Acaba Hangi A. Gül Cumhurbaşkanı olacak ?
Erol MANİSALI
17 Ağustos, 2007
- 1997 yılına kadar Batı sömürgeciliğine karşı çıkarak ABD ve AB'nin Türkiye'ye karşı izledikleri dayatmacı politikalarını suratlarına vuran Gül mü?
Yoksa Rand Corporation'ın raporlarında yer aldığı gibi, "2002 - 2007 döneminde ABD'nin sömürgeci ve işgalci politikalarının destekçisi olarak Arap ülkelerine karşı işbirliği yapan kişi mi?"...
- Mart 1995'te TBMM'de, benim görüşlerimi savunmakla yetinmeyerek, "AB bizi arka bahçedeki köpek kulübesinin içine sokuyor, buna müsaade edemeyiz" diyen siyasetçi mi?
Yoksa 17 Aralık 2004 ve 5 Ekim 2005'te AB ile yaptığı sömürgeci anlaşmalarla, köpek kulübesine Avrupa (ve Batı) ile birlikte bir çivi daha çakan "yeni yüzlü kişi mi" ?..
- Başbakan Necmettin Erbakan'ı benim ricam üzerine 20 Temmuz 1996'da Rauf Denktaş 'a destek vermek üzere KKTC'ye ite kaka getiren Gül mü?
Yoksa Denktaş'ı indirerek yerine Amerikancı M. Ali Talat 'ı getiren Dışişleri Bakanı mı?
- 1997'ye kadar ABD ve AB'nin Türkiye ve Ortadoğu'daki emperyalist eylemlerine şiddetle karşı çıkan A. Gül mü?
Yoksa dün TBMM kürsüsünde hiç korkmadan, söylediklerinin bugün 180 derece tersini uygulayan işbirlikçi insan mı?
Önceden planlanan A. Gül!..
Aydınlık dergisinin 20 Ekim 1996 tarihli yayınının başlığı şöyle: " Morton Abromowitz, Tayyip 'i Erbakan 'ın yerine hazırlıyor". Haberin kaynağı CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation 'ın raporu.
Raporda Tayyip Erdoğan - Abdullah Gül ikilisi birlikte boy gösteriyorlar. Rapor, "Tayyip Erdoğan'ın başbakan, Abdullah Gül'ün de dışişleri bakanı yapılacaklarını" yazıyor. Rapordaki ifade işin, 2002 - 2007 döneminin ABD örgütü tarafından "daha 1996 yılında öngörüldüğünü" gösteriyor.
Ancak A. Gül'ün cumhurbaşkanlığı "henüz öngörülememiş"! Benim de çok iyi tanıdığım "eski asistanım Abdullah'ın" kendisinin de bunu rüyasında bile görmediğini tahmin edebilirim (*).
Sermaye - Köktendinci - Emperyalizm koalisyonu
Meselenin odak noktasında Batı emperyalizmi ile işbirliği yatar. Bu işbirliğine yalnızca köktendincilerin bir kısmı soyunmadılar. Eski solcular, yazarlar, sendikacılar, bürokratlar ve akademisyenlerden de sömürgecilerin cephesine geçenler oldu.
ABD ve AB emperyalizmini arkalarına alan bu çevreler kendi halkına, kendi insanına ve coğrafyasına karşı oligarşinin ve faşizmin bir parçası olmuşlardır.
Önce kendilerini satıp özelleştirmişler, daha sonra ülkenin halkını, kaynaklarını, güvenliğini, kültürünü satmaya koyulmuşlardır.
Emin Çölaşan'a gelince...
Emin Çölaşan "Son yıllarda Batı sömürgeciliğine karşı" yazanlar arasında başı çekenlerdendir. Yazdıkları, emperyalizmi ve içerdeki ortaklarını rahatsız etmekteydi.
Emperyalizme ve onların içimizdeki işbirlikçilerine karşı yazanları sindirme ve tasfiye politikasının özellikle 22 Temmuz seçimlerinden sonra artmasını bekleyenlerden biriyim.
Sermaye ve işbirlikçi köktendincilerin Batı emperyalizmi ile olan koalisyonlarında "medya" en önemli silahtır.
Şimdi şunu merak ediyorum; kimler Emin Çölaşan'ın arkasında duracak? Kimler susup görmezlikten gelecek?
İşte bütün mesele bu... Olmak ya da olmamak... Kendini satanlarla, insan gibi ayakta duranlar arasındaki hat... Gerçek kırmızı çizgi... Susanları iyi izleyelim; bunlar işbirlikçilerdir, Türkiye'yi satan örtülü faşistlerdir...
(*) "Abdullah Gül'ün Kimliğinde AKP" Avrupa'yla Derin Bağlar İçinde, sayfa 50-75, Truva, 2007.
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
YAZIYI GÖNDEREN,
Erkan Güçiz,
erkanguciz@gmail.com
http://www.guncelmeydan.com/pano/2000-li-yillarin-basbakanini-nasil-hazirladilar-arslan-bulut-t33147.html#p154402
..