BATI ÇALIŞMA GRUBU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BATI ÇALIŞMA GRUBU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 7



28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 7



24 Şubat 2009'da dava sonuçlandı. Genel Müdürü Rahmi Dilligil 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Dilligil'in cezası ertelenirken davanın diğer sanıkları BDT eski Müdürü Emin Gümüşkaya ve Hasan Acar da 5'er yıl 2'şer ay 17 gün hapis cezasına çarptırıldı. Yerel mahkemede yargılanan 17 kişinin 19 Nisan 2006 tarihindeki duruşmasında karar çıkmış, eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil, eski Bursa Müdürü Emin Gümüşkaya ve eski İdari İşler Müdür Vekili Hasan Acar. hakkında 3 yıl 1 ay 15'er gün hapis cezası verilmiş, diğer sanıklar ise beraat etmişti. Mahalli mahkemenin kararını inceleyen Yargıtay, ceza alan 3 kişinin kararını bozarken, 14 kişinin beraatını ise onamıştı... Yani bu sanıklar da paçayı kurtardı. 

Yine 12 Ocak'ta 36 yıldır süren iç savaşta 130 binden fazla insanın öldüğü ve 2 milyon insanın evini terk ettiği Kolombiya'da yönetim, ülkedeki aşırı solcu Ulusal Kurtuluş Ordusu'na kuzeyde silahtan arındırılmış bir bölge tahsis etti. 

13 Ocak 2001 günü İçişleri Bakanlığı Basın Müşavirliği'den yapılan açıklamada sahte belgelerle tarım ürünlerini ihraç etmiş gibi göstererek haksız KDV alındığı ve devletin dolandırıldığı iddiası ile Mersin'de bir operasyon belirtiliyordu. Bakanlığın dört ay önce yapılan bir ihbarın değerlendirerek gerekli araştırmalardan sonra harekete geçtiğini açıklandı. Operasyona "Hasat Operasyonu" adı verilmişti. 

Operasyonda 25 kişi gözaltına alındı, 9 kişi tutuklandı. Serttaşlar Firması ile Şeker Gıda Sanayi işyerinde yapılan aramalarda 11 bilgisayar ve 50 çuval dolusu evrağa el konuldu. Ardından Güneydoğu Tarım Satış Kooperatifleri Birliği eski Genel Müdürü Mehmet Okur'un da aralarında bulunduğu altı yöneticinin, Hasan Şeker Gıda Sanayii ile birlikte altı ayrı şirkete ucuz mercimek sattığı ve devleti 316 milyar lira zarara uğrattığı için görevden alındığı ortaya çıktı. Serbest Bölge üzerinden yapılan ticari işlemin vergiden muaf olması nedeniyle firmalar hem vergi ödememiş hem de ihraç nedeniyle trilyonlarca liralık vergi iadesi almışlardı. 

" Hasat Yolsuzluğu "na adı karışanlar Şeker Gıda Sanayi ortakları Hasan Şeker, Hakan Özbaş ve Orhan Demirdelen ile Serttaşlar Firması sahibi Ahmet Serttaş, depo sorumlusu Mehmet Benzer ile İran uyruklu tercüman Faizeh Civaş idi. 

Dava sürüyor... 


14 Ocak'ta El Salvador'da Richter ölçeğine göre 7,9 büyüklüğündeki deprem, 700 kişinin ölümüne, 3 bin 500 kişinin yaralanmasına, 2 binden fazla kişinin kaybolmasına ve 20 bin kişinin evsiz kalmasına neden oldu. 

16 Ocak'ta Fon'daki bankaların dış borcuna verilecek devlet garantisine ilişkin protokol imzalandı. Yani hortumlanan bankaların ödenecek dış borçlarının (sıkıysan ödeme! Tepene biner, ülkede kriz yaratırlar!) Devlet'in ve Millet'in sırtına yüklenmesi için imza atıldı. Ayrıca Enerji Bakanlığı, Hazine'nin garanti vermesini istediği 29 enerji projesini açıkladı. 

18 Ocak'ta Amerikalılar da özelleştirme furyasının darbesini yediler. Kaliforniya eyaletinde enerji sektörünün liberalleştirilmesinden kaynaklanan enerji krizi, San Fransisco bölgesinde bir milyon insanın elektriksiz kalmasına yol açtı.Aynı gün Kamerun'un başkenti Yaunde'de başlayan 21. Fransa-Afrika zirvesine Kongo Demokratik Cumhuriyeti Devlet Başkanı Laurent-Desire Kabila'nın öldürülmesi damgasını vurdu. Adamcağızı Batılı yeni sömürgecilere direndiği için öldürmüşlerdi. 

20 Ocak'ta ABD Başkanı saksafoncu Bill Clinton, başkanlığının son gününde, cinsel ilişki kurduğu Yahudi asıllı stajyer Monica Lewinsky konusunda ileride dava açılmaması için, bağımsız savcı Robert Ray ile anlaşmaya vardı. 25 bin dolar ceza ödeyen Clinton'ın Arkansas'da avukatlık yapma izni de 5 yıl süreyle iptal edildi. 

21 Ocak'ta Filipinler'de Devlet Başkan Yardımcısı Gloria Arroyo, sokağın ve ordunun baskısıyla Joseph Estrada'nın yerine Devlet Başkanı oldu. 

22 Ocak'ta BM Gıda ve Tarım örgütü FAO, dünyada yıllık orman kayıplarının 9 milyon hektara ulaştığını ve dünya orman örtüsünün 1995'dekine oranla yüzde 20 azaldığını açıkladı. Sadece 5 yıl iç inde!.. 

24 Ocak 2001'de naylon fatura yolsuzluğunun en önemli isimlerinden Abdurrahman Yakupreisoğlu ise 5 ay boyunca arandıktan sonra "Balina Operasyonu"nun 102. sanığı olarak yakalandı. 1990 yılında Fotospor gazetesinin sahibi olan Yakupreisoğlu, sorgusunda "kendisiyle birlikte hayalî ihracatın Türkiye'de 4 profesörü olduğunu, bunların Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün kocası Orhan Aslıtürk ile Balina sanıkları Bahri Ergin ve Şahin Gürbüz olduğunu" söyledi. Kurduğu yaklaşık 300 paravan firma aracılığıyla hayalî şirketlere alt fatura düzenleyen Yakup reisoğlu'nun gerçekleştirdiği hayalî ihracat rakamının da 1 milyar doları bulduğu tahmin ediliyordu. 

Bartın eski Milletvekili olan, bir dönem DYP Genel Başkanlığı'na oynayan Köksal Toptan'ın da adı Balina Operasyonu'na karıştı. Toptan, operasyonun kilit ismi olan Mehmet Niyazoğlu'ndan para aldığını iddialarını yalanlamadı. Niyazoğlu'nun seçim masraflarını karşılamak için banka hesabına para gönderdiğini kabul eden Toptan, 1999 seçimleri öncesinde Meclis'teki hesabına 15 milyar lira yatırıldığını söyledi. 

Balina Operasyonu sırasında yolsuzluğun baş kahramanlarından Kasarteks'in sahibi Bahri Ergin ile Karagümrük Çetesi'nin lideri Nuri Ergin'in ilişkisi olduğu da anlaşıldı. Bahri Ergin yakalandığında Ergin kardeşlerin bulunduğu Uşak Cezaevi'ne gönderildi. Cezaevinde o sırada Kasarteks firmasının eski sahipleri Orhan Cemal Yeşilkaya ile Erol Neşet de bulunuyordu. 

İddialara göre Bahri Ergin Kasarteks şirketini Orhan Cemal Yeşilkaya ve Erol Neşet'ten 1 trilyon 100 milyar liraya satın almış, ancak sadece 500 milyarını ödemişti. Paranın geri kalan kısmını almak isteyen Yeşilkaya ve Neşet, İbrahim Cici'den yardım istemiş, Cici de, 21 Ekim'de şirkete Yeşilkaya ile Neşet'in de bulunduğu 12 kişiyle silahlı baskın düzenletmişti. Baskının ardından Yeşilkaya ve Neşet yakalanarak Cici'nin adamlarıyla Uşak Cezaevi'ne gönderildi. Cici grubunun Uşak Cezaevi'ne gönderilmesi Balina sanığı Bahri Ergin'in de kışkırtmasıyla Nuriş çetesini endişelendirdi. Ergin'in 20 kadar adamının Uşak Cezaevi'ne nakledilmesi isteği kabul edilmeyince isyan başladı. İsyanda, Bahri Engin'in hasımları Orhan Yeşilkaya ile Erol Neşet öldürüldü. 

Bahri Ergin verdiği ifadede Kasarteks'i 1 trilyon 100 milyar liraya aldıktan sonra eski sahipleri Orhan Cemal Yeşilkaya ve Erol Neşet'le aralarında anlaşmazlık çıktığını hatta Neşet'in kardeşi Birol Neşet'i ayağından vurdurduğunu itiraf etti... Neler olmuş Türkiye'de , unutup gitmişiz!.. 

Boyutları katrilyonlara ulaşan hayali ihracat vurgunu; hesap uzmanları, gümrük müşettişleri ve gelirler baş kontrolörlerinden oluşan bilirkişi heyetinin raporlarıyla da doğrulandı. Vurgunda hayalici şirketlerin alt faturalarına onay veren yeminli mali müşavirlerin tutuklu eski Sayıştaş Denetçisi Düriye Karalar ile Veli Bilal Yalçın olduğu saptandı. Son olarak Gürcan Güngören ile birlikte İTS'nin para işlerini takip ettiği belirlenen eski vergi denetmeni Hasan Şahin ve İTS Şirketler Grubu'nun Koordinatörü Ali Bulut'la birlikte 20 kişinin gözaltına alındığı operasyonda hayalicilerin Türkiye organizasyonunun Haydarpaşa Gümrüğü'ne dayandığı anlaşıldı. 

"Balina Yolsuzluğu" soruşturmasında 350 klasörü kapsayan bilgi, belge ve bilirkişi raporu mahkemeye teslim edildi ayrıca Maliye Başmüfettişlerince 8 bin sayfalık rapor hazırlandı. İzmir DGM Cumhuriyet Savcılığı'nın hazırladığı iddianamede Mehmet Niyazoğlu, Bahri Ergin, Abdurrahman Yakupreisoğlu, Ahmet Öztürkmen ve Gürcan Güngören oluşturdukları çıkar amaçlı suç örgütünün yöneticisi, 71 sanık ise bu örgütün üyeleri olmakla suçlandı. Adam öldürmeye azmettirmekten dolandırıcılığa kadar 11 ayrı suç tespit edildi. 

İddianamede ayrıca organizasyon merkezlerinin İzmir, İstanbul, Uşak, Gaziantep ve Iğdır olduğu, oluşturulan organizasyonlarla sahte ve içeriği itibarıyla yanıltıcı belgeler düzenlenerek ilgili vergi dairelerinden ihracata dayalı yüksek miktarlarda KDV iadesi alındığının bilirkişi raporları, sanık, tanık ifadeleri, banka kayıtları doğrultusunda belirlendiği belirtildi. 

Yine iddianamede Balina sanıklarından Mehmet Niyazoğlu'nun 200 yıl, Bahri Ergin'in ise idamla cezalandırılmaları istendi. 

"Balina Yolsuzluğu"na adı karışan devlet memurları ve bürokrat KDV ödenmesi sırasında rüşvet karşılığında kolaylık sağlamak, yakın ilişkiler kurmakla suçlandı. Operasyon kapsamında İzmir Defterdar Yardımcısı Mustafa Akkaya, Hasan Tahsin Vergi Dairesi Müdürü Erol Doğan, Kordon Vergi Dairesi eski Müdürü, Yamanlar Vergi Dairesi Müdürü Tahsin Koca, İzmir Vergi Mahkemesi Başkanlığı'ndan emekli bir yargıç, eski Sayıştaş Denetçisi Düriye Karalar ile Veli Bilal Yalçın tutuklandı. 

Yerel mahkeme gümrük memurları hakkında görevi ihmal suçundan ceza verdi ve diğer sanıklar hakkındaki davayı "zaman aşımı"ndan düşürdü. Ancak Yargıtay yerel mahkeme kararını bozdu. "Balina Yolsuzluğu" davasında esas karar ancak 8 yıl sonra çıktı. 32 sanığa 2-12 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava süresince hayatını kaybeden ve aralarında Hakiki Koç seyahat firmasının sahibi ve İZOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Niyazoğlu'nun da bulunduğu 8 kişi hakkındaki dava ortadan kaldırıldı. Yani onların çalıp çırptıkları, yiyip yuttukları ailelerine miras olarak kaldı. Devlet'in ve Millet'in hakkı onların sülallerinden alınmadı!.. Mahkeme heyeti, sanıklardan Bahri Ergin'i 12 yıl 9 ay, Abdurrahman Yakupreisoğlu'nu 8 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırdı. Diğer 30 sanığa ise 2 ile 8 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Sanıklardan 42'si ise beraat etti. Beraat edenlerden de, mahkûm olanlardan da çalıp çırptıkları alınmadı, yanlarına kâr kaldı. 

Yine 24 Ocak'ta Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 4 koruması ve şoförü, silahlı saldırıda çapraz ateşe tutularak şehit edildi. Aynı gün Hıristiyan hayranı Rahmi Koç'un şirketi Koç Holding, British American Tobacco şirketi ile ortak sigara işine girmeye karar verdi. 

25 Ocak'ta Bergama köylülerinin lideri pijamalı, "Hopdediks" lakaplı Bayram Kuzu, geçirdiği beyin kanaması sonucunda hayata veda etti. Bu kişinin rakip şirketten aldığı paralar ile gösterileri organize ettiği öne sürülüyordu. 

26 Ocak'ta IMF 1. Başkan Yardımcısı Fischer, Türkiye'nin krizden hızla çıktığını söyledi. 

Aynı Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde öldürülen Devlet Başkanı Laurent-Desire Kabila'nın yerine 32 yaşındaki oğlu General Joseph Kabila geçti. Aynı gün Hindistan'ın batısındaki Gucarat eyaletini vuran şiddetli deprem, 15 bin kişinin ölümüne ve 33 bin kişinin yaralanmasına neden oldu. 

29 Ocak'ta Danışmanlık şirketi Price Waterhouse Coopers'in Davos'ta yayınladığı raporda, Türkiye dünya yolsuzluk liginde 4. sırada gösterildi. Aynı gün arazisi şaibeli Ford Otosan, Gölcük'te deneme üretimine başladı. 

30 Ocak'ta Dünya bankası Başkanı James Wolfenson Türkiye'nin krizden çıkmaya başladığını bildirdi. Halbuki esas kriz daha kendini göstermemişti bile. Aynı gün TBMM'deki içtüzük görüşmeleri sırasında çıkan arbede sonucunda DYP milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu öldü, 

31 Ocak'ta düşürülen uçak Lockerbie ile ilgili olarak Libya'nın sorumluluğunu açıkça belirten İskoç adaleti, Libyalı zanlılardan birini ömür boyu hapse mahkum ederken, diğerini beraat ettirdi. 

1 Şubat'ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun ölümüyle ilgili soruşturmada MHP İçel Milletvekili Cahit Tekelioğlu ile Osmaniye milletvekili Mehmet Kundakçı hakkında yakalama emri çıkardı. Aynı gün KESK Genel Başkanlığı'na Sami Evren getirildi. Özelleştirilecek İzmit Körfez Geçişi ihalesi iptal edildi. Geçişin nem'a oranı yüzde 315.6 olarak açıklandı. Acaba bu kâr kimlere yedirilecek? 

2 Şubat'ta İstanbul DGM, Sümerbank'tan verilen usulsüz kredilerle ilgili olarak, bankanın eski yönetim kurulu üyesi eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu hakkında ek soruşturma başlattı.Aynı gün Tarım Bakanlığı, Köy Hizmetleri ve DSİ'deki geçici işçiler daimi kadroya alındı. 

4 Yubat'ta tarikat lideri Esad Coşan ile damadı Ali Yücel Uyarel, Avustralya'da geçirdikleri trafik kazasında öldü. 

5 Şubat'ta Bakanlar Kurulu İsdemir'in Erdemir'e devrini benimsedi. Aynı gün Türk Telekom, GSM işletmesi için açtığı altyapı ihalesini iptal etti. Yine aynı gün IMF her dediğini yapan hükûmete destek olsun diye 1.4 milyar dolarlık yeni kredi dilimini serbest bıraktı. 

8 Şubat'ta Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesinde, SSK Hastanesi'nde hatalı iğne yapıldığı için sol kolu dirseğinden kesilen Ayşen Başaran'ın ailesinin, 1996 yılında SSK aleyhine açtığı tazminat davası sonuçlandı. Mahkeme, Başaran ailesine, yasal faizleriyle 119 milyar lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi... Böyle bir durumda, trafik kazalarında, yaralama ve öldürme vak'alarında tazminat (dinî adıyla diyet) ödenmesi hem insanî, hem de islâmî açıdan uygundur. Yalnız belli ölçülerde olması gerekir. Kifayetsiz miktarlar kadar uçuk rakamlar da uygunsuzdur... Asgarî ücretin 140 milyon lira, 1. derece'den mühendis maaşının 331 milyon, genel müdür maaşının 860 milyon olduğu bu yılda (yıllık gelir 10 milyar lira) Bir kola 119 milyar uygun görülmektedir. Ancak ülke sathında aynı standart kabul edilmeli, kol-bacak-göz için bu miktar, can bedeli olarak ta bunun 2 veya 3 katı kabul edilmelidir. Bu parayı önce Devlet ödese de, daha sonra müsebbiplerden tahsil etmelidir ki, kazalar, ihmaller ve saldırılar azalsın. Can bedeli uygulanan Suudi Arabitan'da trafik kazasında ölen hemen hemen yok gibidir. 

Yine 8 Şubat'ta Bonn Başsavcılığı'nın Hıristiyan-Demokrat Parti'ye (CDU) yapılan karanlık bağışlarla ilgili dava çerçevesinde eski Başbakan Helmut Kohl hakkında açtığı dava, 150 bin euro tutarında cezanın ödenmesiyle kapandı. Yolsuzluk sadece bizde değil!.. Bütün politikacıların vazgeçilmez vasfı! 

9 Şubat'ta Havai açıklarında Amerikan nükleer denizaltısıyla çarpışan bir Japon balıkçı gemisi battı, 10 denizci kayboldu. Dünya bir nükleer tehlike atlattı. 

11 Şubat'ta insanın gen haritasının yayımlanmasıyla, insanın 30 bin geni bulunduğu ve bunun beklenenden daha az olduğu ortaya çıktı. 

12 Şubat'ta Borsa'da İhlas Grubu hisselerinin tahtaları kapatıldı. Aynı gün Koç Holding, bunyesindeki Tofaş-Fiat ve Ford Otosan ürünleri pazarlayan 17 şirketi birleştirme kararını onayladı. Yine aynı gün Bakanlar Kurulu toplantısında bor madenlerinin özelleştirme kapsamına alınmaması kararına varıldı. Aynı gün İstanbul 6 Nolu DGM, Susurluk davasında Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin ve MİT eski görevlisi Korkut Eken'e 6'şar yıl, aralarında Haluk Kırcı ve özel timci eski polis memurlarının da bulunduğu 12 sanığa 4'er yıl ağır hapis cezası verdi. 

16 Şubat'ta Danıştaş İdari Dava Dairesi Genel Kurulu, Aktaş Elektrik kıyak imtiyaz sözleşmesini hukuka aykırı buldu. Aynı gün İstanbul'da 1993 yılında vergi rekortmeni olan genelev patroniçesi Ermeni kökenli vatandaşımız Matild Manukyan 84 yaşında öldü. Sahibi olduğu yüksek gelirli genelevler kapanın elinde kaldı.... Bizim memlekette böyledir. Devlet kendi malını da, vatandaşın malını takip etmez. Halbuki Osmanlı Devleti varisi olmayan malları Hazine kapsamına alır, sonra onları ödüllendireceği kişilere verir, veya uygun fiyatla satardı. 

19 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Necdet Sezer Anayasa kitapçığını Başbakan Bülent Ecevit'e doğru fırlattı. Ecevit mızıkçı bır çocuk gibi basın toplantısı tertip edip Cumhurbaşkanı'nın şikâyet etti. Bozuk olan ekonomi şartlarını değerlendiren fırsatçılar yurtdışına döviz kaçırarak kriz başlattı... Ama bunun hikâyesini, 28 Şubat'ın ikinci ekonomik krizini bir sonraki sayfada anlatalım. (Birincisi 1998'dedir.) 



http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata38d.html



9 CU  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR

..


 28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 9





28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI 


Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir! 

Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini " BATI ÇALIŞMA GRUBU " diye adlandıran İSRAİL yanlısı ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D., İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır! 

 28 Şubat "postmodern" darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak anlatacağız. 

Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur! 

Kaldığımız yerden, 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve 2001 Ekonomik Krizi ve dünya olayları ile kronolojimize devam ediyoruz. 

19 Şubat 2001'de Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, MGK toplantısında Anayasa kitapçığı nı Başbakan Bülent Ecevit'e doğru fırlattı. Ecevit mızıkçı bır çocuk gibi basın toplantısı tertip edip Cumhurbaşkanı'nın şikâyet etti. Bozuk olan ekonomi şartlarını değerlendiren fırsatçılar da yurtdışına döviz kaçırarak ekonomik bir kriz başlattı. Borsa yüzde 14,6 düştü, repo faizleri yüzde 760'a vurdu. Merkez Bankası'ndan yaklaşık 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı olduğu iddia edildi... Demek ki, IMF ve Dünya Bankası "Türkiye krizden çıkıyor," derken, daha büyük bir krize girmekte olduğunu gizlemek istemişler!.. Aynı gün G-20 toplantısı yapılırken, Fischer ve Deppler Başbakan Ecevit ile görüştü. 

Bu arada Başbakan Bülent Ecevit hakkında biraz bilgi vermenin zamanı geldi, sanırız... Bülent Ecevit 1925 doğumludur. Dedesi Kürdîzâde Mustafa Efendi, babası Profesör Ahmet Fahri Ecevit'tir. Baba Ecevit, 1943-1950 yılları arasında CHP'den milletvekilliği yapmıştır. Bülent Ecevit'in siyasetle bağlantısı oradandır. 

Bülent Ecevit 1944 yılında Robert Kolej'den mezun oldu, tercüman olarak çalışmaya başladı. Kendisinin üniversite tahsili yoktur. Tıpkı meşhur Başbakanımız Menderes gibi!.. Menderes ilkokul mezunu idi. Milletvekili olduktan sonra dışardan lise bitirmiş, Başbakan iken de Hukuk diploması almıştı. Ne zaman derse, imtihana gitti, bilinmez... 

Ecevit bir ara gazetecilik yaptı. 1957 yılında Amerikalılar tarafından keşfedildi. Rockefeller Foundation Fellowship Bursu ile ABD'ye gitti. Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay sosyal psikoloji ve Orta Doğu tarihi üzerine incelemeler yaptı. Bu sırada Ecevit'in sürekli "Hocam" diye bahsettiği meşhur Yahudi siyaset adamı Henry A. Kissinger, Harvard Üniversitesi Rektörü idi. Harvard'da 1957 yılında, 1950-1960 arasından verilen antikomünizm seminerlerine Olof Palme, Bertrand Russell gibi kişilerle katıldı. 

32 yaşında, İsmet İnönü'nün damadı Metin Toker'in adaylığını ona devretmesiyle, 27 Ekim 1957 seçimlerinde CHP'den milletvekili olarak siyasete girdi. Böylece İsmet İnönü'nün has adamı oldu. CHP'nin içinde ortanın solu görüşünün öncülüğünü yapmaya başladı. 18 Ekim 1966'da CHP genel sekreterliğine, henüz 41 yaşındaki iken seçildi. 8 Mayıs 1972'de istifa eden İsmet İnönü'nün yerine genel başkanlığa getirildi. 

26 Ocak 1974 tarihinde seçimlerde CHP 1. parti olunca, Millî Selamet Partisi (MSP) ile kurduğu koalisyon hükûmetinde ilk defa Başbakanlık görevini aldı. Aynı yıl EOKA yanlısı Rumlar Kıbrıs’ta Makarios’a karşı darbe yapıp Türkler'i öldürmeye başlayınca, Ecevit’in başında olduğu hükûmet, askerî müdahale kararı aldı. Kıbrıs'a çıkartma yapılıp kuzey bölgesi alındı. Sadece 10 ay süren bu koalisyon hükümetinin tarihe geçen en önemli olayı, bu iki Kıbrıs Harekâtı olmuştur. Onda dahi Erbakan "Ada'nın tümünü alalım," demiş, Ecevit karşı çıkmıştır. Eğer Kıbrıs'ın tümü alınsaydı, bugün Kıbrıs diye bir meselemiz olmazdı. 

Kısacası Ecevit te Menderes gibi şişirilmiş bir politikacıdır. Dişe dokunur bir başarısı olmadığı gibi, 2001 krizi ile Türkiye'yi nasıl bir badireye soktuğunu göreceğiz. Öte yandan İsmet İnönü gibi, Kürt kökenli olduğu gizleyip, hep Zonguldak'tan aday olarak kendini Laz diye yutturmaya çalışmıştır. İsmet İnönü de Bitlisli bir Kürt aileden gelmesine rağmen, hep Malatya'dan aday olmuş, Malatyalı sanılmış, hatta Malatya'ya heykeli bile dikilmiştir. 

Krize dönersek, 20 Şubat'ta 7,3 milyar doların Merkez Bankası'na geri döndüğü açıklanırken, repo faizleri yüzde 3000'leri gördü. Fischer ve Deppler Başbakan Ecevit ile yeniden biraraya geldi. Neler söyledi ise, pek işe yaramadı. Aynı gün Elektrik Piyasası kanunu çıktı. 

Merkez Bankası'ndan çıkan 7 milyar dolar bir gün sonra nasıl döner?.. Şöyle döner: Birisi doların yükseleceği tiyosunu vermiştir. Özel bankalar önceden Merkez Bankası'ndan dolar satın alır. Döviz kuru yükselir, bankalar dolarları getirip yüksek kurdan yatırır. 


Birçok banka yapılacak devalüasyonun kokusunun alıp Merkez Bankası'nı hortumlayınca, Türkiye çok büyük bir mali iflas yaşamış, hatta hükmet bile bu nedenle erken seçime gitmek zorunda kalmıştı. 

Bazı bankaların ÜÇ GÜNLÜK NET ALIŞ (USD) ibretâmiz listesidir: 

CITIBANK..... 1.063.800.000 
 DEUTSCHE BANK ... 764.000.000 
 KOÇBANK.... 426.000.000 
 TEB...... 411.000.000 
 YAPI KREDİ..... 383.700.000 
 CHASE & MANHATTAN..... 332.600.000 
OSMANLI BANKASI.... 269.000.000 
DIŞBANK..... 258.700.000 
HSBC..... 254.900.000 
GARANTİ BANKASI.... 199.000.000 
 ABN AMBRO ..... 135.000.000 
FİNANSBANK.... 121.000.000 
İŞ BANKASI.... 95.000.000 
 TÜRKBANK.... 90.900.000 
İKTİSAT BANKASI.... 67.700.000 
TEKSTİLBANK.... 58.300.000 
CSFB.... 50.000.000 
INTERBANK.... 42.300.000 
AKBANK.... 27.000.000 
TAIB BANK.... 25.000.000 

Bu bankaların kamuya yani Devlet'e zararı ise 31.4 milyar dolar idi. 


Yine 20 Şubat'ta İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Sümerbank eski Genel Müdürü Şükrü Karahasanoğlu İtalya'da yakalandı. Silah alım satımında dolandırıcılık yapıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında, Milli Savunma Bakanlığı Kara Silah Şube Müdürü Yarbay Harun Baktır tutuklandı... Asker arasına karışmış olan sütübozuklar böyle ayıklanır. Yoksa , dönme ve masonları general yapıp, Kuvvet Komutanı tayin ederek, muharip askerleri terfi ettirmeyerek emeliye ayırmakla, değil! 

21 Şubat'ta Repo faizlerinde tırmanış yüzde 7500'ü buldu. Borsa yüzde 18,1 daha düşerek, 3 günde 29,3 oranında değer yitirdi. Bankaların krizden hemen önce tiyo alıp, Merkez Bankası'ndan 3 milyar dolar satın aldığı iddiaları gazetelerde yer aldı. Aynı gün Başbakanlık'ta ekonomi zirvesi düzenlendi. 13 saat süren toplantının ardından, dalgalı kura geçildi. Ayrıca Devlet İhale Kanunu taslağı açıklandı. Üniversal Yatırım Holding'in Yahya Murat Demirel'in de aralarında bulunduğu 3 yöneticisi hakkında, borçlu olmalarına rağmen mallarını eksilttikleri gerekçesiyle 6 ay ile 4.5'ar yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açıldı. 

22 Şubat'ta Merkez Bankası dalgalı kura geçişin ilk gününde doların fiyatını 689 bin liradan 964 bin liraya çıkardı. Faizler yüzde 5200'leri gördü. Borsa günü yükselişle kapattı. IMF Başkanı Kohler, dalgalı kura geçişi desteklediklerini açıkladı. 

23 Şubat'ta ABD Başkanı, geleceğin Afganistan ve Irak işgâlcisi Bush, Başbakan Ecevit'i telefonla arayarak destek verdi. "Aslansın, kaplansın, sakın sözümüzden çıkma. Bak sana kimi göndereceğim?" dedi. Kredi kartlarında aylık faizler yüzde 60'lara kadar tırmandı. Wall Street Journal Türkiye'deki krizin faturasının IMF'ye ait olduğunu yazdı. Standart and Poors Türkiye'nin kredi notunu düşürdü. 

Aynı gün İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda "Kasırga Operasyonu" olarak da bilinen Egebank'la ilgili yürüttüğü soruşturmayı tamamlayarak, aralarında bankanın eski sahibi Yahya Murat Demirel'in de bulunduğu 36 sanık hakkında, "çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak" , "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak" , "bankayı aracı kılarak dolandırıcılık" , "usulsüz kredi açılmasını sağlayarak dolandırıcılık" ve "Bankalar Kanunu'na muhalefet" suçlarından dava açtı. İddianamede, bankanın eski sahibi Demirel'in 7 ayrı suçtan toplam bin 891 yıl 6 ay ile 4 bin 727 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması talep edildi... Aslında o cezaya bir ömür yetmez, tüm Demirel ailesine paylaştırmak gerekir. Hepsinin kıyıdan köşeden bulaşmışlığı vardır. 

24 Şubat'ta krizde payı olan Merkez Bankası Başkanı şaibeli Gazi Erçel, emekli olmak üzere izne ayrıldı. Bankacılarla Devlet Bakanı Önal arasında yapılan zirvede, doların hafta başında 800-850 bin lira bandına oturtulması kararlaştırıldı. 

26 Şubat'ta ortalık biraz duruldu. İMKB repo piyasasında faizler yüzde 100'lere kadar geriledi. Borsa yükseldi, dolar düştü. Hazine Müsteşarı Demiralp nedense izne ayrıldı, Müsteşarlığına Ferhat Emil vekâlet etmeye başladı. 

28 Şubat'ta Ulusal Bank'a el konuldu. LPG'li araçlara konulan ek vergi, Danıştay tarafından iptal edildi. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı için, Dünya Bankası Başkan Yardımcılarından Kemal Derviş'in adı geçmeye başladı... 

2 Mart'ta Dönme Kemal Derviş paraşütle gökten inip Devlet Bakanı olarak Hükûmet'e girdi! Etrafını hemen bir dalkavuk güruhu sardı. Medya kendisinin ve Amerikalı karısının peşini bırakmadı. Adamı göklere çıkardı! Dolar 800 binli rakamlara geriledi, borsa yükseldi, faiz oranlarında 10 puana varan düşüşler yaşandı. Hazine Müsteşarı Demiralp ve Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel emekli oldu. 

4 Mart'ta Avrupa Birliği (AB) ile üyelik müzakelerine hemen başlanıp başlanmamasına karar vermek için sandık başına giden İsviçreliler, ezici çoğunlukla ''AB üyeliğine hayır'' dediler. 

14 Mart'ta Dönme Kemal Derviş, ekonomik krizden çıkış için ekonomik paketin ilk bölümünü açıkladı. Derviş'in, Ecevit'in DSP'ye girme önerisini reddettiği basında yer buldu. Süreyya Serdengeçti Merkez Bankası Başkanlığı'na getirildi. Aynı gün satanist davasında Şehriban Coşkunfırat'ı öldürdükleri gerekçesiyle Ömer Çelik, Engin Arslan ve Zinnur Gülşah Dinçer 25'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

15 Mart'ta İktisat Bankası'na el konuldu.Aynı gün CHP Onursal Genel Başkanı Erdal İnönü, pek onuru kalmamış CHP'den istifa ettiğini açıkladı. 

16 Mart'ta CHP Yüksek Disiplin Kurulu, eski PM üyesi Fikri Sağlar'ı partiden ihraç etti. Fikri Sağlar, Kültür Bakanı iken bi işe yaramaz karısını Tiyatro Müdürü yapması, "kitapları özgürleştiriyorum" demesiyle meşhurdu. Onun "özgürleştirdiği" ve tiyatro bahçesine yığdığı, sonra orada kar altında kalıp çürüyen kitapların yasak kitaplar olmadığı, Devlet Tiyatroları depolarındaki eski telefon rehberi, talimatname, il rehberi falan olduğu anlaşılmıştı. 

17 Mart'ta BDDK Başkanlığı'na Engin Akçakoca atandı. Aynı gün CHP PM üyesi eski bakanlardan Mehmet Moğultay partisinden istifa etti. Bu adam da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı iken (1991-1994)Sosyal Sigorta Kurumu'nun Genel Müdür'den odacısına kadar bütün personelini değiştirmiş, teşkilata Kürt ve alevi doldurmuştu. Aynı şeyi Adalet Bakanı (1994-1995)iken cezaevlerinde yaptı, PKK sempatizanları gardiyan oldu. Üstelik bu uygulamasını da "Ne yani, kendi adamımı almayacağım da, kimleri alacağım?" diyerek savunmuştu. Mehmet Moğultay''ın bu hainliği yıllarca cezaevlerine girilememesine ve "Hayata Dönüş Operasyonu"na (2001) yol açmıştı. Parti liderleri böyle mülevves kişileri nereden bulur bilmem! 

20 Mart'ta Terör örgütü Hizbullah'a yönelik operasyonlar kapsamında Osmaniye'de yakalanan 49 kişiden 3'ü idam cezasına, 27'si 12 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklardan 19'unun cezası "Şartla Salıverilme" kapsamında değerlendirilerek ertelendi.Gaziantep'te yakalanan ve Adana DGM'de yargılanan 15 sanıktan 5'i de 12 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı. 

21 Mart'ta GSM operatörü Aria piyasaya girdi. 


22 Mart'ta Seka Dalaman İşletmesi'nin özelleştirilmesi, Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı... Sosyal (yani Toplumcu) Demokrat Parti'nin Ortanın solcusu Başbakanı Bülent Ecevit "özelleştirmeci" olup çıktı! Aynı gün Atatürk'ün manevi kızı, Türkiye'nin ilk kadın pilotu, dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, 88 yaşında yaşamını yitirdi. 

Yine 22 Mart'ta ABD, casusluk yaptıklarından şüphelendiği 50 Rus diplomatı sınırdışı etti. 


23 Mart'ta NATO, Kosova savaşında "seyreltilmiş uranyum"  mermisi kullandığını itiraf etti NATO değil, ABD kullandı!.. Aslında ABD "seyreltilmiş uranyum"lu bombaları 1991 Körfez savaşında Irak'ta kullanmış, sadece zavallı Iraklılar değil, bombalara dokunan Amerikan askerleri de hastalanmış, olaya "Körfez Savaşı Sendromu"  denildi. Bunun üzerine Amerika "insana zararlı olmadığını" açıklamıştı!.. Hiç savaşta insana zararlı olmayan silah kullanılır mı?.. Amerikan aklı işte!.. Kandıracağını sanıyor! 

24 Mart'ta aralarında CHP eski milletvekili dönme Ercan Karakaş ile sinema sanatçısı Halil Ergün'ün de bulunduğu bir grup CHP'li partiden istifa etti. 

26 Mart'ta Danimarka, İsveç, Finlandiya, Norveç ve İzlanda, Schengen serbest dolaşım bölgesine dahil oldu. 

27 Mart'ta Esenyurt Belediye Başkanı Kürtçü ve şaibeli Gürbüz Çapan, CHP'den istifa etti. 

28 Mart'ta Dolar 1 milyon sınırını aştı. Bakan Derviş'in 15 öncelikli yasanın 15 günde Meclis'ten geçmesi gerektiği yönündeki açıklamaları siyasilerden tepki aldı... Bir süre sonra Bülent Ecevit'in "Ben çağırmadım, bu adam nereden çıktı geldi?" diye hayretini belirteceği Amerikan pasaportlu Dönme Kemal Derviş'in esas niye geldiği, Hıristiyan Batı dünyasının istediği bu 15 kanun 15 günde çıktıktan sonra anlaşılacaktı. 

Aynı gün Diyarbakır'ın Bağlar beldesinde güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonda, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun şehit edilmesi saldırısına katıldığı belirtilen terör örgütü Hizbullah mensubu Hasan Sarıağaç adlı bir kişi ölü olarak ele geçirildi. 

29 Mart'ta Türkiye-Azerbaycan KEK toplantısı Bakü'de yapıldı. Merkez Bankası maksimum 300, minimum 50 milyon dolarlık döviz ihalesi açmaya başladı. Kapalı Çarşı'da döviz 1,2 milyon liraya fırladı. Reel sektörün dönem ödemeleri konusunda toplantılar gerçekleştirildi... Bu "Reel Sektör" tabiri kullanılır ama çarpıcı anlamı üzerinde hiç durulmaz. "Gerçek Sektör" demektir. Yani bir de "Hayalî Sektör" veya sektörler var ki, bunu değerli İktisat Profesörü Osman Altuğ "Üçkâğıt Ekonomisi" diye adlandırır. Yani, "Hisse Senedi, Bono, Döviz"den oluşan, el değiştiren kâğıt parçaları!.. "Borsa indi, ekonomi bozuldu. Borsa çıktı, ekonomi düzeldi" diye insanların birbirini aldatması "Hayâlî Sektör"; gerçek üretimin yapıldığı fabrikalar, istihdam, ithalat, ihracat, vergi, yatırım ise "Reel Sektör"dür. Ekonomi esas odur, aman şaşırmayalım! Borsaya "yatırım" olmaz, borsa kumardır. Yatırım üretim için olur. 

Aynı gün Ankara'nın Şereflikoçhisar ilçesinde Uzman Çavuş Sabri Tanrıkulu, kızıyla ilişkisi olduğu için kendisini savcılığa şikayet eden Suna Dinç ve kızı Leyla Dinç'i işyerinde öldürdükten sonra, hakkında dava açan Şereflikoçhisar Cumhuriyet Savcısı Metin Şanal'ı da makamında öldürdü... Memleket ne hale gelmiş, idam cezasının kaldırılması, Rahşan Affı'nın çıkarılması cânilere nasıl cesaret vermiş, bir görün! 

30 Mart'ta THY'nin özelleştirilmesi, teklif gelmemesi nedeniyle iptal edildi. Çok ta iyi oldu. 

31 Mart'ta borç tecil faizleri yüzde 32'den yüzde 72'ye, gecikme faizleri de yüzde 5'ten 10'a çıkarıldı. Türkiye'nin 2000 yılı büyümesi yüzde 6,1 olarak açıklandı. Kişi başına gelir 2.986 dolar olarak hesaplandı. 

Bu "büyüme" rakamı ile "kişi başına gelir" hesapları da, enfilasyon rakamları gibi gerçeği yansıtmaz. Meselâ, ekonomideki büyüme hesabı, enfilasyon farkı ve nüfus artışı düşüldükten sonra yapılması gerekir. Yapılıyor mu?.. 

Kişi başına gelir de "Gayrısafî Millî Hâsıla"nın nüfusa bölünmesiyle bulunur. Ancak son 20 yıldır kafaları karıştırmak için "gayrısafî millî hâsıla" yerine "gaylrısafî yurtiçi gelir" kavramı kullanılmaya başlamıştır. Bu ne demektir, biliyor musunuz?.. Türkiye'de daha ucuza imalat yapabildiği için gelen Ford gibi yabancı şirketlerin üretip te, alıp gittikleri otomobiller "ihracat" sayılmakta, böylece "yurtiçi gelir" yüksek görülmektedir. Onu da nüfusa bölünce böyle kriz zamanı 3.000 dolar gibi, veya Erdoğan'ın 2012'de iddia ettiği 10.000 dolar gibi uçuk rakamlar ortaya çıkmaktadır. Düşünsenize bir, 4 kişilik bir ailenin yıllık geliri 40.000 dolar, Doğu'da 12 nüfuslu köylü ailenin geliri 120.000 dolar!... Yi babam yi"... Yimekle bitmez! 

" Üstelik "kişi başına gelir " rakamı, düzenli " gelir dağılımı " olmadıkça bir mânâ ifade etmez! 

Yine 31 Mart'ta Yugoslavya'nın eski Devlet Başkanı müslüman kaatili Slobodan Miloşeviç, başkent Belgrad'da gözaltına alındı. 

1 Nisan 2001'de Hollanda, eşcinsel evliliği yasallaştıran dünyanın ilk ülkesi oldu. Böylece erkek erkekle, kadın kadınla hem de kilisede "evlenir" oldu!.. Sonradan bu sapıklık Amerika'ya ve diğer ülkelere yayıldı. 

2 Nisan 2001'de Etibank davasında Dinç Bilgin tutuklandı. Tükiye'de büyük sigorta işleri yapan yabancı firma Sigorta şirketi Allianz ile DresdnerBank birleşti. 

Aynı gün yasadışı İBDA/C örgütünün elebaşı ''Salih Mirzabeyoğlu'' takma adlı Kürt bölücüsü Salih İzzet Erdiş, ''anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak'' suçundan idam cezasına çarptırıldı. 

3 Nisan'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz Telekom özelleştirmesi için biraraya geldi, Öksüz anlaştıklarını açıkladı. Aynı gün Vural Akışık, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu'nun başına getirildi. 

9 Nisan'da Dönme Kemal Derviş, basına kapalı toplantıda dolar kurunun Nisan sonuna kadar 1 milyon 100 bin lira olacağını tahmin ettiğini açıkladı. Müşgül durumda olan işçi ve esnafın eylemleri yayılırken, esnaftan biri Ecevit Başbakanlık'tan çıkarken önüne yazar kasa fırlattı. Aynı gün Şeker Yasası Meclis'ten geçti... Bu yasa ne getiriyordu, biliyor musunuz?.. Türkiye şeker pancarı üretimini kısacak, ABD'nin üretim fazlası mısır şurubunu satın alacak, TÜRK çiftçisi, fabrika işçisi perişan olacaktı! 

5 Nisan'da Bakanlar Kurulu, esnafı rahatlatma paketini açtı. Vergi borçları taksitlendirildi, Halkbank'ın kredi faizleri yüzde 55'e çekildi, SSK ve Bağ-Kur primlerini ödemede kolaylık sağlandı. Süpermarketlerin şehir dışına kurulması kararı çıkarıldı. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in kendi parasını, kriz öncesi dövize çevirdiği anlaşıldı. Böylece bir haftada parasını ikiye katlamış oldu. Tıpkı tiyo alıp dövize geçen bankalar gibi! 

9 Nisan'da kendini "mesih" ilan edip beyaz elbiseler giyen, bir süreden beri Almanya'da yaşayan eski RP milletvekili Hasan Mezarcı, Edirne'nin İpsala Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Gözaltına alınan Mezarcı, tutuklandı. 

10 Nisan'da TÜSİAD (tuzu kuru işadamları) hükümette revizyon isterken, TOBB (esnaf) istifa çağrısında bulundu. 

11 Nisan'da Ankara'nın Tandoğan Meydanı'ndaki esnaf gösterisinde olay çıktı. Polise taş ve sopalarla saldırıldı. Polis ve belediye araçları tahrip edildi. Yaklaşık 100 polis yaralandı. Polis, havaya ateş açtı. Ankara'da Ankara'daki esnaf eylemleri büyük olaylara sahne olurken, gösteriler 6 ay süreyle yasaklandı. Kamu bankaları ile fondaki bankalara, "görev zararları"na karşılık özel tertip iç borçlanma senedi verme imkânı tanıyan yasa ile, Ekonomik Sosyal Konsey Yasası çıktı. Demir Sabancı, 2.6 katrilyon lira ile gelir vergisi rekortmeni oldu. 

Yine 11 Nisan'da Güney Afrika'da bir maçta taraftarlar arasında çıkan arbedede 43 kişi öldü, 100 kişi yaralandı... Biz spor diye futbolu, basketbolu hem de "spor dostluk, kardeşlik" diye yutturmaya kalkanları hiç affetmeyiz!.. Çünkü rekabetli sporlar daima hasmânhe duygular, düşmanlıklar yaratır! İnsanlar maça döner bıçaları, sopalar ile gider. Fanatik taraftarlar tanımadığı insanlara saldırır. döver, hatta öldürür. Biz bu utarz sporların teşvik edilmemesi, ferdî sporlara önem verilmesi gerektiğine inanırız! 

12 Nisan'da Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel, sıkıyı görünce, dalgalı kur öncesi dövize çevirdiği paradan elde ettiği 31 milyar liralık geliri, bir derneğe bağışladığını açıkladı. Ama gerçekten parayı verdi mi, vermedi mi, bilinmez. 

13 Nisan'da yabancı DHL firması, ''Türkiye'den mal al'' kampanyası başlattı. Dalgalı kur sonrası yapılan zamlarla benzin fiyatında, 1 milyon lira sınırına gelindi ki, o tarihe göre çok yüksek bir fiyat idi. 

16 Nisan'da "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"nın açıklanmasının ardından, ilk işlem gününde dolar 1 milyon 170 bine indi. Borsa yükseldi. Aynı gün Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastı zanlılarından olduğu belirtilen Mehmet Fidancı, İstanbul'da yakalandı. 

18 Nisan'da doğalgazda Devlet tekelini kaldıran yasa çıktı. Al sana bir "özelleştirme" daha!.. Nereden Devlet el çekerse, orada bir soygun başlar! 

20 Nisan'da şaibeli arsa tahsisli Ford Otosan Gölcük tesisleri açıldı, üretime başladı. 

21 Nisan'da Devlet'i soyup soğana çevirmiş, sonra da yurt dışına kaçmış olan mason Demirel'in has işadamı ve eski Bakan Cavit Çağlar Türkiye'ye iade edildi. 

Bakan Dönme Kemal Derviş Plan ve Bütçe Komisyonunda Emlakbank'ın kapatılacağını açıkladı. Bir hortumlanmış banka daha!.. 

25 Nisan'da Merkez Bankası'na özerklik getiren yasa Meclis'ten geçti.. Bu "özerklik, bağımsızlık" kavramları Devlet kurumlarına Hıristiyan Batı Dünyası'nın baskısı ile bulaştı. Bir kurum eğer Devlet'ten "bağımsız" ise , başkalarına "bağımlı" demektir. Eğer örnek olarak Amerikan Federal Bankası alınıyorsa, o zaten bizim anladığımız anlamda bir Devlet kurumu değil; Amerikan Devleti'ni yöneten 5 büyük özel bankanın oluşturduğu, para basma hakkını elinde tutan, bu hakkı almak isteyen Lincoln ve Kennedy gibi Başkanlar'ı öldürten bir kurumdur. Hırsı yüzünden ABD'yi borca ve yıkıma sürükleyen kurumdur. Hiç örnek alınacak tarafı yoktur. 

Yine 25 Nisan'da Filipinler'in eski Devlet Başkanı Joseph Estrada, Manila'daki evinde ülkesinin 80 milyon dolarını hortumlamak suçlamasıyla yakalanarak tutuklandı... Darısı bizimkilerin başına! 

 27 Nisan'da Beyaz enerji Yoılsuzluğu iddianamesinin tartışıldığı ortamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı şaibeli Cumhur Ersümer istifa etti. Borsa fırladı, döviz düştü. Standart and Poors, Türkiye'nin görüntüsünü negatiften çıkardı. 

28 Nisan'da işadamı ve eski Bakan Cavit Çağlar Kartal Cezaevi'ne konuldu. 

3 Mayıs'ta Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Naci Ünver, telefonlarının dinlendiği gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı'ndan 7,5 milyar lira tazminat kazandı. Niye dinlenmiş ki??? 

4 Mayıs'ta ABD, BM İnsan Hakları Komisyonu'ndan çıkarıldı. İnsan haklarını ondan daha çok ihlal eden başka hangi ülke var? 

7 Mayıs'ta TEDAŞ Genel Müdür Vekili Osman Nuri Doğan ile Dağıtım ve Hat Şebekeleri Daire Başkanı Hasan Tiftik tutuklandı. Aynı gün 1963'te, asrın en büyük tren soygununu yapan Ronald Biggs, Brezilya'dan Londra'ya dönüşünde tutuklandı. 

9 Mayıs'ta Gana'nın başkenti Akra'da futbol maçında izdihamda 130 kişi öldü... Ben olsam, bir daha o ülkede futbol oynatmam! 

11 Mayıs'ta Rekabet Kurulu, Türk Telekom'a soruşturma açtı. Bankacılık Yasası Meclis'ten geçti. İşte bu, bankaları ve mevduat sahiplerini yeni bir krizden kurtaran yasa oldu. 

12 Mayıs'ta Beyaz Enerji soruşturmasını yürüten Albay Aziz Ergen görevinden alınarak, Bakü'ye atandı. 

15 Mayıs'ta IMF İcra Direktörleri Kurulu, Türkiye'nin ekonomik programı ve finansal paketi onayladı. IMF, Türkiye'ye Mayıs ayında 3,8 milyar dolar olmak üzere toplam 19 milyar dolarlık kredi kullandırılacağını bildirdi. BDDK da bankacılık sektörünü yeniden yapılandırma programını duyurdu. Buna göre, Ziraat Bankası ve Halk Bankası'nın 3 yılda özelleştirilmesi, Emlakbank'ın tasfiye edilerek Ziraat'e devredilmesi benimsendi. KDV oranları 1 puan artırıldı. Krizin yükü gene vatandaşın sırtına bindi. 

16 Mayıs'ta CASA tipi bir askeri uçak, Malatya'da düştü. Kazada, Özel Kuvvetler'den 1 binbaşı, 3 yüzbaşı, 3 üsteğmen, 16 astsubay, 1 uzman çavuş ve 10 er, toplam 34 kişi şehit oldu. 

18 Mayıs'ta IMF'den 3,9 milyar dolar tutarında kredi dilimi geldi. 

19 Mayıs'ta "İç Borç Takası"  konusu ekonominin gündemine oturdu. "İç Borç Takası" nedir?.. "İç Borç Takası" Amerikan pasaportlu yahudi dönmesi Kemal Derviş'in tepeden inme Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti kadrosuna, hem de Başbakan'dan daha büyük yetkilerle girmesinin asıl sebebidir. "İç Borc"un Devlet tarafından TÜRK vatandaşlarından alınmış olması gerekmez mi? Adı üstünde "İç Borç"... "Dış Borç" değil ki!.. "İç Borç Takası"  da Devlet'in Türk Lirası olarak aldığı borcun önemli bir kısmının dövize, bir kısmının da yüksek faizli borca çevrilmesi ve öyle ödenmesi demektir!.. 

Peki, niye Devlet kendi vatandaşından Türk Lirası olarak aldığı borcu döviz olarak geri ödesin? .. İşte zurnanın "zırt" dediği delik orası!.. Devlet'e yurt içinde Türk Lirası olarak borç verenler TÜRK değil de, ondan!.. Yabancılar da bu kârlı işe soyunmuş, yüksek faizle Türk Devleti'ne borç vermek için "Türk" görünmüşlerdi. Yani kuzu postunda kurtlar sarmıştı ülkeyi!.. Aslında bu oyunun tersini bazı açıkgöz "türk" işadamları da yapar. Dövize yüksek faiz verildiği için paralarını yurtdışına çıkarır dövize çevirir, sonra yabancı yatırımcı gibi ülkeye sokarlar. Onlara borsada falan "bıyıklı yabancılar" denir. Ülke içindeki kuzu postunda gezen kurtlara dönersek, kriz çıkınca bu yabancılarda, özellikle Amerikalılar'da şafak attı!.. Paralarını nasıl kârlı bir şekilde geri alabilirlerdi?.. Akla kuzu postunda bir diğer kurt geldi. Türk görünen Amerikan pasaportlu yahudi dönmesi Kemal Derviş'i gönderdiler ve bu takası yaptılar. Söylenen rakam 4 milyar dolar!.. Yurt dışına kaçan sermaye de 3,5 milyar dolar! Etti mi sana 7,5 milyar dolarlık zarar! 

21 Mayıs'ta Hükümet'le işçiler arasında zam konusunda uzlaşma sağlandı. Telekom yasası onaylandı. 

23 Mayıs'ta Mavi Akım soruşturması çerçevesinde BOTAŞ'ın Bilkent'te bulunan Genel Müdürlüğü'ne jandarma tarafından baskın yapıldı, pek çok belge ve bilgisayara el konuldu. Aynı gün Beyaz Enerji soruşturmasıyla ilgili olarak Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi ''görevsizlik'' kararı verdi. Allah Allah, kimse bu meseleyi kurcalamak istemiyor.. Birkileri kurcalatmak istemiyor! 

31 Mayıs'ta özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova, Tütün Yasası'na ilişkin sözleri nedeniyle istifa etti. Carslberg Türk Tuborg'un yüzde 47,77'sini satın aldı... Aslında biranın adı "Türk", kendisi yabancı... 1960'lı yıllarda Başbakan Mason Demirel'in bira tekilini "alkollü içki değildir" diye kanun çıkararak kaldırması sonucu Pilsen ile Tuborg bira fabrikaları kurulmuş, güzelim Tekel Birası'nın yerini almış; yabancı biralar okul yakınlarındaki kahvehanelerde bile satılmaya başlamıştı. 

1 Haziran'da Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, ''Akrep Operasyonu'' kapsamında eski Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ile dönemin TDK Başkanvekili Prof. Dr. Hamza Zülfikar'ın da aralarında bulunduğu 13 sanık hakkında ''zimmetlerine para geçirdikleri'' gerekçesiyle dava açtı. 

2 Haziran'da Tel Aviv'de bir diskotekte düzenlenen intihar saldırısında 17 kişi öldü, 80 kişi yaralandı. Aynı gün Nepal kralı ve kraliçesi, prens oğulları tarafından sofra başında silahla vurularak öldürüldü. Kraliyet ailesinden 9 kişi de prensin kurşunlarına hedef olarak can verdi. Ne hırslı, ne câni prensmiş! 

