyor.
Aktütün Sınır Karakolu’nun emniyetini sağlayan Bayraktepe’ye düzenlenen ve 17 askerin şehit olduğu saldırı, bir süre önce Almanya’da görülen dava ile gündemin ilk sırasına yerleşen Deniz Feneri derneği ve Türkiye uzantıları ile ilgili iddiaları ve tartışmaları gölgelerken, önümüzdeki günlerde iddiaları Meclis gündemine getirilecek).
- Kasım 2008: Deniz Feneri derneği skandalı, Türkiye'nin dava dosyasını Almanya'dan istemesiyle yeni bir boyuta taşındı.*
8 Eylül 2008: Türkiye, aylardır tartıştığı Almanya’daki Deniz Feneri yolsuzluğu ile ilgili soruşturma açılması için 8 Eylül’de İşçi Partisi tarafından suç duyurusunda bulunulmasını bekledi.
17 Eylül 2008: Almanya’daki Deniz Feneri davası sonuçlandı.
19 Eylül 2008: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Deniz Feneri soruşturmasını yürütmekle Basın Savcısı Nadi Türkaslan’ı görevlendirdi. Ankara Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, 22 Eylül’de yaptığı açıklamada, soruşturmanın rutin olduğunu, gerekirse Almanya’dan dosyanın istenebileceğini açıkladı. Bakan Şahin ise böyle bir başvuruyu hemen işleme koyacaklarını söyledi.
24 Eylül 2008: Başsavcı Boyrazoğlu, 24 Eylül’de yaptığı açıklamada Almanya’dan dosya geldikten sonra soruşturmanın Ankara’da devam edip etmeyeceğine karar vereceklerini söyleyerek, soruşturmanın uzayabileceği işareti verdi.
26 Eylül 2008: Başsavcılığın beklenen başvurusu 26 Eylül’de geldi. Başsavcılık, Adalet Bakanlığı’na bir yazı göndererek, soruşturma dosyası ve mahkeme kararının Almanya’dan istenmesini talep etti. Başvuru için Almanca bir dosya hazırlandığı öğrenildi.
6 Ekim 2008: Adalet Bakanı Şahin, 6 Ekim’de, Ankara Başsavcılığı’nın talebi doğrultusunda Almanya’daki Deniz Feneri davasının dosyası ve mahkeme kararının istenmesi için Frankfurt Başkonsolosluğu’na yazının gönderildiğini açıkladı. Bu yazı resmi yazışmaların tabi olduğu usul gereği APS (Acele Posta Servisi) ile gönderildi.
16 Ekim 2008: Şahin, Türkiye’nin dosya talebine ilişkin evrakın, 16 Ekim’de Alman makamlarına ulaştığını açıkladı.
21 Ekim 2008: Kamuoyunun baskısı nedeniyle Adalet Bakanlığı, 21 Ekim’de “süreci hızlandırmak” için Dışişleri Bakanlığı ile Frankfurt Başkonsolosluğu’na faks gönderdi.
23 Şubat 2009: Buna rağmen dosya Savcılığa suç duyurusunda bulunulmasından ancak 169 gün sonra Dışişleri Bakanlığı’na gönderildi. Delillerin akıbeti tartışma konusu oldu.
19 Eylül 2008: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Deniz Feneri soruşturmasını yürütmekle Basın Savcısı Nadi Türkaslan’ı görevlendirdi. Ankara Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, 22 Eylül’de yaptığı açıklamada, soruşturmanın rutin olduğunu, gerekirse Almanya’dan dosyanın istenebileceğini açıkladı. Bakan Şahin ise böyle bir başvuruyu hemen işleme koyacaklarını söyledi.
24 Eylül 2008: Başsavcı Boyrazoğlu, 24 Eylül’de yaptığı açıklamada Almanya’dan dosya geldikten sonra soruşturmanın Ankara’da devam edip etmeyeceğine karar vereceklerini söyleyerek, soruşturmanın uzayabileceği işareti verdi.
26 Eylül 2008: Başsavcılığın beklenen başvurusu 26 Eylül’de geldi. Başsavcılık, Adalet Bakanlığı’na bir yazı göndererek, soruşturma dosyası ve mahkeme kararının Almanya’dan istenmesini talep etti. Başvuru için Almanca bir dosya hazırlandığı öğrenildi.
6 Ekim 2008: Adalet Bakanı Şahin, 6 Ekim’de, Ankara Başsavcılığı’nın talebi doğrultusunda Almanya’daki Deniz Feneri davasının dosyası ve mahkeme kararının istenmesi için Frankfurt Başkonsolosluğu’na yazının gönderildiğini açıkladı. Bu yazı resmi yazışmaların tabi olduğu usul gereği APS (Acele Posta Servisi) ile gönderildi.
16 Ekim 2008: Şahin, Türkiye’nin dosya talebine ilişkin evrakın, 16 Ekim’de Alman makamlarına ulaştığını açıkladı.
21 Ekim 2008: Kamuoyunun baskısı nedeniyle Adalet Bakanlığı, 21 Ekim’de “süreci hızlandırmak” için Dışişleri Bakanlığı ile Frankfurt Başkonsolosluğu’na faks gönderdi.
23 Şubat 2009: Buna rağmen dosya Savcılığa suç duyurusunda bulunulmasından ancak 169 gün sonra Dışişleri Bakanlığı’na gönderildi. Delillerin akıbeti tartışma konusu oldu.
Deniz Feneri Davası, Almanya'da faaliyet gösteren Deniz Feneri Yardım Derneği'nin topladığı 41 milyon avroluk paranın bir kısmını amaç dışında kullanmasıyla ilgili dava. Almanya'nın Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesinde görülen davada, 17 Eylül 2008 tarihinde mahkemenin hakimi Johann Müller'in verdiği kararla tutuklu yargılanan dernek yöneticileri hapis cezası almış, derneğin mal varlığı ise kamuya devredilmiştir. [1][2][3][4]
Dernek, internet sayfasında, broşürlerde, gazetelerde, televizyonda, bilhassa dernekle birlikte işbirliği yapan Euro 7 televizyonunda reklamlar yaparak, Frankfurt am Main Postbank’taki 301535602, Vakıf Bank Int. AG Frankfurt’taki 3344, Bank für Sozialwirtschaft’taki 8620500, Commerzbank Frankfurt’taki 585 4666 nolu hesaplara olduğu gibi, Avrupa’nın diğer ülkelerindeki hesap numaralarına bağışta bulunmaları için, halka çağrıda bulunuyordu. Bu çağrı yapılırken, Türkiye’de, Pakistan’da ve diğer ülkelerdeki yardıma muhtaç insanlar kısmen gösterilmekte ve onlara nasıl ve nelerle, hangi yollarla yardım edilebileceği söyleniyordu. Bağışların banka havalesi ile veya nakit verilerek yapılacağı açıklanıyordu. Derneğin yukarıda belirtilen hesap numaralarına yekün olarak 41,423,158,85 Avro bağış havale edilmişti.[5]
Cezalar
Dernek yöneticilerine dolandırıcılık ve haksız kazanç elde etmek suçundan hapis cezaları verildi. Mehmet Gürhan 5 yıl 10 ay, Mehmet Taşkan'a 2 yıl 9 ay, Firdevsi Ermiş ise 1 yıl 10 ay hapis cezası aldı. Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş'in tutuklulukları sırasında hapiste kaldıkları süre dikkate alınarak geri kalan ceza süreleri tecil edildi. Mahkeme derneğin malvarlığına kamu adına el koyarak malvarlıklarının yönetimini kayyuma devretti. Kayyumlar derneğin borçlarını ödedikten sonra geriye kalan paraları almaları için bağış sahiplerine çağrı yapacak geriye kalan para ve malvarlıkları ise Kızılhaç'a devredilecek.[6]
Hakim Müller, gerekçeli kararında Mehmet Gürhan'ın yardım paralarını bir sermaye aracı olarak kullandığını, paraların Türkiye'deki Kanal 7 televizyonuna aktarıldığını, paraların nasıl kullanılacağına karar verenlerin aralarında Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve bazı zamanlarda Zahid Akman'ın bulunduğu kişiler olduğuna hükmetti. Hakim Johann Müller, 5 yıl hapis cezası alan Mehmet Gürhan'ın aslında bir kukla olduğunu asıl faillerin Türkiye'de bulunduğunu bundan da Türkiye'deki Kanal 7 televizyonu yöneticileri olduğunu açıkladı. Hakim Müller, Deniz Feneri olayının bir suç olayı olmadığını demokrasi karşıtı bir tutum olduğunu açıkladı.[7][8] Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesinde davanın savcısı Kerstin Lötz davanın asıl faillerinin Türkiye'de bulunduğunu iddia atmıştı.[9]
Davanın görülmesi
2 Eylül 2008 tarihinde derneğin muhasebe sorumlusu Firdevis Dermiş yardım için toplanan paralarla gayrimenkul alındığını ve şirketler kurulduğunu itiraf etti. Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesinde davanın savcısı Kerstin Lötz davanın asıl faillerinin Türkiye'de bulunduğunu iddia atmıştı.[10] Yapılan soruşturmada toplanan 41 milyon avronun 17 milyonu Türkiye'ye gönderilmiş olduğu bunun 8 milyon avroluk kısmı Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği'ne verilmiş geri kalanının ise akıbeti tespit edilememiştir.[11]
Kaynakça:
Vikipedi ansiklopedi - 24 Ekim 2008
Vikipedi ansiklopedi - 24 Ekim 2008
- Deniz Feneri davası sonuçlandı. Deutche Welle (18 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Deniz Feneri davası sonuçlandı. Deutche Welle (18 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Almanya’daki Deniz Feneri davası. İhlas Haber Ajansı (19 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Son pişmanlık yetmedi. Stargazete (18 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Gazeteport.com iddianame metni
- Makbuzu getiren parasını alacak. Hürriyet (21 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Korku rejimi!. Hürriyet (21 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Alman savcı ve hakimden şok açıklamalar. Hürriyet (25 Eylül 2008). 25 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Alman Savcı: Asıl failler Türkiye'de. Hürriyet (16 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Deniz Feneri’nde yolsuzluk itirafı. NTVMSNBC (3 Eylül 2008). 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
- Alman Yargıç Müller’in sözleri. Milliyet. 21 Eylül 2008 tarihinde erişilmiştir.
AK PARTİ artık AK DEĞİL
DENİZ FENERİ YOLSUZLUĞU için Avrupa basını ne yazdı
VATAN - 20 Eylül 2008
Deniz Feneri e.V. davasının sonuçlarını değerlendiren Alman basını, 'Frankfurt'taki karar, Türkiye'de bir depreme yol açacağının işareti.
Yargı süreci Almanya'da olmasına rağmen Türkiye'de de büyük tartışma yaratan Deniz Feneri e.V. davasının sonucu, dünkü Alman gazetelerinde de yer aldı. Davanın başlangıcında pek ciddiye alınmayan skandal, mahkemenin sonuçlanmasıyla birlikte yazılı basında geniş yer buldu.
Gazetelerde öne çıkan başlıklar ve yorumlar da özetle şöyle oldu:
"ERDOĞAN'IN İLK KEZ AK GÖMLEĞİNDE LEKE VAR"
TAGESZEITUNG - TAZ: Deniz Feneri davası, Aydın Doğan'ın Erdoğan'a karşı bir puan alması ile son buldu. Artık paraların AKP'de parti işleri için kullanıldığı tartışılmaz. Rüşvet ve yolsuzlukla mücadele için seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ilk kez ak gömleğinde leke var.
BILD: Aşağılık vurgunculara hapis. Vatandaşlarını sosyal bir dernek yardımıyla 18 milyon euro dolandırdılar. Dava kapanmış değil. Frankfurt Savcılığı, Türkiye'de medya kuruluşlarının baş deneticisi olan (RTÜK Başkanı) Zahid Akman hakkında soruşturma yürütüyor.
DIE ZEIT: Devlet çamurda. Başbakan Erdoğan, seçime gitse oyların yüzde 50'sini alır. Soruşturma sonucunu beklemek yerine, suçlanan parti arkadaşlarına arka çıktı. Aydın Doğan'la arasındaki mücadele, Türkiye'de gündemi değiştirdi.
HANDELSBLATT: Türk derneği Deniz Feneri'ndeki bağış skandalında 5 yıldan 10'ya kadar hapis cezaları verildi. Aynı zamanda Türkiye'nin en büyük medya deneticisi hakkında da yeni iddialar ortaya atıldı. Frankfurt Savcılığı, bağış skandalı ile ilintili olan RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın sanık olduğunu belirtti.
İSLAMİ BAĞIŞ SKANDALI
FRANKFURTER RUNDSCHAU: İslami bağış skandalı. Frankfurt'taki mahkemeden sonra kapı önünde yaşananlar, kararın Türkiye'de bir depreme yol açacağına dair bir işaret. Hakim, skandalın elebaşlarının Türkiye'de olduğunu ve arkasında ekonomik ve politik çıkarların yattığını açıkladı.
WİESBADENER KURIER: Deniz Feneri, dolandırıcılık batağında battı. Dava Türkiye'de siyasi malzeme oldu, ama gerçek şu ki, Deniz Feneri insani yardım yapmak yerine kriminallerin self servis dükkanı gibi çalıştı. Mahkeme dolandırıcılığın ele başlarının Türkiye'de olduğunu ve derneğin sermaye oluşturulması için bir araç olarak kullanıldığını söylüyor.
FRANKFURTER ALLGEMEINE: Bağış toplayıcılarına hapis cezası. Deniz Feneri yöneticilerinin yaptığı kriminal işlerin gölgesi, Ankara'ya kadar uzadı. Türkiye'nin Başbakanı, Frankfurt'taki davayla ilgili olarak siyasi baskı altına girdi. Erdoğan, bu konuda haber yayımlayan, tanınmış Türk işadamı Aydın Doğan'ın medya imparatorluğuna karşı sert bir çatışmaya girdi. Erdoğan'ın bu medya grubuna yönelik tehditleri, geçen günlerde AB tarafından eleştirildi. Çünkü basın özgürlüğü tehlikeye girebilir.
Deniz Feneri davası ve Türkiye’deki tartışmaları, Almanya’nın dışındaki Avrupa basınına da yansımaya başladı. The Economist dergisi, AKP’nin, kısaltmasının “beyaz” anlamına gelmesiyle övündüğünü ancak artık durumun değiştiğini öne sürerek “Bir dizi yolsuzluk iddiaları, AK Parti’nin dürüstlük imajını kirletiyor” diye yazdı. The Times ise, “Türkiye’deki iktidardaki parti, bir yıldan az bir süre içerisinde ikinci defa kapatma davası ile karşı karşıya kalabilir” iddiasında bulundu.
ECONOMİST: “GÜRÜLTÜYE RAĞMEN ERDOĞAN’IN POPÜLARİTESİ ÇOK YÜKSEK”
İngiltere’de yayımlanan haftalık The Economist dergisinin son sayısında Deniz Feneri davasına ilişkin “O kadar ak değil mi?” başlıklı bir analize yer verildi. Türkiye’de hükümet yolsuzlukları iddialarına ilişkin artan bir kavganın yaşandığı belirtildiği analizde şunları yazıldı:
“Türkiye’de iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK), kısaltmasının Türkçede ‘beyaz’ veya ‘temiz’ anlamına gelmesiyle övünmeyi seviyor. Ancak artık değil. Bir dizi yolsuzluk iddiaları, AK Parti’nin dürüstlük imajını kirletiyor.”
The Economist, Deniz Feneri kuruluşunun, karıştığı skandal ile ilgili olarak “çok çamur” atıldığını belirtirken Almanya’daki mahkemenin, Deniz Feneri davasının 3 sanığını 18.6 milyon euroyu hortumlamaktan mahkum ettiğine dikkat çekti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “muhalifleri”nin paranın bir bölümünün, hükümete yakın Kanal 7’ye aktarıldığını öne sürdüklerini kaydeden dergi, ancak mahkemenin, AK Parti ile bir bağlantıya ilişkin kanıt bulmadığını da belirtti.
İngiliz dergi, Erdoğan ile Doğan grubu arasındaki tartışmalara da yer verdiği analizinde Başbakan Erdoğan’ın kullandığı ifadelere ilişkin olarak adı açıklanmayan bir Avrupalı Büyükelçisine aften “Acaba oruç, sinirlerini bozmuş olabilir mi?” diye yazdı.
AKP’nin geçen Temmuz ayında kapanmaktan kıl pay ile kurtulduğunu anımsattıktan sonra dile getirilen bazı yolsuzluk iddialarının sonuç vermeye başladığı belirtilen analizde Şaban Dişli'nin AKP’deki görevinden istifa etmek zorunda kaldığına dikkat çekti.
'İSLAMİ TRAVMA' YABANCI BASINDA
The Economist, Ali Bulaç’ın Deniz Feneri olayının “travma” yarattığı açıklamasını aktardığı analizinde Çalık Holding’in kısa bir süre önce bir devlet bankasının verdiği “cömert” kredi ile Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunu satın aldığını, Erdoğan’ın 29 yaşındaki damadının da “Çalık’ın Ceo’su” olduğunu yazdı. Dergi, şu değerlendirmeyi de yaptı:
“Gürültüye karşın anketler, Erdoğan’ın yüzde 50 civarındaki popülaritesiyle rakiplerinin açık farkla önünde gittiğini gösteriyor. Doğan Holding hisselerinin değeri ise, büyük ölçüde düştü.”
TİMES: “AKP İLE LAİKLER ARASINDAKİ 6 YILLIK SAVAŞ SONA ERMEDİ”
Deniz Feneri sorununu da değerlendiren İngiliz The Times gazetesi, olayın, Türkiye’de yeni “siyasi çalkantılar”ı yaratabileceği yorumunu yaptı. Gazete “Türkiye’de iktidardaki parti, bir yıldan kısa bir süre içinde ikinci defa bir kapatma davası ile karşı karşıya kalabilir” dedi.
Gazete şöyle devam etti:
“Ön soruşturma olsa da ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hakkında resmi bir davanın bulunmamasına karşın hukuk uzmanları, mahkemenin, Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri Vakfı’ndan zimmete geçirilmiş para aldığını kanıtlaması halinde otomatik olarak kapatabileceğini söylüyorlar.”
AKP’nin söz konusu vakıf ile bir bağ olduğunu reddettiğine dikkat çeken gazete, Deniz Feneri olayının, Erdoğan ile Doğan grubu arasında “zararlı” olabilecek bir kavga alevlendirdiğini kaydetti.
The Times, AKP’nin Temmuz ayında kıl pay ile kurtulduğu kapatma davası ile parti ile laik sistem arasındaki “altı yıllık güç mücadelesinin doruğa ulaştığı"nı savunarak “Şimdi ise kapatma olasılığının yeniden ortaya çıkması, savaşın sona ermekten uzak olduğunun işaretidir” yorumunu yaptı.
Yargı süreci Almanya'da olmasına rağmen Türkiye'de de büyük tartışma yaratan Deniz Feneri e.V. davasının sonucu, dünkü Alman gazetelerinde de yer aldı. Davanın başlangıcında pek ciddiye alınmayan skandal, mahkemenin sonuçlanmasıyla birlikte yazılı basında geniş yer buldu.
Gazetelerde öne çıkan başlıklar ve yorumlar da özetle şöyle oldu:
"ERDOĞAN'IN İLK KEZ AK GÖMLEĞİNDE LEKE VAR"
TAGESZEITUNG - TAZ: Deniz Feneri davası, Aydın Doğan'ın Erdoğan'a karşı bir puan alması ile son buldu. Artık paraların AKP'de parti işleri için kullanıldığı tartışılmaz. Rüşvet ve yolsuzlukla mücadele için seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ilk kez ak gömleğinde leke var.
BILD: Aşağılık vurgunculara hapis. Vatandaşlarını sosyal bir dernek yardımıyla 18 milyon euro dolandırdılar. Dava kapanmış değil. Frankfurt Savcılığı, Türkiye'de medya kuruluşlarının baş deneticisi olan (RTÜK Başkanı) Zahid Akman hakkında soruşturma yürütüyor.
DIE ZEIT: Devlet çamurda. Başbakan Erdoğan, seçime gitse oyların yüzde 50'sini alır. Soruşturma sonucunu beklemek yerine, suçlanan parti arkadaşlarına arka çıktı. Aydın Doğan'la arasındaki mücadele, Türkiye'de gündemi değiştirdi.
HANDELSBLATT: Türk derneği Deniz Feneri'ndeki bağış skandalında 5 yıldan 10'ya kadar hapis cezaları verildi. Aynı zamanda Türkiye'nin en büyük medya deneticisi hakkında da yeni iddialar ortaya atıldı. Frankfurt Savcılığı, bağış skandalı ile ilintili olan RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın sanık olduğunu belirtti.
İSLAMİ BAĞIŞ SKANDALI
FRANKFURTER RUNDSCHAU: İslami bağış skandalı. Frankfurt'taki mahkemeden sonra kapı önünde yaşananlar, kararın Türkiye'de bir depreme yol açacağına dair bir işaret. Hakim, skandalın elebaşlarının Türkiye'de olduğunu ve arkasında ekonomik ve politik çıkarların yattığını açıkladı.
WİESBADENER KURIER: Deniz Feneri, dolandırıcılık batağında battı. Dava Türkiye'de siyasi malzeme oldu, ama gerçek şu ki, Deniz Feneri insani yardım yapmak yerine kriminallerin self servis dükkanı gibi çalıştı. Mahkeme dolandırıcılığın ele başlarının Türkiye'de olduğunu ve derneğin sermaye oluşturulması için bir araç olarak kullanıldığını söylüyor.
FRANKFURTER ALLGEMEINE: Bağış toplayıcılarına hapis cezası. Deniz Feneri yöneticilerinin yaptığı kriminal işlerin gölgesi, Ankara'ya kadar uzadı. Türkiye'nin Başbakanı, Frankfurt'taki davayla ilgili olarak siyasi baskı altına girdi. Erdoğan, bu konuda haber yayımlayan, tanınmış Türk işadamı Aydın Doğan'ın medya imparatorluğuna karşı sert bir çatışmaya girdi. Erdoğan'ın bu medya grubuna yönelik tehditleri, geçen günlerde AB tarafından eleştirildi. Çünkü basın özgürlüğü tehlikeye girebilir.
Deniz Feneri davası ve Türkiye’deki tartışmaları, Almanya’nın dışındaki Avrupa basınına da yansımaya başladı. The Economist dergisi, AKP’nin, kısaltmasının “beyaz” anlamına gelmesiyle övündüğünü ancak artık durumun değiştiğini öne sürerek “Bir dizi yolsuzluk iddiaları, AK Parti’nin dürüstlük imajını kirletiyor” diye yazdı. The Times ise, “Türkiye’deki iktidardaki parti, bir yıldan az bir süre içerisinde ikinci defa kapatma davası ile karşı karşıya kalabilir” iddiasında bulundu.
ECONOMİST: “GÜRÜLTÜYE RAĞMEN ERDOĞAN’IN POPÜLARİTESİ ÇOK YÜKSEK”
İngiltere’de yayımlanan haftalık The Economist dergisinin son sayısında Deniz Feneri davasına ilişkin “O kadar ak değil mi?” başlıklı bir analize yer verildi. Türkiye’de hükümet yolsuzlukları iddialarına ilişkin artan bir kavganın yaşandığı belirtildiği analizde şunları yazıldı:
“Türkiye’de iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK), kısaltmasının Türkçede ‘beyaz’ veya ‘temiz’ anlamına gelmesiyle övünmeyi seviyor. Ancak artık değil. Bir dizi yolsuzluk iddiaları, AK Parti’nin dürüstlük imajını kirletiyor.”
The Economist, Deniz Feneri kuruluşunun, karıştığı skandal ile ilgili olarak “çok çamur” atıldığını belirtirken Almanya’daki mahkemenin, Deniz Feneri davasının 3 sanığını 18.6 milyon euroyu hortumlamaktan mahkum ettiğine dikkat çekti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “muhalifleri”nin paranın bir bölümünün, hükümete yakın Kanal 7’ye aktarıldığını öne sürdüklerini kaydeden dergi, ancak mahkemenin, AK Parti ile bir bağlantıya ilişkin kanıt bulmadığını da belirtti.
İngiliz dergi, Erdoğan ile Doğan grubu arasındaki tartışmalara da yer verdiği analizinde Başbakan Erdoğan’ın kullandığı ifadelere ilişkin olarak adı açıklanmayan bir Avrupalı Büyükelçisine aften “Acaba oruç, sinirlerini bozmuş olabilir mi?” diye yazdı.
AKP’nin geçen Temmuz ayında kapanmaktan kıl pay ile kurtulduğunu anımsattıktan sonra dile getirilen bazı yolsuzluk iddialarının sonuç vermeye başladığı belirtilen analizde Şaban Dişli'nin AKP’deki görevinden istifa etmek zorunda kaldığına dikkat çekti.
'İSLAMİ TRAVMA' YABANCI BASINDA
The Economist, Ali Bulaç’ın Deniz Feneri olayının “travma” yarattığı açıklamasını aktardığı analizinde Çalık Holding’in kısa bir süre önce bir devlet bankasının verdiği “cömert” kredi ile Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunu satın aldığını, Erdoğan’ın 29 yaşındaki damadının da “Çalık’ın Ceo’su” olduğunu yazdı. Dergi, şu değerlendirmeyi de yaptı:
“Gürültüye karşın anketler, Erdoğan’ın yüzde 50 civarındaki popülaritesiyle rakiplerinin açık farkla önünde gittiğini gösteriyor. Doğan Holding hisselerinin değeri ise, büyük ölçüde düştü.”
TİMES: “AKP İLE LAİKLER ARASINDAKİ 6 YILLIK SAVAŞ SONA ERMEDİ”
Deniz Feneri sorununu da değerlendiren İngiliz The Times gazetesi, olayın, Türkiye’de yeni “siyasi çalkantılar”ı yaratabileceği yorumunu yaptı. Gazete “Türkiye’de iktidardaki parti, bir yıldan kısa bir süre içinde ikinci defa bir kapatma davası ile karşı karşıya kalabilir” dedi.
Gazete şöyle devam etti:
“Ön soruşturma olsa da ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hakkında resmi bir davanın bulunmamasına karşın hukuk uzmanları, mahkemenin, Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri Vakfı’ndan zimmete geçirilmiş para aldığını kanıtlaması halinde otomatik olarak kapatabileceğini söylüyorlar.”
AKP’nin söz konusu vakıf ile bir bağ olduğunu reddettiğine dikkat çeken gazete, Deniz Feneri olayının, Erdoğan ile Doğan grubu arasında “zararlı” olabilecek bir kavga alevlendirdiğini kaydetti.
The Times, AKP’nin Temmuz ayında kıl pay ile kurtulduğu kapatma davası ile parti ile laik sistem arasındaki “altı yıllık güç mücadelesinin doruğa ulaştığı"nı savunarak “Şimdi ise kapatma olasılığının yeniden ortaya çıkması, savaşın sona ermekten uzak olduğunun işaretidir” yorumunu yaptı.
"Maddi yardım aldıysa AKP kapatılır"
05.11.2008 CUMHURİYET / ANKA
Yargıtay Başsavcılığı AKP ile Deniz Feneri Derneği arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmaya başladı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Almanya'dan gerekli belgeleri istediği biliniyor. Yargıtay Başsavcılığı da bu belgeleri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Almanya'da faaliyet gösteren ve yargılanan Deniz Feneri e. V.'ne ilişkin dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kanalıyla istedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Almanya'da faaliyet gösteren ve yargılanan Deniz Feneri e. V. yöneticilerinin AKP’ye para yardımında bulunup bulunmadığını araştırmak için harekete geçti. Başsavcı Yalçınkaya, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir yazı yazarak Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nin Deniz Feneri Derneği’ne ilişkin yargılamanın dosyasını ve verdiği kararı talep etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu konuda başlattığı soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeleri de talep eden Başsavcı, belge ve bilgiler eline ulaştıktan sonra AKP hakkında yeni bir kapatma davası açıp açmayacağına karar verecek.
"Yardım geldiyse parti kapatma nedeni sayılır"
Yargıtay 8. Ceza Dairesi eski Başkanı Naci Ünver Deniz Feneri e.V.'nin Türkiye de herhangi bir siyasi partiye maddi yardımda bulunduğunun tesbit edilmesi halinde bunun 'parti kapatma gerekçesi' sayılacağına dikkat çekti. Ünver şunları söyledi: "Anayasa'nın 69. maddesine göre siyasi partiler yabancı devletlerden uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden yardım alması halinde bu fiil temelli kapatma nedenidir. Deniz Feneri e. V. Türk uyruğunda olmayan bir tüzel kişidir. Bu derneğin Türkiye'de bir siyasi partiye yardım ettiği kanıtlanırsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili siyasi parti hakkında temelli kapatılma talebiyle dava açabilir."
AKP'ye Deniz Feneri şoku:
Yargıtay Başsavcılığı Deniz Feneri ile AKP arasındaki ilişkiyi incelemek için dosyayı istedi.
Yeni bir kapatma davası gelebilir.
Başsavcılık AKP-Deniz Feneri ilişkisine el attı...Yargıtay Başsavcılığı, Deniz Feneri Derneği-AKP ilişkisinin araştırıldığını açıkladı.
05.11.08 VATAN / ANKA
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Almanya'da faaliyet gösteren ve yargılanan Deniz Feneri e. V. yöneticilerinin AKP’ye para yardımında bulunup bulunmadığını araştırmak için harekete geçti.
Başsavcı Yalçınkaya, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir yazı yazarak Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nin Deniz Feneri Derneği’ne ilişkin yargılamanın dosyasını ve verdiği kararı talep etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu konuda başlattığı soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeleri de talep eden Başsavcı, belge ve bilgiler eline ulaştıktan sonra AKP hakkında yeni bir kapatma davası açıp açmayacağına karar verecek.
"YARDIM GELDİYSE PARTİ KAPATMA NEDENİ SAYILIR"
ANKA’ya konuşan Yargıtay 8. Ceza Dairesi eski Başkanı Naci Ünver Deniz Feneri e.V.'nin Türkiye de herhangi bir siyasi partiye maddi yardımda bulunduğunun tesbit edilmesi halinde bunun "parti kapatma gerekçesi' sayılacağına dikkat çekti. Ünver şunları söyledi:
"Anayasa'nın 69. maddesine göre siyasi partiler yabancı devletlerden uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden yardım alması halinde bu fiil temelli kapatma nedenidir. Deniz Feneri e. V. Türk uyruğunda olmayan bir tüzel kişidir. Bu derneğin Türkiye'de bir siyasi partiye yardım ettiği kanıtlanırsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili siyasi parti hakkında temelli kapatılma talebiyle dava açabilir."
Deniz Feneri-AKP ilişkisi araştırılıyor
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Almanya'da bulunan Deniz Feneri Derneği'nden AK Parti'ye para aktarıldığı iddialarını incelemek için soruşturma başlattı. Eğer dernekle AKP arasında parasal bir ilişkinin varlığı tespit edilirse, ikinci bir kapatma davası gündeme gelebilecek.
05.11.2008 CNNTurk
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AKP ile Almanya'daki Deniz Ferneği Derneği'nin arasındaki ilişkiyi soruşturuyor.
Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Deniz Feneri Derneği davasının dosyası istendi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Almanya'da görülen Deniz Feneri davasının tamamlanmasının ardından Türkiye ile ilgili iddiaları araştırmak üzere mahkemeden dava dosyasını istemişti.
Yargıtay Başsavcılığı da, Deniz Feneri davasının dosyasını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan istedi.
Dernekle AKP arasındaki parasal ilişkileri araştıracak olan Başsavcılık, eğer bir bağlantı tespit ederse AKP hakkında ikinci bir kapatma davası açabilecek.
Siyasi partilerin yurtdışından maddi yardım alması anayasaya aykırı ve kapatma nedeni.
Almanya'daki davada neler olmuştu?
Almanya'daki Deniz Feneri Derneği davasının 17 Eylül'deki duruşmasında yargıç Johann Müller, üç sanığın da dolandırıcılık suçundan mahkum olduklarını açıklamıştı.
Hakim Müller, gerekçeli kararında, bu davanın Almanya'nın en büyük bağış skandalı davası olduğunu belirterek daha önce çok ses getiren UNICEF Almanya davasını dahi geçtiğini söylemişti.
Almanya Deniz Feneri'nin toplam 41 milyon euro bağış topladığını; Türkiye'ye giden toplam miktarın 17 milyon euro olduğunu, bunun 8 milyonunun Türkiye Deniz Feneri'ne gittiğini, geri kalan kısmın çeşitli yerlerde kullanıldığını ifade etmişti.
Amaç dışı kullanılan paradan sadece 4 milyon euro Almanya'da kaldı.
Gerekçeli kararda olayın Türkiye boyutuna da değinen Müller, Mehmet Gürhan'ın dernekte yönetici olmasına karşın büyük oranda Türkiye'den yönlendirildiği ve karar vermede tek yetkilinin kendisi olmadığını, Türkiye'de Zekeriye Karaman'ın ön plana çıktığını vurguladı.
Müller, kararında sanık Mehmet Gürhan'ın, İsmail Karahan, Harun Yoldaş, Mustafa Çelik ve Zahit Akman ile geçmişte ticari ilişkileri olduğunu belirtti.
Almanya'da 1999'da kurulan Deniz Feneri Derneği'nin 2002-2007 arasında 41 milyon 423 bin 158 euro bağış topladığı belirtiliyor.
Bankalardan çekilen yüksek miktarların emniyete bildirilmesi sonucu kara para aklandığı şüphesiyle savcılık harekete geçmişti.
İhbarlar üzerine Hessen Eyalet Savcılığı, Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş ve Mehmet Taşkan'a dolandırıcılık, karapara aklama ve vergi kaçakçılığı suçlarından dava açmıştı.
Kesin delil olmasa da asıl faaillerin Türkiye'de olduğunu vurgulayan savcı, tüm sorumluluğun Türkiye Deniz Feneri kurucularından Zekeriya Karaman, Zahid Akman, İsmail Karahan ve Harun Yoldaş'a ait olduğunu iddia etmişti.
Başsavcı, Deniz Feneri’ni AKP için incelemeye aldı
05.11.2008 Milliyet
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Almanya’daki Deniz Feneri e.V. dosyasının Türkiye’ye getirilmesi için Adalet Bakanlığı kanalıyla istemde bulunan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, dosyanın ulaşmasının ardından bir örneğinin de kendilerine iletilmesini istedi.
Yalçınkaya’nın, anayasaya göre yurtdışından maddi yardım alan siyasi partilerin temelli kapatılması gerektiği için dosyayı istediği, dosyanın ulaşmasının ardından Deniz Feneri e.V. kanalıyla AKP’ye para yardımı yapılıp yapılmadığını araştıracağı bildirildi. AKP’ye para yardımı yapıldığı görüşüne ulaşılması halinde başsavcılık partinin temelli kapatılması istemiyle dava açacak.
“Laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle AKP’nin kapatılması talebiyle dava açan Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından, Almanya’da görülen Deniz Feneri e.V. davası dosyası için girişimde bulundu.
Alınan bilgiye göre Yalçınkaya, Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği ile Almanya’daki Deniz Feneri e.V. arasındaki bağlantılar, Almanya’dan Türkiye’ye para aktarımı olup olmadığı konularında soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
Yardım varsa dava açılacak
Yalçınkaya, Ankara Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nde görülen dava dosyasının bir örneğinin getirilmesi için Adalet Bakanlığı kanalıyla istemde bulunduğunu basından öğrendiğini de bildirdi. Yalçınkaya, dosyanın Ankara Başsavcılığı’na ulaşmasının ardından yapılacak tercümesinden bir örneğin Yargıtay Başsavcılığı’na gönderilmesini talep etti.
Yalçınkaya’nın Deniz Feneri e.V. derneğinin yurtdışında topladığı paralardan AKP’ye de yardım gittiği yönündeki iddialar nedeniyle bu talepte bulunduğu bildirildi. Anayasa’nın 69. maddesine göre, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partilerin temelli kapatılması gerekiyor.
Yalçınkaya, bu doğrultuda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmanın sonuçlarını da bekleyebilecek. Partinin para yardımı aldığına yönelik bir bulguya rastlaması halinde AKP’nin temelli kapatılması istemiyle dava açılması gerekecek ve bu durumda son sözü Anayasa Mahkemesi söyleyecek.
CHP: Akman’a Almanya’da dava açıldı
CHP Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Ali Kılıç, RTÜK Başkanı Zahid Akman hakkında Almanya’da Köln Asliye Hukuk Mahkemesinde, nitelikli dolandırıcılık suçundan dava açıldığını öne sürdü.
6 Kasım 2008 NTVANKARA - CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’le birlikte bir basın açıklaması yapan Kılıç, RTÜK Başkanı Zahid Akman hakkında, kooperatif yolsuzluğundan dolayı 3 kişinin şikayetiyle dava açıldığını söyledi.
Frankfurt savcılığının “nitelikli dolandırıcılık” iddiasını içeren davayı kabul ettiğini belirten Kılıç, aynı suçlamayla ilgili olarak 60 kişinin daha avukata vekalet verdiğini bu sayının mağdur sayısı olan 1600’ü bulmasının beklendiğini söyledi.
Ali Kılıç, şikayetçilerin Almanca yazdığı dilekçeyi de basına dağıttı.
CHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kılıç, RTÜK Başkanı Zahid Akman hakkında OFWG adlı kooperatife para veren kişilerin şikayeti üzerine ''nitelikli dolandırıcılık'' suçlamasıyla Köln Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığını belirtti. Kılıç, ''Deniz Feneri Davası''nın Alman yargısı tarafından ''Yüzyılın soygun hareketi'' olarak nitelendirildiğini belirtti.
İstanbul - Partisinin İstanbul İl Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyen CHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kılıç, toplantının Akman ile ilgili olduğunu ifade ettiği bir belgeyi açıklamak üzere yapıldığını belirtti.
Köln Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığına ilişkin orijinal Almanca belgeleri getirdiğini ifade eden Kılıç, şunları kaydetti: ''RTÜK Başkanı Zahid Akman hakkında kooperatife para veren 3 kişinin şikayeti üzerine 'nitelikli dolandırıcılık' suçlamasıyla Köln Asliye Hukuk Mahkemesinde dün dava açıldı. Frankfurt Başsavcılığı tarafından OFWG kooperatifi aracılığıyla 1600 kişiden para toplanmasıyla ilgili yürütülen 9 klasörlük bir soruşturma bulunuyor. Toplanan 8-12 milyon avro buharlaştırılmış. Ancak bu soruşturmada şikayetçi yok. Akman ve arkadaşları tarafından dolandırılığını iddia eden kişilerin şikayeti üzerine Köln'de dava açıldı.''
Kılıç, Akman'ın hem ikametgahına hem de iş adresine tebligat çıkarıldığını, bu tebligatın en kısa sürede yapılacağını öne sürerek, ''RTÜK'ün daha fazla yıpranmaması için Zahid Akman'ın oturduğu o koltuktan en azından bu dava ve soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar kalkmasını istiyoruz'' dedi. Ali Kılıç, aynı davada, kooperatif başkanı Abdullah Özer'in de aynı suçlamayla sanık durumunda olduğunu ifade etti.
''Yüzyılın soygun hareketi''
''Deniz Feneri Davası''nın Alman yargısı tarafından bizzat ''Yüzyılın soygun hareketi'' olarak nitelendirildiğini söyleyen Kılıç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Zahid Akman'ı görevden almasını talep ettiklerini söyledi.
Frankfurt Başsavcılığının 1600 kişi adına yürüttüğünü ifade ettiği 9 klasörlük soruşturmanın numarasını da söyleyen Kılıç, ''Akman ve arkadaşları, Türk halkının huzurunda lütfen bunlara yanıt verin. Kendinize güveniyorsanız, uçak biletleri dahil masraflar bizden. Sizi Almanya'ya davet ediyoruz. Orada suçlamalara cevap verin, tekrar aklanıp geri gelin'' diye konuştu.
Ali Kılıç, şikayetçilerin, mahkemeye başvurması nedeniyle davanın Köln'de açıldığını, 60 kişinin daha davaya şikayetçi taraf olmak için avukatlarına vekalet verdiklerini kaydetti.
Frankfurt'ta yürütülen soruşturma kapsamında dava açılması halinde bunun Köln'deki dava ile birleştirileceğini tahmin ettiklerini belirten Kılıç, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki bir heyetle Almanya'daki Deniz Feneri Davasını yakından takip ettiklerini hatırlattı.
7 Kasım 2008 Cumhuriyet
Almanya'dan Kanal 7 'ye şok!
Alman RTÜK’ü Akman’ın eski kanalı 7 INT’i kapattı
14.11.2008 VATAN HABER MERKEZİ
Almanya, Deniz Feneri e.V furyasına son noktayı Euro 7 ile koydu. Akman’ın eski genel müdürü olduğu Euro 7, Akman’ın Alman mevkidaşları tarafından kapatıldı.
Almanya’nın RTÜK’ü, Eyalet Medya Kurumları Denetim Komisyonu (ZAK), Deniz Feneri e.V’nin kurucusu hükümlü Mehmet Gürhan ile Kanal 7 Yöneticileri Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik ve İsmail Kahraman’ın kurucuları olduğu Euro 7’yi “yayın haklarıyla ilgili kuralları büyük ölçüde ihlal ettiği” gerekçesiyle kapattı. Euro 7’nin ülke çapındaki yayın ruhsatı iptal edildi.
ZAK dün yaptığı açıklamada Frankfurt’ta bulunan Euro 7’nin yayın sorumluları ve çalışanlarının tutuklandığını belirterek “gelecekte televizyon programlarını ne personel açısından, ne de maddi açıdan yasal kurallara uygun olarak hazırlayabilecek durumda olmadığını” belirtti. Euro 7 programlarının sorumluluğunun artık Almanya’dan üstlenilmediği bildirilen kararda, Euro 7’ye yapılan ziyaretlerde herhangi bir kuruluş yöneticisine rastlanmadığı vurgulandı. Program denetimleri sırasında Euro 7’nin Almanya’da yayımladıkları programların Türkiye’deki programlarla büyük ölçüde benzerlik gösterdiği de belirtildi.
Bağış paralarının aktığı adres
Deniz Feneri e.V soruşturması kapsamında Alman polisi 25 Nisan 2007’de Euro 7 binasına baskın düzenlemişti. Deniz Feneri e.V ile Euro 7 arasındaki bağlantılar nedeniyle yapılan baskında, Genel Müdürü Mehmet Gürhan ile Muhasebeci Firdevsi Ermiş gözaltına alınmıştı.
Frankfurt Mahkemesi Deniz Feneri e.V davasında bağış paralarının iki şirkete aktarıldığını tespit etmişti. Bu şirketlerden biri Weiss GmBH diğeri Euro 7’ydi. Bu iki şirket 5 ismin buluştuğu adreslerdi. Deniz Feneri e.V’nin kurucusu, hükümlü Mehmet Gürhan, Kanal 7 yöneticileri Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, İsmail Karahan ile RTÜK Başkanı Zahit Akman.
Genel müdürü Akman’dı
Türkiye’deki Kanal 7, 1995 yılında Almanya’da Media 7 GmbH adıyla bir şirket kurdu. Media 7’nin genel müdürü de muhasebecisi de Deniz Feneri e.V ile aynı isimlerdi. Genel müdürleri İsmail Karahan ile Mehmet Gürhan, muhasebecisi itirafçı sanık Firdevsi Ermiş’ti. Medai 7 YİMPAŞ’ın gurbetçilerden topladığı paraları Kanal 7’ye aktardığı ortaya çıkarılınca, kendini kurtarmak için iflas ettiğini açıkladı.
Media 7’den sonra 2001 yılında Euro 7 kuruldu. Kurucular arasında da Mehmet Gürhan ile Kanal 7 yöneticileri Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik ve İsmail Karahan vardı. Şirketin eski genel müdürleri arasında ise RTÜK Başkanı Zahid Akman yer alıyordu.
Kanal 7 ile bağlantılı
Euro 7 Fernseh & Marketing GmbH’nin kurucuları Zekeriya Karaman, Mehmet Gürhan, Mustafa Çelik, İsmail Karahan ve Zahid Akman. Halen Kanal 7’nin yönetim kurulu başkanı olan Zekeriya Karaman, ısrarla Almanya’daki Deniz Feneri ile hiçbir ilgilerinin olmadığını söylemişti. Mehmet Gürhan ise Almanya’daki davada ceza yiyen isimlerden biri. Kuruculardan Akman dışındaki dört kişi halen şirketin eşit hisseli ortağı olarak görülüyor. Zahid Akman, 13.11.2003-30.092005 arasında şirketin genel müdürlüğünü de yapmıştı.
Gerekçeli karar: Arka planda Akman ve Kanal 7 var
Alman mahkemesi, Deniz Feneri e.V. davasının gerekçeli kararını açıkladı.
Frankfurt Mahkemesi, Deniz Feneri e.V. davasının gerekçeli kararını şifreli olarak açıkladı. Şifreleri çözdüğümüzde adı zanlılar arasında geçen RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın 'd' harfiyle, Euro 7’nin yöneticileri Zekeriya Karaman’ın 'a', Mustafa Çelik’in 'b' ve İsmail Karahan’ın da 'c' harfiyle kodlandığı ortaya çıktı.
Kararda “Mehmet Gürhan’ın yargılanıp hapse girdiği halde, Zekeriya Karaman’la ticari ilişkilerini sürdürdüğü ve kendisini amiri olarak görmeye devam ettiği, irade devri yapmasından anlaşılmaktadır” denildi (İstanbul 10. noterinden sahte vekaletnameyle Gürhan’ın yetkilerini Karaman’a devretmesi kastediliyor).
Deniz Feneri e.V davasının gerekçeli kararı yayınlandı. Frankfurt Mahkemesi, Alman yasaları gereği kamuoyuna açıklamadan önce gerekçeli kararı isimleri şifreledi. Bu şifrelerde sanıklar, zanlılar ve şirket isimleri harf olarak kodlandı. VATAN, Deniz Feneri e.V. davasının kamuoyuna açıklanan gerekçeli kararındaki şifreleri çözdü.
Karardaki şifreler çözülünce RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın (d) harfiyle kodlandığı, adının da “gesondert Verfolgten” yani hakkında soruşturma yapılan zanlılar arasında geçtiği ortaya çıktı. Akman, ısrarla Deniz Feneri e.V. dosyasında adının geçmediğini söylemesine rağmen gerekçeli kararda kendisi açıkca hakkında soruşturma yapılan zanlılar arasında gösterildi.
Kararda Mehmet Gürhan (A), Mehmet Taşkan (B), Firdevsi Ermiş de (C) olarak kodlandı. Hakkında soruşturma yürütülen zanlılar ise Zekeriya Karaman (a), Mustafa Çelik (b), İsmail Karahan (c), Zahit Akman (d), Harun Kapuyoldaş ise (f) gibi küçük harflerle kodlandı. Gerekçeli karardaki ayrıntılar ve suçlamalar şöyle:
Deniz Feneri e.V. dolandırıcılık için kuruldu
Kararın 16. sayfasında aslında Deniz Feneri e.V.’nin Almanya’da fiili olarak olmadığı, formal yani kağıt üzerinde kurulmuş bir dernek olduğu belirtilerek, “Tek amacı iyi niyetli hayırseverlerin yardımlarını toplayıp kendi amaçları için kullanmak” ifadesi kullanıldı. 17. sayfasında ise Deniz Feneri e.V.’nin baştan beri dolandırıcılık suçunu işlemek için kurulduğu vurgulandı.
Gürhan Türkiye’dekilere haksız kazanç sağladı
Gerekçeli kararın 14. sayfasında hükümlü Mehmet Gürhan’ın, 2002 yılının başından beri Deniz Feneri e.V.’nin dolandırıcılık yaptığını bildiği anlatıldı. Gürhan’ın Almanya’daki başaktör olduğu belirtilen gerekçeli kararda, hem kendisine hem de Türkiye’de arkasında olan kişilere haksız kazanç sağlamak için hareket ettiği vurgulandı.
Asıl sorumlular ve arka plandakiler Türkiye’de
Gerekçeli kararın 17. sayfasında, Mehmet Gürhan’ın Almanya’da başaktör olduğu ancak arka planındakilerin Türkiye’de buluduğu ifade ediliyor. Kararın 3. sayfasında Mehmet Gürhan’ın hakkında soruşturma yapılan diğer zanlılarla görüşerek ve onların talimatıyla hareket ettiği bildirildi.
28 bin 320 hayırsever 41 milyon euro verdi
Kararda 2002 ile 2007 yılları arasında toplanan 41 milyon 423 bin 158 euroluk yardımın 28 bin 836 bağışçıdan elde edildiği belirtilerek, bu bağışçılardan 21 bin 516’sının bir kereye mahsus, 7 bin 320’sinin ise sürekli bağışçı konumunda olduğu da yer aldı.
Kuryeler, 11,7 milyon euroyu Türkiye’ye taşıdı
Kararın 8. sayfasında paraların Türkiye’ye kuryelerle gönderildiği anlatılıyor. 2002’den 2007 Nisan ayına kadar 11 milyon 737 bin 994 euro’nun Türkiye’ye aktarıldığı halde, çifte kayıtla tutulan muhasebe defterlerinde bu paranın gözükmediği anlatıldı.
Sahte vekaletname gerekçeli kararda
Vatan'ın ortaya çıkardığı sahte vekaletname olayı da gerekçeli karara girdi. Kararda, “Mehmet Gürhan yargılanıp hapse girdiği halde, Zekeriya Karaman’la ticari ilişkilerini sürdürdüğü, kendisini amiri olarak görmeye devam ettiği irade devri yapmasından anlaşılmaktadır” denildi. (VATAN’IN NOTU: Burada Alman mahkemesi, İstanbul 10. Noteri’nden sahte vekaletnameyle Gürhan’ın yetkilerin Karaman’a devretmesini kastediyor.)
ŞİFRELERİ NASIL ÇÖZDÜK
Vatan’ın şifreleri nasıl çözdüğünü merak eden okurlarımız için şu bilgiyi verelim: Deniz Feneri e.V. iddianamesinin 68. sayfasında, Euro 7 GmbH’in genel müdürleri, görevde kaldıkları tarihlere göre tablo halinde yer alıyor. Aynı sıralama gerekçeli kararda da yer aldı. Euro 7, kararda 4. GmbH olarak şifrelenirken genel müdürleri de görev yaptıkları tarihlere göre harflerle kodlanarak sıralandı. İddianamedeki tabloyla, gerekçeli karardaki sıralama karşılaştırıldığında hangi harfin kim olduğu ortaya çıktı.
Deniz Feneri e.V. iddianamesindeki 68. sayfa:
Şirketin genel müdürlüğünü sırasıyla şu şahıslar üstlenmişlerdi:
* Zekeriya Karaman (a): 23.05.2001-11.06.2002 ve 30.09.2005- 19.06.2007
* Mehmet Gürhan (A): 23.05.2002- 02.06.2003 ve 08.12.2005-19.06.2007
* Dr. Zahid Akman (d): 13.11.2003 -30.09.2005.
‘KANAL 7 DE BAĞIŞ PARASIYLA KURULDU’
Gerekçeli kararın 2. sayfasında X televizyonu olarak şifrelenen Kanal 7’nin 1990’lı yılların başında Türkiye’de kurulduğu, İslamcı muhafazakar partilere yakın bir televizyon olduğu ve sermayesinin bağışlarla sağlandığı anlatıldı. Kararda bağış paralarının 14 milyon 73 bin 600 euro’sunun kayıp olduğunun tespit edildiği de yer aldı. (Vatan 26 Kasım 2008)
VATAN’ın özel haberleri gerekçeli karara girdi (Vatan 27 Kasım 2008)
Deniz Feneri dernekleri birbiriyle bağlantılı (Vatan 29 Kasım 2008)
Dosya 2009’da Türkiye’de olacak
Almanya tarihinin en büyük bağış dolandırıcılığı davasında gerekçeli karar da hükümlü kişiler için kod kullanılarak açıklandı. Frankfurt bölge mahkemesi 26. Ceza Dairesi’nin kararının gerekçesini de açıklamasıyla dosyanın Türkiye’ye gönderilme süreci başlamış olacak.
Dosyanın gelecek yılın başlarında Ankara’ya ulaşması bekleniyor. İnternette yayımlanan 18 sayfalık gerekçeli kararda, derneğin hayırseverleri dolandırmak üzere kurulduğu ve asıl sorumluların Türkiye’de olduğu belirtildi. (Aralık 2008)
Deniz Feneri dosyaları Ocak 2009’da gelecek
Frankfurt Savcılığı sözcüsü Doris Möller-Scheu, Deniz Feneri davasıyla ilgili olarak Türkiye’de savcılığın istediği dosyaların hukuki kanallardan gönderileceğini, işlemin gelecek Ocak ayında tamamlanacağını söyledi.
BERLİN ( 2 Aralık 2008 AA / NTV ) - Frankfurt Savcılığı sözcüsü Doris Möller-Scheu, Deniz Feneri davasıyla ilgili dosyaları hazırladıklarını, bu işlemin gelecek yılın Ocak ayında tamamlanmasını beklediklerini belirterek, “Deniz Feneri davasıyla ilgili olarak Türkiye’nin istediği dosyaları hukuki kanallardan göndereceğiz” dedi.
Söz konusu dosyaların gönderilmesinin daha fazla zaman alabileceğini ifade eden Möller-Scheu, bunun farklı bir uygulama olmadığını, tüm ülkelerle işlemlerin aynı şekilde yürütüldüğünü kaydetti.
Dosyaların çok fazla olması nedeniyle tümünü gönderemeyeceklerini belirten Möller-Scheu, ancak Türk tarafının talep ettiği dosyaların gönderileceğini kaydetti.
Möller-Scheu, Türk tarafının istediği evrakların tümünün gönderilip gönderilmeyeceği sorusu üzerine de bu tür uygulamaların her yerde aynı olduğunu, Türkiye’den gelen isteğin hala incelenmekte olduğunu ve buna göre karar vereceklerini bildirdi.
* Para yardımı aldığına ilişkin bir belge ya da bilgi ulaşması durumunda AKP hakkında yeni bir kapatma davası açılması da gündeme gelebilecek.
http://www.ataturktoday.com/RefBib/DenizFeneriDavasi.htm
..