ÖNCÜLÜĞÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÖNCÜLÜĞÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2020 Pazar

ATATÜRK’ÜN BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİNDEKİ ÖNCÜLÜĞÜ

ATATÜRK’ÜN BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİNDEKİ ÖNCÜLÜĞÜ


Ayten DİRİER
mardintoplumsaldayanisma@hotmail.com
20 Mayıs 2014 
Salı 07:16 


1- BAĞIMSIZLIĞIN ANLAMI

Siyasî bağımsızlık, devletin Devletler Hukuku tarafından kendisine tanıdığı bir milletlerarası yetkidir. Bağımsız devlet, diğer devletlerle olan ilişkilerinde,

Devletler hukukunun tanıdığı bu yetkileri serbestçe kullanır ve milletlerarası yükümlülükleri de serbestçe yerine getirir.

Devletler hukukuna göre bağımsızlık, diğer bir devlete veya milletlerarası bir
kuruluşa bağlı olmamak demektir.

2-ATATÜRK’E GÖRE BAĞIMSIZLIK

Umutsuzluğun en koyu karanlığına düşen Türk milleti için tek umut ışığı, geniş ve şerefli tarihinden aldığı bağımsız yaşama bilinci ve azmi idi. Bu nedenle kurtuluş parolası “Ya İstiklâl, Ya Ölüm!” oldu.

Yıllar öncesinden;

“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?”
diye haykıran vatan şairi Namık Kemal’e, Mustafa Kemal şöyle karşılık veriyordu:

“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,

Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini.”

Nitekim Amasya Genelgesi’nden itibaren, Sivas ve Erzurum Kongreleri’nin kararı ve Ankara’da kurulan T.B.M.M’nin hedefi hür ve bağımsız yaşamayı gerçekleştirme ve bu yolda düşmanlara karşı savaşmak idi. Kurtuluş Savaşı, hürriyete ve bağımsızlığa derin bir aşkı olan milletin şahlanması, zulûm ve baskıya, haksızlığa karşı direnmesidir. Millî egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni Türk Devleti’nin kurulması ve onurlu bir millet olarak insanlık ailesi içinde yaşaması yeni kurulan devletin temel politikası olmuştur. Kurtuluş Savaşını izleyen yıllarda, yeni devletin diğer devletlerle olan ilişkilerinde siyasî bağımsızlığa verilen önem; politik tutumun özünü, temelini oluşturmuştur.

Atatürk, Türk milletinin bağımsızlığına özel bir değer vermiş, esir yaşamaktansa, mahvolmanın daha iyi olacağını, tanınmış parolası ile bütün dünyaya ilan etmiştir:

“Türk’ün haysiyet ve şerefi çok yüksek ve büyüktür. Öyle bir millet esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir. Bunun için, YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!”

“Ne kadar zengin ve müreffeh (gönençli) olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmaktan yüksek bir davranışa layık olamaz.”

Sanki çağlar ötesinden, MÖ.44’te “Türkü Türke kırdırarak” egemenlik altına almaya çalışan Çinlilerin, bağlaşığı Hunlarla yüzbine ulaşan orduyla bir kalede kıstırdıkları Hun hükümdarı Çi-Çi Yabgu ve yanındaki 1518 kişi dirilmiş, esarete karşı haykırıyordu:

“Boyun eğmeyeceğiz. Çünkü bu, şan ve şerefle yaşamış olan ecdadımıza karşı büyük bir ihanet olur. Atalarımız, bizlere geniş ülkelerle birlikte hürriyet ve istiklâli de emanet ettiler. Savaşçı ve süvari hayatımız sayesinde yabancıları titreten bir millet olduk. Korumakla vazifeli bulunduğumuz bütün bu emanetleri, adi bir ömür uğruna fedâ edemeyiz. Hepimizin bildiği gibi savaşta erlerin kaderi ölümdür. Biz ölsek de kahramanlığımızın şanı yaşayacak. Çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaktır”.

Bağımsızlıktan yoksun bir milletin uygar devletler topluluğunda yaşayamayacağını, yaşamaya hakkı olmadığını büyük Nutuk’ta veciz bir şekilde belirten Atatürk, böyle bir olgu karşısında Türk halkının durumunu şöyle dile getirmiştir:

“Türkiye halkı asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli, yaşamak için şart saymış bir milletin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklâlsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.”

Atatürk bir diğer konuşmasında da Türk devleti’nin bağımsızlığına verilen önemi açıklayarak, ebedî niteliğini değerlendirmiştir:

“Türkiye Devleti’nin istiklâli kutsaldır. O ebediyen güvenilir ellerde olmalı ve korunmalıdır.”

*Atatürk bağımsızlıktan tam bağımsızlık, kısıntısız, kayıtsız ve şartsız bağımsızlık anlamaktadır:

“Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir.” (1921

“Tam istiklâl denildiği zaman, gerçekten siyasî, malî, ekonomik, adlî, askerî ve kültürel gibi her sahada tam istiklâl ve tam serbesti demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden mahrumiyet, millet ve memleketin tam manasıyla bütün istiklâlden mahrumiyeti demektir.”(1922)
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” (1923)

“Ekonomik açıdan zayıf olan bir ulus yoksulluktan kurtulamaz. Güçlü bir uygarlığa, refaha ve mutluluğa kavuşamaz; sosyal ve siyasi hastalıklardan yakasını kurtaramaz.” (1924)

“Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine özgü bir siyasi fikre sahip olmak, seçtiği dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve özgürlüğüne sahiptir. Kimsenin vicdanına ve düşüncesine engel olunamaz.” (1925)

“Din bir vicdan işidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve düşünmeye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya özen gösteriyor, eyleme dönüşen, tasarruftan sakınıyoruz.” (1925)

“Kadınlarımız da bizim gibi kavrayışlı ve düşünceli insanlardır. Onlara ahlaka ait kutsal kavramları telkin etmek, milli ahlakımızı anlatmak ve onların beyinlerini nur ile temizlemekle donatmak esası üzerinde bulunduktan sonra fazla bencilliğe gerek duyulmaz.” (1925)

“Bağımsızlığını, varlığını emin görmek isteyen ulusların önüne hiçbir yasal sınır çekilemez.”

"Bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler açılımı bulundu. Halbuki hangi bağımsızlık vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir hadise kaydetmemiştir."

Kendi çıkarları için kan döken, insan ve insanlık duygusunu yok sayan emperyalistlerin ezdiği uluslar için düşüncelerini, 1933 Martında bir gece sabaha karşı Mısır Elçiliğinde konukluktan ayrılırken elçiye şöyle açıklayarak, geleceğin müjdesini verir:

“Doğudan doğacak olan güneşe bakınız. Bugün güneşin ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu uluslarının da uyanışlarını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak olan çok kardeş ulus vardır. Onların yeniden doğuşu, kuşkusuz ki ilerlemeye ve gönence yönelik olarak görülecektir. Bu uluslar bütün güçlüklere ve bütün engellere karşın galip çıkacaklar ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerine uluslar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımı gözetmeyen ye işbirliği egemen olacaktır. Size bu sözleri söyleyen Cumhurbaşkanı değil, sadece Türk Ulusunun bir bireyi olarak Mustafa Kemal’dir. Buna özellikle dikkatinizi çekerim”

3-ATATÜRK’ÜN BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİNDEKİ ÖNCÜLÜĞÜ

Emperyalizme karşı ilk bağımsızlık hareketini XVIII. Yüzyılda başlatan Amerikalıların ardından, böyle güçlü bir hareketi XX. Yüzyılda M.Kemal Atatürk başlatmıştır. Türk Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla sonuçlanması, emperyalizmin pençesinde inim inim inleyen esir milletlere umut ışığı olmuş, Asya’dan Afrika’ya bu uğurda savaşanlara bayrak olmuştur. Fransızlara karşı savaşan Cezayirli askerlerin göğüs cebinde Atatürk’ün kalpaklı resmi, Asya’da, Güney ve Orta Amerika’da adı dillerde esin kaynağı olmuştur. Esir milletler sadece kurtuluş savaşlarında değil, çağdaşlaşma hareketlerinde de onu örnek aldılar.

19l9’da devletlerarası sorunları çözmek ve barışı sağlamak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti’ne 1939 yılına kadar 60 ülke üye olurken, günümüzde Birleşmiş Milletlere üye 191 devlet bulunmaktadır. Milletler Cemiyeti’ne ilk davetli(6 Temmuz 1932'de üyeliğe davet etmiş, 9 Temmuz'da TBMM giriş davetini onaylamış ve 18 Temmuz 1932'de resmen üye) onurunu taşıyan Modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün bağımsızlık hareketlerindeki öncülüğünü düşmanı ve onu örnek alan liderlerin ağzından dillendirelim:

*1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Türk düşmanı olarak bilinen Başbakanı D.Lloyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştır: 
"Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi."

* Aristide Briand - Fransız Başbakanı, 1921 

"Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahramanla andlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum." 

* Sir Charles Townshend - İngiliz Generali, 1922 
"Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var." 

* Ernest Hemingway - Amerikalı Romancı, Yazar, 1922 
"Marmara kıyısındaki sıcak, toz toprak içinde, eciş bücüş yollu ikinci sınıf kıyı kasabası Mudanya'da, Batı ile Doğu karşı karşıya geldiler. İsmet Paşa'yla görüşecek Müttefik generallerini taşıyan İngiliz sancak gemisi Iron Duke'ın kül rengi öldürücü kulelerine rağmen, Batılılar buraya barış dilenmeye geliyordu; yoksa barış istemeye, ya da şartlarını dikte ettirmeye değil... Bu görüşmeler, Avrupa'nın Asya üzerindeki egemenliğinin sonunu gösteriyor. Çünkü Mustafa Kemal, herkesin bildiği gibi, Yunanlıları silip süpürmüştü." 
* Claude Farrere - Fransız Yazar ve Diplomat, 1930 
"Sevr'den sonra Türkiye'nin öldüğünü sanmıştım. Ama Türkiye yaşıyor; hem, Mustafa Kemal başına geçeli beri öylesine canlı yaşıyor ki; bir Lloyd George'un bütün çabaları, bütün imkânları, sağduyuya meydan okuyan bu şiddetli yaşama isteğinin karşısında erimekten başka bir şey yapamıyor..." 
Edouard Herriot - Fransa Başbakanı, 1933 
" Paşa, size nasıl hayran olmayayım? Ben Fransa'da laik bir hükümet kurmuştum. Bu hükümeti Papa'nın Paris'teki temsilcisinin yardımı ile papazlar devirdi. Sizse bir Halifeyi kovdunuz ve gerçek anlamıyla laik bir devlet kurdunuz. Siz, bu taassup içinde laikliği bu topluma nasıl kabul ettirdiniz? Dehanızın büyük eseri laik bir Türkiye yaratmak olmuştur." 
* Eleftherios Venizelos - Yunanistan Başbakanı, 1933 
"Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir." 
* EL-EYYAM Gazetesi, Şam- 1938
"Atatürk'ün ölümü yalnız Türk Milleti için değil, onun örneğine çok muhtaç olan bütün Doğu milletleri için en büyük kayıptır.” 

Elifba Gazetesi, Şam- 1938

"Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi. Hayatını milleti'nin mutluluğuna adadı, bu uğurda genç yaşda hayata gözlerini kapadı.” 
İzvestia Gazetesi, Moskova, 1938
”Adı, Türk Milleti'nin millî kurtuluş savaşında ve Türkiye'nin siyasi alanda yeniden örgütlenmesine gayet sıkı bir surette bağlı olan Kemal Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için, gerekse bütün dostları için derinliği ölçülmez bir kayıptır. Türk Milleti'nin en samimi dostları arasında bulunan Sovyetler, zamanımızın bu örneksiz devlet adamının öneminden dolayı derin bir acı içindedirler.” 
* Uluslararası Kadınlar Birliği Delegesi, Prenses Aleksandrina
”Atatürk, dünya üzerinde yeni bir devir açmış bir insandır. Ben, O'nun Türk kadınlarına hak vererek ve bir ülkede anayı, yakışır olduğu yüceliğe eriştirerek Batı'ya ders verdiğini nasıl unuturum.” 
* Arriba Gazetesi, Portekiz, 1938 
”Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz O'na yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır.” 
* El-Mısri Gazetesi, Mısır, 11 Kasım 1938
”Uzun bir yol aşılmış, yüce bir eser ortaya konmuş, bir çok zaferler elde edilmiştir. Bütün bunlar Atatürk'ün eseridir. Atatürk'ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O; büsbütün başka bir insandı.”
* Eski Ujsag. Macar
” Yüzyılımızda, 'olmayacak hiçbir şey yoktur' şeklindeki tarihi gerçeği ispatlayan ilk adam olmuştur.”
* An Nahar, Beyrut 
”Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir.” 
* The Japan Chronicle, Kobe
”Yüzyıldanberi Küçük Asya'nın çıkardığı en büyük lider.” 
* Franklin Roosevelt - ABD Başkanı, 1938 
"Beyaz Saray'daki görevim tamamlanınca ilk yapmak istediğim şey, zamanımızın bu en dikkate değer şahsiyetini ülkesinde ziyaret etmekti. Kader buna izin vermedi... Bu çapta insanlar dünyaya sık gelmezler." 
* Bayan Sucheta KRIPALANI, Hint Parlamento Heyeti Başkanı
”Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletler önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.”
* Fransız, Berthe Georges-Gaulis“Denilebilir ki onsuz, İslâm alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti.” 
* Fransız Gazetesi Sanerwin
”Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felâketinin içine sürüklemişlerdir.” 
* L'Illustration, Fransa
”Tarih çok büyükler gördü. İskenderler'i, Napolyon'ları, Washington'ları gördü. Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı.”
* National Tidence Gazetesi, Danimarka, 11 Kasım 1938
”Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir.”
* Libre Belgique Gazetesi
”Türkiye'nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir. 
Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk'tür.”
* Alman Askeri Dergisi Vissen Und Vehr
”Bir yenilginin uçurumuna düştüğü halde, ilkin neticesiz sanılan İstiklâl Mücadelesini yapan Türk Milleti, önünde saygıyla eğilmeden bu satırlara son veremez. 
Zafer neşesiyle kendinden geçmiş bir diplomasinin kararını 'hayır' diyerek yırtmak ve yüzlerine fırlatmak örneğini biz Almanlar, Türklere borçluyuz.” 
* Tahran Gazetesi, İran, 1939 
“İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk'ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar.” 
* Muhammet Ali Cinnah-Kaidiâzam, Pakistan Cumhurbaşkanı, 1954 
”O, Türkiye'yi kurmakla bütün dünya uluslarına Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu ispat etti. Kemal Atatürk'ün ölümüyle Müslüman dünyası en büyük kahramanını kaybetmiştir. Atatürk gibi bir önder önlerinde bir ilham kaynağı olarak dikildiği halde Hind Müslümanları bugünkü durumlarına hâlâ razı olacaklar mı? 
* Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958
”Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal'i mutlaka kıskanırdı. 
Atatürk, bütün Asya kıtasının Ata'sıdır.”
* Muhammed İkbal - Pakistan Milli Şairi, 1958 
"Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken O'nun bakışıyla cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik." 
* Muhammed Eyüp Han - Pakistan Devlet Başkanı, 1963 
"Kemal Atatürk yalnız bu yüzyılın en büyük liderlerinden biri değildir. Biz Pakistan'da Onu, gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. O, yalnız sizin ulusunuzun sevgili önderi değildir. Dünyadaki bütün Müslümanlar gözlerini sevgi ve hayranlık duygularıyla Ona çevirmişlerdir." 
* Jawaharlal Nehru - Hindistan Başkanı, 1963 
"Kemal Atatürk veya bizim Onu o zamanlar tanıdığımız ismiyle Kemal Paşa, gençlik günlerimde benim kahramanımdı. Büyük devrimlerini okuduğum zaman çok duygulandım. Türkiye'yi modernleştirme yolunda Atatürk'ün giriştiği genel çabayı büyük bir takdirle karşıladım. O'nun dinamizmi, yılmaz ve yorulmak bilmezliği insanda büyük bir etki yaratıyor. O, Doğu'da modern çağın yapıcılarından biridir. Onun en büyük hayranları arasında bulunmakta devam ediyor."
* Ben Gurion, İsrail Başbakanı, 1963) 
“Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılâpçı olmuştur.' 
* Habib BURGİBA, Tunus Devlet Başkanı, 1965
Sakarya Savaşı, Sakarya Zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar, kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemezmiyim, onun ruhuna kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım? 
* W. Somerset Maugham - İngiliz Romancı, Yazar, 1953 
"Bir insanın değerinin en belirli ölçüsü kendi alanındaki üstünlüğünü dostuna düşmanına kabul ettirebilmesindedir. İşte Atatürk bu yüceliğe ermiş dâhilerden biridir. Bir ihtilâlci olarak modern Türkiye'yi yaratmış, davasında muzaffer olmuş ve yüzyılımızın büyük devlet adamları arasına katılmıştır." 
* Dwight D. Eisenhower - ABD Başkanı, 1953 
"Kemal Atatürk için daimi bir anıt tesisi münasebetiyle Türkiye'ye tebriklerimi arz ile gurur duyuyorum. O'nun gösterdiği yolda yürüyen büyük ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı olmuş zâtâ çok yerinde bir saygıdır." 
* Lord Kinross - İngiliz Devlet Adamı, 1960 
"Atatürk, tarih boyunca gelip geçmiş en büyük devlet adamlarından biridir. Hiç bir zaman yaşadığı zamanın üzerinde durmamış, ileriyi görerek ona göre iş yapmıştır. Atatürk'ü Mussolini ve Hitler gibi yöneticilerden ayıran nokta işte bu niteliktir. Onlar her yaptıklannda kendilerini düşünerek hareket ediyorlardı. Atatürk, kendisinden ötesini, 2030 yıl ilerisini görerek hareket ederdi." 
* Kurt Georg Kiesinger -Federal Almanya Başbakanı, 1968 
"Ben Türk Alman dostluğunu yakından tanıyan bir neslin çocuğuyum. Küçük yaşımda bir adamın kahramanlıklarını, yaptığı hizmetleri, ülkesi için giriştiği özverileri gördüm. Bu adam Mustafa Kemal'di. Bugün daha iyi kavrıyorum ki, o insan büyük bir devlet adamıydı. Büyüktü, çünkü, ölçüyü korumasını her zaman bildi ve eserini tehlikeye sokacak sınırları aşamadı. Yürekliliğin ve kendi yürekliliğinin sınırlarını da çizebilecek kadar anlayışlıydı
* Fidel Castro – KÜBA Devlet Başkanı
"Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. 1919'da Anadolu'dan emperyalistleri atmak için, Bandırma gemisiyle Samsun'a çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri kovmak için Granma gemisiyle Havana'ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık. Ben de devrim gerçekleştirdim ama Atatürk'ün yaptıklarını yapamazdım. Türkler sağdan sola doğru yazarken Harf Devrimi ile tam tersi yönde yazmaya başladı. Kıyafet Devrimi ve Medeni Kanun'la kadınlara getirilen statü çok önemliydi. Ona ve devrimlerine hayranım. Kendinize başka bir önder aramayın." 

KAYNAKLAR

1-A.Afet İnan : M.Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım,(Atatürk’ün el yazısıyla), Ankara-1969
2-M.Kemal Atatürk: NUTUK, Ankara 1975
3-Enver Ziya Karal: Atatürk’ten Düşünceler, Ankara-1969
4-Genel Kurmay Bşk.lığı: ATATÜRKÇÜLÜK-I, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, s.43-47, M.E.Basımevi, İstanbul-1984
5-G.A.T.S.E.B.Yay. ATATÜRK-Komutan-Devrimci ve Devlet Adamı Yönleriyle, Ankara-1980
6-Hamza Eravşar: Çi-Çi Yabguhttp://www.milliyetciforum.com/ci-ci-yabgu-1316.html-
7-Hamza Eroğlu: Türk Devrim Tarihi, İstanbul-1982
8-H.Nail Kubalı : Türk Devrim(İnkılâp) Tarihi,İstanbul-1973
9-Hüseyin Cevizoğlu: Atatürkçülük, 1973
10-Muzaffer Ender: Ağlayan Dünya, İstanbul-1964
11- Sami N. Özerdim: Atatürkçü'nün El Kitabı, Ankara-1981
12-Suna Kili       : Türk Devrim tarihi, Ankara-1982
13-Genel Türk Tarihi ders notlarım.
14-Ayten Dirier : Atatürk İlkeleri, İzmir -1984


https://www.artukluhaber.net/yazar-ataturk%C2%92un_bagimsizlik_hareketlerindeki_onculugu-934.html

***