Türkiye-Güneydoğu Üzerinde Stratejik Oyunlar
Ortadoğuda bir satranç oynanıyor. Çeşitli ülkelerin çıkarları var. Bu çıkarlar doğrultusunda ülkeler birbirleriyle kıyasıya bir satranç oynuyor. Ülkeler çıkarları dorultusunda kah ittifak yapıyorlar, kah birbirlerine karşı oyun yapıyorlar. Kuralları sürekli değişen bir oyun bu. Ülkelerin çıkarları da bazen enerji, bazen güç, bazen ticaret, bazen sosyal. Bu karmaşık oyunda başliklar şöyle özetlenebilir:
- Kafkasya ve Hazar üzerinden Hindistan’a uzanılacak. Türkiye, Balkan devletleri gibi parçalanırken, Kürdistan’la Rus güney akım boru hattına darbe indirilecek.
- Bölgedeki petrol ve doğal gaz kaynakları kontrol altına alınmak isteniyor.
- İran’ın, Türkiye ve Suriye ile bağlantısının koparılması amaçlanıyor.
- İran’dan gelip Irak ve Suriye’den geçerek Doğu Akdeniz’e ulaşan 10 milyar dolarlık PARS gaz boru hattı projesi iştah kabartıyor. Türkiye’den Hindistan’a açılacak NATO koridorunun bir bölümünde kurulacak Kürdistan, Rus güney akım gaz boru hattının güvenlik dinamiğinde önemli değişikliğe yol açacak.
- ABD ve İngiltere’nin amacı, kıta Avrupası ve Rusya’nın ulusal ekonomisi ile enerji sektörünün entegrasyonunu önlemektir. İran’ın siyasi gücü ele geçirmesinde en önemli faktör, Rusya ile birlikte, Avrupa Birliği’nde önümüzdeki 100, 120 yıl içinde tüketilecek doğal gazın yüzde 40’ını sağlaması yatıyor. ABD ve İngiltere’nin amacı, kıta Avrupası ve Rusya’nın ulusal ekonomisi ile enerji sektörünün entegrasyonunu sabote etmek.
- NATO’nun stratejik misyonu, İsrail’in kuzey sınırlarını Hizbullah, güney sınırlarını ise Hamas’a karşı güvenliğe almak; Rusya’nın Doğu Akdeniz’de, Suriye’nın Tartus limanındaki deniz üssünü ortadan kaldırmaktır.
- Karadeniz üzerinden Kafkasya ve Hazar Denizi bölgesine ulaşamayan ABD güdümündeki NATO, rotayı karaya çevirdi. ABD; Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan koparılacak topraklarda kurulacak kukla Kürdistan ile Rusya’nın yumuşak karnı Kafkaslara doğrudan erişimi sağlayacak, böylece bölgedeki petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol altına alacak. Projeyle, İran’ın, Türkiye ve Suriye’ye ulaşması, Doğu Akdeniz üstünden Avrupa’ya petrol ve doğal gaz satmasının önü kesilecek.
- RAND Corporation tarafından geliştirilen Büyük Orta Doğu Projesi planının, Türkiye’nin “balkanizasyonuyla” küçük eyaletlere bölünmesini öngörüyor. Türkiye’den Hindistan’a NATO koridoru açılması planlanıyor. Koridorun bir bölümünde kurulacak Kürdistan, Rus güney akım gaz boru hattının güvenlik dinamiğinde önemli değişikliğe yol açacak. Suriye’deki iç savaşın sebeplerinden biri de budur.
- Türkiye ile İran arasında doğal gaz alanında işbirliğini geliştirmeyi ve mevcut projeleri hayata geçirmeyi öngören mutabakat zaptı, Tahran’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ile İran Petrol Bakanı Gulam Hüseyin Nozeri tarafından 2008’de imzalanmış, anlaşmadan kısa bir süre sonra Güler görevinden alınmıştı. Proje, bakanlığın internet sitesi e yayınlarında bile anılmamıştı. Wikileaks belgelerinde, ABD’nin, İtalya’nın enerji şirketi Eni’nin İran’ın Güney Pars doğalgaz sahasından Türkiye’ye boru hattı inşası için fizibilite çalışması yapmasına karşı çıktığı ortaya çıkmıştı.
- NATO’nun, İran tarafından Hürmüz boğazının kapatılması ve petrol sevkiyatının durmasıyla meydana gelecek enerji krizini engellemek için Batı’nın stratejik koridor oluşturmak istiyor. Stratejik planın hayata geçirilmesi için atılacak ilk adım, ayrı bir Kürt bölgesi yaratılarak Türkiye’nin bölünmesidir. NATO, bu Kürt bölgesi sayesinde Kafkasya’ya doğrudan erişim sağlayabilir. Bu durum, Kafkas petrollerini kontrol etmek ve Rusya’ya karşı düşük yoğunluklu çatışmalar için Çeçenlere destek olmayı sağlar. Bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için denize çıkış şart. Bu da, Türkiye’nin güney kıyılarından ya da Suriye’nin kuzey sahillerinden sağlanabilir.
Kürt koridorunu destekleyenler:
- ABD
- Israil
- PKK-PYD
- Barzani
- Cumhurbaşkanı Gül ve Davutoğlu
- Başbakan Erdoğan (değişken ve güvenilir değil)
- Suriye direnişçiler (değişken ve güvenilir değil)
- Özgür Suriye Ordusu
- Suudi Arabistan
- Katar
Kürt koridoruna karşı olanlar:
- Suriye
- İran
- Irak
- Lübnan
- Türk Milliyetçileri (AKP Karşıtları)
- Rusya
- Çin Halk Cumhuriyeti
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi, gelmiş “Kürt” Koridoruna dayanmıştır. Şu anda Batı Asya’daki cepheleşme “Kürt” Koridoru eksenindedir.
Washington yetkililerinin açıkça ilan ettikleri “Kürt” Koridoru, bir ABD-İsrail koridorudur. Bu koridor, Irak, Suriye ve Türkiye toprakları üzerinde açılıyor ve İran’ın üzerindeki tehdidi ağırlaştırıyor.
Bu durumda Koridor, bir bölme projesidir. Koridordaki saflaşma, bölenler ile bölünmeye direnenler arasındadır.
PYD “Kürt” Koridorunda isteksiz mi?
ABD ve İsrail’in “Kürt” Koridoru siyasetinin en hevesli gücü, PYD’dir. PYD, “Kürt” Koridorunun stratejik kölesidir. ABD-İsrail ikilisinin bu projesine ayaklarından prangalanmıştır.
Zaten PYD yöneticileri açıklamalarıyla da, uygulamalarıyla da Suriye’nin parçalanması planının hizmetinde olduklarını ortaya koyuyorlar. Esad rejiminin yıkılacağını ısrarla vurguluyorlar ve bütün hesapları bu umutlar üzerine kurmuşlardır.
PYD Suriye’ye cephe açmayı red mi ediyor?
Suriye’de BAAS yönetiminin Muhaberat Örgütü, 1998 öncesinde, Abdullah Öcalan üzerinden Suriye’deki Kürt örgütlerini denetliyordu. 15 yıl öncesinin bu ilişkilerinden hareketle PYD’nin bugün Esad yönetimine bağlı olmasını beklemek, ciddi bir yanlıştır.
Unutmayalım, Kürt Koridorunu Esad rejimini yıkarak açacaklar. Bu yolda ilerleyecek olurlarsa, Muhaberat mı kalacaktır ki, PYD’yi gütsün? Kaldı ki, PYD şu anda Esad yönetimini yıkma faaliyetinin boylu boyunca içindedir. Ve Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’nin bir parçası olduğunu iftiharla ilan ediyor.
PYD’nin Özgür Suriye Ordusu’na karşı Esad yönetimi safında çarpıştığı bütünüyle efsanedir. Bunu PKK/PYD’nin kendisi Özgür Gündem gazetesinde verdikleri haberlerle yalanlıyorlar. PYD, Özgür Suriye Ordusu içindeki Tevhid grubuyla birliktedir. Buna karşılık Selahattin Eyyubi Tugayı ile çatıştı. Bu çatışmadan sonra PYD ile Özgür Suriye Ordusu arasında yapılan anlaşmanın birinci maddesinde, “Hep birlikte Esad yönetimine karşı savaşacaklarını” belirtiyorlar (Özgür Gündem, 4 ve 5 Kasım 2012). Özgür Suriye Ordusu ile PYD arasında bir fark aranacaksa, bu fark “Kürt” Koridoruna ilişkin tutumdadır. Özgür Suriye Ordusu, Suriye’nin birliğini savunuyor. PYD ise bölünmeden yanadır.
PYD, Suriye’yi parçalama programında, Suriye muhalefetinden çok daha dizginsizdir. Çünkü Suriyeli muhalifler içinde Suriye’nin birliği kaygıları, ABD ve İsrail’e alet olmalarına rağmen vardır. Bunu Irak’ta da gördük, Mısır’da da görüyoruz. ABD işgaliyle kurulan Irak hükümeti bugün ABD’ye karşı Irak’ın ve Suriye’nin birliğini savunuyor.
PKK ve PYD’nin ise, Suriye’nin birliği diye bir kaygısı yok, tam tersine Suriye’yi bölme harekâtına tam teslim durumundalar.
PYD emperyalizmin oyununun dışında mı?
Bütün varlıklarıyla bu oyunun içindeler. Suriye’nin kuzeyinde Kamışlı merkezli bir egemenlik alanı yaratma peşinde olduklarını açıkça ilan ediyorlar. PKK ve BDP yöneticileri de aynı amaçlarını sık sık belirtiyorlar.
Peki “Kürt” Koridoru siyasetine tam bağımlı olan PKK/PYD/BDP, bu siyasetlerini ABD ve İsrail dışında kiminle hayata geçirecekler?
Suriye’yi parçalamak istiyorlar, Türkiye’ye düşmanlar, Irak’ın bölünmesinden yanalar ve İran’a karşı İsrail operasyonlarında yaptıkları görevler, bütün dünyanın dilinde.
Bölge devletlerine karşı silahlı mücadele yürütenler, ABD ve İsrail oyunu dışında hangi oyunu oynayabilirler?
Bu, stratejik bir denklemdir. Dedikodularla, zaman zaman taktik görüntülerle değişmez.
ABD PKK’yi dizginlemek mi istiyor?
Bu soru şöyle de sorulabilir: ABD’nin PKK’yi ıslah sorunu var mı?
PKK; 1980-1991 arasında Suriye’nin tam denetimindeydi, bu nedenle ABD ve İsrail’e mesafeli olmak zorundaydı. Aksi halde ne Şam’da oturabilir, ne de Bekaa’da kamp kurabilirdi. Öcalan da Şam yönetimine bağımlılığını söylemekten çekinmemiştir.
1991’de ABD emperyalizmi Irak’ı bölünce, PKK siyasetleri bir ay içinde yeniden biçimlendi. ABD Barzani’ye devlet verdiğine göre, aynı olay Türkiye’de olabilirdi. Bu umudu PKK yöneticileri sürekli dile getirdiler ve stratejilerini de bu beklenti üzerine kurdular.
Ancak Abdullah Öcalan’ın Suriye’de barınması, PKK’da çift başlı bir durum yaratıyordu. Kuzey Irak’taki PKK, ABD-İsrail yanlısı stratejisini kararlı olarak uygulayamıyordu, Şam’dan engeller geliyordu. Bunun üzerine Abdullah Öcalan bir CIA operasyonuyla Suriye’den çıkartıldı ve Ankara’ya teslim edildi. Artık PKK, Irak’ın kuzeyinde ABD’nin koruması altındaydı.
E. Org. Ergin Saygun’un Balyoz kitabında anlattığı çok önemli bir olayın üzerinde pek durulmadı, bir tek Melih Aşık gördü o bilgiyi. TSK, 2008 Şubatındaki kış harekâtında, ABD Özel Kuvvetlerinin PKK ile birlikte TSK’ye karşı savaştığını saptamışlardı (Balyoz, s.355).
ABD, PKK’yi ıslah sorununu çoktan halletmiştir. PKK’nin Türkiye’deki silah arkadaşlarına bakınız: TESEV’ler, Sorosgiller, Cengiz Çandarlar, Hasan Cemaller, Taraf’ın Obamacıları, tam tekmil Amerikancı ve İsrailci tayfa. Ve açlık grevlerini destekleyenlere bakınız, Atlantik Lobisi ve kimliğini satmış sözde solcular!
PKK, emperyalizmin oyununda oyuncaktır.
Zaten PKK’nin kendisi kendi konumunun sürekli belirliyor. ABD’ye ve İsrail’e zinhar tavır almaz. Artık Tayyip Erdoğan çevresi bile, PKK’nin ABD ve İsrail himayesinde olduğunu söylüyorlar. Peki bizim solcularımız?
“Kürt” Koridoru mümkün mü?
Deniz Hakan da, çok yerinde olarak “Hayır mümkün değil” diyor.
Çünkü:
1. “Kürt” Koridoru planını bozan Suriye, İran, Irak, Lübnan, Rusya ve Çin var.
2. Türkiye’de Ulus Meydanı gerçeği var. Millî Güçler ayağa kalktı. Koridor planı, Türkiye cephesinden de açmaza girdi.
Ancak bu iki belirleyici gerçeğe Deniz Hakan’ın PYD ve PKK’yi de eklemesi, maliyetleri çok ağır olacak bir yanlıştır. Şöyle diyor:
“… hatta PYD ile PKK’nin bölge dengeleri içinde şimdiye kadarki konumlanışı Amerika-İsrail planlarını boşa çıkarma gücüne sahiptir.”
PKK/BDP Ulus Meydanı’na karşı mevzileniyor
PKK ve BDP, Ulus Meydanı’na karşıdır; hadi yukarda yazdıklarımızı görmüyoruz, bunu da mı görmüyoruz?
Diyarbakır’a Şeyh Sait’i, Tunceli’ye Seyyit Rıza’yı dikenler ile hangi bağımsızlık ve uygarlık savaşı verilebilir?
PKK’nin organı Özgür Gündem’e bakınız, Atatürk baş düşmandır. Aynı Taraf’taki gibi. 29 Ekim’de ayağa kalkan milyonlarca halkın eyleminin tek satırla bile haberi yoktur. Çünkü Ulus Meydanı’ndan yalnız Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğanlar korkmuyor, PKK de korkuyor. Halkın birliği onları bitirir.
Ulus Meydanı, Kürdümüzü sevgiyle kucaklıyor. Ama PKK/BDP, Ulus Meydanı’na, Türkiye halkına düşmanca bakıyor. Evet yalnız devlete değil, Türk kavramına ve Türkiye halkına hep husumetle bakmışlardır. Bunu görmezden gelmenin bedelleri ağırdır.
Ulus Meydanı’na hesap vermek
PKK’den emperyalizme ve gericiliğe karşı olumlu bir duruş beklentisi, gazete köşelerinde yazılabilir ama Ulus Meydanı’nda bunu söyleyemezsiniz. Bu gerçek dışı beklentiler, Kürde sevgiyle bakan ve önemli bir kısmı da Kürt kökenli olan halkın içinde karşılık bulmaz. Bu gerçek dışı umutlara kapılanların peşinden hiç kimse gitmez.
PKK’den beklentiler, Ulus Meydanı’nda, Türkiye’nin milli ve çağdaş birikimi içinde yapayalnız kalma nedenidir. Halkın ve ileri güçlerin PKK’yi yerli yerine oturtan bu tutumu, çok yerindedir ve devrimcidir.
Kemalist Devrim düşmanlığı önümüzdeki devrime düşmanlıktır
PKK/BDP, açıkça ve kesin tavırla Kemalist Devrime ve Millî Devlete karşı mevzilenmişlerdir, hem de silahla! Kemalist Devrime karşı mevzilenmek, Türkiye’nin önündeki devrime karşı mevzilenmektir; yoksa bir tarih tartışması değildir.
Kemalist Devrim düşmanlarıyla ve Şeyh Sait takipçileriyle hangi işi yapabilirsiniz?
Kaldı ki, PKK’nin ABD emperyalizminden rol talep eden silahlı bölücülüğü, devletin kararlılığı ve yaptırım gücüyle bertaraf edilebilir. Ters hayaller yaymak çok yanlıştır ve halk yönetimi için mücadelenin dışına düşmekle sonuçlanır.
Ulus Meydanı Güneydoğumuzu kucaklayacak
Ama şunu da görmeliyiz: Ulus Meydanlarında yükselen halk hareketi, göreceksiniz, Güneydoğu’da dalgalanma yaratacak, Kürdümüzün gözü Türkiye’ye dönecektir. Ulus Meydanı, Kürdümüzü kazanacaktır, hiç şüpheniz olmasın.
O zaman yine göreceksiniz PKK çıkmaza girecek ve bölünecektir.
Ulus Meydanı stratejisi, aynı zamanda Kürdümüzü Millî Hükümet mücadelesine kazanma yoludur.
Ulus Meydanı’nda karşılığı olmayan beklentiler, gerçek dışıdır ve daha önemlisi, halk hareketinin dışına düşme nedenidir.
Kaynaklar:
- Aydınlık
- NSNBC
- Agha H. Amin
- Doğu Perinçek
1860 Osmanlı İmparatorlugu Küçük Asya Haritası (Tam boy için resmin üzerine tıklayınız 2993 x 2114 pix)