Andrew Brunson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Andrew Brunson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2018 Pazartesi

ABD'NİN YENİ OYUNLARI

ABD'NİN  YENİ OYUNLARI,



Armağan Kuloğlu, 
28 Nisan 2018 

    Dış politika ve güvenlik alanında önemli gelişmeler yaşanmaktadır. 
Ancak girdiğimiz seçim atmosferi ve heyecanı bunları gölgelemektedir. 
Bu gelişmelerin yakından takip edilmesinde ve her şeyi bir tarafa bırakıp gerektiğinde önlem alınmasında ülke menfaatleri açısından fayda görülmektedir. 

Suriye’de Arap Ordusu 

ABD Fırat’ın doğusunda PYD/YPG/PKK’nın kontrolünü devam ettirebilmek için değişik yöntemler ve söylemler arayışındadır. Bunlardan biri de bölgede ABD öncülüğünde Arap Ordusu oluşturmaktır. 

Amacın kuzey bölgede DEAŞ’la mücadele olduğu söylense de bu açıklama güven vermemektedir. Çünkü kuzey bölgede fazla bir DEAŞ tehdidi kalmadığı gibi, DEAŞ’ın Suriye’nin başka bölgelerinde kontrol altında tuttuğu yerler de vardır. Bu durum Arap Ordusu’nun neden sadece kuzey bölgede konuşlandırıldığı nın sorgulanmasını gerektirir. 

Bu teşebbüsle, kuzey bölgede Arap Ordusu adı altında PYD/YPG varlığının göze 
batmasının önlenmesinin, onların Türkiye’ye karşı korunmasının ve desteklenmesinin, böylece devamlılığının sağlanmasının hedef alındığı açık bir şekilde görülmektedir. 

Ayrıca ABD’nin kendi askeri yerine Arap askerlerini bölgeye yerleştirerek masraftan kurtulmak istediği, böylece hem masrafsız, hem de risksiz ilave bir güçle bölgedeki etkinliğini arttırmayı düşündüğü de söylenebilir. 

Söz konusu Arap Ordusu’nun S.Arabistan, Mısır, BAE ve Katar askerlerinden 
oluşacağı öngörülmektedir. Bunun, İran etkinliğinin karşısında Sünni ve Arap olan bir ortak güç oluşturmak şeklinde düşünülmesi de mümkündür. 

Arap ülkelerinin, İran ve Türkiye olarak Arap olmayan güçlerin Ortadoğu’da etki alanları kurmaya çalışmasından memnun olmadıkları da söylenmektedir. Ancak diğer taraftan, Fransa’nın Suriye’yi hala kendi toprağıymış gibi görmesini, ABD’nin 10.000 Km. uzaktan gelip bölgede etki alanı yaratmasını ve Rusya’nın bölgedeki varlığını yadırgamamakta, herhalde tarihi alışkanlık olduğu için rahatsız da olmamaktadırlar. 

Trump’ın "Suriye'den çıkmayı çok isterim, yakında eve döneceğiz. Güçlü ve kalıcı bir iz bıraktıktan sonra Suriye'den çıkacağız" açıklamasının arkasındaki düşünce, acaba bu Arap Ordusu olabilir mi? Eğer buna güvenerek söylediyse buradan çıkamayacak demektir. 

 ABD’nin Türkiye ve İran baskıları F-35 projesinden bile çıkarılabileceğini ifade etmiştir. 

Türkiye’nin Rusya’yla S-400 füzeleri almak için yaptığı anlaşma ABD’yi rahatsız 
etmiştir. ABD Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu hatırlatarak, yanlış bir iş yaptığını söylemiş, bu alımdan vazgeçmemesi halinde çeşitli yaptırımlar uygulanacağını, hatta Türkiye’nin de bu şantaja boyun eğmemesi üzerine bu sefer pentagon yetkilileri tarafından, Türkiye’yi S-400 alımından vazgeçirmek için Rus savunma sistemini kasıtlı olarak küçümseyen açıklamalar yapıldığı görülmüştür. National İnterest dergisinde buna ilişkin bir yazı da çıkmıştır. 

Diğer taraftan Trump, İran’la yapılan nükleer anlaşmanın yanlışlığına işaret etmekte, bunun iptali yönünde uluslararası ortamda görüşmelerde bulunmakta dır. Macron’un ABD’ye yaptığı ziyaretinde de bu konuyu gündeme getirmiştir. 

İran da bunun karşılığında, yeniden nükleer çalışmalara başlayacağını beyan ederek ABD’yi tehdit etmektedir. 

Bu gerginliğin devam edeceği ve konunun, İran'ın baskılanması ve bölgede 
etkisizleştirilmesi yönünde kullanılabileceği değerlendirilmektedir. 

Papaz Andrew Brunson - Hakan Atilla davası 

Türkiye’de terör örgütleriyle bağlantısı nedeniyle yargılanan ABD vatandaşı papazın ABD’ye iade edilmesi için Başkan Trump başta olmak üzere ABD senatörleri ve diğer yetkililer Türkiye’ye baskı uygulamaya çalışmakta, yaptırım uygulanmasının sebeplerinden biri olarak bu davayı da göstermektedirler. 

Hatta bir misilleme olarak ABD’de devam eden Hakan Atilla davası bu konuda bir mukabele aracı olarak kullanılmak istenmektedir. Bu kapsamda Türkiye ve ABD, 
davaların karar tarihlerini, biri diğerini görmeden sonuçlandırmamak için ardışık olarak ileriye doğru ertelemektedirler. Bu da iki ülke arasında oynanan bir oyuna dönmüş durumdadır. 


28 Nisan 2018 

 ***