Dualarla Kurulan Devlet….
Ahmet Cemal,
Sayın Başbakan, yılbaşı nedeniyle yaptığı “Millete Sesleniş” konuşmasında: “Bu devlet, dualarla kurulmuştu…” dedi.
Sözünü ettiği, yirmili yılların başında Ankara’da “dualarla” kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ydi.
Ancak Sayın Başbakan, tarihe de indi. Yine “dualarla” kurulmuş olan Selçuklu İmparatorluğu’nu ve Şeyh Edebali Hazretleri’nin ettiği duaların gücüyle vücut bulan Osmanlı İmparatorluğu’nu da andı.
Bir “Millete Sesleniş” konuşması çerçevesinde verilen bu kısa tarih dersinin Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bölümünde, “Milli Mücadele”den ve “Mustafa Kemal” adından söz edilmesine gerek duyulmamıştı.
Çünkü önemli olan, dualardı.
Tıpkı “Tanzimat Fermanı” diye de anılan “Gülhane Hattı Hümayunu”nun da ruhu gibi.
1839’da yayımlanan ve bir padişah fermanı niteliğini taşıyan Gülhane Hattı Hümayunu’nun ilk paragrafı, aynen şöyledir: “Yüce devletimizin, kuruluşundan beri Kuran ve şeriat ilkelerine uygunluğundan saltanat güçlü, halk da mutlu olmuştur. 150 yıldan beri ise bunun tersi yapıldığından zayıflık, yoksulluk ve çöküş baş göstermiştir. Oysa şeriat kurallarına uymayan devlet payidar olamaz.”
Yukarıdaki paragrafta sözü edilen 150 yıl, Osmanlı’nın hızla yükselen Batı karşısında giderek artan bir hızla gerileyişinin iyice belirginleştiği zaman dilimidir. Tanzimat Fermanı’nda bu gerileyişin nedeni olarak “şeriat kurallarına uymamak” gösterilir. Buna karşılık aynı zaman dilimi içerisinde Batı’nın bilimsel devrimini tamamlayışından, Osmanlı’ya teğet bile geçmeyen bütün bir Aydınlanma Hareketi’ni yaşayışından, iktidar olgusunu bütünüyle laik yörüngeye oturtmasından hiç söz edilmez.
Sonuç, böylesine yoğun bir akıl ve mantık tutulması yaşayan Osmanlı İmparatorluğu’nun kaçınılmaz yazgısına sürüklenmesi, yani çok doğal bir yıkım sürecine girmesi olur.
1839’dan 175 yıl sonra, bir zamanların Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, “Devletin dualarla kurulduğunu” söyleyebilmektedir. Öte yandan bu devletin Büyük Millet Meclisi’nin Sayın Başkanı Cemil Çiçek ise son on yılda bu dualara eklenen ve yalnızca Cumhuriyetin tarihinde değil, fakat bugün yaşadığımız toprakların bütün tarihinde bir eşine daha rastlanmamış yolsuzluklarla ve bunları örtbas etme çabalarıyla varılan noktayı “yargının bağımsızlığı ölmüştür”, “kuvvetler ayrılığı bitmiştir”, “Meclis işe yaramaz hale gelmiştir” ve “sabahlara kadar kanun çıkarıyoruz ama hiç uygulamıyoruz” şeklindeki saptamalarla dile getirmiştir.
Cumhuriyetimizin tarihinde bir Meclis başkanının böyle uyarılarda bulunma gereği duyduğuna ilk kez rastlanmaktadır. Peki, bu uyarıların gereğini yerine getirmek için acaba hangi duaları etmemiz tavsiye olunur?
***