26 Kasım 2017 Pazar

İktidar, ‘Büyük Oyun’u Kaybetti


İktidar, ‘Büyük Oyun’u Kaybetti


Orhan Bursalı 
14 Mar 2014


Başbakan “Kefilim” diyor... Oğlu Bilal, bir özel toplantıda onunla kim bilir nelerin pazarlığını yaparken görüntüleniyor... Atilla Kart, “4 kez MİT ve Başbakanlık’ta gözüktü” iddiasını ileri sürüyor. ABD ise onu terör örgütü El Kaide ile kesin bağlantılı görüyor. 
O ünlü, Suudi yurttaşı Yasin el Kadı.. Gerçekten El Kaide ile bağlantısı var mı? Bilemem... ABD “kafayı takmış”... Avrupa ve BM’nin ağından kurtulmuş ve ABD’nin “kara listesi”nden çıkamamış. ABD yurttaşlarının El Kadı ile iş yapması yasak. Erdoğan ise güveniyor, inanıyor... Türkiye’de şirketleri var, eh Bilal Erdoğan ile de iş yaptığına göre... Başbakanlık nezdinde bir korunma, kollanma var. Müthiş özel muamele edildiğine dair iddialar gırla... 
Neden bir Suudi “yatırımcısı” bu kadar önemli Başbakan için? 
Adamda para bol... Yatırım bol.. Onunla iş tutan da, öyle anlaşılıyor ki bal tutmuş gibi oluyor ve parmağını yalıyor. Bilal Erdoğan ile bal yapacak hangi işler üzerine konuşup anlaşıyorlardı? Biliyorsunuz, şimdi üzerine yasak konan ikinci operasyonun dava - iddia konularından birisi! Yasak kondu mu, bilin ki siyasi aşna fişna olayları işin içine karışıyor... Bu aşna fişnalı yasakların içine biliyorsunuz Deniz Feneri yolsuzluğu da sokulmuştu! Sonuç mafiş... 
Paranın, tıpkı bir altın madeni olarak görülüp gözleri parıldattığı bir yapı tepede olduğu sürece, iktidarın sloganı şudur: “Bir Yasin el Kadı yetmez; iki, üç, dört, beş, daha çok El Kadı!” Rıza Sarraf nasıl İran’a nakit dolar aklama, akıtma ve bunun iktidar üyeleri arasında komisyon dağıtım kaynağı olarak el üstünde tutuldu ise El Kadı da kısa yoldan ve hızlı bal yapan bir arı olarak görülüyor. 
Ee paraya, yeşil dolarlara bu kadar zaafı olunca, daha doğrusu “kılavuzu yeşil dolar olunca insanın burnu şeyden kurtulmaz”mış diyelim.. Ben değil, hayat söylüyor bunu. 
Nitekim bunun dışta yansıması şöyle: Amerikalıların başını çektiği, terörün finansmanı ile mücadele amaçlı kurulan Finansal Eylem Görev Gücü (FATH), Hürriyet Washington yazarı-habercisi Tolga Tanış’tan okuyoruz ki Türkiye’yi riskli ülkeler arasında görüyor; 11 ülke arasındayız! Dahası, ABD’de “birileri”nin Türkiye’yi “terör ülkeleri listesi”ne sokma gayreti içinde olduğunu öğreniyoruz Tolga’dan. 

***
Olayın dış cephesini bırakın, iç cephede olan bitenler bile iktidarın, dolayısıyla Türkiye’nin başını belaya sokacak olaylar patlıyor... Biliyorsunuz bunlardan biri Güneydoğu’da yakalanan ve savcılarla MİT - İçişleri Bakanlığı elemanları arasında neredeyse “silahlı çatışma” noktasına gelen silah-mühimmat yüklü TIR olayı... “Türkmenlere gidiyor” palavrası saman alevi gibi yanıp sönünce, TIR, hükümetin kucağında kaldı. Kocaman bir şey; atsan atamazsın satsan satamazsın..
Türkiye Suriye’nin doğrudan içişlerine, üstelik silahlı teröristler gönderilmesine, barındırılmasına, korunmasına bizzat katılarak karışan bir ülke durumuna düşüyor. ABD’nin parmağı yok mu orada diye sorun. Bugün ortada onlardan geride ne kaldı diye sorabilirsiniz. Evet bilinen ÖSO’ya yardım (Özgür Suriye Ordusu) ettiği.. Türkiye’nin ise en kanlı terör örgütlerine destek verdiğine ilişkin ortada bol iddia - kanıt var. TIR’lar nerede, kime kardeşim!?
Irak ve Suriye topraklarının bir kısmında bir de bu örgütlerin İslami devleti kurulmuş. Bu “bölünme” meselesi, Ankara için de büyük sorun. Zaten Irak merkezi hükümetini hiç takmadan, Irak Kürdistanı ile işler geliştirdiği, Irak’ı birbirine düşürdüğü somut olaylarla ortada iken... 

***
Bir de şu Şam çevresinde atılan “kimyasal silah olayı” var. Çoğu çocuk, 1500’e yakın insanın kurban olduğu... Ertuğrul Özkök, Amerika’nın en önemli üniversite kurumlarından MIT’nin (Massachusetts Institute of Technology) raporunu haberleştirdi geçen gün. 
Öğreniyoruz ki kimyasal silah Esad hükümet kuvvetlerince atılmamış. Zaten bunu o sıralarda, Birleşmiş Milletler görevlileri de söylemişti! Raporla kesinleşmiş bir durum var şimdi... 
MİT ise o sıralarda “çok gizli” raporla, Esad’ın attırdığını iddia etmişti... 
Bu rapor da tıpkı TIR’lar gibi MİT’in ve hükümetin kucağında kaldı. Atsalar atamazlar, satsalar satamazlar. 
Bu kimyasal silah olayı ve MİT raporu hangi koşullarda patlamıştı biliyor musunuz? 
Ben biliyorum; Başbakan’ın ve Davutoğlu’nun bütün kartlarını, ABD’nin Suriye’ye askeri müdahale etmesi veya Türkiye’ye müdahale izni vermesi üzerine oynadıkları zaman.
“Kumar” tutmamıştı, şimdi her şeylerini yitirmekle karşı karşıya kaldılar.
Evet, iktidarları dahil...  


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder