DOĞRUYOL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DOĞRUYOL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT KARARLARI 28 ŞUBAT'A NASIL GELİNDİ








   28 ŞUBAT KARARLARI    28 ŞUBAT'A  NASIL GELİNDİ


REFAHYOL hükümetinin uygulamaları Türk siyasal yaşamında önemli izler bırak­tı. Devlet yönetiminde partiler, kurumlar ve toplum kesimleri arasında belirli gerilimler yaratarak rejimin istikrarını sarstı. Özellikle RP'nin tutumunun bu konuda belirleyici bir etkisi oldu.

Tak­sim Meydanına büyük bir cami inşa etme projesinin yeniden gündeme getirilmesi, üni­versitelerde uygulanan türban yasağının siyasal malzeme yapılması, tarikat şeyhlerinin başbakanlık konutunda "görüş alışverişi" için ağırlanması, Ankara'nın Sincan ilçesinde RP'li belediye başkanı tarafından düzenlenen "Kudüs Gecesi"nde Filistin'e destek gös­terisinin dinsel bir devlet düzenine özlem mesajına dönüştürülmesi, bazı radikal dinsel grup ve akımların izinsiz protesto eylemleri, RP'nin iktidarda bulunmasının verdiği ce­sarete bağlandı ve "laiklik karşıtı" gelişen bir tehlike olarak görüldü. 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen ve bazı siyasetçi, bürokrat, resmi görevli ve sivillerin ya­sal olmayan gizli ilişkilerinin ortaya çıkmasına neden olan trafik kazası, devlet yöne­timinde şeffaflık* tartışmalarını ön plana çıkararak siyasal yaşamın istikrarının bozulma­sında önemli rol oynadı. Kazanın ardından kamuoyunda çeşitli protesto eylemleri baş­ladı ve siyasal otoriteye gösterilen güven tartışma konusu edildi.

Bütün bunlar, MGK'nın 28 Şubat 1997 tarihinde yaptığı toplantıda tartışıldı ve ülkenin içine düşmüş olduğu durum bir bildiri metniyle hükümete anlatıldı. Bildiri metni, üstü örtülü de olsa, genelde hükümeti, ama özellikle hükümetin RP kanadını sorumlu tutuyor ve onun destek verdiği varsayılan olayları ele alıyordu. RP genel başkanı ise Necmettin Erbakan'dı. Dolayısıyla, MGK'nın bir üyesi olarak başbakanın böyle bir metnin altına im­za atması, RP'nin sorumluluğunu kabul etmek anlamına geliyordu. Başbakanın imzala­yıp imzalamayacağı uzun süre tartışıldı, ama sonunda metin kamuoyuna açıklandı.

Laiklik tartışmaları

28 Şubat metninin temel vurgusu, "laik" devlet düzeninin "çağdışı" rejim aleyhta­rı bazı faaliyetlerle tehlikeye düşürülmesi üzerineydi. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) laiklikle ilgili tehlikelere daha kesin bir üslupla dikkat çeken ve bu tehlikeleri besleyen tutum, düşünce ve politikaları yeren bir başka metin yayımladı. Tarihe "28 Şubat Karar­ları" olarak geçen ve Türk siyasal yaşamını yeni bir dönemece getiren bu metindir. Bu kararlar basında "demokratik gelenekler" açısından eleştirildi ve ordunun siyasete yap­tığı bu "ince ayar" (askeri bir yetkili kararları "demokrasinin balans ayarı" olarak tanım­lamıştı), "postmodern darbe" olarak nitelendi. TSK'nın laiklik konusundaki duyarlılığı­nın siyasetçiler üzerindeki etkisi kısa sürede hissedildi. Koalisyon liderleri, başta erken genel seçim kararı olmak üzere siyasal tansiyonu düşürücü çareler aradılar. En etkin ça­re olarak akla gelen ise Erbakan'ın başbakanlıktan istifası oldu ve Erbakan istifa etti.

REFAHYOL hükümeti protokolünde parti liderlerinin ikişer yıl süreyle "dönüşümlü" başbakanlık yapmaları öngörüldüğü için, Çiller başbakan olarak atanmayı bekliyordu. Ancak Cumhurbaşkanı Demirel ANAP lideri Mesut Yılmaz'ı hükümeti kurmakla gö­revlendirdi. Mesut Yılmaz, CHP'nin dışarıdan desteğini sağlayarak DSP ve DTP ile ANASOL-D koalisyon hükümetini kurdu. ANASOL-D hükümeti Türkiye'yi erken seçi­me götürmek üzere kurulan bir hükümet olmasına rağmen, "28 Şubat Kararları"nda de­ğinilen sorunları çözmek üzere bazı politikaların uygulanmasını da hedef alıyordu. Bunların başında İmam-Hatip okullarında orta eğitimi fiilen sona erdirecek olan "8 Yıllık Kesintisiz Eğitim" projesi geliyordu. Ne var ki bu proje, hem ANAP içindeki muhafazakâr kanadın etkisi, hem de RP'nin Meclis'teki direnci, ayrıca projeyi dinsel de­ğerleri eritmeye yönelik olarak gören grupların eylemleriyle uzun tartışma ve gerilim konusu oldu. İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerdeki birçok camide cuma nama­zı sonrası yapılan yoğun protestolar, laik/laik olmayan karşıtlığını kışkırtıcı bir işlev gördü. Buna rağmen, projenin daha sonra yasalaşarak yürürlüğe girmesi önlenemedi.


http://t24.com.tr/haber/28-subata-nasil-gelindi,2183

*************


28 ŞUBAT KARARLARI

Milli Güvenlik Kurulu ile Erbakan'ın başbakanlığındaki 54. hükümet arasında yapılan kritik toplantı ardından alınan kararlar Türk siyaset tarihine "28 Şubat Kararları" olarak geçti. Radikal dinci faaliyetlere ilişkin MİT raporunun ele alındığı toplantıdan sonra alınan kararlar için bir çeşit "sivil muhtıra" yorumu yapıldı. Tarihi toplantıda alınan kararlar şunlardı:

1- Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni hedef alan rejim aleyhtarı faaliyetler karşısında ödün verilmeme­lidir. Anayasa'nın 174. maddesinde koruma altına alınan Devrim Kanunları'nın ödün verilmeden uygulanması esastır. Hükümet, icra­atında Devrim Yasaları'na uygunluğu sağlamakla görevlidir.

2- Savcılar, Devrim Yasaları'nın ihlalini oluşturan davranışlar karşısında harekete geçmelidirler. Yasaları ihlal eden dergahlar kapatılmalıdır.

3- Sarık ve cüppeli giyim şeklinin özendirildiği görülmektedir. Kılık ve kıyafetleri bu yasaya ters düşen kişilerin onurlandırılmamaları gerekir.

4- Anayasa'nın 163. maddesinin kaldırılmasının yarattığı hukuki boş­luklar, irticai akımların ve laikliğe aykırı tutumların güçlenmesine yol açmıştır. Bu boşlukları telafi edecek yasal düzenlemeler getirilmelidir.

5- Eğitim politikalarında yeniden Tevhidi Tedrisat Kanunu ruhuna uygun bir çizgiye gelinmelidir.

6- Temel eğitim 8 yıla çıkarılmalıdır.

7- imam - hatip okulları toplumdaki bir ihtiyacı karşılamak üzere ku­rulmuşlardır. Bu ihtiyacın fazlası olan imam hatip okulları, meslek okullarına dönüştürülmelidir. Ayrıca kökten dinci grupların kontro­lünde olan Kuran kursları kapatılarak, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağ­lı okullarda düzenlenmelidir.

8- Devlet dairelerinde ve belediyelerde kökten dinci bir kadrolaşma hareketi sürdürülmektedir. Hükümet, bu kadrolaşmanın önüne geç­melidir.

9- Cami yapımı gibi dini konuları siyasi amaçlar için istismar etmeye dönük olan her türlü davranışlara son verilmelidir.

10- Pompalı tüfekler kontrol altına alınmalı ve gerekirse pompalı tü­fek satışları yasaklanmalıdır.

11- iran'ın Türkiye'deki rejimi istikrarsızlığa itmeyi amaçlayan çaba­ları yakın takibe alınmalıdır. iran'ın Türkiye'nin içişlerine karışmasını önleyici politikalar uygulanmalıdır.

12- Yargı mekanizmasının daha etkin çalışmasını sağlayacak ve yar­gı bağımsızlığını güvence altına alacak, hükümetin tasarruflarından koruyacak düzenlemeler bir an önce getirilmelidir.

13- Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını hedef alan tahriklerde büyük artış gözlenmektedir. Bu sataşmalar TSK içinde ra­hatsızlığa yol açmaktadır.

14- irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK'daki görevlerine son verilen subay ve astsubayların belediyelerde istihdam edilmelerinin önüne geçilmelidir.

15- Partilerin belediye başkanları ve il, ilçe yöneticilerinin konuşma ve davranışları da Siyasi Partiler Yasası'nın sorumluluk alanına sokul­malıdır.

16- Tarikatların denetimindeki finans kuruluşları ve vakıflar aracılı­ğıyla ekonomik güç haline gelmeleri dikkatle izlenmelidir.

17- Laiklik aleyhtarı yayın çizgisi olan TV kanalları ve özellikle radyo kanallarının verdikleri mesajlar dikkatle izlenmeli ve bu yayınların Anayasa'ya uygunluğu sağlanmalıdır.

18- Milli Görüş Vakfı'nın bazı belediyelere yaptığı usulsüz para transferleri durdurulmalıdır.

http://t24.com.tr/haber/28-subat-kararlari,2182


************