4 Haziran'da Diyarbakır'da 5 polis memuru ile birlikte şehit edilen Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastı ile ilgili olarak, terör örgütü Hizbullah mensubu oldukları bildirilen biri kadın 10 kişi yakalandı. Diyarbakır Fatih Mahallesi 19. Sokak Işıklar apartmanında düzenlenen operasyonda, saldırıda kullanılan 5 kaleşnikof marka tüfek ve 4 tabanca ele geçirildi. Daha sonra gözaltına alınan 6 kişi, o sırada evi taşıyan hamal oldukları için serbest bırakıldı. 

5 Haziran'da Kabine'de revizyon yapıldı. Başarılı İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Yüksel Yalova'nın istifasıyla boşalan Devlet Bakanlığı'na getirilerek, Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. İçişleri Bakanlığı'na Rüştü Kâzım Yücelen, Yücelen'den boşalan Devlet Bakanlığı'na Yılmaz Karakoyunlu atandı. Karakoyunlu daha sonra "Salkım Hanım'ın Taneleri" adlı Türk Hükûmeti'ni, Türk Devleti'ni kötüleyen roman ile meşhur oldu, kitabın filmi dahi çekildi. 

Yine 5 Haziran'da BM, 6 milyar nüfuslu dünyada bir milyar kişinin gecekondularda yaşadığını bildirdi. Her altı kişiden biri!.. 

6 Haziran'da haysiyetli, şerefli bir siyaset adamı olan Sadettin Tantan, Devlet Bakanlığı görevinden ve partisi ANAP'tan istifa etti. Böylece Mesut Yılmaz ekibinin yolsuzluk faaliyetinin önü açılmış oldu. 

7 Haziran'da Tantan ekibinden İstanbul Emniyet Müdürü Kazım Abanoz istifa etti. 

8 Naziran'da İran'da cumhurbaşkanlığı seçimini Muhammed Hatemi kazandı. 

10 Haziran'da Borç takasının şartları belli oldu. Botaş Genel Müdürü Gökhan Yardım'a, Mavi Akım soruşturması kapsamında yurtdışına çıkış yasağı konuldu. 

11 Haziran'da IMF, Telekom'a profesyonel yönetim atanması, BDDK'nın geçiş bankaları kurması ve Emlakbank'ın kapatılması ile Tütün Yasası'nın çıkmasını istedi. Hükümet, şirket birleşme ve ayrılmalarına vergi kolaylıkları getirdi. Çimentaş hisselerinin yüzde 56,1'i İtalyan Cementir'e satıldı... Yerli çimento fabrikalarının gavurlara satılması 1980'li yıllarda Özal tarafından yapılmış, "özelleştirme" furyası onunla başlamıştı. 

11 Haziran 2001 tarihinde Fazilet Partisi kapatıldı. Partinin kapatılması ile milletvekillerinden bir miktarı Recai Kutan başkanlığındaki Saadet Partisi'nde birleştiler. Fazilet Partisi Kongresinde Abdullah Gül'ü destekleyen ve kendilerine yenilikçiler diyen ve artık Milli Görüşçü olmadıklarını ifade eden bir grup ise ayrılarak önce Abdullah Gül liderliğinde, daha sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın başına geçeceği Adalet ve Kalkınma Partisi'nde toplandılar. 

Yine 11 Haziran'da, 1995'te ABD'nin Oklahoma City kentinde 168 kişinin öldüğü terörist saldırıyı düzenleyen Timothy McVeigh idam edildi. Bizim 30.000 kişinin kaatili Abdullah Öcalan hâlâ duruyor! 

13 Haziran'da iç borç takasıyla birlikte, dolar fiyatları yükseldi. TOBB'da Eximbank'a verilmesi planlanan 100 milyon dolar için başlayan tartışma sonucu gelen istifa kararı ile ortalık arapsaçına döndü. 8 Haziran'da istifa ettiğini, ardından da vazgeçtiğini açıklayan Başkan Miras'ın istifası kabul edildi. Kararın geçerliliği tartışma konusu oldu. 

15 Haziran'da iç borç takası ihalesi yapıldı. İnterbank ve Esbank, Etibank çatısı altında birleşti. Hortumlanan bankaların borcu Devlet bankası Etibank'a yüklendi. 

17 Haziran'da İç Borç Takası ihalesi sonuçları açıklandı. 9 milyar dolarlık teklifin 7,1 milyar dolarlık kısmı karşılandı. 

Yine 17 Haziran'da Bulgaristan'da eski kral Simeon'un partisi, genel seçimleri kazandı... Avrupalılar Bulgaristan'da krallığı geri getirmek istiyorlardı, ama başaramadılar. Aynı gün Hariri cinayetinin üzerine yıkılmasından dolayı zor durumda kalan Suriye, ordusunu Lübnan başkentinden Bekaa'ya çekti, 7 bin asker Beyrut'tan ayrıldı. 

18 Haziran'da profesyonel yöneticilerin atanacağı beklenen Telekom Genel Kurulu ertelendi. Aynı gün Eti Holding özelleştirme kapsamından çıkarıldı. 

20 Haziran'da Tütün Yasası Meclis'ten geçti... Tütün sahaları kısıtlandı. Böylece tütün çiftçisi de perişan edildi. TÜRK sigaralarına gavur tütünü karışmaya başladı. Aynı gün Körfezbank ve Osmanlı Bankası birleşme kararı aldı. Yine aynı gün İzmir'de SSK'nın dolandırılmasına yönelik düzenlenen ''Beyaz Önlük Operasyonu'' kapsamında SSK İl Sağlık İşleri Müdürü Dr. Melih İnan, gözaltına alındı. 3 kişi tutuklandı. 

21 Haziran 2001 günü Türkiye için kara bir gündü. Uluslararası Tahkim İhanet Yasası tasarısı Meclis'ten geçti. Bu şu demekti: TÜRK DEVLETİ ile ülkeyi işgâl etmiş olan yabancı bankalar, şirketler, kurumlar arasında bir anlaşmazlık olursa, TÜRK mahkemeleri kararı değil, Uluslararası Tahkim Kurulu'nun kararı sonucu belirleyecekti. E, gavurların müslüman Türkler lehinde karar verdiği görülmüş müdür? Bu peşinen her davayı kaybetmek demekti! 

Aynı gün SPK, yatırımcıları koruma fonuna işlerlik kazandıran yönetmeliği tamamladı. 

22 Haziran'da IMF 1,5 milyar dolarlık ikinci dilim kredi için Telekom atamalarını beklediğini açıkladı. Ne ilgisi var?.. Demek ki, Türk Telekom'a yabancılar göz dikmiş!.. Telekom Genel Kurulu ise yine ertelendi. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, sömürü çabalarına direnen ender şahsiyetlerdendi. Aynı gün Anayasa Mahkemesi, ''lâik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle'' FP'nin temelli kapatılmasına karar verdi. Nazlı Ilıcak ve Bekir Sobacı'nın milletvekillikleri düşürüldü, parti üyeleri Merve Kavakçı, Nazlı Ilıcak, Bekir Sobacı, Ramazan Yenidede ve Mehmet Sılay'a 5 yıl süreyle siyasî yasak getirildi. Yine aynı gün Emlak Bankası Kocamustafapaşa Şubesi'nde çalışan bir güvenlik görevlisi, kafayı üşütüp, bankanın kasasında bulunan yaklaşık 32 milyar lirayı, sokaktan geçenlere dağıt 

Yine 22 Haziran'da Filipinler'de hükûmet ve Moro islamcıları ateşkes anlaşması imzaladı. 

23 Haziran'da Hükümet, yeni kaynak yaratmak için otoyollara yüzde 200 zam yaptı. Kriz ürünü ayvayı gene vatandaş yedi. 

25 Haziran'da Kamu Sendikaları Yasa tasarısı Meclis'te kabul edildi... Bu da şu anlama geliyordu: Kâr amacı olmadan çalışan Devlet kurumlarında işçilere sendika hakkı vererek, grev ve iş bırakma, hatta tahrip ile halkı sıkıntıya, Devlet'i zarara sokan bir durum yaratılmıştı. Şimdi de sözümona Avrupa Birliği'ne uyum sağlamak için sözleşme ve grev hakkı olmamasına rağmen memurlara sendika hakkı verildi, memurlar arasına bölücülük sokuldu. Bazı kişiler "sendikacı" adı altında zengin edildi. 

Herkes bilir ki, "sendika" patronunu kârından, malı esas üreten işçinin de pay alması için, kapitalist sistemin getirdiği denge unsurudur. Ama sendikacılık kapitalist Batı ülkelerinde dahi dejenere olmuştur. Hele 1975'ten sonra Batı dünyasında da sendikacılık ölmüştür. Devlet kurumlarında bir kâr olmadığı için, (meselâ Nüfus Dairesi'nde ne kâr var ki?) Devlet patron gibi zalim olmadığı için, memur sendikaları son derece gereksiz ve sorun yaratan kurumlar olmuştur. 

Yine 25 Haziran'da Ek Vergi gündeme geldi. 2,5 katrilyon liralık itfa öncesi dolar 1,3 milyon lirayı aştı. 

28 Haziran'da Telekom krizi nihayet çözüldü,Yönetim Kurulu atandı. . Danıştay 10. Dairesi Türkbank tasfiyesine durdurma kararı verdi. YAynı gün Danıştay, dalgalı döviz kuruna geçilmeden önce, bazı bankalara 5 milyar 188 milyon 900 bin dolar satılması konusunda Başbakanlığın "soruşturma izni vermeme" kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yaptığı itirazı da yerinde buldu. Yani "dürüst" Başbakanımız Bülent Ecevit, üç günde 5 milyar 188 milyon 900 bin doların özel bankalara satılmasına, Devlet'in zarara sokulmasına imkân tanıyanları korumuş, Yargıtay buna itiraz etmiş, Danıştay da Yargıtay'ı haklı bulmuştu. 

Yine 28 Haziran'da Kofi Annan, oybirliğiyle yeniden BM Genel Sekreteri seçildi. 

29 Haziran'da Hazine'ye ait taşınmazların satışını kolaylaştıran tasarı Meclis'ten geçti. Böylece Yağma Hasan'ın Böreği'ni kapmak kolaylaştı. Fon'daki Bankekspres, Tekfen Holding'e satıldı. 

1 Temmuz'da Deniz Baykal seçim hezimetinden sonra bıraktığı CHP Başkanlığı'na yeniden seçildi. 

2 Temmuz'da IMF, Türkiye'ye vereceği kredi dilimini görüşeceği toplantısını, Emlakbank'ın tasfiyesi ve Telekom Yönetim Kurulu'nu beğenmediği gerekçe gösterek erteledi. Herifler kendi dediklerini yapacak adam arıyorlar!.. Aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer Emlakbank'ın tasfiyesine ilişkin yasayı onayladı. 

4 Temmuz'da Devlet bankası Sümerbank çatısı altında birleştirilen Bankkapital, Egebank, Yaşarbank, Ulusalbank ve Yurtbank'a ait A ve B tipi fonlar, Sümerbank'a ait fonların bünyesine alındı. 

5 Temmuz'da Makedonya'da NATO'nun girişimiyle hükümet ile Arnavut militanlar arasında imzalanan ateşkes yürürlüğe girdi. 

6 Temmuz'da bir süredir hasta olan, ne dediğini bilemeyen Başbakan Bülent Ecevit, hakkındaki ''öldü'' söylentileri için ''bunun amacı ya benden kurtulmak ya da ortalığı karıştırmak'' dedi. Dolar 1,3 milyon lira sınırını aştı. Borsa yüzde 9,3 oranında düştü. Borsa mağdurlarını yönelik özel fon yürürlüğe girdi... Bizim hükûmetler, özellikle başında "müslüman" kişilerin bulunanlar, kumarcıları çok severler. Onun için borsada oynayan kumarcıları da kurtardılar. 

9 Temmuz'da Hükümet zora boyun eğdi, IMF'nin Türk Telekom'daki yönetim değişikliği isteğini yerine getirme kararı aldı. Aynı gün Tofaş, 17 oto şirketini Birmot adı altında birleştirdi. Emlakbank Devlet bankası Ziraat Bankası'na devredildi. Zarar yine Devlet'in, Millet'in sırtına yüklendi. 

10 Temmuz'da Türk Telekom Genel Kurulu toplantısı gerçekleştirilirken, Yönetim Kurulu Başkanlığı'na Murat Yılmaz seçildi. BDDK, Bayındırbank, Sitebank, Kentbank, EGS Bank ve Tarişbank'ı Fon'a aldı. Okan ve Atlas Yatırım Bankaları'nın bankacılık işlemleri izni kaldırıldı. Hortumlanan bankalar ve yatırım kurumlarının tasfiyesi hızla sürmekte idi. 

11 Temmuz'da Güney Kore, tarih ders kitaplarında düzeltme yapmayan Japonya ile ilişkilerini dondurdu. Zalimlikte ve sömürüde Hıristiyan Batı ülkelerinden geri kalmayan Japonya 2. Dünya Harbi sırasında işgal ettiği Kore'de güzel genç kızları toplamış ve askerleri için genelevler açmıştı! 

12 Temmuz'da IMF ve Dünya Bankası, 3,2 milyar dolarlık dilimi onayladı. Hazine'ye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin yasa Cumhurbaşkanı Sezer tarafından onaylandı. Böylece kurum ve bina yağmasına bir de arazi yağması eklendi... Unutmayalım, bütün bu uygulamaların altında hızlı Sosyal Demokrat, toplumcu, halkçı Bülent Ecevit ile yaman milliyetçi Devlet Bahçeli'nin imzası var!.. Şaibeli Mesut Yılmaz'ı adam yerine koymuyoruz. O her şeyin altına imza atar! Yeter ki, kendine ve kardeşi Turgut'a bir şeyler çıksın! 

13 Temmuz'da bazı kamu çalışanlarının maaşlarına iyileştirme yapılmasına olanak sağlayan Kanun Hükmünde Kararname yayımlandı. Ama "Rahşan Affı" gibi bu da esas mağdurlara değil, tuzu kurulara yaradı. 

