DTP ANAYASAMAHKEMESİNCE KAPATILMALIDIR
DTP aleyhine Anayasa Mahkemesi’nde açılan parti kapatma davası artık son asamasına girmis görünüyor. Anayasa Mahkemesi, çok daha önceki bir
tarihte gündemine alması gereken davayı muhtemelen Türkiye'deki siyasî konjonktüre paralel olarak gündemine almayı geciktirmistir. Eger AKP Hükümeti’nin baslatmıs oldugu Kürt Açılımı süreci islese idi, DTP'nin kapatılması davası bir süre daha Anayasa Mahkemesi'nin gündemine gelmeyecekti.
Ancak Abdullah Öcalan'ın, PKK tarafından Kürt Açılımında DTP'ye verilen PKK ve Öcalan'ı temsil etme/muhatap olma yetkisini geri alması ile birlikte DTP
için bir kısır döngü süreci baslamıstır.
Öcalan'a karsı çıkamadıgı gibi, onun iradesine tamamen boyun egen DTP, son aylarda Öcalan'ın baslatmıs oldugu siddet ve terör sürecinin bir parçası
haline gelmistir. Gerçeklestirdigi eylemlerle, Yargıtay Bassavcısı’na kapatılma davası açmaktan baska sans bırakmayan DTP, son aylarda benimsemis
oldugu siyaset ile kapatılmak istenen bir çizgiyi temsil eder hale gelmistir. DTP'nin kapatılmayı istemesinin iki temel nedeni vardır. Bunlardan birisi
yapısal, digeri ise konjonktürel bir nedendir. Yapısal neden, Kürtçü siyasetin magduriyet eksenli siyaset anlayısında gizlidir. PKK/DTP siyasetinin üzerine
kurulu oldugu temel eksen ırkçı nitelikli bir magduriyet söylemidir. Hatta Kürtçü ideolog Mehrdad Yzady, Kürtçü siyasetin bu konuda Hitler'in Yahudi
komplosu tezinden esinlendigini söylemektedir.1
PKK/DTP siyasetinin temel söylemi, Kürtlerin magdur edildigi üzerine kuruludur.
1 Mustafa Akyol, Kürt Sorununu Yeniden Düsünmek-Yanlıs Giden Neydi? Bundan Sonra Nereye?, Dogan Kitap, Ystanbul, 2006, s.175
PKK'nın bütün gayri nizamî siyasî temsilcisi niteligini tasıyan siyasal partiler, siyasal siddeti açık-kapalı destekleyip, PKK ile aralarına mesafe koymayarak
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmayı hukuken hak etmislerdir. DTP de bir istisna degildir. Ancak, DTP ve öncülleri, bu kapatılmaları, magduriyet siyasetinin gerekçeleri olarak kullanmıslardır. Anayasa Mahkemesi, DTP'yi kapattıgı takdirde PKK/DTP çizgisi aynı söylemi kullanacaktır.
DTP ve ardıllarının kapatılması terörle mücadele sürecinde fiilen bir fayda saglamadıgı gibi, reel politik alanda devlete zararlar da vermektedir. Bu partilerin kapatılması, PKK dısında zaman içinde olusacak ve güçlenecek bir kurumsallasmayı engellemektedir. Bu kurumsallasmanın olmaması, PKK'yı bu
tür partiler karsısında daha güçlü kılar; bu partileri sanallastırırken, bu partilerin seçmenlerinin de partilerden taleplerinin yogunlasmasını engellemektedir.
Çünkü, partileri kapatılanlar, seçmenlerinin taleplerini kapatılmanın magduriyeti ile cevaplandırmaktadırlar. Ayrıca Türkiye, DTP benzeri yeni partilerin
kurulmasını engelleyemedigi gibi uluslararası kamuoyuna parti kapatmaların haklılıgını da dogru dürüst anlatamamaktadır.
DTP'nin kapatılmak istenmesinin konjonktürel nedeni ise Kürt Açılımının içine girdigi ve PKK/DTP çizgisi içinde de sorun yaratan gizli krizdir. DTP ve
muhtemelen PKK içinde bir grup, DTP'nin AKP Hükümeti’nin açılımdaki muhatabı olması gerektigini ve sürecin daha düsük bir tansiyon ile sürdürülmesi fikrini
savunmaktadırlar. Ancak, Öcalan'ın Kürt Açılımını;
a) Kendisinin hapishaneden çıkması sartına,
b) Görüsmelerin kendisi ile sürdürülmesi,
c) Kürt kimliginin siyasal bir kimlik olarak kabul edilmesi sartlarını ileri sürmesi ve bunları kendi siyaseti için kabul ettirmesi, DTP'de bir iç kriz yaratmıstır.
Bu kriz DTP türü sanal ve iradesiz partilerin asabilecegi bir kriz olmadıgı için, DTP kadroları bu noktada kapatılmayı bir “krizden çıkıs” yolu olarak
görmektedirler.
PKK ise DTP'nin kapatılmasını “Kürtler siyasette temsil edilmiyorlar” seklindeki magduriyet sloganı ile benimsemis oldugu söylemin ve önümüzdeki aylarda tırmandıracagı terör dalgasının mesruluk gerekçesi olarak kullanacaktır. Özetle, Kürtçülük siyasetinin illegal ve sanal iki yapısı, DTP'nin tasfiyesi konusunda mutabık görünmektedirler. Türkiye, PKK/DTP çizgisinin yapısal ve konjonktürel nedenlerle kapatılmak istenmesi oyununu bozmalıdır. DTP'nin magduriyet edebiyatına kayma, PKK'nın siyasal siddete mesruluk arama girisimleri basarısızlıga ugratılmalıdır.
Özetle, DTP kapatılmamalıdır. DTP, siyaset içinde tutulurken, terör ile olan bagı sürekli Türk ve dünya kamuoyunun gündemine getirilmelidir. DTP'nin ahlâken çürüklügü vurgulanmalı ve üzerindeki iç ve dıs moral baskı artırılmaya çalısılmalıdır.
Bu durumda olması gereken nedir? Anayasa Mahkemesi veya herhangi bir mahkeme, önündeki yasayı uygulamak zorundadır. Siyaseten “Su sekilde
olması gerekir” seklinde bir degerlendirme içinde bulunmak, Anayasa Mahkemesi dahil hiçbir yargı organının yetkisi içinde degildir. Bu, yargının siyasallasması gibi bir sonucu dogurur. Ülkemizin yasadıgı en büyük sorun da zaten budur.
Bu çerçevede yapılabilecek bir sey olmadıgı söylenebilir mi? Benzetmek asırı bir yorum olsa da AKP'nin laiklige karsı odak oldugu kararını veren Anayasa
Mahkemesi AKP'yi kapatmak yerine baska bir ceza vermek yoluna gitmistir.
DTP'nin terör odagı olması iddiası Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilse dahi kapatılmak yerine para cezası ile cezalandırılmak gibi bir hukuk yolu var mı? Buna karar verecek olanlar Anayasa Mahkemesi'nin üyeleridir. Ancak, Türkiye, PKK/DTP'nin tuzagına düsmeyerek, DTP'yi PKK/DTP'ye ragmen
siyasetin içinde tutmalıdır.
ÖZEL RAPOR
“21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü"
(21YYTE)
21.YYTE; Türkiye ve dünyadaki millî güvenlik stratejileri, ekonomi, hukuk, enerji/enerji güvenligi, nükleer enerji/ nükleer silahlanma, enformasyon/bilgi iletisimi, anayasal düzen, hukuk, adalet, düsük yogunluklu çatısma(terör ve terörizm), teostratejik arastırmaları demokrasi ve sivil toplum arastırmaları gibi islevsel ana konular ile, çevre/Türk Dünyası ülkeleri ve küresel/bölgesel güçler ile uluslararası örgütlerdeki gelismeleri izlemek, bu gelismeleri Türkiyenin milli menfaatleri ve ulusal güvenlik gerekleri, dogrultusunda incelemek ve bu alanlarda ciddî çalısmalar yaparak alternatif politika, strateji,program ve projeler üretmek amacıyla 01 Aralık 2005'de kurulmustur.
21.YYTE 'de kurulma amacına uygun olarak asagıdaki arastırma Gurupları kurulmustur.
Anayasal Düzen, Hukuk, Adalet Arastırma Gurubu
Bio ve Gen Teknolojileri Arastırma Gurubu
Teostrateji Arastırmaları Gurubu
Millî Güvenlik Stratejileri Arastırma Gurubu
Enerji ve Enerji Güvenligi Arastırma Gurubu
Düsük Yogunluklu Çatısma (Terör ve Terörizm) Arastırma Gurubu
Enformasyon ve Ynternet Teknolojileri Arastırma Grubu
Ekonomi ve Küresellesme Arastırma Gurubu
Rusya Arastırma Gurubu
Amerika Arastırma Gurubu
Avrupa Birligi Arastırma Gurubu
Avrasya-Türk Dünyası Arastırma Gurubu
Orta Dogu Arastırma Gurubu
Balkanlar-Kıbrıs Arastırma Gurubu
Çin-Uzakdogu Arastırma Gurubu
***
YAZAR HAKKINDA;
Özel Rapor: 09 Aralık 2009
* Yazar Hakkında Prof. Dr. Ümit Özdag
* 21. Yüz Yıl Türkiye Enstitüsü Baskanı
Ümit Özdag, 1999 senesinde Avrasya Stratejik Arastırmalar Merkezi'ni (ASAM) kurmus ve baskanlıgını üstlenmistir.
2002 yılında ASAM'a baglı olarak çalısan Ermeni Arastırmaları Enstitüsü'nü kurmustur. Prof. Dr. Ümit Özdag ASAM Baskanlıgı görevinden 2004
yılında ayrılmıstır; 2005 yılından beri 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün baskanıdır.
Prof. Dr. Ümit Özdag;
“Atatürk ve Ynönü döneminde Ordu-Siyaset Yliskileri”(1990),
“Menderes Döneminde Ordu-Siyaset Yliskileri ve 27 Mayıs Yhtilali”(1993),
“Güneydogu Anadolu ve Güneydogu Anadolu'dan Göç Eden Yurttaslar Hakkında Sosyoekonomik Arastırma”(1996),
“Türkiye, PKK, Kuzey Irak-Bir Gayri Nizami Savasın Anatomisi” (1999),
“Low Intensity Conflict in Turkey,” (2001)
“Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları” (2006),
“Kerkük, Irak, Ortadogu” (2007),
“Türk Ordusunun PKK Operasyonları”(2007),
“Türk Ordusunun Kuzey Irak Operasyonları” (2008),
“PKK Neden Bitmedi Nasıl Biter”(2009),
“Pusu ve Katliamların Kronolojisi-PKK'nın Gerçeklestirdigi Toplu Katliamlar”(2009),
“Türk Sorunu”(2009) kitaplarının yazarıdır.
***