29 Ocak 2019 Salı

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 20

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 20



4. GEZMİŞ, İNAN VE ASLAN’IN İDAMI 


 THKO örgütü ile ilgili davaya 16 Temmuz 1971’de başlanmış, karar 9 Ekim 1971’de belli olmuştur. 
İdam kararları 10 Mart 1972’de TBMM'de 53 ret ve 6 çekimsere karşı 238 oyla onaylanmıştır.404 
Meclisteki görüşmelerden sonra bu konu Senato gündemine gelmiştir. Senato Araştırma Komisyonu: 

 “Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın; Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun tamamını veya bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu yasa ile teşekkül etmiş olan TBMM’ni ıskata veya vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs etmek suçlarını işlemiş bulundukları anlaşılmış olduğunu”, bu nedenle idam cezasına çarptırılmaları gerektiği yönündeki raporunu Meclis’e sevk etmiş ve kabul edilmiştir.. 23 Mart 1972’de kararın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasının ardından CHP, Anayasa Mahkemesine başvurmuş, yasasın usulden bozulması talebinde bulunmuştur. 6 Nisan 1972’de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını öngören yasaya CHP'nin itirazı kabul edilmiş, Anayasa Mahkemesi 3 idamla ilgili yasayı iptal etmiştir.405 Mahkemeye göre yasa Meclisten, Anayasa’nın 85. maddesine aykırı biçimde çıkarılmıştır. 24 Nisan 1972’de toplanan Meclis, 2 çekimser, 48 ret oyuna karşı 273 oyla idamları "tekrar" kabul etmiştir.406 

Senatonun da kararı onaylamasıyla 6 Mayıs 1972’de Gezmiş, İnan ve Aslan hakkında idam kararları Ankara Cebeci Sivil Kapalı Cezaevi’nde yerine getirilmiştir.407 

Kurtul Altuğ, idamlar ve Nihat Erim arasındaki ilişkiyi şu sözlerle aktarmaktadır: 

Burada tarihî belgeler vardır ve bunların hepsi 12 Marttan itibaren yani 12 Mart 
Hükümetinin kuruluşundan itibaren, bizim ayrılışımıza kadar 11 değişik bakanın, yani 11 tanesi dışarıdan tayin edilmişti, reformcu bakan diye. O reformların hiçbirisinin nasıl yapılamadığını, neden yapılamadığını… Biz ayrılmak zorunda kaldık. Ondan sonrasını bilemiyoruz. Tabii, bir sonra Ferit Melen gelmiştir. Ben Ferit Melen meselesini, Nihat Bey’e yakın dostum olduğu için, sorduğum zaman bana dedi ki: “Ben hayatımda, bir Anayasa hukuku profesörü olarak, insan 
asacak adam değilim. Onun için onlara bunu tavsiye ettim.” “Kimi tavsiye ettiniz?” dedim. “Ferit Melen’i” dedi ve ondan sonra, hatırlayacaksınız, bugün çok tartışması yapılan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılması kararı Meclisten geçti ve o kararı uygulayan Başbakan da Sayın Ferit Melen’dir.408 

İnfazların gerçekleştirildiği gün Jandarma Genel Komutanı Kemalettin Ekin’e bir suikast girişiminde bulunuldu. Eken ve yaverinin yaralı olarak kurtulduğu suikastta bir er hayatını kaybediyordu.409 İşin daha trajik tarafı: İdamların infaz edilmesi sonrasında tutulan zabıtta, İnan ve Aslan’ın 25 dakika içinde öldükleri, Gezmiş’in ise 50 dakika boyunca ipte kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durum, Gezmiş ’in idamının sorunlu ve acılı olduğu iddialarına geçerlilik   kazandırmaktadır.410 Türk solunun sembol isimleri haline gelen bu üç gencin idamı, bugün bile 
hâlâ arkasından ağıt yakılan bir hadisedir.411 Demirel, idam kararları karşısındaki tavrının eleştirisine karşı şunları söylemektedir: 

Bu 3 Çocuğun asılması hikâyesi. Bu talihsiz bir olay. Yalnız, orta yerde mahkeme kararı var, orta yerde Meclis kararı var, orta yerde Türkiye Büyük Millet Meclisi, orta yerde Cumhurbaşkanın imzası var. Yani bütün hukuki lâzımeler var. Meclisteki durum da şudur: Evet, bir kısım kimseler rey vermiştir, bir kısım vermemiştir. 277 “evet”, kaynağına göre, 56 mı ne “hayır” 277 oy var. O günkü günleri düşünüyorum.412 O günkü günler içerisinde banka soyuluyor, adam öldürülüyor, yol kesiliyor, çok tedirginlik var Türkiye’de. “Buna bir şey  yapmıyorsunuz.” diye gelmiş, bizim hükümetimiz yok orta yerde, biz hükûmet değiliz. Hükûmet devam eden bir hükûmet değil. Ben kimseye “Bunlar asılsın.” falan da demedim. Yalnız, benim kimseye karşı intikam duygum yoktur. Sonra, o çocukların asılmasıyla Adnan Bey’in, Fatin Bey’in veya Hasan Bey’in intikamı nasıl alınacak? Bir alakaları yok yani adamların, bir alaka yok yani. İki cephe olunmuş da bunların bir kolu düşman, bir kolu dost, böyle bir şey yok. O 
çocuklar Marksist, Leninist gruplara ait, bu taraf da ihtilalcilerin kadrine uğramış bir… Yani oradaki tartışmalar bence demagojidir ve yakışır yalandır netice itibarıyla. Ben de üzülüyorum ama o gün öyle olmuştur. O günün hesabını bugün yapamayız. O günkü şartları şu anda yaşamıyoruz, yaşamayız, inşallah yaşamayız o şartları.413 

Demirel’e; Gezmiş, İnan ve Aslan’ın idam cezasıyla tecziyesine hükmeden mahkemenin başkanı Ali Elverdi ve savcısı A. Baki Tuğ’un liderliğini yaptığı AP ve Doğru Yol Partisi’nden milletvekili seçilmeleri hususunu izahı istendiğinde Demirel, şunları söylemiştir: 

Şimdi, şöyle söyleyelim: Kamplaşmışsınız, yani bir tarafı Ali, bir tarafı Veli. Burada kimsenin kimseye merhameti yok yani kamplaşmışsınız. O, görevini nasıl anlıyorsa öyle yapıyor, bu da görevini nasıl anlıyorsa öyle yapıyor. Görevini anladığı gibi yaparken eğer kanunlara, nizamlara aykırı bir şey yapıyorsa ayrı mesele ama Ali Paşa öldü gitti, bir kahraman adamdı ve Talat’ın elinden Radyo Evini alan adamdır. Bir de meziyetlerini sayalım. Yani eğer Talat, Radyo 
Evini eline geçirebilseydi o 1962 ihtilalini başarmıştı. Bir askerlikte gayet yüksek sicili olan bir adamdır.414 Ali Paşa, mahkeme başkanıymış. Mahkeme başkanı olarak görevini yapmış. Yani o kararları mahkeme olarak vermişler. Mesele, Ali Paşa’dan ibaret değil ki. Sonra, o temyize gitmiş, temyizden Meclise gelmiş, Meclisten Cumhurbaşkanına gitmiş, gitmiş, gitmiş… “Millî irade” dediğiniz nedir? Millî irade meclistir. İşte millî iradeye uygun yapılmış. Yani ama ya olmasaydı? Keşke olmasaydı ama millî iradeye uygun yapılmış, burada bir cinayet işlemi yok orta yerde. Mahkemeye gitmiş. Mahkeme bu ülkenin mahkemesi değil mi? Hepsini inkâr ederek eğer derseniz ki: “Bunların hepsi yanlış.” O zaman, bugün sizin yaptığınız işlere de “yanlış.” derler, dün benim yaptığım işlere de “yanlış” derler. O zaman, idareyi tutturamazsanız, idare tutmaz.415 

Ertuğrul Kürkçü ise bu hadiseyi içine CHP’yi de katarak başka bir cepheden yorumlamaktadır: 

Ben dönemin politik partilerinin bu darbe karşısında ya da kendilerine yönelmiş olan darbe karşısında son derece ilkesiz hareket ettiklerini düşünüyorum. Bakın 12 Mart Muhtırasının arkasındaki komutanların bir tanesi Cumhuriyet Halk Partisinin cumhurbaşkanı adayıydı, Muhsin Batur ama İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün de Adalet Partisinin milletvekili adayı idi. Hani Adalet Partisine karşı askeriye hareket etmişti. Oysa 12 Martın sorumluluğunda 
bu komutanların hepsi ortak ya da Ali Elverdi sıkıyönetim mahkemesi başkanı Adalet Partisi tarafından korundu, kollandı. Diyeceğim, yani bu şey Silahlı Kuvvetlerin Türkiye de tanzim edici bir rol oynadığı düşüncesi siyasi partiler tarafından da kabul gören bir düşünce olduğu için insanlar faaliyetlerini kolayca icra edebildiler.416 

5. “ MARMARA ” YOLCU GEMİSİNİN YAKILMASI OLAYI 


Olay 4–5 Mart 1972 gecesi, bakım için Haliç tersanesine alınan geminin içkiye düşkün nöbetçi kamarotunun 50 bin lira karşılığında elde edilmesiyle başlamıştır. İçkiye düşkün olduğu iddia edilen bu kamarot önce çok miktarda alkol ile sarhoş edilip sızdırılmıştır. Sızan kamarotu gemiye getiren eylemcilerin, tersane bekçisine, kamarotu gemiye bindirmeye geldiklerini söyleyerek gemiye girmeyi başarmaları; ardından temin ettikleri yağlı bez parçalarını tutuşturarak yanma hadisesinin gerçekleştirilmesini sağladıkları iddia edilmiştir.417 

6. SIKIYÖNETIM UYGULAMALARI 

12 Mart Muhtırası’nın önemli nedenlerinden biri olarak görülen kamu düzeninin bozulması olgusu, kamu güvenliğinin sağlanabilmesi yönünden sıkıyönetimin ilanını gerekli kılmıştır. Nitekim Erim Hükümeti’nin kurulmasının ardından 11 ilde (İstanbul, Kocaeli, Sakarya, İzmir, Zonguldak, Eskişehir, Ankara, Adana, Hatay, Diyarbakır, Siirt) sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bir ay için ilan edilen sıkıyönetim, çıkan bazı olaylar ve yakalanan bazı silahlı kişiler nedeniyle iki ay daha uzatılmıştır.418 Sıkıyönetim daha sonra 11 ilde ikişer aylık sürelerle 26 Ocak 1973 tarihine kadar uzatılmıştır. 26 Ocak 1973’te Sakarya ve Zonguldak’ta sıkıyönetim kaldırılırken, diğer illerde yine uzatılmıştır. 27 Mart 1973’te İzmir ve Eskişehir’de, 27 Mayıs 1973’te Adana, Hatay ve Kocaeli’de, 27 Temmuz 1973’te Siirt’te, 27 Ağustos 1973’te Diyarbakır’da, 27 Eylül 1973’te de İstanbul ve Ankara’da sıkıyönetim kaldırılmıştı.419 

Sıkıyönetimin gerekçesi “Ülkede uzun süreden beri gözlemlenen çıkarcı çevrelerin tutumu anarşik nitelikteki eylem ve davranışların sadece kamu düzeni ve güvenliğini bozucu maksatlarla devletin temel nizamına, yurt bütünlüğüne, vatan ve laik cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma mahiyetini aldığını gösterir kesin belirtilerin ortaya çıkması” olarak açıklanmıştır. Sıkıyönetim kararı Mecliste ve Senatoda büyük bir çoğunlukla onaylanmıştır.420 


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: 

ARA DÖNEM HÜKÜMETLERİ VE 1973 SEÇİMLERİ 

1971’de yapılan değişikliklerle 1961 Anayasasına özgürlükçü ruhunu veren birçok madde değiştirilmiştir.421 Dönemin en belirgin özelliği: hemen hiçbir kesimi tatmin etmeyişi gibi gözükmektedir. İki kez hükümet kuran Erim’in istifasının ardından önce Ferit Melen hükümeti kuruluyor lakin bu hükümet en büyük darbeyi, CHP’nin kabinedeki bakanlarını çekmesiyle yiyordu.422 Naim Talu hükümetinin ise bir seçim hükümetinden farkı yoktur. Her iki hükümet de 
herhangi bir hükümetin günlük rutin işleri yürütmek kabilindeki işlerinden başka bir şey yapamadılar. Bu arada, AP içindeki muhalifler bir taraftan, askerler diğer taraftan bastırdıkları halde; takvimler 22 Ekim 1972’yi gösterirken Demirel bir kez daha AP Genel Başkanlığına seçilmiştir. 423 Bu bölümde öncelikle 1961 Anayasasında yapılan değişiklikler esnasında, Başbakan Nihat Erim’in faaliyetleri ele alınacaktır. 

A. ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TARTIŞMALARI 

1960’lı yıllarda, siyasetin en etkin unsurunun, parlamento dışı muhalefet olduğu iddia edilmektedir. Parlamento dışı muhalefet unsurlarının gücünü, anayasanın özgürlükçü ruhundan aldıkları; bu nedenle iktidarların temel şikâyetinin ise: Bu anayasayla ülkenin yönetilemeyeceği doğrultusunda olduğu görülmektedir. Hürriyetlere verdiği geniş alanın, rejim ve devlet düşmanları tarafından suiistimal edilmesine çok müsait olduğu noktasında eleştirilen 1961  Anayasasının, özellikle yasama ve yürütmenin elini kolunu bağladığı şeklindeki eleştiri, ülkeyi sardığı iddia edilen komünizm tehlikesini de kapsamaktadır. Lâkin solda sayılamayacak birçok hukukçu tarafından bile bu eleştirilerin yersiz olduğu ileri sürülmektedir. Bu kesime göre anayasa, sanıldığının aksine sosyalizme değil, demokratik sola açık bir anayasadır 424 

Anayasanın şikâyet edilen maddelerinin değiştirilmesi ise demokratik ortamda pek mümkün gözükmemektedir. Mevcut seçim sistemiyle parlamentoya üye sokan partiler içinde AP’nin bile 1965 seçimlerinde % 52 ile ancak 240; 1969 seçimleriyle de % 46’yla 256 sandalye kazandığı düşünüldüğünde, üçte iki reyle geçmesi gereken anayasa değişikliği için sağlanacak uzlaşmanın imkânsızlığı ortadadır.425 Yalnız bu noktada bir çelişkinin olduğu gözlenmektedir. 12 
Mart Muhtırası imzacıları, bir taraftan 1961 Anayasasına riayetsizliği bunalımın kaynağı olarak gösterirken diğer taraftan da mevcut anayasanın kimi hükümlerinin yeniden yazılması kanaatinde olduklarını da belirtmekten geri kalmışlardır. Nitekim yeni hükümeti kurmakla vazifelendirilen Nihat Erim de bunlardan biridir. 

12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonra yine Anayasa değişikleri gündeme gelmiştir. Muhtıra sonrasında kurulan hükümetin başkanı Nihat Erim, bu temayı ısrarla işlemeye başlamış; 12 Mart'ın gerisindeki güçlerden gelen Anayasa değişikliği isteklerini ve o yöndeki belli belirsiz eğilimleri sözde bilimsel gözlemler ve çözümler olarak ileri sürmeyi, demokratik rejimin ayakta kalması için değişikliklerin kaçınılmazlığını savunmayı ve yürürlükteki Anayasa düzenini her 
şeyden sorumlu sayan görüşün savunuculuğunu yapmıştır.426 

Anayasa değişikliğinin gündeme geldiği bir dönemde Başbakan Nihat Erim’in yabancı gazetecilerle 2 Mayıs 1971’de yaptığı bir konuşmada: 

“Türkiye Anayasası birçok Avrupa ülkesinin anayasalarından daha liberal bir anayasadır. Türkiye böyle bir lüksü kaldıramaz. Anayasa’da değişiklik yapılarak temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılmasını önleyecek hükümler getirilecektir”427 diyerek Anayasa’nın değişeceğinin işaretini vermiştir. 

On yıllık uygulama dönemi boyunca 1961 Anayasası’na yöneltilen eleştirileri genel çizgileriyle şöyle özetlenebilir: 

“a. Anayasa’nın özgürlükler düzeni, ileri Batı toplumlarının uyguladıkları kurallar kopya edilerek yaratılmıştır. Türk toplumu henüz o özgürlükleri “hazmedebilecek” düzeyde değildir. 
 b. Batı toplumları bile özgürlüklerin kötüye kullanılmaması için gerekli sınırlamaları benimsedikleri halde, 1961 Anayasası bu bakımdan eksiktir. Özgürlükleri kötüye kullananlar Anayasa’nın getirdiği düzeni bile yıkacak serbestliğe erişebilmektedirler. 
 c. Yasaların yapılmasında benimsenen mekanizma çok yavaş işlemektedir. Çağdaş devletin yürütme organında sorumluluk yüklenenlerin daha çabuk ve daha etkin iş görme olanaklarına sahip olmaları gerekir. 
 d. Yasama ve yürütme üzerinde Anayasa Mahkemesi ve Danıştay yoluyla kurulmuş olan denetim mekanizmamı iktidarları iş göremez duruma getirmiştir. 
 e. Özerk kuruluşlar “devlet içinde devlet” niteliği kazanmışlar ve “devletin temeline dinamit koyacak” görüşlerin oluştuğu yerler haline gelmişlerdir.”428 

Erim, 27 Mayıs’ın 11’nci yıldönümü dolayısıyla Türkiye Radyoları ve Ankara 
Televizyonunda yaptığı bir konuşmada: Anayasayı öve öve bitiremiyor; 1961 Anayasasının İtalya, Almanya ve Fransa gibi batı demokrasilerinde mer’i olan anayasaların hiçbirinden geri olmadığını, bilakis onlardan daha ileri olduğunu söylemekte bir beis görmediğini ifade ediyordu. Özellikle kişi dokunulmazlığı, kişisel ve toplumsal özel hakların, siyasal hakların güvenceleri açısından son derece ileri olan anayasanın üstün bir titizlikle korunması gerektiğini ifade ediyor ve elbette korunacağı garantisini veriyordu.429 

12 Mart döneminde Anayasa’da yapılan değişiklikler ilki 1971, ikincisi 1973 yılında olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Bu değişikliklerle Anayasa’nın yaklaşık dörtte biri yenilenmiş ve 11 geçici hüküm getirilmiştir. Değişiklikler öncelikle 1961 Anayasası’nın haklar ve özgürlükler düzenine yönelik olmuş ve devleti bireylere karşı koruma mantığı çerçevesinde gerçekleştirilmiş  tir. Haklar ve özgürlükler bakımından Anayasa ile getirilen güvenceler 
zayıflatılmıştır. 

Gerek değiştirilen madde sayısı, gerekse eklenen geçici maddeler bakımından 1971’deki Anayasa değişikliği kendinden öncekilerden ve sonrakilerden en geniş olanıdır. Bununla 35 madde değiştirilmiş; aynı zamanda dokuz geçici madde eklenmiştir. Bütün değişiklik ve eklenen geçici hükümler yayınlandıkları tarihte yani 22 Eylül 1971'de yürürlüğe girmiştir.430 

AP ve DP’nin başından beri büyük oranda Anayasa değişikliği taraftarı olduğu göz önünde bulundurulacak olursa CHP’nin de bu sürece katılmaya “ikna” edilmesi ile birlikte parlamentonun Anayasa değişikliklerine sahip çıktığını söylemek mümkündür. Önemli olan değişiklikleri yapmaya yetkili parlamentoda böyle düşünen ve davranan büyük bir çoğunluğun olmuş olmasıdır. Sıkıyönetim bir anlamda daha önce düşünülen ama gerçekleştirmeye fırsat bulunamayan değişiklikleri kolaylaştırmıştır. Ayrıca 12 Mart müdahalesi, 1961 Anayasası muhaliflerinin, aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak, Anayasa değişikliği programı çerçevesinde birleşmelerine de yol vermiştir.431 

Bu büyük değişikliğe karşı muhalefet TÜRK-İŞ, TÖS, Mimarlar Odası gibi birkaç meslek örgütünün zayıf eleştirileriyle sınırlı kalmıştır. İnönü ve CHP ciddi bir muhalefet göstermemiştir. Ülkede sıkıyönetim ilan edilmiş olduğundan öğrencilerin ve kapatılan TİP gibi muhalif kimliğiyle öne çıkan siyasi oluşumların protesto etmeleri de mümkün olmamıştır. Bu şekliyle değişiklikler Meclisten 6 Eylül’de, Senatodan 20 Eylül 1971’de geçerek, yasalaşmıştır.432 


Mümtaz Soysal’a göre, 1971 ve 1973’te gerçekleştirilen Anayasa değişiklikleri, devletin temel niteliklerini ve ilkelerini, ileriye dönük yorumlara açık bir anayasayla değil, kalıplaşmış ve durgunlaşmış kurallarla korumak amacını gütmüştür. Yürütmeyi güçlü duruma getirmenin gerisinde, asıl yapılmak istenen şey, Anayasa’daki özgürlükler düzeninin ve özerk kuruluşlar mekanizmasının yeni dengeler aramak için değil, yerleşik düzeni korumak için kullanılmasını 
sağlamaktır.433 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

404 Milliyet, 11.3.1972, s.1. 
405 Anayasa Mahkemesi Kararları, Resmi Gazete, 24.7.1972, No:14255. 
406 Milliyet, 25.4.1971, s.1. 
407 Milliyet, 7.5.1972, s.1. 
408 Kurtul Altuğ’un 11.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.10–15.20]. 
409 “Üç kişinin idamı Ankara Merkez Cezaevinde aynı sehpada ve birbirlerinin peşi sıra infaz edildi”, Yeni İstanbul, 6 
Mayıs 1972. “Kalkın Ey Ehl-i Vatan”, Yeni İstanbul, 6 Mayıs 1972. 
410 Ali Elverdi, Bu Vatana Kastedenler (Ali Elverdi Paşa Anlatıyor), İstanbul: Yeni Asya Yayınları, 1977, s.84. 
411 Nihat Behram, Darağacında Üç Fidan, İstanbul Gendaş Yayınları, 1996. 
412 Deniz Gezmiş, Yusuf Asla ve Hüseyin İnan’ın Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Kanun Tasarısına Verilen Oyların Sonucu, Millet Meclisinde: Üye sayısı: 450; Oy verenler: 323; Kabul: 273; Red: 48; Çekimser: 2; Oylamaya katılmayanlar: 118; Boş üyelikler: 9. Deniz Gezmiş, Yusuf Asla ve Hüseyin İnan’ın Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Kanun Tasarısının Birinci Maddesine Verilen Oyların Sonucu, Cumhuriyet Senatosunda: Üye 
sayısı: 183; Oy verenler: 145; Kabul: 111, Red: 34; Çekimser: 0; Oylamaya katılmayan: 36; Boş üyelikler: 9’dur. Demirel de kabul oyu kullananlardandır. TBMM Tutanakları [Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan) İdam 
Görüşmeleri–2, BDS Yayınları, 1988, s.200, 201, 263. 
413 9’ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 07.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.45–18.55]. 
414 Ali Elverdi’nin radyo evinde yaşananlar konusunda anlattıklarıyla; 21 Mayısçıların anlattıkları birbirinden farklıdır. Aydemir, Elverdi’nin ayaklarına kapandığını iddia etmekteyken; bkz. Talat Aydemir. Ve Talat Aydemir 
Konuşuyor, İstanbul: May Yayınları, 1966, s.358. Elverdi bunu inkâr etmektedir. Bkz. Emin Çölaşan, “Ben Korkacak Adam mıyım? ”İcraatın İçinden, İstanbul: Milliyet Yayınları, 1987, ss.296-309. 
415 9’ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 07.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.45–18.55]. 
416 Ertuğrul Kürkçü’nün 31.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 10.30–12.06]. 
417 Türkiye Gerçekleri ve Terörizm (Beyaz Kitap), s.96. 
418 Cumhuriyet, 26.5.1971, s.1. 
419 Üskül, a.g.e., s.196. 
420 Milliyet, 27.4.1971, s.1. 
421 T.C. Gerekçeli Anayasa ve… İstanbul: May Yayınları, 1971. Ayrıca bkz. Kazım Öztürk (Hazırlayan), Son Değişiklikleriyle Gerekçeli Anayasa [Karşılaştırmalı Gerekçeler ve İlgili Mevzuat], Ankara: Bilgi Yayınevi, Ekim 1971. 
422 Milliyet, 5 Kasım 1972. 
423 Milliyet, 23 Ekim 1972. 
424 İsmet Giritli, Komünizm, Sosyalizm ve Anayasamız, İstanbul: Baha Matbaası, 1967, s.33. 
425 Anayasadaki köklü değişikliklerin ara dönemde yapılabilmiş olması bunun göstergesidir. Yapılan değişikliklerin hangi maddelerde olduğu hususunda bkz. T.C. Gerekçeli Anayasa ve… İstanbul: May Yayınları, 1971, s.5–64. 
426 Soysal, a.g.e., s.68. 
427 Milliyet, 2.5.1972, s.1. 
428 Soysal, a.g.e., s.77. 
429 “27 Mayıs’ın 11’nci Yıldönümü Dolayısıyla Başbakan Erim’in TRT Muhabiriyle Yaptığı Görüşme”, Başbakan Prof. Dr. Nihat Erim’in TRT’de Yaptığı Anayasa Konuşmaları (27 Mayıs, 8, 9 [10], 12, 13 Haziran ve 20 Temmuz 1971 
[Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/5–24; Fihrist No: 6624], s.5. 
430 Özkan Tikveş, “Anayasada Onbeş Yıllık Dönemde (1961-1976) Yapılan Değişiklikler Ve Ekler”, AÜHF Dergisi, , C: XXXIV, No:1-4, 1977, s.26. 
431 Bülent Tanör, İki Anayasa, 1961-1982, 3. Bs, İstanbul, Beta Basım-yayın, 1994, s.53-54. 
432 Ahmad, “Demokrasi Sürecinde…”, s.364-365. 
433 Soysal, a.g.e., s.80-81. 

21 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder