Davit Ben Gurion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Davit Ben Gurion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2020 Salı

İSRAİLİN KÜRT SİYASETİ İLE HEDEFİ NEDİR?

 İSRAİLİN KÜRT SİYASETİ İLE HEDEFİ NEDİR?


İsmail CİNGÖZ
8 Kasım 2017 Çarşamba
cingozismail01@gmail.com


 25 Eylül 2017 tarihinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından gerçekleştirilen gayri resmi referandum ile bağımsızlık hayalleri kuran Mesut Barzani; sadece haksız bir şekilde kontrolü altına aldığı Türk bölgelerini değil, Başkanlık makamını da kaybetmiştir. Yakın bir zamanda Kürdistan Demokrasi Partisi (KDP) liderliğini de kaybedecektir. 
 Barzani’nin siyasi intiharı olan bu hareketini ulusal tehdit olarak algılayan bölge ülkeleri doğal olarak desteklememişlerdir. Referandumu Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batı en azından zahiren desteklemediklerini açıklamalarına karşılık sadece İsrail’in alenen desteklemiş olması “neden ve sonuç açısından” önemlidir.

İsrail’in Barzani referandumunu alenen desteklemesinin geri planında ABD Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) vardır. Çünkü bu proje ile nihai hedefinin Büyük İsrail olduğu gözden kaçırılmaması gereken en önemli husustur. Bu nokta gözden kaçırılmamalıdır. Nasıl ki; XIX. yüzyılın başında İngiltere tarafından hayata geçirilen Sykes-Picot ile İsrail’in temelleri atıldıysa, yüzyılın sonunda da ABD tarafından hayata geçirilen ve adım adım işletilen BOP ile de Büyük İsrail hedefine doğru gidilmekte olduğu 1 çeşitli değerlendirmelerde yer almaktadır.

İsrail’in varlığını garanti altına almak isteyen ABD’nin uygulamaya koyduğu BOP ile en büyük amacının Ortadoğu’da hem kendi çıkarlarına hem de İsrail’in güvenliğine yönelecek muhtemel tehditleri bertaraf etmek olduğu unutulmamalıdır
İsrail’in perde arkasında yer alan ABD’nin Ortadoğu’da ikinci bir İsrail gibi bağımsız bir Kürdistan kurulacakmış gibi gösterilerek esasında Büyük İsrail’in kuruluşuna hizmet etmesi amacıyla kurulmaya çalışılan Kürdistan’ın; Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den toprak bölerek kurulmaya çalışıldığı 2 bölge ülkeleri tarafından artık bilinmektedir. Esasında ABD İsrail’in kuruluşundan itibaren bu düşünceyle hareket etmiş ve İsrail’i de yönlendirmiştir. Zira İsrail’in ilk Başbakanı Davit Ben Gurion’un daha ilk günden itibaren kurucu çevresi ile “İsrail’in bekası için” Arap ülkelerinde yaşanan iç savaşlara ve azınlık isyanlarına dâhil oldukları, bölgedeki Kürt gruplar ile ilişkiler geliştirmeye başladıkları görülmektedir.
Kendi güvenliği açısından Barzani’yi desteklemesi, İsrail’in tarihi Kürt siyasetinde geldiği nihai sonucun 3 bir resmidir. İsrail’in bu tutumu Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri ile olan ilişkilerinin gelecekteki seyrini olumsuz etkileyeceği muhakkaktır. Kürt nüfusun yer aldığı Suriye, Irak, İran ve Türkiye’de küçük küçük Kürt devletçiklerinin olası varlığı İsrail’in en büyük emeli olduğunu tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Zira ismi sayılan bu ülkeler; bu olası kukla ve küçük Kürt devletleri ile uğraşırlarken İsrail ise güvenlik sorunu yaşamayacaktır. İsrail Ortadoğu’da başka ne istesin; bu tablodan daha güzeli ancak Büyük İsrail hayali olacaktır. Çünkü olası bu küçük Kürt devletçiklerinin İsrail çatısı altında birleştirileceği de planlanmaktadır.

ABD’nin Suriye’de PYD/YPG teröristlerine sözde Rusya ve İran’ın desteklediği “Esad rejimine karşı mücadele ediyor” diye silah yardımı yaparak kendi kontrolü altında bir Kürt bölgesi oluşturma çabaları da bu kapsamdadır ve Büyük İsrail’e giden bir başka yol olduğunu anlamak zor değildir.

Büyük İsrail’in inşasına gidecek yollardan birisi de Arap Baharı olaylarının sirayeti ile yedi yıldır iç savaş derecesinde çatışma ve kargaşaya sahne olan Suriye’de olayların sona ermesinden sonra yeniden inşa sürecinden geçeceği aşikârdır. Bu nedenle Suriye olaylarında aktif rol alabilmek maksadıyla İsrail aradığı fırsatı yakalamış görülmektedir. Çünkü Golan Tepelerini 1967’de işgalinden bu yana Suriye’ye kalıcı olarak girmemiş olan İsrail’in Suriye topraklarına operasyon planladığı uluslararası basında yer almıştır.

The Jerusalem Post kaynak gösterilerek verilen habere göre; 3 Kasım 2017 günü Golan Tepeleri’nin Suriye tarafında yer alan Dürzi köyü Hader’de meydana gelen ve 9 kişi hayatını kaybettiği, 23 kişi de yaralandığı bombalı saldırı bahane edilerek; köyün Dürzi kontrolünden çıkmasını önlemek maksadıyla İsrail ordusunun bölgeye girmeye hazırlandığı iddia edilmiştir 4. Bu habere göre İsrail’in bir şekilde Suriye olaylarına dâhil olarak, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde aktif olarak yer almak istediği anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak; İsrail Barzani’nin bağımsızlık referandumunu açıktan desteklemekle olası bağımsız Kürt devleti görüntüsü ile Büyük İsrail hedefine yürümek istemiştir. Fakat Türkiye ile İran var olduğu sürece bu hayalin gerçekleşmesi imkânsızdır. Türkiye ve İran birlikte hareket ederek Rusya ve Çin ile stratejik ilişkilerini sorunsuz yürüttükleri takdirde ABD’nin ve dolayısı ile geri planda desteklediği İsrail’in hayalleri de bir bir yok olmaya mahkûmdur. Yeter ki müttefik olarak hareket edebilsinler. Fakat en büyük zorluk; Ortadoğu’da müttefikliğin kalıcı ve uzun süreli sürdürülebilir olmasıdır.

İsmail Cingöz; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi

1 Mehmet Seyfettin EROL, “Hedef ‘Büyük Kürdistan’ mı? Yoksa ‘İkinci İsrail’ ya da ‘Büyük İsrail’ mi?”, ANKASAM, 03.10.2017.
2 Barış DOSTER, “Bir Bölgesel Güç Olarak İran’ın Ortadoğu Politikası”, Ortadoğu Analiz, C.4, S.44, ss.44-51. 
3 Ceyhun ÇİÇEKÇİ, “İsrail’in Kürt Siyaseti ve Türkiye-İsrail İlişkilerine Etkisi”, 17 Ekim 2017.
4 Haber Türk, “İsrail Ordusu Suriye’ye Girmeye Hazır!”, 04.11.2017.


***