15 temmuz'da tarihî eser kaçakçılığından 4,5 yıl hapisle cezalandırılan ve Türkiye'den kaçan ve 4 yıldır İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Ayşegül Tecimer, Fas Polisi'nce Marakeş'te gözaltına alındı, tutuklandı. 

17 Temmuz'da "ekonomik program" uygulamaları konusunda Devlet Bakanı Kemal Derviş ile sürtüşme halinde olan Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, MHP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin talimatıyla görevinden istifa etti. Böylece Dönme Kemal Derviş Batılılar'ın istediği politikayı artık rahatlıkla uygulayabilecekti. 

20 Temmuz'da kapatılan Fazilet Partisi'nin ''Gelenekçiler'' kanadı, Kurucu Genel Başkan Recai Kutan liderliğinde 135 üyeyle Saadet Partisi'ni kurdu. Aynı gün Emekli Sandığı'na bağlı 6 otelin işletme hakkının Swiss Otel, Milenyum ve Radisson gruplarına verildiğini açıklandı. Bu otellerin kötü işletildiği, zarar ettiği, politikacılar ile üst düzey bürokratlara kıyak hizmet verdiği biliniyordu. Ama niye TÜRK işletmecilere değil de, yabancılara verildi, anlaşılamadı! 

23 Temmuz 2001'de İtalya'nın Cenova kentinde düzenlenen G-8 zirvesini protesto gösterilerinde küreselleşme karşıtı bir kişi öldürüldü. 200 bin kişinin düzenlediği gösteride, 73'ü polis 150 kişi yaralandı. 

25 Temmuz'da uyuşturucu kaçakçısı "Baron" lâkaplı Hamza Kılıç, tutuklu bulunduğu Bayrampaşa Cezaevi'nde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. 4 tutuklu da yaralandı. 

26 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, mini paketi açıkladı. Bununla Merkez Bankası'nın zorunlu karşılıklara faiz vermesi, stopaj oranlarının döviz tevdiat hesapları ve repoda artırılması uzun vadede ise azaltılması kararlaştırıldı. Merkez Bankası "zorunlu karşılıklar"dan para kazanmıyor ki, faiz versin!.. Onlar vatandaşın mevduatını korumak için zorunlu olarak kasada tutuluyor! 

Yine 26 Temmuz'da Hindistan'ın ünlü ''haydutlar kraliçesi'' Fulan Devi, Yeni Delhi'de öldürüldü. 

27 Temmuz'da Bank Kapital'in eski patronu Ceylan Grubu'nun borçları, geri ödeme planına bağlandı. 

30 temmuz'da Osmanlı Bankası ile Körfezbank birleşti. İran'la doğalgaz konusunda yaşanan kriz çözüme kavuştu. 

31 Temmuz'da Sümerbank'ın Oyak grubuna satılması kararlaştırıldı. Böylece şaibeli generallerin kontrolünde bir de banka oldu. 

1 Ağustos'ta Azerbaycan, SSCB döneminde kullandığı Kril alfabesinden Latin alfabesine geçti. Diğer bazı Türk Cumhuriyetleri de Latin alfabesine geçtiler ama, sonra yürütemediklerinden, belgeler hep o dilde olduğundaan tekrar Kril alfabesine döndüler. 

3 Ağustos'ta IMF, Türkiye'ye vereceği 1,5 milyar dolarlık kredi dilimini onayladı. Aynı gün Lahey'deki savaş suçları mahkemesi, Bosnalı Sırp general Radislav Kristiç'i Srebrenica'da insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlediği gerekçesiyle 46 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

5 Ağustos'ta Afganistan'da yönetimi elinde bulunduran Taliban rejimi, Hıristiyanlık propagandası yaptıkları gerekçesiyle, Shelter Now International adlı sivil toplum örgütünün 8'i Batılı 24 üyesini tutukladı. Böylece farkında olmadan 11 Eylül sonrası işgali için zemin hazırlamış oldu. 

14 Ağustos'ta kapatılan Fazilet Partisi'nin ''Yenilikçiler'' kanadı, Kurucu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kurdu. 

17 Ağustos'ta Ankara Ticaret Odası ATO Başkanı Sinan Aygün, "Türk Lirası'na ye itibar" kampanyası başlattı. Bu çok önemli bir olaydı. 

18 Ağustos'ta Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve orman kanunun ilgili maddeleri kapsamında kalan yerlerin tasarruf yetkisi Maliye Bakanlığı'na verildi. Bu, orman yağması, toprak yağması demekti!.. Aynı gün müteahhitleri ilgilendiren "fiyat farkı" kararnamesi yayımlandı. 

21 Ağustos'ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AkPi'nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurucu üye olamayacağını, Genel Başkanlık görev ve yetkilerinin kullanılmasının tedbiren önlenmesi, ve Erdoğan ile 6 kişinin kurucu üyelikten çıkarılmaları doğrultusunda ihtar kararı verilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 

22 Ağustos'ta Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’nde görevli 2 şube müdürü ile 6 firma temsilcisi ihalelerde komisyon  aldığı iddiasıyla 2 bürokrat gözaltına alınırken, "Vurgun Operasyonu"  ilerleyen günlerde genişleyerek devam etti. Savcı Cengiz Köksal’ın talimatıyla 17 Ağustos deprem konutları ihaleleri başta olmak üzere birçok ihale dosyasına el konuldu. Yapılan ilk incelemede, 17 ihalede 50 trilyon liralık yolsuzluk saptandı. 361 kişi hakkında dava açıldı.Operasyon süresince ortaya atılan iddialar çerçevesinde istifa eden eski Bakan Koray Aydın’nın ismi iddianamede geçmedi. Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban hakkında ise "çete, ihaleye fesat karıştırma ve görevi kötüye kullanma”" suçlarından 24 yıla kadar ağır hapis cezası talep edildi. İddianamede, Aban hakkında şöyle deniliyor: “Bakanlık bünyesinde birçok ihalede oluşturulan organizasyonun içinde aktif görev alarak, maddi ve manevi menfaat karşılığı, bazılarında Sadrettin Dinçer’den aldığı talimatlar doğrultusunda ihaleyi alacak firmayı önceden belirlediği, ilanlı ihalelerde, ihaleyi almak isteyen firma yetkilileriyle bazen tek bazen İl Kutlu Gönülal ve Mehmet İnce ile birlikte görüşerek ihale keşif bedelinin %5’inin ödenmesi koşuluyla anlaştığı, davetiyeli ihalelerde, Fetih Soydan’ın ihaleyi alması istenilen firmayı bildirdiği, onun inisiyatifi doğrultusunda yardımcı şirketlerle birlikte oluşturulan davetiye çıkartacak firmalara ait listeyi Bakan oluruna çıkardığı....”  Netice itibariyle Aban’ın 51 ihaleye fesat karıştırdığı ve çıkar sağladığı belirtildi. Aban’ın sağladığı çıkarın maddi boyutunun ise 207 milyar, 282 bin mark ve 15.500 dolar olduğu iddianamede yer aldı. Aban’ın İş Bankası'nda Rafet Uyar adına 2 milyon 500 bin dolar nakit parasının olduğu da kaydedildi. 

Davanın sonucu ne oldu, dersiniz?.. Zaman suçlulara çalışıyor!..  "Zaman aşımı"ndan dava düştü, üstelik mahkeme masrafları da Devlet'e yüklendi! 

Aynı gün Derviş, ihracatçılara KDV iadesi ödemelerindeki sorunun, kısa süre içinde çözüleceği müjdesini verdi. 

24 Ağustos'ta BDDK fon bankalarının toplam faturasının 16,3 katrilyon lira olduğunu açıkladı. Etibank için Bilgin grubunun ödeme planı onaylandı. 

25 Ağustos 2001'de Yahudi asıllı işadamı Üzeyir Garih esrerengiz bir biçimde öldürüldü. Garih saat 14:00 civarında Eyüp Sultan mezarlığına gitmiş, Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarının yanında defalarca bıçaklanmış, bir gözü ve bir diz kapağı kesilip çıkarılmış vaziyette bulundu. Bir süre sonra Garih'in cep telefonu sinyalleri takip edilerek eski sabıkalı kaatil Yener Yermez adlı kişi yakalandıysa da cinayet tam çözülemedi. Çünkü işleniş biçimi masonik intikam veya cezalandırma tarzını andırıyordu. 

27 Ağustos'ta "Vurgun Operasyonu" çerçevesinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Abay ile Yapı İşleri Genel Müdür Vekili de gözaltına alındı. Vurgun'un 100 trilyon lira olduğu açıklandı. Ne yazık ki, sürünceme de bırakılan dava  zaman aşımı"ndan düştü!.. Mahkeme masrafları da Devlet'e yüklendi! Şaibeli Bakan Koray Aydın da, bürokratlar da paçayı kurtardı. ... Elkonulan toplam 2 milyon 540 bin dolar ile 35 bin euronun da sahiplerine iadesine karar verildi... Bayılıyorum şu "zaman aşımı"na!.. Hızır gibi yetişiyor hırsızların, soysuzların imdadına! 

28 Ağustos'ta Üzeyir Garih'in öldürülmesiyle ilgili aranan İstanbul Hasdal Mekanize Alay Komutanlığı'nda askerliğini yapan Er Yener Yermez firar etti. Tıpkı Ali Kalkancı-Fadime Şahin olayında olduğu gibi bir sürü senaryolar yazıldı. 

1 Eylül'de Başbakan Ecevit, zordaki şirketlerin ödeyemediği borçlarının taksite bağlanacağını açıkladı. Bankalarda vergi numarası uygulaması başladı. 

Yine 1 Eylül'de Güney Afrika'da 150 ülkenin temsilcileri, "ırkçılıkla mücadele" konferansında bir araya geldi, ABD ve İsrail toplantıyı terk etti. Kimlerin ırkçı ve köleci olduğu ortada. Batı Avrupalı sömürgeciler niye terketmedi acaba? 

2 Eylül'de Avrupa Birliği ülkelerinde Euro devri başladı. 

4 Eylül'de Üzeyir Garih'in katil zanlısı Yener Yermez, Kayseri girişinde bir otobüste yapılan kimlik kontrolü sırasında yakalandı. Aynı gün Bank Kapital'in eski Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Ceylan'ın da aralarında bulunduğu 11 kişi gözlem altına alındı. Fas'ta yakalanan Ayşegül Tecimer serbest bırakıldı. Kimbilir ne kadar para yedirdi??? 

5 Eylül'de Bayındırlık ve İskan Bakanı şaibeli Koray Aydın istifa etti. 

6 Eylül'de bankaların ilk 6 aydaki zararının 3,9 milyar doları bulduğu açıklandı... Bankalar için devede kulak!.. Siz bir de Devlet'in, Millet'in, yani vatandaşın zararını düşünün! 

Sanırız artık şu hortumlanan bankalar hakkında bir kaç lâf etme zamanı geldi. 




Aslında batan bankalar, batırılan bankalar, hortumlanan bankalar ilk defa Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit döneminde görülmedi. İlk batan banka 1950'lerde özel RAYBANK idi. Bugün adını bile hatırlayan yok. İnternet'te falan da bulamazsınız. 

Bir zamanlar bir Ögretmenler Bankası vardı. Hernasılsa Yönetim Kurulu'na girmiş olan bir profesör binbir numara ile koca bankayı kendi hesabına geçirdi. Sonra mudilerin paralarını yedi, banka battı. Bu ünlü profesör sonra DYP'den milletvekili oldu, Tansu Çiller döneminde. Bu bankayı da İnternet'te falan bulamazsınız. 

1980'lerin başında müslüman geçinen Turgut Özal döneminde bir İstanbul Bankası vardı. İstanbul Bankası'nın Genel Müdürü Özer Uçuran Çiller ne idüğü belirsiz işadamlarına usülsüz kredi verir, % 15 komisyonunu alır, cebe atardı. Kredi alan işadamlarının tümü namussuz ve üçkâğıtçı olduğu için geri ödeme yapmazlardı. Sonunda banka battı. Ardından Hisarbank  ta aynı sebeplerden dolayı battı. 

Tansu Çiller döneminde Türk Ticaret Bankası, Marmara Bank, İmpeksbank, TYT Bank  aynı sebeplerle mudilerini ve Devlet'i perişan ederek battı. 603 milyon dolar zararla batan Esbank'ın sahibi Yavuz Zeytinoğlu'nin ağabeyi o dönemin "dürüst" politikacısı Bülent Ecevit'in partisinden milletvekili idi. Borcu 1 milyar 113 milyon dolara ulaşmış olan Zeytinoğlu hâlâ bir ödeme planı yapmış değil! 

Mesut Yılmaz döneminde devreye mafya babaları, medya patronları, politikacılar, işadamları girdi. Baktılar ki, banka batıran, kasaları boşaltan ceza almıyor. "Biz niye payımızı almayalım?" dediler. Herbiri birer banka edindi. Halktan paraları topladılar. Sümerbank, EGS Bank, Bank Kapital, Bank Ekspres, Yurtbank, Egebank, Etibank, İnterbank, Pamukbank, İmar Bankası, Yaşarbank, Türkbank, Körfezbank, İktisat Bankası, Toprakbank, Sitebank, Kentbank, Tarişbank, Demirbank,, Ulusalbank,, Bayındırbank,, Kıbrıs Kredi Bankası , Efektifbank, Adabank, Tekstilbank  büyük zararlarla battı. Bankalar battı, patronlar batmadı  ! 

Yukarıdaki 1993 ile 2003 yılları arasında batan, hortumlanan bankalar  listesidir ki, bir kısmının hikâyelerini anlattık. Diğerlerinin yaptığı Büyük Soygunu sırası geldikçe anlatırız. 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu göreve başlamadan önce 21 Aralık 1999’da Egebank, Esbank, Yurtbank, Yaşarbank ve Sümerbank’a el konulmuştu. Daha önce 7 Ocak 1997’de de Interbank ve Mayıs 1997’de de Türk Ticaret Bankası Fon’a devredilmişti. Bankadaki yüzde 100 kamu hissesinin Doğan Kumaşcılık’a satılması kararlaştırıldı. 

İmar ve Adabank'ta halen çalışmalar sürerken, batık banka sahiplerinden bugüne kadar sadece üçü TMSF ile ödeme planı yapıp borçlarını ödemeye başladı. 

Atatürk'ün emri ile kurulan Sümerbank'ı 1995 yılında satın alan Hayyam Garipoğlu, banka kaynaklarını şirketleri için ucuz ve limit dışı kredi mekanizması gibi gördü. 21 Aralık 1999 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) kararıyla TMSF'ye devrederek kaybetti. Atatürk'ün kurdurduğu, 70 yıl Devlet'in elinde ayakta kalan banka, özelleştirilince 5 yıl bile dayanamamıştı. Daha sonra batan Egebank, Yurtbank, Yaşarbank, Ulusal Bank ve Bank Kapital, Sümerbank bünyesinde birleştirildi. 

Hayyam Garipoğlu, Bursa'da öldürülen Nesim Malki'den aldığı kredilerle Sümerbank'ı satın aldığını daha önce Malki soruşturması sırasında açıklamıştı. Sümerbank davası ilerledikçe Hayyam Garipoğlu'nun, bankasını 36 aile şirketi aracılığıyla boşalttığı ortaya çıktı. Garipoğlu Şirketler Grubu'ndaki bu 36 şirketin, Sümerbank'tan tam 8.5 trilyon liralık kredi kullandığı ve bunları ödememek için hileli işlem gerçekleştirdiği belirlendi. Ancak Garipoğlu, Sümerbank nedeniyle 17 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi. Garipoğlu 496 milyon dolar borcu için hâlâ bir ödeme planı yapmış değil! 

9 Temmuz 2001'de elkonulan EGS Bank, gayrinakdî teminatlarda dahil edildiğinde, o dönemin kurları bazında yaklaşık 150 milyon dolarlık bir açıkla battı. TMSF'ye devredildiğinde 6 yaşındaydı. EGS Bank, Ege Bölgesi'nde tekstil imalatı ve ihracatı yapan çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmenin birararaya gelmesiyle Eylül 1995'te yatırım bankası olarak kurulmuştu. Uzun yaşamadı. 545 milyon dolara ulaşmış olan borcu için herhangi bir ödeme planı yapılmış değil! 

Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na 27 Ekim 2000 tarihinde devredilen Ceylan Grubu'na ait Bank Kapital’in devir bilançosu hazırlandı. Bankanın Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Ceylan idi. Bank Kapital, Mart 1995’te Ceylan Holding bünyesine katılmıştı. Mahmut Ceylan daha sonra bankanın 392 milyon dolar zararı için ödeme planı yaptı. 

Korkmaz Yiğit'e ait olan Bank Ekspres'e Devlet 12 Aralık 1998'de elkoymak zorunda kaldı. Kullandırılan 12 milyon 198 bin dolarlık kredinin vadesinin 1999 yılında dolmasına karşın, Korkmaz Yiğit ödeme yapmadığı için 8 Temmuz 1999 tarihinde 5 trilyon 549 milyar lira (13 milyon dolar) tasfiye olunacak alacaklar hesabına aktarıldı. TMSF, Korkmaz Yiğit ve üç kardeşinin de aralarında bulunduğu toplam 26 kişi için, bankanın 384 milyon dolarını boşalttıkları gerekçesiyle dava açtı. 1988 yılını 131 trilyon lira zararla kapatan ve 1999 yılında 32 trilyon lira zarar eden Bank Ekspres'in o tarihlerdeki birikmiş zararı 350 milyon dolar düzeyine çıkmıştı. Korkmaz Yiğit 434 milyon dolara ulaşan borcu için hiç bir ödeme plani yapmadı. 

Batan ve 12 Aralık 1999'da elkonulan Yurtbank'ın Hazine’ye yüklediği zararın 400 trilyon lira olduğu belirlendi. Bu miktarın 30 trilyonu off-shore hesaplarından, 370 trilyonu ise geri dönmeyen kredilerden oluşuyordu. Bu krediler Ali Balkaner tarafından yakınlarına kurdurulan ve sayısı sekize ulaşan paravan şirketlere verilen krediler idi. 656 milyon dolara ulaşmış olan borcu için Ali Balkaner herhangi bir ödeme planı yapmış değil! 

1998 ve 1999 yılları arasında sistemli ve planlı olarak tam bir soyguna tâbi tutulan Egebank'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‘na (TMSF) devredildiği 21 Aralık 1999 tarihi itibariyle 1 milyar 200 milyon dolar zarara uğratıldığı belirtildi. İşadamlarının bir dönem, Devlet'in mevduata sağladığı %100 garanti ile özellikle bankalardan büyük çapta kredi bulma şansı olmayan işadamlarının, kendi bankalarından rahatlıkla grup şirketlerine kredi sağlayarak, büyümek ve şahsî servetlerini büyütmek amacıyla banka satın alma merakında olduğu, ve bu nedenle bankalara büyük paralar ödedikleri biliniyordu. Egebank A.Ş de, 5 Mayıs 1998 tarihinde Demirel Grubu tarafından Bayraktar Grubu’ndan 93 milyon 500 bin dolar bedelle satın alındı. Paravan firmalara kullandırılan krediler, "back to back" ilişkiler çerçevesinde kullandırılan krediler, üçüncü kişilere kullandırılan krediler, banka parasını rehin göstererek suretiyle temin edilen kredilerle Egebank A.Ş., 4 Mayıs 1998 ve 22 Aralık 1999 tarihleri arasında sistemli ve planlı olarak tam bir soyguna tabi tutulmuş, 1 milyar 219 milyon dolar zarara uğratılmıştı. Ne Yahya Murat Demirel, ne Demirel ailesi bu borç için hiç bir ödeme plani yapmadı. 

Etibank, 1996 sonuna kadar kamuya ait bir bankaydı. Batan bankalar içindeki en büyük vurgunlardan biri Etibank'ta oldu. Sabah-ATV'nin sahibi Dinç Bilgin ve ortağı Zafer Mutlu, olmayan sermaye ve kayrılma sayesinde cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından birine imza attı. Etibank'taki usulsüzlükler daha özelleştirilmeden önce, Devlet'in elindeyken başladı. Etibank'ın satışa onay veren özelleştirme kararının altında imzası bulunan dönemin başbakanı ile bakanlar aslında suç işlemişti. Mevduatı ve kredileri sıfırlanarak, bağlı bulunduğu madencilikte faalliyet gösteren Eti Holding’tan ayrılarak özelleştirilmesi için ihale açıldı. İhaleyi Sabri Doğan kazandı. Ancak, Doğan Kumaşcılık’ın sahibi Sabri Doğan, bir süre sonra, mâlî zorluk içine düşerek peşinatı ödeyemeyince, ihale iptal edildi. Sabri Doğan, bu yıl başında mâlî durumunun iyice bozulması nedeniyle intihara teşebbüs etmişti. Doğan, kendini Dedeman Oteli’nden aşağı atmış, ancak mucize eseri yaşamını yitirmemişti. 

Bankayı daha sonra Nergis Holding’in sahibi ve o dönem Bursa Milletvekili olan Mason Demirel'in has işadamı Cavit Çağlar, Medya Holding’in sahibi Dinç Bilgin ailesiyle yüzde 50-50 ortak olarak Özelleştirme İdaresi’nden satın aldı. Ancak, 9 Ocak 1999’da Çağlar’ın sahibi olduğu İnterbank’a TSMF tarafından el konuldu. Bunun üzerine Sabah Medya Grubu ve Bilgin Ailesi, sermaye artırımı yoluyla Etibank hisselerinin tamamına sahip oldu. Özelleştirilen Etibank'ın batırdığı para tam 638 milyon dolar idi.TMSF 27 Ekim 2000 tarihinde elkoydu. Devlet'e vergilerle birlikte maliyeti 1 milyar doların üstünde oldu. Etibank'ta usülsüzlük ve yolsuzluk mahkeme safhasında da devam etti. Patronlar ve Zafer Mutlu  400 milyon doları iç etti ve bir şey olmamış gibi hayatına devam etti. TMSF tarafından İnterbank ve Esbank, Etibank bünyesinde birleştirildi. Etibank'ın eski sahibi Dinç Bilgin protokol imzalamasına rağmen 697 milyon dolarlık zarar için henüz bir ödeme yapmadı. 

Hazine tarafından 20.6.1994 tarihinde gözetime alınan Interbank, Çukurova Grubu tarafından 16 Şubat 1996 tarihinde Cavit Çağlar'a satılmıştı. 7 Ocak 1999'da TMSF tarafından Interbank'a elkonuldu ve bankaya yeni yönetim atandı. Çukurova Grubu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, bankayı satmadan önce Cavit Çağlar'ın yakınlarının kurduğu paravan şirketlere 250 milyon dolarlık kredi açmıştı. Bu krediler daha sonra el altından Karamehmet'in Çukurova Grubu'na aktarılmıştı ki, bankanın satış ücreti böylece ödenmişti. Interbank'ın batırdığı para tam 1 milyar 700 milyon dolardı. Cavit Çağlar denen adam bu borcu için hiç bir ödeme plani yapmadı. 

BDDK, 18 Haziran 2002'de TMSF'ye devredilen Pamukbank'ın eski sahibi Mehmet Emin Karamehmet ve yedi eski yönetici hakkında, hizmet sebebiyle emniyeti suistimal iddiasıyla hakkında 441 trilyon liralık batık kredi için suç duyurusunda bulundu. Sonradan M. Emin Karamehmet 
3 milyar 618 milyon dolar zarar için ödeme planı yaptı... Karamehmet, AKP hükûmetinden Silahlı Kuvvetler için "kirpi" imali ihalesini kaptı, ama sonra üretimi durdurdu (2012) orduyu da, işçilerini de açıkta bıraktı. 

3 Temmuz 2003'te batan ve TMSF'ye devredilen Uzanlar'ın İmar Bankası için dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "İmar Bankası olayının boyutunu ilk etapta açıklamaktan çekindik. Havuza öyle bir kaya düştü ki, suyu tamamen dışarı attı. 700 trilyon lira batık zannettik. 8.5 katrilyon çıktı" dedi. Gül, İmar Bankası'nda çok sayıda sahte hesap çıktığını belirterek, şunları söyledi: 

- "Kayıtlara bakıldığında, buradaki kayıt öbür tarafta yok. Böyle bir durumda bu paralar nereden ödenecek? Bu paralar halktan ödenecek. Yatırımlar ve maaşlar kısılacak. Haklı mıdır haksız mıdır? Ne olduğu tam ayırt edilmemiş insanlara paralar ödensin, diyorlar. Böyle şey olur mu? Hesaplar karşılaştırılacak. Sahte hesaplar ayıklanacak. Dürüst bir şekilde para yatırmış olanlar ortaya çıkarılacak. Bunlar için başkalarına zarar vermeyecek bir yol bulunacak." 

21 Aralık 1999'da elkonulan Yaşarbank, toplam zararı en fazla olan ve Devlet'e en fazla zarar yükleyen bankalardan bir idi. Banka batma aşamasına geldiği sırada Genel Müdür Gazi Ercel idi. Aynı Gazi Erçel Yaşanbank'a elkonduğu sırada Merkez Bankası Başkanı idi... İyi mi?.. Bankanın sahibi Selçuk Yaşar daha sonra 1 milyar 148 milyon dolar zarar için ödeme planı yaptı. 

Hortumlanan Türkbank 6 Kasım 1997'de TMSF'ye devredildi. 1998'de Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde satış için ihaleye çıkarıldı. İhaleyi, 600 milyon dolarlık fiyatla işadamı Korkmaz Yiğit kazandı. Ancak, Alaattin Çakıcı'nın da devreye girdiği anlaşılınca, ihale iptal edildi. Skandalla birlikte şaibeli Mesut Yılmaz hükûmeti düştü. Bankayı alan Korkmaz Yiğit "ihaleye fesat karıştırmaktan" yargılandı. TMSF , tasfiyeye girmeden önce bankaya 353 milyon liralık sermaye benzeri kredi aktarmıştı. Tasfiye döneminde ise bankanın Türkiye’nin her yerinde çok değerli olan gayrimenkulleri satılarak borçlar ödendi. Borçlar ödenip paraya ihtiyaç kalmayınca TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül de daha önce aktarılan 353 milyon lirayı geri aldı. Ancak çalışanlar Bankalar Yasası’nın 140'ıncı maddesine dayanarak “tasfiye bitmeden alamazsınız” diyerek açtıkları davayı kazanınca, para bankaya geri geldi. 2011 bilançosunda Türkbank’ın bankalarda mevduatta tutulan 108 milyon lirası vardı... Türkbank'ın tasfiye süreci devam ediyor. 777 milyon dolara ulaşmış olan bir borçtan söz ediliyor ama, ne olduğu belli değil! 

Doğuş Holding İcra Komitesi Üyesi ve Osmanlı Bankası Murahhas Üyesi Aclan Acar, "1999’un Aralık ayında ilk kez yazılı ve çizili olarak Osmanlı-Körfezbank birleşmesini de rapora bağladık, 5 yıl geçti. bütün finans örgütümüz aslında bu operasyonla beraber Garanti Bankası altında toplanıyor. Osmanlı Bankası zaten Garanti Bankası’nın bir iştirakidir, yüzde 100’ü Garanti’ye aittir. Bu operasyonda, hisseleri Holding’e ait olan Körfezbank’ı da son derece cüz'i bir oranla, yüzde 1 gibi bir oranla Osmanlı’ya devrediyoruz. Garanti Bankası yeni Osmanlı Bankası’nın yüzde 99’unun sahibi olacak" dedi 

Osmanlı Bankası, 1863 yılında İngiliz, Fransız ve Türk ortaklar tarafından kuruldu. Banknot basmak ve yabancı kaynak sağlamak gibi önemli işlevleri yerine getirerek 1. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun Merkez Bankası görevini yürüten banka, bazı dönemlerde hazine fonksiyonunu da üstlendi. 1931 yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın kurulmasının ardından özel ticarî banka statüsüne geçti ve Haziran 1996’da satılıp Doğuş Grubu’na dahil oldu. Körfezbank'ı bünyesine aldı. Böylece Körfezbank batmaktan kurtuldu. 

15 Mart 2001'de batıp TMSF tarafından elkonulan İktisat Bankası'nın 31 Ekim 2001 tarihi itibarıyla birikmiş zarar tutarı 1 katrilyon 757 trilyon 184 milyar lira idi. BDDK, 30 Kasım 2001'de iki kez satışa sunulan fakat satılamayan İktisat Bankası’nın bankacılık iznini kaldırdı. Banka Bayındırbank ile birleştirildi. 1 milyar 953 milyon dolar dolara ulaşmış olan borcu için bankanın sahibi Erol Aksoy herhangi bir ödeme planı yapmış değil! 

30 Kasım 2001'de Toprak Bank TMSF'ye devredildi. Yani battı. Battı ama yükü Devlet'in sırtına bindi. Bankalar yeminli murakıplarının tespit ettiği devir zararı o günkü parayla 1.3 katrilyon TL. idi, ve bunun 792 milyon lirası banka hâkim ortağının kendisine kaynak aktarmasıyla oluşmuştu. 879 milyon dolara ulaşmış olan borcu için Halis Toprak herhangi bir ödeme planı yapmış değil! 

Sürmeli Ailesi, aldığı Chemical Bank'ı 1997 yılında Sitebank'a dönüştürdü. BDDK, 7 Temmuz 2001 tarihinde Sitebank’ın TMSF’ye devredilmesine karar verdi. Bankanın zarar faturası 68,5 trilyon liraya ulaşmıştı. 2001'de satışa çıkartıldı. Yunan sermayeli NovaBank, sonunda Sitebank'ı satın aldı. Sonra Portekiz bankası Millenium, 2003 yılında Sitebank'ı aldı. 2006 yılında adı Millenium Bank oldu. 2009 yılında da Finansbank'ın da sahibi olan Hüsnü Özyeğin aldı. 53 milyon dolara ulaşmış olan borcu için herhangi bir ödeme planı yapılmış değil! 

Bankayı ilk satın alan Yalçın Sürmeli, 56 yaşında kalp krizinden vefat etmişti. Yalçın Sürmeli'den boşalan yere ise Meral Sürmeli getirilmişti. Meral Sürmeli, 72 milyar lira kira geliri vergisi öderken, Korkmaz Yiğit, 80 milyar lira kira vergisi ödemişti... Bir de onların kira gelirlerini, diğer gelirlerini düşünün! 

Kentbank'a 9 Temmuz 2001'de BDDK tarafından elkonulmasının ardından toplam 304 milyon 194 bin lirayı zimmetine geçirdiği öne sürülen Mustafa Süzer'in de aralarında bulunduğu 7 sanık hakkında, bazı eylemlerinde zimmet suçunu işlediği iddiasıyla dava açılmıştı. Bu kişiler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtıkları davayı kazandılar. Neticede 2013 yılında dava düştü. Hortumcular paçayı kurtardı. 

Tarişbank’a 9 Temmuz 2001 tarihinde elkonulmuştu. Daniştay eski sahipleine iade etti. Tarişbank 23 Mayıs 2003’de yeniden TMSF kapsamına alındı. Banka'nın zararı, özkaynaklarını aşmıştı. BDDK, bankaya 55 trilyon TL destek verdi. Daha sonra satılan Tarişbank'ı Deniz Bank aldı. 
74 milyon dolara ulaşmış olan borcu için herhangi bir ödeme planı yapılmış değil! 

Halit Cingillioğlu'na ait Demirbank, yüklü devlet tahvili ve Hazine bonosu alımıyla 2000'de faizlerin düşmesinde rol oynadı, ekonomiye destek oldu. Ama Merkez Bankası Demirbank'ın portföyünün fonlamasını âniden kestiği için, yükümlülüklerini yerine getiremez duruma düştü ve 6 Aralık 2000'de TMSF'na devredildi. Bankanın zararları 290 trilyon lira olduğu belirtiliyordu. Bankanın özkaynaklerinin devir tarihinde 208 trilyon lirayı bulması hasebiyle de diğer bankalar kadar büyük bir hasar vermedi. Aslında kasıtlı bir batma değildi. 

Demirbank'ın TMSF'ye devrinde zarar rakamının tamamen Hazine bonosundan kaynaklanması, bankanın kendi grubuna kredilerinin yüzde 1'in altında kalması nedeniyle aktif kalitesinin çok yüksek olması dikkate alınarak, BDDK'nın gerçekleştirdiği genel kurul, 2000 yılında görev yapan tüm eski yöneticiler ve Halit Cıngıllıoğlu'nun ibra edilmesiyle sonuçlandı. 

Yine Dr. Halit Cıngıllıoğlu'na ait Ulusalbank'a 28 Şubat 2001 tarihinde TMSF tarafından elkonuldu. Cıngıllıoğlu, Şubat 1997’de Saudi American Bank A.Ş.’yi satın alarak Ulusal Bank T.A.Ş olarak faaliyete geçirmişti. Banka, 11 trilyon 277 milyar lira net zarar açıklamıştı. Toplam özkaynakları 54 trilyon 44 milyar lira, ödenmiş sermayesi 34 trilyon lira idi. Kasıtlı bir batış değildi. 524 milyon dolara ulaşmış olan borcu için herhangi bir ödeme planı yapılmış değil! 

Mason ve şaibeli Süleyman Demirel'in "aile fotoğrafı"nda yer alan Kamuran Çörtük'e ait Bayındırbank 154,2 trilyon liralık hortumlamayla battı. Zararın, 35,4 trilyonu grup firmalarına açılan kredilerden, 40,3 trilyonu grup firmalarına dolaylı olarak kullandırılan kredilerden, 22,5 trilyonu diğer firmalara kullandırılan kredilerden, 37,6 trilyonu Altima Financial'dan yapılan forward işlemlerinden, 14,3 trilyonu Banco Turco Romano hisse senetlerinden, 233 milyarı Finans Sektör Yönetim Merkezi'nden kullandırılan avanslardan, 605 milyarı holding gider payı adı altında aktarılan paralardan, 3,1 trilyon lirası da iştirak değer düşüş karşılığından oluştu. Bankaya 9 Temmuz 2001'de elkondu. Çörtük hakkında sahibi olduğu Bayındır Grubu’nun Vakıfbank’tan kullandığı kredilerle ilgili olarak, Devlet Denetleme Kurulu’nun ‘usulsüzlük’ raporu var. Ayrıca 60 trilyonluk bir hayalî ihracat olayı ile de suçlandı. Kentbank, EGS Bank, Toprakbank ve İktisat Bankası, Bayındırbank altında toplandı. 115 milyon dolara ulaşmış olan borcu için Kamuran Çörtük, herhalde "aile fotoğrafı"na dahil olduğu için olacak, herhangi bir ödeme planı yapmış değil! 

Kıbrıs'ta batan bankalar bir yana, Türkiye'yi etkileyen Kıbrıs Kredi Bankası 27 Eylül 2000 yılında battı. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın dünürü Salih Boyacı'nın sahibi olduğu Kıbrıs Kredi Bankası 8.5 milyon dolar buharlaştı. Dünür Boyacı'nın bankasını kurtarmak için son olarak KKTC hazinesinden 4 trilyon TL, TC hazinesinden 7 trilyon TL kaynak aktarıldı. Bu paralar da batırıldı. 

Efektifbank, Hayyam Garipoğlu'na ait Sümerbank'ın Kıbrıs'taki off-shore bankası idi, Sümerbank ile birlikte battı. Efektifbank Off-Shore'un yanısıra Egebank’a ait Egebank Off-Shore, Yurtbank’ın Yurt Security Off-Shore Bank’ı, Yaşarbank’ın Yaşarbank Foreign Trade Off-Shore’u Türkiye’deki mudilerden 110 milyon dolar mevduat topladığı tahmin ediliyor. 

Off-Shore bankalar daha yüksek faiz getirisi sunuyor ama, yüksek risk karşılığında, çünkü bu hesaplar devlet güvencesi kapsamında değil. Buna rağmen 26 Kasım 2011'de Yargıtay’ın Bursalı işadamı Mücdat Mançu’nun Yurt Off-Shore’a yatırdığı 205 bin liranın geri ödenmesine hükmetti. Yani Devlet'i hortumlama faaliyetine hâkimler, savcılar ve Yargıtay da âlet oldu... Devlet açık açık belirtmiş: "Haram olan ribaya (yüksek faiz) tamah edip paranızı ne idüğü belirsiz bankalara yatırmayın! Sonra 5 kuruş bile vermem," demiş! Sen kalk, bu kanunsuz işleme "haklılık" kazandır, yatırılan paranın ödenmesine karar ver! Olacak iş mi? Kimibilir o hâkimler ne kadar yedi??? Veya kimbilir hangi hâkimin hangi Off-Shore bankasında ne kadar hesabı var ki, geri almaya zemin hazırlıyor? 

Uzanlar'a ait Adabank 2003 yılında TMSF'ye devredildi. Zararı 2004'te 27,9 trilyon oldu. 2013'e kadar da zarar vermeye devam etti.Müşterisi de çıkmadı. 

1993 ile 2003 yılları arasında el konulan bankalardaki 27 milyar dolarlık hortumlama ve zararın hikâyesi, tahsilat mücadelesi ile birlikte gitmekte. bir türlü de bitmemekte!.. Yönetici ortakların kendilerine aktardığı kaynaklar ve usulsüz kredilerle toplam 27 milyar dolar zarara yol açan banka yolsuzluklarının geçmiş faizleriyle Hazine’ye toplam faturası 65 milyar dolar (100 Milyar TL) olarak hesaplanıyor. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk yönetiminde "Raf Temizliği Projesi”“ adını verdiği çalışmayla Türkiye’deki banka yolsuzluklarını kitap haline getirmiş bulunuyor. 

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu ve AK Parti Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel şöyle dedi: 

"28 Şubat'ta kaybedilen para 250 milyar doların üzerindedir. Bu kadar büyük parayı darbeciler çalmıştır, birilerine peşkeş çekmiştir. Bunların hesabı ekonomik olarak sorulmuş değil. Bu bankalardan kredi alanlar, adı büyük omuzu kalabalık generallerin hepsi batmış 25 bankanın yönetim kurulu üyeliklerini yaptılar. Bunlar hangi sıfatla orada görev yaptılar? Oralarda stratejik bir iş mi vardı? Askeri hangi unsur vardı da bankalarda göre aldılar? Bunların hepsi şanından, şöhretinden, rütbelerinden istifade etmek için o dönemde darbecilere çanak tutan finans sektörünün marifetleri idi. Bunlar da gittiler, alacakları 3-5 kuruşa onlara çeşni oldular." 

Özellikle 28 Şubat döneminde Merkez Bankası'nda yaşananları hatırlatan Karayel, 


- "Bir gecede faizlerin 3 binlere, 4, binlere,5 binlere çıktığı gecelerde o bankadan kimlerin para çektikleri, kimlerin devlet malını gasp ettikleri aşikâr. Aslında biz henüz bunlara değinemedik. Ayrıca bir komisyon kurulup özellikle bu ekonomik kayıplarla ilgili tespitlerin yapılması lazım. Hangi müteahhit, hangi işadamı, hangi banka ne kadar kredi almıştır, bu batık kredilerin sebepleri nelerdir. Kamu bankalarının zarar görmesine neden olan kimlerdir? Bu zararlar nerelere gitmiştir, nasıl oluşmuştur? Bunların ayrı ayrı hepsinin soruşturulması ve bu soruşturmanın neticesinde de suçluların hukuka teslim edilmesi gerek. Türkiye bu kararlık geçmişi ve ekonomik vurgunları ile de ayrıca hesaplaşma yapması lazım,"  değerlendirmesini yaptı. 

Banka hortumlamalarının yanısıra, ekonomik krizin bedeli 2000 yılında 1 milyon 452 bin olan işsiz sayısı, 2001'de 450 bin artışla 1 milyon 902 bine çıktı. 2002'de ise işsizler ordusuna 510 bin kişi daha katılarak mevcut işsiz sayısını 2 milyon 412 bine yükseltti. Türkiye 1994 kriz yılında yüzde 6.1, 1999 kriz yılında yüzde 6.1, en son 2001 kriz yılında da yüzde 9.5 küçüldü. 

8 Eylül'de IMF, ekonomik krizde olan Arjantin'e 8 milyar dolar ek kredi vereceğini bildirdi. 


10 Eylül'de Dünya Bankası'na bağlı "Foreign Investment Advisor Services" tarafından yayınlanan raporda, Türkiye'de yabancı sermaye yatırımlarında en önemli engelin yolsuzluk olduğu ifade edildi... Yani yabancılar diyorlar ki, "Biz sizi soymaya geleceğiz, ama sizin başınızdakiler sizi daha çok soyuyor, bize yeteri kadar sipali kalmıyor!" ... Aynı gün Taksim Meydanı'nda meydana gelen patlamada 2 polis şehit oldu, 17 polis ve biri Avursturyalı 3 sivil yaralandı. 

Yine 10 Eylül'de Afganistan'da gazeteci gibi davranan iki kişinin bombalı suikastine uğrayan TÜRK kökenli lider Ahmed Şah Mesud öldü. Böylece ABD işgaline direnebilecek bir komutan devre dışı bırakılmış oldu. 

11 Eylül 2001'de ABD'de New York Ticaret Merkezi olan ikiz kulelere iki uçak çarpması, Pentegon'a bir uçak düşmesi şeklinde "terörist saldırılar" gerçekleşti. 4 bine yakın insan öldü. 

http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata38e.html




8 CU  BÖLÜMLE  DEVAM EDECEKTİR..

....