KÜRT ŞEHİRLERİNDEKİ ABLUKA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (BM) HUKUKUNU İHLAL EDİYOR
Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
03.01.2016
İsrail'in gerek Gazze'ye gerekse Batı Şeria'ya saldırı ve ablukası sonunda bu saldırı ve ablukanın uluslararası hukuka aykırılığı ileri sürülerek, bazen Türkiye'nin de içinde bulunduğu BM'nin herhangi bir üyesi tarafından BM Güvenlik Konseyine bu konuda müracaatta bulunurlar. Şu anda, Türkiye Kürdistan'ının bir çok şehrinde İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'ye saldırı ve ablukanın ötesinde fiili bir durum vardır. Ayları bulan sokağa çıkma yasakları, Ordunun ağır silahlarla kent merkezlerine inmesi sıradanlaşmış duruma gelmiştir. Bunun karşısında ortaya çıkan sonuç, Kürt insanının kişiliğinin, değerlerinin ve onurunun ayaklar altına alınmasıdır. Kürt halkı buna karşı kendisini savunuyor ancak Devletin orantısız güç ve imkanları onları daha fazla zorluyor. Günlük ihtiyaçlar karşılanamıyor, ekonomik ve sosyal yaşam yok oluyor, sağlık ve eğitim gibi temel kamu hizmetleri görülmüyor.
Her ne kadar 1945 yılında kabul edilen ve Türkiye'nin de onayladığı BM Şartında "üye devletlerden" söz ediliyorsa da üye olmayan devlet ve topluluklara da hak ve yükümlülükler getiriyor. BM Şartının amaç ve ilkelerinde: "Biz birleşmiş milletler" ibaresi kullanılmış, halkları savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya, insan kişiliğinin onur ve değerlerini korumayı amaçlamıştır. Küçük veya büyük ulus ayrımı yapılmamıştır. Silah kullanımının meşru dayanağı silahlı kullanımının ortak yarar şeklinde olmasıdır. Türkiye'nin Kürt şehirlerine saldırı ve ablukasına bakıldığında bu abluka ve saldırılarda ne Türkün ne Kürdün ne de diğer halkların ortak bir yararı vardır. Kaldı ki, saldırı ve abluka Türkiye sınırları içindeki şehirlerle sınırlı değildir.
Irak Kürdistan'ındaki bölgeler hava saldırısı ile sürekli bombalanmakta, Musul çevresinde olduğu gibi askeri sevkiyatlar yapılmaktadır. Yine yapılan açıklamalara göre TSK'nın Türkiye'deki gücünün üçte biri Rojava sınırına kaydırılmıştır. Rojava'ya doğru saldırı ihtimali oldukça yüksektir. Cizre'de SAS Komandoları operasyon yapmıştır. Bütün bu hazırlıklar Ortadoğu'da sonu ön görülmeyecek boyutta büyük bir savaşın işaretleridir. Başta Rusya olmak üzere, Türkiye'nin bu tehlikeli yöneliminin BM Güvenlik Konseyinin önüne getirilmesinde hukuki bir zorunluluk vardır. Nasıl ki, Musul/Başika'daki güçlere karşı BM Güvenlik Konseyinin kararlaşması olduysa, bu uygulamalar için de aynı durumun olması gerekmektedir. Kürtler, mücadeleleriyle birlikte diplomatik kanalları etkin bir şekilde kullanmalıdırlar. Devlet ilanı için gün sayan Irak Kürdistan'ının bu diplomaside başı çekmesi Kürdistan devletinin kurulmasını da hızlandıracaktır. Tarih bunu gerektiriyor.
Kürtleri, konu IŞİD'le savaş olunca yere göğe sığdırmayanların bu çağrıya verecekleri cevap Türkiye'yi de savaştan kurtaracaktır.
***