23 Aralık 2017 Cumartesi

Görünmeyen Ordular -1

Görünmeyen Ordular.1  


Ergüder Toptaş 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                            
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
13 Ekim 2014 Pazartesi

Mücadele Süreci

Mücadele hem savaşı hem de barışı kapsayan, sürekliliği bulunan ve her millî güç unsurunun etkileşiminin mütemadiyen devam ettiği, dinamik bir süreçtir. 
Bu anlayışta savaş ve barış sürmekte olan aynı yarışma, çekişme, didişme, çatışma ve de boğuşmanın bir parçasıdır. Savaşın doğası insanın yaradılıştan sahip olduğu özelliklerin bir bileşkesi ve aynasıdır. İnsan varlığını tehdit altında hissettiği ya da bekasını ötekinin imhasında gördüğü vakit, kavgaya giden yolun 
önünü açar. Bugüne kadar, açılan kapı ne yazık ki hiç mi hiç kapanmamıştır; muhtevası farklılaşsa da mahiyeti aynı kalmıştır. Ne var ki değişen muhteva 
çoğunlukla göz ardı edilerek, bir önceki harbin karakterine uygun tedbirlerle bir sonrakine hazırlanılmıştır. Bu büyük yanılgı dün olduğu gibi bugünde devam 
etmektedir ve bütün orduların ortak açmazıdır. “ Görünmeyen Ordular ” konusunu da savaşın nesil değişimi bağlamında ele alarak bir değerlendirme yapmanın uygun olacağı düşünülmektedir ki tamamen mücadelenin karakteriyle ilgilidir.

Nesillere Göre Savaş

Stratejler ve savaş tarihçilerinin gelişen teknolojileri de hesaba katarak dört 
başlık altında tasnif ettikleri nesillere göre savaş kavramı tartışmalı olsa da 
genel kabul oranı yüksektir. Buna göre, birinci nesil savaşın başlıca özelliği; 
Birinci Dünya Savaşı öncesi harpleri esas alan piyade ağırlıklı, tek namlulu 
yivsiz silahların ve süngünün temel teknolojiyi belirlediği bir savaş türü 
olmasıdır. İkinci nesil savaşın ayırt edici niteliği ise, ateşin ve ateş destek 
sistemlerinin yoğun olarak kullanılmasıdır. Bu nesil savaşın tarihsel temsil 
odağı Birinci Dünya Savaşı’dır. Üçüncü nesil savaş ise hızın ateş gücünün önüne 
geçtiği, düşmana yaklaşarak onu yok etmek yerine onu aldatma ve mücadele 
güçlerini çökertme taktiklerinin öne çıktığı savaştır. İkinci Dünya Savaşı bu 
bağlamda üçüncü nesil savaşa örnek olarak gösterilebilir.

 Dördüncü nesil savaşa gelince, bu nesil savaşın temel özelliği soğuk savaş 
sonrası klasik ve konvansiyonel mücadele anlayışının rafa kaldırılmasıdır. Bu 
yönüyle ne siyaset ve savaş, ne sivil ve asker, ne savaş alanı ve güvenlik 
alanı, ne de savaş ve barış arasındaki sınır çizgisi net bir çizgidir. Söz 
konusu durumlar arasında net sınırlar değil, geçişken alanlar vardır. Artık 
neyin savaş neyin siyaset, kimin sivil kimin asker, nerenin savaş nerenin 
güvenlik alanı, hangi durumun savaş hangi durumun barış olduğu hakkında katı 
görüşler vazedilemez.[1] Dördüncü nesil savaşın temel amacının kaos ortamı inşa ederek hedef ülkelerdeki iktidarları devirmek olduğu çok açıktır ve bunu ispata yeltenmenin de bir manası yoktur. Bu savaş, karmaşık, medyatik manipülasyonu araçsallaştıran, psikolojik savaş unsurlarını devreye sokan ve toplumun bütün alanlarında mücadele veren bir savaşa atfen kullanılmakta, ne var ki sadece terörizmin yedeğinde bir mücadele tarzı olarak öne çıkarılmaktadır.

Dördüncü nesil savaşın merkezinde siyasi, ekonomik, toplumsal ve askerî ağların birlikte kullanımı vardır. Bu savaşta hedeflenen düşmanın siyasal karar 
mercilerine mevcut stratejik emellerin başarılmaz ya da aşırı maliyetli olduğunu 
göstermektir.[2] Dördüncü nesil savaş, caydırıcılıktan harekât ortamının 
şekillendirilmesine, savaş dışı harekâttan sınırlı güç kullanımına, terörizmle 
mücadeleden gerilla savaşına kadar her seviyede ve her alanda güçlüler 
tarafından etkinlikle yürütülmektedir. Bu barışı olmayan savaş devam ediyor, 
gelecekte de yöntemlerini farklılaştırarak daha da acımasız, doymak bilmez bir 
iştahla ve açgözlülükle devam edeceği muhakkaktır.

Taktik Ölçekli Ancak Stratejik Etkili Ordular

Savaşın dört neslinde de ortak olan bir özellik vardır ki o da gayrinizami harp 
ve onun yöntemlerini uygulayan kuvvetlerin varlığı ve öneminin nesilden nesille 
güçlenerek aktarılmasıdır. Her nesil savaşta güçlülerin kullandığı gayrinizami 
kuvvetler konvansiyonel büyük güce tabi kılınarak sevk ve idare edilmiştir. 
Genellikle de nicelik yönüyle klasik güçlerin hep gerisinde kalmışlardır. İkinci 
Dünya Savaşı’nda Özel Kuvvetlerin doğuşu ve önceki harplerde farklı adlarla ve 
değişik amaçlarla kullanılan komando birlikleri bu dönemden itibaren etkinlikle 
kullanılmaya çalışılsa da yine de gölgede kalmışlardır. Nizami kuvvetlerin 
gerilla ve teröristlerle mücadelede vazgeçilmez gördükleri bu kontrgerillalar, 
sıkıntılı günler ve dönemler geride kaldığında, çoğunlukla görmezden 
gelinmiştir.

Gerilla kuvvetlerinin kullanımı insanlığın tarihi kadar eskidir ve de çağlar 
boyunca güçsüzlerin temel enstrümanı olarak her seferinde daha güçlü bir şekilde mücadele sahnesinde yerlerini almışlardır. Ancak nitelikli ve icra ettikleri 
harekât itibarıyla etkileri yüksek bu güçler “ küçük savaşlar ” olarak 
adlandırılmanın haksızlığına uğramışlardır. Özellikle, İkinci Dünya Savaşı’nda 
gerilla harbi Churchill’in savaş politikasının önemli bir parçasıdır.[3] Virgin 
Ney’in bu savaşla ilgili olarak yaptığı şu yorum, daha çarpıcıdır: “ İkinci 
Dünya Savaşı esnasında Batı Cephesi’nde gerilla savaşının nizami harple birlikte 
tam gücünden istifade edilmesini engelleyen bir anlayışsızlık ve takdir etmeme 
durumu mevcuttu, Rusların aksine Batılı kuvvetler gerilla savaşını 
stratejilerine dâhil etmenin değerini kavrayamadılar. ”[4] İkinci Dünya 
Savaşı’ndan beri baskın çatışma hüviyetini koruyan gerilla harbi ne yazık ki hak 
ettiği ilgi ve takdiri bugün de görememiştir.  

Taktik ölçekli ancak stratejik etkili bu güçlerle ilgili yanlış adlandırılan 
diğer bir konunun da “ Görünmeyen Ordular ” kavramının yalnızca düzenli 
orduların örgütsel yapısından yoksun olan gerillalar bağlamında kullanılmasıdır. 
Max Boot son çalışmasında, terörizmin geçirdiği evreleri dikkate alarak, 
teröristleri de bu kapsama dâhil eder.[5] Askerî jargonda görünmeyen ordular hem gerillaları, hem kontrgerillaları, hem de teröristleri kapsamına alarak 
kavramsal genişleme sağlamıştır.

Dördüncü nesil savaşların karakterindeki değişim önümüzdeki dönemlerde de devam edecektir. Belki de bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren beşinci nesil 
savaşlarla yüz yüze kalınacak ve farklı mücadele yöntemlerine ihtiyaç 
duyulacaktır. Savaşın karakterindeki dönüşüm, özellikle Türkiye gibi zor ve kaos 
ortamının gittikçe derinleştiği ve en iyimser tahminlerle bu yüzyılın sonuna 
kadar devam etmesi kuvvetle muhtemel olaylara gebe coğrafyalardaki ülkeleri, 
Özel Kuvvetler ve farklı adlarla anılan operasyon güçlerini stratejik seviyeye 
çıkarmaya davet etmektedir.

Stratejik Seviyede Özel Kuvvetler

Ordu seviyesinde ve değişen stratejik bağlamda yeniden yapılanmayı zorunlu 
kılmaktadır. Konvansiyonel veya konvansiyonel olmayan teşkilatlanmanın dışında, millî güvenliğe yönelik bugünkü ve gelecekteki tehditlerle başa çıkmada yeterli imkân ve kabiliyete sahip özel bir yapılanmanın bilimsel esaslardan istifade edilerek hayata geçirilmesi ülke güvenliği açısından yaşamsal değerdedir.

Bu süreçte, Özel Kuvvetlerin yeni bir vizyon doğrultusunda operasyon, sivil 
işler, psikolojik harekât, istihbarat ve teknolojik yeteneklerinin 
sürdürülebilir bir gelişme kapsamında titizlikle güçlendirilmesi gerekir. Ayrıca 
Özel Kuvvetler bünyesinde askerler kadar sivillerin de bulunması bir 
zorunluluktur. Bu cümleyi duyar duymaz kronik asker ve güvenlik kuvveti alerjisi olanların semptomları nüksetse de, mücadelenin doğasının siyaset ve stratejiden beklentisi bu yöndedir. Mücadelenin her seviyesi ve yöntemi askerleri olduğu kadar sivilleri de ilgilendirmektedir. Bu bir güvenlik sorunudur, kayıtsız 
kalmayı tercih eden ulusların bağımsızlıklarını ve bütünlüklerini koruyamadıkları gün gibi ortadadır. Yeni örnekler beklemenin bir manası ve kabul edilebilir tarafı da yoktur.

Konvansiyonel kuvvetlerle, emniyet güçleriyle, sivil savunma unsurlarıyla ve 
sahadaki diğer güçlerle koordineli ve uyumlu çalışabilecek çok yönlü bir Özel 
Kuvvetler mücadelenin omurgasını teşkil edecektir. Bunun yanında, yeteneklerin geliştirilmesi ve korunması kapsamında millî gücün diğer unsurlarının desteği ve yakın işbirliği esastır. Özel Kuvvetlerin güç geliştirme stratejisine uygun olarak hazırlanması, her şeyden evvel siyasetin sorumluluğundadır. Bu yönde askerî veçhenin mücadelenin doğasıyla uyumlu ve mutasavver harbin karakterini dikkate alarak teori geliştirmesi başarı için temeldir. Kurumsallaşmanın ve tehditlerle başa çıkabilecek yetenek geliştirmenin başlangıç noktası burasıdır.

Sonuç Olarak

Bugünün ve yarının millî güvenlik sorunlarını çözmede Özel Kuvvetlerin merkezî 
önemi gün geçtikçe daha da güçlenecektir. Bundan kaçınarak güvenliği emniyet 
altına almak veya başka bir şeyle ikame etmek mümkün gözükmemektedir. Şimdiye kadar konvansiyonel güçlere tabi olarak harekât icra eden bu kuvvetler, savaşın dönüşümü kapsamında diğer güç unsurlarını kendisinin öncülüğünde yürütülecek kapsamlı operasyonlar için bir enstrüman olarak kullanacaktır.       

DİPNOTLAR,

[1]Toptaş Ergüder, 21. Yüz Yılda Savaş-Yeni Bir Mücadele Felsefesine Doğru Harp ve Stratejiyi Yeniden Düşünmek, Kripto Yayınları, Ankara, 2009, s. 96-107.


[2]Hammes Thomas X., The Sling and the Stone: On War in the 21st Century, Osceola, Zenith Press, 2004, s. 207-23.


[3] Hart Liddel B. H., Strateji: Dolaylı Tutum, çev. Cemal Enginsoy, ASAM Yayınları, Ankara, 2002, s. 281-2.


[4] Ney Virgin, Notes on Guerilla War: Principles and Practices, Washington D.C, Command Publications,, 1961, s. 66.


[5] Boot Max, Görünmeyen Ordular-Gerilla Tarihi, çev. Fethi Aytuna, İnkılâp Yayınları, İstanbul, 2014, s. XVII.


 Ergüder Toptaş 
Uzman Hakkında

Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
Uzmanın Diğer Yazıları

  Türkiye’nin Büyük Strateji Sorunu 
  Stratejik Savaşı Kaybetmek 
  Küba: Yeni Enerji Jeopolitiğinde Bir Hamle Mi? 
  Kutsal Ocakta Bedel Olur Mu?  
  “Saygon’daki Son Helikopter” ve Çözüm Süreci 
  GÖRÜNMEYEN ORDULAR – II 
  Görünmeyen Ordular 
  PKK İle Mücadelede Üçlemeye Dayalı Anlayış 
  PKK Terör Örgütünün Ordulaşması 
  Niteliksiz Adamlar ve Ölü Kurumlar 
  Çaresiz Stratejiler 

Ahlatlıbel Mah. 1825 Sokak No: 60 İncek/Çankaya/Ankara 
 Tel: +90 312 489 18 01 | Belgegeçer: +90 312 489 18 02 | Elektronik Posta: 
bilgi@21yyte.org 
Yazılım & Tasarım: Mahmut ÖZDEMİR

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2014/10/13/7821/gorunmeyen-ordular

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder