29 Ocak 2019 Salı

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 27

12 MART 1971 MUHTIRASI ARAŞTIRMA RAPORU. BÖLÜM 27



2. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNE İLİŞKİN KRİZİ AŞMA ÇABALARI 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine az bir süre kala Faruk Gürler’in cumhurbaşkanı seçilmesine yönelik olarak üst düzey komutanların koordine ettiği çalışmalarda siyasi parti liderlerine çengel atılmış ve bu çerçevede Yüksek Komuta Konseyi başkanı ve üyeleri Org. Muhsin Batur’un evinde CHP lideri Bülent Ecevit’le 4.5 saat görüşmüştür. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde “bir telkine muhatap olmamak” gerekçesiyle Demirel’in görüşmeye yanaşmaması üzerine Yüksek Komuta Konseyi tarafından Adalet Partisi Genel Başkanı Demirel’i hedef alan 21 Şubat bildirisi yayınlanmıştır. 

Yüksek Komuta Konseyi’nin 21 Şubat 1973 tarihli bildirisinde “sorumsuz veya 
sorumluluğunu idrak edemeyen bazı politikacılarla sapık ideoloji ve çıkar çevrelerinin memleketin yüksek menfaatlerini hiçe sayarak ve silahlı kuvvetlerin vakur bir anlayış içerisinde bulunmasından cür’et alarak son aylarda gittikçe temposunu arttıran yersiz beyan ve yorumlarda bulunmaları esefle müşahede olunmaktadır” denildikten sonra “silahlı kuvvetlere ve 12 Mart muhtırasında doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yöneltilen küçük düşürücü ve kışkırtıcı 
sataşma ve beyanların son bulması”, “muhtıranın gereği olarak yurtta huzur ve istikrarın sağlanması ve devamı”, “reformların gerektiği şekilde ve biran önce tahakkuk ettirilmesi” ve “Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarının milli iradeyi adil bir şekilde tam olarak yansıtacak bir temsile ve dürüst bir seçime imkan verecek bir hale getirilmesi” çağrılarında bulunulmuştur. 
Bildiride içinde bulunulan bunalım ve olağanüstü durumdan çıkış için siyasi parti grupları ile de temaslarda bulunulduğu ancak davet olunan bütün parti ve grup liderlerinin görüşmelere “büyük bir içtenlikle” katılmalarına rağmen Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’in “kendisine özgü bazı sebeplerle” davete icabet etmekten kaçınması da eleştirilmiştir. 

Demirel, bildirinin ardından hesap vereceği tek merciin millet olduğunu söyleyerek tepkisini dile getirmiştir. Cumhurbaşkanı Sunay ile görüşmesinde de “... Anayasa diyemeyecek miyiz? Millet, demokrasi laflarını ağzımıza alamayacak mıyız? ‘Milletten başkasına hesap vermem’ dedim. Bunda ne var” demiştir. 

Cumhuriyet gazetesi bildiriyi 22 Şubat günü “Ordu 12 Mart Muhtırasının Sorumluluğunun İdraki İçinde - Yüksek Komuta Heyeti Görüşlerin Açıkladı” manşetiyle vermiştir. Gazete bu manşetin yanında Demirel’in “Beni İlgilendiren Hiçbir Şey Yoktur Tebliğin İçerisinde” açıklamasına yer vermiştir. 23 Şubat günkü Cumhuriyet’te Milli Birlik Grubu ve işverenlerin komuta konseyinin görüşünü desteklediğini haber yaptı. Nadir Nadi 23 Şubat tarihli başyazısında 
Yüksek Komuta heyetinin “iyi niyetli çabası” olarak tanımladığı bildirinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin “12 Mart muhtırasına karşı yürütülmek istenen doğrudan doğruya ya da dolaylı sataşmalardan rahatsızlık duymakta” olduğunun ifadesidir. Altan Öymen 23 Şubat tarihli yazısında Ecevit’in Komutanların talebini kabul edip kendileriyle görüşmeye gittiğini oysa Demirel’in “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bir telkine muhatap olmak istemiyormuş” ifadesiyle bu davete hayır demesini eleştirmiştir. Öymen komutanların davetinde bir anormallik görmemiş ve Demirel’in sözleriyle ilgili görüşlerini “sanki millete hesap verme durumunda olmak, bu devletin çeşitli sorumluluk mevkilerindeki kimselerle görüşmeyi yasaklıyormuş gibi... ‘Ben millete hesap veririm’ dedin mi arkadan bu mantığın bağlantısı olarak ‘Öyleyse başka kimseyle görüşmem’ diyebileceksin.” şekline ifade etmiştir. Öymen, Demirel’in Adalet Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayını açıklamamasını da şiddetle eleştirmiştir.587 

Milliyet gazetesi 22 Şubat 1973 tarihli sayısında bildiriyi “Komutanlar Kışkırtıcı 
Hareketlerin Bitmesini İstedi” manşetiyle vermiştir. Manşetin yanında da Demirel’in “AP Yalnız Millete Hesap Verir” açıklamasına yer verilmiştir. Abdi İpekçi aynı günkü başyazısında partiler ile Silahlı Kuvvetler arasındaki zıtlaşmanın tehlikelerine dikkat çekerek bunun için bir neden olmadığını, çünkü partiler gibi silahlı kuvvetlerin temsilcilerinin de her fırsatta demokratik 
rejime inançlarını tekrarladıklarını ve amaçlarının “bu rejimi korumak ve güçlendirmek” olduğunu belirtmiştir. Zıtlaşmadan kasıt Demirel’in komutanların davetine katılmamış olmasıdır. İpekçi yazısında koşulların olağanüstülük taşımadığı bir ülkede parlamenter düzene kumandanlar tarafından yapılacak herhangi bir müdahalenin hoş görülemeyeceğini de belirtmiştir.588 23 
Şubat’taki başyazısında İpekçi partilerle kumanda heyeti arasındaki diyalogun önemine dikkat çekerek her iki grup arasında “samimi bir hava içerisinde” görüşmeler yapıldığını, ancak Demirel’in bu görüşmelere katılmayı reddettiği ifade etmiştir. AP liderinin “kendine özgü nedenlerle” komutanların toplantısına katılmamasının tartışılabileceğini belirttikten sonra Sunay’ı Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi arabuluculuk yapmaya davet etmiştir.589 İpekçi 24 
Şubat tarihli yazısında da zıtlaşmaya dikkat çekmiştir. Abdi İpekçi 28 Şubat tarihli yazısında Demirel’in aksine Ecevit’in yaklaşımının ve komutanlarla görüşmesinin daha sağlıklı olduğunu belirtmiş ve “devletin yönetiminde yetkili ya da etkili kişi (ve) kuruluşlarla bunalımların çözümlenmesini amaçlayan ve bunu Anayasaya uygun biçimde başarmayı öngören ‘müşaverlerde’ bulunmak zararlı değil, yararlıdır” demiştir. Ecevit’in komutanlarla yaptığı “görüşmelerden edindiği izlenim üzerine” Yazar Demirel ile görüşmek istemesinin Demirel tarafından reddedilmiş olmasını da “Demirel’in yaptığı ikinci hata” olarak tanımlamıştır.590 

22 Şubat 1973 günkü Tercüman gazetesi bildiriyi “Yüksek Komuta: Yersiz Yorumlara Son Verilsin” manşetiyle vermiş ve diğer gazetelerde olduğu gibi hemen yanında Demirel’in “AP’nin Hesap Vereceği Tek Merci Millettir” açıklamasını koymuştur.591 Kabaklı 23 Şubat tarihli yazısında bildiriyi “12 Mart muhtırasının yürürlükte olduğunu yeniden hatırlatmaya lüzum gören bir teşebbüs” ve “Muhtıra II” olarak adlandırmıştır. Kabaklı bildirinin “Liderlerle görüşme sırasında şahıs, zümre, parti ve hükümet icraatı bahse konu edilmemiştir” açıklamasını ön plana çıkartarak bunun belli bir siyasi parti liderine karşı olmadığını, asıl muhatabın “ihtilal maskotluğuna özenmiş bazı maskaralar” olduğunu belirtmiştir.592 

Hürriyet gazetesi 22 Şubat 1973 günü bildiriyi manşetten “Yüksek Komuta Heyeti Tebliğ Yayınladı-Demirel’e Görüşmelere Katılmadığı İçin Çatıldı” başlığıyla vermiş ve hemen yanına Demirel’in “Hesap Vereceğimiz Tek Merci Millettir” açıklamasını koymuştur. Haberin devamında bildirinin içeriği hakkında bilgi verilmiştir.593 23 Şubat tarihli gazetenin ilk sayfasında Hürriyet imzasıyla çıkan yazıda üslubun sert olduğu belirtildikten sonra açıklamanın içeriğinin ve gerekçelerinin anlaşılabileceği, ancak açıklamaya neden böylesine “sert bir hava” verildiğinin anlaşılmadığı belirtilmiştir. Yazıda ayrıca bildirinin Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine yapılan spekülasyonlarla başlayan tedirginliği arttırdığı ve bildirinin tedirginlikler yüzünden yapacağı tahribatın asıl ulaşılması gereken demokrasi ve özgürlük amacına ve özellikle kamu yararına ters düşeceği ifade edilmiştir.594 

Cumhurbaşkanı kim olacak suali cevapsız kalmaya devam ederken, bulunan ilk formül: Cevdet Sunay’ın görev süresinin yapılacak bir anayasa değişikliğiyle iki yıl uzatılması olmuştur. Bu formüle en kesin itiraz İnönü’den geldi; Paşa: “Sunay seçilecekti de, ne olacaktı? Daha önce yaptıklarını yenileyecekti” şeklinde çıkış yaptı. Demirel de, 12 Mart’ta cumhurbaşkanının muhtıracılarla olan mesaisini hâlâ içine sindirememişti ve bu teklife ayak diredi. “Sunay’ın görev süresinin uzatılmasına karşı çıkarken Demirel’in yapmak istediği, Gürler’in Cumhur başkanlığına da karşı çıkışının Ordu üst kademelerinde duyulmasını sağlamaktı”.595 Öneri mecliste de senatoda da kabul görmedi. Bu kez CHP tarafından yeni bir öneri getirildi: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki yıl ertelenmesi. Bu da aslında ilk önerinin isim değişikliğiyle tekrarıydı. Son formül, bir isim üzerinde anlaşılmasıydı Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı 
Muhittin Taylan üzerinde iki parti de anlaştı. Tek bir formalite geriye kalıyordu: Taylan’ın Sunay tarafından kontenjan senatörü yapılması. Görev süresinin uzatılmasına karşı çıkılmasının burukluğunu yaşayan Sunay, bu isteği reddetti. Böylece iyiden iyiye kendisini cumhurbaşkanlığına hazırlayan Muhittin Taylan açısından cumhurbaşkanlığı adaylığının ilk aşaması bile gerçekleşememiştir596 

Sonunda ismi daha önce, Ürgüplü kabinesinin güvenoyu alamayarak düşmesi olayından sonraki başbakan arayışlarında da gündeme gelen, askeri ataşelik tecrübesi de olan eski Deniz Kuvvetleri Komutanlarından E. Ora. Fahri Sabit Korutürk üzerinde uzlaşılmıştır. Zaten hâlihazırda senatör olan Korutürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin 7’nci Cumhurbaşkanı olarak andını içip göreve başlamıştır.597 


E. SİYASİ PARTİLERDEKİ GELİŞMELER VE 1973 SEÇİMLERİ 


12 Mart rejiminin parlamentoyu açık tutma siyasetinin iki istisnası vardır. Parlamento açık tutulacaktır lakin ülkenin bölünmez bütünlüğü ve laik rejimini tehdit ettiği iddia edilen iki parti kapatılacaktır. Bu iki partiden biri beklendiği gibi TİP’dir. Anayasa Mahkemesi, TİP’in kapatılma gerekçesinin temelini Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Kürtlerin yaşadığı ve bu insanların kimliklerinin tanınması gerektiği yönündeki 4. Büyük Kongreye sunulan rapora dayandırmıştı. Kapatılma kararının ardından TİP’in önde gelen yöneticileri genel başkanı başta 
olmak üzere tutuklandılar.598 

1.ADALET PARTİSİ 

AP’deki ilk çatlamalar ise 1969 yılının başına rastlıyordu. Sözgelimi, Demirel’i partiyi ikiye bölmekle suçlayan Ethem Kılıçoğlu ile Cevat Önder, ihraç istemiyle Yüksek Haysiyet Divanına veriliyorlardı.599 

İçinden güçlü bir kesimin ayrıldığı AP ise, bu bölünmeden arınarak değil, güç kaybederek çıkmıştı. 18 Aralık 1970’de partileşen AP içindeki muhalefetin, eski DP’nin hakiki mümessili olduğu doğrultusundaki iddiası ise 12 Mart duvarına çarpmıştır. DP Genel Başkanı Ferruh Bozbeyli de 12 Mart’ın kitlelere kendilerini sıcağı sıcağına tanıtacakları bir dönemde gelmesinin, partilerinin gelişip, serpilmesini önlediği görüşündedir.600 Bozbeyli, partilerinin sonraki 
seçimlerde siyasi hayattan silinmesini ise şöyle açıklamaktadır: 

İşte, gerek Süleyman Demirel gerek Sayın Ecevit çok haklı, çok yerinde bir propaganda buldular, çok yerinde, dediler ki halka: “Sayın vatandaşlarım, siz bizden hizmet bekliyorsanız bizim reyimizi bölmeyin. Bakın, bizim reyimizi bölerseniz koalisyonlar ortaya çıkıyor. Koalisyonlar da şimdiye kadar hiç hizmet yapamadık. Onun için, bizim reyimizi lütfen bölmeyin.” Bu çok makul, çok akıllıca bir propagandaydı. Bunu hem Ecevit yaptı hem Demirel yaptı. Yapınca, Ecevit’ten bölünmüş gibi görünen, Güven Partisi 3 mebusa düştü, Adalet 
Partisinden bölünmüş gibi olan biz 1 mebusa düştük, Selamet Partisi de 48’den 15’e düştü yani gerekçe çok doğruydu, ikna edici bir gerekçeydi. Sonucu ondan oldu.601 

Öte yandan, MNP’nin ve ardından MSP’nin kuruluşu da AP’nin oy kitlesinden önemli bir miktarı alıp götürmüştür. Türk sağı olabildiğince bölünmüş durumdadır; solda TİP kapatılmış, TBP ise CHP’ye alternatif olabilecek güçte değildi. Oysa AP ve genel olarak sağ, MSP, MHP, DP, CP, MGP gibi altı partinin mücadele alanı haline gelmiştir. AP içindeki parçalanma; sağın iki etkin partisi olan MSP ve MHP’nin önceleri AP içinde temsil edilen eğilimlerin sözcülüğünü 
ele alması; Ecevit rüzgârını arkasına alan CHP’nin yükselişe geçmesine sebep olmaktadır. Ecevit’in halk kitlelerine verdiği ana mesaj: parlamentonun milletten on yıl geri olduğuydu. 12 Mart’ta açıkça anayasanın Türk halkı için lüks olduğunu söyleyenlere nazire yaparcasına sarf edilen bu cümle çok büyük yankı bulmuştur. 602 

2.CUMHURİYET HALK PARTİSİ 

Asıl büyük gelişme ise CHP’deki lider değişimiydi. 12 Mart’ın ardından genel 
sekreterlikten istifa eden Ecevit’in parti içi iktidar mücadelesi sürüyordu.603 İnönü tüm gücünü harcamasına rağmen yapılacak olağanüstü kurultay divanının feshini talep etmemesinin kabul görmemesi üzerine önce genel başkanlıktan istifa etmiştir. 
Bir müddet sonra partisinden de istifa ederek, eski cumhurbaşkanlarının senatoya üye olma hakkını kullanarak aktif siyasetten bir anlamda çekilmiştir. Oysa Ecevit, kendisine karşı yöneltilen genel başkanlık ihtirası suçlamalarına karşı 8 Şubat 1972’de CHP Meclis Grubunda yaptığı konuşmada şu ilginç 
cümleleri sarf etmişti: “Benim Genel Başkanım Sayın İnönü’dür. Bana ne kadar ağır ithamlarda bulunursa bulunsun, İnönü’nün karşısında ne kendimi ne de bir başkasını, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı olarak hayal bile edemem”. 604 Buna rağmen üç ay sonra, 14 Mayıs 1972’de, Ecevit CHP’nin yeni Genel Başkanıdır.605 

1973 seçimleri, Türk siyasetinde taşları yerinden oynatan bir seçimdi. CHP, genel başkanlık koltuğuna İnönü yerine Bülent Ecevit’i getirmiştir.Altmışlı yıllar, CHP’nin ideolojik dönüşüm yaşadığı yıllardır. Bu süreç, büyük bir toplumsal hareketliliğin yaşandığı, şehirlere gelen yeni nüfusun varoşlara yerleşerek yeni tip toplumsallaşma özellikleri gösterdiği yılları kapsıyordu. Şehirlere gelen yeni kitle açısından, kır hayatıyla karşılaştırıldığında, şehir hayatı müreffeh bir döneme geçiş anlamına geliyordu.606 Genel olarak bu yeni kitlenin, Demokrat 
Partinin Anadolu aksanıyla telaffuzundan mülhem Demirkırat ismiyle efsaneleştirdiği hatırasına ve partinin varislerine karşı duyduğu sempati, artarak devam etmektedir. Ülkenin 1965–1969 yılları arasında kalkınmada kaydettiği ivme, bu kesimlerin toplumsal pastadan aldıkları payı da nispeten arttırmıştı. Altmışlı yıllarda partinin yeni ideolojik istikametine ismini veren ortanın 
solu, hareketinin tüm çekiciliğine rağmen bir türlü CHP oylarına yansımayışı karşısında partinin ideologlarından biri olan Ecevit, bir taraftan ortanın solunun manasını açıklamakta, diğer taraftan da üst üste AP karşısında uğranılan seçim hezimetleri karşısında yılmaya meyilli partililere moral aşılamaya çalışmaktadır. AP oylarının oransal büyüklüğüne rağmen, tıpkı DP gibi erimeye yüz tuttuğu savını ileri sürmektedir.607 

Aslında, parti genel sekreterliğinden 12 Mart Muhtırasının, ortanın solu hareketine, dolayısıyla kendisine karşı yapıldığı iddiasıyla istifa eden Ecevit ise Merkez Yönetim Kuruluyla birlikte istifa gerekçesini açıklarken şunları söylüyordu: “Hükümete katılmama kararı alınabilseydi bazı şeyler kurtarılabilirdi. Sayın Genel Başkan böyle düşünmüyor. Ona rağmen onunla karşı karşıya partiyi yönetemem. Ortanın solu hareketinin ve benim demokrasi kuralları içinde yenilmeyeceğimiz anlaşılmıştır. Demokratik kurallar dışına çıkılarak yenilgimiz 
sağlanmıştır”.608 Komutanların müdahalesini Yunanistan modeline benzeten Ecevit: “Hareket, hükümetten daha çok, Ortanın Solu’na karşı” diyordu. 

Ecevit’in bu açıklamasına karşı İnönü: bu gerekçeyi inandırıcı bulmayarak ortanın solu politikasını Ecevit yokken ilân ettiğini, Ecevit’in bu politikayı kendisine mal etmesini ve muhtıranın asıl bu politikaya verilmesini abartılı bir yorum olarak gördüğünü söylemektedir.609 Seçmen nezdinde, İnönü gibi bir lideri deviren, muhtıracılara Demirel’in gösterdiği tavrın aksine adeta kafa tutan bir Ecevit vardır. 

1973 seçimleri öncesinde, CHP, en büyük rakibi olan AP’ye göre, daha dingin ve derli toplu duruyordu. AP’dekinin aksine kendisinde yaşanan ayrılıklar partiyi eski görüntüsünden arındırmış; daha da güçlendirmiştir. Bu kesimlerin ayrılığı CHP’nin halkın partisi olduğu yönündeki iddiasına inandırıcılık katmaktadır. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

587 Cumhuriyet, 23.2.1973. 
588 Milliyet, 22.2.1973. 
589 Milliyet, 23.2.1973. 
590 Milliyet, 24.2.1973. 
591 Tercüman, 22.2.1973. 
592 Tercüman, 23.2.1973. 
593 Hürriyet, 22.2.1973. 
594 Hürriyet, 23.2.1973. 
595 Cüneyt Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol 1971–1973 (Cüneyt Arcayürek Açıklıyor–6), Ankara: Bilgi Yayınevi, 1985, s.395. 
596 Mehmed Kemal, 12 Mart, Öfkeli Generaller ve İşkence, İstanbul: Soyut Yayınları, 1974, s.188 vd. 
597 “Başbakan Adayı Olarak Erim, Korutürk ve Üner’in Adları Geçiyor”, Cumhuriyet, 15 Mayıs 1972. 
598 Doğu Perinçek, Anayasa ve Partiler Rejimi (Türkiye’de Siyasi Partilerin İç Düzeni ve Yasaklanması), İstanbul: Kaynak Yayınları, 1985, , ss.342–343. 
599 “Önder ve Kılıçoğlu, Savunmalarını Yazılı Olarak Verdiler: Demirel, AP’yi ikiye ayırmıştır”, Cumhuriyet, 27 Ocak 1970. 
600 Ferruh Bozbeyli, Alaca Siyaset (Siyasi Hikâyeler), İstanbul: Babıâli Kültür Yayıncılığı, 2000, s.105. 
601 Ferruh Bozbeyli’nin 31.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.03–15.26]. 
602 Melih Cevdet Anday, “Hakaret”, Cumhuriyet, 22 Kasım 1974, Mehmet Öksüz, Faşizme Karşı Her Yönüyle Ecevit (Çağdaş Bir Lider, Çağdışı Bir Parlamento), Ankara: Nisan Yayınları, 1974, ss.74–75 (içinde). 
603 Ecevit’in istifasıyla boşalan CHP Genel Sekreterliğine Şeref Bakşık getiriliyordu, bkz. Hürriyet, 24 Mart 1971. 
604 Bülent Ecevit, Perdeyi Kaldırıyorum, Ankara: Ajans-Türk Matbaacılık Sanayi, 1972 (?), s.31. 
605 “Ecevit 826 oyla Genel Başkan seçildi”, Cumhuriyet, 15 Mayıs 1972. 
606 “Türk Toplumunda Yapısal Değişme”, Mübeccel Kıray, Toplumsal Yapı Toplumsal Değişme, içinde İstanbul: Bağlam Yayınları, 1999, ss.327–341. 
607 Bülent Ecevit, Ortanın Solu, İstanbul: Tekin Yayınevi, 1974 (1968), s.85. 
608 Milliyet, 22 Mart 1971. 
609 “Ecevit Mübalâğa Etti”, Milliyet, 22 Mart 1971. 

28 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder