UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 21
Hande Birinci,
5/9/2000 - 11:00
Atin,
Tarık Ümit'i kimler kaçırıp yok ettiyse, bunun hesabını vermelidirler.
Ülkeyi dağ başına çevirip, kendi kendilerine "insan öldürme yetkisi" verenler muhakkak adalete hesap vermeli, Tarık Ümit'i ne sebeple ortadan kaldırdıklarını açıklamalıdırlar.
Tarık Ümit, ne PKK'lı, ne de başka bir örgüt mensubudur. Tarık Ümit, kaçırıldığı tarihte MİT'e kayıtlı bir elemandır. Yani MİT Kanununa göre MİT Mensubudur.
Bizi Sattı
Bir zamanlar kendini devlet zanneden Korkut Eken, bir telefon konuşmasında zamanın Kontr-Terör Merkezi Başkanı Eymür'e "Tarık bizi sattı, ihanet etti, bunun hesabını hayatınla ödeyecek" demişti.
Eymür'ün "Ne yaptı, ben de bileyim. Sen bu adamın evine, yazlığına gider kalırdın. Adam sana tehlikedesin diye altındaki zırhlı arabayı çıkartıp hediye etti, paran olmayınca gidip ondan alırdın, o zaman iyi di de şimdi ne oldu? Adamı öldürecek kadar neden kızıyorsun? Söyle ben de bileyim. Biz de onunla çalışıyoruz. Bir ihaneti varsa bilmek isterim" suallerine cevap vermeyen Eken, sadece "o kendisi bilir" demekle yetinmişti.
Eken aynı tarihlerde, aynı tehdidi telefonuna çıkmayan Tarık Ümit'in odacısı "Ali'ye de tekrarladı. O zamanlar, kendini her şeye muktedir gören Eken, şimdi gazetelere "Eymür niye böyle davranıyor anlamıyorum?" diye beyanat veriyor.
İnsan ağzında çıkan sözlere sahip çıkmalı değil mi?
Korkut Eken'in, Tarık Ümit'in ortadan yok olmasında rol aldığını iddia etmiyoruz. Elimizde böyle bir delil yok. Ancak Korkut Eken'in iki kişiyi tehdit ettiğinin şahidiyiz:
Tarık Ümit ve Yeşil Kod Mahmut Yıldırım.
Ne olduysa oldu ve ikisi de ortalardan kayboldular.
Kanaatimizce bu konuyu en iyi aydınlatabilecek kişi yine Korkut Eken'dir.
Bu konulara tekrar dönmek üzere şimdi sözü Tarık Ümit'in kızı Hande'ye bırakalım:
Hande Anlatıyor
Hande Birinci
TBMM - 08.01.1997
BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Şimdi, Hande Birinci'yi dinleyeceğiz. Hoş geldiniz.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kimliğinizi bildirerek, tam kimlik bildirerek başlayın.
BAŞKAN - Kendiniz kısaca tanıtıp; ondan sonra, bizim sizi niye çağırdığımızı biliyorsunuz. Babanızdan rahmetli -veya inşallah hayattadır; bilemiyoruz tabiî gerçeği- Tarık Ümit'in öldürülme veya kaçırılma olayıyla ilgili bilginize başvurmak için çağırdık. Bu konuda bildiğinizi bize anlatacaksınız; ondan sonra, bizim sorularımız varsa, soracağız; ama, önce kendinizi kısaca tanıtıp, konuya gelin. Buyurun.
HANDE BİRİNCİ - Tarık Ümit'in kızıyım.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Adınız, soyadınız?
HANDE BİRİNCİ - Hande Birinci.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kiminle evlisiniz?
HANDE BİRİNCİ - Dahi Birinci. 1972 doğumluyum; Mayıs.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ne iş yapıyorsunuz?
HANDE BİRİNCİ - Ben çalışmıyorum şu anda.
BAŞKAN - Öğrenim durumunuz?
HANDE BİRİNCİ - Ortaokul mezunu.
BAŞKAN - Buyurun; olayı anlatın.
HANDE BİRİNCİ - İlk baştan, 2 Martta, en son, babam, gündüz, Yaman Hakkı ile görüşmüş.
Hakkı Yaman Namlı
BAŞKAN - Yaman Hakkı kim?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kim bu?
HANDE BİRİNCİ - Yaman Hakkı, Kıbrıs Bankasındaki müdür. Kıbrıs'ta bir banka var, ikisi ortak. Başka ortaklar var; onları bilemiyorum.
BAŞKAN - 1994?..
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - 1995.
HANDE BİRİNCİ - 1995.
METİN ÖNEY (İzmir) - Notlarınız varsa, oradan da bakabilirsiniz.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Notlarınıza bakın.
HANDE BİRİNCİ - Şöyle: Yaman Hakkı'nın da, şu telefonla, bankanın adresi ve telefon numarası; o adamı bulabilirler; en azından ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Banda geçsin diye söylüyorum: Tarık Ümit' in verdiği kartta, First Merchant Bank Limited, 1 . Kubilay Altaylı Street, Lefkoşa, TRNC, Mersin 10- Turkey. Telefon numarası: (90) 392 - 227 53 73, Fax: (90) 392 - 392 227 53 77, Telex: 57 376 FMBA TK.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
Divan Pastahanesi'nde Son Yemek
HANDE BİRİNCİ - 3 Mart 1995'te, Erenköy Divan Pastanesinde. İlk önce, sadece
babam oraya gitmiş. Çok daha, 1988 senesinden beri, ilk önce Erenköy'de oturduğumuz için, oradaki eski garsonlar, babamı tanıyor; onlardan öğrendik. O, oturup, iki şahsı bekliyormuş. İki kişi geldi sonradan; onlar da, Ziya ve Ayhan adlı iki tane polis memuru oldukları sonradan çıkıyor ortaya, Ahmet Altıntaş'ın araştırması sonucu öğreniyorum.
BAŞKAN - Kim Ahmet Altıntaş?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Jandarma astsubayı.
HANDE BİRİNCİ -JİTEM. Babam oradayken, onun, tanıdık, eski bir arkadaşı, tesadüfen, bayram öncesi olduğu için, o, Divan Pastanesinden bir alışveriş için oraya gitmiş. Babamı görüyor "merhaba" diyorlar, oturuyorlar, konuşuyorlar.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İsmi?..
HANDE BİRİNCİ - İsmi ... Onu ben bilemiyorum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Arkadaşının ismi?
HANDE BİRİNCİ - İşte, o ismi ... Ben, kendisini şahsen tanıyorum.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Babasının arkadaşı.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İşte, babasının arkadaşının ismini soruyorum.
HANDE BİRİNCİ - Onu şahsen ben tanımadığım için, söyleyemeyeceğim; ama, Ahmet Altıntaş, onunla görüşmüş olmalı.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bayramdan kaç gün önce?
HANDE BİRİNCİ -3 Mart.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bayram ne gün?
HANDE BİRİNCİ - O kadarını bilemeyeceğim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Peki, biz buluruz.
BAŞKAN - Konuyu kendisi anlatsın, ondan sonra ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, dedi ya "çikolata almak için çağırmış" bayramdan öncesinin ne kadar önemi var.
İbrahim Bey Bekliyor
HANDE BİRİNCİ - Demek ki, cuma günüydü herhalde; cumartesi, hafta sonu da bayramdı; yani, 5-6 Mart, herhalde, bayramdı. Babamın arkadaşı olan şahısla bir ara oturmuşlar, Ziya ve Ayhan adındaki iki polis memuru varken "İbrahim Ağabey gelemedi; fakat, o seni evde bekliyor, ona gideceğiz" demişler. Ondan sonra, zaten "İbrahim Abi gelemedi , fakat seni evde bekliyor, ona gideceğiz" demişler. Ondan sonra zaten babamın arkadaşı ayrılmış. Babamın arabasının oralarda park etmiş olup olmadığını sormuşlar, kendisiyle ben görüşmedim, babamın arabası orada park edilmemiş, pastanenin önünde yokmuş araba sonra o şahıs ayrıldı, herhalde babam, iki polis memuru, İbrahim Abi denen kimse artık, İbrahim Şahin mi bilemiyorum, ona gidilmiş, ondan sonra da bir daha da alınamadı. 4 Mart’ta da benim haberim oldu. Adapazarı’nda oturduğum için babamın eve gelip gelmediğini bilemediğimden dolayı 4 Mart öğle üzeri 13:30 sıralarında benim haberim oldu. Hemen Silivri'de arabanın bulunduğu yere gittik, oradaki jandarma geldi ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Bir dakika; karıştı.
HANDE BİRİNCİ- Nesi karıştı?
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- "3 Mart’ta hadise oldu, 4 Mart’ta benim haberim oldu" dediniz. Arabanın bulunuş anını , saatini söyleyin.
HANDE BİRİNCİ - Arabanın bulunuş saati, gece yarısı, herhalde sabaha karşı, Silivri'de oturan, ikamet eden bir şahıs arabayı görüyor. Önce, bir yere giderken görüyor, dönüşte hâlâ orada olduğunu görünce ilgisini çekiyor. Bakıyor, arabanın kapısı açık, torpido gözünde ameliyat - babam daha önce ameliyat olmuştu, onun, hastanenin- faturası çıkıyor. Ondan dolayı da Cemalettin Ümit, babamın amcası, doktor olduğundan dolayı ona haber geliyor, ameliyat eden şahıs, aynı hastanede çalıştıklarından dolayı Cemalettin Ümit'e geliyor haber, o da bana telefon açıyor; "babanın arabası terk edilmiş şekilde bulundu" diye, ben de hemen Adapazarı'ndan hareket edip gidiyorum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Şimdi oldu, evet. Kopuk kopuk olunca bağlantı kurulamadı.
HANDE BİRİNCİ- Tabiî, sorunuz. Biraz heyecanlıyım da.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Sormak değil, siz devam edin efendim; biz sizin burada ifadenizi alıyor değiliz, bilgi almaya çalışıyoruz, rahat olun.
Araba Kaçakçılığı mı?
HANDE BİRİNCİ - Jandarmaya gittik. Orada arabanın üzerindeki plaka sahte plaka olduğundan dolayı ilk önce jandarma bizi alıkoydu, plaka sahte olduğundan dolayı; araba kaçakçılığı olabilir diye. Daha sonra ben evde, bunlar da plaka istediğine dair yazılar ... (Bu esnada, Hande Birinci, elindeki A - 4 ebadındaki sarı bir zarftan çıkardığı 5 sayfa belgeyi komisyona verdi) Sonra biz eve gittik. Daha sonra Cumartesi günü Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı’na gittim, dilekçe verdim, babam şu tarihte kayboldu, bir haber alamadım, hayatından endişe duyuyoruz diye bir dilekçe verdim. Olaylar böyle oldu.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Anneniz hayatta değil mi?
HANDE BİRİNCİ- Annem 1991 senesinde vefat etti.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Babanız yalnız yaşıyor?
HANDE BİRİNCİ- Evet, o esnada yalnız yaşıyor. Daha önce birlikte, aynı evde oturdukları bir hanım var, kaybolmadan bir altı ay önce evlerini ayırdılar. Olayın olduğu esnada babam tek başına oturuyordu.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel)- Babanız ne iş yapardı?
HANDE BİRİNCİ - Serbest ticaret. En son, Rusya karışmadan önce, mal karşılığı, deri, gübre karşılığında, değiş - tokuş üzerine çalışıyorlardı, Rusya karışınca iş devam etmedi.
Kıbrıs'taki Banka
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kıbrıs'ta banka sahibi miydi?
HANDE BİRİNCİ - Kıbrıs’taki bankanın, kartı verdim, ortaklarından bir tanesi. Son zamanlarda tek uğraştığı iş oydu. Başka bir ticarî iş bilmiyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, banka kuracak kadar mal varlığı fazla mıdır veya ticaretten elde ettiği gelir?
HANDE BİRİNCİ - Yani şu anda oturduğu, Kızıltoprak'taki ev, tapuya gittiğimizde onun üstüne çıkmadı; başka şahıs üstüneydi. Vaktinde borç para almış ve karşılığında evin tapusunu vermiş, parayı geri ödeyince tapuyu geri vereceklerdi ama öyle bir şey olmadı. Oturduğu ev yok. Tuzla'da bir ev vardı, yazlık, o da banka ipotek vardı , o da öyle satıldı. Şu anda banka hesabı falan hiçbir şey yok. Sadece Kıbrıs bankası, bir de yazıhane var .
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ne kadar hissesi var Kıbrıs Bankasında?
HANDE BİRİNCİ- Ezbere bilmiyorum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Kayıp olduğu için henüz veraset yok tabiî.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizden başka çocuğu var mı?
HANDE BİRİNCİ - Ablam var, Almanya'da yaşıyor.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Siz de Almanya'da yaşıyordunuz herhalde?
HANDE BİRİNCİ - Daha önce orada kaldığım zamanlar oldu, burada
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Peki , Mehmet Eymür ile aranızda geçen konuşmayı ...
Eymür'e O Anda Güvenemedim
HANDE BİRİNCİ- Olaydan sonra Mehmet Eymür bize telefon açtı, iki tane arkadaşını yolladı. "Babanın kaybolmasında Korkut Eken'in bildiğim kadarıyla rolü var" dedi. "İfade vermeye gittiğinde onun ismini söyleyebilirsin" dedi fakat ben o anda öyle bir şey yapmadım, babam kayboldu, hayatından endişe ediyorum dedim, fakat Korkut Eken'in ismini vermedim, çünkü ben onların hepsini bir arada arkadaş olarak bildiğimden dolayı o anda güvenemedim. Bildiğim kadarıyla Mehmet Eymür de, Korkut Eken de babamın arkadaşı ... MİT'te çalışan bir şahıs olarak Tarık Ümit, onları tanıyordu tabiî ki. 1988 yılında yayınlanan MİT raporunda, orada yazılı, o zaman Korkut Eken de, Mehmet Eymür de MİT'te idi. Sonradan yolları ayrıldı. Ben gittim bir kere Mehmet Eymür'e. Aynı şeyi söyledi. Kaybolduğunu öğrendiğimizde Mehmet Ağar'ı aradım. Tarık Ümit, aldığım duyumlara göre sizin elinizde dedim, bildiğim kadarıyla "öyle bir şey yok" demiş Mehmet Ağar. Daha sonra İbrahim Şahin'i de aramış, o da direk bir yanıt vermemiş; "bakarız, ederiz, öyle bir şahıs yok ..."
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Kim aramış; siz mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır; Mehmet Eymür aramış.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük)- Bu bilgiyi nereden öğrendiniz?
JİTEM'ci Ahmet Altıntaş
HANDE BİRİNCİ- Mehmet Eymür kendisi söyledi. Sonra JİTEM'ci Ahmet Altıntaş geldi ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Geldi mi?
HANDE BİRİNCİ - Bize geldi. En son, babamın cep telefonu listesini almış, oradan bazı şahısları, isimleri sordu; "tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz?" diye. Yani, şu anda, o zamanki olaylar bunlar.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Kimlerdi sorduğu isimler?
HANDE BİRİNCİ- Çoğunu, hiçbirini tanımadım sorduğu isimlerin. Aklımda yok. Bir tek Avşar Kader veya Kaderoğlu mu, o isim aklımda, o ismi sordu, öyle bir şahsı hiç duymamıştım. Zaten sonradan da olay öyle kapandı. Sonradan, şimdi aldığımız, bana bir kere eve telefon geldi, bu yeni; Aktüel deki yazıdan sonra geldi, ismini söylemedi, "AbdulIah Çatlı, İbrahim Şahin ve Sami Hoşnav'a Tarık Ümit'i teslim ettiler. Tarık Ümit'i öldüren Abdullah Çatlı ve Sami Hoşnav'dır. Gömülü olduğu yeri bir çok devlet birimleri biliyor" dedi. Ben kim olduğunu tekrar sordum, söyleyemeyeceğini söyledi. Arabanın bulunduğu Silivri civarında bir evin bahçesinde gömülü olduğunu söyledi ve telefonu kapattı. Bunun üzerine Silivri'deki jandarmaya gittik, söyledik. Abdullah Çatlı veya Sami Hoşnav adına kayıtlı bir ev olup olmadığı araştırıldı, onlara kayıtlı bir ev olmadığından dolayı o da öyle kapandı.
Eymür Gelsin Kurtarsın...
Daha sonra yine bir telefon geldi, "Size söyledik, niye bir şey yapmıyorsunuz, gördüğümüz kadarıyla harekete geçmediniz" dedi o şahıs. Biz de, madem söylüyorsun, daha açık bir adres verirsen elimizden geleni yapacağız, bir şey yapmıyorsun diyemezsin dedik. "Ben bilmiyorum, arkadaşlarım biliyor, ben öğrenip telefon açarım" dedi. Babam onların elindeyken Abdullah Çatlı o esnada küfür etmiş ve gelsin Mehmet Eymür seni kurtarsın elimizden demiş ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Bunu kim söyledi?
HANDE BİRİNCİ- Telefon eden şahıs.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük)- Telefon eden şahıs babanızla ve Abdullah Çatlı ile aynı anda görüştüklerinde mi söylemiş bu sözü?
HANDE BİRİNCİ - Evet.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük)- Peki, babanızı, Çatlı bu sözleri söylerken hangi gerekçelerle söylediğine dair bir bilgi verdi mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır. Şu anda benim bildiğim, alabildiğim bilgiler, en son, iki polis memuru, İbrahim Şahin, daha sonra İbrahim Şahin Abdullah Çatlı'ya teslim etmiş ve adam bir daha piyasaya çıkmadı. Olaydan bir kaç ay sonra, Adapazarı’nda oturduğum için yine oradaki evime geldim. İstanbul'a sık sık gittiğim için, bir kere TEM'de İstanbul gişe girişinde bir jip gördüm 06 plakalı, Ankara plaka o zamanlar çok dikkatimi çektiği için arabanın içine baktım, Korkut Ağabeye benzettim, Korkut Eken'e, cep telefonu vardı bende, telefon açtım, merhaba, ben Hande dedim, 'Neredesin?' diye sordum, "İstanbul'a girmek üzereyim" dedi. 'Ben de arkandayım, tesadüfen gördüm, görüşebilir miyiz? dedim, "Tamam" dedi, Feneryolu'nda durduk, bir on dakika görüştük.
Baban Yurt Dışı Görevde
Ben ona, 'Bu başımıza gelenler nedir?' dedim, 'Bu olaydan sonra, en azından beni de tanıyorsun, geçmiş olsun, yapabileceğimiz bir şey var mı?' demen gerekmiyor muydu tarzında bir şey söyledim. O da, "Yapmak isterdim ama benim sana telefon açmam ya da gelmem değişik yorumlanabilir. Zaten herkes bana karşı cephe almış. Vaktinde ben babandan bir araba aldım diye, evinde kaldım, yemek yedim, arkadaşlık yaptım diye zaten üstüme geliyorlar. Sen kimseye inanma, baban yurtdışında, bir göreve yollamışlardır. Dönünce kim, nasıl hesap verecek onu bilmiyorum; bizleri suçluyorlar ama, nasıl hesap verecekler" dedi. 'Teşekkür ederim' dedim ayrıldık. Bir daha da görüşmedim.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Yanınızda başka kimse var mıydı?
HANDE BİRİNCİ - Yanımda eşim vardı, arabayı kullanıyordu. O, arabadan inmedi; arabada oturdu.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- "Yurt dışına gittiğini nereden biliyorsunuz?" diye sormadınız mı?
HANDE BİRİNCİ- Hatırlamıyorum şu anda ama, belki de sormuşumdur .. O öyle söyledi. Korkut Eken hakkında bir şey daha söylemek istiyorum: Televizyonda bir görüşmede, "Evet, Tarık Ümit ile biz samimi arkadaştık fakat üç seneden beri hiç görmedim, ilişkimiz olmadı " demesi yalan; çünkü - iki ay sonra babamın kaybolması iki sene olacak- kaybolmadan en fazla altı ay önce ben, babamla birlikte Ankara'ya geldim. Kızılay'da bir ara ben indim, biraz dolaştım daha sonra yine indiğim yerde buluştuk, Ankara'dan dönmeden önce emniyet genel dairesine uğradık, ben aşağı da arabada bekledim, o yukarı çıktı, daha sonra Korkut Eken'le aşağıya indi ve orada Korkut'la kendisi sohbet ettim; "Nasılsın?", "İyiyim, sağ ol "..Yani , ben, babam ve o üçümüz bir araya geldik. Üç sene görmemiş olması yalan.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük)- Babanız kaybolduğu tarihle, Korkut Eken ile TEM yolunda tesadüfen karşılaştığınız zaman arasında bu arada Korkut Eken ile telefon veya yüz yüze bir görüşmeniz oldu mu?
HANDE BİRİNCİ- Hayır; tek o oldu.
Aktüel'e Açıklama
BAŞKAN- Siz bu Aktüel Dergisine yaptığınız açıklamalarda diyorsunuz ki, "Elimizdeki belgelere göre çalıştığı kuruluşta, Türkiye'nin çıkardığı yurt içi, yurt dışı bir çok olayda ... Eğer onu ortadan kaybedenler, cesedini ortaya çıkarmazlarsa bu bilgilerin hepsini kamuoyuna açıklayacağız" diyorsunuz, nedir bu bilgiler?
HANDE BİRİNCİ- Şimdi açıkçası, onu, o tarzda söylemedim; biraz da gazeteciler abarttı onu. Benim bilebileceğim fazla bir şey yok. Elimdeki belgelerde ancak verdiğim bunlar.
BAŞKAN- Orada bir de şöyle bir beyanınız var: "İki MİT görevlisi ziyaretimize geldi." Kim bu iki MİT görevlisi?
HANDE BİRİNCİ- Mehmet Eymür'ün yolladığı kişiler.
BAŞKAN- "Mehmet Eymür, MİT özel istihbarattan sorumlu daire başkanı göndermiş, babamın, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın bilgisi dahilinde müşaviri Korkut Eken'in isteği üzerine özel harekatçılarca kaçırıldığını ve sorgulandığını söylediler" diyorsunuz, doğru mu?
HANDE BİRİNCİ- Evet , öyle söylediler. Hatta, "Yarın Cumhuriyet Savcılığına gittiğinde aynen öyle söyle" dediler; fakat , ben o anda güvenemedim.
BAŞKAN- Mehmet Ağar'ın ismi geçti mi?
HANDE BİRİNCİ - Tabiî.
BAŞKAN- Tekrar eder misiniz; nasıl oldu? Net olarak tekrar anlatabilir misiniz? İsimlerini biliyorsanız onları da söyleyin. Size ne dediler, üçünüzün arasında nasıl bir konuşma geçti?
Savcılığa Başvur
HANDE BİRİNCİ- Fazla uzun değildi zaten. "Eymür, kendisi, işi olduğu için gelmedi; biz geldik. Babanın kaçırılmasında Korkut Eken ve Mehmet Ağar'ın ilgisi var. Özellikle de Korkut Eken'in ismini savcılığa ver" dediler. Ben onu yapmadım.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Niye?
HANDE BİRİNCİ- Daha önce, 1990 yılına kadar hepsi bir arada canciğer arkadaşlardı. Ondan sonraki ilişkileri bilemediğim için; Mehmet Eymür de, Korkut Eken de babamın iyi arkadaşlarıydı. Hangisi ne güvenebilirsiniz, bir şeyden haberiniz yoksa? Konuşmamaya karar vermiştim ben.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ)- Mehmet Eymür, bu iki kişiyi size göndereceğini bir telefonla veya bir şeyle söyledi mi; "Ben gelemiyorum, işim yoğun, bu iki arkadaşımı gönderiyorum" gibi, yani bu iki kişinin Mehmet Eymür tarafından kesin olarak gönderildiğinden nasıl emin olabildiniz veya emin misiniz?
HANDE BİRİNCİ- Eminim.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ)- Söyledi mi size iki arkadaşını gönderdiğini?
HANDE BİRİNCİ- Onu şu anda hatırlamıyorum; fakat, nasıl eminim, daha sonra Ankara'ya gidip Eymür ile görüştüğümde bir şahıs onun yanındaydı, bu yüzden eminim.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ)- Tanıyabiliyorsunuz yani?
HANDE BİRİNCİ - Tabiî, şimdi de görsem tanırım.
Ortalık Karışık
METİN ÖNEY (İzmir)- Babanız can güvenliği olmadığından size söz ediyor muydu?
HANDE BİRİNCİ - Son aylarda bir kere "ortalık epey karışık, sana anlatacağım şeyler var; fakat, henüz vakti gelmedi, anlatacağım" demişti. Ben de biraz üsteledim, fakat anlatmadı. "Aramızda, laf çıkartan insanlar var" demişti.
METİN ÖNEY (İzmir)- İsim vererek mi söyledi; kişilerden, kurumlardan, kuruluşlardan ...
HANDE BİRİNCİ- Hayır, isim vererek değil, sadece yine şu anda da var; Cihangir'de bir yazıhane var babamın arada bir uğradığı. O zamanlar da arada bir uğrardı, fazla uğramıyordu. Oraya bir telefon gelmiş, orada duran çocuk bunu söylüyor, Korkut Eken aramış, "Tarık ile görüşeceğim" demiş, çocuk da "Tarık abi yok" demiş. Bunun üzerine, "Ona bu notu ilet, o bizi sattı, biz de onu satacağız" deyip telefonu kapatmış.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük)- Ne zaman olmuş bu olay?
HANDE BİRİNCİ- Babamın kaybolmasından daha önce.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Siz ne zaman öğrendiniz?
HANDE BİRİNCİ- Olaydan sonra.
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Peki, diyorsunuz ki, "Korkut Eken bizi aramadı, televizyonda 'üç senedir görmüyorum' dedi, söylediği doğru değil. Babam kaybolmadan önce bu kişi adına -odur veya değil- böyle bir telefon gelmiş, 'o bizi sattı, biz de onu satacağız' demiş." Arkasından Eymür'ün iki adamı geliyor, Korkut Eken ...
HANDE BİRİNCİ - Siz biraz ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel)- Bir daha tekrar eder misiniz?
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- İzin verir misiniz, ben çok dikkatli dinlediğim için söyleyeyim: Diyor ki, "Olaydan sonra Mehmet Eymür beni aradı, ondan sonra iki tane adam gönderdi. Bu iki adam dedi ki, sizin babanızı kaçıranlar, Korkut Eken ile Mehmet Ağar'dı, savcılığa bildir" Ben de size dedim ki, neden bildirmediniz, siz de "Bunlar benim babamın arkadaşıydı, tereddüt ettim". Arkasından, şimdi diyorsunuz ki, "babamın Cihangir'de uğradığı bir büro vardı, bu büroya babam kaçırılmadan önce bir telefon gelmişti, ben de bunu, babam kaçırıldıktan sonra öğrendim." Ben tezat var demiyorum; bu kadar şüphe, Korkut Eken adına telefon geldiğini öğreniyor, öbür adamlar da böyle söylüyor ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel)- Cihangir'i tekrar baştan alır mısınız?
HANDE BİRİNCİ - O telefon olayı, babamın kaçırılmasından önce oluyormuş, fakat ben bunu babam kaçırıldıktan sonra öğrendiğim için, yani sizin orada düşündüğünüz şey şu olabilir; hem Korkut'un böyle bir telefon açtığını biliyorsun fakat Eymür'ün Korkut'u suçla dediğinde de suçlamıyorsun. Ben bu telefon konuşmalarından sonra öğrendiğim için ..
İşte Şimdi Oldu...
YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Onu söylüyorum işte; şimdi oldu, şimdi düzeldi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın)- Altı ay önce, yani siz "Babam üç sene önce" dediniz ya, öldürülmeden yaklaşık altı ay önce burada görüştüğünüzü söylüyorsunuz. Bu telefon, o altı aydan önce mi sonra mı geldi?
HANDE BİRİNCİ- Onu bilemeyeceğim.
BAŞKAN- Bir de orada şöyle bir beyanınız var: "Bir hanımdı beni aradı, babanı, 4 milyon dolar karşılığında Arnavut Sami ve Abdullah Çatlı tarafından öldürüldüğünü iddia etti .."
HANDE BİRİNCİ- Önce, bu hanım aradı, ondan sonra bir bey aradı ve söylediklerimi söyledi. O hanım telefonu açar açmaz, "Ben güvenilir kişiler tarafından alıyorum, bana güvenebilirsiniz" gibi şeyler söyledi, hatta ben ona ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel)- Ne söyledi?
HANDE BİRİNCİ - "Abdullah Çatlı, dikkat edin çok tehlikeli bir adamdır" Nevşehir'li mi dedi ..Galiba .. "Eski ülkü ocağı başkanı ve Sami Hoşnav, bir para karşılığında almışlar .."
DURMUŞ FİKRİ SAĞLA R (İçel)- Bu telefonlar Adapazarı’ndaki evinize mi geliyor?
HANDE BİRİNCİ- Evet .
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel)- Oradaki evinizin telefonunu kimler bilebilir?
HANDE BİRİNCİ- Adapazarı’ndaki telefon rehberini açtığınızda yazılı telefonum.
BAŞKAN- Peki bu 4 milyonu kimden almışlar bunlar; onun açıklamasını yaptı mı?
HANDE BİRİNCİ- Açıklama yapmadı, hatta ben güvenilir kişiler tarafından arıyorum deyince, niçin siz aracı oluyorsunuz dedim?
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- 4 milyon ne?
HANDE BİRİNCİ- Dolar galiba.
BAŞKAN- Peki, bir de şöyle diyorsunuz ...
Kolombiyalı Hostes ve Mal Varlığı
HANDE BİRİNCİ - Bu telefon, Susurluk kazası olmadan önce geliyor; ondan sonra, yine, bu sefer bir bey arıyor kimliğini belirtmeden -demin bahsetmiştim- aynı şeyleri söylüyor aşağı yukarı.
BAŞKAN - Peki, bir de "bence Mehmet Ağar'ın, Korkut Eken'in ve Korkut Eken'in Kolombiyalı sevgilisinin mal varlığı araştırılsın, devlet de bunu biliyor" diyorsun. Yani, bu ifadeyi neye dayanarak söylüyorsun, niye söylüyorsun; ne alakası var bu işle?
HANDE BİRİNCİ - Benim bildiğim kadarıyla, eskiden Korkut Eken'in bir mal varlığı yoktu, şu anda var gibi gözüküyor; giyimi de değişti, bindiği arabalar da ...
BAŞKAN - Peki, ne alakası var? Diyelim ki zenginleşti ... Yani, bunu neye dayanarak söylüyorsun, niçin söylüyorsun? Bağlantıyı nasıl kuruyorsun?
HANDE BİRİNCİ - Ben bir bağlantı kuramayacağım. Yani, sağdan soldan gelen duyumlar, söylentiler ...
BAŞKAN - Peki, Mehmet Ağar'ı niye orada söylüyorsun; yani, ondan niçin bahsediyorsun? Mehmet Ağar'ın mal varlığı hakkında senin bir duyumun mu var da söylüyorsun bunu?
HANDE BİRİNCİ - Yok.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bu sözler size ait mi, yoksa yine gazetecilerin abartması mı?
HANDE BİRİNCİ - Yok, ben söyledim; ama, yani, bir bilgi dahilinde değil. Açıkçası, şimdi, ben, bu Aktüel'deki yazıyı yazmamış olsaydım beni çağırmayacaktınız.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Dikkat çekmek için mi söylediniz?
HANDE BİRİNCİ - Biraz ... Evet ...
4 Milyon Dolar
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Tedbir olarak da ... Bakılsın ... Dört milyon dolar lafı var ya .
HANDE BİRİNCİ - O değil ...
BAŞKAN - Babanın öldürülmesi veya kaçırılmasında dava açıldı mı, takip ettiniz mi, hangi safhada, nerede açıldı, hangi mahkemede? Bu konuda sizde bilgi var mı? Yoksa, sadece bir jandarma soruşturması olarak kaldı mı?
HANDE BİRİNCİ - Jandarma soruşturması olarak kaldı.
BAŞKAN - Hangi jandarma?..
HANDE BİRİNCİ - Silivri ...
BAŞKAN - Savcılıkta falan sizin hiç ifadeniz alınmadı ...
HANDE BİRİNCİ - İşte, yarın, Beşiktaş'taki Devlet Güvenlik Mahkemesine gideceğim.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Şimdi, efendim, babanızın kaybolduğu 22 aydır, yaklaşık iki seneye yakın. Bu arada hem Mehmet Eymür ile bir telefon görüşmesi yapmışsınız hem de ondan sonra bir bayan, iki tane bey sizi, birtakım kişiler tarafından kaçırıldığı veya yok edildiği şeklinde ... Aksi yönde, babanızın -temenni ederiz ki öyle olsun- yaşadığına dair, yurt içinde veya yurt dışında yaşadığına dair de herhangi bir ihbar, herhangi bir haber alabildiniz mi, öyle bir haber de geldi mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır.
BAŞKAN - Veya mezar yerini falan tespit edebildiniz mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır, edemedik.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Böyle bir telefon veya böyle bir duyum da geldi mi? Babanızı Almanya'da gördüm veya Amerika'da gibi ... Bu yönde hiçbir çalışmanızdan netice alabildiniz mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Zannederim bir de ablanız var. Ablanıza telefonlar geliyor mu veya onu hiç öyle gazetelere demeç verirken falan ...
HANDE BİRİNCİ - O Almanya'da yaşıyor.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Ona herhangi bir ihbar falan gelmedi.
HANDE BİRİNCİ - Hayır.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Peki, siz, bu Abdullah Çatlı'yı Mehmet Özbay ismiyle tanıyor musunuz?
HANDE BİRİNCİ - Hayır.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Mehmet Ağar Beyi?..
HANDE BİRİNCİ - Şahsen hayır ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Babanızın başka arkadaşlarından bu camiada kim var tanıdığınız?
HANDE BİRİNCİ - Yaman Hakkı, Kıbrıs Bankasından ...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Tamam ... Emniyetten, güvenlikten veya bu ismi geçenlerden .
HANDE BİRİNCİ - Emniyetten, Hiram Abbas'ı tanırdım, Mehmet Eymür, Korkut Eken, o kadar ...
Duyan Kim, "Baha" mı?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Peki, bir soru daha sorayım size; ama, net cevap verin. Şimdi, diyorsunuz ki: "İki polis gelecek diye, garsonlar tanıdığı için bekliyordu, bayram arifesiydi; iki polis geldi, birisinin adı Ayhan, öbürünün adı Ziya ... Bir arkadaşına da orada rastladı ... Sonra, bunlar dediler ki Babama, "sizi, İbrahim Bey -gelecekti, gelemedi- evde bekliyor." Bu sözü duyan kim, böyle söylediklerini duyan kim pastanede; böyle konuşulduğunu duyan kim?
HANDE BİRİNCİ - Tesadüfen karşılaşmış olduğu babamın arkadaşı.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - O kim ...
HANDE BİRİNCİ - Ben bilmiyorum. Ahmet Altıntaş onunla görüştü.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ahmet Altıntaş ...
HANDE BİRİNCİ - Evet, JİTEM'ci ... O biliyor.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Ahmet Altıntaş, zabıtlara geçtiği kadarıyla, Küçükçekmece'de jandarma astsubay başçavuş ... Şimdi, olayın geçtiği yer Divan Pastanesi. Arabanın bulunduğu yer Silivri ki, ben oraları çok iyi bilirim, benim bölgem. Silivri ile Küçükçekmece arasında birçok jandarma karakolu var. Arabanın bulunduğu yere göre Silivri jandarması ilgilenmesi lazım gelirken, atlaya atlaya, niye Küçükçekmece Jandarma başçavuşu bu meseleyle ilgileniyor ve o kadar yetkili ilgileniyor ki, sizleri bulabiliyor; hani, bir jandarma başçavuşunun kapasitesi nedir ... Yani, bu arkadaşın tecrübesi ... Sizleri buluyor, soruşturmalar yapıyor, başka yerlere gidiyor falan ... Bu Ahmet Altıntaş hakkında da bir bilginiz var mı?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... İlk defa bu olayda tanıştım.
Kendi JİTEM'ciyim Dedi
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - JİTEM mensubu olduğunu biliyor musunuz?
HANDE BİRİNCİ - Kendisi söyledi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hande Hanım, aradan 22 ay geçmiş. Şu durumda, babanızın mirasçısı olarak siz ve ablanız var. Ablanız Almanya'da olduğuna göre, onun çok fazla burayla ilişkisi yok. Peki, Kıbrıs'taki bankayla, bu geçen 22 aylık süre içerisinde bir bilanço neticesinde size, kâr, zarar, hisselerinizle ilgili bir bilgi verildi mi? Hiç ilişki kurdunuz mu o Hakkı Beyle?
HANDE BİRİNCİ - Kurmaya çalıştık. Hakkı Beyin demesine göre, hiçbir hissesi yoktu, hiçbir hakkı da yoktu. Avukat yoluyla Kıbrıs Bankasına "bilgi verilmesini rica ederiz" diye bir yazı yolladık, oradan da "bilgi vermek durumunda değiliz" diye bir yanıt geldi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, nasıl hissedar olduğunu, ortak olduğunu siz biliyorsunuz; babanız size söylediği için mi biliyorsunuz, yoksa elinizde herhangi bir evrak var mı?
HANDE BİRİNCİ - Hisse dağılımı olan evrak var.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, şimdi size Hakkı Bey "hisse yok" diyor.
Evrak'ta Hissesi Var
HANDE BİRİNCİ - Yani, onu öyle, ağızdan söylüyor; ama, evrakta hissesi var.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu 22 ay içerisinde Kıbrıs'a gitmediniz mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Bu 22 ay içerisinde, açıkçası, maddî açıdan hiç ilgilenmedim, fazla da üstünde durmadım.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - En son, Divan Pastanesinde Hakkı Bey'le görüşüyor değil mi efendim?
HANDE BİRİNCİ - Gündüz ...
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Gündüz ... Onunla görüşüyor. Şimdi, babanızın Kıbrıs Bankasında ortak olduğunu elinizdeki belgelerden ispat ediyorsunuz. Hakkı Bey o günden sonra da, babanıza bir nevi dirsek çevirip, bu bankada hiçbir hissesi yok, siz kim oluyorsunuz gibi bir tavır ... Şimdi, acaba, siz, yorumlarınızı, düşüncelerinizi, Hakkı Bey üzerinde hiç yoğunlaştırdınız mı? Şahsî bir araştırmanız oldu mu? Babanızın kaybolmasında, bu yönde, Hakkı Beyin bir rolü olur diye düşünebildiniz mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ...
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Yani, öyle bir şüpheye kapılmadınız.
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... O tarz cesareti olan bir insan değil.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, bu ekonomik konuda çok ilgilenmedim demenizin sebebi sizin ekonomik gücünüzün olduğundan mı kaynaklanıyor, yoksa ...
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Yani, onlarla uğraşacak psikolojik durumum olmadı.
METİN ÖNEY (İzmir) - Pastaneden çikolata falan aldığına dair bir bilgi var mı? Yani, gitmeden önce ...
Çikolataları Kim Yedi?
HANDE BİRİNCİ - Almış. Arabanın bulunduğu yerde, gittiğimizde, çikolata paketi, Divan Pastanesinin kartı, kutusu etrafa dağılmış.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kaç kutu almış, belli mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Sadece bir tane kutu dağılmıştı.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Etrafa dağılmış dediniz. Bu etrafa dağılma, arabanın içinde bir ...
HANDE BİRİNCİ - Yani, arabanın dışında yuvarlak çikolatalar vardı.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani, arabada görüntü itibariyle, bir boğuşma, kavga ...
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Onun haricinde ...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Her şey düzgündü diyorsunuz ...
HANDE BİRİNCİ - Evet ...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılbaş.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Hande Hanım, şu ana kadar, en azından bende bıraktığınız intiba şu: Çok açık yüreklilikle konuşuyorsunuz, onun için teşekkür ediyorum. Buna güvenerek, sizden bir şey öğrenmek istiyorum: Şu anda, isterseniz cevaplamayabilirsiniz; çünkü, özel bir konudur, bir yorumdur, bir değerlendirmedir, bizleri yanıltma da söz konusu olabilir. Bu değerlendirme nedeniyle, kendi yapınıza da uygun düşmeyebilir, cevaplamayabilirsiniz. Şu anda ne düşünüyorsunuz? Yani, bunca olup bitenden sonra, şu anda psikolojik olarak vardığınız nokta nedir? Nedir bu işin sorumlusu, sorumluları veyahut da böyle bir olay varsa kaynağı nedir? Nedir sizin düşünceniz? Ama, cevaplamayabilirsiniz ...
HANDE BİRİNCİ - Yani, herhalde ki, son zamanlarda, emniyet tarafına ters düşmüş olması şüphesi var bende. Bir anlaşmazlık olmuş olması lazım.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Şimdi, bu kanaatinizden sonra size şunu sorabilir miyim: Olayın başlangıcındaki, sizlerin tarafından hem komisyona verilen bilgi ve belgeler hem de daha önce çeşitli yerlerden öğrendiğimiz bilgilere göre, bu işe yakın olanlar, yani, bu işe yakın olanlar dediğim, o son beş saatte, altı saatte beraber olanlar, o konudaki bilgilerden, olay başka bir yere doğru gidiyor. Yani, iki tane polis memurunun olması, İbrahim Beyin adının geçmesi ... Ondan sonra, olay bakıyorsunuz, bu isimlerin üzerinde durulmada bir azalma söz konusu, bir başka isim orta yere çıkıyor, yani Korkut Eken'i kastediyorum. Buradan buraya dönüşü siz nasıl yorumluyorsunuz? Benim değerlendirmem yanlışsa onu da söyleyin.
Hepsi Birbirine Bağlı
HANDE BİRİNCİ - Yok, hayır ... Nasıl diyeyim, sonuçta İbrahim Şahin, Mehmet Ağar, Korkut Eken hepsi birbirine bağlı konular değil mi? Yani, isimlerin değişmesi, olaydan sonra onun öne çıkması fazla bir şey ifade etmiyor, hepsi birbirine bağlı insanlar.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Öyle telakki ediyorsun ... Peki, teşekkür ederim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İbrahim Şahin'i tanıyor musunuz?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Şahsen bir tanışmışlığım yok.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, bunların bağlantısını nasıl kuruyorsunuz?
HANDE BİRİNCİ - Neyin?
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in ... Bu bağlantıyı nasıl kuruyorsunuz? Yani, İbrahim Şahin'i tanımıyorsunuz, bir tek Korkut Eken'i tanıyorsunuz, Mehmet Ağar'ı tanımıyorsunuz.
HANDE BİRİNCİ - Nasıl kuruyorum; 1988 senesinde birlikte çalışıyorlardı MİT'te. Daha sonra, MİT Raporu açıklandıktan sonra, hepsi birlikte istifa ettiler. Daha sonra Mehmet Eymür yine MİT'e başladı, Korkut Eken de Emniyet Müdürü Mehmet Ağar'ın yanına gitti, İbrahim Şahin de emniyette olan bir şahıs.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Babanız hangi taraftaydı?
HANDE BİRİNCİ - Babam ... İlk önce Mehmet Eymür, Korkut Eken ve babam ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Üçüydü ...
HANDE BİRİNCİ - Hiram Abbas da vardı, dörtlüydüler. Daha sonra ayrılınca, hem Mehmet Eymür'ü tanıdığı için hem de Korkut Eken'le de arkadaş, her iki tarafla da görüşmesi devam etmiş anladığım kadarıyla.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sonra ... Biraz evvel "emniyet güçlerine ters düşmüş olabilir" dediniz. Bir üçlü bir tarafta, bir tarafta da Mehmet Eymür ... Yani, bunlardan bir tanesine ters mi düşmüş demek istiyorsunuz.
HANDE BİRİNCİ - Ben, olaylardan -emniyete tersti yani- bir anlaşmazlıkları olduğunu çıkarıyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Emniyetle ... MİT'le değil ...
HANDE BİRİNCİ - Evet ... Çünkü, bana telefon açıp, yardımcı olabilir miyim, yapacağım bir şey olursa bana gel diyen Mehmet Eymür, Korkut Eken değil ya da Mehmet Ağar ...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, bu nedenden dolayı böyle bir kanaate varıyorsunuz.
HANDE BİRİNCİ - Daha sonra Korkut Eken'in telefonu ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Babanız, Mehmet Ağar, Korkut Eken tarafına neden ters düşmüş olabilir, rıe yapıyordu ki ters düşebilir; bilgi getiren bir insan nasıl ters düşebilir?
Çözmesi Gereken Ben Değilim
HANDE BİRİNCİ - Onu ben bilemeyeceğim. Zaten onları bilsem ... Siz benim yorumumu soruyorsunuz, ben de yorumumu söylüyorum. Kesin elimde bilgi ya da belge, kesin kanıtlayacağım bir şey olsaydı zaten olayı çözümlerdim ki, olayı çözümlemesi gereken şahıs ben değilim ayrıca.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Doğru; ama, bu yoruma varırken bir şey düşündünüz siz. Babanızı biliyorsunuz, tanıyorsunuz, bir iş yapıyor, bu işin ne olduğunu da biliyorsunuz, bu işin iyi veya kötü yanlarını da biliyorsunuz; bu işin sonucunda siz bir yorum çıkarıyorsunuz; biz hiç kimseyi tanımıyoruz. Diyorsunuz ki bu yorum sonucunda, siz söylediniz, biz söylemedik ...
İki Seçenek
HANDE BİRİNCİ - Bu yorumda iki tane seçenek var; ama, hangisi olduğunu ben bilemem, ya emniyet kendi çıkarları için çalışmaya başladı ya da babam kendi çıkarları için çalışmaya başladı, o yüzden anlaşmazlık doğdu; ama, hangisi olduğunu ben bilemem.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Çıkar çatışması diyorsunuz.
HANDE BİRİNCİ - Herhalde ... Bilmiyorum ... Başka türlü ne olabilir.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu dört milyon dolarlık mesele, bu sizin yorumunuzda da şey midir; yani, bir nokta mıdır?
HANDE BİRİNCİ - Abdullah Çatlı'yı ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Dört milyon dolar istendi filan meselesi de bu çıkar çatışmasına bir dayanak mıdır?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Çünkü, onun doğru olup olmadığını bilmiyorum. Bana öyle bir telefon geldi, doğru olup olmadığını bilmediğim için ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Anlıyorum; ama, bir şey söylediniz: "Ya babam kendi çıkarı için çalışmaya başladı ..."
HANDE BİRİNCİ - Emniyetin işine gelmedi ya da emniyet kendi çıkarı için çalıştı ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Babanızın işine gelmedi, babanız onu engelledi.
HANDE BİRİNCİ - Evet ... İkisinden bir tanesi; ama, ben şu anda ... Babamın evi yok, kullandığı araba da galeriye geri verildi, ödememiş ...
Çıkar Meselesi
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani çıkar, burada, para çıkarını kastediyorsunuz, maddî çıkarı kastediyorsunuz.
HANDE BİRİNCİ - Emniyetin başka bir çıkarı nasıl olabilir, yani, bilgi açısından da olabilir, onu ben bilemem ki ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Emniyetin maddî çıkarı diye biliyorsunuz, diyebilirsiniz ...
HANDE BİRİNCİ - Eğer, babamdan, emniyetin bilmediği, çok büyük bilgiler almak isteyip de onları aldıktan sonra öldürmesinin bir manası yok, zaten arkadaşlar. Yani, babamda emniyetin bilmediği bir bilgi varsa, onu arkadaş oldukları için zaten konuşurlar, öğrenirler, anlatırlar ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - O zaman, para meselesi diyorsunuz.
HANDE BİRİNCİ - Benim mantığım öyle işliyor. Doğru ya da yanlış, bilemem.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Hande Hanım, görüşmemiz bir yerde kesildi; ama, sualin ilk cümlesine cevap vermiştiniz, devamı için söylüyorum: Bu kanaatinizin oluşmasında -öyle başlamıştınız- Mehmet Eymür'ün olaydan sonra sizle ilgilenmesi, diğer tarafın, yani Korkut Eken'in sizi bu olaydan sonra arayıp sormamasından böyle bir kanaate ...
HANDE BİRİNCİ - Yani, niçin endişeye düşüyor?.. Bana, ben seni ararsam ya da gelirsem ...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, bu önemli bir etken oldu bu kanaate varmanızda.
HANDE BİRİNCİ - Tabiî ... Niçin öyle bir yorum yapıyor?..
Gelen Kim di?
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hande Hanım, biraz önce, Ankara'da Mehmet Eymür'ün yanında gördüm, daha önce de evinize geldi, aynı kişi olduğunu söylüyorsunuz. Son zamanlarda gazetelerde bu kadar resimler çıkıyor, hiç bir benzerlik kurduğunuz oldu mu?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - O günden beri de hiç görmediniz değil mi o kişiyi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır, görmedim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, iki tane telefon geldi dediniz; hani, birisi ölümünü bildiren, öteki de Mehmet Eymür gelsin sizi kurtarsın diye geldi. Bu iki telefonu sesten ayırt edebildiniz mi, aynı kişi mi?
HANDE BİRİNCİ - Aynı kişi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bir de, evin tapusunu verdiği, yani borcu olduğu için evin tapusunu aldığı kişinin adını biliyor musunuz? Kimin üstünde o?
HANDE BİRİNCİ - ...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Neyse, onu öğrenirseniz ... Bir de, demin konuşurken yarım kaldı, dört milyon dolarla ilgili ihbar edildiğinde, o telefonda, siz bayana "niçin siz aracı oluyorsunuz" dediğinizde ne cevap aldınız?
İyi Niyetli Bir Bayan
HANDE BİRİNCİ - Ben şöyle sormuştum; yani, tanıdık, güvenilir şahıslar tarafından arıyorsunuz aracı olarak, o zaman sizi arattıran kişilerin sesini tanıyabilir miyim ki size arattırıyorlar dedim "hayır" dedi ...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Niye aracı oluyor ...
HANDE BİRİNCİ - "İyi niyetimden dolayı" dedi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, teşekkür ederim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Babanızın uyuşturucu ticaretiyle veya uyuşturucuyla alakası var mıydı?
HANDE BİRİNCİ - Benim bildiğim kadarıyla hayır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, bunlar bir tutuklanmış, bunu biliyor musunuz?
HANDE BİRİNCİ - Hayır.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Babanız ile emniyet arasında bir menfaat çatışması olabileceğini söylediniz. Menfaat çatışmasının parasal kaynaklı olduğunu net olarak söyleyebilir misiniz?
HANDE BİRİNCİ - Yine aynı şeye geliyoruz. Yani, yorum olarak eğer ...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yani, yorum olarak soruyorum ben, delil olarak şey yapmayacağız da ...
HANDE BİRİNCİ - Yani, babamın bildiği bir şey varsa, emniyet de bunu bilmiyorsa ... Zaten dostlar ... Yani, zoraki, bilgileri öğrenip de, onu bilgileri öğrendikten sonra ortadan kaldırmak bana saçma geliyor, o yüzden onu söylüyorum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Dündar Kılıç isminden babanız size hiç bahsetti mi?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Hangi açıdan ...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Herhangi bir konuşma esnasında ...
Dündar'ın Öldürülmesine Yardımcı Ol
HANDE BİRlNCİ - Hayır ... Sadece, daha sonra yine duyduğum kadarıyla, emniyetten polisler gelip "Dündar Kılıç'ı öldürme olayında yardımcı olur musun ..."
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nasıl, tam anlayamadım ...
HANDE BİRİNCİ - Bunu sonradan öğreniyorum, babam bana anlatmış değil; emniyetten iki tane polis memuru -ya da kaç tane bilmiyorum- bir teklifte bulunuyor "Dündar Kılıç'ı öldürmemizde yardımcı ol" diye; babam kabul etmemiş.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kimden öğrendiniz bu bilgiyi?
HANDE BİRİNCİ - Yani, birçok şey ... Mesela bir şey daha yani ... Ortalıklarda konuşulan çok dedikodu vardı o zamanlar. Bir şey daha var, o da doğru mu yanlış mı bilmiyorum; Düzce'de, Korkut Eken, İbrahim Şahin ve babam, üçü Düzce'ye gitmiş ve birisinin yanına gitmişler; orada da, işte, devlet, Apo'nun kafasına belli bir para vermiş, kim getirirse bu para ona ödenecek diye; biz bu işi yapacağız denilmiş; ama, bunlar hep söylenti.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kim söylüyor bunları size?
HANDE BİRİNCİ - Oradan oraya geliyor, oradan oraya geliyor; yani, dedikodu ...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, sizin konuştuğunuz insanlar belli insanlardır, yani babanızın tanıdığı belli bir camiadır, değil mi?
HANDE BİRİNCİ - Onlara da, yani, kesin bu doğrudur, böyle olmuş ...
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Benim soracağım bazı isimler de var; mesela, Alaattin Çakıcı, Tevfik Ağansoy, Behçet Cantürk, Ömer Lütfi Topal, Sami Hoştan, bunlarla ilgili, babanız ile bu şahıslar arasında direkt veya endirekt ilişkiler olmuş mu, duyumlarınız bu konularda var mı?
HANDE BİRİNCİ - Öyle bir duyumum yok, bilemem de; çünkü, kaybolmadan son iki sene İstanbul'da oturmadığımdan dolayı, her gün babamı görmediğimden dolayı o kadar fazla bilgim yok.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, Dündar Kılıç'ı öldürmeleri konusunda, iki tane polisin ...
HANDE BİRİNCİ - İki tane mi bir tane mi onu bilemiyorum.
HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Bir veya iki polisin, babanızla bu işe iştirak edip etmeyeceği veya bu konuda görev alıp almayacağı noktasında kendisine getirilen öneriye menfi cevap verdiğini, yani bu işe dahil olmayacağını babanızın söylemiş olduğunu aktardınız "bunu birilerinden duydum, ancak, kimden olduğunu bilmiyorum" dediniz. Babanızın, Dündar Kılıç'a "sizin öldürülmenizle ilgili olarak polisler bana böyle bir öneri getirdi" şeklinde bir aktarmasının olduğu noktasında bir duyumunuz oldu mu? Böyle bir şey olmuş olabilir mi veyahut da?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Babam zaten konuşan bir insan olsaydı belki daha çok şey bilirdim. Yani, yaptığı özel işler ya da iş konuşmazdı, bir şey anlatmazdı. Bilseydim benim de işime gelirdi; ama, ne yazık ki bilemiyorum.
Yaşar Öz Çocukluk Arkadaşı
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ben son bir şey sorabilir miyim; Yaşar Öz'ü tanır mısınız?
HANDE BİRİNCİ - Hayır ... Yani, Yaşar Öz, Düzce'de çocukluk arkadaşı olarak biliyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kimin, sizin mi?
HANDE BİRİNCİ - Benim değil, benim nasıl olabilir? Babamın.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Babanızın onunla ilişkisi var mı, daha sonra ilişkileri devam etti mi?
HANDE BİRİNCİ - Yani, bunun kesin yanıtını ben veremem; ama, Düzce'de görüşmüş olabilirler. Sonuçta o da Düzceli, babam da Düzceli, çocukluk arkadaşları, görüşmüş olabilirler.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, aynı işi yapıyorlar mıydı birlikte?
HANDE BİRİNCİ - İş olarak benim bildiğim bir şey yok. Yani, iş arkadaşlığı olmadığını..
BAŞKAN - Evet ... Teşekkür ederiz.
HANDE BİRİNCİ - Ben teşekkür ederim.
http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=251
22.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder